Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/981
KARAR NO: 2023/766
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 24.04.2023
NUMARASI: 2023/92 E.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/07/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İhtiyati tedbir talep eden vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin “…” adı ile “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri, gündüz bakım (kreş) hizmetleri, hayvan bakım evleri hizmetleri” kapsamlı markasını 15/05/2020 tarihinden itibaren 10 yıllığına 15/05/2010 tarihinde tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin tescilli markasının tanıtımını sosyal paylaşım sitelerinde yaptığını, marka kullanım hakkına ilişkin üçüncü kişiler ile isim hakkı kullanım sözleşmesi yaptığını, sözleşme yapmaya devam ettiğini, tescil edilen ve koruma altına alınan markanın kendisinin talep oluşmasında belirleyici etken olduğunu, Türkiye çapında tanınan ve talep gören bir marka haline geldiğini, davalı … İşletmeleri Tic.Ltd.Şti’nin “… Sokak No:… Kadıköy/İstanbul” adresinde müvekkili şirketin markasının kullanılması için franchise verdiğini, davalı …’in ise Franchise Sözleşmesinde davalı şirketin kefili olduğunu, müvekkili şirketin, Ankara … Noterliği’nin 04.04.2023 tarih … Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile franchise sözleşmesini haklı nedenle fesh edildiğini davalı şirkete bildirdiğini, davalıların Ankara … Noterliği’nin 04.04.2023 tarih … Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile verilen süre içersinde cari hesaptan kaynaklı borcu ödemedikleri gibi, Franchise Sözleşmesi feshedildiği halde, müvekkili şirketin markasını kullanmaya da devam ettiğini, davalıların, “…” markasını “… Sokak No:… Kadıköy/İstanbul” adresinde işyeri ünvanı ile haksız olarak kullandığını, davalının, adresindeki kafe/restroran işyerinde “…” markasını işyerinin tabela, masa, duvar, menü, şekerlik, peçete, peçetelik, belediye İşyeri Açma ve Çalıştırma Ruhsatında ve diğer, ürün ve hizmetlerde kullandığını, yine internet ortamında sosyal paylaşım sitelerinde (Facebook, Twetter, Forsquare vs.) haksız olarak kullanmaya devam ettiğinin tespit edildiğini, müvekkiline ait markayı izinsiz olarak kullanan davalıların ticaret yaparak gelir elde ettiklerini, bu durumun müvekkilini maddi ve manevi olarak zarar uğrattığını, haksız ve hukuksuz davranışlarına son vermeyerek tecavüz fiillerine devam etmeleri nedeniyle, davalı hakkında kamu davası açılması için İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nda soruşturma dosyası açıldığını, bu nedenlerle dava süresince müvekkilinin muhtemel zararlarını önlemek için, davalının dava konusu “…” markasının kullanımlarının genel tabiri ile yiyecek ve içecek sağlanması hizmetlerinde ve dahi davalının internet üzerinden yaptığı reklam, tanıtım ve benzeri içeriklerinde kullanımlarının takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek durdurulmasını, “…” ibaresini taşıyan internet sitelerine ve tespit edilecek sosyal medya hesaplarının bulunduğu sayfalarına erişimin engellenmesine, bunun için ilgili yer sağlayıcılara (ERİŞİM SAĞLAYICILARI BİRLİĞİ, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … vb.) müzekkere yazılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince 24/04/2023 tarihli ara karar ile; “Dosya kapsamı incelendiğinde, davalıların marka kullanımları ile ilgili dosyada bir delil ve belge bulunmadığından, dava dilekçesine ekli olduğu bildirilen marka tescil belgesi ve davalıların marka kullanımlarına ilişkin belgeler ekli olmadığından ve UYAP ‘ ta da bu delil ve belgeler mevcut olmadığından, HMK’nun 390/son maddesi uyarınca bu aşamada davacının tecsilli markasının ne olduğu, hangi mal ve hizmetler için tescil edildiği, davalı tarafça davacıya ait markanın kullanılıp kullanılmadığı veya ne şekilde kullanıldığına dair yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği kanaatine varılarak,” ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.İlk derece mahkemesince 27/04/2023 tarihli ara karar ile; İhtiyati tedbir talebinin bilirkişi raporu geldikten sonra değerlendirilmesine karar verilmiştir.İlk Derece Mahkemesince 30/05/2023 tarihli ara karar ile; “Alınan bilirkişi raporu ile davalıya ait iş yerinde değişim çalışmalarının yapıldığı, ancak bazı iş evrakında ve internet ortamında “…” markasının yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri için kullanılmaya devam edildiğinin tespit edildiği, davalıların bu şekilde marka kullanmaya devam etmelerinin davacıyı zarara uğratabileceği, HMK’nun 390/son maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği anlaşılmakla, ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne, sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesi teknik olarak mümkün olmadığından ve e-ticaret sitelerine davacı bu konuda bizzat başvurabileceğinde fazlaya ilişkin tedbir taleplerinin reddine” gerekçesiyle Davacının ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine, ileride muhtemel zarar ve ziyanlara karşılık olmak üzere ihtiyati tedbir talep eden tarafça takdiren 30.000,00 TL ( Otuzbin Türk Lirası) nakdi teminat yatırılması veya muteber bir bankaya ait kesin ve süresiz teminat mektubu ibraz edilmesi halinde; davalının “… Mah. … Sok. No:… Kadıköy / İSTANBUL” adresindeki iş yerinde yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri için “…” markasını kullanmasının yasaklanmasına, davalının “…” markasını aynı hizmetler için internet sitelerinde, e-ticaret sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında da kullanmasının yasaklanmasına, bu kullanımların kaldırılması için kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre verildiğinin davalıya ihtarına, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı taraf ile olan Franchise Sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, davalı tarafın marka kullanımını kötü niyetli olarak kullanılmayı sürdürdüğünü ve davalının haksız kazanç elde ettiğini, müvekkilin maddi ve manevi tazminatının giderilmeyecek durumda olduğunu, markanın kullanımının sonlandırılması için ihtiyati tedbir taleplerini yinelediklerini belirterek istinaf başvurusunun kabulünü talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece istinafa konu 24.04.2023 tarihli ara kararı ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verildiği, 27.04.2023 tarihli ara kararı ile bilirkişi raporu alındıktan sonra ihtiyati tedbir talebinin değerlendirilmesine karar verildiği, akabinde 30.05.2023 tarihli ara kararı ile ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. İstinafa konu karar 24.04.2023 tarihli ihtiyati tedbirin reddine ilişkin ara karar olup, istinaf incelemesi bu yönden değerlendirilmiştir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. Ayrıca tescilli markalar ve patentler bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.159’da özel bir düzenleme yer almakla 6769 Sayılı SMK 159/1 maddesi uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, sınai mülkiyet haklarına tecavüz edecek şekilde kullanımların olduğunu ispat etmek şartıyla ihtiyati tedbir verilmesini isteyebilir. İhtiyati tedbir kararı, talep edildiği tarih itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilerek verilmesi gereken geçici hukuki koruma türüdür. Bu sebeple yasa koyucu, mutlak ispatı değil yaklaşık ispatın varlığını yeterli görmüştür. Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, “orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kurala uyulmaması sebebiyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik sebebiyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, düzenleme gereği, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, dosya kapsamına göre; yukarıda izah olunduğu üzere talep edenin tedbir talebi yönünden dosyaya sunulu bilgi, belge ve delillerden henüz bu aşamada yaklaşık ispata kanaat getirilmemesi isabetli bulunmuş olup davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik verilen ilk derece mahkemesinin kararında usule aykırılık bulunmamaktadır. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; tarafların dayandıkları bilgi ve belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre ilk derece Mahkemesinin kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre karar isabetli bulunmuş, kararın gerekçesinin olduğu gözetilmiş, yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 24.04.2023 tarih ve 2023/92 E. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/07/2023