Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/323 E. 2023/121 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/323
KARAR NO: 2023/121
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 14/12/2022
NUMARASI: 2022/155 Değişik İş- 2022/157 K.
DAVANIN KONUSU: Delil Tespiti- İhtiyati Tedbir (D.İş)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Talep eden vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili adına tescilli … no’lu “…”, … no’lu “…” ibareli markaya karşı tarafın tecavüzünün tespitini, bu doğrultuda iş yerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını, tecavüzün tespiti halinde 6769 Sayılı SMK’nın 159 hükmü uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesini, karar uyarınca davalıya ait işyerindeki tabelanın indirilmesini, davalıya ait “…” , “…” ibareli markanın kullanımının durdurulmasını ve engellenmesini, (iltibas teşkil eden markanın kullanıldığı) iş yeri tabelasının kaldırılmasını/ indirilmesini, her türlü peçete, katalog, broşür ve görsel- promosyon- reklam ürününe el konulmasını, sosyal medya hesaplarındaki kullanımına son verilmesini ve engellenmesini, konuya dair ilgili internet sitelerine yazı yazılmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi “…Tedbir talep eden vekili aynı konuda daha önce de Mahkememiz 2021/280 D.iş sayılı dosyasında da aynı konuda taleplerde bulunduğu ve Tedbir isteminin esas dava içinde çözümlenmesi gerekli olduğundan yaklaşık ispat gerçekleşmediğinden istemin REDDİNE karar verildiği, huzurdaki talep yönünden de aynı davacı tarafından aynı davalı aleyhine talepde bulunduğu ve Gaziosmanpaşa C.başsavcılığının 2021/147768 soruşturma dosyasında marka hakkına muhalefet suçunun oluştuğunun bildirildiğini ileri sürdükleri ve “…” ve “…” markalarına davalı yanca tecavüz edildiğini , davalıya ait işyerinde delil tespiti yapılmasını, marka hakkına tecavüzün tespiti ile tedbir kararı verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır. … Talep edene ait marka tescil belgesi incelenmesinde ; … markasının 15.7.2020 başvuru tarihi ile 43. sınıf için 12.3.2021 tarihinde tescil edilmiş olup, etiler ibaresi markada daha küçük punto ile ile iki adet kadeh görseli ile logolu bir marka olduğu, diğer markanın da … ibaresi ile … no ile 43. Sınıf için 2.9.2021 tarihinde tescil edildiği, davacı yanca sunulu deliller arasında davalının … ibaresi ile işyerinde sanatçı …’ın görüntüsü ile sosyal medya hesabına ilişkin olarak kullanıma dair görsel sunulduğu anlaşılmıştır. … İhtiyati tedbir isteyen vekili, “vur kadehi ibaresini ” taşıyan tescilli markalarının bulunduğunu, karşı tarafın da aynı ibare altında faaliyet gösterdiğini, bu durumun müvekkilinin marka hakkına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, delil tespiti ve ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş olup, davalının ise … ibareli marka başvurusunun bulunduğunu henüz markaya itirazın kurumca incelenmediğini bildirdikleri anlaşılmaktadır. … Bilindiği üzere HMK’nun 389/1 maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklindedir. … 6100 Sayılı HMK’nın 400. maddesi “Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır.” şeklindedir. … Her iki talep açısından da hukuki yararın varlığı bir koşul olarak belirtilmiştir. … 6100 Sayılı HMK’nın 400/2 maddesinde “delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır.” hükmünün yer aldığı, somut olay nazara alındığında ise kaybolacak bir delil bulunmadığı, davalı kullanımlarının davacı yanca sosyal medya hesapları dahil olmak üzere görsel çıktısının alındığı, huzurdaki taleplerin ancak açılacak esas hakkındaki dava içinde görülmesi gerekli olduğu, önceki talep evrakının da aynı içerik ile talep edildiği halde verilen karar sonrasında talep edenin hukuki bir itiraz ileri sürmediği anlaşılmıştır. … Davalının bir marka başvurusu yaptığı belirtilmiş olup, açılacak dava içinde çekişmeli yargılama kurallarına göre sunulup tartışılmasının gerektiği, davacının markasının tescilli olduğu sınıf ve faaliyet gösterdiği alan ile davalı kullanımların ancak tüm deliller toplandıktan sonra esas dava içinde alınacak bir bilirkişi raporu ile çözümlenmesinin gerektiği, keza davacının tanınmış marka olduğunu ileri sürmesine rağmen bu yönde delil sunmadan YEME İÇME sektörü yönünden … ibaresinin , ne şekilde tanındığı, zayıf marka olup olmadığı, davalının kullanım ile kendi markasını ayırt edici hale getirip getirmediği hususları değişik iş dosyası üzerinden incelenemeyeceğinden, keza davacının ceza soruşturması kapsamında zaten bir talepde bulunduğu, bu aşamada kaybolacak bir delil bulunmadığı , sunulu delillere göre , nihai hükmün sonuçlarını doğuracak biçimde ihtiyati tedbire kararı verilemeyeceği gözetildiğinde; açılacak esas dava içinde tanınmışlığa dair sunulacak deliller, marka tescil belge görselleri, davalının başvurusuna dair verilmiş kurum kararı, davalının marka başvurusuna uygun kullanımda bulunulup bulunulmadığı, markada yer alan esas unsurların markada esaslı unsur olup olmadığı, marka ibarelerinin 43. Sınıf için taraflara koruma sağlayıp sağlayamayacağı gibi hususlarda çekişmeli yargı içinde sunulacak delillere göre bir inceleme yapılabileceği gözetildiğinde; henüz ihtiyati tedbir isteyen tarafça iddiası yaklaşık olarak ispat edilmeden ceza soruşturmasına dair rapor olduğuna dair beyanda bulunduğu halde talep evrakına eklenmediğinden karşı tarafın ekonomik mahvına yol açabilecek biçimde bu aşamada ihtiyati tedbire karar verilmesi doğru görülmediğinden ve iddianın yaklaşık olarak ispat edilemediği gözetilerek , açılacak esas dava içinde koşulların oluşması halinde yargılamanın her aşamasında ihtiyati tedbir istenebileceğinden tedbir isteminin ve HMK 400 madde kapsamında hukuki yarar bulunmadığından delil tespiti isteminin ve tedbir isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir….” gerekçesi ile daha önce aynı konuda Mahkemenin 2021/280 D.iş sayılı dosyasında da karar verildiği ve talep edenin bu karara yönelik bir itirazda bulunmadığı, HMK 401 vd. maddeleri uyarınca delil tespitlerinin ancak kaybolma ihtimali bulunan somut bir takım delillerin şimdiden tespiti için yapılabileceği, tespit ve tedbir edenin iddialarının ise esas dava içinde çözümlenmesi gerekli taleplerden olduğu gözetilerek talebin reddine karar vermiştir. Talep eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; Karşı taraf adına başvurusu devam eden markaya müvekkili tarafından itiraz edildiğini, müvekkilinin itirazının kabul edildiğini, başvurunun reddedildiğini, karşı tarafın karara itiraz ettiğini, 16.05.2022 tarihinden beri dosyanın incelemede olduğunu ancak 6769 Sayılı SMK Hükümleri uyarınca marka başvuru yapılmış olmasının hukuka uygunluk sebebi olmadığı gibi karşı tarafın eylemleri sebebiyle de müvekkilinin mağduriyeti sebebiyle iş bu delil tespit talebinin ve ihlalin tespiti halinde de ihtiyati tedbir talebinin bulunduğunu, HMK m.389/1 uyarınca yaklaşık ispat koşullarının yasal delillerin bulunması karşısında oluştuğunu, müvekkili şirketin gerçekleştirmiş olduğu ticari faaliyetler uyarınca … no’lu “…”, … nol’lu “…” ibareli markaların 43. sınıfta adına tescil ettirmiş olup restoran işletmeciliği alanında kullanıldığını, gerçekleştirilen ticari faaliyetlerin kalitesi ile hitap ettiği tüketici kitlesi nezdinde popüler restoranlardan biri haline geldiğini, karşı tarafın müvekkili adına tescilli markanın ayırt edilemeyecek derecede benzeri olan “…” ibareli markayı bire bir aynı alanda ve aynı tüketici kitlesine hitap edecek şekilde restoran hizmetlerinde müvekkilinden herhangi bir izin almaksızın kullanmaya başlamış olduğunu, müvekkiline ait restoran işletmesinin Gazi Osmanpaşa ilçesinde açılmış olduğuna dair izlenim uyandırarak hukuka aykırı faaliyetler gerçekleştirdiğini, yapılan inceleme ile “…com” ve “https://…site” ibareli web sitelerinin karşı taraf adına tescil edildiğinin tespit edildiğini, akabinde Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı’nın 2021/47768 Soruşturma sayılı dosyasında mevcut bilirkişi raporuna göre karşı tarafın iş yeri tabelasında ve iş yerindeki tablolarda kullandığı markaya ait yayın kararı verilmiş olduğunu, markaya itirazın bulunduğunu ancak kesinleşmediğini oysa müvekkilinin markasının tescil edildiği ve karşı hükümsüzlük veya tedbirin bulunmadığı tespitiyle birlikte müvekkiline ait … başvuru numaralı “…” , … başvuru numaralı “…” markaları için 6769 SMK m. kapsamında ve HMK ihtiyati tedbir ve talep koşullarının arandığı “yaklaşık ispat” kuralı oluştuğunu, müvekkilinin tescilli markasının karşı taraf tarafından kullanımına ilişkin olarak karşı tarafa ait birçok sosyal medya (facebook, twitter, instagram) paylaşımının mevcut olduğunu, ayrıca müvekkiline ait olan marka tescili aleyhine iltibas oluşturan ve marka hakkına tecavüz eden işyerinde kullanılan broşür katalog, peçete, tabela vr her türlü görsel delil işyerinde yapılabilecek olan bilirkişi incelemesi üzerine elde edileceğini, HMK m. 389/1 uyarınca gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinin oluştuğunu, müşteri kitlesinin müvekkili ile karşı tarafa ait işletmeleri karıştırmaya başlamasına ve her iki işletme birbirinin aynı işletmeler olarak düşündürüldüğünden müşteri kitlesinin karşı tarafa ait işletmeyi tercih etmesine neden olduğunu, iltibasın bulunduğunu, müvekkili markasının kaynak gösterme fonksiyonunun zedelendiğini, ayrıca müşteri kitlesinin müvekkilinin işletmesi izlenimine kapılarak karşı tarafın işletmesini tercih ettiğinden müvekkilinin ciddi maddi kayıplara uğramaya başladığını, tedbirin bu anlamda da koruma sağlayacağını, HMK m.400 uyarınca delil tespitinin elzem olduğunu, karşı tarafın illetmesi kapatılırsa tazminata esas olabilecek delillerin toplanamamış olacağını, mağduriyet yaşayacağını, karşı tarafın kötü niyetli olup broşür, katalog, peçete, tabela, ve her türlü görseli ortadan kaldırılıp üretimi durdurulabileceğini ve restoranı kapatabileceğini, müvekkiline ait tescilli markalar “…-… iken karşı tarafın … ibareli markasının mevcudiyetinin müvekkilinin marka tescilinden kaynaklanan marka haklarını ihlal ederek her iki markanın tarafa ait markanın asli unsurunun “…” ibaresi olması nedeniyle karşı tarafa ait kullanımın müvekkili aleyhine seri marka imajı uyandırdığını, karşı tarafın SMK m.7/1 kapsamında yer alan ihlalinin bulunduğunu, SMK m.159 gereği de ihtiyati tedbirin gerekilik arz ettiğini beyanla kararın kaldırılmasını ve delil tespiti isteminin ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Talep; muhtemel davada kullanılma ve delillerin kaybolması ihtimaline binaen karşı tarafa ait iş yerinde bilirkişi incelemesi yapılması, talep edene ait marka tescili aleyhine iltibas oluşturduğu ve marka hakkına tecavüz ettiği iddia olunan hukuka aykırı marka kullanımının tespiti, karşı taraf iş yerinde kullanılan broşür, katalog, peçete, tabela ve her türlü görsel ve delillerin tespiti, talep eden aleyhine karşı tarafın iltibasının tespiti halinde tercihen teminatsız takdiren teminatlı olmak üzere karşı taraf tarafından hukuka aykırı olarak kullanıldığı iddia olunan tabelanın iş yerinden kaldırılması, peçete, broşür, katalog ve her türlü görsel ürünün imha edilmesi, karşı tarafa ait internet siteleri olan http://www…com/ ve https//…site ibareli web sitesine erişimin engellenmesi, karşı tarafa ait “…” ve “…” ibareli markaların kullanımının durdurulması, ihtiyati tedbir kararının uygulanması için ilgili Nöbetçi İcra Dairesi’ne müzekkere yazılmasına karar verilmesi istemine ilişkindir. Delil tespitine ilişkin 6100 Sayılı HMK’nın 400 vd. maddelerinde düzenlemeler mevcut olup; delil tespitinin istenebileceği hâller m.400 “(1) Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir. (2) Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır.” hükmünü; acele hâllerde tespit m.403 “(1) Talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk bulunan hâllerde, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın da delil tespiti yapılabilir. Tespitin yapılmasından sonra, tespit dilekçesi, tespit kararı, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece kendiliğinden diğer tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde delil tespiti kararına itiraz edebilir.” hükmünü; delil tespiti kararında uygulanacak hükümler “(1) Tespiti istenen vakıanın hangi delille tespit edileceğine karar verilmişse, bu kararın yerine getirilmesinde o delilin toplanmasına ilişkin hükümler uygulanır.” hükmünü haizdir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belrtilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. Ayrıca tescilli markalar ve patentler bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.159’da özel bir düzenleme yer almakla 6769 Sayılı SMK 159/1 maddesi uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, sınai mülkiyet haklarına tecavüz edecek şekilde kullanımların olduğunu ispat etmek şartıyla ihtiyati tedbir verilmesini isteyebilir. İhtiyati tedbir kararı, talep edildiği tarih itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilerek verilmesi gereken geçici hukuki koruma türüdür. Bu sebeple yasa koyucu, mutlak ispatı değil yaklaşık ispatın varlığını yeterli görmüştür. Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, “orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kurala uyulmaması sebebiyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik sebebiyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Yukarıda izah olunan yasal düzenlemeler gereği; delil tespiti kararının ve ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, yaklaşık kanaatin neticesinde yaklaşık ispatın yeterli olduğu, ayrıca talep eden için talep edebilme açısından hukuki yararın varlığının şart olduğu, dosya kapsamına göre; kaybolacak bir delil bulunmadığı, karşı tarafın kullanımlarının talep eden tarafından sosyal medya hesapları dahil olmak üzere görsel çıktısının alındığı, taleplerin ancak açılacak esas hakkındaki dava içinde görülmesi gerekli olduğu, önceki talep evrakının da aynı içerik ile talep edildiği halde verilen karar sonrasında talep edenin hukuki bir itiraz ileri sürmediği, karşı tarafın marka başvurusunun itiraz sürecinin işlemesi karşısında çekişmenin açılacak dava içinde çekişmeli yargılama kurallarına göre çözümlenmesi gerektiği, talep edenin markasının tescilli olduğu sınıf ve faaliyet gösterdiği alan ile karşı taraf kullanımlarının ancak tüm deliller toplandıktan sonra esas dava içinde alınacak bir bilirkişi raporu ile çözümlenmesinin gerektiği, talep edenin tanınmış marka olduğunu ileri sürmesine rağmen bu yöndeki iddialarının iş bu aşamada değişik iş dosyasında değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, talep edenin ceza soruşturması kapsamında da eldeki talebine paralel taleplerde bulunduğu, buna göre bu aşamada kaybolacak bir delil bulunmadığı, dosya kapsamında sunulu bilgi- belge ve deliller kapsamına göre nihai hükmün sonuçlarını doğuracak biçimde ihtiyati tedbire karar verilemeyeceği, ekonomik mahva ilişkin dosya kapsamından yaklaşık ispata henüz kanaat getirilmediği, esas davanın açılması halinde koşulların oluşması halinde yargılamanın her aşamasında ihtiyati tedbir istenebileceği, delil tespitinde hukuki yararın bulunmadığı yönündeki ilk derece mahkemesinin kararı isabetli bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde öne sürülen sebepler yargılamanın esasına ilişkin olup yargılamayla çözümlenecek hususlardır. İddia ve tüm dosya kapsamına göre; neticeten talep edenin talep içeriğinden delil tespiti ve yapılacak inceleme sonucu değerlendirilecek ihtiyati tedbir hususunun, acele işlerden olan delil tespiti ve buna bağlı ihtiyati tedbir değerlendirmesini aştığı, tecavüz iddiasına dayalı olarak açılacak esas davada tedbir konusunda değerlendirme aşamasına gelindiğinde tespit ve tedbir konusunda bir değerlendirme yapılabileceği, taleplerin esas davada yapılacak inceleme ile değerlendirilecek nitelikte olduğu belirlenmiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; talep eden tarafın dayandığı bilgi ve belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre ilk derece Mahkemesinin kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ihtiyati tedbir ve tespit isteyen vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla talep eden vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/12/2022 tarih ve 2022/155 E. 2022/157 K. sayılı kararına karşı talep eden vekilinin tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 80,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20-TL daha harcın talep eden vekilinden tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-Talep eden vekilinin tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/02/2023