Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/453 E. 2023/315 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/453
KARAR NO: 2023/315
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/01/2023
NUMARASI: 2018/710 E. – 2023/9 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 2 numaralı müvekkilinin cam ve cam ürünleri imalat ve satışı yapan 1 numaralı müvekkilin ortağı, aynı zamanda temsil ve ilzam yetkilisi olduğunu, firmanın 01.12.2016 tarihinde müvekkili … tarafından kurulduğunu, 03.07.2018 tarihinde alacaklısı davalı olan borçluları ise … ve … A.Ş. olan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından müvekkillerinin iş yerine haciz işlemi için gelindiğini, müvekkili …’in söz konusu icra dosyasına konu borç ile, dosyanın tarafları ile ilgisinin olmadığını, dosyadan 2. borçlu görünen … A.Ş’nin eski ortağı olduğunu ve bu şirketteki hissesini de 2011 yılında …’e devrettiğini, o tarihten itibaren bu şahıslarla ve firmayla hiçbir ilişkisinin olmadığını belirttiğini ve haciz tutanağına da geçirttiğini, kendi firmasının yeni bir firma olduğunu vergi kaydının ayrı, diğer şahıslardan farklı bir tüzel kişilik olduğunu, kendisinin 8 yıldır ayrı iş yaptığını belirttiğini, kira sözleşmesini, vergi levhası ve ticaret sicil gazetelerini ibraz ettiğini , iş yerinde bulunan tüm demirbaş ve makinelere dair fatura ve diğer evrakları icra dosyasına ibraz ettiğini ancak istihkak iddialı olarak haciz işleminin icra edildiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’ne 09.07.2018 tarihinde dilekçe verilerek istihkak iddiasının yenilenerek karar verilmek üzere dosyanın İcra Hukuk Hakimliğine gönderilmesini talep ettiklerini, istihkak iddiası konusunda henüz karar verilmeden yasaya ve usule aykırı olarak 30.07.2018 tarihinde tekrar müvekkillerinin adresine gelinerek haciz ve muhafaza tehdidinde bulunulduğunu, müvekkilinin iradesinin fesada uğratılarak aynı tarihli protokol başlıklı bir belge imzalatıldığını ve bu protokol içeriğine göre de iki adet kambiyo evrakı düzenletilerek kendisinden alındığını, bu protokol gereği alınan bonoların 06.08.2018 vadeli 5.500 TL ve 06.09.2018 vadeli 5.500 TL meblağlı olduğunu, bu bonoların müvekkilinin iradesi fesada uğratılarak alındığından ve protokolü imzalayan vekilin söz konusu protokolü düzenlemeye yetkisinin olmadığını bu nedenle hem protokolün hem de senetlerin geçersiz olduğunu, müvekkilinin 8 yıl önce ortaklıktan ayrıldığını, o tarihten beri irtibatının olmadığını, borçlu şirketin anonim şirket olduğunu ve ortaklarının şahsi malvarlığına dahi gidilemezken 8 yıl önceki eski ortağı olduğu şirketin borcundan sorumlu tutulamayacağını bu sebeplerle öncelikle senetlerin icraya konulmasını engellemek ve icraya konulması halinde de icrayı durduracak şekilde ihtiyati tedbir talep ettiklerini, yapılacak yargılama sonucunda hem protokol hem de iki adet toplam 11.000 TL miktarlı bonodan dolayı borcun bulunmadığının tespitine, ödeme halinde ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte geri alınmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı … Tic. Ltd Şti’nin söz konusu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı, taraflarınca başlatılan İstanbul … İcra Dairesi … E. Sayılı icra takibinde dosyada borçlu olmadığını, davacıların borçlu olmadığının tespitini talep ettiği kambiyo senetlerinde bu davacının herhangi bir imzasının bulunmadığını, davanın dava şartı yokluğu gerekçesiyle … San. Tic. Yönünden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Davacı … yönünden, davacının borçlu ile ilgisi olmadığını iddia ettiği borçlusu … A.Ş. olan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından 03.07.2018 tarihinde hacze gidildiğinde haciz mahallinde bulunan borçluya ait evraklar, akrabalık bağı neticesinde organik bağ ve …’in söz konusu şirketin ticaret sicil kayıtlarında kayıtlı eski ortağı olarak gözükmesi neticesinde söz konusu haciz mahallinde borçlu şirketin faaliyetini yürüttüğü yer ve devamı niteliğinde olduğu tespit edildiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından gerçekleştirilen hacizde davacı tarafından öne sürülen istihkak iddiası ispatlanamadığından İstanbul 19. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/592 E. Sayılı dosyasıyla İİK 97. Madde gereğince takibin devamına karar verildiği , bu karara karşı davacı tarafından süresi içerisinde istihkak davası açılmadığını, takibin devamı kararı neticesinde 23.07.2018 tarihinde aynı haciz mahalline tekrar gidildiğini ve davacı tarafından borcu ödeyeceğine dair beyanda bulunulması üzerine muhafaza işlemlerine son verildiğini, bunun üzerine davacı 30.07.2018 tarihinde (hacizden 7 gün sonra) borcun ödenmesi için protokol imzalanarak dava konusu senetler keşide edildiği, bu senetlerin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla İstanbul … İcra Dairesi … E. Sayılı dosyasıyla takibe konulduğunu, davacının iradesinin fesada uğradığı iddiasının haksız ve kötü niyetli olduğu, kanundan doğan hakkın kullanıldığı, söz konusu hacizden 7 gün sonra imzalanan bir sözleşmenin baskı altında imzalandığından söz edilemeyeceğini, söz konusu protokolde müvekkillerini temsilen yetkili stajyer avukat tarafından atılan imzanın geçerli olduğu , ayrıca borç altına girenin davacı olduğundan davacının imzasının yeterli olacağı, alacaklının kabulünün açık veya örtülü olabileceğini icra dosyasına ibraz edilen protokolde avukat sıfatıyla kendi imzasının da bulunduğunu, imzanın geçerliliğini koruduğunu, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasındaki borçla alakasının olmadığı iddiasının bu davanın konusu olmadığını, süresi içerisinde İcra Hukuk Mahkemesinde görülecek istihkak davasının konusu olduğu, ihtiyati tedbir talebinin de HMK 390/3 maddesine göre “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” kuralı uyarınca gerekli ispat yükümlülüğünü yerine getirmeden soyut ve mesnetsiz olarak bu davayı açtığından tedbir talebinin reddi gerektiğini, bu sebeplerle; Davanın dava şartı yokluğu gerekçesiyle …San. Tic. Ltd. yönünden usulden reddine karar verilmesini, davanın esastan reddini ve tazminata hükmedilmesine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “…Dosya kapsamı icra dosyası, alınan hüküm kurmaya ve denetime elverişli bilirkişi raporu gözetilerek Davacıların, protokolü ve iki adet kambiyo senedi imzalamalarının TBK 38/2 çerçevesinde kalıp kalmadığının yukarıda özeti sunulan doktrin ve yargıtay içtihadı çerçevesinde münakaşa, takdir ve değerlendirilmiş … Limited Şirketi yönünden aktif husumetin bulunmadığı, diğer davacı … yönünden davanın sübut bulumadığı, davacı beyan ve iddialarının yerinde olmadığı dolayısıyla davanın ispatlanamadığı anlaşılmakla…” gerekçesi ile davacı şirket yönünden aktif husumet yokluğundan davanın reddine, davacı gerçek kişi yönünden davanın reddine, davalının tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine karar vermiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ile yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrarla, sürecin hukuka aykırı işlediğini, hem protokolün hem de senetlerin geçersiz olduğunu, yetkisiz kişi tarafından müvekkilinin iradesinin fesada uğratıldığını, istihkak iddiası ve sonraki kararın taraflarına yasal usulde tebliğ edilmediğini, gerçekte borçlu olmadığını, haciz tehdidi ile karşılaştıklarını, sorumluluklarının bulunmadığını, alacağın doğumundan tam 5 yıl önce işletme ile ilişiklerinin kesilmiş olduğunu, tam 13 yıl sonra senet imzalanmasının söz konusu olduğunu, haciz esnasındaki ikrarla bağlı olmadıklarını, haciz esnasında alınan beyanların zaten zorda olan kendisine haciz uygulanmak istenen kişinin serbest iradesine uygun olamayacağını, beyan ve taahhütlerin kendilerini bağlamayacağını, protokol- senet ile beyan ve taahhütlerin serbest irade ürünü olduğunu alacaklının ispat etmesi gerektiğini, haciz ve muhafaza tehdidi ile iradenin fesada uğratılarak senetlerin alındığını beyanla kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrar ve davacıların iddia ettikleri vakıaları inkar ile ilk derece Mahkemesinin kararının hukuka uygun olduğunu, davacı şirketin aktif husumetinin bulunmadığını, davacı gerçek kişinin davasını ispatlayamadığını, bilirkişi raporlarıyla da davacının haciz baskısı altında irade fesadı ile dava konusu protokol ile kambiyo senetlerinin geçersiz olduğu iddialarının dayanaksız olduğunu, davacının irade fesadı iddialarının mesnetsiz ve kötü niyetli olduğunu, protokolü imzalayan ve kambiyo taahhüdünü kabul eden kişinin yetkili olduğunu, mezkur haciz yerinin davacı gerçek kişinin organik bağı kapsamında şirketin faaliyet gösterdiği yer olduğunu, davacının istihkak iddiasının ispatlanamaması nedeniyle icra hukuk mahkemesince takibin devamına karar verildiğini, verilen sürede de istihkak davası açılmadığını, tekrar hacze gidildiğinde borcu ödeme taahhüdünün verildiğini, bunun üzerine muhafazaya son verildiğini, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasındaki borçla alakası olmadığına ilişkin iddiaları işbu davanın konusu olmadığını beyanla davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi savunulmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir: Dava; menfi tespit istemine ilişkindir. 6100 Sayılı HMK’nın istinaf kanun yoluna başvurulabilen kararlar başlıklı 341. maddesinde; “(1) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir: a) Nihai kararlar. b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar. (2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir. (3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. (4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz. (5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.”düzenlemesi yer almaktadır. HMK m.346 ”İstinaf dilekçesinin reddi (1) İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder. (2) Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar. ” hükmünü haizdir. İstinaf aşamasında ön incelemeyi düzenleyen 6100 sayılı HMK’nın 352. Maddesi ” Ön İnceleme (1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle gerekli karar verilir : a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması b) Kararın kesin olması c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi (2) Ön inceleme heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır ve ön inceleme sonunda karar heyetçe verilir. (3) Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.” hükmünü haizdir. Kanun yasa yoluna başvuru açısından miktar ve değer belirlenirken; 6100 Sayılı HMK ek m.1 (6763 SK ile eklenen) gereğince her takvim yılı başında belirlenen yeniden değerleme oranlarına göre hesaplanan parasal sınıra göre yasa yolu belirlenir. Eldeki dava miktarı/ değeri 11.000-TL’dir. Dava, davacı şirket açısından aktif husumetten, davacı gerçek kişi yönünden ispatlanamama nedeniyle esastan reddedilmiştir. Kararın verildiği 05.01.2023 tarihi itibarı ile istinaf yasa yoluna başvuru açısından parasal sınır 17.830-TL olmakla kararın kesin nitelikte olduğu belirlenmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nce davanın reddine karar verilmiştir. HMK’nın 341/2, HMK’nın Ek 1. maddesine göre 01.01.2023 tarihinden itibaren miktar veya değeri 17.830-TL’yi geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Somut olayda dava değerinin 11.000-TL olduğu, tamamının reddedildiği, davacılar vekili tarafından reddedilen 11.000-TL için istinafa gelindiği, istinafa ilişkin reddedilen hükmün kesinlik sınırı içinde bulunduğu anlaşılmakla; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca, kararın kesin nitelikte olduğu, dava değerinin istinaf parasal sınırının altında kaldığı belirlenmekle, davacıların istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK m.341/2; 346/1;352/1-b uyarınca usulden reddine kesin olmak üzere karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstinafa konu hüküm kesin olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 341/2; 346/1; 352/1-b maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE,2-İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince kendilerine iadesine,3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin kendi üzerilerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 352/1-b. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK’nun 362/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/03/2023