Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/294 E. 2023/119 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/294
KARAR NO: 2023/119
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 21.12.2022 tarihli ara karar
NUMARASI: 2021/545 E.
ASIL DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARŞI DAVANIN KONUSU: Marka Tecavüzünden Kaynaklanan
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket adına 19.04.2021 tarih ve … tescil numaralı, 41 ve 42 nice sınıflarında tescilli “entek teknoloji ve eğitim” markasının 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.5 m.6 m.25 hükümleri uyarınca hükümsüzlüğüne, tecavüzün önlenmesine, SMK m.29 ve m.30 hükümleri uyarınca müvekkilinin fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak üzere şimdilik 20.000-TL maddi, 50.000-TL manevi tazminatın dava konusu markanın tescil tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanarak davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Davacının iddia ettiği vakıaları inkar ile asıl davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Karşı dava ile müvekkili adına marka tescili sonrasında müvekkilinin faaliyet alanında davacının hizmet vermeye başlaması nedeniyle müvekkilinin marka hakkına yapılan tecavüzün tespitini, durdurulmasını, müvekkilinin uğradığı veya uğrayacağı zarara karşı 20.000-TL maddi, 50.000-TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi 21.12.2022 tarihli ara kararı ile “… Davalı- karşı davacı vekili tedbir talepli karşı dava dilekçesi ile, davacı firmanın müvekkilinin eğitim faaliyetlerine başlamasından ve marka adını tescil ettirmesinden sonra, müvekkiline rakip olmak için davacı tarafından mekanik, elektrik, PLC, pnömatik ve elektropnömatik eğitimi, hidrolik/elektrohidrolik eğitimi ve algılayıcılara dair eğitimler verilmeye başlandığını, davacı firmanın faaliyet alanına giren eğitim müvekkili şirketin marka adını tescili akabinde başlaması ile müvekkilinin faaliyet alanında haksız rekabete neden olacak şekilde marka hakkına tecavüzde bulunduğunu, bu nedenle karşı davalının müvekkilinin markasına yaptığı tecavüzün tedbiren durdurularak “entek akademi” adıyla verilen eğitim faaliyetlerinin ve https://…com.tr/ web sitesinin tedbiren engellenmesine ve dava neticesinde bu ad ile yapılan eğitim faaliyetlerinin menine karar verilmesini talep etmiştir. … Mahkememizin 16/11/2022 tarihli bilirkişi raporunda; “davacı/karşı davalı yanın https://…com.tr/uzantılı alan adı içerisinde yapılmakta olan ilgili kullanımların eğitim hizmeti alanında gerçekleştirildiği, davacı/karşı davalı yan tarafından EĞİTİM HİZMETLERİ üzerinde “…” asli unsuru ile gerçekleştirilen kullanımların davalı karşı/davacı yana ait … kod numaralı markaya tecavüz teşkil eder mahiyette olduğunun değerlendirilebileceği kanaatinin mevcut olduğu”hususları rapor edilmiştir. … Talebin ve dosyanın incelenmesinde; mahkememizce alınan bilirkişi raporu nazara alınarak SMK’nın 159 ve HMK’nın 389 maddeleri koşulları oluştuğundan işbu kararın tefhim tarihinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde 50.000,00 TL teminat mukabilinde bilirkişi raporunun 18.sayfasında yer verilen ve tecavüz oluşturduğu iddia olunan kullanımın söz konusu sayfadan kaldırılması için davacı/karşı davalıya 2 haftalık kesin süre verilmesine, bu süre sonunda ilgili sayfa kaldırılmadığı takdirde https://…com.tr/ internet sitesine erişimin tümden engellenmesine …” gerekçesi ile Mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre SMK’nın 159 ve HMK 389 maddeleri koşulları oluştuğundan takdiren kararın tefhim tarihinden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde 50.000-TL teminat yatırıldığında yada muteber bir bankanın kesin ve süresiz teminat mektubu ibrazı halinde ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne, bilirkişi raporunun 18.sayfasında yer verilen ve tecavüz oluşturduğu iddia olunan kullanımın söz konusu sayfadan kaldırılması için davacı/ karşı davalıya 2 haftalık kesin süre verilmesine, bu süre sonunda ilgili sayfa kaldırılmadığı takdirde https://…com.tr/ internet sitesine erişimin tümden engellenmesine karar vermiştir. Davacı- karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Karşı dava yönünden verilen 21.12.2022 tarihli ara karara karşı istinaf başvurusunda bulunduklarını; asıl davanın, davalının tecavüzü bulunduğu iddiası ile açılan marka hükümsüzlüğü davası olduğunu; davalının karşı davacı olarak karşı dava ile müvekkilinin marka tecavüzünde bulunduğu iddiası ile müvekkiline ait akademi.entek.com.tr internet sitesine ulaşımın tedbiren engellenmesinin talep ettiğini, mahkemece karşı davacının talebinin 21.12.2022 tarihli ara karar ile olumlu değerlendirilerek erişimin tedbiren engellenmesine karar verildiğini, kararın gerekçeli olarak taraflarına 01.01.2023 tarihinde elektronik olarak tebliğ edildiğini, usule yönelik olarak bilirkişi raporuna itirazlar değerlendirilmeden karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ve hukuki dinlenilme hakkının ihlal ettiğini, esasa yönelik olarak entek markasının müvekkilince tescillinin entek teknoloji ve eğitim markasının tescilinden önce gerçekleştirildiğini, bu nedenle öncelikli marka kullanım hakkının bulunduğunu, davalı şirket kurucusu …’un müvekkili şirkette uzun yıllar çalıştığını, teknoloji ve eğitim adlandırmasının markanın asli unsuru olamayacağını, faaliyet alanının tamamlayıcı nitelikte olduğunu, bu durumun asli unsur yapılması halinde marka tescilinde mutlak ret nedeninin oluşacağını, teknoloji ve eğitim alanında tekel hakkının mümkün olmadığını, teknoloji ve eğitim ifadelerinin bir markanın asli unsuru olarak tescil edilemeyeceğini, müvekkilinin uzun yıllardır eğitim faaliyetlerini sürdürdüğünü, verilen tedbirin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda sessiz kalma yolu ile hak kaybı müessesesinin olayda uygulanma alanının bulunmadığını ve yargılama aşamalarındaki tüm beyanlarını tekrarla kararın kaldırılmasını, karşı davacının tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı- karşı davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 16/09/2013 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan tescil ilanı ile Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde … binası içerisinde Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na bağlı olarak ve ar-ge şirketi olarak kurucu ve yetkili … tarafından kurulduğunu, müvekkilinin teknoloji alanında hizmet veren bir … şirketi olduğunu, müvekkil şirketin aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı’ndan izin alarak eğitim faaliyetlerinde bulunduğunu, şirketin ana iştigal konusunun yurt içinde ve yurt dışında elektrik, elektronik, kontrol otomasyon sistemleri ve bilgisayar üzerine her türlü proje mühendislik ve danışmanlık hizmeti vermek ve kuruluş bildirgesinde yazılı diğer işleri yapmak şeklinde belirtilmiş olduğunu, ana faaliyet konusu kapsamındaki işlerin de bilimsel ve teknolojik alanlarda eğitim programları düzenlemek, şahıs ve tüzel kişilere eğitim danışmanlık hizmeti vermek olduğunu, bu doğrultuda eğitim verilerek sadece eğitimde kullanılacak cihazların üretim veya tedarikinin yapıldığını, davacı/ davalı taraftan müvekkili şirkete herhangi bir katkı, eğitim verilmediğini, ancak müvekkili yahut müvekkili şirket yetkilisinin davacı/ karşı davalı şirket nezdindeki bir dönem çalışmasını sanki kendileri müvekkile bir eğitim bilgi vermiş gibi aksettirmeye çalıştıklarının görüldüğünü, ancak buna dair somutlaştırma yapamadıklarını, müvekkili şirket kurucusunun çalıştığı dönemde davacı nezdinde eğitim departmanının bulunmadığını, ticari kayıtlarında davacının iddialarının yerinde olmadığının tespit edilebileceğini, eğitim alanına ilişkin şirket tasfiye sürecine göre hareket edildiğini, davacı- karşı davalının kötü niyetli olarak marka tescilinin olduğunu ve web sitesi ile faaliyet alanı açtığını, davacının ana iştigal konusunda olmayan ve ürünlerin satışını yapmak üzerine kurulu ticari hayatının tamamlayıcısı olarak eğitim faaliyetlerini tanımlamasının hukuka aykırı olduğunu, davacının eğitim faaliyetinde bulunmasının ana iştigal konusuna dahi aykırı olduğunu, davacının ürün satışı üzerine kurulu faaliyetlerinin hiçbir zaman eğitim olarak devam etmemesine rağmen bu hususu yardımcı iş/ tamamlayıcı işe olarak beyan etmesinin kabul edilebilirliği olmadığını, davacının daha eskiden kurulmuş bir şirket olmasının da müvekkiline ait alanda söz sahibi olmasına ve markanın hükümsüzlüğünü talep hakkını vermesine neden olmadığını, davacı- karşı davalının müvekkili tarafından marka adı tescil edildikten sonra “…” adıyla https://…com.tr/ sitesini faaliyete geçirdiğini, bu hususun dahi tek başına davacı- karşı davalının kötüniyetini gösterdiğini, davacı- karşı davalının ticaret sicilde kayıtlı faaliyet alanı “TOPTAN VE DIŞ TİCARET” olarak belirlenmiş olmasına rağmen kötü niyetli olarak ticari faaliyet alanlarının dışına çıkarak eğitim hizmetleri vermeye başladığını, söz konusu sitede karşı davalı tarafından öne çıkan eğitimlere bakıldığında müvekkilinin eğitim verdiği tüm alanlarda eğitim hizmetleri olduğuna dair reklam ve tanıtımlar yaptıklarının görüleceğini, bunu bilerek ve isteyerek yaptığını beyanla kararın yerinde olduğundan bahisle davacı- karşı davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl dava; marka hakkına davalı şirketin tecavüzü bulunduğu iddiası ile, davalının marka tecavüzünün önlenmesi, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi talepli maddi- manevi tazminat istemine ilişkindir. Karşı dava; marka hakkına davacı- karşı davalı şirketin tecavüzde bulunduğu iddiası ile, davalı- karşı davacı adına marka tescili sonrasında davalı- karşı davacının faaliyet alanında davacı- karşı davalının hizmet vermeye başlaması nedeniyle davalı- karşı davacının marka hakkına yapılan tecavüzün tespiti, durdurulması talepli maddi- manevi tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; ilk derece Mahkemesinin 08.12.2022 tarihli ara karar tarihi itibarı ile dosyadaki mevcut duruma göre https://akademi.entek.com.tr/ internet sitesine ulaşımın tedbiren engellenmesi kararının yerinde olup olmadığına dairdir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. Ayrıca tescilli markalar ve patentler bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.159’da özel bir düzenleme yer almakla 6769 Sayılı SMK 159/1 maddesi uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, sınai mülkiyet haklarına tecavüz edecek şekilde kullanımların olduğunu ispat etmek şartıyla ihtiyati tedbir verilmesini isteyebilir. İhtiyati tedbir kararı, talep edildiği tarih itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilerek verilmesi gereken geçici hukuki koruma türüdür. Bu sebeple yasa koyucu, mutlak ispatı değil yaklaşık ispatın varlığını yeterli görmüştür. Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, “orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kurala uyulmaması sebebiyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik sebebiyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, düzenleme gereği, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, dosya kapsamına göre; talep edenin tedbir talebi yönünden dosyaya sunulu bilgi, belge ve delillerden, yine mevcut bilirkişi raporundan yaklaşık ispata kanaat getirilmesi isabetli bulunmuş olup davalı- karşı tarafın ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne yönelik taraflara tefhim edilen kararda usule aykırılık bulunmamaktadır. İstinaf dilekçesinde öne sürülen diğer sebepler ise, yargılamanın esasına ilişkin olup yargılamayla çözümlenecek hususlardır. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; tarafların dayandıkları bilgi ve belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre ilk derece Mahkemesinin kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre karar isabetli bulunmuş, davacı- karşı davalı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiş olmakla davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21.12.2022 tarih ve 2021/545 E. Sayılı ara kararına karşı davacı- karşı davalı vekilinin vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcı davacı- karşı davalı vekilinin tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı- karşı davalı vekilinin tarafça istinaf aşamasında sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/02/2023