Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/273 E. 2023/364 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/273
KARAR NO: 2023/364
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2022
NUMARASI: 2021/766 E. – 2022/737 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılar tarafından müvekkiline ayıplı olarak satıldığı iddia olunan … plakalı aracın muhtelif tarihlerde ve muhtelif arızalar nedeniyle bir çok kez servise bırakıldığını, araçtan bir türlü verim alınamadığını, aracın “gizli ayıplı” çıktığını, davalılara aracın geri alınarak aynı özelliklere sahip 0 km bir araç ile değiştirilmesi hususunda noter kanalıyla ihtarname gönderildiğini ancak bu ihtarnameye de yazılı bir cevap verilmediğini beyanla gizli ayıplı olarak müvekkiline satılan aracın geri alınması ve satış bedeli olarak ödenen 84.916,04-TL’nin iadesini talep etmiştir. Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın zamanaşımına uğradığını, davaya konu araçta ayıp bulunmadığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, gerçek onarım ihtiyacı arzeden bir araç ile dava konusu aracın katettiği mesafenin katedilmesinin mümkün olmayacağını, araçta meydana gelen değer kaybının tespit edilmesi gerektiğini, araçta ciddi ve araç değişimini veya bedel iadesini gerektirecek kadar bir sorun olsa zaten ilk kilometrede aracın kullanılamayacağını, oysa ki davacının aracı halen kullandığını beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; Mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğunu, müvekkilinin diğer davalının bayiisi olduğunu, müvekkilinin üretici ve ithalatçı olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “… Kaldırma ilamındaki tahkikat eksikliğinin tamamlanması için dosya kapsamına uygun dosyada mevcut iş emirleri ve diğer belgeler ayrıntılı bir şekilde irdelenerek kullanım ya da imalat hatalarının açıklandığı ve buna bağlı olarak dava tarihine kadar aracın çok sayıda arıza sebebiyle servise gitmesi, arızaların sıklığı ve serviste kalma sürelerine göre araçtan faydalanma halinin süreklilik kazanıp kazanmadığının ve nihayetinde aracın gizli ayıp olup olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulduğu, mevcut dosya kapasımında bilirkişi raporu ile muhtemel çelişkinin bulunması halinde ek rapora gerek bırakılmaksızın mevcut rapor içeriğinde açıklanmasının istenilmesine resen seçilecek 3 kişilik farklı bilirkişi heyetinden bilirkişi raporu aldırılmasına, karar verilmiş; davacı vekilinin hazır olduğu duruşmada yasal ihtarat içerecek şekilde ve ispat külfeti hükümlerine uygun olarak bilirkişi ücretinin davacı yanca karşılanması için 22/02/2022 tarihli celsede ara kararlar kurulmuştur. … 28/06/2022 tarihli celsede Davacı vekilinin “Aşamalardaki beyanlarımızı tekrarla, müvekkillerimizle 2 kere yazılı olarak talep etmemize rağmen bu aşamada bilirkişi ücreti tarafımıza verilmemiştir, miktar itibariyle yüksektir, bu hususta nazara alınarak yeniden son kez süre talebimiz vardır.” şeklindeki beyan ve talebi doğrultusunda; davacının esastan devamına yönelik olarak bilirkişi ücretinin yatırılması için HMK m.324/2 uyarınca son kez 2 HAFTA KESİN süre verilmesini, aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacağı hususunun ve mevcut delil durumuna göre davaya devam edileceğinin ihtarını içerir şekilde ara karar tesis edilmiştir. … 22/11/2022 tarihli celsede davacı vekilince bu kez “Beyan dilekçemizi tekrarla, 2 defa yazılı olarak talep etmemize rağmen delil avansı davacı asil şirket tarafından tarafımıza yönlendirilmemiştir, kesin süre olduğunu kendilerine belirtmiştik, dosyadaki bilgi ve belgeler doğrultusunda davamızın kabulüne karar verilmesini talep ederiz,” şeklindeki beyanı ile delil avansının ikame edilmeme sebebi de açıklanmak suretiyle davanın kabulü talep edilmiştir. … Davacı tarafa verilen sürenin ve yapılan ihtaratın mahiyeti 6100 sayılı HMK’nın 324 delil ikamesi için yatırılması gerekli avans miktarı için verilen kesin süredir. Delil avansına yönelik ara kararında mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmeli ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde, bu delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı kabul edilerek dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle ihtaratın geçerli olması için, taraflarca tamamlanması gereken işlemin açıkça belirtilmesi ve ihtarata uygun hareket edilmemesi halinde hangi hukuki sonuçla karşılaşılacağının açıklanması şarttır. Dosya kapsamı itibariyle de davacı taraf vekilinin hazır bulunduğu celse de 6100 sayılı HMK’nın 324/2 maddesi gereğince bilirkişi ücretinin karşılanmaması durumunda talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağının davacıya ihtarına karar verilmiştir. Bu yönüyle de usul hukuku tekniği itibariyle davacıya yönelik delil avansı ihtaratı geçerli bir ihtarat niteliğindedir. Davacı vekilince delil avansının yatırılmadığından bilirkişi incelemesi yapılamadığı halde ise eldeki uyuşmazlığın mevcut delil durumuna göre çözülmesi gereklidir. … HMK 324. maddeye göre, taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı verilen kesin süre içerisinde yatırmak zorundadır. HMK 120. maddesindeki gider avansı ile ilgili düzenlemenin HMK 324. maddede ki delil ikamesi için avans kuralı ile birlikte değerlendirilmesi ve dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması gerekir. Dolayısıyla delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinden ayrılması delillerin ikamesi için alınacak avansın gider avansı içinde yer almaması zorunlu olup; bilirkişi raporu alınması, keşif gibi delil ikamesine yönelik giderler gider avansı içinde HMK 324. madde gözetildiğinde değerlendirilemeyecektir. Bu kapsamda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesinin 2021/757 Esas, 2021/891 Karar sayılı ilamında; “…HMK 324. maddesine bakıldığında; ” taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” düzenlemesi mevcuttur. Maddede, delil avansının yatırılmaması halinde, tarafın o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacağı belirtilmiştir. Delil avansı yatırılmadığında mahkemenin mevcut delil durumuna göre değerlendirme yapmak suretiyle dava ile ilgili karar vermesi gerekir. Bu durumda dava diğer deliller ile kanıtlanamamışsa, delil avansının kesin süreye rağmen yatırılmamasının sonucu davanın usulden değil, esastan reddine karar verilecektir….” şeklindeki yüksek mahkeme tespitinin hatırlatılması gerekir. … Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, aracın gizli ayıplı olup olmadığı, araç iadesi ve bedel talep şartlarının bulunup bulunmadığı, davanın süresinde açılıp açılmadığı hususlarında olduğu gözetilerek ilgili teknik incelemenin zorunlu olması bu hususta ispat yükünün davacı üzerinde olması, gerekli bilirkişi ücretinin ikame edilmemesi, davacı tarafça bilirkişi deliline dayanılması karşısında, bilirkişi raporu alınması delil ikamesine yönelik giderler gider avansı içinde HMK 324. madde gözetildiğinden talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayıldığı, somut dosya kapsamı itibariyle davacı davasını ispatlayamadığından …” gerekçesi ile davacının davasının sübut bulmaması nedeniyle reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin şirket müdürü ve şirketin sahibi olan …’un özel kullanımı için, ithalatçı distiribütör firması olan davalılardan … olan ve ithalatı yapılan, … plaka ve … şasi no.’lu … model aracı davalılardan …’den 20.06.2012 tarihinde 84.916,04-TL bedel ile satın aldığını, müvekkili şirket sahibinin anılan aracı iki ay kullandıktan sonra dava konusu aracın yağ eksiltmeye başladığı için yağ lambasının yanmaya başladığını, müvekkili şirket sahibinin aracın yetkili servisi olan davalılardan … bünyesindeki yetkili servise aracı götürerek gösterdiğini, yetkili servis çalışanlarının bunun normal bir durum olduğunu belirttiğini, müvekkili şirket sahibini geri gönderdiğini, bahsi geçen yağ ikazının 4 veya 5 kez daha gerçekleştiğini, her seferinde müvekkili şirket sahibinin aracın yetkili servislerinden (gerek Maslak’taki gerekse Ümraniye’deki) “bir şey yok” cevabını alarak ayrıldığını, kendisine herhangi bir sorun yok denilmesine rağmen aracını uyarı lambaları yanar şekilde kullanmanın rahatsızlık verdiğini ancak yetkili servislerin araçtaki sorunu çözemediğini, müvekkili şirket sahibinin 24.06.2013 tarihinde aracı rutin kontrol için … Maslak servisine bıraktığını, bir süre sonra müvekkili şirket sahibinin yetkili servisten aranarak “aracın kavramasında üretimden kaynaklanan bir hata olduğu ve bunun garanti kapsamında değişmesi gerektiği ve aracın bir süre serviste kalmasının gerekli olduğunu” belirten bir görüşme yapıldığını, müvekkilince bu durumun kabul edildiğini, aracın onarım için servise bırakıldığını, 26.06.2013 tarihinde aracın yetkili servisi tarafından müvekkili şirket sahibine teslim edildiğini ancak müvekkili şirket sahibinin aracın servisten çıkmasını takip eden gün aracı alarak yola çıktığını ancak araçta aynı kavrama sorununun mevcut olduğunu ve buna ek olarak da el freni uyarı lambası arıza sinyali verdiğini fark ettiğini, müvekkili şirket sahibinin hemen aracı kenara çekerek yetkili servisleri telefonla aradığını ancak hiçbir cevap alamayınca aracı 28.06.2013 tarihinde yine yetkili servise bıraktığını, müvekkili şirket sahibi …’un dava konusu aracı yetkili servise bıraktıktan sonra davalılardan …’ya detaylı bir e-posta gönderdiğini, yetkili servisin 03.07.2013 tarihinde müvekkili şirket sahibine aracın onarımının tamamlandığını ve teslim alabileceğini belirten bir e-posta gönderdiğini, müvekkilinin davalıların kendisine satmış olduğu aracın ayıplı olduğunu, aracı yenisi ile değiştirmelerini veya müvekkiline ödemiş olduğu bedeli iade etmelerini şifahen bildirdiğini ancak davalıların yetkili servisi araçtaki sorunun tamamen giderildiğini belirttiğini, müvekkili şirket sahibinin aracı mecburen tüm mağduriyet ve iyi niyetiyle teslim aldığını, müvekkilinin yetkili servisin garantisi üzerine teslim aldığı aracı sırasıyla ve aynı arızadan 01.10.2013, 02.01.2014, 10.03.2014, 07.07.2014, 31.07.2014, 04.08.2014 tarihlerinde servise götürdüğünü, her seferinde araçta herhangi bir arızanın olmayacağının garantisini verilerek adeta müvekkilinin oyalanarak müvekkiline teslim edildiğini, müvekkilinin 03.01.2014 tarihinde yine davalı şirket yetkilisine e-posta göndererek, davalıların kendisine satmış olduğu aracın ayıplı olduğunu, aracı yenisi ile değiştirmelerini veya müvekkile ödemiş olduğu bedeli iade etmelerini şifahen bildirdiğini, ancak davalılar yetkili servisi yine araçtaki sorunun tamamen giderildiğini belirttiğini, 19.01.2015 tarihinde aracın yine arızalarını tekrar ettiğini ve yetkili servise teslim edildiğini, yetkili servisin aracı tamir ettiğini ileri sürerek tekrar aracı müvekkile teslim ettiğini, takip eden zamanda aracın tekrar arıza yaptığını, bu kez aracın motor bloğunda önemli parçaların değiştiğini, aracın ısrarla müvekkilinden iade alınmaksızın tamir edilme yoluna gidildiğini, tüm bu servis raporlarının işbu dosyada mevcut olduğunu, ilgili tarihlerde 84.916,04-TL gibi yüksek bir bedel ödeyerek davalı şirketten 0 kilometre bir araç satın alan müvekkilinin aracı teslim almasından bugüne değin geçen süreçte, araçtan hiçbir biçimde yararlanamadığını, davanın ikame tarihinden sonra da dava konusu aracın sürekli arıza yaptığını, hatta aracın son arızasında yetkili servis aracın motorunun çalışmasının can güvenliği için tehlike yaratabileceğini belirterek dava konusu aracın yetkili servise bırakılması gerektiğinin müvekkile bildirildiğini, aracın gizli ayıplı olduğunu, bu ayıbın araçta herhangi bir olay meydana gelmeden fark edilmesinin mümkün olmadığını, gerek serviste geçen günlerde aracından mahrum kalması, gerekse aracın kendisinde olduğu günlerde araçta aynı ve başkaca arızaların tekrarının yaşanmasının tedirginliği ile müvekkilinin son derece huzursuz olduğunu, araçta sürekli tekrar eden arızaların son derece ciddi sorunlar doğurabilecek, aracın motorunun yanmasına ve kullanılmaz hale gelmesine sebep olacak nitelikte olduğunu, Yerleşik Yargıtay kararları uyarınca aracın tamir edilmiş olmasının müvekkilinin kanundan doğan aracın iadesini talep etme seçimlik hakkını bertaraf etmediğini, aracın açıkça ayıplı bir mal niteliğinde olduğunu, meri mevzuat hükümlerimiz uyarınca yenisi ile değiştirilmesi veya bedelinin iadesi gerekmekte olduğunu, taraflarınca Beşiktaş …Noterliği aracılığıyla 28.01.2015 tarih ve … yevmiye numarası ile davalılara ihtarname keşide edilerek davalılardan … tarafından ithalatı yapılan ve …tarafından satışı yapılan ayıplı aracın geri alınarak aynı model, aynı özelliklere sahip 0 kilometre bir araç ile değiştirilmesini veya ayıplı aracın iade alınarak müvekkilince ödenen 84.916,04-TL bedelin müvekkiline 5 (beş) işgünü içerisinde iade edilmesini, aksi takdirde Tüketici Mahkemesi’nde dava yoluna gidileceğini ve üretici firma … nezdinde gerekli şikayet hakkının kullanılacağının davalılara ihtar edildiğini, davalılarca ihtarnameye yazılı olarak hiçbir cevap verilmediğini, aracın satın alındığı tarihten bugüne serviste kaldığı süre dahi göz önünde bulundurulduğunda müvekkilinin mağduriyetinin büyük olduğunun açıkça ortada olduğunu, tamirlerle oyalandığını, yine de araçtan istenen randımanın alınamadığını, davalıların kötü niyetli olduğunu, aracın davalıların güvenilirliklerine dayanarak satın alındığını ancak güvenlerinin boşa çıktığını, mağdur edildiklerini, aracın satılırken “2 yıl süreyle kusursuzluk garantisi” verildiğini, araçta, imalat hatası olmadığını yani malzeme, işçilik ve montaj hatası bulunmadığını garanti edildiğini, ancak aracın ayıplı çıktığını, aracın kullanımı süresinin yaklaşık ¼ nün serviste geçtiğini, mağduriyetin giderilmediğini, TBK m.227’ye göre haklarını kullandığını, İstanbul 44. HD’nin kararı gereği yapılan yargılama ile kaldırma ilamındaki tahkikat eksikliğinin tamamlanması için dosya kapsamına uygun dosyada mevcut iş emirleri ve diğer belgeler ayrıntılı bir şekilde irdelenerek kullanım ya da imalat hatalarının açıklandığı ve buna bağlı olarak dava tarihine kadar aracın çok sayıda arıza sebebiyle servise gitmesi, arızaların sıklığı ve serviste kalma sürelerine göre araçtan faydalanma halinin süreklilik kazanıp kazanmadığının ve nihayetinde aracın gizli ayıp olup olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulduğunu, mevcut dosya kapsamında bilirkişi raporu ile muhtemel çelişkinin bulunması halinde ek rapora gerek bırakılmaksızın mevcut rapor içeriğinde açıklanmasının istenilmesine re’sen seçilecek 3 kişilik farklı bilirkişi heyetinden bilirkişi raporu aldırılmasına, karar verildiğini, ancak müvekkiline yazılı olarak defalarca bu durumun iletilmesine rağmen müvekkili tarafından ilgili bilirkişi ücretinin yatırılmadığını, mahkemece dosyanın mevcut durumuna göre deliller dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, aracın motorunun çalışmasının “can güvenliğini tehlikeye sokabilecek olması” nedeniyle son olarak yetkili servise çekilen aracın kaldırılan karada ayıpsız olarak nitelendirilmesinin hukuken ve vicdanen kabul edilemeyeceğini, dosya kapsamında bulunan 28.04.2017 tarihli bilirkişi raporuna taraflarınca itiraz edildiğini, itirazların değerlendirilmediğini, ekonomik nedenlerle delil avansının yatırılmadığını, ancak dosya durumuna göre aracın ayıplı sayılması gerektiğini, en son aracın tekrar arıza yapması nedeni ile “hareket etmesinin can güvenliğini tehlikeye atacak olması” sebebiyle son olarak tekrar servise bırakıldığını, kullanamadığı aracın arızaları nedeni ile satılmadığını, beklenen faydanın sağlanamadığını beyanla kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … şirketi vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Mahkemenin HMK m.324 kapsamında delil avansının tamamlanması noktasında usule ve yasaya uygun ihtaratlı süre verdiğini, hatta 2 kez kesin süre verildiğini, davacının buna rağmen delil avansını yatırmadığını, dosyanın mevcut duruma göre değerlendirilmesi gerektiği için dava konusu araçta herhangi bir ayıp bulunmadığının sabit olmaması nedeni ile davanın reddine karar verilmesinin hukuka uygun olduğunu, istinaf kaldırma kararı öncesi raporda ayıbın olmadığının açıkça belirlendiğini, yıllardır kullanılan aracın kullanılmadığı iddiasının dinlenemeyeceğini, araçtan faydalanmanın söz konusu olduğunu, davacının iddialarının davayı ispata yeterli olmadığını beyanla davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir: Dava; ticari araç alım- satım sözleşmesinden kaynaklanan, süreklilik arz eden arızalar bulunduğu bu nedenle aracın ayıplı olduğu iddiasına dayanan, terditli olarak aracın iadesi ya da araç bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, dava konusu aracın gizli ayıplı olup olmadığı, araç iadesi ve bedel talep şartlarının bulunup bulunmadığı, davanın süresinde açılıp açılmadığı noktasındadır. Dairemiz 2020/544 Esas- 2021/1213 Karar sayılı 21.10.2021 tarihinde “…Mahkemece, üç kişilik bilirkişi heyetinden 28/04/2017 tarihli bilirkişi raporu alınmış olup bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun, uyuşmazlığı giderecek mahiyette ve denetime elverişli olmadığı görülmüştür. Zira 4 sayfalık bilirkişi raporunda taraf dilekçeleri ile davacı tarafça dosyaya sunulan iş emri belgeleri yazılmış son sayfada kısa bir şeklide yapılan değerlendirme ile sonuca gelinmiş, ne dosyaya sunulan ve bilirkişi raporunda da sıralanmış iş emri raporlarının ne anlama geldiği, davacı iddialarının bu iş emri içeriğindeki arıza ve tamire ilişkin açıklamalarla mukayese edilerek, bu arızaların kullanımdan yada imalattan kaynaklanıp kaynaklanmayacağı, dava konusu araçta gizli ayıbın söz konusu olup olmadığı hususlarının her türlü kuşkuyu giderecek ayrıntılı bir şekilde açıklanmadığı bu haliyle raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. … Sonuç olarak yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesi yerinde olmadığından mahkemece, dosya kapsamına uygun dosyada mevcut iş emirleri ve diğer belgeler ayrıntılı bir şekilde irdelenerek kullanım yada imalat hatalarının açıklandığı ve buna bağlı olarak dava tarihine kadar aracın çok sayıda arıza sebebiyle servise gitmesi, arızaların sıklığı ve serviste kalma sürelerine göre araçtan faydalanma halinin süreklilik kazanıp kazanmadığının ve nihayetinde aracın gizli ayıp olup olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulduğu, 3 kişilik farklı bilirkişi heyetinden yeniden rapor alınarak sonuca gidilmesi gerektiği …” gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/06/2017 Tarih, 2015/649 E. 2017/715 K. sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar vermiştir. İlk derece Mahkemesi tarafından verilen ilk karar sonrasında istinaf üzerine Dairemize gelen dosyanın mevcut durumuna göre toplanan deliller kapsamında davacı iddiası gibi kabul kararı verilmesi mümkün olsa idi Dairemizce HMK m.353/1-b-2 hükmü uyarınca değerlendirme yapılabilir ve davanın kabulüne karar verilebilirdi ancak eldeki davada aracın gizli ayıplı olup olmadığının çözümü özel teknik değerlendirme gerektirmekle bu yönde Dairemiz tarafından yeni bir heyetten bilirkişi heyet raporu alınmak üzere karar HMK m.353/1-a-6 gereğince kaldırılmıştır. Bunun üzerine ilk derece Mahkemesi tarafından kaldırma kararı doğrultusunda usule uygun olarak delil avansının yatırılması için davacı taraf kesin süre verilerek ihtar edilmiştir. Hatta ikinci kez son süre yine de verilmiştir. Buna rağmen davacı tarafın delil avansını yatırmadığı tespit edilmiştir. Delil avansı yatırılmamakla teknik bilirkişi raporunun alınmasının usul ekonomisi kapsamında mümkünatının kalmadığı belirlenmiştir. Dosyadaki mevcut duruma göre iddia- savunma- toplanan deliller kapsamında; davacı iddiaları teknik değerlendirme gerektirmekle soyut kaldığından davacı davasını ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır. Neticeten, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/11/2022 tarih ve 2021/766 E. 2022/737 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/04/2023