Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1018 E. 2022/1387 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1018
KARAR NO: 2022/1387
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/66 Esas
KARAR NO: 2019/373
KARAR TARİHİ: 28/03/2019
DAVA: Sigorta (Sigorta Edilen Şeyin Temlikinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/12/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kuruma ait kanalizasyon hattında oluşan tıkanıklık sonrasında geri tepen suların davacı şirkete sigortalı olan dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin … Mah. … Cd. No:… Bakırköy adresinde bulunan işyerinde maddi hasara yol açtığını, davacının sigortalısına 36.603,71-TL ödeme yapıldığını, ödenen bu tutarın TTK’nin halefiyet maddeleri gereği hasara sebebiyet verdiği iddia olunan davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ekipler tarafından yapılan incelemede söz konusu adreste bulunan binanın projesinin İSKİ onaylı olmadığını ve rabıt bağlantısının İSKİ tarafından yapılmadığının tespit edildiğini, İSKİ Atıksularının Kanalizasyon Deşarj Yönetmeliği’ne göre binanın atıksularını kanalizasyon şebekesine ileten parsel bacası ile atık su kanalı arasındaki bağlantı kanalının mal sahibine ait olduğunu, sigortalı ya da mal sahibi tarafından pompaj sistemi kurulmadığı gibi parsel çıkış bacasında atık suyun geri gelmesini önleyecek bir tedbirin alınmadığını, davada talep edilen hasar bedelinin fahiş olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… dava hukuki niteliği itibariyle TTK 1472 maddesinde düzenlenen rücuen tazminat davası olup, dosyada tüm deliller toplandıktan sonra bilirkişi incelemesi yaptırılmış, Sigorta Hukuk Uzmanı bilirkişinin 14/02/2017 tarihinde sunmuş olduğu raporunda meydana gelen dahili su hasarından dolayı davalı İSKİ Genel Müdürlüğünün kusursuz sorumluluğun mevcut olduğunu, hasarın davalı idarenin sorumluluğunda bulunan sokak içi ana kanalizasyonda meydana gelen çökme neticesinde oluştuğunu, davalı idarenin 05/05/2015 tarih … sayılı yazısı ile sabit olduğunu , Tekstil mühendisi bilirkişinin 15/05/2017 havale tarihli raporunda , sigortalı işyerinde oluşan hasarın 45.633,30-TL olduğu, sigortalı işyerindeki emtialarda eksik sigorta söz konusu olduğunu, eksik sigorta uygulaması sonrası tazminat bedelinin 37.016,75 TL olarak hesaplandığını bildirmiş, İnşaat Mühendisi bilirkişinin 22/06/2018 havale tarihli raporunda ise su basmasına neden olan çökmenin sokaktaki ana kanal hattında olması ve de bu kanalın İSKİ sorumluluğunda olması nedeniyle davacının sigortalısının bulunduğu işyerinde meydana gelen su basmasının İSKİ’nin kusurundan kaynaklandığını, 38.008,81 TL (36.603,71 TL hasar bedeli + 1.405,01 TL dava tarihine kadar işlemiş faiz) maddi tazminatından davalının sorumlu tutulmasının gerektiği, açıklanmış, inşaat mühendisi bilirkişi 28/01/2019 havale tarihli ek raporunu ibraz etmiş, bilirkişi raporlarında açıklandığı üzere; …sokaktaki ana kanal hattındaki çökmenin davalı idarenin sorumluluğunda olduğu, çökme neticesinde pis atık suların geri tepmesi ve işyerini basmasına bağlı olarak hasarın meydana geldiği, İSKİ ye ait ana kanalizasyon hattı tıkanmasıyda hasarın meydana gelmeyeceği, dava dışı sigortalının işyerinde oluşan rögar tıkanıklığı olmadığı, davalı idarenin kusursuz sorumluluğu bulunup illiyet bağının kesilmediği, tüm dosya kapsamından anlaşılmakla davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu rücuen tazminat davasının kısmen kabulüne” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davanın idari yargıda görülmesi gerektiği, bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayandığı, binaya su basmasının önlenmesi için gerekli izolasyonun yapılması gerektiği, atık su hatlarında herhangi bir arızaya rastlanılmadığı, davacının sigortalısının ruhsatlarının mevcut olup olmadığının da araştırılması gerektiği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (T.T.K.) 1472 (6762 sayılı T.T.K.’nin 1301) maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, haksız fiile sebebiyet verdiği belirtilen davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı ile dava dışı sigortalı arasında 12.10.2014-2015 tarihlerini kapsayan Kobi Paket Sigorta Poliçesi imzalanmış olup, 17/04/2015 tarihinde İSKİ atık su tesisatının tıkanması sonucunda geri tepen suların işyerindeki (İstanbul ili, Bakırköy ilçesi … Mahallesi … Caddesi No:… adresi) emtia ve dekorasyona zarar verdiği iddia edilmiştir. Rücu ve halefiyet, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 tarih E. 37, K. 9, R.G. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. 6102 sayılı TTK’nin “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Dosya kapsamında yer alan sigorta sözleşmesi ve ödeme belgesi dikkate alındığında, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğu anlaşılmıştır. Hasar ekspertiz raporunda; sigortalı iş yerinin bulunduğu bölgedeki İSKİ’ye ait kanalizasyon hattında oluşan tıkanıklık sonrasında geri tepen suların işyeri içerisine dolması sonucu hasar meydana geldiği, işyerine dolan su nedeniyle İSKİ’ye haber verildiği, gelen ekibin logarda tıkanıklık olmadığını söylemesi üzerine kapı önündeki taşın kırılarak yer tespiti yapılmaya çalışıldığı, ancak sonuç alınamaması nedeniyle tekrar İSKİ’ye haber verildiği, yapılan kontrollerde ana kanalizasyon hattının tıkandığının tespit edildiği, dalgıç motoru, 2 adet 30’ar m’lik atık hortumu ile suyun boşaltılmaya çalışıldığının bilgisi verildiği, sigortalı işyerinde duvar kartonpiyerlerinin ve boyaların ıslandığı, zemin laminant parkelerin değişim işleminin ve zarar gören halı emtia temizliğinin yapılması gerektiği, toplam zararın emtialarda 26.778,38 TL, demirbaşlarda 4.775,33 TL ve dekorasyonda 5.050,00 TL olmak üzere toplam hasar miktarının, sovtaj bedeli düşüldüğünde 36.603,71 TL olduğu tespitinde bulunmuştur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nce mahkemeye gönderilen 17.11.2017 tarihli yazıda, idare uhdesinde bulunan atık su hattında herhangi bir sorun olmadığı, yapılan incelemede adreste bulunan binanın projesinin İSKİ onaylı olmadığı, rabıt bağlantısının İSKİ tarafından yapılmadığı belirtilmiştir.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Abone İşleri Avrupa 2. Bölge Dairesi Başkanlığı tarafından 27.04.2015 tarih ve … sayılı dilekçeye hitaben verilen cevapta, Bakırköy ilçesi … mahallesi … Caddesi no … adresinin bulunduğu binada 28.04.2015 tarihinde atıksu rabıt bağlantısında yapılan inceleme sonucunda, söz konusu sokaktaki ana kanal hattında çökme olduğu ve bu çökmenin 28.04.2015 tarihinde atıksu kanal hattı kazı çalışması yapılarak giderildiği belirtilmiştir. Tekstil mühendisi tarafından düzenlenen raporda özetle; ekspertiz raporunda hasar bedelinin 36.603,71 TL olarak hesaplandığı, eksperin poliçedeki emtia sigorta bedeli 100.000,00 TL iken işyerinde 126.858,00 TL tutarında emtia bulunduğunu tespit ettiğinden eksik sigorta olduğunun tespit edildiği, eksik sigorta uygulanması sonrası tazminat bedelinin (eksik sigorta oranı 100.000/126858=0,21172) 37.016,75 TL olduğu bu haliyle sigortalı işyerinde oluşan hasarın 45.633,30 TL olduğu, ancak eksik sigorta uygulaması sonrası tazminat bedelinin 37.016,75 TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir. Sigorta bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda özetle; İSKİ Avrupa 2. Bölge Daire Başkanlığı’nın 05.05.2015 tarihli yazıları uyarınca 28.04.2015 tarihinde ana kanal hattında meydana gelen çökme nedeniyle kazı çalışması yapıldığı, sokaktaki ana kanal hattındaki çökmenin davalı idarenin sorumluluğunda olduğu, çökme sonucunda pis atık sularının geri tepmesi ve işyerini basması sonucunda hasar oluştuğu, meydana gelen olayda davalının kusursuz sorumluluğunun bulunduğu belirtilmiştir.
İnşaat mühendisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda özetle: 17.04.2015 tarihinde İSKİ kanal şikayeti için başvuru olduğu, ancak binanın parsel bacası ”rögar” ya da müdahaleye uygun herhangi bir pimaş boru olmadığından müdahale edilemediği, bu nedenle İSKİ ekiplerince rabıt hattının üzerinin tamamen kırıldığı, açık kazı yöntemiyle bina rabıt hattı ve atıksu kanal hattı üzerindeki bacanın yenilendiği, İSKİ’nin 05.05.2015 tarihli yazısında sokaktaki ana kanal hattında çökme olduğunun tespit edildiği, 28.04.2015 tarihinde ise atık su kanal hattı kazı çalışması yapılarak sorunun giderildiğinin bildirildiği, sokaktaki ana kanal hattının sigortalıya ait olamayacağı, her ne kadar binanın projesinin İSKİ onaylı olmadığı, rabıt bağlantısının İSKİ tarafından yapılmadığı, sigortalı tarafından herhangi bir tedbir (çekvalf gibi) alınmadığı belirtilmiş ise de; bunların yapım müteahhidinin sorumluluğunda olduğu belirtilerek 36.603,71 TL hasar bedeli + işlemiş faizden davalının sorumlu tutulması gerektiği görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; işlemiş faiz talebi reddedilerek davanın kısmen kabulüne kararı verilmiş, davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Yargı yolu itirazı yönünden yapılan inceleme:Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2012/168 E. 2012/397 K. sayılı ve 15/06/2012 tarihli ilamında “23/11/1981 tarih ve 17523 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa gereğince İSKİ’nin; Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Genel Müdürlük’çe yönetileceği, denetçileri vasıtasıyla denetim yapılacağı, yıllık faaliyet ve yatırımlarının bilançolarda belirlenip, Genel Kurullar’ın tasvibine sunulacağı ve bütçesinin Kamu İktisadi Teşekkülleri’nde uygulanan formüle göre tanzim olunacağının belirtildiği, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/1. maddesinde “Ticaret şirketleriyle, gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi amme hükmi şahısları tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılırlar.” hükmünün yer aldığı, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11, 12, 13. 18/1. maddesi dikkate alındığında İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) Genel Müdürlüğü’nün 2560 Sayılı Kanun ile kurulmuş olması TTK’nin 18/1. maddesinde özel hukuk hükümlerine göre idare edilen bir kamu kuruluşu olması, ticari şekilde veya iktisadi esaslara göre işletilmekte olup yaptığı işler itibariyle de ticarethane sayıldığından tacir sıfatı taşıdığı, tacir olduğu kabul edilen İSKİ’ye karşı açılan haksız fiilden kaynaklanan davaya adli yargı yerinde bakılacağı, bu nedenle dava konusu uyuşmazlıkta adli yargının görevli olduğu kabul edilmiştir.”6102 sayılı TTK’nin 16/1 bendinde; “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” düzenlemesi yer almaktadır.2560 sayılı kanuna tabi olan İSKİ’nin gördüğü hizmetin kamu hizmeti olmasına rağmen, özel hukuk hükümlerine tabi olduğu, TTK’nin 16/1 maddesi anlamında tacir sayılacağı ve tacir olan davalı ile davacı arasındaki haksız fiilden kaynaklanan davaya bakma görevinin adli yargının görevine girdiği Yargıtay içtihatları ile benimsenmiştir.Bu haliyle; davaya konu uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğuna dair yapılan istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davanın esası yönünden yapılan inceleme: 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunu’nun 2. maddesinde İSKİ’nin görev ve yetkileri düzenlenmiş, a bendinde “İçme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının her türlü yeraltı ve yer üstü kaynaklarından sağlanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için; kaynaklardan abonelere ulaşıncaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak, bu projelere göre tesisleri kurmak veya kurdurmak, kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek”, b bendinde “Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek”, d bendinde ise “Su ve kanalizasyon hizmetleri konusunda hizmet alanı içindeki belediyelere verilen görevleri yürütmek ve bu konulardaki yetkileri kullanmak” İSKİ’nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. 2560 sayılı Kanun ve yukarıda ifade edilen Yönetmelik hükümleri değerlendirildiğinde; “İSKİ tarafından bağlantı hattının bina dışında bırakılması ve binaların vana ile iç tesisatlarına alması gerekirken, somut olayda hasara konu binada, bina bağlantı hattının bina dışında bırakılmadığı, bina içine zemin katta bulunan sahanlığa çıkarılarak buradan bir vana ile binaya ait su kolon tesisatına bağlandığı, bina girişine olaydan sonra vana takıldığı, hasarın İSKİ’ye ait PE boruda meydana geldiği anlaşılmıştır. 6098 sayılı TBK’nin 69. (Mülga 818 sayılı B.K’nin 58) maddesi uyarınca, bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, TBK’nin 69. maddesindeki sorumluluk, objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan ‘ağırlaştırılmış’ bir kusursuz sorumluluk halidir. Bu sorumlulukta zarar gören, yapı malikinin (somut olayda davalı İSKİ’nin) kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Yapı maliki ise, kusurun bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması, üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması şartlarından birini gerçekleşmesi gerekmektedir. Ancak, imal olunan şey malikinin ek kusuru varsa, illiyet bağının kesilmesi malikin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Davalıya ait bina bağlantı hattı maddede açıklanan “imal olunan şey” kavramına dahil olup, davalı bu boruların kötü yapılmasından veya muhafazasından kaynaklanan zarardan kusursuz sorumlu olup sisteminin sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlamakla yükümlüdür” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2017/2031 Esas, 2019/10321 Karar sayılı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/5489 Esas, 2020/3698 Karar ilamları).Somut olayda; Sigortalı iş yerinde 18.04.2014 tarihinde meydana gelen dahili su hasarının poliçe dönemi içerisinde oluştuğu, davacı sigorta şirketince dava dışı sigortalıya hasar nedeniyle yapılan ödeme bilgi ve belgelerin mahkemeye ibraz edildiği, ekspertiz raporu ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda, riziko adresindeki binanın bağlandığı şehir şebeke pis su giderinin tıkanması sonucunda sigortalı işyerine pis su giderinden geri teperek hasarın oluşmasına sebebiyet verdiği, uyuşmazlık konusu olayda davalının denetim yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediği, olay gününe kadar herhangi arızanın olduğuna dair tespitin bulunmadığı, dava konusu pis su hattının dava dışı sigortalının bulunduğu sokaktaki ana kanal hattındaki çökme ve bu çökmenin giderilmesi amacıyla yapılan işlemler sonucunda meydana geldiği ve su basmasına neden olan çökmenin sokaktaki ana kanal hattında olduğu yönündeki tespit ve bu kanalın İSKİ sorumluluğunda olması nedeniyle mahkemece verilen kararın dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 121,30 TL başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf nispi karar harcının, davalı tarafından yatırılan 625,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 544,40 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 07/12/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir.Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”,1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir.Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nİn 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi’nce HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına” dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.