Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1116 E. 2023/15 K. 04.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1116
KARAR NO: 2023/15
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/05/2019
ESAS NO: 2017/690
KARAR NO: 2019/478
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 24/07/2017
KARAR TARİHİ: 04/01/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında Özel Güvenlik Hizmet Sözleşmesi bulunduğunu, 31.03.2017 tarih, 258728 no.lu, 23.600,00TL bedelli faturadan anlaşılacağı üzere müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunu, cari hesap bakiyesinin tahsili amacıyla davalı hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı ile takibin durduğunu beyanla itirazın iptaline, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacıya borcu bulunmadığını, davacının kanıtlanabilmiş bir alacağının da bulunmadığını, davacı tarafın tek taraflı olarak düzenlemiş olduğu fatura ve varsa diğer belgelerin senet hükmünde olmayıp alacağın varlığını kanıtlama niteliğine haiz olmadığını, davacının hizmetleri ifa ettiğin ve her türlü ayıp, kusur ve uygunsuzluktan ari olarak ve eksiksiz bir şekilde sunduğunu da ispatla yükümlü olduğunu, alacağın varlığını kısmen de olsa kabul anlamına gelmemek üzere, müvekkil şirket temerrüde düşmediğinden faiz talep edilemeyeceğini, davacı tarafından iddia edilen alacağın likit ve muayyen olmayıp muhtacı muhakeme olduğu; bu doğrultuda davacının icra inkar tazminatına hükmedilmesi yönündeki taleplerinin reddinin gerektiği ve kötü niyetli olarak icra takibi başlatan davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine davacı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”Dosya kapsamı ve toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında Özel Güvenlik Hizmet Sözleşmesi bulunduğu, davacının bu kapsamda düzenlediği faturaların davalı defterlerin de de kayıtlı bulunduğu, dava konusu faturaların taraflar arsındaki sözleşme şartlarına göre düzenlendiği, buna göre fatura içeriği hizmetlerin davalıya verildiğinin davacı tarafça ispatlandığı, davalı tarafça davacı şirketin edimini yerine getirmediği, taraflar arsındaki sözleşmenin feshedildiği veya verilen hizmetin ayıplı olduğu yönünde davalı şirket tarafından bir delil sunulamadığı, bu kapsamda davalı tarafından düzenlenen ve davacı tarafın defterlerinde kayıtlı olmayan 31.03.2017 tarih, … no.lu, 23.600,00 TL bedelli, “alışlardan iadeler” açıklamalı faturanın davalı tarafça ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın asıl alacak yönünden kabulüne … ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacının sözleşme konusu edimi gereği gibi ifa ettiğini kanıtlayamadığını, davacının çalışanlarının söz konusu depoya giriş – çıkış kayıtlarını tutmadığını, tutulmayan bu kayıtlar nedeni ile müvekkili şirketin, personel tedarik firmasının aralarındaki dava dışı sözleşme konusu edimi gereği gibi ifa edip edemediğini tespit edemediğini ve zarara uğradığını, müvekkili şirketin söz konusu zararlarından davacı şirketin sorumlu olduğunu, müvekkili şirketin kestiği iade faturasının haklı olduğunu, bilirkişi raporunda, müvekkil şirketin lehine delil vasfını haiz ticari defterlerinde; 14.04.2017 takip ve 24.07.2017 dava tarihi itibarıyla müvekkili şirketin davacı yana borçlu olmadığının aksine davacıdan 535,00-TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, alacak likit ve muayyen olmadığı için icra inkar tazminatına hükmedilmesinin kanuna ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına aykırı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava; Özel Güvenlik Hizmet Sözleşmesi kapsamında verilen hizmeti bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine istemine ilişkindir. Dava konusu uyuşmazlık icra takibine konu faturadan dolayı davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise ne miktarda alacaklı olduğu hususlarındadır. Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasının tetkikinden davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında 23.600 TL asıl alacak ve 2.717,56 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 26.317,56 TL üzerinden ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında 04/01/2017 tarihli özel güvenlik hizmeti sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin Fiyat ve Ödeme başlıklı 4. Maddesinde; üç kişilik güvenlik hizmet bedeli 8.920,00 TL + KDV olarak belirlenmiş, sözleşmede kararlaştırılan fiyat üzerinden her ayın son günü hizmet alana fatura kesileceği, ödeme hizmeti alan tarafından fatura teslim tarihinden 45 gün içinde nakit olarak elden veya banka havalesi ile yatırılacağı hüküm altına alınmıştır. İşbu madde uyarınca, ifa sırası belirlenmiş olup, öncelikle davacı tarafından hizmetin verileceği, akabinde davalı tarafından ise aynı maddede belirlenen sürelerde hizmet bedelinin ödeneceği açıktır.Mahkemece aldırılan bilirkişi raporu, denetime ve hüküm kurmaya elverişlidir.Davaya konu somut olayda; taraflar arasında özel güvenlik sözleşmesi imzalandığı, davacının düzenlediği tüm faturaların her iki tarafın ticari defterlerine kaydedildiği, bu faturaların B/A karşılıklı kaydı hususunda ihtilaf bulunmadığı, uyuşmazlığın davalı şirket tarafından davacı şirket adına düzenlenen, davalı şirket ticari defterlerinde davacı hesabına “borç” kaydedilmek sureti ile davalının davacıya olan borcundan mahsup ettiği ancak davacı şirket tarafından kabul edilmeyerek noter ihtarnamesi ekinde davalı şirkete yasal süresinde iade edilen dolayısıyla davacı şirket ticari defterlerinde kaydına rastlanmayan 31.03.2017 tarih, … no.lu, 23.600,00TL bedelli, “alışlardan iadeler” açıklamalı faturadan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin de doğru şekilde tespit ettiği üzere, davacının sözleşme kapsamda düzenlediği faturaların davalı defterlerinde de kayıtlı bulunduğu, dava konusu faturaların taraflar arasındaki sözleşme şartlarına göre düzenlendiği, buna göre fatura içeriği hizmetlerin davalıya verildiğinin davacı tarafça ispatlandığı, davalı tarafça davacı şirketin edimini yerine getirmediği, taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiği veya verilen hizmetin ayıplı olduğu yönünde bir delil sunulamadığı, bu kapsamda davalı tarafından düzenlenen ve davacı tarafın defterlerinde kayıtlı olmayan 31.03.2017 tarih, … no.lu, 23.600,00 TL bedelli, “alışlardan iadeler” açıklamalı faturanın davalı tarafça ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın asıl alacak yönünden kabulüne karar verilmesi doğru olmuştur. Takip konusu alacağın likit ve hesap edilebilir nitelikte olması, fatura dayalı olması ve davalının takibe itirazının haksız olması sebebi ile İİK 67/2 maddesine göre hükmolunun alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK M. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı anlaşılmakla; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1.b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 404,00 TL’den mahsubu ile bakiye 224,10 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/01/2023