Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/989 E. 2023/780 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/989
KARAR NO: 2023/780
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2023
NUMARASI: 2021/867 E. – 2023/140 K.
DAVANIN KONUSU: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/07/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan … A.Ş.’nin diğer davalı … A.Ş. ‘den olan alacağının tahsili için Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, icra dosyasından, müvekkil şirketin elektronik tebliğ adresine İİK.89/3. maddesinde dayalı 3, haciz ihbarnamesi gönderildiğini, şirketin elektronik tebliğ adresinin kayıtlı olduğu telefon numarasına tebligat gönderildiğine ilişkin mesaj gelmemesi sebebiyle süresi içerisinde haciz ihtarnamelerine itiraz edilemediği gibi 3.haciz ihbarnamesine karşı da dava açılamadığını, bu şekilde müvekkil şirketin dosyanın borçlusu haline geldiğini, müvekkil şirket hesap ekstresi ve hesap mutabakatlarında görüldüğü üzere icra dosya borçlusu … A.Ş. ‘den alacaklı olduğunu, ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi neticesinde müvekkili şirketin davalı şirketlere borçlu olmadığının görüleceğini, bu nedenlerle öncelikle İİK.72maddesi gereğince sayın mahkemece belirlenecek teminat karşılığında takibin müvekkili şirket yönünden durdurulmasına ve icra takip dosyasından müvekkilinin mallarında yapılan hacizlerin kaldırılmasını, icra dosyasında davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının zamanında itiraz etmediğinden hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeni ile davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkili şirket … AŞ’ne ciro edilen … Bankası Balgat Şubesine ait 15.06.2021 ibraz tarihli 250.0000,00 TL bedelli düzenleyeni … Tic, Paz. A.Ş. olan çek bedeli alacağına istinaden Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlattığını, müvekkili şirketin alacağına istinaden icra dosyasının borçlusu … AŞ’ye borçlu olan 3. Kişi … A.Ş.ye bu nedenle haciz ihbarnameleri gönderildiğini, davacı şirketin icra dosyası borçlu şirkete borçlu olduğunu, bu nedenlerle öncelikle davanın hak düşürücü süre yönünden usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine karar verilmesini, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığından, uyuşmazlığın takip hukukundan kaynaklanması nedeniyle İİK 89.maddesindeki haciz ihbarnamesi üzerine açılan davalar bakımından görevli mahkemenin genel görevli asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine,” karar verilmiştir. Davalı … Anonim Şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle; Asliye ticaret mahkemesinin dava konusunun değerine veya miktarına bakılmaksızın ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli özel bir mahkeme olduğunu (6102 sayılı Ticaret Kanunu m.5/1), Ticari davaların, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrıldığını, Türk Ticaret Kanunu 4. Maddesinde mutlak ticari davaların düzenlendiğini, bu düzenlemeye göre bir davanın nisbi ticari dava olabilmesi için her iki tarafın tacir olması ve söz konusu uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olması gerektiğini,Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre ticaret şirketlerinin, ticaret siciline tescil ile birlikte tacir sıfatı kazandığını, bahse konu uyuşmazlıktan dolayı açılan davada her iki tarafıb da anonim şirket olup tacir sıfatını kazandığını, davacı şirket ve davalı şirket arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmamakla birlikte bahse konu uyuşmazlığa sebebiyet veren borcun tespiti her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olup, dolaylı yoldan da olsa ticari nitelikli bir ilişkinin varlığına sebebiyet verdiğini, her iki tarafın tacir olması ve her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husus olması sebebiyle yerel mahkemenin kararının usule aykırı olup yeniden incelenmesi ve yeniden yargılanma yapılması gerektiğini, Taraflar arasında ticari ilişki bulunması esas olmayıp tarafların ticari işletmesiyle ilgili bir husus olması gerektiğini, bahse konu borcun TTK’da düzenlenen kambiyo senedinden doğmuş olup borcun nitelik itibariyle ticari bir borç olduğunu, ticari nitelikli bir davanın varlığının açık olup değerlendirmeye alınması gerektiğini beyan ederek, Mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun tespitine, davanın açılması için 15 günlük hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; İİK m.89/3’ten kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2 nci maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun 5. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Dava; İcra ve İflas Kanunun 89/ 3. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup; menfi tespit istemine ilişkindir. İş bu eldeki dava ticari dava değildir. Dava, İİK. nun 89. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. Davacı ile davalı arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmamaktadır. Tarafların tacir olması da davayı ticari kılmamaktadır. Uyuşmazlık takip hukukundan kaynaklanmakta olup görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yukarıda izah olunan ticari davalardan hiç bir kategoriye de girmediği, davanın ticari dava olmadığı da değerlendirilmiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca TTK nun 4 ve 5 maddeleri kapsamında “ticari dava” olarak nitelendirilemeyeceği ve davaya bakmanın Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi kapsamında olduğu, Mahkemece verilen kararın isabetli olduğu anlaşılmıştır. (Dairemizin 30.03.2023 tarih, 2023/468 Esas, 2023/334 Karar sayılı kararı) Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/02/2023 tarih ve 2021/867 E., 2023/140 K. sayılı kararına karşı davalı … Anonim Şirketi vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı davayı … Anonim Şirketi tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davalı … Anonim Şirketi tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/07/2023