Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1120 E. 2022/1510 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1120
KARAR NO: 2022/1510
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2019
ESAS NO: 2017/511
KARAR NO: 2019/166
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 29/05/2017
KARAR TARİHİ: 28/12/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekilinin dava dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında akdedilen ihale hizmet sözleşmesi gereğince müvekkili şir- ketin davalıya işçi istihdamı yönünde hizmet sunduğunu, istihdamı sağlanan işçilerden … tarafından işçi alacaklarının tahsili istemiyle İstanbul 12. İş Mahkemesi’nde açılan 2014/726 Esas sayılı dava sonunda 5.371,00 TL kıdem tazminatı + 1.814,00 TL izin ücretine hükmedildiğini, söz konusu ilamın temyiz edildiğini, henüz kesinleşmediğini ancak ilama bağlı alacağın tahsili için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dos- yası üzerinden takibe girişildiğini, davalı …’ın bu alacağı temin etmek amacıyla mü- vekkili şirketin hak edişinin 10.000,00 TL’lik kısmında kesinti yaptığını, haksız kesintinin iadesi için bir çok kez görüşme yapılmasına ve İstanbul … Noterliği’nin 17/05/2016 tarih … nolu ihtarnamesi tebliğ edilmesine rağmen sonuç alınamadığını, bunun üzerine davalı aleyhine. Bakırköy … İcra müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, davalının takibe ve borca itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın ip- tali ile takibin devamını, davalı tarafın % 20 oranından az olmamak üzere icra/inkar tazminatı ile mahkumiyetini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında özetle;… ile davacı arasında 2011/52211 İhale Kayıt numaralı “Boğaziçi Bölge GPRS Tabanlı Mobil Tahakkuk Sistemi ile Sayaç Okuma Faturalandırma İşlemleri çerçevesinde 2011/61 sayılı kamu İhale kanunu hükümlerine tabi sözleşme akdedildiğini, sözleşme konusu Mobil Tahakkuk Sistemi ile Sayaç Okuma Faturalandırma işinin …’ın yardımcı işi olduğunu, davacı ile davalı arasında akdedilen sözleşmenin İş Kanunu’na göre alt işverenlik sözleşmesi niteliği taşıdığını, bu ilişkide asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumlu olduğunu, (4857 sayılı Kanun M. 2) ancak bu sorumluluğun işçiye karşı olduğunu, davacının yorumladığı şekli ile müvekkiline karşı davacının yarı yarıya bir sorumluluğu olmadığını, 4857 Sayılı Kanun’un 112. Mad- desinde sayılan kamu kurum ve kuruluşu olmayan …’ın Yargıtay’ın işyeri devri kurallarına göre getirdiği çözüm kapsamında, davacı firma işçilerinin kıdem tazminatlarına ilişkin dava nedeniyle hakedişine bloke koyduğunu, Mobil Tahakkuk Sistemi ile Sayaç Okuma Faturalandırma işinde, iş akdi kıdem ve ihbar tazminatı gerektirecek şekilde son bulan yüklenici personelinin kıdem ve ihbar tazminatı sorumluluğunun yükleniciye ait olacağını, da- vacı ile davalı arasında akdedilen sözleşmenin “Kesin Teminat ve Ek Kesin Teminatın Geri Verilmesi” başlıklı maddesinde ” taahhüdün sözleşme ve ihale dokümanı hükümlerine uygun olarak yerine getirildiği ve yüklenicinin bu işten dolayı idareye herhangi bir borcu olmadığı tespit edildikten sonra, SGK’ dan alınan ilişiksiz belgesinin idareye verilmesinin ardından kesin teminat ve ek kesin teminatların tamamı yükleniciye iade edileceği, yüklenicinin bu iş nedeniyle idareye veya SGK’ ya olan borçları ile ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılan kanuni vergi kesintileri hizmetin kabul tarihine kadar ödememesi durumunda idarece protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmadan kesin ve ek kesin teminatlarını paraya çevrilerek borçlarına karşılık mahsup edeleceği ve varsa kalanın yükleniciye iade edileceği”, hususunun hükme bağlandığını, Mobil Tahakkuk Sistemi ile Sayaç Okuma Faturalandırma işi Teknik Şartnamesi sözleşmenin 9. maddesine göre, iş bitimi personel işlemlerinin yaparak ibraname, SGK onay belgeleri ve sözleşmenin bitiminde SGK’dan aldığı ilişiksiz belgesini …’a teslim etmek zorunda olduğunu, davacı firmanın kesin teminat ve ek kesin teminatın iade şartlarını eda etmemesi nedeniyle teminat mektubunun iade edilemeyeceğini, Kamu İhale Mevzuatı Hizmet İşleri Genel Şartnamesine göre teminat mektubunun iade edilmediğini, davacı personelinin kıdem tazminatının taraflar arasında münakit sözleşmeye göre davacıya ait olduğunu, davacının basiretli tacir gibi davranmak zorunda olduğunu, yapılan takibin haksız, itirazın ise yerinde olduğunu, yargılamayı gerektiren alacak ile ilgili %20 icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ” Dava, İİK 67 maddesine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Celp olunan Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya- sının tetkikinde; davacı/ alacaklı tarafından davalı/ borçlu aleyhine … ile ilgili hak ediş kesintisinden kaynaklanan 10.000,00 TL AA + 1.533,70 TL takip öncesi işlemiş fa- izden ibaret toplam 11.533,70 TL alacağın tahsili istemiyle 24/01/2017 tarihinde ilamsız ta- kibe girişildiği, ödeme emrini 26/01/2017 tarihinde tebellüğ eden borçlunun 31/01/2017 tari- hinde (süresi içinde ) ibraz ettiği dilekçe ile müvekkili şirket tarafından uygulanan bloke işleminin taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olduğunu ” beyanla borca, faize ve fer’ilerine itiraz ettiği, İİK 66 md gereğince İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, itiraz dilekçesinin alacaklı tarafa tebliğ edilmediği, alacaklı vekilinin yasal süre içinde mahkememize müracaatla iş bu davayı ikame ettiği anlaşılmıştır. Dava konusu uyuşmazlık, davacı tarafça istihdam edilen işçi …’ın mahkeme ilamına bağlı kıdem tazminatı ve izin ücretinden kaynaklanan alacakları nedeniyle tarafların sorumluluk durumlarının ne olduğu, davalı tarafça davacı şirketin hak edişinden yapılan takip konusu 10.000,00 TL’lik kesintinin taraflar arasındaki sözleşmeye ve hukuka uygun olup olmadığı, davacıya iadesinin gerekip gerekmediği, davalı borçlunun temerrüte düşüp düşmediği temerrüt tarihinin, uygulanması gereken faiz tür ve oranının, buna göre tahakkuk eden faiz miktarının ve toplam alacağın ne olduğu, icra-inkar tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda toplanmaktadır. Dosyaya ibraz edilen sözleşmenin tetkikinde, davacı ve davalı arasında 01/06/2011 tarihinde 15 ay süreli “Boğaziçi Bölge GPRS Tabanlı Mobil Tahakkuk Sistemi İle Sayaç Okuma Ve Faturalandırma İşlemi Hizmeti Alımı İhalesi Sözleşmesi” akdedildiği, bu sözleşmeye göre davacının alt işveren, davalının ise asıl işveren vasfına haiz olduğu görül müştür. Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. Alt işveren durumundaki davacının çalıştırdığı, dava dışı … isimli işçinin iş hukukundan kaynaklanan hak ve alacaklarına dayalı olarak hem davacı … Şti. hem de davalı … aleyhine 25/11/2014 tarihinde İstanbul 12. İş Mahkemesi’nin 2014/726 Esas sayılı dosyası üzerinden dava ikame etmiş, bu davadan hemen sonra davalı …, davacının 14/01/2015 tarih … nolu 379.560,90 TL bedelli olan hakkediş faturasını, 15/01/2015 tarihinde 367.962,00 TL +1.599,64 TL =369.561,64 TL olarak ödemiş, bakiye 10.000,00 TL (9.999,26 TL düz alınmış)’lik kısmında …’ın alacağının teminatı olarak kesinti yapmıştır. İstanbul 12. İş Mahkemesi’nce tesis olanan 11/02/2016 tarih 2016/119 karar nolu ilam ile kıdem tazminatı ve izin alacağına ilişkin 5.371,00 TL tutarındaki alacağın iş akdinin feshi tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte müteselsilen ve müştereken davalılardan (… Şti. ve …’tan) müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmiştir. Dava dışı işçi, bu ilama dayalı olarak … Şti. ve … aleyhine toplam 13.981,11 TL’nin tahsili için takibe girişmiş, icra dosyasına 29/12/2017 tarihinde 18.347,79 TL ödeme yapılmıştır. Davacı alt işveren asıl işveren tarafından, hak edişindan yapılan kesintinin haksız olduğunu iddia ile bu kesinti tutarının iadesini talep etmektedir. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun değişen 112 maddesi, asıl işveren olan Kamu Kuruluşunun ödediği bedeli, alt işverene rücu etme hakkını ortadan kaldırmamaktadır. Bir diğer ifade ile bu kanun maddesi, Kamu Kuruluşuna sadece işçinin mağdur olmaması için, işçi alacağını ödeme sorumluluğunu getirmiş, Kamu Kurumunun işçi alacağından kim hangi dönemlerden sorumlu ise rücu etme hakkını ortadan kaldırmamıştır. 4857 sayılı yasanın 6 maddesi ile işyerinin devri halinde, devralan kişinin devredilen işçilerin tüm haklarından sorumlu olduğu ve devredenin de 2 yıl sorumluluğunun devam ettiğine dair düzenleme yapılmıştır. Buna göre, gerek 4857 Sayılı İş Kanunu 6. ve 112 md. gerekse emsal nitelikteki Yargıtay içtihatları gereği; dava dışı isçinin alacaklarından alt işveren olan davacı ile asıl işveren olan davalının müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları anlaşılmaktadır. Asıl işveren olan davalının sorumluluğu sadece isçi alacağını ödeme hususunda olup dava dışı isçiye ödediği isçilik alacaklarını her zaman davacıya rücu etme hakkı bulunduğu sabittir. Dava dışı işçi … 25/11/2014 tarihinde alacak davası açmıştır. Davalı, dışı işçinin alacağından müşterek ve müteselsilen sorumludur. Dava dışı işçinin alacaklı olduğu bilindiğinden, davalının sorumluluğu gereği ödemek zorunda olup, sonrasında rücu edeceği bir bedel için davacıdan 15/01/2015 tarihinde 10,000,00 TL kesinti yapmasında kanunen herhangi bir uygunsuzluk bulunmamaktadır. Keza; dava sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, dava dışı işçi taraflar aleyhine icra takibine girişmiş ve huzurdaki dava devam ederken davalı … 29/12/2017 tarihinde icra dairesine 18.347,79 TL ödeme yapmıştır.Davacının, “dava dışı işçinin kendisinin yanında 3 ay çalıştığı ve kendisinin sadece 3 aylık dönemden sorumlu olacağı” iddialarının İstanbul 12. İş Mahkemesi’nde görülen 2014/726 E. Sayılı dosya içinde ileri sürülüp değerlendirilmesi gereken bir husus olduğu, söz konusu davanın karara bağlandığı ve ilam hükmünün ödeme ile yerine getirildiği gözetildiğinde, müteseselsil sorumlulukta iç ilişki kapsamında açılan bu davada davacının söz konusu iddiaların yeniden değerlendirme olanağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre yapılan yargılama sonucu; davalı tarafın, davacının hak edişinden yaptığı 10.000,00 TL tutarındaki dava ve takip konusu kesintinin taraflar arasındaki sözleşmeye ve yürürlükteki mevzuat hükümlerine uygun olduğu, söz konusu kesinti tutarının davacıya iade edilemeyeceği, bu hususta davalı aleyhine girişilen takibin haksız, itirazın yerinde olduğu anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; hak edişten kesinti yapılmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, kesintiden üç yıl sonra işçiye ödeme yapıldığını, müvekkilinin hak ediş tutarını değerlendirmesine engel olunduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede söz konusu alacaklardan müvekkilinin sorumlu olduğuna dair ibare olmadığını, dava dışı işçinin müvekkili şirket bünyesinde yalnızca 01.06.2011 – 29.09.2011 tarihleri arasında çalıştığını, çalışma sürecinin geri kalan kısmında … bünyesinde çalışmaya devam ettiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin sorumluluğunun yalnızca işçinin 01.06.2011-29.09.2011 tarihleri arasında çalıştığı dönemi kapsadığını, davanın reddi gerekçelerinin hak ediş üzerinden kesinti yapılmasına dayanak teşkil etmediğini, davanın rücu davası olmadığını, davanın rücu davası gibi görülmesinin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava konusu uyuşmazlık, davacı tarafça istihdam edilen işçi …’ın mahkeme ilamına bağlı kıdem tazminatı ve izin ücretinden kaynaklanan alacakları nedeniyle tarafların sorumluluk durumlarının ne olduğu, davalı tarafça davacı şirketin hak edişinden yapılan takip konusu 10.000,00 TL’lik kesintinin taraflar arasındaki sözleşmeye ve hukuka uygun olup olmadığı, davacıya iadesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Dosyaya ibraz edilen sözleşmenin tetkikinde, davacı ve davalı arasında 01/06/2011 tarihinde 15 ay süreli “Boğaziçi Bölge GPRS Tabanlı Mobil Tahakkuk Sistemi İle Sayaç Okuma Ve Faturalandırma İşlemi Hizmeti Alımı İhalesi Sözleşmesi” akdedildiği, bu sözleşmeye göre davacının alt işveren, davalının ise asıl işveren vasfına haiz olduğu görülmüştür. Alt işveren durumundaki davacının çalıştırdığı, dava dışı … isimli işçinin iş hukukundan kaynaklanan hak ve alacaklarına dayalı olarak hem davacı … Şti. hem de davalı … aleyhine 25/11/2014 tarihinde İstanbul 12. İş Mahkemesi’nin 2014/726 Esas sayılı dosyası üzerinden dava ikame etmiştir. İlgili mahkeme ”Dava kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağının tahsili istemine ilişkindir. Bakırköy 5. İş Mahkemesi’nin 2011/368 Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde, tarafların bu dava davacısı ile …, … Ltd. Şti., …İnşaat ve …olduğu, davacı taleplerinden kıdem tazminatı ile izin ücreti taleplerinin davacının çalışmasının devam ettiği gerekçesiyle reddine, AGİ ve ücret alacağının kabulüne dair hüküm kurulmuş olduğu, kararın Yargıtay onaması üzerine kesinleştiği anlaşılmıştır. Bakırköy 5. İş Mahkemesi’nce verilen kararda, davacının çalışmaya başladığı tarihin 24.11.2007 olduğu, dava konusu talepler bakımından yapılan değerlendirmeye göre 31.05.2011 tarihine kadar kesintisiz çalışmasının sürdüğü, en son brüt ücretinin 1.536,53 TL olarak tespit edildiği tespiti ve Mahkeme kararının kesinleşmiş olması nedeniyle bu değerlendirmeler de Mahkememizce esas alınmıştır. Bakırköy 5. İş Mahkemesi dosyasında alınan bilirkişi raporunda, davacının çalışma süresine esas kıdem tazminatı tutarının 5.371,63 TL, izin ücretinin ise 1.814,27 TL olarak hesaplandığı görülmüştür.” gerekçesi ile davanın kabulü ile 5.371,00 TL net kıdem tazminatının akdin feshi tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile, 1.814,00 TL net izin ücretinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir. İş mahkemesinde açılan davadan hemen sonra davalı …, davacının 14/01/2015 tarih … nolu 379.560,90 TL bedelli olan hakkediş faturasını, 15/01/2015 tarihinde 367.962,00 TL +1.599,64 TL =369.561,64 TL olarak ödemiş, bakiye 10.000,00-TL’lik kısımda …’ın alacağının teminatı olarak kesinti yapmıştır. Dava dışı işçi, bu ilama dayalı olarak … Şti ve … aleyhine toplam 13.981,11 TL’nin tahsili için takibe girişmiş, davalı …, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına 29/12/2017 tarihinde 18.347,79 TL ödeme yapmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Asıl işverenle alt işverenler arasında yapılan hizmet akitlerine göre yapılan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışan işçilerin işçilik alacakları için açtıkları davalar sonunda ödenmesine karar verilen miktarlardan alacaklı işçiye karşı her biri müteselsilen sorumludurlar. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 167. maddesindeki düzenleme uyarınca, aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça müteselsil sorumlulardan her biri alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu olacaklardır. Yasa hükmünde eşit sorumluluğun müteselsil borçlularda aksinin kararlaştırılmaması halinde uygulanacağı belirtilmiştir. O halde, uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi, hizmet alım tip sözleşmesi, teknik şartname ve hizmet işleri genel şartnamelerinin sorumluluğa yönelik hükümlerinin tatbiki gerekir. Bu nedenle tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümlerinde işçi alacaklarından kimin ne kadar sorumlu olduğuna ilişkin hüküm varsa bu hükümler tarafları bağlar. Hizmet sözleşmelerinde, ihale evraklarında teknik ve idari şartnamelerde ve diğer taraflar arasında karşılıklı düzenlenen belgelerde yüklenici şirketin sorumluluğuna ilişkin açık hüküm olan hallerde, asıl işveren ödemiş olduğu miktarın tamamını, ilgili alt işverenden rücuen tahsilini talep edebilirken alt işverenin, asıl işverenden rücu imkanı yoktur. Sözleşme değerlendirilirken işçinin çalıştığı dönemlere ilişkin sözleşme hükümleri dikkate alınmalıdır. Buna göre, son alt işverenin alacağın tamamından sorumlu tutulamayacağı, tamamından sorumlu olmasının İş Kanunu gereği yalnız işçiye karşı olduğu, işçiyi çalıştırmış olan alt işverenlerin her birinin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağı, ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti yönünden de alt işverenlere rücu edilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının alt işverenlerden bu alacak kalemi ile ilgili talep edebileceği miktar da açıkça belirlenmelidir. (Y.13. HD. 24/05/2018 T, 2015/38873 E.-2018/6205 K. ve yine aynı Dairenin 31.5.2018 T, 2016/2779 E.- 2018/6452 K. ve 11/05/2017 tarih, 2016/7790 E. 2017/5936 K. sayılı ilamları) Taraflar arasında düzenlenen Boğaziçi Bölge Gprs Tabanlı Mobil Tahakkuk Sistemiyle Sayaç Okuma ve Faturalandırma İşlemi Hizmet Alımı İhalesi Sözleşmesinin Genel Şartlar başlıklı 3.4 maddesi ” sözleşme konusu işle ilgili yüklenicinin çalıştıracağı personeline ilişkin İş Kanunları ve diğer mevzuattan kaynaklanan sorumluluklar yükleniciye aittir.” hükmünü içermektedir. Sözleşme hükmü gereği, dava konusu kıdem tazminatı ve izin ücretinden davacı alt işveren sorumludur.Boğaziçi Bölge Gprs Tabanlı Mobil Tahakkuk Sistemi Teknik şartnamesinin personel ve belgelendirme başlıklı 9. Maddesinin 9.7 bendinde ”sözleşme süresinin bitiminde, yüklenici çalıştırdığı personelin iş kanunundan doğan (yıllık izin, SGK primleri, tazminatalar v.b.) her türlü hakların ödendiğini gösteren, personel tarafından imzalı (el yazısı ile yazılmış, çalıştığı süreyi ve almış olduğu ücreti belirten ibraname) ve SGK onaylı belgeleri ve ayrıca sözleşmenin bitiminde SGK ‘dan ilgisizlik belgesini idareye teslim etmek zorundadır. Aksi takdirde kesin teminatı iade edilmez”; doğrudan veya dolaylı zarara uğraması başlıklı 12. Maddesi, ”abone, personel, idare, idare personeli ve 3. Şahısların sözleşmedne ve sözleşmenin uygulanmasından gerek doğrudan ve gerekse dolayısıyla ne’şet eden tüm maddi ve manevi zararlarla cezalardan yüklenici sorumludur. İdare bu maddede belrtilen nedenlerle herhangi bir şekil ve surette herhangi bir talebe muhatap olursa her türlü zarar ve ziyan için tespit olunacak bedelleri bir hüküm almaya gerek olmaksızın idare, yüklenicinin ilk hakedişinden keserek emanete alacak ve sonucuna göre ilgilisine tediye edecektir.” hükmünü içermektedir. Bu bağlamda; davalının ödemek zorunda kalacağı işçi alacağını davacının hakedişinden kesmesinde hukuka aykırı bir durum yoktur. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 23/03/2021 tarihli 2021/616 E. 2021/1083 K. Sayılı ilamında; “…Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır. İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar. Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır. İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.” şeklindedir. O halde, mahkemece, dava dışı işçinin çalışma dosyası getirtilerek, davacı alt işveren nezdinde çalıştığı dönemler tespit edilerek, yukarıda ifade edildiği gibi, mahkeme kararında hükmedilen kıdem tazminatından davacı alt işverenin kendi çalıştırdığı dönemle sınırlı, yıllık izin ücretinden ise son işveren olması nedeniyle tamamından sorumlu olmak üzere, ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davalının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti yönünden de davacı alt işverene rücu edilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının sorumlu olduğu miktar belirlenmelidir. Mahkemece dava dışı işçinin davacı şirket bünyesinde çalıştığı dönem tespit edilerek sorumlu olduğu miktarın hesaplanması için bilirkişi raporu alınmalı sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nin 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/511 E. 2019/166 K. Sayılı 12/02/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/12/2022