Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1008 E. 2021/47 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1008
KARAR NO: 2021/47
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1299 Esas
KARAR NO: 2019/290
KARAR TARİHİ: 08/04/2019
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 20/01/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin, davalı bankanın Fethiye Şubesinden 21.07.2011-21.10.2012 döneminde kredi kullanıldığını, diğer yandan davalı bankanın da aralarında bulunduğu 12 banka kartel oluşturmak ve müvekkiline kullandırılan kredilere kartel oluşturulmak suretiyle yüksek faiz uyguladığını belirtilerek, haksız olarak tahsil edilen faizin Rekabet Kurulu Kanunun 58 maddesi uyarınca 3 katı tutarında şimdilik 4.000,00 TL ‘nin müvekkile ödenmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının TMK’nun 6. maddesine göre iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafından Rekabet Kurulunun 08.03.2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararının gerekçe gösterilip bu karar çerçevesinde kullanılan krediye yüksek faiz ve vadeli mevduata düşük faiz uygulandığı gerekçesiyle tazminat talebinde bulunulduğunu, diğer yandan Rekabet Kurulu Kararının varlığı haksız fiil için yeterli sayılamayacağını, müvekkilinin hukuka aykırı bir fiilinin bulunmadığını, müvekkili bankanın olayda herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacı yanın iade talebinin TMK 2.maddesine aykırı olduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda, dava konusu kredinin ticari nitelikli kredi olması nedeniyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak yüksek mahkeme içtihatları uyarınca belirsiz alacak davalarında alacağın bir kısmının dava edilmesi ve mahkemece bu alacağa ilişkin davanın tümden reddedilmiş olması halinde, davacı yönünden kararın kesin olduğundan söz edilemeyeceğini, davalı bankanın, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesi ihlal ettiği ve bundan dolayı müvekkili zarara uğrattığı rekabet kurulu kararında sübuta erdiğini, bahse konu uzlaşma, tespit edilebilen ilk ve son belgeler esas alınmak suretiyle, 21.08.2007 ve 22.09.2011 tarihleri arasında gerçekleşen ve kredi, mevduat ve kredi kartı hizmetleri alanında geçerli olan, soruşturmaya taraf 12 bankanın tamamının dahil olduğu anlaşmaları ve/veya uyumlu eylemleri içerdiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; son derece yanılgılı ve taraflı bir değerlendirme ile müvekkile kullandırılan kredinin ticari nitelikte olduğu, kurul kararının ticari nitelikteki kredileri kapsamaması gerektiği belirtildiğini ancak bu değerlendirmenin hatalı olduğunu, kurul kararının hiçbir yerinde ticari kredilerin kapsam dışında olduğu veya yalnızca bireysel nitelikli kredilerin kapsam içinde olduğu belirtilmediğini, kurul kararında kartel oluşturan bankaların esasen her tür hizmette rekabeti sınırlayıcı nitelikte eylemlerde bulunduğunu gösterdiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, sadece bir adet krediden hareketle inceleme yapıldığını oysaki dava ve cevaba cevap dilekçelerimizde defaatle üzerinde durduğumuz üzere müvekkile kullandırılan krediler 21.07.2011 tarihli 30.000,00 TL ve 10.06.2011 tarihli 130.000,00 TL tutarlı krediler olduğunu, müvekkil, davalı bankadan 10.06.2011 tarihli 130.000,00 TL tutarlı ve 21.07.2011 tarihli 30.000,00 TL tutarlı krediler kullandığını, ancak bilirkişi nedense sadece 130.000,00 TL tutarlı kredi inceleme konusu yapıldını, bununla birlikte 130.000,00 TL tutarındaki kredinin tarihinde de yanlışlık olduğunu zira tarafımızca sunulan ve üzerinde barkod numarası bulunmasına rağmen bilirkişi tarafından kabul edilmeyen ödeme planlarında 130.000,00 TL’lik kredinin 10/06/2011 tarihinde kullandırıldığı ve faiz oranlarının her iki kredide de farklı olduğu görüldüğünü iddia ederek, kararın ortadan kaldırılmasını istemiştir. İlk derece mahkemesi tarafından 02/05/2019 tarihli ek karar ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kararın kesin olduğu gerekçesi ile HMK’nın 346.maddesine göre reddine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından ret kararına karşı yasal sürede istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri olarak; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf dilekçesindeki iddiaları tekrarlayarak kararın kaldırılmasını ve usul yasaya aykırı ilk kararında ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece miktar itibariyle kesin karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulduğundan istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş ise de yargıtay emsal kararlarında belirtildiği gibi alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir. Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdinde kullandığı krediler dolayısıyla haksız olarak tahsil edilen faiz bedelleri yönünden uğranılan zararın yargılama aşamasında tam ve kesin olarak olarak hesaplanarak şimdilik Rekabet Kurulu Kanunun 58 maddesi uyarınca 3 katı tutarında 4.000,00 TL ‘nin müvekkile ödenmesini talep etmiştir. Bu haliyle dava, HMK’nın 107. maddesinde belirtilen belirsiz alacak davası niteliğinde olup, belirsiz alacak davasında alacağın bir kısmının dava edilmesi ve mahkemece bu alacağa ilişkin davanın tümden reddedilmiş olması halinde davacı yönünden kararın kesin olduğundan söz edilemez. Bu durumda, mahkemenin davacı vekilinin istinaf isteminin reddine ilişkin ek kararının kaldırılarak esasa yönelik istinaf incelemesine geçilmiştir. Dosya kapsamından, davacı ile davalı banka arasında 18/06/2010 tarihli 150.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, genel kredi sözleşmesi kapsamında davacı, davalı bankadan 21/06/2010 tarihinde 36 ay vadeli, %1,15 aylık faizli, sabit taksitli 130.000,00 TL tutarında taksitli ticari kredi kullanmış olup bahse konu kredi için 31.067,43 TL faiz hesaplanarak toplam geri ödeme tutarı 161.067,43 TL kararlaştırıldığı görülmüştür. Her ne kadar davacı vekili, davalı bankanın sunmuş olduğu ödeme planından farklı 2 adet ödeme planı sunmuş ve müvekkiline kullandırılan krediler 21/07/2011 tarihli 30.000,00 TL ve 10/06/2011 tarihli 130.000,00 TL tutarlı krediler olduğunu iddia etmiş ise de bahse konu sunmuş olduğu ödeme planları üzerinde davalı bankanın kaşe ve imzasının bulunmadığı, 21/06/2010 tarihinde 36 ay vadeli, %1,15 aylık faizli, sabit taksitli 130.000,00 TL tutarında taksitli ticari kredi dışında iddia olunan kredilerin kullanıldığı ispatlanamadığı görülmüştür. Kaldı ki davacı şirket olup kullanılan kredilerin imzalanan genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan ticari kredilerdir. Mahkemece, dosyanın teknik bilgi ve bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle, bankacı bilirkişisinden rapor alınmış olup alınan raporda özetle; “öncelikle davalı bankanın kullandırdığı ticari nitelikli taksitli kredinin Rekabet Kurulu Kararı dahilinde değerlendirilmesinin kabulü halinde, davalı bankanın 21.06.2010 tarihinde ticari nitelikli taksitli kredilere uyguladığı akdi faizin denetlenebilmesi için, Rekabet Kurulu Kararında adı geçen 12 banka dışında kalan diğer bankalar arasından seçilebilecek 12 bankanın 21.06.2010 tarihinde ticari nitelikli taksitli kredilere fiilen uyguladıkları akdi faiz oranlarının celp edilmesi halinde ve bunların ortalamasına göre bir mukayese yapılması konuya ayrı bir yaklaşım tarzı getirebilir/kazandırabilir olduğunu, davacının çok açık olmamakla birlikte davasını Rekabet Kurulu Kararının 40. Sayfasındaki “J.2.5 belge 6″ adlı bölümde zikredilen tespitlere dayandırmış olduğunun anlaşılmakta olduğunu, Rekabet Kurulu Kararının 40, 41, 42 ve 44 sayfalarındaki (13), (14), (15) ve (16) no.lu tablolarda davalı bankanın adı geçmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere bu tablolarda irdeleme konusu krediler sırasıyla konut, ihtiyaç ve taşıt kredileri olduğunu, ancak, davacıya kullandırılan ticari nitelikli taksitli kredi ile Rekabet Kurulu kararının (Tablolar bakımından) dönemsel olarak karşılaştırma olanağı bulunmadığını, bu bakımdan davalı bankanın rekabeti engellediği gerekçesiyle maddi cezaya maruz kalmış olması demek, davacıya kullandırılan krediye yüksek faiz uygulandığı anlamına gelmediğini, Rekabet Kurulu Kararının, bankaların 21.08.2007-24.10.2011 tarih aralığını kapsayan dönemde herhangi bir tarihte ya da dönemde lokal olarak herhangi bir kredi işlemine, hizmete ya da vadeli mevduata uygulanan faize dayandırılmış olduğu nazara alındığında, incelemeye tabi tutulan 12 bankanın inceleme döneminin bütününde kullandırdıkları kredilere yüksek faiz uyguladıkları gibi bir sonuca varmak kanımızca son derece hatalı bir yaklaşım tarzı olduğu düşünülmekte olduğunu, piyasada bu yönde yaygın görüşün ve bir algının hakim olduğunu, bu durum neticeten Rekabet Kurulu Kararının kanımızca içerik itibariyle yeterince anlaşılamadığını gösterdiğini, diğer yandan en önemlisi de, yeni TTK’nun 8 m. hükmü uyarınca ticari nitelikli kredilerin bahse konu Rekabet Kurulu Kararına konu edilmesinin bir çelişki olacağı düşünülerek, dava konusu kredinin ticari nitelikli kredi olması nedeniyle, 4054 sayılı Rek.Kor.Hak. K’nun 4 m. kapsamında değerlendirilemeyeceğine dair ” görüş bildirmiştir. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında işbu davanın dayandığı Rekabet Kurulu kararında bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredileri olduğu, somut uyuşmazlık konusu ticari kredilerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla mahkemece anılan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin benzer uyuşmazlıklarda verdiği 02.12.2019 tarih ve 2019/1213 E.- 2019/7738 K. ve 08.01.2020 tarih ve 2019/1496 E.- 2020/163 K. sayılı kararlarının da bu yönde olduğu ( Rekabet Kurulu kararında bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredileri olduğu, ticari kredilerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği ) bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak mahkemece verilen kararın dosya içerisinde mevcut deliller kapsamında usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereği esastan reddine verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, arta kalan 121,30 TL harcın talep halinde davacı tarafı iadesine, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 88,80 TL harcın mahsubu ile arta kalan 29,50 TL nin istinaf eden davacı tarafa iadesine, 4-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/01/2021