Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1019 E. 2022/1439 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1019
KARAR NO: 2022/1439
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/258 Esas
KARAR NO: 2019/313
KARAR TARİHİ: 13/03/2019
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/12/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket tarafından davalı şirkete uçakların iç ve dış temizliğinin yapılması kapsamında hizmet sunduğunu, söz konusu hizmetin 31/08/2012 tarihinde imzalanan ve 01/09/2012’den itibaren yürürlüğe giren 2 yıl süreli sözleşmeyle başladığını, sözleşmenin 01/09/2014 tarihinde sona erdiğini, yeni ihale süreci tamamlanıncaya hizmetin verilmesinin talebi üzerine müvekkilinin hizmet görmeye devam ettiğini, yeni yapılan ihaleyi, müvekkil şirketin kazandığı davalı şirket yetkilisince şifaen söylenmesine rağmen ihalenin bir türlü sonuçlandırılmadığını ve müvekkil şirketle sözleşme imzalanmadığını, müvekkil şirket bu süreçte hizmet vermeye devam ettiğini, akabinde 30/04/2015 tarihli fiyatlandırmaya ilişkin ek protokol düzenlendiğini, davalının ek protokole tek taraflı fesih maddesi koyarak 2 ay sonra sözleşmeyi tek taraflı feshettiğini, ek protokol ile düzenlenen yeni fiyatlandırmadan dolayı davalı şirketçe 15/07/2015 tarihli iade faturası düzenlendiğini, bu durum bile ek protokolü düzenlemenin amacını gösterdiğini, sözleşmenin haksız feshi nedeni müvekkilinin zarara uğradığını bu nedenle davalı şirketçe sözleşmeye aykırı keşide edilen ve müvekkil şirkete borç olarak kaydedilen 15/07/2015 tarihli fatura bedelinin şimdilik 5.000,00 TLlik kısmının, fesih nedeniyle müvekkil şirketin ödemek zorunda kaldığı personel tazminatına karşılık gelmek üzere şimdilik 1.000,00 TL ve müvekkilinin mahrum kaldığı kazanç bedeline karşılık olmak üzere şimdilik 5.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili dosyaya sunmuş olduğu 09/01/2019 havale tarihli ıslah dilekçesi ile mahrum kalınan kar kaybı yönünden 1.701.465,67 TL’nin 500.000,0 TL’sinin davalı tarafın temerrüde düşürüldüğü ihtarnamenin davalı tarafından tebliğ alındığı 06/11/2015 tarihinden, kıdem tazminatı ödemesi olarak toplam 157.560,00 tazminat bedelinin 1.000,00 TL sinin dava tarihinden itibaren başlayacak ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, kalan tutarın ıslah tarihimizden itibaren, işleyecek ticari faiz ile tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, taraflar arasında düzenlenen 30/04/2015 tarihli ek protokol kapsamında sözleşmenin 2 ay önceden yazılı olarak bildirimde bulunmak suretiyle tek taraflı olarak feshetme yetkisinin müvekkili şirkete tanındığını, sözleşmenin de belirtilen madde kapsamında feshedildiğini, haksız feshin söz konusu olmadığını, davacı tarafın şirket olarak basiretli iş adamı gibi davranmak zorunda olduğunu, ayrıca düzenlenen ek protokole göre yeni fiyatlandırma kapsamında dava konusu yapılan faturanın düzenlendiğini, faturaya yönelik herhangi bir itiraz olmadığını, faturanın davacı tarafın kendi ticari defter ve kayıtlarında da bulunduğunu, ayrıca mail yazışmalarına göre fatura bedeli olan 183.194,50-TL’nin ödeneceğinin kabul edildiğini, bu nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …Taraflar arasında düzenlenen ve inkar edilmeyen 30/04/2015 tarihli ek protokole göre davalı tarafın kendisine tanınan tek taraf fesih yetkisine istinaden sözleşmeyi feshettiği, söz konusu feshin haksız fesih olarak değerlendirilemeyeceği, 30/04/2015 tarihli ek protokolün 18/11/2014 tarihinden itibaren geriye yönelik geçerli olduğu kabul edilerek protokolde belirtilen fiyatlandırma kapsamında daha önce 18/11/2014 tarihi itibariyle fazladan yapılan tahsilatın iadesi kapsamında 15/07/2015 tarih 805727 nolu toplam 183.194,50-TL’lik faturanın düzenlendiği, düzenlenen faturanın da taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye uygun olması ve mail yazışmalarına göre davacı tarafından kabul edilip kendi kayıtlarına da işlendiği dikkate alınarak söz konusu fatura bedelinin iadesinin de istenemeyeceği dikkate alınarak ” davanın reddine karar verilmiştir. karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde fesih beyanının menfaatinin haklılığı, sözleşme ilişkisini feshedenin sona ermedeki taraf menfaatlerinin tartılması kriteri, fesih hakkının amacından saptırılması kriterleri de mahkemece değerlendirilmediğini, dürüstlük kuralına aykırı davranılarak fesih hakkının açıkça kötüye kullanılması hukuk düzeni tarafından korunmayacağını, davalı tarafın fesih hakkının kullanılmasından 2 aylık kısa bir süre önce karşı tarafta haklı beklentiler yaratmanın ötesinde, ek protokol imzalayıp da, sonra önceki hizmetlere davalı açısından daha avantajlı ek protokol bedelini yansıtmak amacıyla ek protokolü işletip bu amaçla tek taraflı fesih yetkisi tanıyan sözleşme hükmüne dayalı olarak fesih hakkının hemen kullanılması; fesih hakkının kötüye kullanımı ve çelişkili davranış yasağına aykırılık taşıyacağı kanaatine varıldığını, buna göre geçmiş dönemde ödediği bedelleri isteyemeyecek olan davalı, sözleşmenin devam edeceği yönünde güven yaratarak ihale teklifinde daha düşük yapılan teklifi geçmişe de sirayet edecek şekilde davacı ile bir ek sözleşme yapıp, akabinde “ciro primi” adı altında davacı hesabına bu bedelleri borç kaydederek ek protokolü feshetmesi, yani en temel olarak sözleşmeyi geçmiş dönem ödemelerini indirme amacıyla kullanmış olması ve bu yöndeki daha avantajlı ek protokol bedelini yansıtmak amacıyla ek protokolü işletip, bu amaçla tek taraflı fesih yetkisi tanıyan sözleşme hükmüne dayalı olarak fesih hakkının hemen kullanılması; fesih hakkının kötüye kullanımı ve çelişkili davranış yasağına aykırılık taşıyacağı kanaatine varıldığını, buna göre geçmiş dönemde ödediği bedelleri isteyemeyecek olan davalı, sözleşmenin devam edeceği yönünde güven yaratarak ihale teklifinde daha düşük yapılan teklifi geçmişe de sirayet edecek şekilde davacı ile bir ek sözleşme yapıp, akabinde “ciro primi” adı altında davacı hesabına bu bedelleri borç kaydederek ek protokolü feshetmesi, yani en temel olarak sözleşmeyi geçmiş dönem ödemelerini indirme amacıyla kullanmış olması ve bu yöndeki menfaati sağlamak suretiyle sözleşmeyi feshi menfaatin haklı olmadığını açıkça ortaya koyduğunu belirterek; mahkeme kararının kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin olup uyuşmazlık; davalı tarafça tek taraflı yapılan feshin haksız olup olmadığı, ek protokol ile belirlenen fiyattan dolayı geçmişe dönük düzenlenen iade faturasının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olup olmadığı, feshin haksız olduğunun tespiti halinde davacının zararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davalı tarafından sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin kabul edilmesi halinde davacı şirketin mahrum kaldığı kar kaybının toplam 1.701.465,67-TL olarak hesaplanmıştır. Dosya kapsamına göre taraflar arasında davalı şirkete uçakların iç ve dış temizlik işlerinin yapılması kapsamında 01/09/2012’den itibaren yürürlüğe girecek şekilde 2 yıl süreli 31/08/2012 tarihli hizmet sözleşmesi düzenlenmiş, sözleşme sona erdikten bir süre sonra sona eren sözleşmede kararlaştırılan bedelden daha düşük bedel üzerinden 30/04/2015 tarihli ek protokol düzenlenmiş, protokolün 18/11/2014 tarihinden itibaren geçerli olacağı karalaştırılmış olup, davalı firmaya, sözleşme süresinin sonunu beklemeden sözleşmeyi ilave bir yükümlülüğe tabi olmasızın 2 ay öncesinden yazılı olarak bildirilmek şartı ile tek taraflı olarak fesh etme hakkı tanınmış, ek protokol düzenlendikten yaklaşık 2 ay sonra davalı firma, 08/07/2015 tarihli yazısı ile 31/08/2012 tarihli Uçak Temizlik Sözleşmesi’nin 30/04/2015 tarihli ek protokol’ün ilgili maddesine istinaden feshedildiği, 13/09/2015 tarihi itibari ile sona ereceği ihbar edilmiştir. Somut olayda, taraflar arasında imzalanan ek protokol ile davalıya sözleşmeyi hiçbir sebep göstermeden en az 2 ay önceden yazılı ihbarda bulunmak suretiyle tek taraflı olarak fesih hakkı verilmiş ise de 4721 sayılı TMK’nun 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü ile hak ve borçların kullanımı ve ifasında da dürüstlük kurallarına uyulması gerektiğine işaret edilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/15206 E. 2016/4748 K. 27/04/2016 tarihli ilamı “…Genel olarak kişiler, özel hukuk alanında diğer kişilerle olan ilişkilerini hukuk düzeni içinde kalmak şartıyla diledikleri gibi düzenler, diledikleri konuda, diledikleri kişiler ile sözleşme yapabilirler. Bu olanak, Borçlar Kanunu’nda öngörülen sözleşme özgürlüğü ilkesinin bir sonucudur ve Anayasa’nın 48. maddesi ile de teminat altına alınmıştır. Sözleşme özgürlüğü, sözleşmeyi yapma, sözleşmenin karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini düzenleme ya da değiştirme, sözleşmenin tabi olacağı şekli belirleme ve nihayet sözleşme ile bağlı kalmama, yani sözleşmeyi sona erdirme özgürlüğünü de içerir. Var olan bir sözleşmeyi sona erdirmenin yollarından birisi de, sözleşmenin feshidir. Dolayısıyla sözleşme özgürlüğü, sözleşmenin tek taraflı tasfiyesine yönelik olarak sona erdirilmesini amaçlayan fesih hakkını da içermektedir. Görüldüğü üzere, kural olarak kişinin sözleşmenin feshi yoluna gitme konusunda irade özerkliği sonucu takdir hakkı bulunmakla birlikte, feshin haksız olması halinde, karşı tarafın bundan doğan zararlarından sorumluluğunun da bulunacağı tabiidir. Dairemizin 22/10/2014 tarih, 2014/7542 E – 2014/16209 K. ilamında da belirtildiği üzere sözleşmede herhangi bir sebep gösterilmeksizin fesih hakkının bulunduğuna dair bir hüküm olması halinde dahi, sözleşmenin feshi için haklı bir sebebin bulunması gerekmektedir…” şeklindedir. TMK’nun 2. maddesi gereğince, hak ve borçların kullanımı ve ifasında dürüstlük kurallarına uyulması gerekmekte olup, bu ilkeye somut dosyada olduğu gibi taraflarca imzalanmış sözleşmenin yürütümü ve feshi sürecinde de uyulması gerekmektedir. Her ne kadar sözleşme ile davalıya sebep göstermeksizin feshi hakkı tanınmış ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/15206 E. 2016/4748 K. 27/04/2016 tarihli ilamında da belirtildiği şekilde, böyle bir fesih yetkisinin bulunması halinde dahi haklı bir sebebin bulunması gerekmektedir. Bu itibarla; davalı tarafça, 30/04/2015 tarihli ek protokol kapsamında sözleşmenin 2 ay önceden yazılı olarak bildirimde bulunmak suretiyle tek taraflı olarak feshetme yetkisine istinaden sözleşme feshedilmiş ise de haklı bir gerekçe ileri sürülmediğinden sözleşmenin haksız olarak feshedildiği kanaatine varılmıştır. Öte yandan, davalı tarafça düzenlenen 15/07/2015 tarih 183.194,50 TL faturanın, taraflar arasında imzalanan ek protokolde revize edilen fiyatlara göre 18/11/2014 tarihinden 30.04.2015 tarihli protokol imza tarihine kadar alınan hizmetler için yapılan fazladan ödemelerin (önceki sözleşmede karaştırılan bedel üzerinden yapılan ödemeden kaynaklı ) tahsili amacıyla düzenlenmiştir. Mahkemece düzenlenen faturanın, taraflar arasında düzenlenen ek protokole uygun olması ve mail yazışmalarına göre davacı tarafından kabul edilip kendi kayıtlarına da işlendiği dikkate alınarak söz konusu fatura bedelinin iadesinin istenemeyeceğine karar verilmiş ise de 31/08/2012 tarihli sözleşme sona ermesine rağmen 30/04/2015 tarihli ek protokol düzenleninceye kadar davacı taraftan hizmet alımına devam edilmiş, sona eren sözleşme kapsamında ödeme yapılmıştır. Her ne kadar 30/04/2015 tarihli ek protokolün 18/11/2014 tarihinden itibaren geçerli olacağı kararlaştırılmış olmakla ek protokolden önce verilen hizmetler için ek protokolde hizmet bedeli daha düşük kararlaştırılmış olması nedeniyle davalı tarafça iade faturası düzenlenmiş ise de 2 yıl süreli düzenlenen ek protokol tarihinden yaklaşık 2 ay sonra sözleşme tek taraflı feshedilerek ek protokol tarihinden önce verilen hizmetler için ek protokole ile revize edilen hizmet bedeline göre bedel iadesini talep etmek hakkın kötüyü kullanımı olarak kabulü gerekir. Nitekim, taraflar arasındaki sözleşme sona ermesine rağmen aynı şartlarla davacıdan hizmet alımı devam edilmiş akabinde davacıya, sözleşmenin 2 yıl daha devam edeceği güveni oluşturularak davacının geçmişe dönük bedellerin indirimini kabul etmesi sağlandıktan sonra sözleşmenin tek taraflı feshedildiği görülmüştür. Buna göre davalının, davacı ile yapılan hizmet sözleşmesinin, ek protokol ile 2 yıl uzatma amacının, geçmiş döneme ait hizmet bedelinin indirimini sağlamaya matuf olduğu kabulü gerekmektedir. Ancak, davacı vekili dava dilekçesinin talep sonucunda, fatura bedelinin şimdilik 5.000 TL’lik kısmının ödenmesini talep etmiş ise de fatura bedelinin ödenip ödenmediği dosya kapsamı ile anlaşılamamaktadır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde, söz konusu faturanın davacının ticari defterlerinde davalı alacağı olarak kayıtlı olduğu, 183.194,50 TL alacağın davalı …’nin 502.665,56 TL borcundan mahsup edildiği görülmüştür. O halde, davacı tarafça söz konusu 15/07/2015 tarihli fatura bedelinin şimdilik 5.000,00 TLlik kısmının iadesi talep edildiğine göre taleple bağlılık ilkesi uyarınca varsa ödemeye ilişkin belgeler getirtilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken talebin reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.Davacı vekilinin, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle talep ettiği diğer alacak kalemleri ise mahrum kalınan kar kaybı ile kıdem tazminatı ödemesi olarak toplam 157.560,00 tazminat olarak gösterilmiş olup uğranılan kar kaybının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de kıdem tazminatı konusunda bir değerlendirme yapılmadığı gibi davacı tarafça bu konuda dava dışı işçilere bir ödeme yapılıp yapılmadığı, ödeme yapılmışsa, taraflar arasındaki ihale kapsamında çalıştırılan işçilere ödenecek kıdem tazminatı miktarının tespiti ile varsa davalının sorumlu olduğu miktar araştırılmamıştır. Kıdem tazminatı konusunda, uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi, hizmet alım tip sözleşmesi, teknik şartname ve hizmet işleri genel şartnamelerinin sorumluluğa yönelik hükümlerinin tatbiki gerekir. Bu nedenle tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümlerinde işçi alacaklarından kimin ne kadar sorumlu olduğuna ilişkin hüküm varsa bu hükümler tarafları bağlar. Hizmet sözleşmelerinde, ihale evraklarında teknik ve idari şartnamelerde ve diğer taraflar arasında karşılıklı düzenlenen belgelerde yüklenici şirketin sorumluluğuna ilişkin açık hüküm olan hallerde, asıl işveren ödemiş olduğu miktarın tamamını, ilgili alt işverenden rücuen tahsilini talep edebilirken alt işverenin, asıl işverenden rücu imkanı yoktur. Sözleşme değerlendirilirken işçinin çalıştığı dönemlere ilişkin sözleşme hükümleri dikkate alınmalıdır. Buna göre, son alt işverenin alacağın tamamından sorumlu tutulamayacağı, tamamından sorumlu olmasının İş Kanunu gereği yalnız işçiye karşı olduğu, işçiyi çalıştırmış olan alt işverenlerin her birinin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağı, ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti yönünden de alt işverenlere rücu edilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının alt işverenlerden bu alacak kalemi ile ilgili talep edebileceği miktar da açıkça belirlenmelidir. (Y.13. HD. 24/05/2018 T, 2015/38873 E.-2018/6205 K. ve yine aynı Dairenin 31.5.2018 T, 2016/2779 E.- 2018/6452 K. ve 11/05/2017 tarih, 2016/7790 E. 2017/5936 K. sayılı ilamları) O halde, taraflar arasındaki ihale kapsamında çalıştırılan dava dışı işçilere davacı tarafça yapılmış bir ödeme olup olmadığı sorularak bu aşamada bir ödeme yapılmamış ise henüz bir talep hakkı doğmadığından bu talebin reddine, ödeme yapılmış ise ödeme belgeleri getirtildikten sonra taraflar arasındaki ihale kapsamında çalıştırılan işçilere ödenecek kıdem tazminatı miktarının tespiti ile varsa davalının sorumlu olduğu miktar araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2016/258 Esas, 2019/313 Karar sayılı ve 13/03/2019 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine,4-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davacıya İADESİNE, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/12/2022