Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/825 E. 2023/563 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/825 Esas
KARAR NO: 2023/563
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31.03.2023 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/809 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: İhtiyati Tedbir isteyen vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından müvekkili … aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icar takibi başlatıldığını, ödeme emrinin 03.12.2022 tarihinde müvekkili …’ye tebliğ edildiğini, müvekkili …’nin şahsen davalı şirket ile hiçbir ticareti ve sözleşme ilişkisi olmadığı halde müvekkili hakkında icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin yetkilisi olduğu … Sa. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalı şirket arasında sözleşme imzalandığını ve müvekkilinin söz konusu sözleşmede müşterek, müteselsil veya başka bir adla ilişkisi ve irtibatı bulunmadığını, söz konusu şirketin müvekkilinin yetkilisi olduğu şirket olsa da müvekkili … ile şirketi hukuki sahada tamamen farklı kişiler olduğunu, dolayısıyla taahhüt ettikleri ve yükümlülük altına girdikleri konuların da farklı olacağını, müvekkilinin yetkilisi olduğu şirket ile davalı şirket arasında imzalanan sözleşmenin sona erdiğini, sözleşmenin sona ermesinden sonra her iki şirket arasında bir takım yazışmalar gerçekleştiğini, söz konusu senedin hukuki anlamda bedelsiz bir senet olduğunu, müvekkili …’nin şahsi hiçbir yükümlülüğünün olmadığını ve hiçbir borcu olmamasına rağmen hakkında icra takibi başlatılmasının haksız, kötü niyetli bir husus olduğu kadar suç teşkil eden bir eylem olduğunu, müvekkilinin hiçbir borcu olmadığından telafisi imkansız zararlar görmemesi için, teminat karşılığında veya teminatsız olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasının tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 28/12/2022 tarihli ara kararıyla; “Somut durumda, davacı vekili icra takibinden sonra açtığı menfi tespit davasında takibin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir karar verilmesini talep etmiş olmakla, dava dilekçesinde ileri sürülen iddia ve yasal düzenleme nazara alınarak İİK 72/3 maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden reddine, dava dilekçesinde ileri sürülen iddia ve yasal düzenleme nazara alınarak talebin İİK 72/3 maddesindeki koşullara uygun ve yerinde olması, davacı taraf hakkında davalı tarafça başlatılan icra takibinde toplam talep edilen miktar olan 100.000,00-₺’nin % 15’i olan 15.000,00-₺ teminat (nakit veya kesin süresiz banka teminat mektubu) yatırıldığında İİK 72/3. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesi gereğince dava sonuçlanıncaya kadar davacı borçlu tarafından icra dosyasına yatırılacak paranın davalı alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine” karar verilmiştir.Davalı vekili dilekçesinde özetle; Borçlu …’nin müvekkiline olan borcundan dolayı ilk derece mahkemesi tarafından ihtiyati haciz kararı verilmiş olup, söz konusu ihtiyati haciz kararıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası üzerinden asıl takibe geçilmiş ve 03.12.2022 tarihinde davacı …’ ye ödeme emri tebliğ edildiğini, müvekkil şirket ile davacılar arasında ticari ilişki mevcut olup, var olan sözleşme gereğince bugüne dek ödenmeyen ve senetle teminat altına alınmış toplam alacağımız 100.000,00 TL’nin alınmasının sağlanması adına borçlunun mallarını kaçırma/elden çıkarma ihtimali de mevcut olduğundan, bankalardaki hesaplarında mevcut paraların elden çıkarılmasının da son derece kolay olduğu göz önünde bulundurulduğunda, borçlunun taşınır ve taşınmaz malları, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları ile bankalardaki mevduatlarının ihtiyaten haczini istemek zorunluluğu doğduğunu, bu sebeple İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/809 Esas sayılı dosyadan ihtiyati haciz kararı alındığını, İşbu mahkeme kararı ile davacıların mal varlıklarına ihtiyati haciz konulduğunu, davacı tarafın ihtiyati haczin kaldırılması ve icra takibinin durdurulması yönündeki talepleri haksız ve hukuka aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesi isabetli gerekçelerle “somut durumda, davacı vekili icra takibinden sonra açtığı menfi tespit davasında takibin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir karar verilmesini talep etmiş olmakla, dava dilekçesinde ileri sürülen iddia ve yasal düzenleme nazara alınarak İİK 72/3 maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden reddine” karar vermiş olup, işbu karara karşı itirazlarının bulunmadığını, dava dilekçesinde ileri sürülen iddia ve yasal düzenleme nazara alınarak talebin İİK 72/3 maddesindeki koşullara uygun ve yerinde olması, davacı taraf hakkında davalı tarafça başlatılan icra takibinde toplam talep edilen miktar olan 100.000,00-₺’nin % 15’i olan 15.000,00-₺ teminat (nakit veya kesin süresiz banka teminat mektubu) yatırıldığında İİK 72/3. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesi gereğince dava sonuçlanıncaya kadar davacı borçlu tarafından icra dosyasına yatırılacak paranın davalı alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkin kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın, dava dilekçesinde sadece teminatsız veyahut mahkemenin belirleyeceği teminat miktarı karşılığında icra takibinin durdurulmasını talep ettiğini, davacı tarafın icra takibinin durdurulması dışında icra dosyasına ilişkin talebi mevcut olmadığını, mahkememiz, taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının yalnızca icra takibinin durdurulmasına ilişkin talebini değerlendirerek karar vermesi gerekirken davacının talebinde yer almayan başka bir konuda ihtiyati tedbir kararı vermesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle mahkemenin işbu kararının kaldırılarak davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 31/03/2023 tarihli ara kararıyla; “Somut olayda, davacı vekili icra takibinden sonra açtığı menfi tespit davasında İİK 72/3 gereği tedbir kararı verilmesini talep etmiş olmakla, yargılama sırasında Mahkememizin 28/12/2022 tarihli ihtiyati tedbire ilişkin ara kararı ile İhtiyati tedbir talebinin icra dosyasına yatırılacak paranın davalı alacaklıya ödenmemesi yönünden kısmen kabulü ile, borçlu tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına yatırılacak paranın, davalı olan alacaklıya ödenmemesine yönelik …nun 72/3 maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı verilmesi usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalının ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ve teminatın alınmasına yönelik talebin reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İ.İ.K. m. 257’de yer bulan ihtiyati haciz müessesinde “Alacaklı mahkemede borçlunun belli bir yerleşim yerinin bulunmadığı veya borçlunun taahhütlerden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya hazırlandığının veya borçlunun bizzat kendisinin kaçmaya hazırlandığına ilişkin emareler mevcut olduğunun alacaklı tarafından ispatı halinde borç muaccel olmuş bir borç olarak, borçlunun mallarına ihtiyati haciz konulabilecektir.” şeklinde düzenlendiğini, bu şartlara bakıldığında taraflar arasında muaccel hale gelmiş bir alacak söz konusu olduğunu ayrıca müvekkilinin zararının da söz konusu olduğunu, Müvekkili şirket ile davacılar arasında ticari ilişki mevcut olup, varolan sözleşme gereğince bugüne dek ödenmeyen ve senetle teminat altına alınmış toplam alacaklarının 100.000,00 TL’nin alınmasının sağlanması adına; borçlunun mallarını kaçırma/elden çıkarma ihtimali de mevcut olduğundan, bankalardaki hesaplarında mevcut paraların elden çıkarılmasının da son derece kolay olduğu göz önünde bulundurulduğunda, borçlunun taşınır ve taşınmaz malları, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları ile bankalardaki mevduatlarının ihtiyaten haczini istediklerini ve bu sebeple İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/809 Esas sayılı dosyadan ihtiyati haciz kararı alındığını, davacıların mal varlıklarına ihtiyati haciz konulduğunu, Davacı tarafın ihtiyati haczin kaldırılması ve icra takibinin durdurulması yönündeki taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın, dava dilekçesinde sadece teminatsız veyahut mahkemenin belirleyeceği teminat miktarı karşılığında icra takibinin durdurulmasını talep ettiğini, taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının yalnızca icra takibinin durdurulmasına ilişkin talebini değerlendirerek karar vermesi gerekirken davacının talebinde yer almayan başka bir konuda ihtiyati tedbir kararı vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, -Davacı tarafından İcra ve İflas Kanunu 266. madde kapsamında ihtiyati haczin kaldırılması talep edilmişse de, kaldırma talebinde bulunabilmesi için tüm dosya borcu tutarını (asıl alacak ve ferileri) dosyaya depo etmiş olması gerekmekteyken borçlu tarafından eksik bedel teminat olarak sunulduğunu, -Dava konusu senette davacı …’nin imzası olup bedel miktarının da taraflarına ödenmediğini, bedelsiz bir senedin ispatı için ise iddia eden kişinin bunu yazılı delille ispatlaması gerektiğini, davacı … kötü niyetli olup iddiaları gerçeği yansıtmadığını, Yerel Mahkemenin 31.03.2023 tarihli ara kararının bozularak, davalı vekilinin ihtiyati tedbire itirazının reddine kararının kaldırılarak, davacının ihtiyati tedbir talebinin külliyen reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davanın; davacının taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı iddiasında bulunarak senedin bedelsizliği sebebiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemi ile ihtiyati tedbir isteminde bulunduğu, davalının tedbir talebinin kaldırılmasını talep ettiği, uyuşmazlığını tedbir talebine itirazın reddine ilişkin olduğu tespit edilmiştir. 2004 Sayılı İİK’nın menfi tespit ve istirdat davaları başlıklı 72.maddesinde; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir. 2004 Sayılı İİK’nın 72. madde menfi tespit davalarında ihtiyati tedbir ile ilgili özel düzenleme olup davanın takipten önce veya sonra açılması, verilecek tedbirin şekli yönünden değişikliğe yol açmaktadır. 2004 Sayılı İİK’nın 72. maddenin 3. fıkrasında “….İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Maddenin düzenleniş biçimi nazara alındığında, düzenlemeyle borçluya alacaklının gecikmeden doğan zararlarını karşılamak üzere teminat yatırarak, icra veznesindeki paranın alacaklıya ödememesini isteme hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla bu durumda mahkemenin tedbir hususunda takdir hakkı bulunmamakta sadece teminat tutarını asgari oranda belirlemede takdir hakkı bulunmaktadır. Bu maddede yer alan düzenleme 6100 Sayılı HMK’nın 389 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir ile ilgili düzenlemeye benzeyen ancak kendine özgü özellikleri de olan ve borçluya tanınan bir hak olduğu, borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği anlaşılmıştır. Ancak davacı tarafın 72/3 maddesi gereği icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmesinin durdurulmasının talep edilmediği anlaşılmıştır. Ayrıca Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, “orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kurala uyulmaması sebebiyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. Dosya kapsamına göre; davacının tedbir talebi yönünden tarafların iddia ve savunmalarının yargılamayı gerektirmesi, dosyaya sunulu bilgi, belge ve delillerden yaklaşık ispata henüz kanaat getirilmemesi dikkate alınarak, İİK’nın 72. maddesi gereğince ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik karar verilmesi gerekirken ve davacının talebi içerisinde icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmesinin durdurulması talep edilmediğinden, İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca menfi tespit davasında takip başladıktan sonra ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, davacı tarafça teminat karşılığı ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi de istenilmediği için davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.Yukarıda açıklanan hususlar gereğince, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına ancak tespit edilen eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, 2- İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin tarih, 2022/809 E., 31.03.2023 tarihli ara kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davacının İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN reddine, 4- İstinaf talebi kabul edildiğinden talep eden tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5- İstinaf yargılaması için talep eden tarafından yapılan 179,90 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 69,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 248,90 TL’nin ileride haksız çıkan taraftan tahsil edilmesine, 6- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- 6100 Sayılı HMK’nın 302/5. maddesi uyarınca kararın tebliği ve harç tahsil işlemleri ile infazının yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/05/2023