Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1043 E. 2023/70 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1043
KARAR NO: 2023/70
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/425 Esas
KARAR NO: 2017/562
KARAR TARİHİ: 20/04/2017
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/01/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı arasında ticari ilişkiden kaynaklı cari hesap alacağının bulunduğunu ancak davalı tarafından borcun tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu belirtilerek itirazının iptali ile takibin devamını, %20 oranında icra inkar tazminatı ile yargılama masrafları ve vekalet ücretlerinin davalı tarafa yükletilmesi talep edilmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın ticari ilişki kapsamında düzenlenen faturaların tebliğ edilmesi gerektiğini, davacı tarafından düzenlenen faturalar ile malların müvekkiline teslim edildiğine ilişkin belgelerin sunulması gerektiğini, fatura ve sevk irsaliyelerinin tebliği ile inceleyip beyanda bulunmak üzere süre verilerek mesnetsiz davanın reddi ile yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Taraflar arasında biyokimya ve mikrobiyolojik laboratuvar hizmetleri kapsamında ticari ilişkinin mevcut olduğu, taraflar arasında yazılı bir anlaşma olmasa da cari hesap ilişkisi kapsamında düzenlenen faturaların mevcut olduğu, tarafların yasal ticari defter ve kayıtlarına da faturaların işlendiği, davalı taraf her her ne kadar hizmet ve faturaları teslim almadığını iddia etmiş ise de faturaların sevk irsaliyelerinin mevcut olduğu, mahkemece resen yapılan araştırma kapsamında da sevk irsaliyelerindeki teslimatın usulüne uygun olarak isim ve imza karşılığında yapılmış olduğu, hizmet karşılığı fatura bedellerinin bir kısmının ödendiği ancak bakiye ödemelerin davalı tarafından yapılmadığı hükme esas alınan bilirkişi raporlarında tespit edilmekle, davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına, alacak belirli ve likit olduğundan, davalınında haksız yere takibe itiraz etmiş olduğu anlaşılmakla asıl alacağın % 20 si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair davanın kabulüne” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; cari hesaba konu faturaların davalı kayıtlarında yer almadığından reddine karar verilmesi gerektiği, 14 adet faturadan 6 adedinin dava dışı İstanbul … Hizm. A.Ş.’ye ait olduğunu, 30.09.2014 ve 10.04.2014 tarihli faturalarda teslim alan kısmında ismin yer almadığı, alacağının likid olmadığı ve bu nedenle icra inkar tazminat şartlarının oluşmadığı, 4.515,33 TL tutarlı faturanın davacı şirket defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu nedenle bu fatura yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği, davalı şirketin 2015 yılı ticari defterlerinin incelenmediği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet sözleşmesine dayalı olarak davalı taraf aleyhine başlatılan takibe vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasında, davacı tarafça davalı aleyhine cari hesap alacağından kaynaklı olarak 16.669,75 TL alacağın tahsili talepli takip başlatılmış olup, ödeme emri davalı tarafa 19.03.2015 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı tarafça 20.03.2015 havale tarihli itiraz dilekçesinde borca ve fer’lerine itiraz edilmiştir. Bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda özetle; taraflar arasında yazılı bir sözleşme düzenlenmiş olmasa da davacı ile davalı arasında biyokimya ve mikrobiyolojik laboratuvar hizmetleri konusunda ticari ve cari hesap ilişkisinin kurulduğunu, davacı tarafın sunduğu faturaların 31.05.2014 tarihinden başlayıp 31.03.2015 tarihine kadar olduğu ve bunlardan 31.05.2014 -30.06.2014 -31.07.2014 -30.08.2014- 30.09.2014 tarihli 5 adet faturanın … Sağ. A.Ş. adına diğer 8 adet faturanın ise (30.09.2014 ile 31.03.2015 dönemine ilişkin) davalı adına düzenlendiği, 2015 yılı ticari defterlerinin her iki taraf tarafça ibraz edilmediği, faturaların yapılan laboratuvar tetkikleri ne ilişkin olduğu ve yapılan hizmet özelliği itibariyle davalıdan gelen test istek formu ile gönderilen donelerin (kan örnekleri) davacı tarafından yapılan tıbbi analiz sonuçlarının e-posta ortamında ilgililere gönderilmek suretiyle hizmetin yerine getirildiği ve faturaların genellikle düzenleme tarihlerinden de anlaşılacağı üzere bedeli ödenmemiş açık fatura (teamülde veresiye satışa ilişkin) olarak düzenlendiği, faturalardan bir kısmının davacı ve davalı kayıtlarında ödenmiş olarak görüldüğü, bir kısmı ise davalı kayıtlarında bulunmadığı, cari hesap ve ticari defter kayıtlarındaki irsaliyede faturalarım karşılaştırılmasında kayıtlı 11.06.2014 tarihinde görülen 564,62 TL’lik faturanın mükerrer olarak kaydedildiği, 31.12.2014 tarihi itibariyle davacı tarafından düzenlenip davalıya tebliğ edilen 44.263, 49 TL’lik kayıtlı fatura bulunduğu, buna karşılık davalının kayıtlarında 35.832,57 TL tutarında fatura kaydının yer aldığı, davalı kayıtlarında bulunmayan 8.995,54 TL’lik fatura dışındaki fatura kayıtlarının birbiri ile uyumlu olduğu, 8.995,54 TL tutarındaki faturada davalı çalışanın imzası mukabilinde davalıya tebliğ edildiği ve süresi içerisinde herhangi bir itirazda bulunulmadığı, bu faturalardan 30.09.2014 tarihinde düzenlenen 3.179,01 TL’lik faturada davacıdaki kopyasında teslim alan bölümünün çok net olarak görülmediği, 31.07.2014 tarihli faturada imzası bulunan … isimli kişinin davalı tarafından çalışanlar içerisinde bulunmadığı (imzalayanların davalı çalışanı olduğuna dair SSK bilgileri nazara alınarak), teslim alanlardan … ve …’ın laboratuvar teknikeri -teknisyeni, faturaların büyük çoğunluğunda imzası bulunan …’un ise hizmetli statüsünde olduğu ve böylelikle tüm faturalarım laboratuvar çalışanlarına teslim edildiğini anlaşıldığı, gerek davacı gerekse davalı kayıtları baz alındığında birbirini teyit eden hesaplama sonucunda, takip tarihi itibariyle 9.861,31 TL borç/alacak bakiyesi tespit edildiği, davalının 31.12.2014 tarihi itibariyle kayıtlarındaki 9.407,06 TL tutarındaki borç bakiyesinden 454,25 TL daha fazla olduğunu hesaplandığı ve bu miktara avans faiz işletilmek sureti ile talepte bulunabileceği belirtilmiştir. Dava konusu alacak isteminin 2015 yılını kapsadığından bu yöne ilişkin itirazın değerlendirmesi için mahkemece yeniden rapor alınmasına karar verilmiş olup mali müşavir bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda özetle; davacı tarafın 2015 yılına ait ticari defter ve kayıtlarını sunduğu, ancak davalı tarafın defterlerini incelemeye sunmadığı, dava konusu cari hesaba ilişkin faturaların davalı tarafa teslim edildiği ve davalı firma çalışanları …, …’un faturalar üzerinde isim ve imzalarının bulunduğunun tespitinin yapıldığı, davalı çalışanı olmadığı iddia edilen 31.07.2014 tarih … numaralı ve 2.228,02 TL bedelli faturanın davalı tarafın cari hesap dökümünde 01.09.2014 tarihinde kayıt altına alındığı, alacak davasına konu olan cari hesabın analiz tetkik ücretlerinden oluştuğu ve faturaların imza karşılığında teslim edildiği, davacı şirketin 2015 yılı defter kayıtlarına işlendiği, tüm faturalar ve ödemelerden sonra 31.12.2015 tarihi itibariyle 18.577,79 TL alacaklı olduğu icra takip dosyasına sunulan cari hesapta 1.908,04 TL’lik faturanın yer almadığı ve icra takip tarihi itibari ile 16.669,75 TL alacaklı olduğu bu fatura yönünden faiz hesabı da yapılmadığı ve bu haliyle 16.669,75 TL fatura bedeli+ 165,20 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 16.834,95 TL davacının alacağının bulunduğu belirtilmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen 1. ek raporda davalı tarafın itirazları değerlendirilmiş olup özetle; davalının itiraz ettiği 15.05.2014 tarihi, 2.896,23 TL, 31.05.2014 tarihi 898,31 TL, 30.06.2014 tarihi 5.140,70 TL, 31.07.2014 tarih 3.122,17 TL, 30.08.2014 tarih 1.352,51 TL, 30.09.2014 tarih 577,41 TL faturaların davacının kayıtlarında … sağlık hizmetlerinin cari hesabına işlenmediği, cari hesap alacak bakiyesini oluşturan faturalardan ve cari hesap alacak bakiyesini oluşturan faturalardan olmadığı, İtirazda bulunan ve davalının kayıtlarının olmadığı önceki bilirkişi tarafından tespit edilen faturaların davalı şirket çalışanları tarafından teslim alındığı, bu faturalara itiraz edildiğine ilişkin belgenin bulunmadığı, dava konusu oluşan bakiyenin 2015 yılı devir bakiyesi ve faturalardan oluştuğu, davacı firmanın kayıtlarında yer alan 31.03.2015 tarih … numaralı ve 1.908,04 TL bedelle faturanın icra takibine konu edilmediği için hesaplamasını yapılmadığı, 16.669,75 TL fatura bedeli ile rapor tarihine kadar 2.467,12 TL işlemiş faiz alacağı olduğu belirtilmiştir. Mahkemece … numaralı fatura tarihinin 28.02.2015, bedelin ise 7.293,11 TL olarak belirtilmiş ise de Ek raporda aynı numaralı faturanın tarihinin 01.04.2015 miktarının ise 7.931,11 TL olarak belirtildiği bu hususta çelişkinin giderilmesi için ek rapora alınmasına karar verilerek bilirkişi tarafından düzenlenen 2. Ek raporda özetle; … numaralı faturanın 28.02.2015 tarihli ve tutarının 7.293,11 TL olduğunun davacının defter ve kayıtlarından da anlaşıldığı, davalının çeşitli tarihlerde toplam 5.000,00 TL nakit bedeli ödemesi nedeniyle bu miktarın toplam fatura bedelinden tenzil edildiği belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair karar verilmiş olup davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Emsal nitelikteki Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı ilamında ”… Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nin m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nin 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nin 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)” belirtilmektedir. Somut uyuşmazlıkta, davacı ile davalı arasında biyokimya ve mikrobiyolojik laboratuvar hizmetleri konusunda temel ticari ve cari hesap ilişkisi kurulduğu, yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı, davacı tarafından incelemeye 2013 – 2014 -2015 yıllarına ait yasal ticari defterlerini incelemeye sunulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapılmış olduğu, davalı tarafından da incelemeye 2013 ve 2014 yıllarına ait yasal ticari defterlerin sunulduğu ancak 2015 yılına ait ticari defterlerin defter ve belgeleri sunulmayacağının bilirkişiye bildirildiği ve iş bu nedenle sunulan defterler ve belgeler nazara alınarak incelemenin yapıldığı dosyada yer alan tespitlerden anlaşılmaktadır. -01.04.2015 tarih ve 4.515,33 TL tutarlı fatura yönünden inceleme: Davalı tarafça sunulan istinaf dilekçesinde 01.04.2015 tarih ve 4.515,33 TL tutarlı fatura yönünden davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. … numaralı ve toplam 4.515,33 TL bedelli faturanın ”muhtelif tetkik ücreti” açıklamasıyla davalı adına düzenlendiği, teslim alan kısmında ”…” isminin yazılı olduğu ve imzanın atılı olduğunu faturanın fotokopisini incelenmesinden anlaşılmaktadır. Davalı tarafça 2015 yılına ait ticari defterler sunulmadığından sadece davacı tarafın sunduğu ticari defter ve kayıtlar incelenmiş olup, sunulan defterlerin usulüne uygun tutulduğu ve davalı tarafın sigortalı şirket personellerinin teslim aldığı, faturalara 8 günlük süre zarfında noter kanalıyla itirazının olmadığı (bilirkişi … tarafından düzenlenen 27.10.2016 tarihli ek raporda) tespit edilmekle, davacının cari hesap alacağının oluşturan faturalar arasında iş bu faturanın dahil edilmesinin dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından aksi yöndeki istinaf taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. -Davalı şirket kayıtlarında yer almadığı belirtilen 2014 yılına ilişkin 6 adet fatura ve itiraz edilen diğer faturalar yönünden inceleme 181202 n.olu 10.03.2014 tarihli ”muhtelif tetkik ücreti” 1.560,70 TL fatura … tarafından imza karşılığı teslim alındığı …’un … AŞ’de sigortalı olarak sigorta girişinin olduğu, … n.olu 31.03.2014 tarihli 878,25 TL fatura … tarafından imza karşılığı teslim alındığı, …’nin’ … A.Ş.’de sigortalı olarak sigorta girişinin olduğu, … n.olu 30.09.2014 tarihli, 3.179,01 TL fatura teslim alan kısmının imza parafının yer aldığı teslim alanın isminin yer almadığı, ancak imza parafının …’un parafı ile benzeştiği,181362 n.olu 10.04.2014 tarihli 801,43 TL fatura teslim alan kısmının imza parafının yer aldığı teslim alanın isminin yer almadığı ancak imza parafının …’un parafı ile benzeştiği, … n.olu 22.10.2014 tarihli 708,97 TL fatura … tarafından imza karşılığı teslim alındığı …’un … AŞ’de sigortalı olarak sigorta girişinin olduğu, … n.olu 31.10.2014 tarihli 1.867,19 TL fatura … tarafından imza karşılığı teslim alındığı …’un … AŞ’de sigortalı olarak sigorta girişinin olduğu bilirkişi raporunda belirtilmiştir. İş bu faturaların, faturaların tesliminin gerçekleştiği, davalı şirket yanında sigortalı çalışanı … ve … tarafından teslim alındığı, isim olmayan faturalardaki paraf benzerliğinin taktiri mahkemeye ait olmak üzere tespitlerde bulunulduğu anlaşılmaktadır. 15.05.2014 tarihli 2.896,23-TL tutarlı,31.05.2014 tarihli 898,31-TL tutarlı,30.06.2014 tarihli 5.140,70-TL tutarlı,31.07.2014 tarihli 3.122,17-TL tutarlı, 30.08.2014 tarihli 1.352,51-TL tutarlı,30.09.2014 tarihli 577,41-TL tutarlı, olmak üzere toplamda “13.987,33-TL” tutarlı 6 adet irsaliyeli faturanın ise dava dışı … Hiz. A.Ş. adına düzenlendiği ve iş bu nedenle davalının bu faturalardan sorumlu kılınamayacağı belirtilerek itiraz edilmiştir. Ancak gerek bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ve gerekse mahkemenin gerekçeli kararında da belirtildiği üzere, dava konusu cari hesap alacak bakiyesini oluşturan … Yatırım AŞ’nin defter ve kayıtlarındaki 120.01.0(1-159 n.olu) … A.Ş.’ye ait cari hesapta 15.05.2014 tarihli 2.896,23 TL, 31.05.2014 tarihli 898,31 TL, 30.06.2014 tarihli 5.140,70 TL 31.07.2014 tarihli 3.122,17 TL, 30.08.2014 tarihli 1.352,51 TL 30.09.2014 tarihli 577,41 TL faturaların cari hesap alacağı olmadığı, dava konusu alacak bakiyesini oluşturan faturalardan olmadığının tespit edildiği ve buna göre hesaplamanın yapıldığı nazara alındığında , aksi yöndeki davalı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. -İcra inkar tazminatı yönünden inceleme: İcra İflas Kanunu’nun 67/II. maddesi uyarınca, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için davalı borçlunun icra takibine itirazında haksız ve takip konusu alacağın da likid nitelikte olması gerekmektedir. Somut olayda, borçlu itirazında haksız çıktığı ve icra takibine konu alacağın faturalardan kaynaklı cari hesap alacağı olduğu nazara alındığında, likid nitelikte bulunduğu anlaşılmaktadır. İş bu nedenle, davalı vekilince aksi, yöndeki istinaf sebebinin dosya kapsamına uygun olmadığına karar vermek gerekmiştir. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 121,30 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf nispi karar harcından, davalı tarafından yatırılan 284,68 TL harcın mahsubu ile bakiye 104,78 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu (harç yönünden) ile karar verildi. 11/01/2023
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir.Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi’nce HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına” dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.