Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/919 E. 2023/686 K. 16.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/919
KARAR NO: 2023/686
İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 17/04/2023
NUMARASI: 2023/41 E.
DAVANIN KONUSU: Patent (Patent İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/06/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, uzun süredir, benzer nitelikteki hukuka aykırı Haysiyet Kurulu kararları yoluyla tahakküm altına alınmakta ve mesleki haklarından yoksun bırakıldığını, açılan davalarda söz konusu kararların hukuka aykırılıkları kısa süre içinde tescil edilmekte ve kararlar iptal olunduğunu, müvekkilinin, bu yıldırma politikasından muzdarip olan tek meslek birliği üyesi de olmadığını, müvekkili ile aynı Genel Kurul fraksiyonu içinde bulunan pek çok üye, benzer nitelikteki yaptırımlar yoluyla birlikten ve birlik içindeki faaliyetlerden dışlandığını, davalıdan gerek müvekkili gerek ise isimlerini bilahare Mahkemeye sunacakları isimler hakkındaki Haysiyet Kurulu kararlarının ve bu kararların akıbetlerinin sorulmasıyla söz konusu hususlar doğrulanabileceğini, yazının içeriğinde savunma aşamasında sözü dahi edilmeyen ve varlığı sonradan anlaşılan sevk maddesi ile uyumlu olan herhangi bir söylemin bulunmadığını ve yazının ifade özgürlüğünün sınırları içine dahil edilmesinin gerektiği açık olduğunu, dolayısıyla kararın esasen de iptal edilmesi gerektiğini, üyelikten çıkarma cezası, … bünyesindeki üyelere uygulanabilecek en ağır yaptırım olduğunu, söz konusu yaptırımın doğal sonucu, üyenin telif haklarından bütünüyle mahrum olması, meslek birliğinin ve telif hukukunun olanaklarından faydalanamaması ve sektörün serbest piyasa koşullarına karşı tamamen savunmasız bırakılması olduğunu, …’ın Haysiyet Kurulu Yönergesi’nin mülga 7/4. maddesi, en azından, aleyhine yargı yoluna başvurulan yaptırım kararlarının yürürlüğünün dava süresince kendiliğinden durmasını sağlayabiliyor olduğunu, bunun için karara karşı dava açıldığının Kurula bildirilmesi yeterli olduğunu, fakat mevcut dönemde bu maddenin de ilga edilmesi sağlanmış, “Haysiyet Kurulunun yaptırım kararına karşı yargıya başvurulması veya başvurulacağının bildirilmesi yaptırım kararının icrasını durdurmaz.” şeklindeki yeni 7/7. madde ile bu olanak da ortadan kaldırıldığını, artık Haysiyet Kurulunun verdiği kararlar, aleyhlerine açılan davalara rağmen derhal uygulamaya koyulduğunu, dava konusu olan ve kanaatlerince hukuka aykırılığı herhangi bir tartışma bile gerektirmeyen karar müvekkilinin açısından geri dönülmez zararlara yol açabileceğini, açıkladıkları sebeplerle dava konusu Haysiyet Kurulu kararının iptali ile infazının yargılama süresince tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … Haysiyet Kurulunun, dosyadaki belgelere göre edindiği kanaat doğrultusunda üyelikten çıkarma kararı verdiğini, davacı …, … Yönetim Kurulunun 27.12.2022 tarihli ve 1252/11-(b) sayılı kararı kapsamı uyarınca Haysiyet Kuruluna sevk edildiğini, … Haysiyet Kuruluna gönderilen sevk yazısında: …’un, son dönemdeki sosyal medya paylaşımlarıyla ilgili olarak Haysiyet Kuruluna sevk edilmesine karar verildiğini, bunun üzerine … Haysiyet Kurulunun 30.12.2022 tarihinde ilgili hususta ilk toplantısını gerçekleştirdiğini ve ilgili toplantıda alınan karar gereğince davacıya ilgili hususun noter kanalıyla tebliğ edildiğini ve kendisine ihtarnamenin adresine tebliğ tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde yazılı savunmasını verebileceği veya 16.01.2023 tarihinde saat 13:00’da … Genel Merkezinde Haysiyet Kurulunun önünde savunmasını sözlü olarak verebileceğinin ihtar edildiğini, 16.01.2023 tarihinde yapılan toplantıda davacı hakkındaki dosyanın incelenmeye devam edildiğini, ilgili toplantıda davacının yazılı savunma vermediği gibi sözlü savunma için de ilgili tarihte kuruma gelmediğinin görüldüğünü, ardından 20.01.2023 tarihinde gerçekleştirilen toplantıda …’un 18.01.2023 tarih ve … kayıt nolu yazılı savunmasının okunduğunu ve dosyaya eklendiğini, aynı toplantıda … Hukuk Biriminden görüş alınmasına ve sonraki toplantının 23.01.2023 tarihinde saat 13:00 da yapılmasına karar verildiğini, 23.01.2023 tarihli toplantıda alınan karar gereğince … Hukuk Biriminden ilgili hususta Uyarı, Hak mahrumiyeti, Üyelikten Çıkarma yaptırımlarının uygulanabileceğine dair hukuki görüşun değerlendirilmeye alındığı ve okunduğunu, ilgili toplantı tutanağında: “…KARAR: Yukarıda belirtilen tüm bilgi ve belgeler sonucunda, … Hukuk Biriminden alınan görüş de değerlendirilerek; Üye Disiplin Yönergesinin 8’nci maddesinin (f) fıkrası uyarınca “ÜYELİKTEN ÇIKARMA” yaptırımı uygulanmasına oy birliğiyle karar verildi.” şeklinde ibarelerin olduğunu, ilgili kararın davacıya noter aracılığıyla ihtar edildiğini, toplantı ve karar süreçlerine dair evrakları ve davacıya gönderilen ihtarnamelerin dilekçe ekinde sunulduğunu, … eski üyesi olan …’un söz konusu yaptırıma uğramasına neden olan paylaşımlarının bir kısımının: ”…” olduğu, bu paylaşımlardan açıkça görüldüğü üzere …’un, başta … Yönetim Kurulu Başkanı … olmak üzere tüm Yönetim Kurulu’nun onur, şeref ve haysiyetini rencide edecek somut fiil ve olgu isnatlarında bulunduğunu, kurum ve yönetim Kurulu başkanına hakaret ve iftira içeren paylaşımlarını sürekli ve birbirinin peşi sıra yapıldığını, davacının cevap dilekçeleri ekinde yer olan bu ve benzeri çok sayıda paylaşımı bulunduğunu ve davacının bu paylaşımları yapmaya ısrarla, belli bir hedef gözeterek devam ettiğini, davacının dilekçesinde kurumun aldığı kararı kişisel husumet, sözde muhaliflere baskı olarak algıladığı ve …’ın Yönetim Kurulu başkanına özel olarak kişisel husumet beslediğini, bu husumeti de kuruma yönlendirdiğinin açıkça görüldüğünü, …’ın bağımsız bir meslek birliği olduğunu ve şahıslardan ayrı bir kurumsal kimliğe sahip olduğunu, köklü bir tarih ve geleneğe sahip olan bu kurumun kurullarının tek bir kişiyle özdeşleştirilmesinin, hem kurumun kendisine hem de bu kurumda canla başla emek harcayan tüm emektarlara haksızlık olduğunu, davacının kendisini defaatle Haysiyet Kuruluna götüren süreci kişisel husumetle kendisinin oluşturduğunu, bu husumetle hareket ettiğini, hem kuruma hem de kurumun çalışanlarına ve emektarlarına zarar verdiğini, tüm bu nedenlerle … Haysiyet Kurulunun son derece titiz ve ayrıntılı bir inceleme yaparak, davacının savunma hakkını da ve hukuku da tam anlamıyla gözeterek davacı hakkında hukuka ve kurum yönetmelik ve işleyişine uygun olarak “Üyelikten Çıkarma” kararı verildiğini, müvekkili …’ın davaya konu Haysiyet Kurulu kararını alma sürecinde gerekli tüm usulü ve hukuki yolları sırası ile gerçekleştirdiğini, davacının sözlü ve yazılı savunma hakkını gözettiğini, titizlikle inceleme ve değerlendirme yaptığını, zira cevap dilekçesinde ifade ettikleri üzere sözlü ve yazılı savunmasının alınabilmesi için gerekli ihtarların davacıya yapıldığını, davacının “yıldırma politikası” iddiasının kesinlikle doğru olmadığını, aksine davacı … ‘un kendi kişisel husumet ve hırsları nedeniyle tüm kurum yöneticilerini hedef aldığını, bu nedenle “eleştirilerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı ” iddiasının kabul edilemeyeceğini, davacının geçmişten bugüne tüm sosyal medya paylaşımlarında ve dava dilekçesinde kurumun aldığı kararı kişisel husumet olarak algıladığının açık olduğunu, davacının kişisel husumetinin ve onulmaz düşmanca yaklaşımının nedenlerini açıklayan pekçok gerekçenin mevcut olduğunu, davacı …’un … çalışanları ya da mensupları tarafından birçok kez şikayet edildiğini, hakkında davalar açıldığını, İstanbul Anadolu C. Başsavcılığı’nın 2013/57854 Sor. Sayılı dosyasında … hakkında … İsimli … ÜYESİNE Tehdit, Sesli Yazılı veya Görüntülü Bir İleti İle Hakaret, Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma suçlarından dava açıldığını, davanın İstanbul Anadolu 75. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/519 E. 2014/502 K. sayılı dosyası ile mahkumiyet ile sonuçlandığını, aynı eylemlerinden dolayı davacı …’un; İstanbul Anadolu 19. Aile Mahkemesi’nin E. 2013/371 D. İş, K. 2013/369 sayılı dosyası ile; 6 AY SÜRE İLE şiddet mağduru … yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürme içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, 6 ay süre ile şiddet mağduru …’in bulunduğu ve bulunacağı konuta ve çalıştığı veya çalışacağı işyerine yaklaşmamasına, 6 ay süre ile şiddet mağduru …’in yakınlarına yaklaşmamasına, 6 ay süre ile iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesine, silahı varsa 6 ay süre ile bunları kolluğa teslim etmesine karar verildiğini, bu karara … tarafından yapılan itirazın; İstanbul 20. Aile Mahkemesi’nin E. 2013/178 D.İş. K. 2013/185 sayılı kararları ile reddedildiğini, yine bir başka dava dosyası olan İstanbul 14. İş Mahkemesi’nin 2012/775 E. 2014/11 K. Sayılı dosyasın da … çalışanı …nin … aleyhine işe iade davasında gerekçeli kararda özetle; “Davacı 27.11.2012 tarihli yazılı savunmasında işyerinde terfi ile ilgili sıkıntı yaşaması nedeniyle bir arkadaşının tavsiyesi üzerine … Y. K.Üyesi … ile konuşmaya karar verdiğini, yaptığı görüşmede de …’un kendisine bu konuda yardımcı olacağını söylediğini, zamanla …’un kendisini sık sık aramasından ve iş dışında kendisi ile yakınlık kurmaya çalışmasından rahatsızlık duymaya başladığını, terfisi yapıldıktan sonra …’un kendisini ‘burada ben olmasam seni hemen işten çıkarırlar’ diye tehdit ettiğini, …’un iş kurulu başkanı olması nedeniyle onunla görüşmek zorunda olduğunu, kendisine karşı hiç bir şey hissetmediğini beyan ettiği halde, …’un kendisini işten çıkartmakla tehdit ettiğini ve tacizlerine devam ettiğini, hatta bu sebeple yakın Arkadaşı … ile arasının açıldığını, en son görüşmelerinde …’un kendisine aşık olduğunu söyleyerek bir otele gitmeyi teklif ettiğini, kendisinin bundan rahatsızlık duyduğunu söylediğini, bu olaydan sonra …’un kendisine kötü davranmaya başladığını, …’un icra komitesinde görevli olması sebebiyle kendisini her an işten çıkarabilecek konumda olduğunu, hiç kimseye anlatamadığı bütün bu sebeplerle psikolojik açıdan zarar gördüğünü, durumu denetleme kurulu üyesi …’a anlattığını, …’ın konuyu yönetim kurulu üyesi olan iki kişiye götürmesi konusunda kendisini teşvik etmesi üzerine … ile giderek bu konuyu o kişilere beyan ettiği anlaşıldığını, dosyada bulunan Psikolog …’in 28.01.2013 tarihli raporunda davacının 07.07.2012 günü kaygı problemleri sebebiyle kendisine başvurduğunun, bu kaygılarından birinin işini kaybetmek korkusu olduğunun, işyerinin üstlerinden birinin kendisine sürekli olarak işten çıkarılma riski olduğunun söylediğinin, bu riski ortadan kaldırmak için kendisi ile yakınlık kurmak teklif ettiğinin, bütün bunların davacıda ciddi bir kaygı kaynağı haline geldiğinin, sonradan davacıdan işten çıkarılma aşamalarını anlattığının, psikoterapinin devam ettiğinin yazılı olduğu anlaşılmıştır…” denilerek davanın kabulüne ve … nin işe iadesine karar verildiğini, kararın … tarafından temyiz edildiğini, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2014/10054 E., 2014/27251 K. Sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiğini, verilen bu işe iade kararına müvekkili …’ın uymaması üzerine İstanbul 35. İş Mahkemesinde 2016/228 E. sayılı dosyasındaki dava açıldığını, davacı …’un eylemleri nedeniyle müvekkili …’ın mahkeme kararıyla tazminata mahkum edildiğini, söz konusu dava dosyalarının da mahkemece incelenmesini, ayrıca davacı … hakkında … ve/veya mensupları tarafından yapılan şikayetler üzerine; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2022/69917 sayılı dosyasında soruşturma açıldığını, davacı … hakkında … Haysiyet Kurulunun birçok defa disiplin cezası uygulanmasına karar verildiğini, … tarafından bu kararların iptali için mahkemelere dava açıldığını, açılan davaların; İstanbul 3. FSHHM 2021/532 E. , İstanbul 3. FSHHM 2022/77 E. ve İstanbul 3. FSHHM 2022/104 E. sayılı dosyası ile yargılamaların devam ettiğini, bu dava ve soruşturma dosyalarının da mahkemece incelenmesini, izah ettikleri nedenlerle ve Mahkemece re’sen dikkate alınacak diğer sair hususlar ile birlikte, davacının haksız ve hukuksuz tedbir talebinin reddine, hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince 17.04.2023 tarihli ara karar ile; “Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve bütün dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; İhtiyati tedbir talebi yargılamayı gerektirdiğinden, İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN REDDİNE” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; … Haysiyet Kurulunun verdiği dava konusu üyelikten çıkarma kararının müvekkilin yaptığı bir facebook paylaşımının nefrete dayalı ayrımcılık yarattığı iddiasından ibaret olduğunu, …’ın dosyaya sunmuş olduğu cevap dilekçesinde müvekkil hakkındaki bazı dava dosyalarına ve iddialara yer verildiğini, mahkemenin ise, bu delillerin toplanması ve yargılama yapılması gerektiğinden bahisle ihtiyati tedbir taleplerini reddettiğini, cevap dilekçesindeki iddia ve delillerin bu dava veya dava konusu Haysiyet Kurulu kararı ile ilgisi bulunmadığını, … Üye Disiplin Yönergesi’nde yer alan ayrımcılık fiilinin, bu paylaşımda sübut bulmasının kötü niyetli ve keyfi bir iddianın tezahürü olduğunu, paylaşımın nefrete dayalı ayrımcılık içermediğini, haysiyet kurullarının meslek birliklerinin kişilik zabıtası olarak hareket edemeyeceklerini, müvekkilin nasıl bir insan, yönetici ya da işveren olduğunun bu davanın meselesi olmadığını, sunulan delillerin asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilin kötü niyetli bir mevzuat değişikliği yoluyla derhal uygulamaya konulabilen bu üyelikten çıkarma kararı nedeniyle 5846 sayılı FSEK hükümlerinden faydalanamadığını, ekonomik acze sürüklendiğini, telif geliri elde edemeyen veya eserlerinin kullanılmasına muvafakat veremeyen müvekkilin bütün gelir kaynaklarının Haysiyet Kurulu’nun bu kararı yoluyla kısıtlandığını, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; … haysiyet kurulunun davacının iddialarının aksine dosyadaki belgelere göre edindiği kanaat doğrultusunda üyelikten çıkarma kararı verdiğini, …’un başta … Yönetim Kurulu Başkanı … olmak üzere tüm Yönetim Kurulu’nun onur, şeref ve haysiyetini rencide edecek somut fiil ve olgu isnatlarında bulunduğunu, davacı tarafından kurum ve yönetim kurulu başkanına hakaret ve iftira içeren paylaşımların sürekli yapıldığını, davacının bu ve benzeri çok sayıda paylaşımı olduğunu, …’ın bağımsız bir meslek birliği olduğunu ve şahıslardan ayrı bir kurumsal kimliğe sahip olduğunu ve özel olarak kimseye kişisel husumet besleyemeyeceklerini, … Haysiyet Kurulu’nun titiz ve ayrıntılı bir inceleme yaparak davacı hakkında hukuka ve kurum yönetmelik ve işleyişine uygun olarak üyelikten çıkarma kararı verdiğini, davacı …’un kendi kişisel husumet ve hırsları nedeniyle tüm kurum yöneticilerini sürekli ve defalarca hedef aldığını, davacının kişisel husumetinin nedenlerini açıklayan pekçok gerekçe bulunduğunu, ilk derece mahkemesnin tedbir talebinin reddine dair kararının yerinde olduğunu beyan ederek davacının istinaf başvurusunun reddi ile ilk derece mahkemesi ara kararının onanmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. İhtiyati tedbir kararı, talep edildiği tarih itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilerek verilmesi gereken geçici hukuki koruma türüdür. Bu sebeple yasa koyucu, mutlak ispatı değil yaklaşık ispatın varlığını yeterli görmüştür. Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, “orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kurala uyulmaması sebebiyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik sebebiyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Eldeki davada; 6100 HMK’nın 389.maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelecek bir değişiklik, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebileceği, davacının ihtiyati tedbir talepleri yönünden dosyadaki deliller ve mevcut aşamada yaklaşık ispata kanaat getirilmediği yönündeki ilk derece Mahkemesi kararı ölçülülük ilkesi gereği ile yaklaşık ispata henüz kanaat getirilmemesi noktasında isabetli bulunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/04/2023 tarih ve 2023/41 E., sayılı ara kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.