Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/213 E. 2023/85 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/213
KARAR NO: 2023/85
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2022
NUMARASI: 2022/374 Esas
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takibe konu 14.05.2017 tanzim tarihli ve 99.000-TL bedelli bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin dava sonuçlanıncaya kadar tedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının ödeme emrini tebliğ almasına rağmen süresi içerisinde icra mahkemesinde senedin teminat senedi olduğuna yahut borcun ödendiğine dair bir itirazda bulunulmadığını, davacının dayandığı itirazların süresi içerisinde icra mahkemesinde dillendirilebilecek itirazlar olduğunu, davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, senedin bono olması hasebi ile mücerret olduğunu, davacının dayanak bono nedeniyle borçlu olmadığını ancak yazılı delille kanıtlayabileceğini, müvekkilinin davalıya gerek birikiminden/ kazancından gerek kredi çekerek gerekse de altınlarını bozdurarak (sadece bozdurulan altın miktarı 103 gr’dır) birden fazla kez elden ve banka kanalıyla borç verdiğini, bunun yanı sıra davacının müvekkilinin kredi kartını kullandığını, müvekkilinin davacının borçlarını ödediğini, senedin teminat senedi olmadığını, tanık dinletilmesine muvafakat etmediklerini, ispat yükünün davacıda olduğunu, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediğini, ayrıca İİK m. 72 hükmünde icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ancak alacağın %15’inden az olmamak kaydıyla borçlunun göstereceği teminat karşılığından icra kasasına giren paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde karar verilebileceğinin ifade olunduğunu, ayrıca bonodan kaynaklı alacak talebinin üç yıllık zamanaşımına tabi olmakla kanaatlerince aynı süre içerisinde bono keşidecisinin menfi tespit davası açabileceğini, bu nedenle zaman aşımı def’ilerinin bulunduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk derece Mahkemesi 31.05.2022 tarihli ara kararıyla; icra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez hükmü gereği takibin durdurulmasına ilişkin tedbir talebinin reddine karar vermiştir. İlk derece Mahkemesi 01.12.2022 tarihli ara kararıyla; davacı tarafın teminatsız veya teminat mukabilinde icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönündeki yeni tedbir talebi üzerine; asıl alacağın %15’i tutarında teminatın depo edilmesi kaydıyla icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesine yönelik tedbir kararı vermiştir. Davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; Takip çıkışının 117.379,42-TL olduğunu icra dosyasında güncel borç miktarının 195.413,31-TL olduğunu, senedin teminat senedi olmadığını, uzun süre sonrasında menfi tespit isteminin ve tedbir isteminin kabul edilmez olduğunu, kararın gerekçesine yer verilmediğini, teminatın yeterli olmadığını, müvekkili aleyhine verilen ihtiyati tedbir sebebiyle müvekkilinin telafisi güç ve imkansız zararlara uğrayacağından bahisle tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi 20.12.2022 tarihli ara kararı ile “… iddia, savunma ve toplanan delillere nazaran davacının icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında yasaca aranan, gerekli ve yaklaşık ispata dair yeterli koşulların bulunduğu sonucuna varıldığı, zira burada yasaca aranan kesin bir ispat olmayıp yaklaşık ispatın yeterli olduğu, alacak üzerinden teminat alınmasının yeterli olduğu …” gerekçesi ile davalının ihtiyati tedbirin kabulü kararına karşı itirazının reddine karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Cevap ve tedbire itiraz dilekçelerinde yer alan beyanları tekrar ile, davacının iddialarına dayanılarak tedbire hükmedilemeyeceğini, davacının iddialarını delillendiremediğini, yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığını, takip tarihinden neredeyse beş yıl sonra ihtiyati tedbir kararı verildiğini, mahkemenin tedbir kararı gerekçesinde ve itirazın reddi gerekçesinde somut olaya ilişkin hiçbir ifadeye yer vermediğini, teminatın yetersiz olduğunu, zararlarını karşılamaya yetmeyeceğini, dava tarihi itibarı ile takip çıkışının 172.314,62-TL olduğunu beyanla ihtiyati tedbire itirazın reddine dair kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde yer alan beyanları tekrar ile davalıya fazlası ile ödemede bulunduğunu, araçlarının 189.800-TL bedelle satıldığını ayrıca %15 teminat karşılığında tedbir talepleri kabul edildiğinden 14.850-TL teminatın yatırıldığını, bu nedenle davalının zararının karşılanmamasının söz konusu olmadığını beyanla davalının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, takibe konu bono nedeniyle borçlu olunmadığı iddiasına dayanan menfi tespit istemine ilişkindir. İstinafa konu uyuşmazlık; ilk derece Mahkemesinin 01.12.2022 tarihli %15 teminat karşılığında icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir talebinin kabulü kararına karşı, davalının itirazlarının 20.12.2022 tarihli ara karar ile reddi kararının isabetli olup olmadığına dairdir. 2004 Sayılı İİK’nın menfi tespit ve istirdat davaları başlıklı 72.maddesinde; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir. 2004 Sayılı İİK’nın 72. madde menfi tespit davalarında ihtiyati tedbir ile ilgili özel düzenleme olup davanın takipten önce veya sonra açılması, verilecek tedbirin şekli yönünden değişikliğe yol açmaktadır. 2004 Sayılı İİK’nın 72. maddenin 3. fıkrasında “….İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Maddenin düzenleniş biçimi nazara alındığında, düzenlemeyle borçluya alacaklının gecikmeden doğan zararlarını karşılamak üzere teminat yatırarak, icra veznesindeki paranın alacaklıya ödememesini isteme hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla bu durumda mahkemenin tedbir hususunda takdir hakkı bulunmamakta sadece teminat tutarını asgari oranda belirlemede takdir hakkı bulunmaktadır. Bu maddede yer alan düzenleme 6100 Sayılı HMK’nın 389 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir ile ilgili düzenlemeye benzeyen ancak kendine özgü özellikleri de olan ve borçluya tanınan bir hak olduğu, borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği anlaşılmıştır. Somut olayda, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası söz konusu olduğundan, icra takibinin ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına karar verilemez ise de, İİK 72/3 maddesi kapsamında, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın % 15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini isteyebilir. Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, “orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kurala uyulmaması sebebiyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. Somut davada, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, dosya kapsamına göre; talep edenin tedbir talebi yönünden dosyaya sunulu bilgi, belge ve delillerden yaklaşık ispata kanaat getirilmesi isabetli bulunmuş, teminatın dosya kapsamına göre yeterli olduğu belirlenmiş olup davalının ihtiyati tedbir talebinin kabulüne yönelik karara itirazlarının reddine dair mahkemece verilen kararda usule aykırılık bulunmamaktadır. İstinaf dilekçesinde öne sürülen diğer sebepler ise, yargılamanın esasına ilişkin olup yargılamayla çözümlenecek hususlardır. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; tarafların dayandıkları bilgi ve belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre ilk derece Mahkemesinin kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre karar isabetli bulunmuş, davalı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiş olmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.12.2022 tarih ve 2022/374 Esas sayılı kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/02/2023