Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/920
KARAR NO: 2023/803
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19/11/2019
NUMARASI: 2015/692 E. – 2019/1218 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/07/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin boya deposu olarak kullandığı işyerine hırsız, girmiş olup, çelik kasa içinde kilitli senet ve çeklerin çalındığını, iş bu durumun şirket ortağı … tarafından 09.03.2015 tarihinde sabah 08.00 sularında işyerini açmak üzere işyerine gittiğinde öğrendiğini, iş bu hırsızlık vakası ile ilgili İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/39833 sor. numaralı dosyası ile soruşturmanın devam ettiğini, iş bu hırsızlık olayının ardından müvekkilinin kasasından çalınan kıymetli evraklar ( çekler ve senetler) için İstanbul Anadolu 3. ATM’nin 2015/364 E. Sayılı dosyası ile çek iptal davası açıldığını, çalınan tüm çeklerle ilgili olarak ödemeden men yasağı verildiğini, iş bu kararın Ticaret Sicil Gazetesinin 13.03.2015 – 25.03.2015 ve 01.04.2015 tarihli sayılarında yayımlandığını, davalı vekilinin çalınan çeklerden 3 adedinin uhdesinde bulunduğunu bildirip, bu çekler hakkında ödemeden men yasağının kaldırılmasının talep edildiği, çeklerin uhdelerinde olduğunu ve yasal hamil olduklarını iddia ettiklerini, iş bu çeklerin lehdarı müvekkilinin olduğunu, çeklerin müvekkili tarafından cirolanmadığı, kuvvetle muhtemel çeklerin müvekkil adına sahte imza ile cirolandığını, iş bu hususun imza incelenmesi neticesinde anlaşılacağı, ekte sunulan çek tahsil makbuzları ile müvekkilinin bu çeklerin yasal hamili olduğu hususunun sabit olduğunu, davalının çek iptal dosyasına sunduğu her iki temlik sözleşmesinin de hırsızlık olayının gerçekleştiği 09.03.2015 tarihinden sonra yapılan sözleşmeler olduğu, iş bu çalınan çeklerin gerçekte var olmayan , ya da ticari faaliyeti olmayan gerçek / tüzel kişiler tarafından cirolanıp sahte faturalar da düzenlenmek suretiyle takibe konu edildiği, faktöring şirketinin temlik edilen alacağın dayanağı olan faturaların sahte olup olmadığını araştırmakla yükümlü olduğu, faturaların fatura alacaklısı ve borçlusu tarafından vergi dairesine bildirilip bildirilmediğinin tespiti için BA – BS formları ile faturalarda imzası bulunanların imza sirkülerlerinin istenilmesi gerektiğini, bu nedenle, 3 adet çek için ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve takibe konu edilmesinin engellenmesine, … bank Sultanbeyli TEM şubesine ait 30.04.2015 tarihli 10.000,00-TL bedelli, 30.09.2015 tarihli 12.400,00-TL bedelli, … Bankası Gebze şubesine ait 10.06.2015 tarihli 5.000,00-TL bedelli 3 adet çek için müvekkil şirketin yetkili hamil olduğunun tespitine, davalının yetkili hamil olmadığının alacaklı olmadığının tespitine, müvekkilin ve keşidec/keşidecilerin davalı yana borçlu olmadıklarının tespitine, çeklerin istirdadına, müvekkili olan şirketin yetkili hamil olması sebebiyle mahkeme aksi kanaatte ise iş bu çekler nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davacı birleşen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin iş yerine hırsız girdiğini, çelik kasa içindeki senet ve çeklerin çalındığını, İstanbul Anadolu CBS’nin 2015/39803 sor. numaralı dosyası ile soruşturmanın devam ettiğini, çalınan çekler ve senetler için İstanbul Anadolu 3. ATM’nin 2015/364 E. sayılı dosyasında çek iptali davası açıldığını, tüm çeklerle ilgili ödemeden men yasağı verildiğini, bu kararın ticaret sicil gazetesinde 18.03.2015, 25.03.2015 ve 01.04.2015 tarihinde yayımlandığını, davalının çek iptali dosyasına sunduğu dilekçede 3 adet çekin kendilerinde olduğunu belirtmiş iseler de dilekçe ekindeki çek tevdii bordroları incelendiğinde İstanbul Anadolu 3. ATM’nin 2015/364 E. sayılı dosyasında hakkında ödeme kararı verilen ve iptalini talep ettikleri 4 adet çekin de davalıda olduğunu gördüklerini belirterek … bank Dilovası Şubesi’ne ait 30.06.2015 tarihli 10.000,00-TL bedelli, 30.08.2015 tarihli 10.000,00-TL bedelli, … Bankası Körfez Şubesine ait 30.06.2015 tarihli 4.000,00-TL bedelli, … Bankası Mimar Sinan Çekmeköy şubesine ait 30.07.2015 tarihli 7.000,00-TL bedelli çekler yönünden müvekkil şirketin yetkili hamil olduğunun tespitine, davalı tarafın yetkili hamil olmadığının, alacaklı sıfatına haiz olmadığının tespitine, ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve davanın İstanbul Anadolu 3. ATM’nin 2015/692 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 30.04.2015 keşide tarihli 10.000 TL, 30.09.2015 keşide tarihli 12.400 TL, 10.06.2015 tarih 5.000 Tl., 30.06.2015 tarih 4.000 TL 30.0.2015 tarih 10.000 TL, 30,08.2015 Keşide tarihli 10.000 TL. 30.07.2015 tarihli 7.000 TL bedelli çeklerde ödeme yasağı olduğu için ödenmeyen faktöring müşterisinin çek bedellerini ödediğini ve çek asıllarının faktöring müşterisine iade edildiğini, davada taraf sıfatının bulunmadığını taraf sıfatı bulunmadığından ve çek asılları müşterilere iade edildiğinden davanın reddini talep etmiştir. İstanbul Anadolu 5. ATM’nin 2015/452 E. 2015/652 karar sayılı dosyası ile işbu davanın İstanbul Anadolu 3. ATM’nin 2015/692 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince verilen gerekçeli karar ile; “Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları doğrultusunda; davanın hırsızlık sebebiyle çalınan çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemli menfi tespit davası olduğu, davalının dava tarihinden sonra dava konusu çeklerin tamamını dava dışı müşterilerine cirosu iptal edilmek suretiyle iade ettiği, davanın bu nedenle konusuz kaldığı anlaşılmış, HMK 331. Ve Yargıtay’ın bir çok kararında da (19.HD 2012/11292 E. 2012/16765 K. – 2011/12538 E. 2012/4075 K. – 2016/6296 E. 2017/1790 K. Sayılı ilamları) belirttiği gibi dava tarihinden sonra iade edilen çekler nedeniyle davacının davayı başta açmakta haklı olduğu anlaşılmış, yargılama giderleri davalı tarafa yükletilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” gerekçesiyle, asıl ve birleşen dava yönünden; davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, koşulları oluşmadığından tazminat hükmedilmesine yer olmadığına ve istirdat talebinin reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince verilen Ek Karar ile; “Asıl dava ve birleşen dava davacı vekilinin tashih talebinin kabulü ile; 1-Mahkememizin 19/11/2022 tarihli gerekçeli kararın hüküm bölümünün; a- “A-Asıl dava yönünden” bölümünde 6 numaralı bendinde “6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 6. maddesi gereğince hesaplanan 3.288,00-TLvekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” hükmünün “6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 6. maddesi gereğince hesaplanan 3.288,00-TLvekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” olarak TASHİHİNE, b- “B-Birleşen İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/452 E. 2015/652 K. Sayılı dosyası yönünden:” bölümünde 7 numaralı bendinde “7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 6. maddesi gereğince hesaplanan 3.720,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” hükmünün “7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 6. maddesi gereğince hesaplanan 3.720,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” olarak TASHİHİNE, 2-İş bu tashih kararının HMK 304/2 maddesi uyarınca gerekçeli kararın altına veya ekine eklenecek belgeye yazılmasına,” karar verilmiştir. Davalı vekili ek karara ve esas karara karşı verdiği istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından davanın konusuz kalması nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm verildiğini ve bu hali ile kararın kesinleştiğini, ancak yargılama giderleri konusunda sayın yerel mahkemenin usul ve yasaya aykırı olarak hükmün tashihi yoluna gittiğini ve müvekkil şirketin sorumluluğuna dair ek karar tesis edildiğini, şekli olarak davadan el çekilmiş olduğunu, tashih yolu ile dosyanın tekrar ele alınması ve hükmün değiştirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemenin bu konudaki 22.11.2022 tarihli beyan dilekçesi ve taleplerini incelemeksizin hüküm vermiş olduğunu, mahkemece eksik inceleme ve değerlendirme neticesiyle esas hakkında hüküm kurduğunu, müvekkil şirket yönünden husumet itirazlarının değerlendirilmediğini, 19.11.2019 tarihli celsede davacı tarafın, çeklerin kimin elinde olduğunu dahi bilmediklerine dair verdiklerini beyana istinaden davanın konusuz kalması şeklinde hüküm verildiğini, bu hali ile dava açılmasında kusuru bulunmayan müvekkil şirket lehine yargılama gideri verildiğini ve bu hali ile kesinleşmiş olduğunu, müvekkil şirket yönünden davanın husumet yokluğundan reddine, yargılama giderlerinden davacının sorumlu olmasına karar verilmesini talep ettiklerini belirterek istinaf başvurusunun kabulü ile mahkemenin 22.11.2022 tarihli ek kararının kaldırılmasına, müvekkil şirket lehine yargılama giderine karar verilmesini, aksi takdirde 19/11/2019 tarihli kararın kaldırılmasına ve davanın husumet ve esas yönünden tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının davanın konsuz kalması nedeniyle el çekilmesi nedeniyle tahsis yolu ile tekrar ele alınmasının yasaya aykırı olduğunu dile getirmesinin haksız ve hukuk dışı olduğunu, dava konusu olayda davanın konusuz kalmasında taraflarının bir kusuru olmadığını, davalının hükmün kesinleştiği ve artık tashih talebinde bulunulamayacağı şeklindeki iddialarının soyut ve mesnetsiz olduğunu, davalı tarafın yerel mahkemenin asıl kararını tebliğ aldıktan sonra istinaf başvurusunda bulunmadığını, bu nedenle ek karardan sonra vermiş olduğu istinaf dilekçesinde asıl karar aleyhine aylar sonra istinaf başvurusunda bulunamayacak olması sebebiyle davalının ek karar aleyhine dışındaki istinaf başvurusu dışındaki taleplerinin de ayrıca reddine karar verilmesini, hükmün tavzihine ilişkin kuralların ilke olarak maddi hataların tashihinde de kıyasen geçerli olduğu yüksek mahkeme kararlarında sabit olması sebebiyle davalının istinaf dilekçesinde iddia ettiğinin aksine kararın kesinleşmiş olmasının hükmün tashihine engel olmadığı gibi hükmün icrası tamamlanıncaya kadar tashih yapılabileceğini, davalının kesinleşen hükmü icraya koymadığını, tüm bu nedenlerle davalının istinaf başvurusunun reddi ile ilk derece mahkemesi kararının onanmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece 19.11.2019 tarihli kararın gerekçesinde asıl dava ve birleşen dava yönünden davanın konusuz kaldığı, davacının davayı başta açmakta haklı olduğu, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletildiği belirtildikten sonra hüküm fıkrasında asıl dava ve birleşen dava yönünden vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verildiği, işbu kararın taraf vekillerine 22.08.2022 tarihinde elektronik tebligat ile tebliğ edildiği, daha sonra ek karar ile birlikte gerekçeli kararın ikinci kez 01.02.2023 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nın 304. maddesine göre “hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar mahkemece re’sen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hakim tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez.” düzenlemesi yer almaktadır. Mahkemece gerekçeli kararın gerekçe bölümünde davacının davayı başta açmakta haklı olduğunun anlaşıldığı, yargılama giderlerinin davalı tarafa yüklendiğini açıkladığı ancak hüküm fıkrasında davacı tarafın kendisini vekil ile temsil ettiği belirtildikten sonra vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, şeklinde hüküm kurulduğu ve bu hükme karşı yapılan tashih talebi üzerine asıl ve birleşen davanın vekalet ücreti yönünden tashih kararı verildiği, verilen tashih kararının dosya kapsamına uygun olduğu, mahkemenin değerlendirmesinin yerinde olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekili istinaf dilekçesinde ek karara yönelik istinaf başvuruları yerinde görülmediği takdirde asıl karar yönünden davanın husumet ve esas yönünden tümden reddine karar verilmesini talep etmiş ise de; mahkemenin gerekçeli kararının davacı ve davalı vekiline 22.08.2022 tarihinde elektronik ortamda tebliğ edildiği, ek karar ile birlikte gerekçeli kararın tekrar tebliğe çıkartıldığı, ikinci kez gerekçeli karar 01.02.2023 tarihinde tebliğ edilmiş ise de istinafa başvuru süresi ilk kararın tebliği itibariyle başlayacağından ikinci kez aynı kararın tebliği istinaf süresini değiştirmeyeceğinden; bu nedenle davalı vekilinin asıl karara karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun yasal süresi içinde olmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, ek kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin ek karara yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin asıl karara yönelik istinaf başvurusunun süresinde olmadığından istinaf dilekçesinin HMK 346 ve 352. maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/11/2019 tarih ve 2015/692 E., 2019/1218 K. sayılı ek kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin asıl karara yönelik istinaf başvurusunun süresinde olmadığından HMK 346 ve 352 maddesi gereğince istinaf dilekçesinin REDDİNE, 3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 179,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 89,95 TL nin davalıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydına, 4-Davalı vekilinin asıl karara yönelik istinaf başvurusu yönünden 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 5-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 8-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/07/2023