Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/576 E. 2023/389 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/576
KARAR NO: 2023/389
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/01/2023
NUMARASI: 2022/879 E. – 2023/97 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilleri … ve … Tic. A.Ş. ile davalı … arasında herhangi bir hukuki ilişki olmadığını, müvekkilleri ile davalı arasında alacak / borç ilişkisinin bulunmadığını, davalı yanca müvekkilleri hakkında İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında takibe konan 1.000.000 USD bedelli senedin sahte olduğunu, şirket kayıtlarına göre böyle bir borcun bulunmadığını, davalı ile beraberindeki şahıslarca müvekkili şirketin adresine gelerek ve tehditler savurarak mafya vari bir uslupla tehdit edildiğini, müvekkilinin ölümle tehdit edildiğini, borç kağıdı düzenlemesinin istendiğini, tehdit sonucunda A4 kağıda 01/10/2014 tarihinde …’dan nakit olarak 1.000.000 USD alındığının yazıldığını ve zorla bu evrakın aşağısına şirket kaşesinin yine … tarafından basıldığını, hem şirket kaşesinin üzeri hem de …’nın ismi üzerine kefil sıfatıyla zorla yazdırıldığını, hem şirket kaşesi üzerine hem de kefil … yazdıran yerlerin altları yine zorla ve tehditle müvekkili …’ya imzalattırıldığını, bononun devamında yer alan “iş bu emre muharrer senedimin mukabilinde …’a bir milyon USD ödeyeceğim ve 03/07/2015 tarihinde ödemeyi kabul ederim” şeklinde cümlenin müvekkilinin el ürünü olmadığını beyanla; Müvekkili şirketin ve …’nın davalıya müstenidi senet nedeniyle İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine, senedin ve takibin iptaline, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Tarafların uzun yıllardır Kapalı Çarşı’da esnaf olduklarını, davacı borçluların müvekkilinden borç istediklerini, müvekkilinin de davacılara bir milyon USD borç verdiğini, borca karşılık müvekkilinin davacı …’dan senet istediğini, davacı tarafından müvekkiline senedin verildiğini, ancak ödeme gününde borcun ödenmediğini, bunun üzerine İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1078 D.İş sayılı dosyasında ihtiyati haciz kararı alındığını, akabinde alınan kararın İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, davacının takip konusu senedin düzenleme yeri bulunmadığından yasal şekil şartlarını taşımadığı iddialarının gerçek olmadığını, senedin kambiyo vasfını taşıdığını, senedin zorla imzalattırılmadığını, davacının takip konusu senede sonradan eklemeler yapıldığı yönündeki iddiasının ispata hazi olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı taraftan tahsilini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 24/12/2018 Tarih, 2015/769 Esas ve 2018/1398 Karar sayılı kararı ile, “Davacı … nın diğer davacı … Tic. A.ş nin ortağı ve yetkilisi olduğu, davalı alacaklı … ile arasında para alışverişi nedeniyle ticari ilişki bulunduğu, bu ilişkinin davacı … tarafından İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/146 Esas sayılı dava dosyasında ortaklık olarak açıklandığı, Tarafların arasındaki bu ilişki nedeniyle icra takibine konu senedin düzenlendiği, davacı …’nın senet altındaki imzaların sahteliği konusunda iddiası olmadığı gibi imzaların kendisine ait olduğunu mahkememiz dosyasında ve ceza dosyasında kabul ettiği, bunun bilirkişi … nın 07/11/2016 tarihli raporu ile de teyit edildiği, Davacının davalı … dan ortaklık nedeniyle para aldığını fakat ödeme iddiasında bulunduğu, bunu ispat edecek belgenin olmadığını ceza mahkemesi dosyasında açıkladığı, mahkememiz dosyasına da senede konu ( ceza dosyasında aldığını kabul ettiği) parayı ödediğini gösterir belge sunulmadığı, bu hususun incelenen şirket ticari defterlerinden de tespit edilmediği sabittir. Bu nedenlerle davacının borçlu olmadığının tespit isteminin ispatlanamadığı anlaşılmış, davanın reddine,” dair verilen karar verilmiştir. Dairemizin 10/11/2022 tarih 2020/1350 esas 2022/1558 karar sayılı ilamında; “Tüm açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde, re’sen yapılan incelemeye göre davalı hakkında sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından görülen ceza davasında her ne kadar beraat kararı verilmiş ise de, dosyadaki verilere göre henüz kararın kesinleşmediği, aynı evrak sebebiyle yürütülen ceza davasının sonucunun, eldeki davanın sonucunu doğrudan etkileyeceği, ceza mahkemesindeki bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılmasının olanaklı bulunmadığı, buna göre, ceza davasının sonucunun beklenmesi, ceza davasında tespit edilen maddi olgular çerçevesinde varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmiş olması sebebiyle bekletici mesele yönünden kararın kaldırılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca davacı vekili tarafından tanık dilekçesinin süresinde olup olmadığı değerlendirildikten sonra gerekli görülür ise tanıklarının da dinlenilmesi ve ceza dava dosyası ile birlikte değerlendirme yapılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına” gerekçesi ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince Dairemizin kaldırma kararından sonra yapılan yargılama sonucunda; “Somut olayda; İstanbul 6.Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/146 Esas-2019/370 Karar sayılı dosyası getirtilmiş, dosyada 08/11/2019 tarihinde davalı/Sanık … hakkında TCK 204/2 md gereğince resmi evrakta sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet kararının 24/03/2020 tarihinde, TCK 148/2 md gereğince nitelikli yağma suçundan verilen beraat kararının 27/04/2022 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Mahkememiz dosyasındaki davaya konu “02/07/2015 keşide tarihli 03/07/2015 vadeli 1.000.000 USD bedelli, borçlusu … AŞ, kefili … olan bono ” nun sahteliği sahte olduğuna dair maddi olayın varlığı İstanbul 6.Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/146 Esas-2019/370 Kararı ile kesinleşmiştir.Mahkememiz bu kesinleşmiş kabul ile bağlıdır. Bononun sahteliği ceza mahkemesi kararı ile sabit olmakla; davacıların sahte bono nedeniyle borçlu olmadıklarının tespiti isteminin de kabul edilmesi gerekmiştir.davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava konusu senedin davacıdan cebir ve tehdit ile alındığına dair müvekkili hakkındaki Beraat kararının, katılan tarafından 18.04.2022 tarihli Temyiz istemleri sebebiyle kesinleşmediğini ve dosyanın Yargıtay İlgili Ceza dairesine gönderildiğini, bu durumun ceza dosyasının Uyap sistem üzerindeki kaydından tespit edilebileceğini, kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini, davacının İstanbul 6.Ağır Ceza Mahkemesindeki beyanlarında 2004 yılında müvekkilden 2 Milyon TL aldığını, (adi) ortaklık ilişkisi kurulduğunu, birlikte ticaret yaptıklarını, kar ettiklerini, kar paylarını müvekkiline verdiğini, zarar da etmiş olabileceklerini, borcunun 135.000 TL olduğunu, senedin kendisinden cebir ve tehditle alındığını iddia ettiğini ancak şikayetçi olduğu kimselerin kendisine hangi unsurları ile cebir ve tehdit uyguladığını ortaya koyamaması ve tevilli ikrarı sebebiyle müvekkili hakkında beraat kararı verildiğini, davacının huzurdaki menfi tespit davasında sadece senedin kambiyo vasfını haiz olmadığı iddiasına dayanmadığını ayrıca senedin kendisinden cebir ve tehdit kullanılarak zorla alındığını ve temel ilişki olmadığını iddia ederek adi ortaklık ilişkisi sebebiyle de müvekkile borçlu olmadığını iddia ettiğini, T.C. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08/11/2019 tarihli, 2017/146 Esas, 2019/370 karar no.lu kararının ilgili senedin cebir ve tehdit ile alındığına ilişkin verilen (nitelikli yağma suçundan) beraat kararının ise Yargıtay incelemesinde olup, kesinleşmesinin beklenilmesi gerektiğini, müvekkilinin temel ilişki sebebiyle davacıdan alacaklı olduğunun T.C. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08/11/2019 tarihli, 2017/146 Esas, 2019/370 karar no.lu ilamında yazılı olan davacının, davacının tanıklarının ve özellikle davacının kayın babası …’in beyanları ile sabit olduğunu, müvekkilinin davacıdan temel ilişki sebebiyle alacaklı olduğu gözetilmeden, Davacının bu yönden de borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava ettiğinden, sadece dava konusu bono hakkında karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, müvekkilinin döviz bürosu şeklinde işletilen şirkete adi ortaklık şeklinde ortak olduğunu ve davacılardan bu sebeple alacaklı olduğu nazara alınarak müvekkil aleyhine olarak %20 Kötü niyet tazminatına hükmedilmiş olmasının da isabetsiz olduğunu, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;Davaya konu olan 02.07.2015 düzenleme tarihli – 03.07.2015 vade tarihli -1 Milyon USD Bedelli senet-bononun sahte olduğunu, Davalı …’ın, 01.07.2015 tarihinde davacı …’nın ofisine gelerek bir alacağı olduğunu iddia ettiğini, davacıyı tehdit ettiğini, davacının korku ve baskı altında kalması sonucunda boş bir kağıda bir şeyler yazıp imzaladığını, ancak davalının bu senet üzerinde daha sonra eklemeler ve oynamalar yaptığını, dava konusu senet üzerinde yer alan yazıların bir kısmının müvekkiline ait olmadığını üzerinde oynamalar yapıldığını, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/146 Esas sayılı dosyasında davalının resmi evrakta sahtecilik suçu işlediğinin tespit edilerek davalıya ceza verildiğini, verilen cezanın kesinleştiğini, davalının davacıya korku ve baskıyla senet hazırlatmaya çalıştığını ancak bu senet eksik kaldığı için ve icra takibine dayanak olamayacağı için eksik kalan kısımlarını kendisinin tamamlamaya çalıştığını, davalı hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet kararı verilmiş olup bu kararın kesinleştiğini, davalı tarafın davaya konu olan senedin dayandığı hukuki ilişki ispatla yükümlü olmasına rağmen bu iddiasını ispat edemediğini, sahteliği ispatlanmış bu senede dayanarak icra takibi başlatmanın hukuka aykırı olduğunu, verilen kararın hukuka uygun olduğunu beyan etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, sahtecilik iddiasına dayalı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davalı taraf, davacının temel ilişki nedeniyle borçlu olduğunu ve davacının temel ilişkiye dayalı talebinin değerlendirilmediği iddiası ile istinaf isteminde bulunmuş ise de, Davacı tarafın talebi incelendiğinde davacının talebinin, müvekkili şirketin ve …’nın davalıya müstenidi senet nedeniyle İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespiti, senedin ve takibin iptali istemlerine ilişkin olup, temel ilişki nedeniyle bir talebinin bulunmadığı, Mahkemece yapılan yargılamada talepten daha fazlaya hükmedilemeyeceği, temel ilişkinin bu davanın konusu olmaması nedeniyle, Mahkemece değerlendirilmesinde de aykırılık bulunmadığı, bu yöndeki istinaf isteminin reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Davalı vekili Ceza Mahkemesindeki cebir ve tehdit suçuna ilişkin yargılamanın beklenilmesine gerektiğini beyan etmiş ise de, senedin sahteliği iddiasına da dayanılmış olmakla ve senedin sahteliğine dair verilen karar kesinleşmiş olmakla ve resmi evrakta sahtecilik suçunun dava konusu bonoya ilişkin işlendiği sabit olduğundan, cebir ve tehdit suçuna ilişkin kararın beklenilmesi gerekmemektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlayacağından, ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı yada yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Hukuk Genel Kurulunun 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 E., 1989/472 K.; 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K.; 09.04.2014 tarihli ve 2013/4-1008 E., 2014/490 K. sayılı kararları). Somut olay incelendiğinde, davalının resmi evrakta sahtecilik suçu işlendiği, yapılan sahteciliğin dava konusu senedi senet vasfından çıkardığı sabit olduğundan davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına ve özellikle takibe konu edilen senedin sahteliğinin ceza mahkemesi kararı ile kesinleşmiş olmasına göre ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/01/2023 tarih ve 2022/879 E., 2023/97 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 188.603,91 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 47.150,97 TL harcın mahsubu ile bakiye 141,452,94 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 13/04/2023