Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/454 E. 2023/304 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/454
KARAR NO: 2023/304
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 13/01/2023
NUMARASI: 2022/298 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının markasının müvekkiline ait marka ile doğrudan iltibas oluşturması sebebiyle tecavüzün tespitini ve önlenmesini, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini, mümkün değil ise markadan “…” ibaresinin çıkarılmasını, ibarenin her türlü araç ve gereçten imhasını ve öncesinde müvekkilinin daha fazla mağduriyet yaşamaması adına ihtiyati tedbire hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait “… ” markasının davacıya ait “…” markası ile benzer ile benzer olduğu yönündeki iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, konseptlerinin tamamen farklı olduğunu, markaların anlamsal bakımdan da farklı olduğunu, benzerlik bulunmadığını, müvekkiline ait işletme ile davacı işletmesinin fiziki satış yanında online satış yapıyor olmasının marka hakkına tecavüzün bulunduğuna gerekçe gösterilmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi 13.01.2023 tarihli ara karar ile (istinafa konu) “… Mahkememizin 02/01/2023 tarihli Tensip Tutanağı 15 nolu ara kararında “İhtiyati tedbir talebinin rapor geldikten sonra değerlendirilmesine” dair karar verilmesi üzerine; Dosya ele alındı. İncelendi. … Mahkememizce marka uzmanı bilirkişi …’a aleyhine tedbir istenilene ait iş yerinde inceleme yetkisi verilerek rapor istenilmiş, bilirkişi dosyaya sunduğu 12/01/2023 tarihli raporunda; … Dosya kapsamında iddia, delil, davalı adresinde yapılan incelemeler ve TÜRKPATENT nezdinde yapılan incelemeler neticesinde: davacı … GIDA SAN, VETİC, A.Ş. firmasına ait … tescil numaralı “…” ibareli markanın 25 / 29 / 30 / 32 / 33 /35 / 40. sınıflarda tescilli olduğu,koruma süresinin devam ettiğine, davacı … GIDA SAN. VE TİC. A.Ş. firmasının tek yetkilisi ve sahibi … adına kayıtlı … tescil numaralı ibareli “…” markasının 43. sınıf kapsamında tescilli olduğu, koruma süresinin devam ettiği, davalıya ait … tescil numaralı “…” ibareli markanın 35 ve 43. sınıflar kapsamında tescilli olduğu, koruma süresinin devam ettiği, davalıya ait “… Mahallesi, … Caddesi, … Sokak No: … Maltepe/İstanbul” adresindeki işyeri unvanının … İNŞAAT SAN. VE TİC, LTD. ŞTİ. olduğu, Küçükyalı Vergi Dairesine … Vergi Kimlik numarasıyla bağlı mükellef olduğu, dava konusu adresteki işyerinde yapılan incelemelerde işyerinin: ön cephe tabelasında, banko tabelasında, şeker ambalajlarında, hazır servis ambalajlarında, menülerinde, personel kıyafetlerinde, sipariş ekranı ve sipariş fişlerinde “…” şeklinde markasal kullanım bulunduğu, duvar menüsünde, karton ve porselen bardaklarında, peçetelerinde “…” şeklinde markasal kullanım bulunduğu, yapılan incelemeler sonucunda; davacı ve davalı marka kullanımlarının benzer olduğu, aynı sektörde faaliyet gösterdikleri, davalı faaliyetlerinin, davacının … tescil numaralı “…” ibareli markasının 35. sınıfı kapsamında olduğu, bu kapsamda karıştırılma ihtimal olduğu, nihai hizmet alıcıları nezdinde gerek hizmetlerin gerekse de müteşebbisinin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırabileceği, hizmet alıcılarının sonraki markayı, önceki markanın yeni bir varyasyonu veya önceki markanın yenilenmiş bir hali olarak algılayacağı ve hizmetlerin aynı işletmeden verildiği yönünde çağrışım yapabileceği veya hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanabilecekleri, bunun da karıştırılma ihtimali yaratacağı, bu nedenle davalı tarafından gerçekleştirilen marka kullanımlarının (35. Sınıf kapsamında) davacı taraf markası ile iltibas oluşturacağına, davada taraf olmayan, davacı firma yetkilisi adına … tescil numaralı “…” ibareli marka ile ilgili değerlendirme göz önüne alınacak olursa; davacı firma yetkilisi adına kayıtlı marka ve davalı marka kullanımlarının benzer olduğu, aynı sektörde faaliyet gösterdikleri, davalı faaliyetlerinin, davacı firma yetkilisi ve sahibine ait … tescil numarasıyla kayıtlı “…” ibareli markasının 43. sınıfı kapsamında olduğu, bu kapsamda karıştırılma ihtimali olduğu, nihai hizmet alıcıları nezdinde gerek hizmetlerin, gerekse de müteşebbisinin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırabileceği, hizmet alıcılarının sonraki markayı, önceki markanın yeni bir varyasyonu veya önceki markanın yenilenmiş bir hali olarak algılayacağı ve hizmetlerin aynı işletmeden verildiği yönünde çağrışım yapabileceği veya hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanabilecekleri, bunun da karıştırılma ihtimali yaratacağı, bu nedenle davalı tarafından gerçekleştirilen marka kullanımlarının (43. Sınıf kapsamında) davacı taraf markası ile iltibas oluşturacağına, ancak davada taraf olmayan, davacı firma yetkilisi adıma … tescil numarasıyla kayıtlı “…” ibareli marka hususundaki nihai yorum ve takdirin Mahkemeye ait olduğuna dair görüş bildirmiştir. … Alınan bilirkişi raporu, davacı ve davalıya ait marka tescil kayıtları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirket adına tescilli … tescil numaralı “…” markasının 25, 29, 30, 32, 33 ve 35. sınıflarda tescilli olduğu, davalı adına tescilli … tescil numaralı “…” markasının da 35 ve 43. sınıflarda tescilli olduğu, her ne kadar dava dışı … adına 43. sınıfta tescilli … tescil numaralı “…” markası mevcutsa da, davacı şirketin bu markayla ilgili hakları lisans yoluyla veya başkaca bir şekilde kullanma hakkına sahip olduğuna dair dosyada bir delilin bu aşamada bulunmadığı, davalının iş yerinde yapılan inceleme sonucunda 43. sınıf kapsamında kalan “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” için faaliyette bulunduğunun anlaşıldığı, davacının markasının 43. sınıfta tescilli olmadığı, bilirkişi raporu ile davalının marka kullanımlarının 35. sınıf kapsamında kaldığına dair görüş bildirilmişse de, davalının markasının bu sınıfta da tescilli olduğu, markaların benzer olup olmadığının değerlendirilmesinde markanın bütün olarak dikkate alınması gerektiği, davalının markasında yer alan şekil unsuru, “…” ibaresi dışındaki kelime unsurları ile davacının markası ile iltibasa neden olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, her ne kadar bilirkişi tarafından markanın esas unsurunun “…” olduğu ve davacının “…” markası ile 35. sınıf açısından iltibasa neden olabileceği belirtilmişse de, davalının markasının da tescilli olması, davalının marka kullanımının hangi mal ve hizmetler in kapsamında kaldığı hususun yargılama sonucunda ve taraf delilleri toplandıktan sonra değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmakla …” gerekçesi ile davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrar ile; davalının marka kullanımının açık bir biçimde davacı müvekkilinin fikri mülkiyet hakkını ihlal etmesi sebebiyle somut olayda ihtiyati tedbirin tüm şartlarının gerçekleştiğini, mahkemenin hatalı ve hukuka aykırı olarak ihtiyati tedbirin reddine karar verdiğini beyanla kararın kaldırılması ile öncelikli olarak teminatsız, istinaf dairesi aksi kanaatte ise takdir edilecek cüz’i teminat mukabilinde ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini, dava sonuçlanıncaya dek davalı markasının ve işbu marka ibareli logo, yazı, reklam, afiş ve pano gibi sair her türlü malzemenin kullanımın önlenmesini ve durdurulmasını talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrar ile; kararın yerinde olduğunu, esasın tedbir ile çözümlenmemesi gerektiğini, ihtiyati tedbirin aleyhine tedbir kararı alınanın davayı kazanması halinde geriye alınabilecek nitelikte olması gerektiğini beyanla davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava ve ihtiyati tedbir talebi; Sınai Mülkiyet Kanunu hükümlerine göre tecavüz bulunduğu davacı iddiası ile; davacının uğrayacağı muhtemel zararın garanti altına alınmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesi, davalı tarafından kullanımına devam edildiği iddia edilen davacıya ait markayla aynı özellikleri taşıdığı iddia edilen marka ambleminin, logoların ve sair benzeri özellik ihtiva eden tüm unsurların ticari maksatla kullanımının önlenmesi, davalının 23.12.2020 başvuru tarihli, … no’lu “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi, mümkün değil ise anılı markadan ‘…’ ifadesinin çıkartılması, davacı adına tescilli “…” markasına ve iştigal alanlarına vaki tecavüz bulunduğu iddiası ile tecavüzün tespiti ve önlenmesi istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; ilk derece Mahkemesinin 13.01.2023 tarihli davacının ihtiyati tedbirin reddine dair kararının yerinde olup olmadığına dairdir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. Ayrıca tescilli markalar ve patentler bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.159’da özel bir düzenleme yer almakla 6769 Sayılı SMK 159/1 maddesi uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, sınai mülkiyet haklarına tecavüz edecek şekilde kullanımların olduğunu ispat etmek şartıyla ihtiyati tedbir verilmesini isteyebilir. İhtiyati tedbir kararı, talep edildiği tarih itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilerek verilmesi gereken geçici hukuki koruma türüdür. Bu sebeple yasa koyucu, mutlak ispatı değil yaklaşık ispatın varlığını yeterli görmüştür. Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, “orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kurala uyulmaması sebebiyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik sebebiyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, düzenleme gereği, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, dosya kapsamına göre; talep edenin tedbir talebi yönünden dosyaya sunulu bilgi, belge ve delillerden, yine mevcut bilirkişi raporundan yaklaşık ispata kanaat getirilmemesi isabetli bulunmuş olup davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik kararda usule aykırılık bulunmamaktadır. İstinaf dilekçesinde öne sürülen diğer sebepler ise, yargılamanın esasına ilişkin olup yargılamayla çözümlenecek hususlardır. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; tarafların dayandıkları bilgi ve belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre ilk derece Mahkemesinin kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre karar isabetli bulunmuş, davacı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiş olmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine kesin olmak üzere karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13.01.2023 tarih ve 2022/298 Esas sayılı kararına karşı, davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.30/03/2023