Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1135 E. 2023/106 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1135
KARAR NO: 2023/106
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/541 Esas
KARAR NO: 2019/471
KARAR TARİHİ: 08/05/2019
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 18/01/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili, davalı şirket tarafından, davacı şirkete değerinin tespit edilebilmesi için talepte bulunulduğunu ve bu kapsamda değerleme sözleşmesi imzalandığını, sözleşme karşılığında 10.000,00 TL+KDV olarak fatura kesildiğini, yapılmayan ödemeden kaynaklı olarak icra takibi başlatıldığını ancak davalı tarafın söz konusu takibe yetki ve borca itirazı üzerine icra takibinin durduğu belirtilerek takibin devamına, davanın kabulüne, asıl alacağın %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin davaya husumet itirazlarının bulunduğunu, davacının dilekçesi ekinde sunulan değerleme sözleşmesinde davalı şirketin taraf olmadığını ve imzası bulunmadığını, davacı tarafın sözleşmeye ilişkin edimlerini yerine getirmediğini beyan etmekle husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, icra dairesi ve mahkemesinin yetkisizliğine, davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerine yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… davacı şirket tarafından davacının dava dışı 3. Şirketle imzalamış olduğu 19/01/2018 tarihli değerleme sözleşmesi kapsamında davalı tarafla ticari ilişkinin bulunduğu iddiasıyla kesilen faturaya dayalı alacağın davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine davalı borçlu şirketin yetkiye borca ve feriilerine itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı … şirketi tarafından Değerleme Sözleşmesi kapsamında yapılan değerleme hizmeti için değerlenen şirketlerden davalı …’ın Değerleme Sözleşmesi’ nin 7. maddesi uyarınca ödeme sorumlusu olarak öngörüldüğü, bu kapsamda davalı şirket adına düzenlenen 11.800,00 TL tutarlı, 15.03.2018 tarih ve Seri … no.lu faturanın, 10.04.2018 tarihinde davalı … tarafından teslim alındığı ve TTK’nun 21. maddesinde öngörülen süre içinde içeriğine itiraz edilmeyerek kesinleştiği, dava dışı …’nun değerlemenin hatalı yapılması nedeniyle payların işlem gördüğü Borsa’daki pazarının değiştirildiği ve bu nedenle zarar gördüğü iddia edilmiş ise de, gerek …’ nun dava dışı olması, gerekse de …’ nun Pazar değişimine ilişkin yazının incelenmesi neticesinde pazar değişikliğinin değerleme hizmeti ile ilgisinin bulunmadığı, davalı … şirketine, davacı şirketin 28.02.2018 tarihli değerleme raporunu sunduğu, daha sonra ise SPK’ nın talebi üzerine 11.09.2018 tarihinde yeniden değerleme raporu hazırlayarak SPK’ya sunduğu; 11.09.2018 tarihli revize raporda gerek davalı şirketin gerekse …’nun değerlemesinin farklı tespit edildiği ve bu durumdan şirketlerinin zarar gördüğü iddia edilmiş ise de, davacı şirketin değerleme hizmetinde bulunduğu, hatta SPK’ nın talebi üzerine tekrar revize rapor hazırlayarak sözleşme konusunu ifa ettiği, ancak bu ifada hatalarının bulunduğu SPK tarafından belirlenmiş ise de bu hatalar nedeniyle davalı şirketin gördüğü herhangi bir zararın bulunduğu ve ilgili kurum ve kuruluşlardan yaptırımlara maruz kaldığı yönünde dosyada herhangi bir bilgi ve belgelerin bulunmadığı, sadece SPK tarafından davalı şirketin bağlı olduğu hakim şirketten (…) yeni değerleme döneminde değerleme yapacak şirketi değiştirmesinin istendiğini, tamamen SPK’nın yetkisinde olmasına rağmen davacı …’ye değerleme lisansının iptali gibi bir yaptırım uygulanmadığı, öte yandan SPK tarafından …’ye verilen idari para cezasının da dava konusu uyuşmazlıkla ilgisinin bulunmadığı ve bütün bu işlemlerin davalı şirketin ödeme yükümlülüğüne engel olmadığı, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından başlatılan icra takip borcunun 18.04.2018 tarihi itibariyle 10.000 TL sözleşme hizmeti bedeli, 1.800 TL KDV ile 11.800 TL asıl ücret, bunun yanında vekalet ücreti, faiz, harç ve giderler vs ile toplam 13.817,20 TL’ye tekabül ettiği, davalı şirketin bu tarihten itibaren işleyecek ana borca ayrıca değişen oranlarda TCMB avans faizi ödemesi gerektiği yukarıda ayrıntılı dökümü yapılan, hüküm kurmaya elverişli, ayrıntılı ve irdeleyici bilirkişi heyet raporundan anlaşılmakla davanın kabulü ile takibin 11.800,00 TL üzerinden devamına, 11.800,00 TL’ye takip tarihinden itibaren davacının talebini aşmamak üzere avans faizi işletilmesine, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan %20 icra inkar tazminatı olan 2.360,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; öncelikle söz konusu icra ve dava dosyası dayanağı olan sözleşmenin davanın taraflar arasında imzalanmadığını, davalının sözleşmede taraf olmadığını, ayrıca sözleşmede gösterilen yetkili mahkemenin tarafları bağlayacağını, davalı şirketin bağlamadığı ve bu nedenle yetkili mahkemenin Çal Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, mahkemenin davalı şirketin … A.Ş. tarafından yakın izleme pazarına alınmasını dikkate almadığını, SPK tarafından davalı şirketin değerleme raporunun hatalı olduğu, ayrıca 28.02.2018 tarihli … A.Ş. şirketler tespit raporunda ve kurumun yazısı ile revize edilen 11.09.2018 tarihli değer tespit raporunda da değerlerin oluşmasındaki kaynaklar, veriler ve dönemlerin aynı olduğunu, SPK’nin davalı şirketin değerleme konusunda anlaşma yapılan şirketin değiştirilmesini söyleyerek de hizmetin gereği gibi ifa edilmediğini ortaya koyduğunu belirtmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, değerleme sözleşmesinden kaynaklı olarak alacağın tahsil taleple başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasının incelenmesinde, davacı tarafça davalı aleyhine ”16.04.2018 tarihli 11. 800 TL tutarlı, asıl alacak”tan kaynaklı olarak 11.800 TL alacağın tazmini talepli takibe ilişkin olarak düzenlenen 16.04.2018 tarihli ödeme emrine davalı vekilince yetkili icra müdürlüğünün Çal İcra Müdürlükleri olduğu belirtilerek borcun tamamına, fer’ilerine itiraz edilmiştir. Mahkemece yapılan yargılamada davalının davacı tarafından gönderilen faturaya itiraz etmediği takibe konu alacağın para alacağı olduğu, her ne kadar davacının ikametgahı Ataşehir olsa da davalı vekilince Çal İcra Müdürlüğü’nün ve mahkemesinin yetkili olduğu belirtilerek itiraz edildiğinden usulüne uygun yetki itirazı bulunmadığından davalının yetki itirazının reddine dair karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir.15.03.2018 tarih ve … seri numaralı ”şirket değerleme raporu” açıklamalı 11.800 TL bedelli faturanın davacı tarafça davalı yönünden düzenlendiği anlaşılmaktadır. Takibe ve dava dosyasına konu edilen değerleme sözleşmesinin incelenmesinde; Sözleşmenin … Ortaklığı A.Ş. ile … A.Ş. arasında düzenlendiği, sözleşme konusunun … A.Ş. ve … Ticaret Sanayi Anonim Şirketi’nin (bundan böyle şirketler) şirketlerinin değerinin tespit edilmesi amacıyla) … tarafından şirket değerlemesinin yapılması ve değerleme raporunun hazırlanmasına ilişkin olduğu bu hizmetler kapsamına göre ise sözleşmede yer alan hüküm ve şartlar dairesinde …’nin iş bu sözleşmede belirtilen bedel karşılığında şirketlerin son finansal tablolar ve yönetiminin beklentileri doğrultusunda şirketlerin değerinin belirlenmesine ilişkin olduğu belirtilmektedir. Takibe konu sözleşmenin 7. maddesinde ”ücretler” başlığı altında düzenlenen madde de ”şirketler veya …, bu sözleşmeye konu olan değerleme raporunun hazırlanması ve raporla ilgili …’nin sözleşme dairesinde mali danışman olarak hareket etmesi ve bu çerçevede … tarafından verilecek hizmetler karşılığında 20.000 TL (Yirmi Bin Türk Lirası ) +KDV danışmanlık ücreti ödeyecektir” hükmü yer almaktadır. Mali müşavir ve SPK uzmanı bilirkişisinin oluşturduğu bilirkişi heyetince düzenlenen raporda özetle; sözleşmede 7. madde ile davalının ödeme sorumlusu olarak öngörüldüğü, bu kapsamda 11.800 TL bedelinin faturanın davalı şirket tarafından teslim alındığı ve TTK’nin 21. maddesi uyarınca öngörülen sürede itiraz edilmeyeceği davacı tarafın tuttuğu ticari defterlerin tasdiklerinin usulüne uygun bir şekilde yapıldığı ve faturanın davacının ticari defterinde kayıtlı olduğu, davalı şirketin savunmasında sözleşmenin taraf olmadıkları ve hizmetin kusurlu ve gereği gibi yerine getirilmediği iddiasında bulunulduğu, davalının iddia ettiği gibi pazar değişikliğinin sebebinin değerleme hizmetiyle ilgisinin bulunmadığı, SPK’nin talebi üzerine 11.09.2018 tarihinde yeniden değerleme raporunun hazırlanarak sunuldu ve bundan şirketlerin zarar gördüğü iddia edilmiş ise de takdirini tamamen mahkemeye ait olmak üzere davacı şirketin değerleme hizmetinde bulunduğu hatta SPK’nin talebi üzerine tekrar revize rapor hazırlayarak sözleşme konusu ifa ettiği, ancak bu ifada hatalarının bulunduğu SPK tarafından belirlense de bu hatalar nedeniyle davalı şirketin gördüğü herhangi bir zararı bulunduğu ve müeyyidelere maruz kaldığı yönündeki iddiayı ispatlayacak bilgi ve belgenin bulunmadığı, değerleme lisansının iptali gibi bir yaptırım uygulanmadığı, ayrıca davacıya verilen idari para cezasının da dava konusu ihtilafla ilgisinin bulunmadığı belirtilerek 11.800 TL asıl ücret ve fer’ileri olan toplam 3.817,20 TL’nin davalı şirketten tahsili gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair karar verilmiş olup iş bu karara yönelik davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı TBK’nin129. maddesinden kaynaklamaktadır. TBK’nin 129. maddesinde kendi adına sözleşme yapan kişinin, sözleşmeyi üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebileceği, üçüncü kişi veya üçüncü kişiye halef olanların da taraftarın amacına veya örf ve adetlere uygun düştüğü takdirde edimin ifasını isteyebileceği belirtilmiştir. Davalı vekilince gerek cevap dilekçesinde ve gerekse istinaf yasa yoluna başvuru dilekçesinde husumet itirazında bulunulduğundan öncelikle bu hususun incelenmesi gerekmektedir. Mahkemece sözleşmenin 7. maddesine atıf yapılmak suretiyle davalının ödeme sorumlusu olarak öngörüldüğü belirtilmektedir. … Ortaklığı A.Ş. ile … A.Ş. arasında düzenlenen sözleşmenin üçüncü Kişi yararına bir sözleşme olduğu anlaşılmaktadır. İş bu nedenle, öncelikle üçüncü kişi yararına olarak düzenlenen sözleşmenin geçerlilik şartlarının incelenmesi gerekmektedir. Üçüncü Kişi yararına olan sözleşmenin geçerli olarak kurulabilmesi tarafların (vaad ettiren ile vaad eden) fiil ehliyetine sahip olmaları gerekmektedir. Üçüncü kişinin alacak hakkını kazanması için sözleşmeye katılması gerekmediği gibi böyle bir sözleşmeden haberdar olması da gerekmemektedir. Bir sözleşmede ifanın taraflarca üçüncü kişiye yapılmasının kararlaştırılmasına, üçüncü kişi yararına sözleşme denir. Üçüncü kişi yararına sözleşmeler de eksik üçüncü kişi yararına sözleşme ve tam üçüncü kişi yararına sözleşme olmak üzere ikiye ayrılır. Eksik üçüncü kişi yararına sözleşmede üçüncü kişi sadece vaat eden tarafından teklif edilen ifayı kabul yetkisine sahip olup, buna karşılık ondan borcun ifasını isteme hakkına sahip değildir. Bu tür sözleşmelerden yalnız vaat ettiren lehine alacak hakkı doğar. Borcun üçüncü kişiye ifasını talep hakkı da vaat ettirene aittir. Tam üçüncü kişi yararına sözleşmelerde ise üçüncü kişi, vaat edilen edimin ifasını talep yetkisine sahiptir. Tam üçüncü kişi yararına sözleşmeden doğan borç da üçüncü kişiye ifa edilir. Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa bu yetkinin vaat ettirene de tanınması gerekir. Ancak bu halde vaat ettiren ile üçüncü kişi, vaat edene karşı müteselsil alacaklı sıfatına sahip olmazlar. Zira burada üçüncü kişi veya vaat ettiren, borcun içlerinden birine değil, sadece üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilirler. Dolayısıyla gerek eksik gerekse tam üçüncü kişi yararına sözleşme olsun, borcun ancak üçüncü kişiye ifası istenebilir. Bununla birlikte tam üçüncü kişi yararına sözleşmelerde borçlu, üçüncü kişiye hiç veya gereği gibi ifada bulunmazsa, vaat ettiren bu yüzden uğradığı zararın tazmin edilmesini, üçüncü kişiden bağımsız olarak veya onun yanında talep edebilir (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel, 18. Baskı, s:1150) Üçüncü kişiye sözleşmenin tarafı olmadığı için bu sözleşmeden onun aleyhine hiçbir borç doğmayacağı gibi herhangi bir yükümlülük de doğmaz (Prof. Dr. Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, 26. Baskı, sh:1291) Aynı zamanda, taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Dava şartlarından olan taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Tüm dosya kapsamına göre ise; takibe konu faturanın davacının defterlerinde kayıtlı olmasının alacağın varlığı için tek başına yeterli değildir. Dava dışı … A.Ş. ile … A.Ş. arasında düzenlenen sözleşmenin 7. maddesinde her ne kadar davalının ödeme sorumlusu olarak öngörüldüğü belirtilmiş ise de, bu hükmün ancak davacı ile dava dışı şirket arasındaki iç ilişki de uygulanabilir nitelikte bir hüküm olup, üçüncü kişi durumundaki zarar göreni bağlamayacağı açıktır. İş bu nedenle, davalının, üçüncü kişi yararına düzenlenen sözleşmenin tarafı olmadığı nazara alınarak pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmektedir. HMK’nin 353/(1)-b-2 maddesinde, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında …” duruşma yapılmadan karar verileceği hükmü düzenlenmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı avukatının istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile, 6100 Sayılı HMK’nin 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE,2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2018/541 Esas, 2019/471 Karar sayılı ve 08/05/2019 karar tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,a- Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,3-İlk Derece Mahkemesi giderleri yönünden;a-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin yatırılan 142,52 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 37,38 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye İrad Kaydına, b-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, c-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, ç-Davalı kendisini vekili ile temsil ettirdiğinden, Dairemizin karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,4-İstinaf giderleri yönünden;a-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf nispi karar harcının, davalı tarafından yatırılan 806,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 626,10 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, c-Davalı tarafça sarf edilen 301,20 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,ç-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 18/01/2023