Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/787 E. 2023/623 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/787
KARAR NO: 2023/623
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 30/03/2023
NUMARASI: 2022/204 E
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Mevcut Olmadığının Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İhtiyati tedbir talep eden dilekçesinde özetle; Müvekkilinin şahıs şirketi olarak uzun süredir hayvan yemi alanında çalıştığını, bu alanda yıllardır emek verdiğini ve projeler ortaya koyduğunu, bu projelerden birisini de sokak hayvanları için geliştirdiğini ve “…” markası ile piyasaya sürdüğünü, bu sistem ile sokak hayvanlarına yardımda bulunmak isteyenleri üye yaptığını ve müvekkilinin de bu sayede markasını kullanarak kazanç elde ettiğini, markanın bilinirliği ve pratikliği ile de müvekkiline ün kazandırdığını, bu sistem ile mamaları sokak hayvanlarına götürerek, hem sokak hayvanlarına yardımda bulunmakta, hem de markasal olarak gelişme kaydetmekte olduğunu, müvekkilinin bu kapsamda, yapmış olduğu faaliyetlerine müstenit olarak Türk Patent ve Marka kurumu nezdinde tescilli marka sahibi olduğunu, ülkemizde sokak hayvanlarını besleyen gönüllüler ve dernekler bulunduğunu ve genel anlamda bu faaliyetin “Besleme” olarak tanımlanmakta olduğunu, besleme yapan kişi ya da kurumların bu faaliyetlerini sosyal medya hesaplarından paylaştıklarını ve takipçilerinden de mama konusunda destek istediğini, gönüllü kişileri takip eden ama besleme yapamayan hayvanseverlerin de mama satın alarak beslemelere destek olduğunu, ancak bu sistemde hem alınacak mamanın tutarı, hem de mamanın gönderileceği kişinin ad-soyadı adres gibi kişisel verilerinin gerekli olmasının çoğu zaman büyük sıkıntı yarattığı için müvekkilinin … markası ile model geliştirmiş olduğunu, markanın en etkin mecrasının ise www…com adlı web sitesi olduğunu, müvekkilinin markasının ünlenmesi ile birlikte birçok farklı sitelerden … markasının kullanıldığını müşterilerinden duyduğunu, müşterilerinin bu ürünleri müvekkilinin ürünleri ile karıştırdıklarını, yapılan araştırmalarda söz konusu sistemin bir çok kişi ve tüzel kişiler nezdinde kullanıldığını tespit ettiklerini, davalı firmasına ait https://www…net/ ve https://www…com/ sitesinden yapılan satışlar; şahsın haber sitelerine düşen haberleri, form sitelerinde, sosyal medyada, haber sitelerinde yazılan yazılar incelendiğinde davalının müvekkiline ait “…” markasını kendi ürün ve pazarını genişletmek için kullandığını; ortalama bir tüketicinin de bu kullanımlar neticesinde davalının ürünlerini müvekkilinin markası ile karıştırdığını, davalının müvekkilinin faaliyet alanı ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, davalının korunmakta olan “…” markasının temel fonksiyonlarına, özellikle kaynak gösterme fonksiyonuna aykırılık oluşturacak nitelikte kullanıldığını, davalı tarafından birçok haber sitelerinde de müvekkilinin markasını zikrettiğini ve kendi markası gibi ifadelerde bulunduğunu, karşı tarafın faaliyet alanı da aynı olduğundan, ortalama bilgi seviyesine sahip tüketici tarafından karıştırıldığını, müvekkilin markasının şekil, görünüş, ses, genel izlenim sebebiyle ya aynı, ya da benzer olduğu için müvekkilinin tescilli markası olduğu zannı uyandırdığını, ayrıca davalının ürünlerini internet ortamında da sattığını belirterek, tüm bu nedenlerle; 6169 sayılı SMK’nun 159, 6102 sayılı TTK’nun 61 ve HMK’nun 389-406. maddeleri gereğince müvekkilinin haklarının acil ve hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından, ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle haksız rekabetin fevkalade artacağından ve çok ciddi bir zarar doğacağından, marka hakkına tecavüzün önlenmesi adına dava konusu ürünler ve bu ürünlerin satışa sunulduğu, tanıtımının yapıldığı, marka kullanılarak haberleştirildiği, PR (public relations) yapıldığı siteler hakkında teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek, dava sonuna kadar satışının durdurulmasına ve bu ürünlerin satışının yapıldığı, tanıtımının yapıldığı, marka ismi kullanılarak haberleştirildiği, PR (public relations) yapıldığı: https://www…com/…, https://www.instagram.com/…/ , https://www…com/…, https://www…net/ internet siteleri ve e-ticaret siteleri, haber siteleri hakkında Türkiye’den erişimin engellenmesine, alan adlı web sitesinin ve yukarıda linkleri verilen karşı tarafa ait internet sitelerin hosting hizmetlerinin ve erişiminin engellenmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince 02.11.2022 tarihli ara karar ile; ”…Davacıya ait marka tescil kaydı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile; davacının “…” markasının “hayvan mamaları” için tescilli olduğu, incelenen internet siteleri ve sosyal medya hesaplarında “…” markasının hayvan mamaları ürünleri için markasal olarak kullanıldığının tespit edildiği, bu şekilde marka kullanımına devam edilmesi halinde marka sahibi davacının zarara uğrama tehlikesinin mevcut olduğu, HMK’nun 390/son maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği, her ne kadar davacı tarafça internet sitelerine ve sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesine karar verilmesi talep edilmişse de, alan adlarında ve sosyal medya hesaplarının isimlerinde markanın kullanılmadığı, bu nedenle içeriklerindeki kullanımların kaldırılması için ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiği, teminatsız ihtiyati tedbir verilmesi koşullarının mevcut olmadığı, davalının ihtiyati tedbir kararı nedeniyle uğraması muhtemel zararının teminatı olarak bir miktar teminatın davacıdan alınması gerektiği kanaatine varılmakla, ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine…” şeklinde ara karar ile; İleride muhtemel zarar ve ziyanlara karşılık olmak üzere ihtiyati tedbir talep eden tarafça takdiren 50.000,00 TL ( Ellibin Türk Lirası) nakdi teminat yatırılması veya muteber bir bankaya ait kesin ve süresiz teminat mektubu ibraz edilmesi halinde, www…net; www…com/…; www…com/… www.instagram.com/… isimli internet sitelerinden ve sosyal medya hesaplarından “…” ibaresinin davalı tarafça kaldırması ve mahkememize bilgi verilmesi için kararın tebliğ tarihinden itibaren 1 haftalık kesin süre verilmesine yönelik olarak, tedbir talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. İhtiyati Tedbire İtiraz Edilmesi Üzerine İlk Derece Mahkemesince; İhtiyati tedbire itiraz edilmesi üzerine İlk Derece Mahkemesince yapılan duruşmalı inceleme sonucunda 30.03.2023 tarihli ara karar ile; ”…Mevcut dosya kapsamı ve bilirkişi raporu ile; davacının “…” markasının “hayvan mamaları” için tescilli olduğu, incelenen internet siteleri ve sosyal medya hesaplarında “…” markasının hayvan mamaları ürünleri için markasal olarak kullanıldığının tespit edildiği, bu şekilde marka kullanımına devam edilmesi halinde marka sahibi davacının zarara uğrama tehlikesinin mevcut olduğu, SMK’nun 159/1. Maddesi uyarınca davalının bu marka kullanımlarının kullanılmasının yasaklanması için tedbir kararı verilebileceği, davacının ihtiyati tedbir talep etmekte hukuki yararı bulunduğu, markanın davacı adına tescilli olduğunun ve davalı tarafça da kullanıldığının tespit edildiği, bu şekilde HMK’nun 390/son maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği, davacının markasının zayıf marka olup olmadığının ve sessiz kalmak yoluyla hak kaybına uğrayıp uğramadığının yargılama sonucunda belirlenebileceği, markanın kullanıldığı yerler dikkate alındığında, takdir edilen 50.000,00 TL teminatın yeterli olduğu anlaşılmakla, davalının itirazının reddine…” şeklinde gerekçeyle itirazın reddine karar verilmiştir.İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İhtiyati tedbir kararı verilmesinin şartları oluşmadığından, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılması gerektiğini, Davacının tescilli marka hakkına dayandığını, “…” ibaresi hakkında marka hakkı sahibi olduğunu iddia ettiğini, bu hususta HMK m.389/1’deki ilk şartın varlığından bahsetmenin mümkün olmadığını, öte yandan taraflar arasında davaya konu edilen uyuşmazlığın çözümüne kadar gecikme nedeniyle sakınca veya ciddi bir zararın doğacağıyla ilgili somut, likit ve objektif bir gerekçe sunulmadığını, salt tescilli marka sahibi olunmasına dayanıldığını, daha önce mahkemeden bu hususta davacının doğması muhtemel ciddi zararının ne olduğunun somutlaştırılmasının davacıdan istenmesi talep edilmiş ise de, bu konuda bir karar verilmediğini, dosyaya bir beyan da sunulmadığını, Tedbir talep eden davacının salt tescilli marka hakkı sahibi olmasının yaklaşık ispat kuralını sağladığını göstermediğini, ayrıca HMK m.389/1’deki şartların bulunduğunun ispatlanabilmesi gerektiğini, soyut iddialarla zarar gerçekleşeceğinden bahisle ihtiyati tedbir talep edilmesi ve ihtiyati tedbir kararı verilmesinin mümkün olmadığını, Dava konusu uyuşmazlığı çözecek yahut asıl dava sonucunu öne çekecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğini, ancak Mahkemece verilen ara kararın uyuşmazlığı sona erdirecek mahiyette olduğunu, Davacı her ne kadar mama kumbarası ibaresini tescil ettirmiş ise de bu ibarenin tanımlayıcı nitelikte ve ayırt ediciliği olmayan, marka tescil kriterlerini taşımayan, genel olarak kullanılagelmiş bir ibare olduğunu, ihtiyati tedbir kararı verilmesinin şartları oluşmadığından, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılması gerektiğini, Davacı tarafın mama kumbarası ibaresinin çok sayıda üçüncü kişi tarafından kullanılmakta olduğunu bildiğini ve bu durumu da dava dilekçesinde ikrar ettiğini, fakat davacının, bu kullanımlara uzun süre sessiz kalarak markadan doğan koruma hakkını kaybettiğini, bu sebeple salt tescilli marka hakkına dayanarak huzurdaki davada tecavüzün giderilmesi ve bu doğrultuda ihtiyati tedbir talep edilmesinin mümkün olmadığını, Mahkemece bu husus irdelenmeden ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hatalı olduğunu, İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için davacının 50.000,-TL teminat ödemesine karar verilmiş olup, teminat tutarının fahiş derece düşük tespit edildiğini, ihtiyati tedbir kararının uygulanmasıyla müvekkilinin … başvuru numaralı, 26.08.2020 başvuru tarihli, “…” ibareli tescilli markasını kullanması ve buna bağlı menfaatleri açıkça ihlal edildiğini, Mahkemece müvekkilinin tescilli markası ve kullanımı araştırılmadan müvekkilinin marka kullanımı ile sağladığı menfaat ve ihtiyati tedbir kararı ile uğrayacağı zarar dengesi gözetilmeden verilen teminat kararına karşı teminatın asgari 500.000,- TL olarak belirlenmesi yönündeki itirazın da herhangi bir araştırma yapılmaksızın gerekçesiz olarak reddedildiğini, Teminatın neye göre yeterli olduğu, yeterliliğin hangi objektif unsurlara göre belirlendiği, somut verilere göre tayin edilip edilmediği konusunda herhangi bir gerekçe belirtilmediğini, Davacı beyanlarının soyut nitelikte olduğunu, Müvekkili şirketin ortaklarının diğer şirketi olan … Tic. A.Ş. tarafından 31 ve 35. Sınıflarda yapılan “…” ibareli … başvuru numaralı, 26.08.2020 başvuru tarihli marka tescilli olup, müvekkili şirketin davaya konu edilen “…” ibaresini tescilli marka hakkına istinaden kullandığını, Davacının iddia ettiği gibi bir zarar tehlikesi var olsaydı dahi bu durumda ihtiyati tedbir kararı uygulanmak bir yana; davacı tarafın sadece dava ikamesi öncesinde veya sırasında yapacağı bir delil tespiti ile dahi dava sonunda elde etmeyi umduğu dava konusu talepleri hakkında var olan zararını tespit etmesi mümkün olabilecekken, dava sonunda elde edilecek sonuca, müvekkilinin zararına olacak şekilde, ihtiyati tedbir ile ulaşılmasının hem hukuka aykırı hem de müvekkilin ticari faaliyetini ve tescilli marka ile korunmakta olan hizmetlerinin itibari değeri açısından telafisi mümkün olmayacak zararlara sebebiyet verecek ağır bir sonuç olduğunu, bu sebeple de müvekkiline zarar vermekten öte, davacıya fiili ve hukuki bir menfaat sağlamayan, aksine bir hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki talep doğrultusunda verilen mahkemenin 02.11.2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılması gerektiğini beyan ermiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Talep, İlk Derece Mahkemesince verilen 30.03.2023 tarihli ”ihtiyati tedbire itirazın reddine” yönelik ara kararın istinaf yoluyla incelenemesi talebidir.6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik nedeniyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği, ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, düzenleme gereği, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğu, yukarıda içeriği açıklanan deliller dikkate alındığında, somut olayda; her ne kadar tedbire itirazı eden davalı vekilince, tescilli marka kullanımının söz konusu olduğu ileri sürülmüş ise de, dosyaya mübrez bilirkişi raporunda, davalı kullanımının tescil dışına çıkarak, tedbir talep eden davacı markasına yaklaştırıldığının tespit edildiği, tarafların aynı sektörde faaliyet gösteryor olması dikkate alındığında, mevcut delil durumuna göre, yaklaşık ispat açısından tedbir koşullarının gerçekleştiği, davacı markasının tanımlayıcı olup olmadığı, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğrayıp uğramadığı hususlarının yargılamayı gerektirdiği anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince tedbire itirazın reddine yönelik olarak verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış olmakla, davalı tarafça ileri sürülen istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30/03/2023 tarih ve 2022/204 E. Sayılı ara kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/05/2023