Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/277 E. 2023/153 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/277 Esas
KARAR NO: 2023/153
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 09.12.2022
NUMARASI: 2022/325 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin pastane, cafe ve tatlıcılık sektöründe faaliyet gösterdiğini, “…” logoları ve “…” sloganını kullandığını, …, … ve … tescil nolu markaların TPMK nezdinde müvekkiline ait olduğunu, müvekkili markasının aranan bir marka haline geldiğini, davalı şirketin müvekkili firma ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, müvekkiline ait logonun ve sloganın aynısını kullandığını, davalının bu eylemi müvekkilinin herhangi bir izni olmadan gerçekleştirdiğini, bu durumun müvekkilinin tescilli markadan doğan haklarına tecavüz olduğunu, davalının haksız kazanç elde ettiğini beyan ederek, müvekkiline ait markaların kullanıldığı tabelaların sökülmesi, reklam vasıtalarına, basılı evraklara, kutulara, paketlere ve sair tüm materyallere el konularak imha edilmesi ve sosyal medyadaki marka tecavüzüne ilişkin tüm paylaşımların ve reklamların kaldırılması yönünde teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “dava dilekçesindeki ekli belge ve delillere göre, davalının fiili kullanımı tespit edilemediği, markaların tescil başvuru tarihine göre öncelik hakkının bulunup bulunmadığının bu aşamada tespit edilemediği ve bu sebeple yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediği gerekçeleriyle davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece alınan kararda her ne kadar, “markaların tescil başvuru tarihine göre öncelik hakkının bulunup bulunmadığı bu aşamada tespit edilemediği” ileri sürülmüş ise de, TPMK tarafından dosyaya gönderilen cevabi yazıda, “müvekkili … adına tescilli markalara ilişkin, kullandıkları ürün ve hizmet listelerinin, tescil tarihlerini, koruma sürelerini, renkli ibarelerini ve tescil belgelerindeki bilgilerin aynısını içerir onaylı renkli sicil kayıtlarının gönderildiğini ve anılan markaların geçerliliğini halen koruduğunu, markalar üzerinde devir-lisans kaydına rastlanmadığının” belirtildiğini, Bu haliyle de; “söz konusu markaların tescil başvuru tarihine göre öncelik hakkının bulunup bulunmadığı bu aşamada tespit edilemediği” yönündeki gerekçesinin yerinde olmadığını, Mahkemece alınan ara kararda her ne kadar “”Dava dilekçesindeki ekli belge ve delillere göre, davalının fiili kullanımı tespit edilemediği” şeklinde bir husus ileri sürülmüş ise de, bu gerekçenin yerinde olmadığını, zira, davalının fiili kullanımının davanın esası ile ilgili olup, yargılamayı gerektiren bir husus olduğunu, yaklaşık ispat koşuluna ilişkin olmadığını, anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerine yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki koruma olduğunu, İhtiyatî tedbir yargılamasında tam bir ispata gerek olmadığını, Mahkemenin, ihtiyatî tedbir isteyenin hakkının mevcut olduğuna kanaat getirmesi, başka bir ifade ile onun haklılığını kuvvetle muhtemel görmesinin yeterli olduğunu, bu sebeple Mahkemece, davalının fiili kullanımının tespit edilemediği şeklindeki yerinde olmayan gerekçe ile, davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinin HMK’nun 394/5’ne aykırı olduğunu,Davalı şirketin taklit ederek kullandığı logolar ve slogan, müvekkili adına tescillenmiş logo ve slogan markalarına ait yazılma, söyleme şekli ve kullanımı ile bire bir aynı olduğunu, bu durumun müşteri nazarında müvekkiline ait firmaya duyulan güveni zedeleyebilecek sonuçlara sebep olduğunu, bu durumun müvekkiline ait firmanın kanunlarla korunan haklarına yönelik tecavüz teşkil edip haksız rekabet oluşturduğunu ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin satışlarında azalmaya ve kazanç kaybına sebep olduğunu, bu sebeple de; ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olmasının müvekkili açısından telafisi mümkün olmayacak zararlara sebep olacağını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Talep; mahkemece 09.12.2022 tarihli ara karar ile verilen ”ihtiyati tedbir ara kararının reddine” yönelik kararın istinaf yoluyla incelenmesi talebinden ibarettir.Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti ile maddi ve manevi tazminata ilişkin olup, davacı “…” logoları ve “…” sloganınından ibaret …, … ve … tescil nolu TPMK nezdinde kendisi adına tescilli markaların, aynı sektörde faaliyet gösteren karşı yanca kullanıldığı ileri sürmüş, dava dilekçesine ekli bir takım görseller ve satın alma fişi sunmuş, İlk Derece Mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekilince istinaf edilmiştir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik sebebiyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği, ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, düzenleme gereği, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğu açıktır. Somut olayda, Mahkemece verilen kararda her ne kadar ”önceye dayalı kullanım hakkının yargılamayı gerektirdiği” belirtilmiş ise de; karşı yanca, önceye dayalı kullanım iddiasında bulunulmadığı gibi talep konusu markaların kullanılmadığının savunulmuş olması sebebiyle söz konusu bu değerlendirmenin hatalı olduğu, diğer yandan dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan görseller ve satın alma fişleri dikkate alındığında, davacı adına tescilli markaların kullanımı konusunda yaklaşık ispatın gerçekleştiği gözetilerek, durum ve koşulların özelliği gözetilerek teminatsız bir şekilde ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan sebeplerle, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden ihtiyati tedbir talebinin kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2-Bakırköy 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09.12.2022 tarih, 2022/325 Esas sayılı ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Talep edenin ihtiyati tedbir talebinin teminatsız olarak KABULÜNE, 4- Karşı tarafın “…, … ve “…” ibareli marka kullanımlarının durdurulmasına, bu kullanımlara ilişkin işyerindeki tabelaların sökülmesine, reklam vasıtalarına, basılı evraklara, kutulara, paketlere ve sair tüm materyallere el konularak yediemine teslimine ve sosyal medyadaki marka tecavüzüne ilişkin tüm paylaşımların ve reklamların kaldırılmasına, 5-6100 sayılı HMK’nın 393/1.maddesi gereğince, 1 hafta içerisinde ihtiyati tedbirin uygulanması talep edilmediği takdirde ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalkmış sayılmasına, 6- HMK 398 md. uyarınca ihtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kimsenin bir aydan altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılacağı hususunun ihtarına, 7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesine göre 2.400,00 TL maktu vekalet ücretinin karşı taraftan tahsiliyle ihtiyati tedbir talep edene verilmesine, 8-Davacı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde ve karar kesinleştiğinde kendisine iadesine, 9-İstinaf yargılaması için davacı tarafça yatırılan 492,00 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 299,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 791,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacı tarafa verilmesine, 10-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 11-6100 Sayılı HMK’nın 302/5. maddesi gereğince kararın tebliği ve harç tahsil işlemleri ile infazının yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına, 12-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi. 23/02/2023
MUHALEFET ŞERHİ: Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti ile maddi ve manevi tazminata ilişkin olup, davacı “…” logoları ve “…” sloganınından …, … ve … tescil nolu TPMK nezdinde kendisi adına tescilli markaların, aynı sektörde faaliyet gösteren karşı yanca kullanıldığı ileri sürmüş, dava dilekçesine ekli bir takım görseller ve satın alma fişi sunulmuştur. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK 189 maddesine göre, taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir. Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz. Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz. Bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir. HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik sebebiyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği, ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenlemenin yer aldığı, bu düzenlemeye göre ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmamaktadır. Talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat getirecek delilerin mevcut olması gerekmektedir. Somut olayda dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen delillerin HMK 189 maddesi kapsamında hukuka uygun elde edilip edilmediğinin bu aşamada belli olmadığı, yaklaşık ispat yükümlülüğünün gerçekleşmediği analaşıldığından, mahkemece sonuç itibarı ile ihtiyati tedbir kararının reddine dair verilen karar hukuken yerindedir.Tüm bu nedenlerle davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğum için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.