Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/220 E. 2023/139 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/220
KARAR NO: 2023/139
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2022 tarihli (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/804 E. –
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İhtiyati haciz isteyen vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan … otomotiv ile müvekkili arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili tarafından … Altunuzade şubesine ait 30/09/2022 vadeli 132.000 TL bedelli … seri nolu çek keşide edildiğini, işbu çeki davalı … Otomotivin eline geçmeden kaybolduğunu, çek bedelinin müvekkil tarafından işbu davalıya ödendiğini, daha sonra … Otomotivini kaşe ve imzasının sahte olduğunun anlaşıldığını belirterek işbu çek ile ilgili müvekkil şirketin borçlu olmadığının tespitine, kötü niyetli olduğu düşünülen davalılardan … Tic. Aş. aleyhine İİK 72/5 gereğince %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava edilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden dilekçesinde özetle; bahse konu çekten dolayı borcu bulunmadığını iddia ederek imzaya ilişkin itirazda bulunmuştur. Bunun üzerine mahkememizce 13/12/2022 tarihinde duruşma açılmasına karar verilerek hazır bulunan itiraz eden vekili dinlenmiştir. İstanbul 10 .ATM’nin 2022/325 Değişik İş 07/10/2022 tarihinde 2022/324 Karar sayılı dosyasında ihtiyati haciz isteyen … karşı taraf …, …, … dış Tic. İnş. Ltd. şti. … Aş., … Ltd. Şti. … Ltd. Şti., … Paz. Ltd. Şti., … İnş. Ltd. Şti. aleyhine İİK 257.md.gereğince ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/12/2022 tarihinde 2022/804 E. sayılı dosyasında davacı … Aş. davalılar … Ltd. Şti ve … Malz. Aş. olduğu, ihtiyati haczin kaldırılması talebinin İİK 265.md. dikkate alınarak reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul 10. ATM 2022/325 Değişik İş dosyasında müvekkil şirket dinlenilmeksizin İİK 257/1 gereğince ihtiyati haciz kararı verildiğini, müvekkil şirketin dava konusu çeki … Otomotive gönderdiğini, çekin lehtar … Otomotiv Ltd. şti eline geçmeden kaybolduğunu, çek bedelini … Otomotiv Ltd. Şti ye ödediğini, yapılan araştırma ile … Otomotiv Ltd. Şti’nin kaşe ve imzasının sahte olduğunu, müvekkil şirket hakkında kaybolan çalıntı çeke istinaden ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu, İstanbul 20 . ATM ‘nin 2022/641 Esas sayılı dosyasına Bakırköy 5. ATM ‘nin 2022/804 E. sayılı dosyası ile birleştirildiğini, müvekkil şirket aleyhine başlatılan İstanbul 33 .İcra Mahkemesinin 2022/635 Esas 2022/92 Karar sayılı ilamı ile ihtiyati haciz kararında belirtilen ihtiyati haciz tutarının icra dosyasına yatırıldığından İstanbul 10 .ATM ‘nin 2022/325 Değişik İş sayılı dosyasında verilen ihtiyati hacizlerin kaldırılmasına karar verildiğini, ihtiyati haciz talep eden …in alacaklı sıfatını taşıyıp taşımadığının araştırılmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, …in alacaklı sıfatını taşımadığını çek lehtarının cirosunun sahte olması sebebiyle çek üzerindeki hakkın diğer cirantalara geçmeyeceğini, ihtiyati haciz şartlarının somut olayda gerçekleşmediğini, ihtiyati haciz şartlarının somut olayda oluşup oluşmadığına ilişkin mahkemece hiçbir değerlendirme yapılmayacak netice itibarıyla gerekçesiz karar verildiğini belirterek 14/12/2022 tarihli ihtiyati haciz kararına itirazın reddine ilişkin kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. İstanbul 20 . ATM 2022/641 E. 2022/620 K. 20/10/2022 günlü kararını davanın İstanbul 5 .ATM ‘nin 2022/804 E. sayılı dosyasında birleştirilmesine karar verildiği, aynı zamanda bu dosyada 19/10/2022 tarihinde İİK 72/3 md.gereğince icra veznesine yatırılan paranın yargılama sonuçlanıncaya kadar alacaklıya ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. İstanbul 10 .ATM’nin 07/10/2022 gün 2022/325 Değişik İş 2022/324 Karar sayılı kararı ile ihtiyati haciz kararı verildiği, … Tek. Aş. tarafından ihtiyati haciz kararına itiraz edildiği, itiraz dilekçesinde takip konusu çekteki lehtar imzasının ve kaşesinin sahte olduğu, …in müvekkil şirketin tanımadığı, kötü niyetli hamil olduğu belirtildiği, itiraz üzerine İstanbul 10. ATM’nin 2022/325 Değişik İş sayılı dosyasında ihtiyati hacze itirazın duruşmalı olarak yapılmasına karar verildiği, daha sonra İstanbul 10. ATM’since HMK 397/4 mad.uyarınca Değişik İş dosyasının asıl dosyanın eki sayılacağından itiraz üzerine karar verilmek üzere dosyanın 18/11/2022 tarihinde Bakırköy 5. ATM’ye gönderildiği ve mahkemece ihtiyati haciz talebine itirazın duruşmalı değerlendirilmesine karar verildiği, ve ihtiyati haciz kararına itirazın İİK 265.md. gereğince reddine karar verilmiştir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141. maddesinin 3. fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.Bir mahkeme kararında tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Kararın açık ve gerekçeli olması hukukî dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukukî dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın üst mahkeme tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukukî nedenlerle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez.Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve İstinafın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması, bu yasal ve Anayasal düzenleme karşısında zorunludur. Aksi hâlde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Yeri gelmişken maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan, sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçenin de yeterli olmadığı ve doktrinde “zahiri gerekçe (görünürde gerekçe)” olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları tatmin etmez (Kuru,Baki/ Arslan,Ramazan/ Yılmaz,Ejder: Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 472). Mahkemenin verdiği her karar, prensip olarak onun, önüne gelen somut uyuşmazlık hakkında, “Anayasa, kanunlar ve hukuk” çerçevesindeki vicdani kanaatini ifade eder. Bu vicdani kanaatin, söz konusu çerçeveye uygunluğu ise kararın gerekçesiyle ortaya konulur. Bundan dolayıdır ki, Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrasına göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmak zorundadır. Bu çerçevede yargısal karar, mahkemenin önüne gelen uyuşmazlık hakkında açıkladığı kanaatinden ibarettir. Diğer bir ifadeyle yargısal karar, mahkemenin somut bir hukukî soruna ilişkin kanaat açıklamasıdır. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve İstinafın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Aksi hâlde tarafları, adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilerek yazılmış kanun yolu denetimine elverişli bir hükmün varlığından söz edilemez. Nitekim 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukukî ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür. Bir davanın taraflarının o dava yönünden, mahkemece hangi nedenle haklı veya haksız bulunduklarını anlayıp değerlendirebilmeleri ve İstinafın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan mahkeme kararının bulunması zorunludur. Anılan bu husus, kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki olan hâkimin, gerekse mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Eldeki davada olduğu gibi mahkemece sadece kanun maddesinin yazılması ve sadece kanun hükmüne atıf yapılarak hüküm kurulması isabetsiz ve de bu şekli ile yasal dayanaktan yoksundur.Hâl böyle olunca, esas alınması gereken kararının gerekçe içermediği görülmekte olup, sözü edilen bu durum Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası ile ona parelel düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı olduğu açıktır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, kararının gerekçesini (gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek olmalıdır. Hâl böyle olunca istinaf incelemesine esas usulüne uygun gerekçeli karardan bahsetme imkânının olmadığı ve ön sorunun bulunduğu kabul edilmiştir. O hâlde usule uygun gerekçesi olmayan kararının kaldırılmasına karar verilmelidir. Yukarıda açıklanan sebeplerle mahkeme kararının gerekçesiz ve denetime elverişsiz olduğu anlaşıldığından davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a.6.md.gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacının vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/804 E. 14/12/2022 tarihli ara kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5-Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/02/2023