Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1088 E. 2022/1314 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1088
KARAR NO: 2022/1314
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/42
KARAR NO: 2018/913
DAVA TARİHİ: 02/04/2015
KARAR TARİHİ: 11/12/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalı şirket ile yapmış olduğu …’ya ait depoların yangın ihbar, algılama sistemlerinin kurulumu ile ilgili sözleşme gereği davalı şirket ile ticari ilişkisi olduğunu, teknik servis formlarında görüleceği üzere … depo ortamındaki enerji problemlerinden kaynaklı arızaların giderilmesi için bazı sistem parçalarının değişimi gerektiğini, bu parça değişimlerinin servis formlarında açıkça belirtildiğini, parçaların değişimlerinin yapıldığını, yanan ve çalışmayan malzemelerin müvekkili firmanın çalışanı … tarafından …’ye teslim edildiğini, 2 adet faturanın müvekkili şirket tarafından davalı şirkete kesilerek gönderildiğini, davalı tarafından faturalara itiraz edilmediğini, davalı tarafın toplam 4.106,00 TL borcu için takip başlatıldığını, davalının itirazı üzerine icra takibinin durduğunu beyan ederek itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava dışı … A.Ş’ye ait depolara “Yangın Algılama Sistemi Kurulumu” işi hususunda davacı ile 12/12/2012 tarihinde anlaştığını, kurulumun tamamlanmasıyla aradaki iş ilişkisinin sona erdiğini, huzurdaki davaya konu faturaların anılan sözleşme ile ilgisi bulunmadığını, müvekkili şirketin davacıdan anılan sözleşme kapsamında bir bakım v.s hizmeti almadığı gibi fatura içeriğinde belirtildiği şekilde de bir hizmet almadığını, müvekkili şirketin Kartal … Noterliği’nin 24/02/2014 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı tarafından müvekkile gönderilen 04/12/2013 tarihli 2.960,09 TL bedelli ve 04/12/2013 tarihli 1.146,41 TL bedelli faturalara yasal süresinde itiraz ettiğini, davacı tarafça sunulan teknik servis formlarını kabul etmediklerini, anılan formlarda belirtilen şekilde bir hizmet alınmadığı gibi formların şirket yetkilisince imzalanmadığını, tek taraflı tutulan cari hesap ekstresine göre borcun ispat edilmesinin mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddini ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…taraflar arasında dava dışı … A.Ş’ye ait depolara “Yangın Algılama Sistemi Kurulumu” işi hususunda sözleşme olduğu, davacı şirketin dava dışı …’ te teknik servis formlarında görüleceği üzere …’ın deponun elektriksel alt yapı hatalarından ve fiziki sorunlarından kaynaklı arızaların giderilmesi için bazı sistem parçalarının değiştirilmesi yapıldığı, bu parçaların değişimi ve servis bedeli olarak 2 adet faturanın düzenlendiğini iddia ettiği, davanın işte bu amaçla düzenlenen 2 adet fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, faturaların içeriği incelendiğinde mal bedeli ve servis bedeline ilişkin olduğu, davacının dava konusu ettiği faturaya konu malları davalıya teslim ettiğini (ve işçiliği gerçekleştirdiğini) ispat etmesi gerektiği, davalının ticari defterlerinde dava konusu faturaların kayıtlı olmadığı, davalı tarafın sözleşmenin 3. Maddesi gereğince sözleşmenin 26 Aralık 2012 tarihinden itibaren başladığını, davacının 60 gün içerisindeki belirtilen malzeme ve listesindeki ürünleri kullandığını, listedeki adetlere sadık kalarak işi tüm testleri yapılmış olarak tüm sistemi davalıya teslim edileceği, davalı tarafın kurulumun tamamlanmasıyla da aradaki iş ilişkisinin sona erdiğini, davacının huzurdaki davaya konu ettiği faturaların anılan sözleşme ile bir ilgisi bulunmadığını, müvekkili şirket davacıdan anılan sözleşme kapsamında bir bakım v.s hizmeti almadığının anlaşıldığı, ancak faturaların tebliğ edildiği ispat edilse bile bunun tek başına faturaya konu malın teslimini ve hizmetin yerine getirildiğini kanıtlanamayacağı, … Kargo’dan gelen yazı cevabında söz konusu kargonun 05/12/2013 tarihinde … isimli şahsa tebliğ edildiğinin görüldüğü, ancak kargo içeriğinin belirsiz olduğu, davalı şirketin Kartal … Noterliği’nin 24/02/2014 tarihli … yevmiye no.lu ihtarnamesinde; dava konusu faturaların taraflarına tebliğ edildiğini, söz konusu faturalara yönelik borçlarının bulunmadığını, faturaları ve içeriklerini kabul etmediklerini, faturaları aynen iade ettiklerini bildirdikleri, davacı tarafın bu ihtarnamenin süresinde olmadığını iddia ettiği, dosya arasında bulunan 21/11/2013 tarihli … ref nolu ve 22/11/2013 Tarihli … no.lu teknik servis formlarında yapılan işlemlerin yazıldığı ve müşteri yetkili olarak … adlı şahsın adı ve imzasının bulunduğu, davacı tarafın söz konusu hizmetin bu şekilde yerine getirildiğini beyan ettiği, Mahkememizce …’ün …’ın çalışanı olup olmadığı hususu araştırılmasına girilmiş ancak … adlı şahsın TC kimlik numarasının bilinmesinin mümkün olmadığı beyanı sonucu bu hususun araştırılmasına devam edilemediği, yani şahsın … çalışanı olup olmadığının anlaşılamadığı, sonuç itibariyle faturalar davalı şirkete tebliğ edilmişse de faturaya konu malların davalı şirkete teslim edildiği ve hizmetin yerine getirildiğinin davacı tarafça ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın reddine, davalının kötü niyet tazminat talebinin davacının takip başlatmakta haksız olsa da kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından tazminat talebinin reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; faturaların davalı şirketin çalışanı … tarafından 05/12/2013 tarihinde tebliğ alındığını, yasal sürede itiraz edilmediği için davalı fatura içeriğini kabul ettiğinden alacağın TTK hükümlerine göre usulen sabit olduğunu, davalı tarafından ihtarnamenin kanuni süresi içinde gönderilmediğini, taraflar arasındaki mail yazışmaları incelendiğinde faturaların tebliğ alındığının açık olduğunu, davalı tarafın yıl sonu kapanışları yapılacağı için faturaların akıbeti konusunda müvekkili şirketi sıkıştırdığını, 6 Ocak 2014 tarihinde … isimli şahsın gönderdiği mailde geçen “… Hanım kargodan teslim fişinin fax veya mail yoluyla iletilmesini rica etmiş fakat kargo sizin talep etmenizi istemişler” ve 10 Ocak 2014 tarihinde müvekkili şirketin çalışanı …’ın gönderdiği mail de geçen “… faturaları teslim ettiğimize dair ve tarafınızca teslim alındığına dair kaşeli imzalı evrak ek de bilginize sunulmuştur” ifadelerini içeren mailler incelendiğinde davalı tarafın faturaları tebliğ aldığı ve itiraz etmediği sonucuna kolayca ulaşılacağını, davalı tarafın faturalara süresinde itiraz edilmediği için ispat yükünün yer değiştirdiğini ancak mahkemenin TTK hükmüne aykırı olarak ve tebligatla ilgili somut delillere itibar etmeyerek bir nevi içerik incelemesine girmeye çalıştığını, dosyada mübrez teknik servis formlarında davalı tarafın yetkilisi olarak adı ve imzası bulunan şahsın T.C. Kimlik numarasını davalıdan istemesi gerekirken müvekkilinden istediğini, ispat yükü tersine çevrilerek hatalı şekilde davanın reddine karar verildiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava, davacı şirket tarafından, yapılan işlere karşılık düzenlenen fatura bedelinin davalı şirket tarafından ödenmediği iddiası ile başlatılan alacağın tahsiline ilişkin icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyasında; davacı tarafından 4.106,00 TL asıl alacağın, takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili istemiyle başlatılan icra takibine ilişkin ödeme emrinin davalıya tebliği neticesinde süresi içerisinde itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durduğu, davanın İİK 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı tespit edilmiştir. Uyuşmazlık; davacı tarafından düzenlenen takibe konu faturalar nedeniyle davalının borçlu olup olmadığı ve ispat yükünün hangi taraf üzerinde olduğu noktalarında toplanmaktadır.Taraflar arasında 26/12/2012 tarihli “Yangın Algılama Sistemi Kurulması Sözleşmesi” imzalanmış, sözleşmenin konusu 1.maddesinde; İntegral’in, 2.maddede belirtilen adresteki …’ya ait depoların alt ve üst katlarında ek 1 de belirtilen malzemeleri kullanarak yangın ihbar, algılama sistemi kurulması ile tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesi olarak açıklanmıştır. İşin Başlangıcı Ve Bitiş Süresi başlıklı 3.maddesinde; işin 26 Aralık 2012 tarihinde başlayacağı ve 60 gün içerisinde Ek 1 de belirtilen malzeme ve ürünler kullanılarak listedeki adetlere sadık kalınarak tüm testleri yapılmış şekilde sistemin …’na teslim edileceği kararlaştırılmıştır. Özel Hükümler başlıklı 8. maddesinde; “İntegral, sistem sorumlusu dahil 3 … personeline eğitim verecektir… İntegral kullandığı malzeme ve teknik ekipman ve tüm elektronik teçhizat için üretim ve montaj hatalarına karşılık 2 yıl süre ile kesin ücretsiz garanti vermektedir… İntegral her 4 ayda bir olmak üzere sistemi yılda 3 kez kontrol edecek ve yıllık 2500+KDV Euro bakım ücreti alacaktır… İntegral sistemin 24 saat, 365 gün süre faal olarak çalışmasını sağlayacaktır. Yedek parça değişimi vb. değişim gereken konularda, sistemin kesintisiz çalışmasının sağlanması için İntegral ara çözüm üretecektir…” İlave Hizmetler başlıklı 14. maddede ise; “Bu sözleşme ve ekleri kapsamında tanımlanmamış hizmetlere ihtiyaç olunduğunda karşılıklı olarak anlaşılacak bedeller üzerinden faturalama yapılacaktır.” hükümleri yer almaktadır. Bu hükümler kapsamında 26/12/2012 tarihinde yürürlüğe giren sözleşmede işin 60 gün içerisinde teslim edileceği düzenlenmiş ise de bakım, onarım ve tanımlanmamış hizmetlere ilişkin hükümlerinin 60 günlük süreden sonra da devam ettiği anlaşılmıştır. Tarafların ticari defterlerinin incelenmesi için düzenlenen kök raporda özetle; dava konusu 04/12/2013 tarihli … no.lu 1.146,41 TL bedelli ve 04/12/2013 tarihli … no.lu 2.960,09 TL bedelli faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olmasına rağmen davalı defterlerinde yer almadığı, davalı ticari defterlerine göre davacının davaya konu ettiği faturalar dışında tüm fatura ve ödemelerin kayıt altına alındığı, dava konusu faturaların ise noter ihtarı ile iade edildiği belirtilmiştir. Ek raporda ise; dosya kapsamındaki dava konusu 2 adet faturanın irsaliyeli fatura olduğu, Vergi Usul Kanunu’nun 211 Seri nolu Genel Tebliği ile getirilen irsaliyeli fatura uygulamasının önce sevk irsaliyesi düzenlemesi ve daha sonra 7 gün içinde kesilmesi gereken fatura yerine, mal teslimi ve faturanın birleştiği mal ve hizmetin teslim edildiği an müşteriye verilen bir faturalama şekli olduğu, servis formunun düzenlendiği tarihlerin 11. aya isabet ettiğini faturanın ise 04/12/2013 tarihinde bir ay sonra düzenlenerek servis form tarihinde düzenlenmediği, bu nedenle alacağın olmadığı yönünde kanaat ve değerlendirme yapıldığı belirtilmiş ancak ihtarnamenin geçersizliği ihtimali kapsamında inceleme yapıldığı, dava konusu faturaların iadesi ve iade sürelerinin mahkeme tarafından hukuki geçersizliğinin tek başına gerekli-yeterli olması yönünde değerlendirmesi durumunda davacının dava konusu 2 adet fatura karşılığı 4.106,50 TL alacaklı olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Davacı tarafından kargo yoluyla gönderildiği ifade edilen faturalara ait kargo bilgileri celp edilmiş, … Kargo’dan gelen kayıtlara göre kargo alıcısının …, adresinin … Mah. … Cad. olarak belirtildiği, kargonun şubede …’a 05/12/2013 tarihinde teslim edildiği anlaşılmıştır. Gelen yazı cevabında ayrıca kargo içeriğinin bilinmediği belirtilmiştir. Davacı tarafından kargo aracılığı ile faturaların tebliğ edildiği beyan edilen …’ın 01/11/2012 tarihinden 30/06/2014 tarihine kadar davalı şirkette çalıştığı dosya kapsamında yer alan SGK kayıtları ile sabittir. Davalı tarafından keşide edilen Kartal … Noterliği’nin 24/02/2014 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile dava konusu 04/12/2013 tarihli … no.lu 1.146,41 TL bedelli ve 04/12/2013 tarihli … no.lu 2.960,09 TL bedelli faturalara konu herhangi bir borçları olmadığından iade edildiği belirtilmiş, ihtarnamenin muhatap şirket çalışanlarının evrakı almaktan imtina etmesi nedeniyle mahalle muhtarına imza mukabilinde 27/02/2014 tarihinde tebliğ edildiği belirtilmiştir. Davacı tarafından istinaf dilekçesinde de ifade edilen mail yazışmaları incelendiğinde ise yazışmaların davacı şirket çalışanları ile “…@…com” adresli … arasında yapıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu faturaların dayanağını oluşturduğu iddia edilen servis formlarında yapılan işlemlere dair açıklamaların yer aldığı, 21/11/2013 tarihli servis formunun davalı şirket yetkilisi … ile müşteri yetkilisi olarak … tarafından imzalandığı, 22/11/2013 tarihli servis formunun davalı şirket yetkilisi … ile müşteri yetkilisi olarak … tarafından imzalandığı anlaşılmıştır. Ayrıca …’ün … tarafından sözleşme kapsamında eğitim verilmesi talep edilen güvenlik personeli olduğu mail yazışmalarından tespit edilmiştir. Davacı tarafça … Kargo aracılığı ile gönderilen kargoda alıcı ve adres davalı şirkete ait değil ise de kargonun davalı şirket çalışanı olan … tarafından teslim alındığı, faturanın düzenlendiği tarih ve kargo tarihinin uyumlu olduğu, kargoya verilen gönderinin muhteviyatının fatura olmadığına yönelik davalı itirazının bulunmadığı anlaşılmakla gönderinin dava konusu faturalar olduğunun kabulü gerekmektedir. İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur ve dava konusu hak ile buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları yönünde mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda 187/1.maddesinde “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vakıa (olgu) ise, kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hakim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yani ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. Kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, 6. b., 2.c., s.1972). 6102 sayılı TTK’nın 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/11/2020 tarihli 2019/3926 E. 2020/2954 K. sayılı ilamında; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.). Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir.Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesine göre; fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Vergi Usul Kanunu’nun 231/5. maddesine göre; fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır. 6102 sayılı TTK 21. maddesi uyarınca ise; ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Davalı tarafından faturaların 05/12/2013 tarihinde teslim alınmasına rağmen Kartal … Noterliği’nin 24/02/2014 tarihli ihtarnamesi ile iade edildiği anlaşılmaktadır. Yasal düzenlemeler uyarınca faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyen kimse, mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini, mal yada hizmeti aldığını kabul etmiş sayılır. Mahkemece her ne kadar hizmetin verildiğinin davacı tarafça ispatlanması gerektiği ifade edilmiş ise de davacının takibe konu alacağını oluşturan faturalar davalıya tebliğ edilmekle birlikte, davalı tarafından süresinde iade edilmediğinden hizmetin verilmediği iddiasına yönelik ispat yükü davalı üzerindedir. Mahkemece ispat yükü ters çevrilerek davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğundan, ispat yükü üzerinde olan davalının savunmaları delilleri çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece eksiklikler ikmal edildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/42 E. 2018/913 K. Sayılı 11/12/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/11/2022