Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1021 E. 2022/1132 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1021
KARAR NO: 2022/1132
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/370
KARAR NO: 2019/269
KARAR TARİHİ: 07/03/2019
DAVA: TAZMİNAT
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 31/12/2015 tarihinde müvekkiline ait sigortalı işyerinin kepenk rayının ve büfenin giriş kapısının kırılması suretiyle hırsızlık olayı meydana geldiğini, bu hususta kolluğa şikayette bulunulduğunu, hasarın karşılanması amacıyla davalı … şirketine başvuru yapıldığını, sigortacı tarafından müvekkilinin dükkanında 1.170.000,00 TL Emteanın bulunduğunu ve sigortasının 170.000,00 TL bedelle yapıldığını,bu nedenle eksik sigortaya girdiğini belirterek talebin reddedildiğini, müvekkilinin sigortalı dükkanı 15 metrekare olup bu kadar değerde bir malın sığması fiziken mümkün bulunmadığını, zaten küçük bir tekel bayinin 1.170.000,00TL malı olması hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, müvekkilinin dükkanında ticaretine, müşteri potansiyeline, zamlara vesair nedenlerle sürekli değişen 200.000TL-400.000TL arasında mal bulunduğunu, bu rakamın üstünüde sigortalı dükkanın alması fiziken mümkün olmadığını, bilirkişi incelemesi ve keşif yapıldığında da bu durum görüleceğini, zararın meydana geldiği günün ertesi günü yılbaşı olacağından dolayı müvekkilimin dükkanında 400.000TL civarı mal bulunduğunu, bu konuyla ilgili de sözleşme de otomatik bedel artışı maddesi bulunduğunu, bu maddeye göre yılbaşından önceki 15 gün süresince bedel otomatik 120.000TL yi aşmayacak şekilde %10 artırılmış olarak değerlendirileceğini, buna sözleşmede yazan enflasyon artışıda eklenmesi gerektiğini, davalı sigortacının sigorta sözleşmesini yapmadan önce aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davrandığını, müvekkiline özel olarak dikkat etmesi gereken ; sigortalanan malın gerçek değerinin bulunması gerektiğini aksi takdirde sigorta miktarı kadar sorumlu olmadığını bildirmemiştir. Bunun içinde müvekkilim yazdırılan 170.000 TL ye kadar sigorta şirketinin sorumlu olacağını düşünerek sigorta sözleşmesini imzaladığını belirterek fazlaya ilişkin hakkımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik 7.364,00 TL’lik maddi zararın en yüksek ticari faiz ile müvekkilime ödenmesine, bilirkişi incelemesi sonucu zararın hesaplanmasına, tespitin ve tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili sunmuş olduğu 03/02/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 27.760,76 TL tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Dava konusu uyuşmazlıkta eksik sigorta hükümlerinin uygulanması gerektiğini, davaya dayanak poliçe bedeli 170.000,00 TL olarak belirlendiğini, poliçedeki enflasyon klozuna istinaden enflasyonlu sigorta bedelinin ise 178.871,58 TL olarak hesaplandığını, oysa ekspertiz raporunda belirtildiği üzere sigortalı tarafından ibraz edilen genel mizan incelendiğinde tütün ve alkollü içecekler dahil emtea bedelinin 1.079.780,80 TL olduğunun görüldüğünü, T.T.K. Eksik Sigorta başlıklı 1462. Maddesi gereği dava konusu olayda eksik sigorta hükümlerinin uygulanması gerektiğini,bu bağlamda hasar tazminat bedelinin Eksik Sigorta Hükümleri çerçevesinde uygulanması gerektiğini, bu nedenlerle müvekkili sigorta şirketi aleyhine açılan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun işbu davanın öncelikle usulden, bu talep kabul görmemesi ve işin esasına geçilmesi halinde ise esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiş, ıslah ile artılan bedel yönünden süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “…Dava konusu işletmenin içki ve sigara satışı yapan mal sirkülasyonu olan bir iş yeri olması nedeniyle hırsızlık olayının meydana geldiği tarih itibariyle dükkanda ne kadar mal bulunduğunun muhasebe incelemesiyle tek başına tespit edilemeyeceği, davacının iş yerinde ticari hayatın olağan akışı içerisinde bulunabilecek malların tespiti gerektiği (Yarg. 11. H.D. 13/05/2013 T. 2012/11003 E. 2013/9770 K.), bilirkişiler … ve sektör bilirkişisi … tarafından düzenlen kök ve ek raporda, davacının iş yeri ile ilgili daha somut tespitler bulunduğu, bu raporda önceki heyet tarafından düzenlenen raporlara karşı yapılan itirazların da cevap bulduğu, bu nedenle mahkememizce de üstünlük tanınan raporlara göre, davacının iş yerinin büyüklüğü, olayın meydana geldiği tarih de dikkate alınarak yapılan değerlendirmede, olay günü davacının iş yerinde KDV dahil 135473,96 TL mal bulunabileceğinin tespit edildiği, fakat davacı tarafça dava dilekçesinde ertesi günün yılbaşı olması nedeniyle dükkanda 400000,00 TL mal bulunmakta olduğunu beyan ettiği, bu durumda taleple bağlılık kuralı gereğince dükkanda 400,000,00 TL mal bulunduğunu kabul etmek gerektiği, davacının iş yerinden çalınan malın değerinin ise 78659,71 TL olduğu, enflasyon artışı ile birlikte sigorta poliçesi teminatının 194779,20 TL olduğu, eksik sigorta oranının 0,486948 olduğu anlaşılmıştır.Davalının, aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmesi nedeniyle poliçede içki ve sigara hasarı ile ilgili % 30 oranında muafiyet uygulanması gerektiği, bu durumda davacının çalınan emtiadan dolayı 26812,23 TL, kapı, kepenk, kamera hasarı nedeniyle 984,44 TL olmak üzere toplam 27760,67 TL.sına hak kazandığı anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmiştir.Taraflar arasındaki eksik sigorta hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı ve eksik sigorta oranı noktasında ihtilaf bulunduğu ve davacının talep içeriği de göz önüne alındığında davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu kabul edilmiş, 03/02/2019 tarihli dilekçesi de bedel arttırım dilekçesi olarak yorumlanmıştır. Davalı tarafından 03/02/2019 tarihli dilekçe ile zamanaşımı defi ileri sürülmüş ise de, iş bu belirsiz alacak davasının zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşıldığından zamanaşımı defi yerine görülmemiştir.” gerekçesi ile davanın kabulü ile 27.760,60 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Görevlendirilen bilirkişi dava konusu hırsızlığın gerçekleştiği dükkanda inceleme yaptığını, yapılan inceleme sonucunda 27m2 dükkanda KDV dahil güncel fiyatlarla 135.473,96TL mal tespit ettiğini, kuruyemiş ve tekel işi yapan bu büyüklükteki dükkanda maksimum %10 daha fazla miktarda mal bulunabileceğini tespit ve beyan ettiğini, ancak bilirkişi eksik sigorta hesabı yaparken kapasiteye ve hayatın olağan akışına uygun tespit edilen miktarı değilde bizim tamamen tahmini olarak 400.000TL civarı mal alabileceğini belirtiğimiz beyanımızı hukuki nitelendirme yaparak ikrar niteliğinde kabul edip yapılan eksik sigorta hesabının hatalı olduğunu, zaten alkollü içki ve tütün satan bir işletmenin kendisini garantiye alıp dükkanını sigorta ettirirken alkol ve tütün ürünlerinde %30 muafiyet uygulanır maddesini kabul etmesi hayatın olağan akışına aykırı olup müvekkilin zaten alkol ve tütün ürünlerinin çalınması ihtimaline karşı bu sigortayı yaptırdığını, bu nedenle sigorta şirketi aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davrandığından müvekkilin zararına %30 muafiyet uygulanması kanuna, usule ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; ıslah ile arttırılan tutar zamanaşımına uğramış ve bu yönde tarafımızca süresi içerisinde itiraz edilmiş olmasına rağmen, bu husus nazara alınmaksızın hatalı bir hüküm verildiğini, mahkemece salt davacı tarafın beyanlarına itibar edilerek tazminat hesaplaması yapılması son derece hatalı olduğunu, hırsızlık hasarı sonrasında yapılacak tazminat hesaplamalarında ticari defterlerin, faturaların vb. sair belgelerin esas alınması gerektiğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, sigortalı iş yerinde meydana gelen hırsızlık neticesinde oluşan hasarın sigorta poliçesi kapsamında tazmini istemine ilişkindir.Dosya kapsamına göre, davacı tarafından işletilen iş yerinin davalı … şirketi tarafından Yeni Tüm İş Yeri Sigorta Poliçesi ile 23/06/2015 – 23/06/2016 tarihleri arasındaki dönem için sigortalandığı, emtea sigortalı bedeli 170.000,00 TL, enflasyonlu sigorta bedelin 187.000,00 TL, demirbaş teminatının 46.000,00 TL olarak, kararlaştırıldığı, sigortalıya emtea sigorta bedeli, yılbaşı, şeker bayramı ve Kurban Bayramı’nın ilk gününden önceki 15 gün süresince otomatik olarak %10 artırılmış olarak değerlendirileceği, alkollü içecekler ve tütün mamülleri için %30 muafiyet uygulanacağı kararlaştırıldığı, 31/12/2015 tarihinde davacının iş yerinde meydana gelen hırsızlık neticesinde oluşan hasarın sigorta poliçesi kapsamında ödenmesi için işbu davanın açıldığı anlaşılmış olup davalı vekili gerçek hasar miktarı belirlenerek eksik sigorta hükümlerinin uygulanmasını talep etmiştir. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup mali müşavir, sektör bilirkişisi ve sigorta uzmanı bilirkişisinden alınan kök ve ek raporda özetle; ” davacı …’in 2015 yılı ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde 31/12/2015 tarihi itibariyle ticari mallar hesap bakiyesinin 1.079.780,00 TL olduğu, hırsızlık olayının meydana geldiği tarihten önceki Ekim-Kasım-Aralık 2015 aylarındaki 3 aylık dönemde, davacı tarafından tedarikçisinden alınan mallar (içki ve sigara) tablolar halinde gösterildiği, buna göre …’den 30.236,31 TL +29.069,83 TL + 35.222,24 TL, …’dan 6.973,09 TL + 6.107,80 TL + 9.297,48 TL tütün mamulleri ile toplam 117.681,66 TL içki alışı yapıldığı, Hırsızlık olayının gerçekleştiği dükkanın, Bakırköy ilçesi Florya Şenlikköy semtinde sosyo- ekonomik ve kültürel seviyesi yüksek yerlerden, bankalar, lüks konut ve mağazalar ile restoranların yer aldığı popüler caddelerden biri olan Florya caddesi üzerinde bulunduğu, söz konusu dükkan içi 3 m. X 9 m. – 27 m2 alana sahip, 3,65 m. X 2,70 m. = 9,86 m2. büyüklüğünde ayrıca bir deposu bulunan ve ağırlıklı olarak Tekel Bayi konsepti ile çalışan bir kuruyemişçi olduğu, mesleki tecrübe ve bilgilerimizden hareketle dükkan içinde yapılan gözlem sonucunda edinilen izlenim ve ekli fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere, düzenli dolap-raf sistemi ve uygun İç tasarımı ile dükkan,zaten lüks ve fiyatları son derece yuksek duzeyde olan ve özenle yerleştırılerek teşhir edildiği görülen dava konusu şişeli ürün ve sigara çeşidini alabilecek ve asgari bir aylık ürün ihtiyacını depolayabilecek büyüklükte bir hacim ve kapasiteye sahip bulunduğu, Çalındığı ileri sürülen 246 karton … sigarasının üç aylık periyotta 997 karton 115 paket olarak, 138 karton … sigarasının 293 karton 10 paket olarak, 236 şişe … Viskinin 720 şişe olarak, 51 şişe … Viskinin 92 şişe olarak, 6 şişe …’nın 78 şişe olarak, 24 şişe …’nın 138 şişe olarak, 48 şişe …’nın 607 şişe olarak tedarikçi firmalardan satın alındığı, bu mevkide, bu formatta bir dükkanda son üç ay içinde alınan mal miktarına göre, hırsızlığın gerçekleştiği tarihte dükkanda tedarikçilerden nihai tüketicilere perakende olarak satılmak kaydıyla satın alınan sigara ve içki cinsi ürün miktarı ile çalınan sigara ve içki cinsi ürün miktarının, satış-stok muvazenesi bakımından kıyaslandığında son derece makul ve normal seviyede bir mal stoku olarak görüldüğü, faturalarından genel mal alışlarının izlenmesinde satın alınan mal miktarına göre olay tarihinde dükkanda bulunan stok miktarının ise her halükarda çalınan mal miktarından çok fazla olacağını gösterdiği, bu durumun hayatın olağan akışına da son derece uygun olduğu, burada davacının bir kötü niyet ve kastla hareketinden söz edilemeyeceği, hırsızlık olayı sonucunda çalınan sigara ve içkilerin toplam alış bedelinin aşağıdaki tablodan da anlasılacağdı üzere 70.335 68 TL. tutarında olduğu, davacının ticari defterlerine göre ticari mal bedeli 1.079.000,80 TL olduğu gözetilerek enflasyonlu teminat bedeli dahil eksik sigorta oranının 0,83434 ( 178.871,58 TL / 1.079.000,00) olduğu %30 muafiyet tenzili uygulandığında emtea hasarın 8.156,26 TL, demirbaş hasarın 8.986,14 TL olduğu ” tespit ve görüşüne yer verilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi … ve …’nun sunmuş olduğu 25/12/2018 tarihli müşterek raporda ” İşyerinde bulunan içki ve sigara rafları ile buzdolabı tamamen dolu olarak görülerek sayım yapıldığı, işyerinde hayatın normal akışına göre alkollü içki ve sigara olarak ne kadar mal bulunabileceğinin tespiti için dolap rafları, buzdolabı ve depo kısmında bulunan içki ve sigaralar sayılmış olup, rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle hesaplanarak aşağıdaki tablo da gösterildiği buna göre alkollü içki ve sigaraların toplam olarak, hırsızlık tarihindeki fiyatlar baz alındığında KDV Hariç 119.748,89 TL, KDV Dahil 135.473,96 TL olduğu, kuruyemiş-tekel faaliyeti yapan bu büyüklükte bir işyerinde bu miktarda (%10 azalır-artar) Alkollü İçki ve Sigara bulunacağı, Hırsızlık nedeniyle çalınan içki ve sigaraların toplam alış bedelinin ise KDV hariç 71.841,23 TL KDV dahil 78.659,71 TL tutarında olduğu, kök raporlarında, davalı sigortacı …’ın 6102 Sayılı TTK 1423.maddesinde getirilen aydınlatma yükümlülüğünü ifa etmediği yönündeki görüşümüzden döndüğümüzü, davacı …’ın dava dilekçesindeki sigorta sözleşmesini imzaladığı ikrarı ve TTK maddesine göre poliçeye 14 gün içinde itiraz ettiğini iddia ve ispat edemediğinden, poliçenin içerdiği özel şartlar ile kurulduğu sonucuna varıldığı ve davalı sigortacı …’ m 6102 Sayılı TTK. 1423.maddesinde getirilen aydınlatma yükümlülüğünü ifa ettiğini, Sigortalı iş yeri 27 m2 büyüklüğünde olup, kök raporda riziko tarihi itibarı ile 135.473,96.TL mal bulunabileceği belirlenmiş olmakla birlikte, davacının en fazla 400.000.TL tutarlı mal bulunduğu beyanı ile bağlı kalınarak sonuca gidildiği, davalı … tarafından tanzim edilen Yeni Tüm İş Yeri Sigorta Poliçesi’nde, yılbaşı öncesi 15 gün için teminatın %10 arttırdığı ve yine poliçede enflasyon oranının %10 belirlendiği dikkate alındığında 31.12.2015 itibarı ile poliçede verilen teminatın 170.000 x 1,0416 (enflasyon klozu) = 177.072.TL x 1.1 (yılbaşı öncesi artışı) = 194.779.2.TTL olduğu, bu halde davacı …’ın dava dilekçesindeki beyanına göre eksik sigorta oranının (194.779,20 TL : 400.000.TL =) 0,486948 olduğu, davalının nihai sorumluluğunun, davalı …’ın aydınlatma yükümlülüğünü ifa ettiği ve poliçede alkollü içecekler ve tütün mamülleri için %30 muafiyet getirildiği göz önüne alındığında, 26.812,23 TL (içki sigara hasarı) + 948,44.TL (kapı, kepenk + kamera) = 27.760,67.TL olacağı, davacı dava dilekçesinde faizin dava öncesinden başlatılmasını talep etmediğinden, HMK26 maddesine göre talep ile bağlı kalınarak davacının dava tarihinden itibaren Sayılı kanunun 2.maddesine göre TCMB’nin kısa vadeli avanslar için belirlediği üzerinden faiz talep edebileceği” sonuç ve kanaatine varılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1462. maddesinde “sigorta bedeli, sigorta değerinden az olduğu takdirde, sigorta edilmiş menfaatin bir kısmının zarara uğraması hâlinde sigortacı, aksine sözleşme yoksa, sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranına göre tazminat öder” denilmek suretiyle eksik sigorta ve bu durumda sigortacının sorumluluk sınırının ne olacağı düzenlenmiştir. Eksik sigorta tespitinin, poliçede teminat verilen her bir unsur ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Eksik sigortaya ilişkin belirleme yapılırken, poliçedeki toplam teminat bedeli değil; her bir sigortalı unsur için verilen teminat bedeli ile o sigortalı unsurun gerçek değeri dikkate alınmalıdır. Somut olayda, davacının ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede 31/12/2015 tarihi itibariyle ticari mallar hesap bakiyesinin 1.079.780,80 TL olarak kayıt edilmiş ise de hükme esas alınan bilirkişi raporlarında ifade edildiği, hırsızlık olayın gerçekleştiği dükkanın toplam 27 m2 alana sahip olduğu, asgari bir aylık ürün ihtiyacını depolayabilecek büyüklükte bir hacme sahip olduğu, tedarikçiden son üç ay içerisinde satın alınan tütün ve içki mamullerin toplam 235.000,00 TL civarı olduğu gözetildiğinde davacının ticari defterinde kayıtlı 1.079.780,80 TL mal stoğu gerçeği yansıtmadığı kabul edilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda işyerinin büyüklüğü dikkate alınarak işyerinde bulunan alkollü içki ve sigara rafları ile buzdolabı tamamen dolu olarak varsayıldığında rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle, KDV Dahil 135.473,96 TL mal bulunabileceği tespiti yapılmış ise de davacı vekili dava dilekçesinde ” müvekklinin dükkanında ticaretine, müşteri potansiyeline, zamlara vesair nedenlerle sürekli değişen 200.000TL-400.000TL arasında mal bulunduğunu, bu rakamın üstünüde sigortalı dükkanın alması fiziken mümkün olmadığını, bilirkişi incelemesi ve keşif yapıldığında da bu durum görüleceğini, zararın meydana geldiği günün ertesi günü yılbaşı olacağından dolayı müvekkilimin dükkanında 400.000TL civarı mal bulunduğunu” beyan etmekle sigortalanan emteanın gerçek değeri 400.000,00 TL esas alınarak, yılbaşı öncesi 15 gün için teminatın %15 ve %10 enflasyon oranında artırım yapılarak belirlenen eksik sigorta oranı üzerinden, % 30 muafiyet uygulanarak bilirkişilerce hesaplanan tazminat hesabında bir isabetsizlik görülmemiştir.Davacı vekili, sigortalanan iş yerinde zaten alkollü içki ve tütün satışı yapıldığını bu nedenle sigorta poliçesinde düzenlenen alkol ve tütün ürünlerinde %30 muafiyet uygulanacağına ilişkin özel şartın hayatın olağan akışına aykırı olup, davalının bu hususta aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davranmadığından muafiyete ilişkin özel şartın geçerli olmadığını iddia etmiştir. 6102 sayılı yasanın yürürlük tarihinden önce gerçekleştirilen sigorta poliçelerinde aydınlatma yükümlülüğü, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 11/9. bendindeki düzenleme kapsamında, Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik hükümleri kapsamında gerçekleştirilmektedir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 11/9. bendinde, bilgilendirilmeye ilişkin hükümlerin yönetmelikte düzenleneceğine yer verilmiştir. Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik ise, 28.10.2007 tarihli Resmî Gazetede yayınlanmış, yönetmeliğin “3”. maddesinde, yönetmeliğin 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 11. maddesinin üçüncü fıkrasına göre dayanılarak hazırlandığı belirtilmiştir. Ancak somut olayda uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nun 1423. Maddesidir. Çünkü tazminat talep edilen sigorta sözleşmesi ( 23/06/2015 tarihli) daha sonraki tarihlidir. (emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/16351 Esas, 2017/8265 Karar ve 27.09.2017 tarihli ilamı vb).Sigortacının borç ve yükümlülükleri arasında, “ Aydınlatma Yükümlülüğü” TTK’nın 1423. maddede düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin karşılığı, 6102 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi ile yürürlükten kaldırılan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun’ da mevcut değildir. 6102 sayılı TTK’ nun 1423 maddesi ” (1) Sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirir. Ayrıca, poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklar. (2) Aydınlatma açıklamasının verilmemesi halinde, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. Aydınlatma açıklamasının verildiğinin ispatı sigortacıya aittir. (3)Hazine Müsteşarlığı, çeşitli ülkelerin ve özellikle Avrupa Birliğinin düzenlemesini dikkate alarak, tüketiciyi aydınlatma açıklamasının şeklini ve içeriğini belirler” hükmüne yer verilmiştir . Yukarıda açıklanan madde hükmüne göre poliçenin sigortalıya tesliminden sonra sigortalı tarafından 14 gün içinde itiraz edilmemişse geçerli hale geleceği düzenlenmiştir. Somut olayda, davacının 23/06/2015 tarihinden itibaren 14 gün içerisinde alkollü içecekler ve tütün mamülleri için %30 muafiyet uygulanacağına ilişkin çekince koyduğunu, itiraz ettiğini ispata elverişli deliller ile ispatlayamamıştır. Bu durumda sigorta poliçesi mevcut şartlarda davacı yönünden bağlayıcı nitelikte olup alkollü içecekler ve tütün mamülleri için %30 muafiyet uygulanmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.Ancak, mahkemece, açılan davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmiş ise de Yargıtay’ın yerleşik hale gelen emsal kararlarında dava dilekçesininde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkça yazılı olması veya 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanıldığının belirtilmesi gerekir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 18/02/2021 tarih 2019/4774 E. 2021/4322 K. Sayılı ilamında bu husus “alacağın belirsiz olduğunun dava dilekçesinde açıklanması bu noktada önemsizdir. Zira alacak belirsiz ise alacaklının kısmi dava veya belirsiz alacak davası açma hakkı vardır. Dava dilekçesinde “belirsiz alacak davası” açıldığı yazılı değilse veya Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanılmamışsa, dava konusu miktarların 50-100-1000 TL gibi gösterilmesi halinde davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilmelidir. Sonradan alacaklı tarafın davayı belirsiz alacak davası olarak nitelemesi sonuca etkili değildir.” şeklinde ifade edilmiş olup Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 21/01/2021 tarih 2019/2997 E. 2021 331 K. Sayılı kararında aynı görüştedir. Bu genel açıklamalar ışığında bakıldığında davacı vekili dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkça yazılı olmadığı gibi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine de dayanmadığı, davanın fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere kısmı dava olarak açıldığı anlaşılmıştır. Davalı, ıslah ile artırılan kısım yönünden süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunmuş ise de mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır.6102 Sayılı TTK’nın 1420. Maddesi ”(1) Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. (2) Diğer kanunlardaki hükümler saklıdır.” 1427. Maddesi ise ”… (2) Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur. Can sigortaları için bu süre onbeş gündür. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmiş ise süre işlemez. … (4) Borç muaccel olunca, sigortacı ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer.” hükmünü düzenlemiştir. Mal sigortalarında TTK’da ayrı bir hüküm olmadığından sigorta hukuku genel hükümlerdeki bu madde mal sigortalarında da uygulanır. Yangın Sigortası Genel Şartlarının B.I. 1/1. maddesine göre Sigorta ettiren/Sigortalı, rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren en geç beş iş günü içinde sigortacıya bildirimde bulunmakla yükümlüdür. 6102 Sayılı TTK ve Yangın Sigortası Genel Şartları hükümleri birarada değerlendirildiğinde; sigorta tazminatının rizikonun gerçekleşmesinden itibaren 5 günlük süre içerisinde yapılacak ihbardan 45 gün sonra muaccel olacağı, 5 günlük süre içerisinde ihbar yapılmamış olması halinde 45 günlük sürenin 5 günlük ihbar süresinden sonra başlayacağı sonucuna varılmaktadır. TTK 1427/4. maddesinde yer alan “borç muaccel olunca, sigortacı ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer” hükmü gereğince sigorta tazminatı bakımından muacceliyet tarihi aynı zamanda temerrüt tarihidir. Somut olayda, sigorta şirketine hangi tarihte başvurulduğu tespit edilememiş ise de ekspertiz raporunun 17/03/2016 tarihinde düzenlendiği, davanın 20/03/2016 tarihinde açıldığı, en geç davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın muaccel olduğu kabulü ile ıslah ile artırılan alacak talebinin, ıslah tarihi olan 03/02/2019 tarihinde 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan reddine karar verilmesi gerekirken zamanaşımı konusunda bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmediğinden HMK 353/1-b.1 bendi uyarınca reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ıslah ile artılan alacak talebine yönelik zamanaşımı konusunda kabulü ile HMK 353/1-b-2 madde uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun ıslahla artırılan talebe yönelik zamanaşımı yönünden KABULÜ İLE, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/370 E. 2019/269 K. sayılı ve 07/03/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 bendi uyarınca KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 3-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; a-Davacının tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE 7.364,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, ıslah ile arttırılan kısmın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli olan 503,00 TL karar ilam harcının peşin alınan 125,76 TL ile 348,33 TL ıslah harcından mahsubu ile eksik kalan 28,91 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, d-Davacı tarafından yatırılan peşin ve ıslah harçtan mahsup edilen toplam 474,09 TL karar ilam harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bunun haricinden davacı tarafından sarf edilen 33,50 TL başvurma ve vekalet harcı, 4.255,00 TL posta, tebligat ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.288,50 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret ( % 26,52 ) oranına göre hesaplanan 1.137,63 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA, e-Davalı tarafından yapılan 87,00 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret ( %73,48) oranına göre hesaplanan 63,93 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davalı üzerinde BIRAKILMASINA, f-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat talebi bakımından kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/2. maddesi uyarınca belirlenen 7.364,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, g-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, h-HMK 333 mad gereği karar kesinleşince, kullanılmayan gider avansından, tebliğ masrafı düşüldükten sonra kalan kısmın davacıya iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 4-Taraflarca yatırılan başvurma harçlarının ayrı ayrı Hazineye irat kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 6-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından davalı tarafından yatırılan 474,09 TL harcın mahsubu ile arta kalan 393,39 TL harcın istemi halinde davalıya iadesine,7-Davalı tarafça sarf edilen 202,00 TL istinaf harcı ile istinaf yargılama aşamasında tebligat posta masrafından oluşan 13,50 TL masraf olmak üzere toplam 215,50 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilemesine, 8-Davacı tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 9-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 10-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/2 bendi ile aynı kanunun 362/1a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.12/10/2022