Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/726 E. 2023/503 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/726
KARAR NO: 2023/503
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 20/01/2023 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/75 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dilekçesinde özetle; 1866 yılında kurulmuş olduğunu, bitkisel ilaçlar üreterek, günümüzde 60’ın üzerinde ülkede ürünlerinin satışını gerçekleştirdiğini, ”…”…”…” markası ile Türkiye’de, sektörel … ilaç firması aracılığı ile satışlarını gerçekleştirdiğini, “…” ve “…” markalı ürünlerinin etken maddesinin … kök ekstresi olmakla, bağışıklık sistemini güçlendirmeye yönelik olduğunu, Türkiye’de dosyada belirtilen numaralar ile marka tescillerinin bulunduğunu, davalının “…” markasını TPMK nezdindeki tescil girişimlerinin reddedilmiş ise de, davalının DAVALI-MARKA ile takviye edici gıda ruhsatı aldığını ve internet üzerinde tanıtım ile satış faaliyetleri yürüttüğünü, bu yolla MARKA hakkına mütecaviz halde haksız fayda elde edip haksız rekabet oluşturduğunu beyan ve iddia ederek ihtiyati tedbir ve tespit talebiyle dava etmiştir. İlk derece mahkemesinin 09/11/2022 tarihli ara kararıyla; “Geçici hukuki korumalarda bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine, tüm delillerin incelenmesine yeterli bir zamanın olmaması gibi sebeplerle, yaklaşık ispat yeterli görülmüştür. Burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddiaının yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir. Zira kesin hukuki koruma zaten deliller toplanıp yargılama sonuçlandırıldıktan sonra haklılık durumuna göre sağlanacaktır. Dolayısıyla geçici hukuki korumanın önemi ve amacı verilecek bir tedbir kararı ile gerçekleştirilmiş olacaktır. Tüm dosya kapsamı yaklaşık ispat şartı dikkate alınarak; talebe konu tedbir yönünden yasal şartların oluştuğuna kanaat getirilmekle davacının tedbir talebinin kabulüne” karar verilmiştir. İhtiyati tedbir kararına itiraz eden Davalı … Limited Şirketi vekilinin itiraz ve cevap dilekçesinde özetle; İhtiyati tedbir talebinin yetkisiz Mahkemeden talep edildiğini, müvekkilinin adresinin Kocaeli’nde olduğunu, yetkili Mahkemelerin Kocaeli mahkemeleri olduğunu, davacı tarafın ihtiyati tedbire ilişkin taleplerinin yargılamayı gerektirdiğinden, bu hususlarda verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının kaldırılması gerektiğini, ihtiyati tedbir kararı için gerekli şartların oluşmadığını, ihtiyati tedbir kararını gerektirir bir aciliyetin mevcut olmadığını, ihtiyati tedbir için kanunda aranan yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediğini, müvekkilinin hukuka aykırı kullanımının söz konusu olmadığını, Marka ve Patent Kurumu tarafından yapılan benzerlik araştırması sonucu tescil kararı verildiğini, markanın tescil edilmemesinin sebebinin itiraz sonucu başka bir markayla benzer bulunması olmadığını, müvekkiline ait marka ve ürünün usule aykırı herhangi bir kullanımının mevcut olmadığını, marka isimlerinin benzer olduğunun söylenemeyeceğini, ürün ambalaj ve görsellerinin de birbirlerinden farklı olduğunu, ileri sürülen iddiaların yersiz olduğunu, bir benzerlik olduğunun varsayılması halinde müvekkilinin markası ve ürünlerinin çok daha önce olduğundan, iltibasa yol açan markaların davacı tarafa ait markalar olacağını, bilirkişi raporuna karşı itirazları incelenmeden ihtiyati tedbir kararı verildiğini, hükmedilen teminatın yetersiz olduğunu, ihtiyati tedbire karşı itirazların reddi halinde teminat tutarının artırılmasını gerektiğini, müvekkilinin sektörde bilinen, saygın ve köklü bir şirket olduğunu, yapılan ihtiyati tedbir işlemi nedeniyle müvekkilinin önemli ölçüde zarar gördüğünü, müvekkili şirketin haklı çıkması halinde meydana gelecek zararının tazmini için teminat tutarının artırılması gerektiğini beyan ederek itirazların kabulü ile müvekkili şirket aleyhine verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, hükmedilen 100.000 TL teminat tutarının artırılmasına ve tamamlatılması için davacı tarafa kesin süre verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesinin 20/01/2023 tarihli ara kararıyla; “Tüm dosya kapsamı, sunulan bilirkişi raporundaki bilirkişi tespitleri dikkate alındığında; Yaklaşık ispat şartının oluştuğundan bahisle verilen tedbir kararının yerinde olduğu, Davalı … Limited Şirketi vekilinin tedbir şartlarına yönelik itirazlarının dosya kapsamı itibarı ile yerinde olmadığına kanaat getirilmekle ihtiyati tedbir kararına itiraz eden Davalı … Ticaret Limited Şirketi vekilinin ihtiyati tedbirin kaldırılmasına yönelik itirazlarının reddi yönünde karar verilmiş olup aşağıdaki şekilde tedbire itirazın reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacının, ihtiyati tedbir talebini yetkisiz mahkemeden talep ettiğini, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 156. maddesi kapsamında, davacının ikametgahı olan mahkeme yetkili iken; talepte bulunulan Mahkeme’nin ne davacının, ne de müvekkili şirketin adresinin olduğu yerdeki Mahkeme olduğunu, davacı tarafça yetkili vekilin adresinin Kabataş/Setüstü İstanbul olduğuna dair ekran görüntüsü sunulmuş ise de, dava konusu … markasına ilişkin davanın ikame edildiği tarihteki ve Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarında yer alan yetkili vekilin, “…” olup adresinin İstanbul olmadığını, müvekkilinin adresi Kocaeli’nde olup, yetkili mahkemelerin Kocaeli mahkemeleri olduğundan yetkisiz mahkemece ihtiyati tedbir kararı verildiğini, -Taraflarınca henüz cevap dilekçesi dahi sunulmadan, savunma ve delilleri dikkate alınmadan, davanın esasını çözümler şekilde ihtiyati tedbir kararı verildiğini, -6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159. Maddesi uyarınca somut uyuşmazlığa ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için dava konusu ürünlerin, mülkiyet haklarını ihlal eder nitelikte kullanımının gerçekleşiyor olması veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yürütülüyor olması gerektiğini, somut uyuşmazlıkta ise müvekkili şirketin “… (…)…” markasına ilişkin tescil başvurusunun benzerlik araştırması yapıldıktan sonra Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde uygun görülerek, başvurunun tescil edilmesine 15.09.2020 tarihinde karar verildiğini, her ne kadar başvuru işlemden kaldırılmış olduğundan tescil edilememiş olsa da markanın tescil edilmemesinin sebebinin itiraz sonucu başka bir markayla benzer bulunması olmadığını, markanın kullanıldığı, söz konusu ürünle ilgili olarak müvekkili şirketin yaptığı ruhsat başvurusu sonucunda ise Ankara Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün 13.04.2020 tarihli yazısı ile söz konusu ürünün onayı uygun görülerek, onaylandığını, söz konusu muhafaza işlemi sırasında tespit edilen ürünlerin büyük bir kısmının satışa hazır bulunmadığını, satışa hazır halde bulunan ürünlerin tüketim tarihlerinin ise iş bu davanın ikame edilmesinden çok daha önce sona erdiğini, dosyadan alınan bilirkişi raporunda davacının iddiasının aksine, bu adreste dava konusuna dair herhangi bir içerik bulunmadığının tespit edildiğini, müvekkiline ait marka/ürünün usule aykırı herhangi bir kullanımı mevcut olmadığı gibi hali hazırda dava konusu ürünlerin üretim ve satışının müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilmediğini, -6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun öngördüğü koşulların oluşmadığını, ihtiyati tedbir kararının neden acilen verilmesi gerektiğinin de açıklanamadığını, bir an için benzerlik olduğu varsayılsa bile, müvekkilinin “… (…) …” markasına ilişkin tescil başvurusunun 03.04.2020 tarihli iken; davacının dava konusu ettiği …, … ve … markalarının tescil tarihlerinin müvekkili başvurusundan ve müvekkilinin ilgili ürününün ruhsat tarihinden çok daha sonra olduğunu, bir benzerlik olduğunun varsayılması halinde müvekkilinin markası/ürünü çok daha önce olduğundan, iltibasa yol açan davacı tarafa ait markalar olacağından müvekkili şirketin telafisi imkansız bir zarar ile karşı karşıya kalacağının aşikar olduğunu, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediğini -Teminatın yetersiz olduğunu, hakkaniyet gereği teminat tutarının artırılması gerektiğini, ihtiyati tedbir itirazlarının kabulü ile müvekkil şirket aleyhine verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına aksi halde hükmedilen teminat tutarının arttırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından atanan bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan bilirkişi heyeti raporu ile davalı eylemlerinin Müvekkilin marka haklarını ihlal ettiği ile müvekkil aleyhine haksız rekabet yarattığı bu kadar açık şekilde tespit edilmiş olması karşısında her ne kadar herhangi bir teminat bedeline dahi gerek olmaksızın ihtiyati tedbir taleplerinin kabul edilebilecek iken Sayın Mahkeme 09.11.2022 tarihli kararı ile ihtiyati tedbir taleplerinin 100.000,00 TL gibi oldukça yüksek bir teminat ödenmesi şartıyla kabulüne karar verildiğini, tedbir kararı sonrası davalı adresine (davalının fabrikasına) gidildiğini ve tedbir kararı uyarınca toplam 9.268 adet “…” ibareli ürüne tedbiren el konulduğunu, bu ürünlerin yaklaşık 4.000 adeti dolu ve satışa hazır … isimli … içeren takviye edici 20 ml’lik damla’lar olduğunu, kalanların da yine bu damlalara ait üzerinde marka bulunan şişe, etiket ve kutular olduğunu, İhtiyati tedbir kararı kapsamında tespit edilen … isimli ürünlerin ticari olarak satışa hazır ve satılmak üzere Davalı tarafından fabrikasında, diğer ürünlerin yanında tutulan ürünler olduğunu, dayanak markaların vekilinin … A.Ş. olduğunu ve söz konusu vekil firmanın “… Sok. … No:… Kabataş/Setüstü” adresinde mukim olması nedeniyle SMK’nin yetkiye ilişkin 156. maddesi uyarınca İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, tedbir kararı için 6100 HMK kapsamında aranan “yaklaşık ispat” koşulunun fazlasıyla yerine geldiğini Davalı itirazlarının ve Davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve ref’i taleplerine ilişkindir.Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ise ihtiyati tedbir kararına yöneliktir. Mahkemece konu ile ilgili olarak bilirkişi incelemesi yaptırılarak raporlar alındığı görülmüştür.10/01/2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi Gazete yayınlanıp aynı gün yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “İhtiyati tedbir talebi ve ihtiyati tedbirin niteliği” başlıklı 159. maddesinde;”(1) Bu Kanun uyarınca; dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.(2) İhtiyati tedbirler özellikle aşağıda belirtilen tedbirleri kapsamalıdır:a) Davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması.b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde elkonulması ve bunların saklanması.c) Herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi.(3)İhtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.6100 sayılı HMK.’nın “ihtiyati tedbirin şartları”na ilişkin 389-(2). maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” düzenlemesi bulunmaktadır.6100 Sayılı HMK.’nun 390-(3) maddesinde; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek” zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.Geçici hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsüdür. HMK.’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde, geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada, normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Oysa 6100 sayılı HMK.’nun 390-(3) maddesine göre, ihtiyati tedbire karar verebilmek için yaklaşık ispat gerekli ve yeterli görülmüştür. 6769 sayılı SHK.’nun 159-(1) maddesine göre ise; 6100 sayılı HMK.’nun 390-(3) maddesinde belirtilen yaklaşık ispatın ötesinde tam ispata yakın bir ispat aranması gerektiği anlaşılmaktadır. Başka bir söyleyişle; bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, daha ağır sonuçlar doğuran 6769 sayılı SHK.’nun 159. maddesindeki tedbirlere karar vermenin daha ağır koşullara tabi tutulduğu anlaşılmaktadır. Bu ilkelere göre eldeki talep incelendiğinde; davacı tarafa ait markaya konu ürünler ili ihtilafa konu “…” ürünlerinin aynı hizmet sınıfına ait olması, söz konu ürünlerin kullanım amacı ve görsellerinin şekli, ürünlerin kullanıcısı olanların özellikleri ve her iki ürüne ait dava dosyasına yansıyan bilgi ve belgeler karşısında, 6769 sayılı SHK.’nun 159-(1) maddesinde tanımlanan manada ispat koşulunun gerçekleştiği ve bu nedenle talebe konu ihtiyati tedbir şartlarının oluştuğu kanaatine varılmakla, talebin kabulüne dair ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.Davalı taraf, yetki itirazında bulunmuş ise de, davacının kayıtlarına göre … Sok. … No:… Kabataş/Setüstü adresinin bulunması nedeniyle yetki yönünden istinaf talebinin reddinin gerektiği, tedbirin acele işlerden olması nedeniyle cevap dilekçesi sunulmadan da verilebileceği anlaşılmakla tüm istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Somut davada, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, dosya kapsamına göre; talep edenin tedbir talebi yönünden dosyaya sunulu bilgi, belge ve delillerden yaklaşık ispata kanaat getirilmesi isabetli bulunmuş, teminatın dosya kapsamına göre yeterli olduğu belirlenmiş olup davalının ihtiyati tedbir talebinin kabulüne yönelik karara itirazlarının reddine dair mahkemece verilen kararda usule aykırılık bulunmamaktadır. Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.’nun 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalı istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 20/01/2023 tarih ve 2022/75 E. sayılı ara kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/05/2023