Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/405 E. 2023/223 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/405
KARAR NO: 2023/223
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 17/01/2023 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/203 E.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Endüstriyel Tasarımın Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirketin başta maddi ve manevi tazminat olmak üzere her türlü dava ve talep hakları saklı olmak kaydıyla; davalı şirket adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli 18.05.2020 başvuru tarihli … numaralı “…” isimli tasarımın; 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 55., 56., 57. ve 77. ve diğer maddeleri uyarınca hükümsüzlüğünü, Türk Patent ve Marka Kurumu tasarım sicilinden terkin edilmesini, davada ittihaz edilecek kararın etkinliğinin sağlanması amacıyla davalı şirket adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 28.05.2020 tarih, … numara ile Tasarım Tescil Belgesi’ne bağlanan “…” isimli tasarımın, davalı yanın tasarım tescil belgelerinden doğan haklarını başta müvekkili şirket olmak üzere üçüncü kişilere karşı kullanmasının ve üçüncü kişilere devrinin önlenmesinin temini zımnında öncelikle teminatsız olarak veya anılan tasarımın müvekkili şirkete karşı kullanılmasının engellenmesi amacıyla mahkemece ittihaz edilecek makul teminat karşılığında, işin aciliyetine binaen davalı yana tebligat yapılmaksızın dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle ihtiyati tedbir kararı verilmesi ile verilecek ihtiyati tedbir kararının mahkemece verilecek karar kesinleşinceye kadar devamını, yargılama gideri ile vekâlet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının başlattığı haksız hukuki süreçlerle müvekkilini artık taciz etmeye başladığını, bunların hak arama gayesi ile yapılan hukuki muameleler olmadığını, tamamen dürüstlük kuralına aykırı ve kötü niyetle yargı merciini araç edinmeye yönelik hamleler olduğunu, ihtiyati tedbir talebinin haksız olmasının yanında usul ve esas bakımından da hukuka uygun olmadığını, davacının tasarım ile ilgili iddialarının gerçekliğin yönlendirilmesinden başka bir şekilde vasıflandırılamayacağını, davacının tasarımın hükümsüzlüğünü talep etmede menfaati olduğunu ispat edemediğini, davacının, müvekkiline ait tasarımının yenilik ve ayırt edicilik özelliklerini haiz olmadığı iddiasının isabetsiz olduğunu, davacının müvekkilinin tasarımını farklı yönlerden daha önce Türkpatent, WIPO ve EUIPO nezdinde tescil edilmiş tasarımlar ile mukayese ederek müvekkilinin tasarımının yenilik barındırmadığını ve bu tasarımlardan ayrıksılaşmadığını iddia ve ifade ettiğini, bu iddiasını ispat edebilmek için davacının 10 adet örnek tasarım göstererek bunlar ile müvekkilinin tasarımının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu ispatlamaya çalıştığını, anılan tüm bu tasarımların müvekkilinin tasarımının yeniliğine ve özgünlüğüne halel getiren herhangi bir husus barındırmamakta ve bu tasarımlar ile müvekkilinin tasarımının arasında harcıâlem olan özellikler ve seçenek özgürlüğünün kısıtlı olduğu bazı haller dışında, bir ortak nokta bulunmadığı gibi bu tasarımların müvekkilinin tasarımı ile bilgilenmiş bir kullanıcı gözünde karıştırılmasının mümkün olmadığını, öte yandan davacı şirketin … tescil numaralı tasarımının müvekkilinin işbu terkin talebine konu … tescil numaralı tasarımının açıkça birebir aynısı olmakla beraber, davacının müvekkilinin tasarımının sözde herkesçe kullanıldığını iddia ettiği tasarım özelliklerini kendi tasarımına da birebir aldığını, bu sebeple davacının hem müvekkilinin tasarımının anılan özelliklerinin harcıâlem olduğunu ve yenilik olmadığını iddia ve ifade ettiğini hem de müvekkilinin tasarımının neredeyse aynısını kalkıp … tescil numarasıyla tescil etme cüretinde bulunabildiğini, bu durumun açıkça çelişkili davranış yasağını (…) ihlal ettiğini, eğer davacının iddia ettiği işlevsel özellikleri ayırt edicilik parametreye tabi tutulacak olursa bizzat davacının …, …, … (bir üst paragrafta atıf yapılan tasarım), … tescil numaralı tasarımlarının dava dilekçesinde bizzat müvekkiline karşı örnek olarak ileri sürülen tasarımlara benzediğinden aynı parametrelere kendisinin de takılması gerekeceğini, bu durumun davacının huzurda derdest dava kapsamındaki iddiaları bakımından ne kadar samimiyetsiz olduğunu göz önüne serdiğini, davacının bu davayı açıkça kötü niyetle açmış olmakla beraber davacının tek amacının müvekkilinin tasarımları üzerinde tedbir kararları koydurarak müvekkilinin hitap ettiği çevrede itibarını zedelediğini, davacının müvekkilinin … tescil numaralı tasarımını mesnetsiz iddialar ile sicilden terkin ettirmeye çalışmakta ve aynı zamanda bu tasarıma dikkate alınmayacak küçük değişiklikler harici birebir benzeyen … tescil numaralı tasarımını sicilde ayakta tutmaya çabaladığını, davacının kötü niyetle dava açtığının aşikar olmakla HMK’nın 329/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasını, açıklanan sebeplerle müvekkilinin tasarımının hükümsüzlüğüne sebep olan özelliklerin davacının kendi tasarımlarında da mevcut olduğu ve davacının dava açarken bunu bildiğini, kendi tasarımlarını bu özelliklerine rağmen tescil edildiğinin farkında olduğunu ancak buna rağmen sırf müvekkilini taciz etmek ve itibar suikasti yapmak için bu davayı haksız olduğunun bilincinde olarak ikame ettiğinin ortada olduğunu, öncelikle tedbir talebine yönelik itirazlarının esas alınarak davacının tedbir talebinin reddine, bu yönde usule uygun bir ara kararı kurulmaksızın tensip zaptının 10. maddesinde yer verilen karardan da rücu edilmesini, tedbirin reddine ve rücuya dair gerekçeli ara karar kurularak taraflara tebliğ edilmesini, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan usulden reddini, kötü niyetin aşikar olması sebebi ile dürüstlük kuralına aykırı açılan davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddini, her halükarda ispattan yoksun olan davanın esastan reddini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesinin 21/11/2022 tarihli tensip 10 numaralı ara kararında: “… numaralı tasarım tescil belgesinin dava sonuçlanıncaya kadar 3.şahıslara devrinin önlenmesi için sicil kaydına tedbir konulmasına, bu hususta TPMK’na müzekkere yazılmasına, masrafının gider avansından karşılanmasına…” şeklinde karar verilmiştir. İtiraz üzerine ilk derece mahkemesinin 17/01/2023 tarihli ara kararıyla; “TPMK kayıtları ve bütün dosya kapsamından: TPMK nezdinde … numaralı tasarımın davalı … adına tescilli olduğu, hükümsüzlüğü talep edilen tasarımın dava sonuçlanıncaya kadar 3.şahıslara devrinin önlenmesine ilişkin kararın; taraf teşkilinin sağlanması için gerekli olduğu, aksi takdirde yargılama devam ettiği sürece tasarımın farklı kişilere devredilebileceği, bu durumda da taraf teşkilinin sağlanmasının güç hale geleceği bilinmekle, usul ekonomisi de gözetilerek “TPMK nezdinde … tescil numaralı tasarımın 3.şahıslara devrinin önlenmesine ilişkin kararın devamına” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/11/2022 tarihli ara kararının gerekçesiz, teminatsız ve karara karşı başvurulacak yargı mercii ile bu yargı merciine başvurma süresini içermeden kurulmuş olduğundan hukuka açıkça aykırılık teşkil ettiğini, tensip ara kararı ile kurulan ihtiyati tedbir kararının, usulüne aykırı olduğunu, tensip zaptı ve dava dilekçesine havi tebligat parçasında, tensip zaptı ile birlikte, ihtiyati tedbir hakkındaki ara kararın da tebligata ekli olduğunun belirtilmediğini, ihtiyati tedbir kararının Anayasanın ve Kanunun gösterdiği mahiyette kurulmadığını, -Müvekkili davalı aleyhine İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Mahkemesince verilen işbu ihtiyati tedbir kararının SMK’da aranan şartları sağlamadığı gibi HMK’da aranan ihtiyati tedbir şartlarını da sağlamadığını, davacı lehine ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için SMK m.159 gereği davacının ülke içinde kendi sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olan veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin yapılan çalışmaları gerekçe göstermesi ve bu gerekçesini de ispat etmesi gerektiğini, her ne kadar SMK’daki özel düzenleme nedeniyle HMK tedbir hükümleri uygulama alanı bulmuyor ise de, SMK m.159’daki ispat şartını sağlayamadığı gibi HMK m.390/3’teki yaklaşık ispat şartını da sağlayamadığını, davalı müvekkilinin tescilli tasarımının yenilik ve ayırt edicilik niteliği haiz olup 2020 yılında TPE nezdinde tescil ettirildiğini, davacının ise davalı müvekkilinin tescilli tasarımı ile birebir aynı nitelikte sayılabilecek bir tasarımı 2022 yılında tescil ettirdiğini, davacının tescil tarihi müvekkil davalıdan daha sonraki bir tarihe tekabül ettiğini, bu sebeple davacının, davalı aleyhine açtığı işbu davada ihtiyati tedbir talep ederken ileri sürdüğü gerekçesini ispat için yurt dışındaki tescilleri ileri sürdüğünü, kendi adına tescilli … tescil numaralı “yenilik ve ayırt edicilik” niteliklerine sahip olmayan kendi tasarımını ileri süremediğini, -Davacı lehine verilen ihtiyati tedbir kararında teminata hükmedilmemiş olmasının usule ve hukuka açıkça aykırılık teşkil ettiğini, -Davacının kötüniyetli olup davacı lehine verilen ihtiyati tedbir kararının müvekkili davalıyı haksız yere mağdur etmekte ve hukuk düzenine aykırılık oluşturmakta olduğunu, İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince davacı lehine verilen haksız ihtiyati tedbir kararının HMK ve SMK’da aranan ihtiyati tedbir şartlarını sağlamadığı gibi verilen bu karar ile davalı müvekkilinin mağdur edildiğini, davalı müvekkilinin kendi tasarımı olan işbu tescilli tasarımını bir fiil kullandığını ve bir başkasına devretme amacı bulunmadığını, tedbirin itibar kaybına uğraması, adının haksız yere karalanması ve dava sürecinde kazanç kaybı yaşaması şeklinde telafisi imkansız zararlara sebebiyet verdiğini, -SMK m.159, HMK m.389 vd ile ilgili mevzuatlar uyarınca davacı lehine İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararının mevzuata uygun olmaması, ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi için aranan şartları sağlamaması, teminatsız bir şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve verilen kararın açıkça gerekçesiz, hukuk düzenine aykırı olması sebebiyle müvekkili bakımından daha fazla zararın vuku bulmaması adına ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı yanın, tasarım tescil belgesinin 3.şahıslara devrinin önlenmesi için sicil kaydına tedbir konulması kararının mahkeme tarafından gerekçeli ayrıntılı bir şekilde açıklanıp gerekçelendirildiğini ayrıca 17.01.2023 tarihli murafaa duruşması ile verilen karar ile açıkça gerekçelendirildiğini, bu karara karşı kanun yolunun da belirtildiğini, davalı tarafın aksi yöndeki iddialarının tamamen haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, mahkemece verilmiş olan tedbir kararının, 3. kişilere devrin tedbir önlenmesine ilişkin bir tedbir kararı olduğunu ve mahkemenin taraf teşkilinin sağlanmasını temin zımnında vermiş olduğu usul ve yasaya uygun bir karar olduğunu, ayrıca bu nitelikteki kararlarda teminat verilmesinin zorunlu olmadığını, ihtiyati tedbir kararının dava konusu tasarımın kullanımın tedbiren durdurulmasına ilişkin olmayıp sadece 3. Şahıslara devrin tedbiren önlenmesine ilişkin olduğunu, tedbire ilişkin verilen kararın kullanımın önlenmesine yönelik değil, yalnızca 3. kişilere devrin tedbiren önlenmesine yönelik olduğunu, davanın konusunun tecavüz olmaması nedeniyle, davalı tarafın iddialarının aksine, 3. Kişilere devrin önlenmesine ilişkin tedbir kararı verilebilmesi için tecavüzün yaklaşık olarak ispatı gibi bir durum da söz konusu olmadığını, yerel mahkemece verilmiş olan tedbire ilişkin karar usul ve yasaya uygun olup, usulüne uygun bir şekilde gerekçelendirilmiş ve müstakil bir ara karar oluşturularak, karara karşı başvuru yolu da belirtilerek taraflara tebliğ edilmiş olduğundan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Uyuşmazlık; tasarım hükümsüzlüğüne ilişkin istemli davada, davalı adına kayıtlı tasarımın 3. kişilere devrinin önlenmesi yönünde verilen ihtiyati tedbire itirazın reddinin hukuka uygun olup olmadığı noktasındadır. Marka ve tasarım hukukundan doğan hak, mülkiyet hakkı olup, mülkiyet hakkı Anayasa ile teminat altına alınmış ise de; bu koruma sınırsız değildir. Mülkiyet hakkı mahkeme kararı ile geçici hukuki koruma türü olan ihtiyati tedbir yolu ile kısıtlanabilir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. Ayrıca marka hukukunda tescilli markalar bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.159’da özel bir düzenleme yer almaktadır. İhtiyati tedbir kararı, talep edildiği tarih itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilerek verilmesi gereken geçici hukuki koruma türüdür. Bu sebeple yasa koyucu, mutlak ispatı değil yaklaşık ispatın varlığını yeterli görmüştür. Davacı taraf tedbir talep ettiği tasarımın hükümsüzlüğünü de talep ettiğinden, hükümsüzlük kararının neticeleri ve davada tarafların hak ve menfaat dengeleri nazara alınarak, marka hakkının 3. kişilere devir yönünden kısıtlanması mülkiyet hakkının ihlali mahiyetinde olmayıp, dava konusu çekişme uyuşmazlığın bulunduğu aşama dikkate alındığında, tedbir talep edilen davalıya ait tescilli endüstriyel tasarımların üçüncü kişilere devredilmek suretiyle taraf teşkilinde sorunlar yaşanmaması ve usul ekonomisi prensipleri gereği tedbir kararı verilmesi davasında, dava konusu olan markanın üçüncü kişilere devredilmek suretiyle taraf teşkilinde sorunlar yaşanmaması ve usul ekonomisi prensipleri gereği tedbir kararı verilmesinin gerek ilk derece mahkemesi kararları, gerekse Dairemizin kararları ile yerleşik uygulama haline geldiği, markaların devrinin önlenmesi tasarruf yetkisine getirilen bir sınırlama ise de bu yönde tasarrufu gerektiren bir zorunluluğun ya da zararın davalı tarafça ileri sürülmediği anlaşılmakla, talebin haklılığı hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğu, uyuşmazlığın niteliğine göre teminat alınmamasında da bir yanlışlık olmadığı, HMK’nın 390/2. maddesi uyarınca talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkimin karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebileceği, tensip ile karşı taraf dinlenilmeden verilen ihtiyati tedbir kararına karşı, aleyhine ihtiyati tedbir verilenin itiraz hakkının bulunduğu ve somut olayda da bu hakkın kullanıldığı, dolayısıyla hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğinin söylenemeyeceği, itiraz üzerine gerekçeli olarak kararın yazıldığı anlaşılmakla, bu kapsamda, dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde, yargılama gerekmekle birlikte verilen tedbirin niteliği yani sadece tarafları ilgilendiren tedbir olduğu dikkate alınarak davacı vekilinin, davalının markasının üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için tedbir kararı verilmesi talebinde haklı olduğu anlaşılmakla ilk derece Mahkemesinin kararı isabetli bulunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/01/2023 tarih ve 2022/203 E. Sayılı ara kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16/03/2023