Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1104 E. 2022/1394 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1104
KARAR NO: 2022/1394
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/1372
KARAR NO: 2019/531
KARAR TARİHİ: 23/05/2019
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 07/12/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; dava dışı … ‘ın davalı şirketlerdeki çalışmaları sebebiyle açtığı İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesi ‘ndeki 2012/209 Esas sayılı dosyasından açılan alacak davasının kısmen kabulüne karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, bu işçinin müvekkilleri kurumun işçi, memur veya sözleşmeli personeli olarak çalışmadığını, davalı şirketlerin elemanı olduğunu, şahsın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ilamlı icra takibi başlattığını, müvekkiline haciz ihbarnameleri gönderildiğini, 41.088,77 TL bedelli tüm dosya borcunun müvekkili tarafından 05/08/2013 tarihinde ödenmek zorunda kaldığını belirterek müvekkili kurumdan tahsil edilen 41.088,77 TL’nin ödeme tarihi olan 05/08/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar … San. Ve Tic. Ltd. Şti. ile … San. Ve Tic. Ltd. Şti. yetkilisi cevap dilekçesi ile: davacı idarenin asıl işveren, davalıların ise alt işveren olduğunu, asıl işveren ile alt işverenler arasında müşterek ve müteselsilen sorumluluk olduğunu, İş Mahkemesi kararının isabetli olduğunu, davacının ödediği miktarın tamamının davalılardan talebinin hukuksuz olduğunu, tazminat bedeli ve ferilerinin % 50 ‘sinin asıl işveren olması sebebiyle davacı idarenin sorumluluğunda olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … San. Ve Tic. A.Ş. ‘ye dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …Taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinde, işçilerin iş akitlerinden doğacak dava konusu alacaklardan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğu hususunda bir düzenlemenin bulunmadığı, hal böyle olunca tacir olan davalıların çalıştırdıkları işçilerin fiili işçilik dışında sair tazminat haklarından sorumlu olacaklarını bilebilecek durumda oldukları ancak, davacının da asıl işveren durumunu muhafaza etmesi nazara alındığında doğan zararlardan tarafların yarı yarıya sorumlu olacağı(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25/01/2018 Tarih, 2017/7337 Esas ve 2018/602 Karar sayılı İlamı), somut uyuşmazlıkta müteselsil sorumlu olanlardan; davacı asıl işveren ile davalı alt işveren arasındaki hukuki ilişki hizmet akdine dayanmakta iken davacı asıl işverenin ile dava dışı işçi arasındaki hukuki ilişki 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen “birlikte (müteselsil) sorumluluktan” kaynaklandığı, bu itibarla dava dışı işçiye icra takibi sonucu işçilik alacaklarına ilişkin ödemede bulunan davacı kurumun davalı şirketten talep edebileceği rücuan tazminattan davalı alt işverenin %50’lik kısım için sorumlu tutulması gerektiği(Yargıtay H.G.K.’nın 24/06/2015 Tarih, 2014/13-19 Esas ve 2015/1743 Karar sayılı İlamı), İş Mahkemesi tarafından davalı şirketler hakkında organik bağ olduğuna karar verilip, bu kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği nazara alındığında davalı şirketlerin kabul edilen organik bağ nedeniyle tek bir şirket gibi kabul edilerek alacaktan sorumlu tutulmaları gerektiği, ayrıca davacı İski ‘nin alacaklarına halef olması karşısında davalı şirketlerin iç ilişki de davacıya karşı sözleşmelerde aksi bir düzenleme bulunmadığından eşitlik prensibine göre işçilik alacakları ve bu işçilik alacaklarına istinaden oluşan takip giderlerinden yarı oranında sorumluluklarının bulunduğu, buna göre davalı tarafın 20.544,39 TL üzerinden davacı İski ‘ye karşı sorumluluğunun bulunduğu, işçi yönünden bir düzenleme olan 6552 sayılı yasanın 8. Maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı yasanın 112. maddesindeki düzenlemenin eldeki davada uygulanma olanağı bulunmadığı, zira anılan yasanın bu hükmü işçiyi güvence altına almak amacıyla konulmuş bir hüküm olup, emredici nitelikte bulunmadığı(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 03/07/2018 Tarih, 2016/15019 Esas ve 2018/7581 Karar sayılı İlamı) bu nedenle davalı tarafın bilirkişi raporuna yaptığı itirazın yerinde olmadığı, İSKİ tarafından yapılan ödeme ile ilgili olarak ödeme tarihinden itibaren, davalı tarafın tacir olması nazara alındığında, alacağa ticari faiz uygulanması gerektiği, sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak” davanın kısmen kabulü ile 20.544,39 TL’ nin 05/08/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair taleplerin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Taraflar arasındaki sözleşmede, ihale edilen iş ile ilgili tüm yükümlülüklerin yüklenici firmalar üzerinde bırakıldığını, bir başka davada bu defa bu davanın tam tersi olarak bir yüklenici firmanın ihale makamı İSKİ’ye karşı açmış olduğu rücu davasında benzer sebeple yarı yarıya sorumluluk esası uyarınca kabul edilmiş ise de karar Yargıtay 23. HD.’nin 2014/6539E, 2015/116K sayılı ilamıyla “Taraflar arasında imzalanan Hizmet Atımları Tip Sözleşmesi 24. Maddesi ve Genel Şartaamenin altıncı bölümünün 38. maddesi uyarınca işçilerle ilgili hukuki sorumluluğun yüklenicide olduğu”gerekçesiyle davanın reddedilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi bozma nedeni olarak görüldüğünü, Yargıtay’ın bu bozma kararında ifade edildiği üzere işçilerin hukuki sorumluluğunun yüklenici firmada olması nedeniyle müvekkilim İSKİ’nin işçi alacaklarından sorumlu tutulamazken, iş bu davada rücuen tazminat alacaklısı durumda olan İSKİ’nin haklı hukuki gerekçelere rağmen rücu hakkının yarı yarıya sınırlanması hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet alım sözleşmeleri kapsamında çalıştırılan işçiye ödenen işçilik alacaklarından, davalıların sorumlu olduğu iddiası ile ödenen bedellerin davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda, davacı asıl işveren ile davalı alt işverenler arasında yapılan ihale kapsamında çalıştırılan dava dışı işçi …’ın, işçi alacaklarının tahsili amacıyla davacı asıl işveren İSKİ ile davalı alt işverenler aleyhine İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesi’nin 2012/209 Esas sayılı dosyasında açılan davanın kısmen kabulü ile 11.606,81 TL kıdem tazminatının, 9.541,92 TL fazla mesai ücreti, 795,23 TL hafta tatili ile 366,16 TL genel tatil ücretin davalılardan tahsiline karar verildiği, kararın Yargıtay onaması ile 13/01/2014 tarihinde kesinleştiği, dava dışı alacaklı işçinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı ile davacı ile davalı şirketler aleyhine icra takibine geçtiği, davacı tarafça icra dosyasına 05/08/2013 tarihinde 41.088,77 TL ödeme yapıldığı, davacının, işçilik alacaklarının rücuen tahsili amacıyla işbu davayı açtığı anlaşılmıştır. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış, hesap bilirkişisi sunmuş olduğu 20/02/2018 havale tarihli raporda özetle; “…Taraflar arasındaki müteselsil sorumluluğun iç ilişkisi gereği oluşacak rücu paylaşımında, müteselsil borçlular arasındaki iç ilişkide uygulanabilecek olan kuralları gösterir bir hizmet alım sözleşmesi bulunmadığından, davacı İSKİ TBK m.167 uyarınca alacaklı …’a yaptığı ifadan eşit payla sorumlu olup; ödemenin yarısı olan 20.544,39.TL bedeli davalılara rücu edebileceği, İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesi ‘nin 30/05/2013 tarihli 2012/209 Esas – 2013/269 Karar sayılı kararı ile … İnş., … Arasında organik bağ bulunduğu, bu sebeple … ‘ın tüm alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabul edildiği, kararın kesinleşmesi ile organik bağ yönündeki tespitin de kesinleşmiş olduğu ” kanaat ve tespitine varılmıştır. Davacı vekilince bilirkişi raporuna itiraz edilmiş, başka bir bilirkişiden rapor alınması talep edilmesi üzerine mahkemece yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup hesap uzmanı bilirkişisinden alınan 26/02/2019 tarihli raporda özetle; “…Davacı asıl işverenin dava dışı işçiye yaptığı ödeme tutarının TBK 167. Maddesi uyarınca yarı oranı olan 20.544,39 TL’yi alt işverenlerden rücu edebileceği, dava dışı … ‘ın … İnşaat’ da 1526 gün, …’da 627 gün, … İnşaat’ da 79 gün istihdam edildiği, davacı asıl işverenin dava dışı işçiye yaptığı ödeme tutarının TBK 167 maddesi gereğince yarısı oranında alt işverenlere rücu edilebileceğinin kabulü halinde …’a 14.046,03 TL, … ‘a 5.771,20 TL, … İnşaat ‘a 727,15 TL olmak üzere toplam 20.544,39 TL, hizmet sözleşmeleri doğrultusunda tamamının rücu edilebileceğinin kabulü halinde … İnşaat’a 28.092,05 TL, … Bilgisayar ‘a 11.542,41 TL, … İnşaat ‘a 1.454,31 TL olmak üzere 40.088,77 TL olduğu ” görüş ve tespitine yer verilmiştir. 4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Asıl işverenle alt işverenler arasında yapılan hizmet akitlerine göre yapılan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışan işçilerin işçilik alacakları için açtıkları davalar sonunda ödenmesine karar verilen miktarlardan alacaklı işçiye karşı her biri müteselsilen sorumludurlar. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 167. maddesindeki düzenleme uyarınca, aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça müteselsil sorumlulardan her biri alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu olacaklardır. Yasa hükmünde eşit sorumluluğun müteselsil borçlularda aksinin kararlaştırılmaması halinde uygulanacağı belirtilmiştir. O halde, uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi, hizmet alım tip sözleşmesi, teknik şartname ve hizmet işleri genel şartnamelerinin sorumluluğa yönelik hükümlerinin tatbiki gerekir. Bu nedenle tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümlerinde işçi alacaklarından kimin ne kadar sorumlu olduğuna ilişkin hüküm varsa bu hükümler tarafları bağlar. Hizmet sözleşmelerinde, ihale evraklarında teknik ve idari şartnamelerde ve diğer taraflar arasında karşılıklı düzenlenen belgelerde yüklenici şirketin sorumluluğuna ilişkin açık hüküm olan hallerde, asıl işveren ödemiş olduğu miktarın tamamını, ilgili alt işverenden rücuen tahsilini talep edebilirken alt işverenin, asıl işverenden rücu imkanı yoktur. Sözleşme değerlendirilirken işçinin çalıştığı dönemlere ilişkin sözleşme hükümleri dikkate alınmalıdır. Buna göre, son alt işverenin alacağın tamamından sorumlu tutulamayacağı, tamamından sorumlu olmasının İş Kanunu gereği yalnız işçiye karşı olduğu, işçiyi çalıştırmış olan alt işverenlerin her birinin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağı, ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti yönünden de alt işverenlere rücu edilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının alt işverenlerden bu alacak kalemi ile ilgili talep edebileceği miktar da açıkça belirlenmelidir. (Y.13. HD. 24/05/2018 T, 2015/38873 E.-2018/6205 K. ve yine aynı Dairenin 31.5.2018 T, 2016/2779 E.- 2018/6452 K. ve 11/05/2017 tarih, 2016/7790 E. 2017/5936 K. sayılı ilamları) Taraflar arasında düzenlenen Hizmet Alımları Tip Sözleşmesinin 24. maddesi, “Yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve Genel Şartnamenin Altıncı Bölümünde belirlenmiş olup, Yüklenici bunları aynen uygulamakla yükümlüdür.” hükmü uyarınca yüklenicinin sorumlulukları hususunda Hizmet İşleri Genel Şartnamesinin altıncı bölümüne atıf yapılmıştır. Hizmet İşleri Genel Şartaamesinin Altıncı Bölümünün konuya ilişkin 38.maddesisi “…Yüklenicinin iş verdiği alt yüklenicilerin gündelikçi, haftalıkçı veya aylıkçı olarak işyerinde çalıştırdığı işçi, personel ve teknik elemanların tamamı da yüklenicinin elemanları hükmünde olup, bunların ücretlerinin ödenmesinden de doğrudan doğruya yüklenici sorumludur. Yüklenici, bunların ücretleri hakkında da aynen kendi elemanları gibi ve yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapmak zorundadır.” şeklinde düzenlenmiştir. Her ne kadar benzer mahiyette, davacı asıl işveren aleyhine, farklı işçiler için açılmış davada Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 13/01/2015 tarih 2014/6539 E. 2015/116 K. Sayılı ilamında ” …Tip Sözleşmesinin 24. maddesi ve genel şartnamenin altıncı bölümünün 38. maddesi uyarınca işçilerle ilgili hukuki sorumluluğun davacı yüklenicide olduğu kararlaştırıldığı, bu durumda açıklanan maddi olaylar ve hukuki durum karşısında davacının kendi bünyesinde çalıştırdığı işçisi için ödediği tazminatı davalı şirketten rücuen talep etmesine olanak bulunmadığına ” hükmedilmiş ise de atıfta bulunulan maddede sadece ücrete ilişkin düzenlemeler yer almıştır. Dava konusu yapılan alacak kalemlerinden kıdem tazminatı dönemsel bir ödeme olmayıp, feshe bağlı tazminat rejimine tabi bir hak olduğu, buna karşılık fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil alacağı ücrete tabi hukuki rejime tabi olduğu, buna göre zamanaşımları ve haczedilip haczedilemeyecekleri birbirinden farklı olduğu nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanmış uygulamalarında “fazla mesai, evlilik yardımı, çocuk zamları, ayni yardımlar, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti gibi ödemelerin haczi mümkün olmadığı, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı gibi ödentinin ücretten sayılacağına dair bir hüküm bulunmadığından tamamı haczedilebileceğine” yönelik kararları bulunduğu gibi Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 01/03/2017 tarih 2015/37589 Esas 2017/2683 Kararında ” iş akitlerin feshedilmesi nedeniyle doğan tazminatların fiili işçilik alacaklarına girmediğinden ve dava konusu tazminat alacaklarından tümüyle yüklenici alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığından dava dışı işçilere yapılan ödemelerden asıl işveren ile alt işverenlerin yarı oranında sorumlu olduklarına ” ilişkin kararı dikkate alındığında taraflar arasındaki iç ilişkideki sorumluluğa yönelik hükmün sadece ücrete, fazla mesai, hafta tatili ve genel tatili ücretine ilişkin olduğu, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacakları hususunda bir anlaşma bulunmadığından kıdem tazminatı yönünden TBK 167. Maddesi uyarınca eşit paylaşım esasının kabulü, fazla mesai ücreti ile hafta tatili ücretinin yönünden ise sözleşme hükümleri dikkate alınarak alt işverenlerin alacağın tamamından sorumlu olduğu kabulü gerekir. Her ne kadar, son alt işverenin alacağın tamamından sorumlu tutulamayacağı, tamamından sorumlu olmasının İş Kanunu gereği yalnız işçiye karşı olduğu, işçiyi çalıştırmış olan alt işverenlerin her birinin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olsa da mahkemece, tüm alt işverenler arasında organik bağ bulunduğundan davalıların müştereken mütesilsilen sorumluluğuna hükmedilmiş olup bu husus davalılarca istinaf edilmediğinden kazanılmış haklar gözetilerek davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna gidilmiştir.Ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti yönünden de alt işverenlere rücu edilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının alt işverenlerden bu alacak kalemi ile ilgili talep edebileceği miktar da açıkça belirlenmelidir. (Y.13. HD. 24/05/2018 T, 2015/38873 E.-2018/6205 K. ve yine aynı Dairenin 31.5.2018 T, 2016/2779 E.- 2018/6452 K. ve 11/05/2017 tarih, 2016/7790 E. 2017/5936 K. sayılı ilamları) Buna göre; açılan işçi alacağı davasında 11.606,81 TL kıdem tazminatının, 9.541,92 TL fazla mesai ücretinin, 795,23 TL hafta tatili ile 366,16 TL genel tatil ücretin işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş olup kıdem tazminatı alacağın (11.606,81 TL) , tüm alacakların (22.310,12 TL) % 52,02 ‘sine tekabül etmektedir. Dava dışı işçi, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı ile dosyası ile mahkemece hükmedilen kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacakları ile birlikte ilam vekalet ücreti, yargılama gideri ve işlemiş faiz toplamı olarak 33.730,82 TL alacak tutarında takip başlatmış olup davacı tarafça icra dosyasına 05/08/2013 tarihinde 41.088,77 TL ödeme yapılarak dosyanın kapatıldığı anlaşılmıştır. O halde davacının ödediği 41.088,77 ödeme tutarından 18.778,65 TL’si yargılama gideri, vekalet ücreti, işlemiş faiz ve takip masrafı olup, bunun 9.768,65 TL’si kıdem tazminatı, geri kalan 9.010,00 TL’si, fazla mesai ücreti, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacaklarından kaynaklanmaktadır. Buna göre, davacının rücu edebileceği alacak miktarı : fazla mesai ücreti, hafta tatili ile genel tatil ücretinin toplamı 10.703,31 TL ile bu alacaklardan kaynaklanan 9.010,00 TL yargılama gideri, vekalet ücreti, işlemiş faiz ve takip masrafı olmak üzere toplam 19.713,31 TL’nin tamamı ile 11.606,81 TL kıdem tazminatının, yargılama gideri, vekalet ücreti, işlemiş faiz ve takip masrafı olan 9.768,65 TL birlikte toplam 21.375,46 TL’nin %50’si 10.687,73 TL’nin toplamı 32.063,19 TL olarak hesap edilmiştir. Yapılan açıklamalar ve hesaplamalar uyarınca ( kazanılmış haklar ve davacı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulduğu gözetilerek ) taraflar arasındaki iç ilişkideki sorumluluğa yönelik hükmün sadece ücrete, fazla mesai, hafta tatili ve genel tatili ücretine ilişkin olduğu, kıdem tazminatına ilişkin bir anlaşma bulunmadığından kıdem tazminatı yönünden TBK 167. Maddesi uyarınca eşit paylaşım esasının kabulü, fazla mesai ücreti ile hafta tatili ücretinin yönünden ise sözleşme hükümleri dikkate alınarak alt işverenlerin alacağın tamamından sorumlu olduğu kabulü ile hesaplanan 32.063,19 TL’nin ödeme tarihi olan 05/08/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken, hukuki yanılgı ile tüm alacak kalemlerin yarı oranında davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olduğundan davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince kaldırılarak, yargılamada eksiklik olmaması nedeniyle yeniden hüküm tesis edilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1372 Esas, 2019/531 Karar sayılı ve 23/05/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,2- Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, a-32.063,19 TL’ nin 05/08/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.190,24 TL karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,c-Davacı tarafından yapılan tebligat, posta masrafı ve bilirkişi ücreti toplamı 1.655,00 TL yargılama giderinden, davanın kabul/ret oranına göre hesaplanan 1.291,46 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,d-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,e-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine,3-İstinaf İncelemesi Yönünden;a-Davacı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye gelir kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına, c-Davacı tarafın yapmış olduğu 165,70 TL harç (istinaf başvuru ve karar harcı toplamı) ve 63,10 TL posta masrafı toplamı 228,80 TL istinaf yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,d-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.07/12/2022