Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1063 E. 2022/1369 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1063
KARAR NO: 2022/1369
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/729
KARAR NO: 2019/377
DAVA TARİHİ: 19/06/2013
KARAR TARİHİ: 25/04/2019
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 07/12/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile “…” adı ile bilinen davalı şirket arasında imzalanan 08/08/2012 tarihli protokol ile 09/08/2012-13/02/2012 tarihleri arasındaki çeşitli tarihlerde, müvekkili şirket tarafından toplam 8.200 adet “…” ve “…” markalı ürünün tedarik edilmesi, bu konuda da bir taahhüt verilmesi ve toplamda 789.000,00 TL karşılığında www…com adlı internet sitesi üzerinden stok satışı usulü ile yapılması hususunda anlaşmaya varıldığını ve taahhüt süresinin sona erme tarihi olarak 13/02/2013 tarihinin belirlendiğini, sözleşmenin bitim tarihi itibari ile müvekkili şirket tarafından satışa hazır halde bulundurulan ürün adedi olan 8.200 ürününün tedarik edildiği gibi sözleşmenin A maddesinde taahhüt edilen minimun 6000 adet “…” ve 3.000 adet “…” markalı ürünlerinde butik satışları için satışa hazır halde bulundurularak yaklaşık 51.000 adet (8.200 adet farklı ürününün, butik satış için her kampanya sürecinde çeşitli beden ve renklerini de barındıran toplam rakam) ürününün stokta hazır hale getirildiğini buna karşı davalının internet üzerinden sadece 1.277 adet ürününün satılabildiğini, ayrıca davalının 08/02/2013 tarihli e posta ile “stok adetlerinin protokolde belirtilenin altında kaldığını ve stok adetlerinin beklenen adetlerde olmaması sebebi ile toplam taahhüt adedi ile oluşan fark konusunda herhangi bir aksiyonun olmayacağı” şeklinde bildirimde bulunduğunu, bu gelişmeler üzerine müvekkilince 12/02/2013 tarihinde Bakırköy … Noterliğinin … yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edilerek, müvekkili şirket ile yeniden ürün satış mutabakatı yapılması veya ilgili bakiye bedelinin ödenmesi ve kalan ürünlerin teslim alınmasının ihtar edildiğini, buna karşılık davalı tarafın noter ihtarnamesi göndererek davacı şirketin sözleşmeden doğan hiçbir hakkının bulunmadığının bildirildiğini, daha sonra sözleşmenin H.1 maddesi uyarınca karşılıklı mutabakat ile sözleşme süresinin 01/05/2013 tarihine kadar uzatıldığını bu tarihe kadar müvekkilince temin edilen ürün sayısının toplamda 69.627 adete ulaştığını, davalı tarafın toplamda internet üzerinden sattığı ürün miktarının ise 1.693’e ulaştığını, davalı tarafın sattığı 1.693 ürün karşılığında müvekkilinin toplamda 132.709,40 TL bedeli ödediğini, kalan ürünlerin satılmadan kaldığını, satış rakamlarının stok toplamının % 2.5’lik oranına dahi denk gelmediğini bu hususa dair maliyet, stok ve toplam satış tutarını gösterir maliyet stok tablosunun dava dilekçesine ek-4 nolu delil olarak eklendiğini, müvekkilince temin edilen ürünlerin satılamaması nedeni ile müvekkilinin ticari kayba uğradığını yaklaşık 70.000 adet ürünü müvekkilinin yurt dışından ithal ederek, davalı ile yapılan sözleşmeye güvenerek depo ettiğini, yurt dışından ithal edilen ürünler nedeni ile toplam 2.200 adet “…” markalı ürün için ortalama 181.000,00 TL maliyet “…” markalı ürünler için 458.500,00 TL civarında maliyet bedeli ödediğini ancak sadece 132.709 TL bedelli satışın davalı tarafından gerçekleştirildiğini, davalı tarafın taahhütlerini yerine getirememesinin sebebinin butikteki toplam ürün adedi değil toplam internet satış oranının düşük olmasından kaynaklandığını, davalı tarafın taahhüt rakamlarının çok uzağında kalırken gerekçe olarak ise müvekkili şirket tarafından sadece belirli ürünlerin renk ve bedenlerinin stok olarak ayrılmasını gerekçe gösterdiğini ancak ek-4 nolu delilleri incelendiğinde taahhüt edilen stok ile verilen stok sayılarında sadece belirli tarihlerde eksiklik olduğunu ayrıca bugüne denk müvekkili şirkete davalı tarafça herhangi bir ürünün belirli rengi veya belirli bedeni vs olmadığı için satış yapılamadığına dair hiçbir sorunun da iletilmediğini, satışı yapılamayan ürünlerin müvekkili şirketin deposunda kaldığını, ithal edilen ürünlerin iadesinin de mümkün olmadığını belirterek belirsiz alacak kapsamında şimdilik sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getiremeyerek müvekkili şirketi zarara uğratan davalıdan 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmaması nedeni ile 23/06/2016 tarihli duruşmada dava değerini belirleyerek eksik harcı yatırması için davacı vekiline süre verilmiş, davacı vekili 09/04/2014 tarihli dilekçesinde ticari alacak bedeli olan 789.000,00 TL’nin 132.709,40 TL’sinin karşı tarafça ödenmesi nedeni ile kalan 656.290,60 TL olarak dava değerini belirterek, eksik harcı yatırmıştır.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsedilen protokolün birinci sayfasında, bu ek protokolün 2012 tarihinde taraflar arasında imzalanan ürün tedarik sözleşmesinin eki olup ayrılmaz parçasıdır şeklinde ibare bulunduğunu, davanın sözleşme olmadan ek protokole göre incelenmesinin eksiklik olacağını bu nedenle davacının somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, alacağın tam ve kesin olarak tespitinin mümkün olması nedeni ile belirsiz alacak davasının açılamayacağını, müvekkilinin söz konusu protokolden kaynaklanan herhangi bir borcunun bulunmadığını, söz konusu protokol incelendiğinde 7.000 adet “…” 3500 adet “…” markalı ürününün taahhüt edildiğini fakat davacı tarafın belirtilen stok oranlarının altında stok sunduğunu, sözleşmeye göre butikler için taahhüt ettiği yeni ürünleri sunmadığını, sözleşmeye göre tedarikçinin kampanyalarda vermiş olduğu stoklar için temin edilemeyen ürünlerin satılan ürün adedinin %1 ini aşmayacağı kararlaştırılmasına rağmen bu oranın üstünde fire verdiğini, bu konuda müvekkili şirket tarafından uyarılarda bulunulmasına rağmen davacı tarafın herhangi bir işlem yapılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Dosya tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaparak davacının davalıdan alacağının bulunup bulunmadığının tespiti için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, mali müşavir bilirkişi 08/01/2015 tarihli dilekçe ve raporunda bilirkişi heyetindeki diğer bilirkişinin Amerika’da olduğunu belirterek tek başına rapor düzenlediğini belirttikten sonra raporunda davacı şirketin kampanya döneminde protokol doğrultusunda ürünleri stokunda bulundurup bulundurmadığının ticari defterlerinden anlaşılamadığını, bununla ilgili gümrük evraklarının dosyaya ibraz etmesi gerektiğini, ayrıca heyete tekstil mühendisi katılması gerektiğini belirttiği görülmüştür. Davacı vekili bilirkişi raporu doğrultusunda gümrük evraklarını dosyaya sunmuştur. Daha önce rapor veren mali müşavir bilirkişinin yanına tekstil mühendisi ve gümrük uzmanı eklenerek alınan 06/08/2015 tarihli raporda gümrük evraklarına göre davacıya ait ithalat faturaları irdelendiğinde “…” için 31.323 adet ve “…”için 34.231 adet ürünle ilgili ithalat faturaları olduğunu, bu ürünlerin ithal edilerek stoklarda bulundurulduğunu davalının … adlı internet sitesi üzerinden satış faaliyetini yürüttüğünü, buna dair taraflar arasında ek protokol olduğunu, davacının ithal ettiği ürünleri kendi mağazasında satmak için mi getirdiğinin tespitinin mümkün olmadığının kendi mağazalarında satmak için almış olabileceğini, sözleşmenin sunulmaması nedeni ile uyuşmazlığın protokol hükümlerine göre çözümleneceğini, protokolün H/II maddesi uyarınca davalının satışlarının asgari satışın altında kaldığını ve açıkta kalan taahhüt tutarının karşılığı ürün alımını yerine getirmeyerek davalının borca aykırı davrandığını, davalı tarafın iptal edildiği bildirilen satış rakamlarının ürün temin edilememekten dolayı olduğunu ispata muhtaç olduğunu davacı tarafın olay tarihi itibariyle Türkiye de bu markaları satabileceği kendi mağazaları bulunduğunu bu nedenle davacının yoksun kaldığı kardan bahsedilemeyeceğinin belirtildiği görülmüştür. Davacı tarafça rapora itiraz edilmesi üzerine keşif sureti ile itirazlarda değerlendirilerek rapor tanzimi için heyet oluşturulmuş bilirkişiler istemi üzerine davacı vekili 25/03/2016 tarihli dilekçesi ile mahkemece verilen keşif kararı ve yerinde inceleme yetkisi kapsamında depodaki ürünlerin tespit edilebilmesi için mevcut ürün listesinin barkot numaralarını da ihtiva eder şekilde sunduğunu belirtmiştir. 25/01/2017 tarihli ikinci heyet raporu incelendiğinde, mahalline gidilerek keşif yapıldığı, sondajlama usulü ile yapılan inceleme de söz konusu kıyafetlerin mahkemeye sunulan listede belirtilen eşyalar olduğu kanaatine ulaşıldığını her iki tarafın ticari defter ve belgelerinin incelendiğini, söz konusu ürünlerin davalı için mi yoksa kendi mağazalarında satılmak üzere mi temin edildiğinin anlaşılamadığını söz konusu stoklar için perakende satış fiyatının KDV hariç 1.502.216,29TL olduğu %50 indirim uygulandığında 751.108,14TL ye ulaşıldığını bu tutardan %20 kar payı olan 150.221,62TL düşüldüğünde 600.886,51TL nin davalıya satış fiyatı olduğunu bu miktarın 75.711,70TL sinin davacının kar payı olduğu dikkate alındığında ürünlerinin maliyetinin 525.174,81 TL olduğunu, söz konusu satılmayan ürünlerin davacının deposunda bulunduğunu, davacı tarafın satılamayan ürünleri kendi mağazalarında satabileceğini raporlarında belirttikleri görülmüştür. Bilirkişi raporları arasında çelişki olması ve raporların hüküm kurmaya el verişli olmaması nedeni ile 3.bilirkişi heyeti oluşturularak alınan 11/09/2017 tarihli bilirkişi raporu dosyaya bırakılmıştır. Rapor incelendiğinde keşif sureti ile davacının deposunda tespit edilen ürünlerinin kodlarının davalının ve davacının sunduğu listelerdeki kodların birbirini tutması sebebi ile stoğun söz konusu protokol uyarınca getirilen ve ayrılan stok olduğu kanaatine varıldığı, … markalı ürünlerin davacının mağazalarında satılabileceği iddiasının doğru olmadığını dünyaca ünlü markaların mağazalarında her sezon hangi ürünlerin hangi fiyata satılacağının hatta mağaza içerisinde nasıl sunulacağını markaların kendisi tarafından belirlendiğini dolayısı ile 2-3 senelik eski stok malların mağazada satışa sunulmasının mümkün olmayıp hatta her sezon indirimi sonunda satılamayan ürünlerin raftan kaldırıldığını, satılamayan eski ürünlerin yeni sezon ürünleri ile aynı mağazada yan yana satılmasının mümkün olmadığını, her iki tarafça sunulan listelerdeki aynı kodlara karşılık gelen parakende satış fiyatlarının da aynı olduğunu, davalının 5 nolu delil olarak sunduğu listede ki trendyolun alış fiyatı hesaplanırken perakende satış fiyatının yarısı, trendyolun KDV dahil (%8) satış fiyatı olarak belirlendiğini, protokolde tahmini satış ve tahmini cironun tablo halinde gösterildiğini davacının 2012-2013 yıllarında davalıya kestiği fatura toplamının KDV dahil 164.500,00TL KDV hariç 152.319,07 TL olduğunu davalının bu yıllara ait davacıya yaptığı ödeme miktarının 152.405,03 TL olup iade faturası miktarı 12.099,97 TL olmak üzere bu ikisinin toplamının 164.505,00 TL yaptığını tahmini cironun 789.000,00 TL iken gerçekleşen cironun 102.786,48 TL olup aradaki farkın 686.213,52 TL (KDV li) olduğunu protokolün D maddesi dikkate alındığında bu miktarda %8 olarak hesaplanan 50.830,63 TL KDV miktarı düşüldüğünde KDV siz cironun 635.382,89 TL olup bu miktarın %20 si olarak hesaplanan 42.358,85 TL nin kar marjı olup kalan 529.485,74 TL nin satılan mal maliyeti olduğunu ve bu miktarın davalıdan talep edilebileceğini belirttiği görülmüştür. Davacı vekili 14/12/2017 tarihli duruşmada maliyete ilişkin 529.485,00 TL ye bir diyeceklerinin olmadığını kar kaybı ile ilgili bir taleplerinin bulunmadığını belirtmiş mahkememizce dosya aynı bilirkişi heyetine tevdi edilerek dava konusu depoda bulunan kıyafetlerin ekonomik değerlerinin bulunup bulunmadığının saptanması istenmiş, depo da bulunan ürünlerin ekonomik değerinin 157.683,00 TL olduğu 06/09/2018 tarihli raporda bildirilmiştir. 04/12/2018 tarihli duruşmada dosyanın en son bilirkişi heyetine tevdii sureti ile kök ve ek raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığı, hesap tarzının gösterilmediği, gerekçelendirilmediği anlaşıldığından özellikle takdiri mahkemeye ait olmak üzere dava değeri belirleyen davacı dilekçesinde, davalı tarafça 132.709,40 TL ödendiği bildirildiğinden, en son heyet raporunda ise gerçekleşen cironun 102.786,48 TL olduğu, ayrıca davalının 152.405,03 TL ödediği, iade edilen faturalarla bu miktarın 164.505,00 TL olduğu, belirtildiğinden miktarlar arasında çelişki olup raporda bunların mahsup yapılıp yapılmadığı anlaşılamadığından, en son ek raporu davalı tarafça yapılan itiraz dilekçesi de dikkate alınarak hüküm kurmaya elverişli hesap tarzını gösterir, ek rapor tanzimi istenilmiştir. 06/03/2019 tarihli ek raporda cari hesapta 164.505,00 TL gözükmekte ise de bu tutarın 61.718,12 TL sinin 08/08/2012 tarihli ürün tedarik sözleşmesinden önceye ait olduğunu protokolden sonraki cironun 102.786,88 TL olduğunu davalının 152.805,02 TL ödeme yaptığını 11.699,98 TL lik iade faturası kestiğini, ek protokol kapsamında, kök raporda belirttikleri şekilde davacının davalıdan talep edebileceği miktarın 529.485,00 TL olduğunu belirtmişlerdir. Davacı vekili 11/04/2019 tarihli duruşmada bilirkişi raporunda belirtilen 529.485,00 TL yönünden davanın kabulüne karar verilmesini, depoda kalan malların değerine ilişkin 157.683,00 TL nin mahsubu husususun mahkemenin takdirine bıraktıklarını belirtmiştir. Toplanan tüm deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre davacı ile davalı arasında imzalanan ürün tedarik sözleşmesine ek protokole göre davacı tarafça protokolde belirtilen marka ve sayılarda ürünün ithal edilerek hazır hale getirildiği bu hususta bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacının deposunda tespit edilen ürünlerinin kodlarının davalının ve davacının sunduğu listelerdeki kodların birbirini tutması nedeni ile davacı tarafından tedariğin yapıldığının delili olduğu, davalı tarafça 1693 adet ürünün satışı yapılarak davacı tarafa 132.709,40 TL ödendiği, her ne kadar bilirkişi raporlarında davalının 152.405,03 TL ödediği ayrıca iade faturası olan 12.099,97 TL olmak üzere davalı ödemesinin 164.505,00 TL olarak göründüğü bildirilmiş ise de en son alınan ek raporda bu husus aydınlatılmış bu tutarın 61.718,12 TL sinin söz konusu ürün tedarik sözleşmesine ek protokolden önceye ait olup, sözleşmeden sonra yapılan ödemenin 102.786,88 TL olduğu belirtilmiş ise de davacı tarafça dava dileçesi ekinde ek 4 nolu delil olarak sunulan belgede davalının 1693 ürün satışı karşılığında kendilerine 132.709,40 TL ödediği belirtilerek, dava değerini bildirir 09/04/2014 tarihli dilekçede de protokolde de bahsi geçen 789.000,00 TL den davalının ödediği 132.709,40 TL nin mahsubu ile kalan miktar talep edildiğinden davalı tarafın söz konusu protokolden sonra yapmış olduğu ödemenin 132.709,40 TL olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Protokole göre davacı ürünleri tedarik etmiş ancak davalı çok cüzzi bir kısmını satmıştır. Davalı taraf davacının gerekli sayıda ürün temin etmediğini iddia etmiş ise de fesih tarihinden önce bu hususta davalıya çekilen herhangi bir ihtarname olmadığı görülmektedir. Protokole göre belirlenen 789.000,00 TL den %8 KDV düşüldükten sonra kalan kısmın %20’si davalı tarafın karını teşkil etmektedir. 789.000,00 TL den davalının ödemiş olduğu 132.709,40 TL düşüldüğünde kalan miktar 656.290,60 TL dir. Bu miktardan %8 KDV miktarı olan 52.503,24 TL düşüldüğünde 603.787,36 TL kalmaktadır bu miktarın %20si olan davalının kar miktarı 120.757,47 TL olarak hesaplanmaktadır.656.290,60 TL den davalının karı olan 120.757,47 TL mahsup edildiğinde geriye 535.533,13 TL kalmaktadır bu miktardan da davacının deposunda bulunun ürünün ekonomik değeri olan 157.683,00 TL mahsup edildiğinde geriye kalan ve davacının talep edebiliceği miktar 377.850,13 TL olarak kalmaktadır. En son bilirkişi heyet rapor ve ek raporlarında mal maliyeti yönetemi ile hesaplama yaparak davacının talep edebileceği miktarın 529.485,74 TL olarak belirlemesini yapmışlardır ve davacı vekili de duruşmadaki beyanında bu miktara bir diyeceğinin olmadığını, depoda kalan mal değeri olarak hesaplanan 157.683,00 TL nin mahsubu hususunu mahkemenin takdirine bırakmış olup, 529.485,74 TL den 157.683,00TL mahsup edildiğinde geriye kalan miktar 371.802,00 TL olup bu miktarın yukarıda ki paragrafta hesaplanan yöntemle bulunun 377.850,13 TL den az olması nedeni ile davacı talebi dikkate alınarak davalının protokol hükümlerine uymaması nedeni ile davacının zarar miktarı olarak hesaplanan 371.802,00 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına rağmen davalı tarafın itirazı neticesinde yargılamanın başında ve henüz hiçbir bilirkişi incelemesi yapılmamışken Mahkemece eksik harcın tamamlatılmasına karar verildiğini, yargılamanın yıllarca devam etmesi, 5 adet bilirkişi raporu alınması ve müvekkili şirketçe talep edilebilecek bedelin bir türlü belirlenememesi dikkate alındığında davanın ikame edildiği esnada talep edilebilecek tutarın tam olarak tespit edilebilir durumda olmadığını, bilirkişi incelemesi sonunda ortaya çıkacak bedele göre harç yatırılıp dava belki de “tam kabul” ile neticelenebilecek iken mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının kabul edilmemesi ve eksik harcın tamamlatılması nedeniyle yargılama sonunda müvekkili şirketin haksız bir şekilde 23.019,32 TL vekalet ücreti ve ayrıca bir kısım harç ve yargılama gideri ödemeye mahkum edildiğini, bu durumun hakkaniyete aykırı olduğunu beyan ederek bu nedenlerle kararın kısmen kaldırılmasını, bu istemleri kabul görmez ise kararın düzletilerek onanmasını talep etmiştir.Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafça ispat yükünün yerine getirilmediğini, müvekkili şirkette bulunmayan asıl sözleşmenin aleyhine hükümler içeriyor olması nedeniyle davacı tarafça ibraz edilmediğini, asıl sözleşmenin ibraz edilmemesi karşısında davacı somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğinden davanın reddi gerektiğini, Dosyaya mübrez 08/01/2015, 06/08/2015 tarihli ve 05/01/2017 tarihli 3 bilirkişi raporunda da; davacının deposunda bulunan ürünlerin davalı için stokta bulunduğu hususuna dair herhangi bir belge veya bilgiye ulaşılmadığını, bu tespitler akabinde davacı ürün listesini 28/03/2016 tarihinde işbu dosya kapsamına sunarak, iddiayı genişletme ve değiştirme yasağını ihlal ettiğini, yeni belgenin dosya kapsamına alınmasına muvafakat etmediklerini ancak raporun bu liste esas alınarak hazırlandığını, yerel mahkemece davanın kısmen kabulü kararı “stok listesi” esas alınarak tesis edildiğinden hukuka aykırı olduğunu,Davacının muhasebe kayıtlarında yahut ithalat belgelerinde ürünlerin ne için ne amaçla alındığı yönünde açıklık olmadığından, bu ürünlerin müvekkili için getirilip getirilmediğinin ispata muhtaç olduğunu, dosyada rapor tanzim eden tüm bilirkişilerin davacının stoğunda bulunan ürünlerin taraflar arasındaki sözleşmeye istinaden getirilen ürünler olup olmadığı konusunda herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığını belirttiklerini, 08/09/2017 tarihli kök rapor ve 17/02/2019 tarihli ek raporu tanzim eden bilirkişi heyeti hatalı olarak salt stok kodlarının incelemesi ile bu ürünlerin müvekkili için getirilen ürünler olduğu kanısına varmışsalar da bu kanılarını şüpheye yer bırakmayacak bir biçimde ortaya koyamadıklarını ayrıca listelerdeki kodların birbiri ile uyuşmasının dava konusu ürünlerin davalı için getirilmiş olduğunu kanıtlamak için yeterli olmadığını, listede yer alan kodların davacı tarafından belirlenen genel bir kod olduğunu, müvekkili için oluşturulmuş özel bir kod olmadığını, bu nedenle davacının stoğunda bulunan ürünlerin müvekkili için mi ithal edildiği ve yine stokta müvekkili satışlarına münhasıran mı tutulduğunun tarafların sunmuş olduğu ürün listesindeki kodların, renklerin ve modellerin birbiri ile uyuşmasına istinaden tespit edilemeyeceğini, diğer yandan yerel mahkemenin adet itibariyle de farklılık gösteren bu listeyi dikkate alarak hüküm tesis etmesinin de hatalı olduğunu, esasen ismen birbirini tutan bu listelerdeki ürünlerin adetlerinin birbiriyle örtüşmediğini, davacının sunduğu liste 4.897 adet ürün içermekteyken, müvekkilinin sunduğu listede 1.802 adet ürün yer aldığını, buna rağmen mahkemece davacı tarafından sunulan 4.897 adetlik ürün stok listesine itibar ederek, bu ürünlerin tamamının müvekkili için getirilen ürünler olduğu kanaatine varıldığını, kararın somut dayanaktan, maddi gerçeklikten ve objektif değerlendirmeden uzak olduğunu, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kök raporunun sonuç bölümünde, davacının müvekkili için getirtildiğini iddia ettiği stokları eritmek için gerekli önlemleri almadığının tespit edildiğini yani davacının zararını azaltmak için hiçbir çaba göstermediğini, davacının kendisinin dahi 17/05/2018 tarihli dilekçesinde bu ürünleri aynı sezon içerisinde kendi mağazasında satabileceğini veya yurt dışına iade edebileceğini açıkça ikrar ettiğini ancak söz konusu ürünleri deposunda tutarak aynı sezon içinde elden çıkartmayarak zararın artmasına kendi kusuru ile sebebiyet verdiğinden TBK 52.maddesine aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca mahkemenin dava konusu ürünlerin aynı sezon içerisinde satılacağı değerini değil de bugünkü değerini hesaplamasının hukuka aykırı olduğunu, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bu ürünleri müvekkili şirkete teslim edememesi üzerine aynı sezon içerisinde yani 2013 yılında davacının 3.kişiye hangi bedel üzerinden satabileceğinin belirlenmesi gerektiğini, mahkemece davacının ürünleri yıllarca depoda tutması kusuru göz ardı ederek ürünlerin dava konusu olayın olduğu tarihteki değerini değil, 5 yıl gibi uzun bir süre boyunca davacının deposunda bekletilen 2013 tarihli ürünlerin 2018 tarihindeki bedelinin hesaplandığını, ayrıca bilirkişi heyetinin dava konusu ürünleri hiçbir yönden incelemeksizin her bir kategorideki ürün için (2018 yılındaki değeri) 35 TL fiyat biçmesinin ve mahkemenin de bu bedel tayinini kabul ederek anılan ek rapordaki bedel tespitine itibar etmesinin kabul edilemez olduğunu, Protokolde yer alan hiçbir maddenin davacıya ürün alımına ilişkin bir taahhüt verildiği şeklinde yorumlanamayacağını, bilirkişi raporunda ifade edildiğinin aksine protokolün H maddesinde tahmini alım taahhüdüne yer verilmediğini, tahmini satış rakamlarına yer verildiğini, kabul anlamına gelmemek üzere 09/05/2013 tarihli ihtarname ile taraflar arasında imzalanan protokolü fesheden müvekkilinin artık bu protokolde yer alan taahhüdünün de sona erdiğini, Davacının protokolde taahhüt etmiş olduğu adette ürünü tedarik etmediğini, protokolde taahhüt ettiği stok oranlarının altında stok sunduğunu, protokole konu butikler için taahhüt ettiği yeni ürünleri sunmadığını, protokol konusu ürünlerin diğer firmalara yapılacak satışlarında müvekkiline ait internet sitesinde satışa çıkarıldığı fiyatlar ile satılacağını taahhüt etmesine karşın daha düşük fiyata sunduğunu, uyarılara rağmen kusurların giderilmediğini, bu hususların aşamalarda dilekçesinde belirtilmesine ve delillerle ispatlanmasına karşın mahkemece dikkate alınmadığını gerekçeli kararında ise bu itiraz hakkında “…herhangi bir ihtarname olmadığı görülmektedir” şeklinde bir cümlelik ve esasen maddi gerçeğe de aykırı bir değerlendirme yaptığını, bir an için fesih tarihinden önce bu hususta davalıya çekilen herhangi bir ihtarname olmadığı düşünülse dahi, davacı ile elektronik posta yoluyla yaplan yazışmaların ve bildirimlerin de kanuni delil sayılması gerektiğini, Bilirkişi heyeti bir kök üç de ek rapor tanzim etmesine rağmen halen daha hüküm kurmaya elverişli bir rapor tanzim edememesi ve müvekkili aleyhine taraflı bir tutum sergilemesi gerçeği karşısında, ısrarla değerlendirilmeyen itirazlarının değerlendirilmesi, doğru bir hüküm tesis edilebilmesi ve dosyaya mübrez bilirkişi raporları arasındaki mevcut çelişkilerin giderilmesi için yeni bir heyet teşkili ile yeni bir rapor alınması gerekirken, yerel mahkemece yeni heyet teşkili talepleri reddedilerek yargılamanın eksik inceleme ile hatalı bir şekilde sonuçlandırıldığını beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava ürün tedarik protokolü kapsamında taahhüt edilen miktarda satış yapılmadığı iddiası ile zararın tazmini istemini ilişkindir. Taraflar arasında imzalanan 08/08/2012 tarihli “ürün tedarik sözleşmesine ek protokol” başlıklı belge incelendiğinde; davacının “Tedarikçi”, davalının “…” olarak anıldığı, protokolün taraflar arasında imzalanan ürün tedarik sözleşmesinin eki olduğunun ifade edildiği, A.maddesinde; Tedarikçinin 2 marka için her ay planlanan kampanyalar nedeniyle sürekli olarak ürün sunmayı, her butikte bir öncekinden farklı ürünler temin etmeyi, her butik için protokolde belirlenen taahhütleri sağlayacak stok seviyelerini …’a sunmayı kabul ettiği, her butik için … markası için beklenen stok adedinin minimum 7.000 … için 3.500 olduğu (protokolde bu stok adetlerinin üzeri çizilerek “…” için 6.000 “…” için 3.000 ve yazılmıştır), B.maddesinde; Tedarikçinin kampanyalarda vermiş olduğu stoklar için temin edilemeyen ürünlerin satılan ürün adedinin %1’ini aşmayacağı, bu oranın aşılması halinde temin edilemeyen her ürün için KDV dahil 20 TL’nin … tarafından Tedarikçiye fatura edileceği ve düzenlenen faturalara itiraz etmeyeceğini kabul ve taahhüt ettiği, C.maddesinde; Tedarikçinin bu süreç içerisinde ayda bir olarak yapılması planlanan kampanyalarda, söz konusu ürünlerin satış fiyatlarının, aynı ürünlerin o andaki piyasa satış fiyatlarından daha düşük veya söz konusu fiyatlara eşit olacağını taahhüt ettiği, D.maddesinde; Tedarikçinin söz konusu dönem içerisinde düzenlenecek olan kampanyalarda …’a kampanya fiyatları üzerinden %8 KDV oranı düşüldükten sonra … satış fiyatı üzerinden net % 20 kar marjı vermeyi kabul ettiği, E.maddesinde; …’un protokolde belirtilen tarihlerde firmaya ait markaların kampanya planlamasını yapmış olmakla beraber, bu tarihlerde Tedarikçinin de onayı alınarak tarihlerde değişiklik yapma hakkını saklı tuttuğu, ayrıca belirlenen tarihlere ek olarak çeşitli dönemlerde Tedarikçinin de onayını alarak ekstra kampanyalar yapabileceği, F.maddesinde; …’un belirlenen tarihlerde yapılacak kampanyaların ödemelerini, ilgili kampanyanın fatura tutarı üzerinden ve fatura tarihinden itibaren 60 gün vadeli çekler ile yapmayı peşinen kabul ve taahhüt etiği, protokolde belirtilen tahmini ciroların firmaya verilen toplam taahhüt için belirlenmiş tutarlar olduğu, G.maddesinde; Protokolde belirtilen ciroların Tedarikçiye verilen taahhüt çerçevesinde ödemesi yapılacak asgari cirolar olup ciro bedellerinin bu tahminlerin üzerinde olması durumunda …’un aynı şekilde kampanyaya dair oluşan fatura bedelini 60 gün vadeli çekler ile yapacağı belirtilmiştir.Protokolün H.maddesi; “Ciro bedellerinin aşağıdaki tahminlerin altında kalması durumunda … aylık bazda butik sayılarını arttırarak ilgili aylarda cirolarını arttırma yoluna gidebilir, bu butik ödemeleri aynı şartlar ile yapılacaktır. I) Taahhüt süresi olan 6 aylık süre 13/02/2013 tarihinde biteceği için, taahhüt tutarında açıkta kalan bir bakiye olması durumunda, … bu bakiyeyi kapatmak için ürün satın alımı yapabileceği gibi, Tedarikçinin de onayını alacağı yeni kampanyalar planlayabilir ve bu kampanyalar üzerinden yapacağı satışlara göre ödemeler yapabilir. Ancak işbu yeni kampanyaların süresinin sona erdiği tarih 01/05/2013 tarihini geçemez.II)Aşağıdaki tablo tahmini satış rakamlarına dayanmaktadır. …, taahhüt tarihinin bitimi olan 13/02/2013 tarihinde o güne kadar yapılmış olan toplam satış tutarlarında bu taahhüt planındaki satış rakamlarının altında kalması durumunda, … ve … markalı ürünler için açıkta kalan taahhüt tutarının karşılığı olarak ürün alımı, kampanya devamı (protokolde bu ibarenin üzeri çizilmiştir) ve ürün alımı söz konusu olduğunda alım şartları ile alakalı olarak Tedarikçi ile mutabakat yapacaktır. Tedarikçi kampanyalar için taahhüt ettiği stok adetlerini tedarik edemezse …, taahhüt süresi sonunda şartlarda değişikliğe gidebilir.” şeklindedir. Tabloda 09/08/2012 tarihinden itibaren 13/12/2012 tarihine kadar belirlenen 10 ayrı kampanya tarihi ile markaların tahmini satış ve tahmini ciroları yazılarak (07/08/2012 tarihinde … tahmini satış 1.250, tahmini ciro 120.000,00 TL, 09/08/2012 tarihinde … tahmini satış 500, tahmini ciro 40.000,00 TL şeklinde 13/12/2012 tarihine kadar tablo halinde gösterilmiş) toplam 8.200 satış 789.000 TL ciro hedeflenmiş, protokol, taraflarca imzalanmıştır. Davacı tarafından Bakırköy … Noterliğinden keşide edilen 12/02/2013 tarihli … yevmiye no.lu ihtarnamede; taraflar arasında imzalanan protokol kapsamında gerekli ürün tedariklerinin sağlandığı, protokol gereğince 789.000,00 TL ödenmesi gerekmesine rağmen davalı tarafça 102.217,80 TL ödeme yapıldığı, kalan ürünlerin ise satılmadığı belirtilerek protokolün H maddesi uyarınca ödeme ve ürün tedarik mutabakatı yapılması, aksi kanaat halinde bakiye 686.782,22 TL bedelin ödenmesi ve ürünlerin teslim alınması davalıya ihtar edilmiştir. Davalı tarafından Kadıköy … Noterliğinden keşide edilen 26/02/2013 tarihli ihtarnamede; ürün tedarik sözleşmesi gereğince davacının taahhütlerini yerine getirmediği, protokolde belirtilen şekilde ürün tedarik etmediği, fire oranının %1’in üzerinde olduğu, diğer firmalara yapılan satış fiyatlarının protokole aykırı olarak davalıya yapılan satış fiyatlarının altında olduğu açıklanmış, protokolün H maddesi gereği toplam satış tutarlarının tahmini ciro ve satış rakamlarının altında kalması halinde açıkta kalan tahmini miktarın karşılığı olarak ürün alımı ve ürün alımına ilişkin mutabakat yapma hakkını davalının tek taraflı haiz olduğu, davacının herhangi bir alacak talep edemeyeceği belirtilerek, bu nedenlerle çekilen ihtarnamenin haksız olduğu cevaben ihtar edilmiştir. Davalı tarafından Beyoğlu … Noterliğinden keşide edilen 09/05/2013 tarihli … yevmiye no.lu ihtarnamede; protokolün H/I.maddesi gereğince 2013 yılının Mart ve Nisan aylarında da kampanyalar planlanarak satışların yapıldığı, protokolün F bendi uyarınca 2013 yılının Mart ve Nisan aylarında yapılmış olan kampanyaların ödemelerine ilişkin davacı tarafla mutabık kalınacak fatura tutarı üzerinden vadeli çekler ile ödeme yapmayı kabul ettikleri, yine aynı protokolün H/I.maddesi uyarınca kampanyaların 01/05/2013 tarihi itibariyle sona ermesi nedeniyle takiben davacı taraf ile kampanya yapmaya devam etmeyecekleri belirtilerek, ek protokolün feshedildiği bildirilmiştir. Mahkemece tekstil mühendisi, ekonomist, mali müşavir ve hukukçu bilirkişi heyetinden alınan 11/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda; 24/04/2017 tarihinde davacı adresinde yapılan keşifte, davacının deposu ve stokların yerinde incelendiği, sondaj usulü yapılan kontrolde koliler içinde yer alan ürünlerin dava dosyasında yer alan 4.897 adetlik stok listesinde belirtilen eşyalar olduğu kanaatine varıldığı, davacı tarafın sunduğu 4.897 adetlik stok listesi ve davalının 25/11/2013 tarihli dilekçesinde 5 no’lu delil olarak sunduğu liste karşılaştırıldığında bu listedeki “stok kodu 2” kolonunda yer alan kodlarla, davacının sunduğu stok listesindeki “model” kolonunda yer alan kodların birbirini tuttuğu ancak davalının sunduğu listede sadece 1.802 adet … markalı ürünlerin yer aldığı, davalının ve davacının sunduğu listelerdeki kodların birbirini tutması sebebi ile bu stoğun davacı ve davalı arasında imzalanan sözleşmeye istinaden getirtilen/ayrılan stok olduğu kanaatine varıldığı, davacının sahip olduğu mağazalarda bu stokların satılabileceği iddiası mevcut ise de … gibi dünyaca ünlü markaların mağazalarında her sezon hangi ürünlerin hangi fiyatla satılacağı ve mağaza içerisinde nasıl sunulacağının markaların kendisi tarafından belirlendiği, her sezon indirim dönemi sonunda satılmayan ürün kalmışsa bu ürünler raflardan kaldırıldığı ve yerlerine yeni sezon ürünler yerleştirildiği için 2-3 senelik stoğun mağazada satışa sunulmasının mümkün olmadığı, -Davacı ve davalının sundukları listelerdeki aynı kodlara karşılık gelen perakende satış fiyatlarının da aynı olduğu, davalının 5 no’lu delil olarak sunduğu listesinde …’un alış fiyatı hesaplanırken, perakende satış fiyatının yarısı …’un KDV dahil (%8) satış fiyatı olarak belirlendiği, davacının satış fiyatı yani …’un alış fiyatının ise yapılan anlaşmaya göre …’un satış fiyatının %80’i olarak hesaplandığı, buradan hareketle davacının sunduğu 4.897 adetlik stok listesinin perakende satış fiyatı üzerinden toplam bedeli olan 1.502.216,29 TL’nin %50’si 751.108,14 TL eğer her iki tarafın ticareti devam etse idi …’un toplam satiş bedeli (KDV dahil) olarak hesaplanabileceği ve bunun %80’i olan …’un toplam alış bedeli ya da davacının satış bedeli (KDV dahli) 600.886,51 TL olacağı, -Davacının 2012, 2013 yıllarında davalıya kestiği faturaların toplamının KDV hariç 152.319,07 TL, KDV dahil 164.505,00 TL olduğu, davalının bu yıllara ait davacıya yaptığı ödemeler 152.405,03 TL, kesilen toptan ve iade faturaları 12.099,97 TL olmak üzere toplamda 164.505,00 TL olduğu, ek protokolde tahmini satış rakamlarına dayanan tabloda zikredilen 789.000,00 TL tutarında tahmini ciroya karşılık, davacının 2012 ve 2013 yıllarında kestiği faturalara bakıldığında KDV dahil 102.786,48 TL’lik ürün satışı yapılarak 789.000,00 TL’lik ciro hedef toplamının 686.213,52 TL’lik kısmının gerçekleştirilemediği, -Davalının ek protokol hükümleri kapsamında taahhütlerini yerine getirmediği, ek protokolün D maddesi uyarınca % 8 KDV düşülerek % 20 kar marjı nazara alındığında; 686.213,52 TL’nin %8 KDV miktarının 50.830,63 TL olduğu, KDV’siz 635,382,89 TL ve % 20 kar marjının 42.358,85 TL olduğu, davalının 529.485,00 TL taahhüdünü yerine getirmediği, davacının bu bedeli talep edebileceği yönünde rapor düzenlenmiştir.Ancak bu hesaplamanın nasıl yapıldığı anlaşılamamaktadır. 686.213,52 TL’nin %8’i Dairemizce 54.897,08 TL hesap edilmiş olup raporda 50.830,63 TL olarak belirtilmiş, yine % 20 kar marjının 42.358,85 TL olduğunun hangi değer esas alınarak hesaplandığına dair raporda bir açıklama yapılmamıştır. Tabloda yer alan 635,382,89 TL’nin % 20’si 42.358,85 TL değildir. Tabloda gösterilen verilerden sonuç olarak 529.485,00 TL’ye nasıl ulaşıldığı açıklanmadığı için denetlenebilir olmadığı gibi hesaplama ise hatalıdır.Davacı elinde kalan ürünlerin ne şekilde değerlendirilebileceği ve ekonomik değerinin tespiti yönünde aynı heyetten alınan 06/09/2018 tarihli ek raporda; bilinen markaların müşteri kitlesi bir yandan markayı bir yandan da moda trendlerini takip ettiğinden bu kadar uzun süre depoda kalan tekstil ürünlerinin kendi markası ile bilinen kanallardan (mağaza, online satış platformları vb) hitap ettiği marka müşterisine satılmasının mümkün görünmediği ancak her ürünün bir alıcısı olduğundan alternatif alıcı olarak Anadolu’daki butiklere ürün satan toptancıların değerlendirilebileceği, … gibi markalar kendi markasını korumak için orijinal etiketli, logolu ürünlerinin çok ucuza pazarda veya küçük giyim mağazalarında ulaşılabilir olmasını istemeyeceğinden alternatif olarak tüm etiketler kesilip ve/veya değiştirilip Anadolu’da giyim mağazalarında satılmak üzere bu işi yapan toptancılara ürünlerin satılabileceği, böyle pazarlarda malın kalitesine göre kg veya parça başına tek fiyat belirlenerek satış yoluna gidildiği, ürünlerin kalitesi göz önünde bulundurulduğunda malın parça başı tek fiyattan satılmasının mümkün olduğu, listedeki ürünlerin çeşitliliğine göre tek fiyat ortalama KDV dahil 35 TL olarak belirlenebileceği, bu durumda stoktaki 4897 adetin toplam mali değerinin 35 TL x 4897 adet = 171.395,00 TL KDV dahil, 157.683,00 TL KDV hariç bedel olarak belirlenebileceği yönünde görüş bildirilmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında imzalana asıl sözleşmenin davacı aleyhine hükümler içermesi nedeniyle sunulmadığı, asıl sözleşmenin ibrazının gerektiğini ileri sürmüş ise de, her iki tarafça asıl sözleşme ibraz edilmediğinden ve ek protokolde ise asıl sözleşmeye atıf yapılmaksızın ürün tedarik anlaşmasının hangi şartlar dahilinde yerine getirileceği açık bir şekilde düzenlendiğinden, somut uyuşmazlıkta ek protokol hükümlerinin dikkate alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Taraflar arasında imzalanan ek protokol gereğince davacı tarafından ürünlerin tedarik edildiği, bilirkişi heyetince yerinde yapılan inceleme neticesinde tespit edilmiştir. Zira heyetçe davacının deposu ve stoklarında bulunan ürünlerin, sunduğu 4.897 adetlik stok listesinde belirtilen eşyalar ile stok kod ve modelleri yönünden birbirini tuttuğu belirlenmiş olup davalı tarafça kendi listelerinde 1.802 adet ürün olmasına rağmen davacı tarafça sunulan listelere itibar edilmesinin hatalı olduğu yönünde itiraz edilmiş ise de davalının sunduğu liste tek kampanya için ve sadece … markalı ürünlere ilişkin olduğundan, davacı taraça sunulan kayıtların nazara alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ürün tedarik sözleşmesi gereğince davacı tarafça temin edilen ancak satılmadığı için davacının elinde kalan ürünler yönünden bilirkişi heyetinin 06/09/2018 tarihli ek raporunda belirlenen fiyatın sektöre yönelik yapılan açıklamalar nazara alındığında yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Taraflar arasında imzalanan ek protokol uyarınca davacı tarafından ürünlerin tedarik edilerek satışa hazır hale getirildiği, ancak taahhüt edilen cironun çok altında satış yapıldığı, büyük miktarda ürünün davacı elinde kaldığı, davalı tarafça gerekli sayıda ürün temin edilmediği iddiasının ise ispatlanamadığı anlaşılmakla, ek protokol kapsamında davacının işbu dava konusu zarar talebinde haklı olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak yukarıda açıklandığı üzere bilirkişi heyetince davalının 529.485,00 TL taahhüdünü yerine getirmediği yönünde yapılan hesaplama hatalıdır. Mahkemece bu hesaplama dikkate alınarak 529.485,74 TL’den davacının elinde kalan ürünlerin ekonomik değeri olarak tespit edilen 157.683,00 TL’nin mahsubu ile kalan 371.802,00 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi de bu nedenle doğru görülmemiştir. Davacının zarar talebinin hesap edilmesi için öncelikle davacının kabulünde olan 132.709,40 TL ödemenin üzerinden gerçekleşen ciro değerinin hesaplanması gerekmektedir. Zira sözleşme gereğince bu ödeme ciro üzerinden % 8 KDV düşülerek, kalan bedelin % 20’si olan …’un karı hesaplanıp, …’un kar marjının ciro bedelinden düşülmesi suretiyle davacıya ödendiği açıktır. Dairemizce yukarıda açıklanan şekilde denklem yöntemiyle (“ciro=a”, “%8 KDV=8a/100”, “…’un %20 karı=1840a/10000” değerleri verilerek) yapılan hesaplamada gerçekleşen cironun 162.634,06 TL olduğu hesap edilmiştir. Sağlamasını yapmak gerekirse; 162.634,06 TL’nin % 8’i olan KDV miktarı; 162.634,06 TL X 8 / 100 = 13.010,72 TL’dir.Gerçekleşen cirodan KDV düşüldüğünde; 162.634,06 TL – 13.010,72 TL = 149.623,34 TL bulunmuştur. Bu bedel üzerinden ise % 20 …’un kar marjının hesap edilmesi gerekmektedir. 149.623,34 TL X 20 / 100 = 29.924,66 TL …’un kar marjı hesaplanmıştır. Gerçekleşen ciro 162.634,06 TL’den, …’un kar marjı 29.924,66 TL düşüldüğünde; 162.634,06 TL – 29.924,66 TL = 132.709,40 TL davacıya ödenen bedeldir. Yani 162.634,06 TL cirodan, davacıya ödenen miktar 132.709,40 TL, …’un karı 29.924,66 TL’dir. Sözleşme uyarınca yapılması gereken ciro ise 789.000,00 TL olup bunun 162.634,06 TL’si gerçekleştiğinden; 789.000,00 TL – 162.634,06 TL = 626.365,94 TL gerçekleşmeyen ciro miktarıdır. Yine bu bedel üzerinden de % 8 KDV’nin düşülmesi, kalan bedelden ise % 20 …’un kar marjının hesap edilmesi gerekmektedir. Düşülmesi gereken % 8 KDV miktarı; 626.365,94 TL X 8 / 100 = 50.109,27 TL hesaplanmıştır. Gerçekleşmeyen ciro miktarından KDV düşüldüğünde; 626.365,94 TL – 50.109,27 TL = 576.256,67 TL olup bu bedelin % 20’si …’un kar marjı olduğu için 576.256,67 TL X 20 / 100 = 115.251,33 TL ciro gerçekleşmiş olsa idi …’a ödenecek olan bedeldir. Gerçekleşmeyen ciro miktarı 626.365,94 TL’den, …’un kar marjı 115.251,33 TL düşüldüğünde; 626.365,94 TL – 115.251,33 TL = 511.114,61 TL hesap edilmiştir. Yani 626.365,94 TL ciro gerçekleşmiş olsa idi davacıya ödenecek olan bedel 511.114,61 TL’dir. Ancak 511.114,61 TL’den protokol gereğince davacı tarafça temin edilmiş olmasına rağmen satılmadığı için davacının elinde kalan ürünlerin ekonomik değeri olarak hesap edilen 157.683,00 TL’nin tenzili gerektiğinden; 511.114,61 TL – 157.683,00 TL = 353.431,61 TL hesap edilmekle, mahkemece 353.431,61 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı hesaplama neticesinde karar verildiği anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf isteminin bu yönden kabulü gerekmiştir. Davalı vekilinin sair istinaf sebepleri ise yukarıda açıklanan gerekçelerle reddedilmiştir. Davacı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde ise; davacı tarafça mahkemece oluşturulan ara karar uyarınca dava değeri bildirilip harç yatırdığından, kısmen reddedilen miktarın, artırılan dava değeri üzerinden hesaplanmasında ve reddedilen kısma ilişkin yargılama gideri ile davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Dairemizce hesaplama yapılarak yeniden tesis edilen hükümde de bu yönde değerlendirme yapılmış, davacının davasında kısmen haklı olduğu tespit edildiğinden, kabul ve reddedilen miktarlar, artırılan dava değeri üzerinden hesaplanarak, davanın reddedilen kısmına ilişkin oranlama suretiyle yargılama gideri hesaplanmış ve AAÜT uyarınca davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olup bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Dairemizce yapılan inceleme ve hesaplama neticesinde; mahkemece 353.431,61 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, 371.802,00 TL yönünden kısmen kabulü hatalı olduğundan, davalı vekilinin istinaf isteminin bu yönden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek, 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca yeniden hüküm tesis edilmiş, davalı vekilinin sair istinaf sebepleri reddedilmiştir. Davacı vekilinin istinaf istemi ise yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülmediğinden HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/729 E. 2019/377 K. sayılı 25/04/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİS EDİLMESİNE,a-Davanın KISMEN KABULÜ ile 353.431,61 TL’nin, 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden, kalan 343.431,61 TL’sinin 09/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, b-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, 3-İlk derece mahkemesi yargılama giderleri yönünden a-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 24.142,91 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafça yatırılan 11.207,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 12.935,06 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, b-Davacı tarafından yatırılan 11.207,85 TL peşin harcın, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Davacı tarafından yapılan 11.150,00 TL bilirkişi ücreti, 763,60 TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 11.913,60 TL yargılama giderinden, davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 6.415,47 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bıraklımasına, ç-Davalı tarafından yapılan 150,00 TL yargılama giderinden, davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 69,22 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bıraklımasına, d-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden, Dairemizin karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 52.480,43 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, e-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden, Dairemizin karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 45.400,26 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, f-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri yönünden, a-Taraflarca ayrı ayrı yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, c-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının iadesine, ç-Davalı tarafın yapmış olduğu 164,60 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin, davacı üzerinde bırakılmasına, e-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, f-Yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 07/12/2022