Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1037 E. 2022/1026 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1037
KARAR NO: 2022/1026
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/142 Esas
KARAR NO: 2019/249
DAVA: Kayıt Kabul
KARAR TARİHİ: 28/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı dava dilekçesinde özetle; müflis bankanın 16.11.2017 tarihinde iflas etmesi üzerine 26.02.2018 tarihinde İstanbul … İflas Müdürlüğü’ne başvurarak 15.954,81 USD alacağının olduğu beyan ettiği, bunun üzerine 2780 alacak kayıt numarası oluştuğu, 15.954,81 USD’nin 61.676,70 TL olarak hesap edilip masaya sunduğu, ancak bankanın kayıtlarında 48.778,64 TL olduğu ifade edildiği, alacağın sadece 48.778,64 TL’sinin kabulüne, bakiye 12.897,86 TL’lik talebin reddine karar verildiği, tarafına tebligat gönderilerek ”…alacağın esasına ve miktarına ilişkin itirazların ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili Ticaret Mahkemesinin İİK 235. maddesine göre yapılması”na dair karar verilmesi üzerine iş bu başvuruyu yapmak zaruretinin doğduğunu, haksız bir şekilde yapılan 12.897,86 kesintiye itiraz ettiği, asıl alacağının 61.676,70 TL olduğunu, bu nedenle itirazının kabulünü ve alacağının 61.676,70 TL olarak tarafına faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Müflis … Bankası A.Ş’nin iflas tasfiyesinin 5411 sayılı yasanın 106/5 ve buna dayalı olarak çıkarılan yönetmelik çerçevesinde Fon tarafından yürütüldüğü açıktır. Fonun İflas idaresi görev ve yetkilerini haiz olarak iflas tasfiyesini yürüttüğü anlaşıldığına göre bu sıfatla fon tarafından atanan iflas idare memurları tarafından düzenlenen sıra cetvelinin de TMSF’nin bankacılık kanunu uyarınca tek yanlı olarak aldığı idari nitelikte bir işlem olduğu kabul edilmelidir. Her ne kadar bankacılık yasasında ve tasfiyeye ilişkin yönetmelikte, icra iflas kanununda iflas idaresinin haiz olduğu yetkilerin Fona ait olduğu anlaşılsa da, icra iflas kanunundan kaynaklanan yetkilerin fon tarafından kullanılmasının neticeye bir etkisinin olamayacağı, iflas idare memurlarının tamamının Fon tarafından önerilen adaylar arasından seçildiği, dolayısıyla iflas idaresinin Fon adına tasfiyeyi yürüttüğü görülmektedir. Fon, tüzel kişiliği haiz bir kamu kurumu olup icra iflas kanunundaki bir kısım hükümlere göre ve esasında bankacılık yasası ve iflas eden bankaların tasfiyesine ilişkin yönetmelik çerçevesinde oluşturduğu sıra cetvelinin idari işlem niteliğinde bulunduğu sonucuna varılmalıdır. İflas tasfiyesi fon tarafından yürütüldüğünden işbu davada hasmın TMSF olduğu ve davacı vekilince de, iflas idaresi sıfatıyla TMSF’nin davalı gösterildiği anlaşılmıştır. Buna göre davacının alacak kaydı için masaya başvurduğu ve bu alacağın Fon tarafından atanan iflas idare memurlarınca alınan kararla reddedildiği sıra cetvelinde yer almadığı anlaşılmakla idari nitelikte bulunan bu karara karşı davacının iddia ettiği şekilde müflis bankadan alacaklı olup olmadığı ve alacağı varsa sıra cetvelinde yer alıp almayacağı konusunda inceleme yapılarak karar verilmesi görevinin idari yargı görev alanında bulunduğu kanaatine varılmıştır. Nitekim Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2014/7272 E. , 2015/3936 K. sayılı 26/052015 tarihli, 2015/7876 E. 2016/650 K. 10/02/2016 tarihli VE 2015/4750 E. 2016/1217 K. 29/02/2016 tarihli kararları da bu doğrultudadır. HMK 114. maddesinde, dava şartları sayılmış ve mahkemenin görevli olması hususu da dava şartı olduğu ifade edilmiştir. HMK 115. maddesinde dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerektiği açıklanmıştır. HMK 138. maddesinde ise dava şartlarıyla ilgili olarak duruşma açılmaksızın dosya üzerinden karar verilebileceği belirtilmiştir. Anılan düzenlemeler çerçevesinde işbu davaya bakma görevinin Adli yargıya ait olmayıp idari yargının görev alanında bulunduğu anlaşılmakla davanın dava şartı – görev yönünden usulden reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; İİK’nin 235. maddesi gereğince sıra cetveline itiraz davalarında de görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğu, İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nin 22.01.2019 T 2019/178 E. 2019/68 K. sayılı ilamında da görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunun tespit edildiği belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, yönetim ve denetimi Fona intikal eden, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107/son maddesi gereğince faaliyet izni kaldırılarak ardından iflasına karar verilen müflis bankadan olan alacak talebinin, iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesi istemine ilişkindir. Uyuşmazlık ise, dava konusunun çözüm yerinin adli yargı mı, idari yargı mı olduğu, ilk derece mahkemesi tarafından verilen yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi kararının isabetli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Müflis … Bankası A.Ş., BDDK’nın ve Fon Kurulunun kararları doğrultusunda fona devredilerek, 23/07/2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 22/07/2016 tarihli BDDK kararı ile 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107/son maddesi uyarınca bankanın faaliyet izni kaldırılmış, Fon Kurulunun 22/12/2016 tarihli kararıyla 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 106/3 maddesi uyarınca doğrudan iflasının talep edilmesi üzerine İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/41 E., 2017/942 K. sayılı kararı ile 16/11/2017 günü saat 15:28 itibariyle iflasının açılmasına, tasfiye işlemlerinin TMSF tarafından yürütülmesine karar verilmiştir. Kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/629 E., 2018/829 K. sayılı 09/05/2018 tarihli kararı ile ilk derece mahkemesi kararının yalnızca harç ile ilgili kısım yönünden düzeltilmesine karar verilmiş, bu kararın temyizi üzerine ise Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 27/01/2020 tarih, 2018/1539 E., 2020/406 K. sayılı ilamı ile iflas kararı onanarak kesinleşmiştir. Müflis bankanın 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 106, 107. maddeleri, 23 Şubat 2007 tarihli 26443 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik kapsamında iflasına karar verilerek, tasfiye işlemlerinin devam ettiği ve tasfiyeye ilişkin işlemlerin tüzel kişiliği haiz Fon tarafından yürütüldüğü sabittir. Fon, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik gereği kendisine verilen görev ve yetki çerçevesinde tasfiye işlemlerini yürütmektedir. Ancak 5411 sayılı yasanın 106/5. maddesinde ifade edildiği gibi Fon’un görevi bankanın tasfiyesine yönelik ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere, Bankacılık Kanununun uygulanması ile sınırlıdır. Bu durumda yönetim ve denetimi Fon’a devredilen bankaların iflasına karar verilmesi halinde, iflas tasfiyesi Bankacılık Kanununda özel bir hüküm bulunmadığından İİK’nin ilgili maddelerine göre Fon tarafından yürütülecek, Fon’un 5411 sayılı yasanın 106/5. maddesinde hariç tutulan görev ve yetkileri ise İflas Dairesi tarafından yerine getirilecektir. Keza müflis bankaya ait iflas dosyası İstanbul 1. İflas Dairesi’nin 2017/14 İflas sırasına kayıtlı olup, Fon’un 5411 sayılı yasanın 106/5. maddesinde hariç tutulan görev ve yetkileri ise İflas Dairesi tarafından yerine getirilmektedir. Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20. maddesinde Tasfiye Dairesi Başkanlığınca, iflas idare memurlarının tespiti amacıyla yeterli mesleki bilgi ve tecrübeye sahip aday isimlerinin Fon Kuruluna sunulacağı, Fon Kurulu tarafından iflas idare memuru adaylarının bu kişiler arasından belirleneceği, belirlenen bu adayların İcra Mahkemesine sunulmak üzere İflas Müdürlüğüne bildirileceği, İcra Mahkemesince Fonun sunduğu adaylar arasından seçilecek kişilerin iflas idare memuru olarak tayin edilerek göreve başlayacağı düzenlenmiş iken İİK 223. maddesinin 1.fıkrasında ise iflas idaresinin üç kişiden oluşacağı, toplanan alacaklıların bu sayının iki katı olacak şekilde, yeterli bilgi ve tecrübeye sahip kişileri aday gösterileceği, bu adaylardan dört adedinin alacak tutarına göre ekseriyeti teşkil edenlerce, iki adedinin ise alacaklıların sayısı itibariyle ekseriyeti teşkil edenlerce seçilerek İcra Mahkemesine bildirileceği ve İcra Mahkemesinin ise iflas idaresini teşkil edecek üç kişiden ikisini alacak ekseriyetine sahip olanların gösterdiği dört aday arasından, birini ise alacaklı ekseriyetinin gösterdiği iki aday arasından seçeceği hükme bağlanmıştır. Her iki düzenlemede yöntem benzer olmakla birlikte, Fon tarafından yürütülen tasfiye işlemlerinde adayların tamamının Fon tarafından belirlenmesinin, alacaklıların iflas tasfiyesini kendi kendine yürütmesi ilkesine aykırı olduğu, tasfiyenin hakiminin alacaklılar olması sebebiyle alacaklıların kararların alınmasına etki etme hakkını ortadan kaldırdığı düşünülebilir ve 5411 sayılı yasanın Fonun Kuruluş ve Bağımsızlığı başlıklı 111. maddesinde “Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla, mevduatın ve katılım fonlarının sigorta edilmesi, Fon bankalarının yönetilmesi, malî bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, Fon alacaklarının takip ve tahsili işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, Fon varlık ve kaynaklarının idare edilmesi ve Kanunla verilen diğer görevlerin ifası için kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurulmuştur.” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde işlemin idari yönünün ağır bastığı söylenebilir ise de; bankanın tasfiyesine ilişkin iflas idare memuru adaylarının Fon tarafından belirleniyor olmasının ve tasfiye işlemlerinin Fon tarafından yürütülüyor olmasının nedeni, İİK 223. maddesinin 1. fıkrasına paralel şekilde bankanın iflasında muhtemelen en büyük alacaklı kitlesini oluşturacak olan tasarruf mevduatı sahipleri yerine Fon’un geçiyor olmasıdır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 106/3 fıkrasında yer alan “Fon, yönetim ve denetimi kendisine intikal eden bankadaki sigortalı mevduatı ve sigortalı katılım fonunu doğrudan veya ilân edeceği başka bir banka aracılığı ile ödeyerek, mevduat ve katılım fonu sahipleri yerine bankanın doğrudan doğruya iflasını ister” düzenlemesi de bu yöndedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 106/5 uyarınca, bankanın iflası halinde Fon alacağının imtiyazlı alacak olarak İİK 206. maddede düzenlenen üçüncü sırada yer alacağı ve tasfiyenin İİK’da öngörülen sistemde fakat Fon tarafından gerçekleştirileceği hükme bağlanmış olup bu düzenlemenin konuluş amacı, iflas prosedüründe yer alan tüm organların yetkisinin tek elde toplanmasının temini ile iflas prosedürünün mümkün olduğu ölçüde hızlı ve verimli bir şekilde sonuçlandırılmasıdır. Fon’un tasfiyeyi gerçekleştirirken geniş yetkilerle donatılmış olması tasfiyeyi en iyi ve çabuk şekilde yapabilmesi, Fon’un bankanın iflası halinde mudilere yaptığı ödemeleri en kısa zamanda geri alabilmesini sağlamaya yöneliktir. Yine Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20.maddesi ile İİK 223. maddesinin 1.fıkrasındaki düzenlemede sonuç itibariyle görevli iflas idare memurlarının seçiminin İcra Mahkemesi tarafından yapılması karşısında, Fon’un iflas idare memuru adaylarını seçmesi ise bu işleme idari nitelik kazandırmaz. Ayrıca İİK 235.maddesinde “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar. 223 üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmü mahfuzdur. Bu davaya bakan mahkeme, davacının isteği halinde ikinci alacaklılar toplantısına katılıp katılmaması ve ne nisbette katılması gerektiği konusunda 302. maddenin altıncı fıkrasına kıyasen onbeş gün zarfında karar verir.” düzenlemesi ile sıra cetveline yapılacak itirazlarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu açık şekilde düzenlenmiş olup, bu düzenlemeyi bertaraf edecek nitelikte bir hüküm de bulunmadığından somut olaydaki uyuşmazlık yönünden de, asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2020/1009 E. 2020/2118 K. sayılı ve 16/06/2020 tarihli kararı incelendiğinde; … SA tarafından, Müflis … Bankası A.Ş. İflas Masasını Temsilen İflas İdare Memurlarına açılan sıra cetveline itiraz davasında İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/565 E. 2019/316 K. sayılı ve 04/04/2019 tarihli kararı ile uyuşmazlık hakkında idari yargının görevli olduğundan bahisle yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş ve istinaf incelemesi neticesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/2459 E. 2020/319 K. sayılı ve 06/02/2020 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek kararın temyizi üzerine onanmıştır. (yine benzer nitelikte Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2020/1011 E. 2020/2117 K. sayılı ve 16/06/2020 tarihli, 2020/927 E. 2020/1866 K. sayılı ve 01/06/2020 tarihli kararları) Uyuşmazlık Mahkemesinin 2020/186 E. 2020/344 K. sayılı ve 28/05/2020 tarihli kararı incelendiğinde ise; Hazine ve Maliye Bakanlığı’na İzafeten İstanbul Muhakemat Müdürlüğü tarafından, Müflis … Bankası A.Ş. İflas Masasını Temsilen İflas İdare Memurlarına açılan sıra cetveline itiraz davasında İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/649 E. 2018/1350 K. sayılı ve 28/12/2018 tarihli kararı ile uyuşmazlık hakkında idari yargının görevli olduğundan bahisle yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair karar verilmiş ve istinaf incelemesi neticesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2019 tarihli kararı ile kesinleşmiştir. Kararın kesinleşmesi akabinde davacı tarafından bu kez İstanbul 6. İdare Mahkemesine dava açılmış, ilgili mahkemenin 2019/2417 E. sayılı dosyasında uyuşmazlığın çözümünün adli yargı mercilerine ait olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek 20/12/2019 tarihli ara kararı ile Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmuştur. Uyuşmazlık Mahkemesince yapılan inceleme neticesinde ise davanın çözümünde adli yargının görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28/12/2018 gün ve 2018/649 E. 2018/1350 K. sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına oy birliği ile kesin olarak karar verilmiştir (yine benzer nitelikte Uyuşmazlık Mahkemesinin 2019/840 E. 2020/372 K. sayılı 22/06/2020 tarihli, 2020/383 E. 2020/436 K. sayılı 13/07/2020 tarihli, 2020/457 E. 2020/562 K. sayılı 28/09/2020 tarihli kararları). Anayasa’nın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36.maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” hükmü yer almaktadır. Anayasa’nın 158. maddesinde ise Uyuşmazlık Mahkemesinin, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili olduğu düzenlenmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 1. maddesinde “Uyuşmazlık Mahkemesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.”, 29/1.maddesinde ise “Uyuşmazlık Mahkemesinin kararları kesindir.” hükümleri yer almaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesinin yukarıda yer verilen kararları, Anayasal ve yasal düzenlemeler bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar Uyuşmazlık Mahkemesince işbu dosyaya münhasır verilen bir karar yok ise de aynı konuya ilişkin farklı dosyalarda adli yargının görevli olduğu yönündeki kesin kararı, yargı yolu görev uyuşmazlığını çözer mahiyette ve emsal niteliktedir. Benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının, hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. Sonuç itibariyle, yasal düzenlemeler ile bankanın iflası halinde yürütülecek prosedür açısından Fon’a bir kısım yetkiler verilmiş ise de, özünde tasfiye işlemleri İİK hükümleri gereğince yapılmakta olup, Fon’un yanında İflas Dairesinin de bir kısım yetkileri devam etmektedir. İİK 235. maddesinde sıra cetveline itiraz davasının iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesinde açılacağı açıkça düzenlemiş ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nin emsal kararları ile yargı yolu görev uyuşmazlığında adli yargının görevli olduğuna karar verilmiştir. Bu hususlar dikkate alınarak somut uyuşmazlık adli yargının görev alanına girdiğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi yönündeki kararının 6100 sayılı HMK’nin 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2019/142 Esas, 2019/249 Karar ve 21/03/2019 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine,4-Davalı 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 140. maddesi gereğince harçtan muaf olduğundan harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/09/2022