Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1016 E. 2022/1386 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1016
KARAR NO: 2022/1386
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET
ESAS NO: 2018/301
KARAR NO: 2019/300
KARAR TARİHİ: 12/03/2019
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 07/12/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından davalı şirkete yönelik sunulan danışmanlık hizmeti nedeniyle davalı aleyhine başlatılan icra takibine yönelik yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep edilmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davacı şirket arasında 01.09.2015 tarihli asansör ve yürüyen merdiven danışmanlık hizmetleri sözleşmesi akdedildiği, ancak davacı tarafın sözleşmeye uygun hak edişi düzenlenmediği davacının sözleşmede kararlaştırılan raporlamaları sunmadığı ve bu nedenle davalının ödeme yükümlülüğü bulunmadığı, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ” ..Somut olayda davacı, icra takibine konu alacağını mal/hizmet teslimine dayandırmış, davalı ise akdi ilişkiyi ve borcu inkâr etmiştir. Bu durumda, taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığını ispat yükü davacı taraftadır. Davacı alacak iddiasını cari hesap bakiyesine dayandırmış, bilirkişi ise her iki tarafın ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda, tarafların defterlerinin birbirleri ile uyum içerisinde olduğu, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin davacı lehine 11955,00 TL alacak verdiği tespit edilmiştir. Bu durumda davacı alacak iddiasını ispatlamış olup borcun ödendiğini ispat yükü üzerinde olan davalı ödeme olgusunu ispatlayamamıştır. Bu nedenle asıl alacak bakımından davanın kabulüne karar verilmiştir. Takipten önce, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisine son verilerek davalının temerrüte düşürüldüğüne ilişkin bir delil bulunmadığından işlemiş faiz bakımından davanın reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; icra takibinde dayanılmamış olan delillerin değerlendirilmiş olmasının hatalı olduğu, taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin değerlendirilmediği, davacının alacağının sadece faturaya bağlı bir alacak olmadığı, sözleşmenin 6.4 maddesine göre usulüne uygun hak ediş düzenlenip onay alınmaksızın fatura tanzim edildiği, mahkemece sadece defter incelemesi yapılarak karar verildiği, davacı tarafından iddia edilen işlerinin yapıldığına dair tek bir delilin ileri sürülemediği, davanın yaptığı itirazın kötü niyetli olmadığından icra inkar tazminatı şartlarının oluşmadığı ve mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen icra inkar tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı olduğu, davacı tarafından sağlanan mal veya hizmetin eksiksiz bir şekilde ifa edilmediği, ayıp konusunda da bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği, talep edilen faiz türü ve oranının da hatalı olduğu belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava hizmet sözleşmesinden kaynaklı davalı aleyhine başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosyada yer alan tespitlerden İstanbul … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasında, davacı tarafça 11.955 TL asıl alacak ve 760,04 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 12.715,04 TL’nin davalıdan tahsiline yönelik ilamsız takiple ödeme emri düzenlendiği, davalı tarafça itiraz dilekçesiyle ödeme emrine, borca ve fer’ilerine itiraz edildiği anlaşılmaktadır. Asansör ve yürüyen merdiven danışmanlık hizmetleri sözleşmesinin incelenmesinde, sözleşme konusunu işverenin (davalı) hizmet alanında iş bu sözleşme eklerinde açıklanan şekilde hizmetlerinin yapılmasında eksiksiz teslim edilmesi konusunda tarafların hak ve yükümlülüklerinin düzenlendiği, bu sözleşmenin yazılı bedel karşılığında danışmanın (davacı) sorumluluğu altında eksiksiz ve kusursuz olarak süresi içerisinde yapılacağının kabul ve taahhüt edildiği, danışman tarafından projenin tipine ve özelliğine göre hesap yapılarak gereken ünite adedinin, hızının ve kapasitesinin belirlenmesi, projenin tipine ve özelliğine göre teknik şartnamelerin oluşturulması, teknik şartnameye uygun olarak belirlenen modellere göre firmalardan tekliflerinin toplanması, toplanan tekliflerin değerlendirilerek uygun olanlarının belirlenmesi ve işverene (davalı) sunulması, sözleşme sonrası firmanın projeyle ilgili faaliyetlerinin takibi, firmanın kullandığı ürünlerin sertifikalarında belirtilen ürünlerle aynı olup olmadığının kontrolü, yangın asansörlerinin EN81-72 standartlarına ve yerel yönetmeliklere uygunluğunu kontrolleri ve işverenle birlikte geçici kabullerinin yapılması gibi işlemlerin olduğu, iş bu sözleşmenin tanzim tarihinden itibaren başlayıp 12 ay boyunca devam edeceği, sözleşme bedelinin aylık hizmet bedeli 1.750,00 TL +KDV olduğunu, alınacak hizmete ait ödeme ve faturalandırmanın gerçekleşen hizmet bedeli üzerinden aylık olarak yapılacağı, danışmanın sorumluluklarının ise 7. maddede belirlendiği ve buna göre danışmanın (davacı) işin yapımında en iyi kalite ve verimin sağlanması için her türlü gayreti göstermek ve bu hizmetlerin kabul edilmiş standart ve vasıflara uygun olarak vermek zorunda olduğu, danışmanın işin gerektirdiği bilgi ve niteliklere sahip personeli ile işbu sözleşme kapsamındaki işleri yerine getireceği, danışmanın yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda işveren tarafından kendisine yapılan bildirim üzerine 2 iş günü içerisinde bu eksikliği gidermek ile yükümlü olduğu, hizmetlerin kusurlu ifa edilmesi nedeniyle oluşacak her türlü zararı tazmin etmeyi danışmanın kabul ve taahhüt ettiği sözleşmede belirtilmiştir. 10.01.2018 tarihli mutabakat mektubu incelenmesinde, davacı tarafça 1.12.2017 tarihine kadar olan 120 cari hesap bakiyesinin 19.955 TL olduğu belirtilerek davalı taraftan bu konuda mutabık olup olunmadığının belirtilmesi istenilmiş olup, iş bu belgede davalı tarafça mutabık olunduğu belirtilerek şirketin kaşesi ve üzerinde imzanın atılı olduğu anlaşılmaktadır. Mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda: tarafların 2015, 2016, 2017 ve 2018 yılına ilişkin ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun tutulduğu, davacının ve gerekse davalı tarafın ticari defterlerini incelenmesinde ise 11 adet fatura karşılığı 22.715 TL tutarında faturanın defterlere kaydedildiği ve bu faturalar istinaden 10.760 TL tutarında ödeme yapıldığı ve davacının takip tarihi itibariyle 11.955 TL alacaklı olduğunun her iki tarafın ticari defterlerinde de sabit olduğu, davacı firma tarafından gönderilen mutabakat yazısının davalı firma tarafından imzalandığı, davacının davalıyı takip tarihinden önce de temerrüde düşürmediği, iş bu nedenle cari hesaptan kaynaklı asıl alacak tutarı olan 11.955 TL için takip tarihinden ödeme gününe kadar faiz talebinin uygun olduğu, dava konusu faturaların 5.000 TL altında kaldığından BA-BS formlarında yer almadığı görüş ve tespitinde bulunulmuştur.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş olup davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Hizmetin ayıplı verildiği iddiası: Davalı taraf cevap dilekçesinde gereği gibi hizmet almadığını, davacının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediğini, ayıplı ifanın söz konusu olduğunu iddia etmiştir. Yargıtay HGK. 25/05/2016 tarih ve 2014/19-861 Esas, 2016632 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20. maddesinde tacir olmanın bağlandığı genel hükümler düzenlenmiş olup, tacirler arasındaki ihbar veya ihtarların ne şekilde yapılacağı bu genel hükümler arasında yer almaktadır. 6762 sayılı TTK’nin 20/3. fıkrasında diğer tarafı temerrüde düşürmek veya sözleşmeyi fesih yahut ondan rücu amacıyla yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için bu işlemlerin noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılmasının şart olduğu hüküm altına alınmıştır. Taraflar TTK 16 madde hükmünce tacir olduğundan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 13/10/2015 tarih ve 2015/8094 Esas, 2015/12630 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere ayıp ihbarının TTK’nin 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde yapılması gerektiği gözetildiğinde, davalının ayıp iddiasını ve ayıp ihbarının yasal süre içerisinde ve TTK’nin belirttiği şekilde geçerli olarak yapıldığını kanıtlaması gereklidir. Dosyada yer alan tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde ise sözleşmenin ifa edilmeye başlandığı tarihten itibaren davacının yaptığı hizmetin ayıplı olduğu konusunda yapılan herhangi bir ayıp ihbarının dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır. İş bu nedenle ayıp konusunda bilirkişi incelemesi yapılması talebinin dosya kapsamında uygun olmadığı anlaşılmakla, aksi yöndeki istinaf sebeplerine riayet edilmemiştir. Kısmen kabul kararı verilen davalarda İcra inkar tazminatı: İtirazın iptali davasında, borçlunun itirazında haksız olduğu mahkemece tespit edilir ise borçlu, hükmolunan borç miktarının %20’sinden aşağı olmayacak şekilde tazminata mahkum edilir. İcra takibine itirazdan sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borcunun kısmen ödendiği hallerde, alacaklının ödenen kısım yönünden dava açmakta hukuki yararı yoktur. Bu kısmı için icra inkar tazminatına hükmedilemez. Alacaklının icra inkar tazminatı isteme hakkı, borçlu tarafından borcu tamamen veya kısmen itiraz edildiği anda, itiraza konu borç miktarı yönünden kendinden doğmaz. Alacaklı yararına tazminata hükmedilebilmesi için; kısmen de olsa kabul ile sonuçlanmış bir itirazın iptal davası bulunmalıdır. (Mahmut Coşkun, İtirazın İptali Menfi Tespit ve istirdat, Tasarrufun İptali, 6. Baskı, shf: 432) Davalı vekilince sunulan istinaf yasa yoluna başvuru dilekçesinde, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen icra inkar tazminatına hükmedilmesinin haksız olduğu belirtilmiş ise de; yukarıda da belirtilmiş olduğu üzere kısmen kabulle sonuçlanmış davalarda da alacağın likid olması nazara alınarak icra inkar tazminatına hükmedilebileceği anlaşılmakla, davalının aksi yöndeki istinaf sebeplerinin dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. İcra inkar tazminatında kötü niyeti aranıp aranmayacağı: İcra inkar tazminatı şartları şunlardır: -Geçerli bir ilamsız genel icra takibi alınması, -Borçlunun 7 günlük süre içinde ödeme emrine itiraz etmiş olması, -Bir yıl içinde açılmış bir itirazın iptal davası bulunması, -Talep şartı, -Alacağın likit bir alacak olması, -Borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi, İtirazın haksızlığa karar verilen borçlunun iyi niyetle ya da kötü niyetle itiraz etmiş olmasına bakılmayacaktır. Borçlunun itirazının haksız sayılabilmesi için, onun kötü niyetle ödeme emrine itiraz etmiş olup olmamasının önemi yoktur. Borcu kötü niyetli ancak tazminat miktarının belirlenmesinde rol oynayabilir. (Mahmut Coşkun, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, Tasarrufun İptali, 6. Baskı, shf: 436) Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 14.01.2019 t. 2016/14281;26 sayılı ilamında ”…2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2 maddesi uyarınca alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takibe itirazının haksız olması gerekir. Haksızlık kavramı alacağın belirlenebilir (likit) olma şartını da kapsar. Somut olayda, idari para cezasının kesinleşmesinden sonra icra takibi başlatıldığı anlaşılmaktadır. Kesinleşen idari para cezasının, artık yasal olup olmadığı yargılama konusu yapılamaz (YHGK’nin 2000/21-135 E, 2000/149 K.) ve kesinleşen idari para cezasından davalı sorumlu olup alacağın miktarı belirlenebilir (likit) niteliktedir. Şu halde; takip konusu alacak likit olup davalı icra takibine itirazında haksızdır. Mahkemece, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi yerine, olaya uygun düşmeyen gerekçelerle icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi doğru değildir.” belirtilmektedir. Yargıtay ilamında da anlaşılacağı üzere davalının, icra takibine itirazında haksız olması durumunda davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir. İş bu nedenle davalının kötü niyetli olmadığı ve bu nedenle icra inkar tazminatı şartları oluşmadığı yönündeki istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir. Faiz oranı: Davanın her iki tarafının da tacir olduğu nazara alındığında, davacı yönünden temerrüt faizi olarak 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca uygulanacak olan ticari avans faizinin esas alınması gerektiği anlaşılmakla, mahkemece bu yönde verilen kararın dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmaktadır. İspat yükü: 6102 sayılı TTK’nin 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nin m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır… borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nin 222. (6762 sayılı TTK’nin 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. İş bu nedenle, hizmetin alınmadığı yönündeki iddianın davalı tarafın ispatlaması gerektiği açıktır. Zira, mali müşavir bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda, davacının ve gerekse davalı tarafın ticari defterlerini incelenmesinde 11 adet fatura karşılığı 22.715 TL tutarında faturanın defterlere kaydedildiği yönünde tespit yer almaktadır. Sözleşmenin 6.4. maddesinde göre usulüne uygun hak ediş düzenlenmeksizin fatura tanzim edildiği itirazının değerlendirilmesi: Taraflar arasında düzenlenen 01.09.2015 tarihli sözleşmenin 6.4. maddesinde danışman tarafından işe başlandıktan sonra hakedişlerin her ayın aynı tarihi olmakla birlikte bir ay arayla meri şartnamelere uygun olarak ve sözleşmede yer alan birim fiyatlarına göre danışman tarafından düzenlenileceği, hak edişin işveren tarafından yazılı olarak kabul ve onayından sonra danışmanın o hak edişe ait faturayı kesip işverene teslim edeceği belirtilmiştir.Davalı tarafça istinaf dilekçesinde sözleşmenin 6.4 maddesine göre usulüne uygun hak ediş düzenlenmediği, bu nedenle davacının düzenlediği faturalar baz alınmak suretiyle sadece ticari defter incelemesi yapılarak sonuca varılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu iddia edilmiştir. Davacı vekilince sunulan cevaba cevap dilekçesi ekinde mail yazışmaları mahkemeye ibraz edilmiştir. İşbu mail yazışmaların bir kısmı hakedişlerle ilgili olup dairemizce bu yönde inceleme yapılmıştır.Taraflar arasında düzenlenen sözleşme yürürlüğe girdikten sonra 15.10.2015 tarihinde hak ediş raporu davalıya iletilmesinden sonra davacı şirket yetkilisinin 16.11.2015 tarihinde davalı yetkilisi olarak belirtilen …’ya yönelik çekilen mailde ”2. Hak edişi düzenlemeye çalıştım ama yeşil defter mantığını anlayamadım. Yeşil defter kısmının düzenlemede yardımcı olabilir misiniz. Bir de ilk hakedişim fatura ile birlikte size ulaştı mı?” şeklinde olup, işbu mailde verilen cevapta ”..Birinci hakedişiniz ve faturanız tarafımıza ulaşmıştır. Süreci hızlandırmak adına artık hak ediş yapmayacağız .ekte yer alan formu imzayı çıkartıyorum, fatura için muhasebe departmanımızdan size geri dönüş yapılacaktır” şeklindedir. Sosyal Güvenlik Kurumu’na yönelik düzenlenen sigortalı işten ayrılış bildirgesi de …’un (…) 21.10.2016 tarihinde davalı firmadan ayrıldığı anlaşılmaktadır. İş bu nedenle, davalı tarafça hak ediş raporlarının düzenlenmeden faturalarım düzenlenmesinin taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği yönündeki iddiası yerinde değildir. Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davaya konu somut uyuşmazlıkta, davalı firmanın davacı firma tarafından düzenlenen 22.715, 00 TL tutarındaki 11 adet faturayı herhangi bir ihtirazı kayıt olmadan defterine kaydettiği, söz konusu faturalara istinaden 11.760 TL tutarında ödeme yaptığı, kayıtları davacı kayıtları ile uyumlu olduğu, taraflar arasında 10.01.2018 tarihli mutabakat yazısına göre 31.12.2017 tarihi itibariyle 11.955 TL 120-cari hesap bakiyesi konusunda uzlaşma sağlandığı, tarafların ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu yönündeki tespitler nazara alındığında; davacının, takip tarihi itibari ile davalıdan 11.955 TL alacaklı olduğu ve bu nedenle, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı anlaşılmakla; kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 121,30 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf nispi karar harcından, davalı tarafından yatırılan 204,16 TL harcın mahsubu ile bakiye 123,46 TL’ nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere istinaf karar harcı yönünden oy çokluğu, esasa yönelik ve sair incelemeler yönünden oybirliği ile karar verildi. 07/12/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”,1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi’nce HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına” dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.