Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1057 E. 2022/1319 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1057
KARAR NO: 2022/1319
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/709
KARAR NO: 2019/330
DAVA TARİHİ: 19/06/2018
KARAR TARİHİ: 14/03/2019
DAVA: Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 16/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kooperatifin 11/06/2018 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı neticesinde davalı başkan seçilmişse de kooperatifte başkan yardımcılığı yaptığı dönemde görevi kötüye kullanma ve zimmet suçu iddiası ile Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/60 E. sayılı dosyası ile yargılandığı, davanın derdest olduğu yargılaması sürerken başkan seçilmesinin ve bu görevi yapmasının mevzuata aykırı olduğunu savunarak olağan genel kurul toplantı sonucu alınan kararın iptalini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından kooperatif başkanı sıfatıyla açılan davada kooperatifi temsil yetkisi ve davacı sıfatı bulunmadığından davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, dava şayet şahıs üye tarafından açılmış ise davanın Kooperatif tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekeceğinden müvekkili aleyhine açılan davanın yine husumet yönünden reddi gerektiğini, dava davacı tarafından kooperatif başkanı sıfatıyla açılmış ise genel kurul iptal davaları kooperatif aleyhine açılması gerektiğinden davacı ve davalı sıfatı aynı olamayacağından reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kooperatif genel kurulunun ve alınan kararlarının iptali davasının kooperatife yöneltilmesi ve davanın kooperatif üyesi olup toplantıya katılarak aleyhte oy kullanan yada toplantıya çağrılmayan üye tarafından açılmasının yasal zorunluluk olduğunu, davada davacı ve davalı sıfatı bulunmadığından ve Kooperatifler yasasına uygun açılmadığından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda davacı taraf davalının Kooperatife başkan seçilmesine dair Genel Kurul kararının iptalini talep etmiş olmakla 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun (KK) ‘Anonim Şirket Hükümlerine Atıf’ başlıklı 98. maddesine göre, “Bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim Şirketlere ait hükümler uygulanır”. TTK m. 446, iptal davası açabilecek kişileri belirlemiştir. Buna göre; pay sahipleri, yönetim kurulu ve genel kurul kararının uygulanmasının kişisel sorumluluğunu gerektirecek olan yönetim kurulu üyelerinden her biri genel kurul kararlarına karşı şirketi davalı göstererek iptal davası açabilir. Bu davalarda hasım olarak şirket organı karar aldığından şirketin kendisi davalı olarak gösterilerek şirkete davalı açılacağından davacı söz konusu başkan seçimine dair kararın iptali talebini kooperatife yöneltmediğinden pasif husumet yokluğu nedeniyle red kararı vermeden önce talep içerek olarak aynı zamanda yöneticinin azli talebini içerdiğinden hukuki nitelendirme hakime ait olduğu dikkate alınarak bu defa yöneticinin azli koşulları bakımından yapılan incelemede davacı talebini sadece ”11.06.2018 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı neticesinde başkan seçilmişse de kooperatifte başkan yardımcılığı yaptığı dönemde görevi kötüye kullanma ve zimmet suçu iddiası ile Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/60 E sayılı dosyası ile yargılandığı, davanın derdest olduğu, yargılaması sürerken başkan seçilmesinin ve bu görevi yapmasının mevzuata aykırı olduğunu savunarak olağan genel kurul toplantı sonucu alınan kararın iptalini talep etmiş’ olup söz konusu 1163 sayılı kanunun 56. maddesi uyarınca, “Yönetim kurulu üyelerinde aşağıdaki şartlar aranır. I. Türk vatandaşı olmak.2. Aynı türde başka bir kooperatifin yönetim kurulu üyesi olmamak. 3.Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından ya da bu Kanun hükümlerine göre mahkum olmamak. Üyelik şartları denetçiler tarafından araştırılır. Bu şartları taşımadıkları halde seçilenler ile sonradan kaybedenlerin görevlerine yönetim kurulunca son verilir.” denmiştir. Davacının ileri sürdüğü yargılama hususu henüz derdest olup davalının kesinleşmiş bir mahkumiyetinin olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca TTK md 630/2’ye istinaden her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir denmiştir. Burada davacı haklı bir sebep ileri sürmediği gibi davasını sadece derdest ceza yargılamasına dayandırdığı dikkate alındığında davacının davalı yönünden Silivri Ağır Ceza mahkemesindeki derdest ceza yargılaması tek başına yöneticinin azli sebebi olmamakla birlikte davalının Yönetici seçilme engeline dair ortada kesinlemiş bir mahkumiyet kararı da bulunmadığı…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Derdest dava bekletici mesele yapılması gerekirken davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, derdest davanın davalı aleyhine sonuçlanması durumunda tekrar dava açılması gerekeceğinden bu durumun usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil edeceğini, …’ın kooperatifi başkanlığı yapması halinde kooperatif açısından ileride telafisi mümkün olmayan zararlar oluşacağını beyan ederek, kararın kaldırılmasını ve kooperatif başkanlığına seçilen davalı …’ın davanın neticelenmesine kadar göreve başlatılmaması yönünde tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, … Köyleri Sulama Kooperatifi’nin 11/06/2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan davalının kooperatif başkanı olarak seçilmesine ilişkin kararın iptali istemine ilişkindir. Mutlak butlan (kesin hükümsüzlük) hali işlemin, başta Kooperatif Kanunu, Ticaret Kanunu ile ilgili kanunların emredici hükümlerine aykırı olmasıdır. Genel kurul kararlarının yokluğu, bunda hukuki yararı bulunan herkes tarafından ve bir süreye bağlı olmaksızın ileri sürülebilir. Yok hükmünde olan genel kurul kararları şeklen meydana gelmemiş olması nedeniyle başlangıçtan itibaren hiçbir hüküm doğurmayacağından, bununla ilgili olarak açılan davalar bir tespit davası niteliğinde olacaktır. Bir genel kurul kararı şekil ve usul açısından geçerli olmakla birlikte, konusu bakımından TBK m. 27.maddesi uyarınca emredici hukuk kurallarına yahut ahlak ve adaba aykırı veya imkansız ise sonucu yine yokluktur. Kanunun; şekil, usul ve konusu bakımından amir hükümlerine karşı gelinmesi, kamu düzeni ve kamu yararının ihlali anlamına geleceğinden böyle bir kararın geçersiz olması, iptal davasının açılmasına bağlı olmayacaktır. Bu tür kararların tespiti herhangi bir süreye bağlı olmaksızın hukuki yararı olan herkes tarafından muhalefet şerhi aranmaksızın ileri sürülebilir. İptal edilebilirlik ise kanuna, esas mukaveleye ve afaki objektif iyi niyet kurallarına aykırılıktır. İptal edilebilir kararlar yönünden ise davanın 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması, red oyu kullanılması ve iptali talep edilen her bir madde bakımından muhalefet şerhinin sunulması gerekmektedir.1163 sayılı Kooperatif Kanunu’nun 53.maddesinde kooperatif genel kurul kararlarına karşı dava açabilecek kişiler; “1.Toplantıda hazır bulunup da kararlara aykırı kalarak keyfiyeti tutanağa geçirten veya oyunu kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya çağrının usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini yahut da Genel Kurul toplantısına katılmaya yetkili olmıyan kimselerin karara katılmış bulunduklarını iddia eden pay sahipleri; 2. Yönetim Kurulu; 3. Kararların yerine getirilmesi Yönetim Kurulu üyeleri ile denetçilerin şahsi sorumluluklarını mucip olduğu takdirde bunların her biri” şeklinde sınırlı olarak sayılmıştır. Somut dosyada davacı … Köyleri Sulama Kooperatifi Başkanı … olarak gösterilmiştir. Davacı …’in 11/06/2018 tarihinde yapılan kooperatif genel kurul tarihine kadar kooperatif başkanı olarak görev yaptığı, 11/06/2018 tarihli genel kurulda yönetim kurulu asil üyeleri olarak …, … ve …’ın seçildikleri, dava tarihi itibariyle …’in kooperatif başkanı olarak görevli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle eldeki davanın kooperatif üyesi sıfatıyla açıldığı kabul edilmelidir. Genel kurul kararına karşı açılacak iptal davasında; davalı, kooperatif tüzel kişiliğidir. Kooperatif tüzel kişiliğini temsil yetkisi yönetim kuruluna ait olduğundan (KK m.55/11) kooperatif tüzel kişiliğini davada yönetim kurulu temsil eder. Yönetim kurulu bu görevini birlikte veya kedi içinde görevlendirdiği üye veya üyeler aracılığı ile asaleten yahut görevlendireceği avukat aracılığı ile vekaleten yerine getirir. Davanın yönetim veya denetim kurulu üyelerinin her biri tarafından açılması halinde de kooperatifi temsil yetkisi yönetim kuruluna aittir… İptal davasının yönetim kurulunca açılması halinde ise, kooperatifi denetim kurulunun temsil etmesi gerekir (Kooperatifler Hukuku, Mahmut Coşkun, sayfa 783) Sıfat davanın esasına yani maddi hukuka ilişkin bir kavram olup dava konusu talep bakımından kimin hak sahibi, kimin yükümlü olduğunu ifade eder. Davada davacı ve davalı olarak yer almakla taraf olarak gösterilenlerin maddi hukuk bakımından gerçekten bu niteliği taşıyıp taşımamaları tümüyle birbirinden farklı kavramlardır. Sıfat, tarafın bir özelliği olmadığı gibi usule ilişkin bir kavram da değildir. Aksine sıfat, davanın taraflarının ihtilaflı maddi hukuk ilişkisinin gerçek süjesi olup olmadığı ile ilgilidir (Pekcanıtez Usul, S.607). Sıfat, nihai karar verildiğinde, davanın haklı veya haksız olduğunu ifade eder.Dava takip yetkisi ve sıfatın davadaki durumunu belirtmek bakımından, davanın yürütülmesi ve karara ulaşmasındaki sürecin dava takip yetkisini, bu sürecin sonunda maddi hukuka yönelik sonucun ise sıfatı karşıladığı söylenebilir (Pekcanıtez Usul, S.612). Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) da o hakkın sahibine aittir. Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı, o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir… Taraf sıfatı dava şartı değildir. Çünkü sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin, bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden gözetir (Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Prof. Dr. Baki Kuru, Av. Burak Aydın, C.I, S.332, 333, 334). Davacının iddiası davalı …’ın kooperatif başkanı olarak seçilmesinin mevzuata aykırı olduğu yönündedir. Açılan davada hasım olarak … gösterilmiş ise de kooperatif genel kurul kararının iptali istemiyle açılan davalarda, husumetin kooperatif tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerektiğinden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmektedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 56. maddesinde; “Yönetim kurulu üyelerinde aşağıdaki şartlar aranır.1. Türk vatandaşı olmak.2. Aynı türde başka bir kooperatifin yönetim kurulu üyesi olmamak. 3.(Değişik: 23/1/2008-5728/338 md.) Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından ya da bu Kanun hükümlerine göre mahkum olmamak. Üyelik şartları denetçiler tarafından araştırılır. Bu şartları taşımadıkları halde seçilenler ile sonradan kaybedenlerin görevlerine yönetim kurulunca son verilir. Haklarında yukarıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davası açılmış olanların görevleri ilk genel kurul toplantısına kadar devam etmekle beraber, yönetim kurulunca bu durumdaki üyelerin genel kurulca azli veya göreve devamı hakkında karar alınmak üzere yapılacak ilk genel kurul gündemine madde konulur. Bu veya anasözleşmede gösterilecek diğer bir sebeple yönetim kurulu toplantı nisabını kaybederse, boşalan yönetim kurulu üyeliklerine denetim kurulu üyeleri tarafından gecikilmeksizin yeteri kadar yedek üye çağrılır…” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 16/02/2017 tarihli 2015/2216 E. 2017/440 K sayılı ilamında; “…Mahkemece, genel kurulda alınan 4, 5 ve 6 no’lu kararların iptaline, fazlaya ilişkin istemlerin reddine dair verilen karar, davalı kooperatif temsilcilerinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 08.12.2014 tarih ve 3756 E., 7938 K. sayılı ilamıyla, somut olayda, davacılardan …, …. ile …’un usulüne uygun olarak çağrıldıkları halde genel kurula katılmadıkları, diğer davacılar … ile …’ın ise, genel kurula katıldıkları ancak, iptalini istedikleri kararlara muhalefet şerhi koymadıkları, genel kurulda alınan kararların emredici kurallara da aykırı olmadığı, bu haliyle davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek, davalı yararına bozulmuştur. Bu kez, davacılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Dava konusu 10.03.2012 tarihli genel kurulun 4. gündem maddesinde yönetim kurulu asıl üyeliğine seçilen … hakkında M… 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18.04.2011 tarih ve 61 E., 403 K. sayılı ilamıyla verilen mahkumiyet hükmünün, 1163 sayılı Kanun’un 56/1. maddesinin 4. bendi ve anasözleşmenin 43/1. maddesinin 4. bendi hükümlerine göre yönetim kurulu üyesi olmasına engel teşkil ettiği anlaşıldığından, mevcut yönetim kurulunca bu husus dikkate alınarak, adı geçenin yönetim kurulu üyeliğine her zaman son verilebileceği tabidir. Bu açıklamalara, Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir…” şeklinde karar verilmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi “Bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.” hükmünü içermekte olup, mahkemece Kooperatifler Kanunu’nun 56.maddesinde yer alan açık düzenlemeye rağmen TTK hükümlerine dayanılması doğru olmadığı gibi TTK’nın 630/2 maddesinin limited şirketler yönünden getirilen bir düzenleme olduğunun nazara alınmaması da hatalıdır. Açıklanan nedenlerle; davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf isteminin bu yönden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca yeniden hüküm tesis edilerek davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, istinaf isteminin kabul sebebi nazara alınarak istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE,2-Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/709 E. 2019/330 K. sayılı ve 14/03/2019 karar tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,a- Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, 3-İlk Derece Mahkemesi giderleri yönünden;a-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına, b-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemizin karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,c-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,d-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,4-İstinaf giderleri yönünden;a-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafından yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, c-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,ç-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 16/11/2022