Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/190 E. 2023/100 K. 10.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/190
KARAR NO: 2023/100
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 13/12/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/41 E. –
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavazün Meni İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekilleri dava dilekçesinde özetle: Davacıların …’ın mirasçıları olduklarını çok sayıda yapımcının … hayatta iken kendisinden, vefatından sonra ailesinden merhumun hayatını konu alan filmin çekilmesi için izin almak istendiği, çeşitli projeler teklif edildiği, merhumun kendisine gelen bu teklifleri her zaman reddettiğini ve vefatından sonra hayatının bir yapımcının elinde film haline getirilmesine izin verilmemesi yönündeki arzusunu mirasçılarının ilettiğini, davalıların, … ve …’ın eser, icra ve yapımlarını, müvekkillerinden izin almadan ve davalı …’tan alınacak izin dahilinde, sinema filminde kullanmaları eylemleri ile bu yöndeki ısrarlı tutum, işlem ve davranışlarının, müvekkillerinin … ve …’ın eser, icra ve yapımları üzerinde irsen, devren ve yasa gereği sahip oldukları mali ve manevi hakları ile bu hakların kullanılması yetkilerine tecavüz oluşturacağının ve ciddi bir tecavüz tehlikesi oluşturduğunun; bu çerçevede davalılar fiillerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunun tespitini, davalıların oluşturdukları muarazanın bu şekilde giderilmesini, davalıların, müvekkillerinin murisi – …’ın ve …”ın eser, icra ve yapımları üzerinde irsen, devren ve yasa gereği sahip oldukları mali ve manevi hakları ile bu hakların kullanılma yetkisine tecavüz veya ciddi bir tecavüz tehlikesi oluşturan, …’a ait eser, icra ve yapımların, “…, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, davalıların çekeceği bir sinema filminde kullanılmasının, anılan eserlerin kullanılacağı bir filmin çekilmesinin, tespitinin, kısmen çekilmiş ise tamamlanmasının, kamuya sunulması ve tanıtılmasının, çoğaltılmasının, yayılmasının, temsilinin ve gösterilmesinin, yayın veya dijital yollarla umuma iletilmesinin önlenmesini, men’ini yargılama sırasında dava konusu …’a ve …’a ait eser, icra ve yapımların, “…, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, davalıların çekeceği bir sinema filminde kullanılmasının, anılan eserlerin kullanılacağı bir filmin çekilmesinin, tespitini, kısmen çekilmiş ise tamamlanmasını, kamuya sunulması ve tanıtılması, çoğaltılması, yayılması, temsili ve gösterilmesi, yayın veya dijital yollarla umuma iletilmesi halinde de; davalıların “…, …” isimli veya başka bir adı taşıyan sinema filmi aracılığıyla gerçekleşmiş olan müvekkillerine ait mali ve manevi haklara yönelik tecavüzlerinin durdurulmasını ve tüm maddi sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, “…, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, müvekkillerinin haklarına tecavüz oluşturduğu tespit edilen sinema filminin; uydu, kablo ve karasal gibi her türlü televizyon yayını veya dijital mecralarda yayınlanmasının, umuma iletilmesinin, sinema salonları gibi her türlü ortamda gösterilmesinin ve temsilinin durdurulmasını ve men’ini, CD, DVD veya başka bir formatta çoğaltılmasının ve yayılmasının durdurulmasını, sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, muhtemel benzer kullanımların önlenmesini, davalıların işyerlerinde yahut kontrollerindeki yerlerde bulunan veya üçüncü kişilere ait ortamlara bırakmış oldukları “…, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, müvekkillerinin haklarına tecavüz oluşturduğu tespit edilen sinema filminin fiziki ve elektronik ortamlardaki kopyalarına; her türlü tanıtım araçlarına el konulmasını, “…, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, müvekkillerinin haklarına tecavüz oluşturduğu tespit edilen sinema filminin her türlü dijital veya internet ortamlarından, web sitesi ve sosyal ağ sitelerinin içeriklerinden, bilgisayarlardan ve sair her türlü taşıyıcı ve mecradan silinmesini, bu mümkün olmadığı takdirde erişimin engellenmesini, kısmen de olsa imale veya kopyalamaya yarayan dijital veya fiziki her türlü araç, gereç, materyal ve buna benzer sair çoğaltma vasıtalarına el konulup imhasını, hükmün yayımlanmasında müvekkillerinin haklı menfaatinin bulunması nedeniyle verilecek kararın masrafı davalılara ait olmak üzere tüm Türkiye’de yayımlanan 3 gazete de yayımlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Davalılar …, … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi ile…Yapım Turizm Ticaret Limited Şirketi vekilleri cevap dilekçelerinde özetle: FSEK 48. madde hükmü uyarınca eser üzerindeki haklara ilişkin bir tasarruf muamelesi olan devrin gerçekleşmesi için eserin meydana getirilmiş olması gerektiğini, henüz meydana getirilmemiş veya tamamlanmamış eserler üzerindeki hakların devrine ilişkin sözleşmelerin batıl ve geçersiz sayılacağını, bu sebeple husumetin bu aşamada müvekkillerine yöneltilmesi ve davacıların dilekçesinde talep ettikleri FSEK 76/2 maddesi anlamında belgelerin müvekkillerinden sorgulanmasının mümkün olmadığını, FSEK kapsamında bir eserin sahibinin onu vücuda getiren kişi olup, yazarı Prof Dr. … olan ve müteveffa …’ın hayatının anlatıldığı “… …” isimli kitabın … … isimli 2 cilt kitap ilgili kitabın 2 cilt olarak İstanbul 2. FSHHM’nin 2021/322 D.İş sayılı dosyasından celbini, ayrıca kitabın Kültür Bakanlığı nezdinde eser işletme belgesinin ilgili Bakanlıktan celbine karar verilmesini eser sahibinin Prof. … olduğunu, bilindiği üzere; diğer bir eserden faydalanmak suretiyle meydana getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan fikir ve sanat eserlerinin işlenme olduğunu, bu kapsamda asıl esere bağımlı olarak bir eseri; toplama, derleme, farklı bir türe sokma, başka bir dile tercüme etme veya yayınlamaya elverişli bir duruma getirme gibi yöntemlerle meydana getiren işlenme eserlerin sahiplerinin de bu kanun kapsamında korunacağını, bir işlenmenin ve sahibinin, asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak şartıyla onu işleyen olduğunu, sinema eserlerinde; yönetmenin, özgün müzik bestecisinin, senaryo yazarının ve diyalog yazarının, eserin birlikte sahipleri olduğunu (FSEK m.8). birden fazla kimsenin iştirakiyle vücuda getirilen eserin ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibinin, onu vücuda getirenlerin birliği olduğunu, birliğe adi şirket hakkındaki hükümler uygulandığını (FSEK m.10), yayımcılar, yapımcılar ve tüzel kişilerin ise eser sahibi olarak nitelendirilemeyeceğini, FSEKin 18. maddesi uyarınca mali hakları kullanma yetkisinin yalnızca eser sahibi olup, bir eserin yayıncısı ve yapımcısının ancak eser sahibi ile yapacağı bir sözleşme ile bu haklarını kullanabileceğini, FSEK kapsamında henüz vücut bulmayan esere ilişkin mali hakların devrinin mümkün olmadığını, şuan taslak senaryo aşamasında olan filmin çekilip, vücut bulmadığından bu aşamada müvekkillerine dava yöneltilmesi yerinde olmadığını, bu kapsamda taslak senaryo aşamasındaki sinema filmine ilişkin olarak husumetin ancak birliğe yöneltilebilecek olup, henüz taslak senaryo aşamasındaki sinema eseri vücut bulmadığından, birliğin haklarının müvekkili … tarafından devralınmadığı ve yasal olarak devralınamayacağı göz ardı edilerek usulüne uygun şekilde birliğe dava yöneltilmediğini, davacıların, dava tarihinde henüz vücuda getirilmemiş sinema filmi ile ilgili gördükleri bir fragmana dayalı varsayımsal düşüncelerle işbu davayı ikame ettiklerini henüz vücut dahi bulmamış soyut iddialarına ilişkin husumet yöneltecekleri tarafı dahi belirleyemediklerini, oysa müvekkili … Ltd. Şti. tarafından muris davacılara gönderilen Beşiktaş … Noterliğinin 15.06.2021 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinde bildirdikleri üzere; …’nun çekilecek filmde yalnızca “prodüktörlük” görevini yürüteceğini, davanın yöneltildiği müvekkili … San. ve Tic. Ltd Ştinin de çekilecek filmle hiçbir bağlantısı da bulunmadığını, çekilecek filmin Kültür Bakanlığında eser işletme belgesi olan “… …” isimli kitaptan uyarlanacağı göz önüne alındığında, asıl edebi esere yani “… …” isimli kitapta anlatılan hikayeye bağlı olarak yazılan taslak senaryo nedeniyle bu aşamada müvekkillerinin taraf gösterilmesi mümkün olmadığından husumet itirazında bulunduklarını, bununla birlikte … ve … mirasçılarının 18.10.2012 ve 01.11.2017 tarihli edisyon sözleşmeleri ile musiki eserler üzerindeki mali haklarını … Müzike devrettiğini, devir kapsamında mirasçılıktan doğan hak sahiplikleri sona erdiğinden taraf sıfatları bulunmadığını, aktif husumet dava konusu hakkın sahibine ait olduğundan mirasçı davacılar yönünden de husumet itirazında bulunma gereği hasıl olduğunu, davacılar, tecavüzün tespiti ile muarazanın giderilmesi yönündeki talepte bulunmuşlarsa da FSEK’de tecavüz iddiası halinde ileri sürülebilecek talep ve davalar açıklanmış olup, davacıların muarazanın giderilmesi ile ne talep ettiği anlaşılır olmadığını, davacılar, sağlığında hayatına ilişkin tüm bilgileri, anılarını vs belgesellerle, gazete ve televizyon haberleri vb ile “kamunun bilgisine sunan” müteveffa …’ın hayatının filminin yapılmasını istemediğini iddia ettiklerini, bu iddia mahkemenin görevi kapsamında incelenecek bir konu olmadığını kaldı ki; davacıların kendileri de müteveffanın hayat hikayesinin filminin çekilmesi için yapımcılarla görüştüğünden davacıların, mütevefanın hayat hikayesinin filme çekilmesini istemediği iddialarının gerçek dışı olduğunu, bu husus tanıklarla da ispat edileceğini, müvekkili İstanbul … Ticaret Ltd. Şti.’nin, Kültür ve Turizm Bakanlığında künyesi bulunan “… …” isimli kitabın eser sahibi olan yazar Prof. …’tan bu edebi eserin mali haklarını usulüne uygun şekilde devralmış olduğunu, FSEK kapsamında söz konusu kitabın eser sahibi olan yazar Prof. …’ın FSEK ve Anayasa ile korunan mali ve manevi haklarının kullanımın davacılar tarafından engellenemeyeceğini, davacıların, edebiyat eseri üzerinde hak sahibi oldukları ve kendilerinden izin alınması gerektiğini iddia etmişlerse de bu iddianın yersiz olduğunu, bilindiği üzere bir eseri vücuda getiren kişi o eserin sahibi olup, “… …” isimli kitabın yazarı ve dolayısıyla eser sahibi “kitabın üzerinde de açıkça yazdığı üzere” Prof. … olduğunu, “… …” isimli kitabın eser sahibi olduklarına ilişkin davacıların iddialarının ise, işbu tecavüzün men’i davası ile incelenmesinin de mümkün olmadığını, murislerinin müzik eserlerine ilişkin olarak davacıların hak sahibi olduklarını iddia ettikleri icra ve yapımların 23 sayfalık dilekçelerinde tek tek açıklanmamış olması nedeniyle öncelikle davacıların hak sahibi olduklarını iddia ettikleri Fikri Mülkiyet Kanunu kapsamında koruma altına alınmış olan eserlerin açıklanması/belirtilmesi gerektiğini, albümlerinde yer alan her söz ve bestenin …’a ait olmadığını, nitekim davacıların da dilekçelerinin 6. sayfasında bu hususu kabul ettiklerini, dolayısıyla gerekli izahat yapılmadan ve davacıların taleplerinin gerçek bir eser sahipliğine dayandığı tespit edilmeden davacıların eser niteliğinde korunan haklarına tecavüz varsayımı ile ileri sürdükleri taleplerinin dinlenemeyeceğini, davacıların, henüz vücut bulmayan taslak senaryo aşamasında olan ” …” filminde hak sahipliğini iddia ettikleri hangi eserlere tecavüz ihtimali olduğunu açıklayabilmiş olmadıklarını, davacıların bu husustaki iddialarını somutlaştırmaları gerektiğini, kaldı ki kabul anlamına gelmemekle birlikte davacıların eser sahibi olduğu müzik eserlerinin bir an için filmde kullanılacağı varsayılsa dahi tüm filmin çekilmesinin engellenmesi suretiyle sansürlenmesini sağlayabilecek yasal bir dayanak bulunmadığından davacıların bu yöndeki taleplerinin de reddi gerektiğini, davacılar dava dilekçelerinde … ya da …’ın hangi eserlerinin mali ve manevi haklarının, henüz vücut dahi bulmamış ” …” isimli filmin çekilmesiyle tecavüze uğrama ihtimali olduğunu açıklayamadıklarını, …’ın ve …’ın seslendirdiği bilinen ancak söz ve bestesi başkalarına ait olan ya da anonim olan pek çok müzik eseri bulunduğunu, çekilecek sinema filminde kullanılacak müzik eserleri davacıların hak sahipliği ileri sürmesi mümkün olmayan müzik eserleri içinden değerlendirileceğini, dolayısıyla davacıların müzik eserlerinin mali haklarına yönelik bir kullanım olmayacağından izinlerinin alınmasının da gündeme gelmeyeceğini, bu kapsamda ne davacılardan izin alma gibi bir gereklilik söz konusu ne de kendilerine telif bedeli ödeneceğini, henüz vücut bulmayan, “taslak senaryo aşamasındaki” sinema eserinden kullanılacak müzik eserleri kesin olmamakla birlikte; dilekçede belirtilen anonim eserler ile eser sahipleri … ve … dışındaki sanatçıların müzik eserlerinin sinema filminde kullanılması muhtemel olduğunu, bunların: Anonim eserler: … (söz-müzik: anonim … türküsü), … (söz: …-müzik: … türküsü), … (söz-müzik: … türküsü), … (söz-müzik: …), …. (söz-müzik: …), …. (söz-müzik: … türküsü), … (söz: … – müzik: … türküsü), … (söz – müzik: …), … (söz – müzik: ….),… (söz-müzik: …) diğer sanatçı eserleri: … (söz-müzik: …), … (…) (söz-müzik: …),… (söz – müzik: …), … (söz: …, müzik: …), …. (söz – müzik: …). müvekkili şirketin muhtemelen bu eserlerden birkaçını taslak senaryo tamamlandıktan sonra çekeceği filmde kullanacak olup, görüldüğü üzere davacıların murislerinin söz ve beste sahibi olduğu herhangi bir eserin kullanımı söz konusu olmadığını, Kaldı ki; bu şarkıların icracı sanatçısının ne … ne de … olmayacağını, icracı sanatçıların henüz belli olmamakla birlikte belli olduğunda isimlerinin mahkemeye bildirileceklerini, dolayısıyla; davacıların filmde kullanılacak eserler yönünden hak sahipliği iddia ettikleri musiki eserlerine tecavüz ihtimali olduğu iddiası yersiz olduğunu, müvekkili şirketin, müteveffa … ve …’ın şarkılarına klip de çekecek olmadığını, müvekkili şirketin muris …’ın hayatının anlatılacağı bir filmin yapımcısı olacağından, Kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için davacıların eser sahibi olduğu bir müzik eserinin filmde yer alabileceği varsayılsa dahi, bu eser sahipliği için sansür mahiyetinde olacak şekilde davacıların talep ettiği gibi, filmin tamamen çekiminin durdurulmasının engellenemeyeceğini, film, müzikten ibaret olmadığını, dolayısıyla musiki eser sahipliği iddiasından yola çıkarak filmin tamamen sansürlenmesi talebini ileri sürmeleri mümkün olmadığı gibi “eser” mahiyetinde koruma altına alınan ve hak sahipliğini çekişmesiz şekilde kesin olarak ispat ettikleri bir müzik eserin filmde kullanılacağını ispat edemediklerinden davacıların taleplerinin de reddi gerektiğini, davacıların hak sahibi olduğu musiki eserlerine tecavüz ihtimali söz konusu olmamakla birlikte … Yayım Ltd. Şti.’nin …’tan aldığı muvafakat/izin belgesindeki birçok eser, anonim ya da başka sanatçılara ait olup, …’ın eser sahibi olmadığı müzik eserlerin … Ltd. Şti. devrettiği ya da lisans verdiği yönündeki her türlü belge geçersiz olduğunu, muris …’ın, Prof. …’a verdiği muvafakatlerde tüm eserleri üzerinde sahibi olduğu haklarını “mirasçılarını da bağlayacak şekilde” Prof. …’a verdiğini, dolayısıyla; muris …’ın “ölüme bağlı tasarrufu” mirasçılarını ve … Yayım Ltd. Şti. ile … San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ni bağlamakta olup, muris …’ın ölüme bağlı tasarrufuna aykırı şekilde mali hakların kullanımı mümkün olmadığını, taslak senaryo aşamasında kullanılması muhtemel görülen eserlere ilişkin dilekçelerinde açıkladıkları kapsamda; davacıların ilgili eserlerde hak sahibi olmadığının açık olduğunu, üstelik kendisi de yapımcı olan müvekkili şirketin fikri hakların korunmasına önem verdiği ve kullanılacak müzik eserlerine ilişkin telif ödemelerinin yapılacağı belirtilmek suretiyle bir tecavüzün söz konusu olamayacağı bildirilmişken davacıların varsayıma dayalı, kötü niyetli ve soyut iddialarının hüküm kurmak için yetersiz olduğunun ortada olduğunu, davacıların İstanbul 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2021/322 D.İş sayılı dosyasından talep ettikleri tedbirin mahkemenin geçerli hiçbir hukuki dayanağı olmayan kararı ile kabul edilmiş olup, bu usul ve yasaya aykırı karara karşı taraflarınca süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, dosyanın halen istinafta olduğunu, yerel mahkemenin tedbir kararında FSEK 77, SMK 159, HMK 389 ve 400 maddesinde düzenlemeleri hükme yazıp, tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçünün tereddütsüz ortaya konması gerektiğini, yaklaşık ispatta ise iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimal olsa da aksinin göz ardı edilmeyeceğini, geçici hukuki korumada karşı tarafın dinlenmemesi, delillerin ayrıntılı incelenmesine yeterli bir zaman olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispatın yeterli görüldüğünü, ancak kararda filmin çekimini tamamen yasaklamasını gerektirecek kadar ağır bir tedbire hükmetmesi için yaklaşık ispat bakımından hangi delili değerlendirdiğini belirtmediğini, ne yazık ki; tedbir kararı veren yerel mahkemenin kararında, Anayasa ve FSEK ile korunan bir edebi eserin ( … isimli kitap) işlenerek yine sanat eseri olarak korunması gereken bir sinema eseri vücuda getirilmesinin tamamen yasaklanması şeklinde ağır bir tedbirin uygulanmasını gerektiren yaklaşık ispatı sağlayan delilin ne olduğu belirtilmediğini, tedbir talep edenlerin varsayımından yola çıkarak üstün körü bir inceleme ile yaklaşık ispat şartı bile yerine getirilmemişken tedbir kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasındaki menfaat dengesinin mahkeme tarafından korunmamış ve yargılama gerektiren talepler için adeta hüküm kurar şekilde karar verildiğini, talep edenlerin, hak sahipliği bile tartışmalı olan eserlere ilişkin salt varsayımsal iddialarından yola çıkarak tedbir talebinin kabul edilmesi ve tedbir talep edenlerin hak sahibi olmadığı kitabın işlenerek filme uyarlanmasının yasaklanmasının hak ihlali olduğunu, Kaldı ki; kabul anlamına gelmemekle birlikte bir filmin on milyonlarca lira maliyetle çekildiği dikkate alındığında, yargılama süresince filmin vücuda getirilmesini engelleyecek şekilde verilen tedbir kararı için belirlenen 50.000 TL teminat tutarı müvekkilinin uğrayabileceği zararı karşılamaktan çok uzak olduğunu, tedbir talep eden davacıların ihtiyati tedbir talebinin, İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/558 E. sayılı davasında “tedbir talebinde ileri sürülen talebin yargılamayı gerektirdiği” gerekçesiyle verilen karar ile reddedilmiş olup, davacıların İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin vermediği tedbir kararını, Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinden yeniden isteyerek hukuku dolandığını, İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.10.2021 tarihli ara kararında “…ın hayat hikayesini konu edinen …” isimli sinema filmine ait fragman dahil tüm içeriklerin yazılı, sözlü ve görsel medya araçlarıyla kamuoyu ile paylaşılmasının ve dava konusu “, …” isimli filmin çekimlerinin tedbiren durdurulmasına…karar verilmesi” talebi yargılamayı gerektirdiğinden talebin reddine karar verildiğini, açıklanan ve resen belirlenecek sebeplerle husumet itirazlarının kabulünü, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili yönünden, davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddini, davacıların dilekçesinin netice ve talep kısmında, haklarının davacılara ait olduğu iddia edilen … eserlerinin, çekilmesi muhtemel bir sinema filminde kullanılmasının önlenmesi, durdurulması ve sonuçlarının ortadan kaldırılması vs. yönünde talepte bulunulduğunu, müvekkilinin sinema filmi çekilmesi ihtimali ile bir ilgisinin bulunmayıp, kendisinin ” …” adlı edebi eserin (kitabın) yazarı olduğunu, müvekkilinin sinema filmi yapımcılığı veya çekimi ile ilgili bir mesleği ya da görevi bulunmadığını, her ne kadar dava dilekçesinde, çekilmesi muhtemel film iddiasının, müvekkilince yazılan kitaptan uyarlanacak olduğu ileri sürülmüş ise de, dava dilekçesinin netice kısmındaki taleplerine göre, bu davanın konusunun, müvekkilinin yazdığı kitabın içeriği ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, kitap ve içeriğinde kaleme alınan murisin hayat hikayesinin, dava konusu edilen musiki eserlerden tamamen ayrı, bağımsız bir edebi eser olup ihtiva ettiği mali ve manevi hakların münhasıran müvekkiline ait olduğunu, nitekim murisin hayat hikayesi üzerinde davacıların da mali veya manevi hiçbir hakkı olmadığını, davanın, … eserlerinin, çekilmesi muhtemel bir sinema filminde kullanılmaması veya bunun durdurulması ya da durdurulması amacı taşımakta olduğunu, dava dilekçesinin neticesinin anılan eserlerin müvekkilinin kitabından çıkarılmasına yönelik bir talep de içermediğini, bu hali ile davanın, müvekkili yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğundan usulden reddine karar verilmesini, dava dilekçesine göre …’ın hayatını konu alan bir sinema filmi çekilmesine hukuken engel olmadığını, davacıların iddia ve taleplerinin iki yönü bulunduğunu, …’a ait eserlerin davalılarca bir sinema filminde kullanılmamasını, …’ın hayatını konu alan kitap içerisinde eserler de yer aldığından, bu kitap üzerinden bir sinema filmi çekilmemesini, davalıların hak iddia ettikleri yönün birinci maddede yer alan kısım olduğunu, davacıların …’a ait eserler üzerinde hak sahibi olup olmadıklarını ispatlamaları gerekeceğini, her ne kadar davacıların muristen aldıkları izin belgelerine göre eserler üzerinde münhasır hak sahibi olduklarını ileri sürmüş iseler de, bu izin belgeleri ekinde yer alan tüm eserlerin …’a ait olmadığını, bazı eserlerin anonim oldukları ya da eser sahiplerinin 3. kişiler olduğunu, bazı eserlerin ise izin belgesi tarihi olan 2001 yılında sonrasına ait olduğunu, …’ın davacılar lehine verdiği bu izin belgelerinin tanzim tarihlerinden sonra ortaya ika ettiği tasarruflar ile bu izin belgelerinin aksine eylem ve işlemlerde bulunduğunu, bu tasarruflar ile …’ın söz konusu izinlerden cayma iradesi gösterdiğini, nitekim davacılara münhasıran verildiği ileri sürülen izinlere rağmen …’ın bu eserler üzerindeki tüm mali ve manevi haklarına da sağ iken kullanmaya devam ettiğini, davacıların buna karşı çıkmadıkları gibi …’ın bu hakları bilahare müvekkiline devretmesinden de haberdar oldukları halde itiraz etmediklerini, bu cayma teşkil eden eylem ve işlemlerin davacıların da her dönemde bilgisi ve rızası dahilinde olduğunu, murisin vefatından sonra dahi davacıların kendileri lehine verilmiş bulunan bu izin belgelerinin aksini ihtiva eden eylem ve işlemlere itiraz etmediklerini, böylece davacıların dayanak gösterdikleri izin belgelerinin mutlak surette hak sahipliklerini kanıtlayamayacağını, buna göre davacıların, …’a ait olup da mali ve manevi haklarının münhasıran kendilerinde olduğunu iddia ettikleri eserlerin bütünü üzerinde hak sahibi olmamaları nedeniyle, bu eserler yönünden davanın reddi gerekeceğini, bu eserlerin tek tek yargılama aşamasında tespiti ile davanın reddine karar verilmesi halinde, bu eserlerin sinema filminde kullanılmasına da hukuken engel bulunmadığının anlaşılacağını, zira sinema filminin müvekkiline ait kitaptan uyarlanması ve kitabın bütünüyle değil de davada tespit edilecek eserler ile sinema filmine aktarılması halinde, müvekkiline davacılarca ve murisçe verilmiş izinler kapsamında hukuka aykırılık oluşmayacağını, kitaptan uyarlama yolu ile sinema filmi çekilmesi hususunda ise, davacıların …’ın hayat hikayesi üzerinde bir mali ve manevi hakkı bulunmadığının açık olduğunu, gerek müvekkilince kaleme alınan ve …’ın hayat hikayesini konu alan bir edebi eserin (kitabın) sinemaya uyarlanması, gerekse hiçbir uyarlama olmaksızın kaleme alınacak bir senaryo ile …’ın hayatının (gerçeğe uygun veyahut da kurgu olarak) filme dönüştürülmesinin, halihazırda hukuken mümkün olduğunu, sinema filminde …’ın musiki eserlerine veya söz, şiir türünden eserlerine yer verilmediği takdirde, bu aşamada merhumun hayatını konu alan bir film çekilmesine hukuken engel olmadığını, dolayısıyla davanın bu yönden reddine karar verilmesi gerektiği gibi, bu yönden verilmiş bulunan ihtiyati tedbir kararının da davacıların hem Değişik İş dosyasındaki taleplerinin içeriğini ve amacını dahi aştığından hem de işbu dava dilekçesinin netice ve talep kısımında talep edilen hususların ötesinde olduğundan, dava tarihi itibarıyla tecavüz veya hak ihlali kanıtlanmadığını, iddia edilen sinema filminde, dava konusu ihtilaflı eserlerin kullanılacağının mutlak olmadığını, davacıların izin belgesindeki eserlerin bir kısmının …’a veya …’a ait olmadığını, bir kısmının ise davacıların izin belgesinin tarihi olan 2001 yılından sonrasına ait olduğunu, davacılardan … Müzik Şti.’nin ve … Şti.’nin …’tan aldığı izinlerin kapsamı ve içeriğini, esasen Teknik Bilim Kurlu tarafından değiştirilip ve ortadan kaldırılmış olup, anılan davacıların izin eklerinde yer alan eser listeleri gerçeğe aykırı ve hatalı düzenlendiğinden, hukuken hüküm ve sonuç doğurmadığını, Teknik Bilim Kurulunun 19-25-26/10/2007 tarihli karar tutanaklarına göre davacıların izinlerinin ekinde sıralanan eserlerin bir kısmı anonim olup bir kısmı ise …’a ve …’a ait olmadığını, keza 2001 yılından sonraki tarihli eserler için ise davacıların izin belgeleri olmadığını, Teknik Bilim Kurulunun bu toplantılarına … da bizzat iştirak ettiğini ve merhumun verdiği bilgilere göre Teknik Bilim Kurulunun, anılan eserlerin hak sahiplerini düzenlendiğini, bu eserlerin birçoğu, davacıların hak sahibi olduklarını iddia ettikleri eserler olup, söz konusu karar tutanaklarının davacıların izin belgelerinin eklerini çürüttüğünü, bu yönüyle anılan davacıların …’tan ve …’tan aldıkları izin belgeleri muhteviyatı itibarıyla gerçeğe aykırı ve dayanaksız olduğunu, dolayısıyla … tarafından müvekkiline verilen 2 ayrı izin belgesinin, hukuken geçerli olduğunu, hüküm ve sonuç doğurduğu mutlak olduğunu, diğer yandan …’ın davacılara verdiği izin belgelerinin tarihlerinden sonrasına ait tasarruflarının cayma teşkil ettiğini ve davacıların bütün bunlara …’ın sağlığında itiraz etmediklerini, bu yönüyle tam ruhsat iddiasının eylemli olarak tadil edilerek cayma vaki olduğu gözden uzak tutulmamasını, davacılardan … Müzik Şti. tarafından müvekkiline verilen 2012 tarihli izin belgesine göre, …’a ait eserlerin müvekkilinin edebi eserinde (kitabında) kullanılması hukuken mümkün olduğunu, dolayısıyla müvekkiline ait edebi eser (kitap) içeriğinde …’a ait eserlerin kullanılmasına, davacı şirketlerin de izin verdiğini, ayrıca müvekkilinin edebi eseri (kitap) içerisinde kullanılan eserlerin bir kısmının, …’a ait ve fakat davacı şirketin 2001 tarihli izin belgesinden sonrasına ait olduğu gibi, bazı eserlerin ise anonim veya 3. kişilere ait eserler olduğunu, kitap içerisinde yer alan eserlerin haklarının münhasıran kime ait olduğunun tespitinin ancak …’a yazılacak müzekkere ile anlaşılabilecek ve listelerdeki eser sayısının çokluğunun, bu konuda (Teknik Bilim Kurulu kararları da nazara alınarak) bilirkişi incelemesi yaptırılmasını zorunlu kılacağını, …’ın hayatının sinema filmi yapılmasının veya …’a ait kitabın sinema filmine uyarlanmasının önlenmesine dair bir ibare olmadığını, tedbir talep edilen Değişik İş dosyasında da davacıların bu yönde bir talepleri bulunmadığını, davacıların yalnızca eserlerin kullanılmasını önlemek istediklerini, eserlerin kullanılması ihtimali üzerinden taleplerde bulunduklarını ancak …’ın hayatını konu alan bir sinema filmi çekilmesinin önlenmesine dair bir talepte bulunmadığını, açıkladıkları nedenlerle davanın müvekkili … yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 19/09/2022 tarihli ön inceleme duruşmasında:”… ve …’a yazılan müzekkereye cevap geldikten sonra Mahkememizce res’en seçilen 4 kişilik bilirkişi heyetine (FSEK uzmanı, sözleşmeler konusunda uzman akademisyen bir bilirkişi, halk müziği – anonim müzikler konusunda uzman bir bilirkişi ve sinema-TV sektöründe uzman senarist bir bilirkişisi ) yasal yemin ihtarları yaptırıldıktan sonra dosyanın tevdii edilerek tarafların dosyaya sundukları tüm deliller, cevap ve karşı cevap dilekçeleri incelenerek tarafların ileri sürdükleri iddia ve savunmalara ışık tutacak ve ihtilafın halline yönelik doğrultuda gerekli incelemelerin yaptırılmasına ve bilirkişilerden uyuşmazlığın çözümüne yönelik denetime açık ve karar vermeye elverişli rapor tanzim ettirmelerinin istenmesine, bilirkişilere rapor tanzimi için dosya tesliminden itibaren 2 aylık süre verilmesine, rapor sunulduğunda raporun taraf vekillerine tebliğine, raporun tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde rapora karşı tarafların itirazları varsa bildirmelerine, ayrıca taraf vekillerine mahkemece tespiti istenen olgular haricinde bilirkişi yada bilirkişilerce belirlenmesinin gerekli olduğunu düşündükleri konular varsa iddia ve savunmanın değiştirilmesi kapsamı dışına çıkmayacak şekilde dosya bilirkişilere tevdi edilmeden önce mahkemeye bildirmeleri hususunda bugünki oturumdan itibaren 2 haftalık kesin süre verilmesine, Bilirkişilerin sarf edeceği emek ve mesai karşılığında 2000’er -TL ve bilirkişi tebligat ücreti 400-TL toplam 8.400- TL ‘nin davacı vekilince 2 haftalık kesin sürede mahkeme veznesine depo edilmesine, belirlenen kesin süre içinde masraf verilmediği takdirde mevcut deliller doğrultusunda yargılama yapılıp karar verileceğinin ihtarına, (kesin sürenin hukuki sonuçları ihtar edildi) 10-İhtiyati tedbir talebinin, bilirkişi raporu sunulduktan ve taraf vekilleri rapora karşı beyanda bulunduktan sonra değerlendirilmesine…” şeklinde karar verilmiştir. Davacılar vekilleri 17/10/2022 tarihli dilekçelerinde özetle: Açıkladıkları ve mahkemece resen dikkate alınacak diğer sebeplere binaen; öncelikle davalıların filmine ait 2. Fragmanın yayınlanması ile ortaya çıkan açık tecavüzün sonuçlarının ortadan kaldırılması ve 23 Aralık’ta vizyona girecek film ile birlikte yeni ihlal eylemlerinin gerçekleşeceğinin açık olması nedeniyle, 19.09.2022 tarihli duruşmada 10 numaralı bentle verilen, “ihtiyati tedbir talebinin, bilirkişi raporu sunulduktan ve taraf vekilleri rapora karşı beyanda bulunduktan sonra değerlendirilmesine” ilişkin ara kararından dönülmesini, tedbir taleplerinin ivedilikle değerlendirilmesi için dosyanın gün beklenmeksizin ele alınmasını, mahkemenin taleplerini duruşmalı inceleme yönünde takdir kullanacak ise, 2022 Kasım ayı içinde bir duruşma günü verilmesini, ihtiyati tedbir taleplerinde değişen şartlar dikkate alınarak yeniden ele alınması kapsamında; vizyon tarihi 23 Aralık 2022 olarak açıklanan davalılar tarafından çekilen … filmiyle ilgili olarak; müvekkillerinin üzerinde hak sahibi oldukları … tarafından Mahkemeye yazılan 10.10.2022 tarihli yazı ile de doğrulanan, “…” isimli … besteci ve güfteci olarak eser sahibi olduğu ve hakları müvekkillerine ait müzik eserinin, davalılara ait filmin internetten kamuya 2. fragmanında izinsiz olarak kullanılmış olması nedeniyle, anılan 2. fragmanın yayımının derhal durdurulmasını ve yeniden yayımlanmasının önlenmesini, bu konuda Erişim Sağlayıcılar Birliğine müzekkere yazılarak davalılar tarafından çekilen … filminin 2. fragmanına erişimin engellenmesinin sağlanmasını, özellikle bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla 14.09.2022 tarihli dilekçelerinin ekli belgelerinde belirtilen, … ve …’a ait eserler, icralar ve bunları içeren yapımlar yönünden, davalılar tarafından sinema eserinde kullanılmak suretiyle gerçekleştirilebilecek muhtemel tecavüzlerin önlenmesini, tespit edilecek veya yargılama sürecinde ortaya çıkabilecek tecavüzlerin durdurulmasını, sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, belirttikleri hükümler uyarınca verilecek olan ihtiyati tedbir kapsamında olmak üzere; müvekkillerinin mali ve manevi haklarına ve bu hakların kullanım yetkisine sahip olduğu … ve …’a ait eser, icra ve yapımların, bu haklara tecavüz oluşturacağı kesin olan “, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, davalıların çekeceği bir sinema filminde kullanılmasının, anılan eserlerin kullanılacağı bir filmin çekilmesinin, tespitinin, kısmen çekilmiş ise tamamlanmasının, kamuya sunulması ve tanıtılmasının, çoğaltılmasının, yayılmasının, temsilinin ve gösterilmesinin, yayın veya dijital yollarla umuma iletilmesinin önlenmesi için 5846 sayılı FSEK’in 77 ve 6100 sayılı HMK’nın 389-406. madde hükümleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmişlerdir. Davacılar vekilleri 17/10/2022 tarihli dilekçelerinde özetle: Müvekkillerinin babaları …’ın ölüm yıl dönümünde yapılan basın toplantısında kamuoyuna film yapılmasına rızaları olmadığını, senaryonun Mahkeme tarafından istenilmesine rağmen yapımcı tarafından ibraz edilmediği hakkında açıklama yapıldığını, Ulusal Basın ve sosyal medyada basın toplantısını yayınlanması üzerine yurt dışından …’ı seven ve kimliğini açıklamayan bir kişi tarafından e-posta yolu ile müvekkillerine söz konusu filmin senaryosu olduğu belirtilen bir metin gönderildiğini, müvekkillerine gönderilen senaryoyu mahkemeye ibraz ettiklerini beyan etmişler, dilekçe ekinde senaryo örneğini sunmuşlardır. Davalılar …, … San. Ve Tic. Ltd. Şti. ve …Ticaret Ltd. Şti. vekilleri 18/10/2022 tarihli dilekçelerinde: Davacıların 17.10.2022 tarihli dilekçeleri ile, davaya konu filmin kısa zaman önce yayınlanmış olan ikinci fragmanında, …’ın söz ve beste haklarının tamamına sahip olduğu “…” eserinin izinsiz kullanılması sureti ile tecavüzün gerçekleşmiş olması ve davalıların sundukları dilekçeleri ile başkaca eserlerin kullanımı sureti ile tecavüzlerin gerçekleşeceğini açıkça ikrar etmiş olması karşısında, yeni gelişen/değişen duruma göre ivedi olarak tedbir kararı verilmesi taleplerini sunduklarını, davacıların talep etmiş olduğu haksız tedbir talebinin reddinin gerektiğini, Mahkemeye sunmuş oldukları dilekçelerinde de belirttikleri gibi, davacıların daha önce de İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2021/322 D.İş dosyası ile ihtiyadi tedbir kararı çıkarttıklarını ancak Mahkemece verilen ihtiyadi tedbir kararının, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 2022/624 Esas, 2022/952 Karar sayılı İstinaf Kararı ile “ … Ayrıca dosyaya sunulan belgelerden musiki eserlerin ve edebi eser hak sahipliğinin ayrı ayrı tartışılması ve bunun sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği, bunun da yargılamayı gerektirdiği açıktır. Somut olayda yargılama yapılmadan, deliller toplanmadan ara karar ile nihai hüküm sonucunu doğuracak şekilde tedbir kararı verilemeyeceği, kaldı ki dosyada mevcut deliller gözönünde alındığında henüz ihtiyadi tedbir talep edenlerin murislerinin hak sahibi olduğu eserlere ilişkin ihlal olduğunun ispatlanamadığı, yaklaşık ispat kuralı gereği henüz senaryosu dahi değerlendirilemeyen bir filmin sansür sonucu doğuracak şekilde yasaklanamayacağı, hükümle elde edilecek sonucun yargılama yapılmadan esası çözer şekilde elde edilemeyeceği…” gerekçesiyle kaldırıldığını, yine davacıların Mahkemeden tedbir kararı talep ettiklerini ancak Mahkemenin 19.09.2022 tarihli celsede tedbir talebinin bilirkişi raporu sunulduktan ve taraf vekilleri rapora karşı beyanda bulunduktan sonra değerlendirilmesine karar verdiğini, Mahkemenin de belirttiği gibi, müvekkili … Turizm Ticaret Ltd. Şti. ile diğer davalı Prof. Dr. … ile imzalamış olduğu anlaşmaların, müvekkillerine … tarafından Noterden verilmiş olan muvafakatnamelerin teknik ve hukuki olarak incelenmeden tedbir kararı verilmesinin kabul edilemeyeceğini, henüz hiçbir yargılama yapılmadan sırf davacıların beyanlarının kabul edilerek tedbir kararı verilmesinin, dosya kapsamında yer alan müvekkili … Ticaret Ltd. Şti.’nin, diğer davalı Prof. Dr. … ile imzalamış olduğu anlaşmaların, … tarafından verilmiş olan muvafakatnamelerin hukuka aykırı bir biçimde yok sayılması anlamına geleceğini, bu durumunun kabulü hukuken mümkün olmadığını, davacıların kendilerince bu sözleşmelerin ve muvafakatnamelerin hukuken geçerli olmadığını savunduklarını, ancak bu sözleşmelerin ve muvafakatnamelerin geçerliliğinin alınacak bilirkişi raporları ile sabit olacağı ve yine yapılacak yargılamayla belirleneceğini, böyle bir yargılama yapılmadan sırf davacılar istemiyor diye dava konusu filmin yayınlanmamasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacıların, 17.10.2022 tarihli dilekçelerinde ulusal basın ve sosyal medyada basın toplantısı yayınlanması üzerine yurt dışından …’ı seven ve kimliğini açıklamayan bir kişi tarafından e-posta yolu ile davacılara söz konusu filmin senaryosu olduğu belirtilen bir metin gönderildiğini iddia edildiğini, hali hazırda çekimleri devam eden ve hala netleşmeyen ve bu nedenle son hali dosyaya sunulamayan senaryonun bir dost imzası ile dosyaya sunulup bunun delil olarak nasıl nitelendirilebileceğini Mahkemenin takdirine bıraktıklarını, Kaldı ki gayri hukuki yollarla senaryoyu ele geçirdiği ve davacılara gönderdiği iddia edilen kişinin kimliğinin belirlenmesi ve cezalandırılması için başta Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet hakları olmak üzere tüm yasal yollara başvuracaklarını, müvekkili … Turizm Ticaret Ltd. Şti., huzurda görülen davaya konu sinema filmini, diğer davalı Prof. Dr….’ın Beyoğlu …. Noterliği’nin 03/09/2012 tarih ve … yevmiye numaralı izin belgesi ve yine …’ın kendisine Noterden verilmiş olan diğer izinler kapsamında sahibi olduğu hak ve yetkiler doğrultusunda müvekkili şirkete tanımış olduğu hak ve yetkilere dayanarak meydana getirecek olup, bu doğrultuda sinema filminin meydana getirilmesinin önünde hukuki bir engel bulunmadığını, müvekkili şirketin diğer davalı ile yapmış olduğu anlaşmaya dayanaklarından birisi olan Beyoğlu … Noterliğinin 03/09/2012 tarih ve … yevmiye numaralı izin belgesinde; “İşbu muvafakatname ekinde bağlı bulunduğum meslek birliği (…) veri tabanında kayıtlı (27) sayfadan oluşan listede adları sıralanmış olan sözleri ve müziği tarafıma ait olan tüm eserlerin; … (D:1964-Eleşkirt) tarafından 25 yıl süreyle aranje edilerek dilediği zamanda, dilediği yapım şirketleri aracılığıyla ve/veya kendi yapım şirketi aracılığıyla, albüm ad/adlarını dilediği gibi kendisinin belirlemesine, dilerse karışık albümlerde veya enstrümantal olarak dilediği albümde dilediği sıralama ile icra edebilmesine, dilerse konserlerde icra ederek konser kaydı olarak kullanabilmesine, velhasıl tüm icralarının plak, audio, kaset, cd, sd, Flash disc, video mini disc, video kaset, vcd, mikro sd, vcd klip, cd rom, dvd, dvd klip, mp3, mp4, blue ray formatları ve/veya bilgisayarda depolamaya, ve/veya yaymaya, ve/veya işbu sözleşme tarihinden sonra geliştirilecek herhangi bir ses ve görüntü taşımaya, depolamaya, ve/veya yaymaya mahsus araç ve gereçler vasıtasıyla yer, sayı ve süre ile sınırlandırılmamış biçimde Türkiye’de ve tüm dünyada çoğaltılmasına, işaret ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletilmesine, icra edilen eserlere klip çekilerek gösterimine, eserlerin yer aldığı albümlerin kiralanmasına, devir edilmesine, temsil sureti ile (temsil hakkı) faydalanılmasına, değıtılmasına, ticaret mevkiine konulmasına, yorumlanmasına, dilediği yorumcularla düet olarak icra etmesine, icra etmiş olduğu eserlerin ses kayıtlarının görüntü arkasına döşenmesine (senkronizasyon hakkı) muvafakatimin tam olduğunu kabul beyan ve taahhüt ederim. Yukarıda belirtilen haklar, haleflerim ve varislerimi de bağlayıcıdır.” ifadelerinin birebir yer aldığını, izin belgesinde …’ın, 27 sayfalık eser listesinde yer alan eserlerinin 25 yıl süre ile diğer davalı Prof. Dr. … tarafından icra edilerek, icra edilen hallerinin ses kayıtlarının görüntü arkasına döşenmesi (senkronizasyon hakkı) hakkının da bulunduğunu, bu bağlamda davacıların iddiaların aksine işbu muvafakatın sadece eserlerin icrası ve kendisine ait bu icraların tespitinin kamuya sunumuna ilişkin olmadığını, davacıların, ısrarla dava konusu sinema filminin henüz netleşmemiş senaryosunun gizlilik kararı olmayan işbu dosyaya sunulmasını talep ettiklerini, henüz vizyona girmeden yayılma olasılığı olan bir senaryonun -ki bu davayla filmin senaryosunun ne gibi bir bağlantısı olduğunun taraflarınca anlaşılamadığını- filmin tamamen çekilinceye kadar netleşmemiş olması, belirlenen sahnelerin çekilememesi nedeni ile an be an değiştiği ve/veya sürekli revize ediliyor olması nedeni ile dosyaya sunulamadığını, davacıların kendilerine bir şekilde senaryonun gönderildiğini iddia ettiklerini, bu durumun gerçek bir durumsa senaryonun elden ele dolaşmasının milyonlarca para ve binbir emek harcanarak yapım haline getirilen film için ne kadar tehlikeli olduğunun da sabit olduğunu, ne filmin senaryosu ne de film içinde kullanılacak olan eserlerin net bir şekilde belli olmadığını, müvekkillerinin davacıların iddialarının aksine Mahkemeyi yanıltmamak için kesin eser listesini ve senaryoyu sunamadıklarını, dava konusu filmin çekim aşaması bitince bunların da Mahkemeye sunulacağını, davacıların Mahkemeye sunmuş oldukları bu taleplerini …’a da sunduklarını ve fragmanın yayınını durdurmaya çalıştıklarını, ancak … ile yapılan yazılı görüşmeler neticesinde …’ın Mahkemeye taraflarınca sunulan muvafakatnamelerin ve sözleşmelerin geçerliliği teyit ederek davacıların bu taleplerini reddettiğini, Mahkemeye … ile müvekkili şirket arasında yapılan yazışmaların bir örneğini sunduklarını, Mahkemenin de bildiği üzere ihtiyadi tedbir kavramının Fikri ve Sınai haklar alanında oldukça geniş uygulaması bulunan bir kavram olduğunu, gerek uygulamada gerekse öğretide de tedbirlerin, davanın esası ile ilgili verilecek hükme kadar, davanın uzaması halinde doğabilecek sakıncaları gidermeye yönelik ve geçici hukuki korunma sağlamak olarak tanımlandığının bilindiğini, ancak ihtiyadi tedbirlerin kötüye kullanılması veya dava sonucunda elde edebilecek bir hakkın peşinen davanın başında temin edilmesini sağlayıcı özelliğinin de bulunduğunu, esas hükümle tedbir kararı arasındaki bu sıkı bağlılık dikkate alındığında Fikri ve Sınai Haklar alanındaki tedbirlerin özel bir öneme haiz olduğu hususunun kuşkusuz olduğunu, bu nedenle kanun koyucunun Fikri ve Sınai Mülkiyet hukukunda ihtiyadi tedbirleri genel usul hukukundan ayrı ve özel olarak düzenleme gereği hissettiğini, ihtiyati tedbirlerinin esaslarının bilindiği gibi Hukuk Muhakameleri Kanunu 389. ve devamı maddelerinde yer aldığını, buna rağmen ihtiyadi tedbirler Fikri ve Sınai Mülkiyet ve Haksız ve Rekabet Hukukunda ayrıca düzenlendiğini, söz konusu düzenlemelerde ise hakime geniş bir takdir yetkisi bırakıldığını, ihtiyati tedbirlerde ispat yükü dağılımına ilişkin kriterlerin maddi hukuk amaçlarının teşviki, işlem güvenliğinin korunması, kolaylaştırılması, tehlike artışı, önleme, ispat riskinin kompanyazyonu ve hakkaniyetli olduğunu, öte yandan ekonomik hayatın keza ticari serbestisinin rekabet ortamından soyut güven içinde sürmesi için faturalar, teati edilmiş mektuplar, ticari defter kayıtları, fotokopiler, elektronik dökümanlar ayrıca amaca uygun olabilecek tüm delillerin her somut olayın özelliğine göre Mahkemece değerlendirilebileceğini, ancak davacının tedbir istemi ile taraflarının ileri sürdüğü istem ve beyanların asıl yargılama içinde çözümlenmesi gerekli bir uyuşmazlık olduğundan bu aşamada davanın esasını çözer nitelikte tedbir verilemeyeceğini, bu dilekçelerinde izah ettikleri konuların detaylı bir şekilde incelenmeden davacının talep etmiş olduğu tedbir talebinin kabulünün hukuken kabul edilemez olduğunu, kaldı ki davacının talep etmiş olduğu tedbir nedeniyle müvekkili şirketin ileride telafisi mümkün olmayan zararlara uğrayacağını, Mahkemenin de bildiği üzere iş yoğunluğu nedeniyle ülkemizde yargılama çok uzun yıllar devam ettiğini, bu süreç düşünüldüğünde tedbir talebinin kabulünün müvekkilinin maddi ve manevi zarar görmesinden öte gitmeyeceğini, bir an için bu tedbirin verildiği düşünülürse ve davacıların davasını dava süresince ispatlayamadığını, bu durumda yıllar sonra dava konusu eserin popülerliğinin sona ermiş olacağı ve tamamen bu tedbir nedeniyle müvekkilinin zarar etmiş olacağını, dava konusu iddia ve savunmaların detaylı bir şekilde incelenmeden talepteki gibi bir tedbir verilmesinin yüzlerce kişinin emeğinin yok olmasına neden olacağını, bu bağlamda davacıların ihtiyadi tedbir talebinin reddi gerekeceğini, …’ın kendi imzası ile Noterlikçe düzenlenmiş olan 25 yıl süreli bir izin ve bu izine dayalı yapılmış olan sözleşmeler var iken, tüm bu izin ve sözleşmelerdeki hak ve yetkilerin müzik eserleri açısından geçerliliğinin tüm delilleri ile incelenip, değerlendirilip yargılama yapılmadan peşin hükümler verilmesinin başta müvekkilleri olmak üzere sinema filmine emek veren bir çok gerçek ve tüzel kişi şirketin, emekçi insanın, sanatçı ve sanatçıların maddi ve manevi olarak zarar görmesinden başka hiçbir sonuç doğurmayacağını, neticeten açıkladıkları ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle, öncelikle haksız ve hukuka aykırı olarak talep edilen tedbir talebinin ve ikame edilen davanın reddini ve dilekçe ekinde mail yazışma örneklerini sunmuşlardır. Davacılar vekilleri 26/10/2022 tarihli dilekçelerinde özetle: Müvekkillerinin rızası olmaksızın davalılar tarafından çekilmiş “ …” adlı filmin senaryosu hakkında beyan dilekçelerinde; …’ın ölüm yıldönümü olan 25.09.2022 tarihinde, yapılan anma etkinliklerinde müvekkillerinin yaşanan olayları basın toplantısında ve çeşitli programlarla kamuoyuyla paylaşmış olduklarını, daha sonra yurtdışı kaynaklı olduğu düşünülen bir e-posta adresinden müvekkillerine “ …” başlıklı bir metin gönderildiğini, söz konusu metin müvekkillerinin isteği-talimatı üzerine 17.10.2022 tarihinde Mahkeme kasasına konulmak üzere dosyaya sunulduğunu, Bahsi geçen senaryo metni incelendiğinde filmde 24 farklı müzik eseri ve çeşitli şiirlerin kullanıldığı açıkça görülmekte olduğunu, söz konusu eserlerin 20 tanesinin güncel hak sahipliğine ilişkin bilgi ve belgeler …’dan istenilmiş olup …’ın 17.10.2022 tarihli 4.3.3/1764 sayılı yazısıyla 14 eserin hak sahipliğinin … ve …’a ait olduğu belirtildiğini, Bu Eserlerin: …’in …, …, …, …, …, …, …, …, …, …., … (Senaryoda “…” olarak yazılmıştır.), …, …’dan alınan hak sahipliğine ilişkin güncel eser listesinde …’ın mirasçılarının hak sahibi olduğu bu 14 eser senaryoda yer almakta yani filmde çalınıp söylenmekte olduğunu, her ne kadar davalı taraf tartışmayı anonim eserler ve birkaç şarkının hak sahipliğinin belirsiz olduğu meselesine hapsetmeye çalışsa da işbu senaryo metnine ve …’dan alınan belgelere bakıldığında söz konusu filmde FSEK bağlamında ihlal teşkil eden unsurlar bulunduğu şüphe götürmemekte olduğunu, kaldı ki film senaryosunda da yer alan müvekkillerinin hak sahibi olduğu “….” adlı eser filmin ulusal kanallarda ve sosyal medyada yer alan fragmanında da yer aldığını, yani hak ihlali aslında böylece karşı tarafça ulusal kanallarda da açıkça ikrar edildiğini, ayrıca fragman içeriğinin mahkemeye sunulan senaryo metniyle uyumlu olduğu görülmekte olduğunu, bu hususlar dikkate alındığında müvekkillerinin FSEK tarafından korunan mali ve manevi haklarının ihlalinin artık bir risk olmaktan çıktığı ve ihlalin gerçekleştiğini açık olduğunu, davalı tarafın tutarsızlığını göstermesi bakımından; davalı 18.10.2022 tarihinde sunduğu dilekçede örneğini bir gün sonra Mahkemeden talep edeceği için henüz içeriğine vakıf olmadığı metnin, senaryonun hala netleşmediğinden bahisle dava konusu filmin senaryosu olmadığını ima etmekte olduğunu, taraflarınca ulaşan ve senaryo olduğu düşünülen metin mahkemeye sunulduğunu, eğer davalı taraf bu metnin gerçek senaryo olmadığı ya da senaryonun nihai hali olmadığı iddiasındaysa mahkemenin daha önce defalarca talep etmesine rağmen sunmadığı gerçek senaryoyu ibraz etmesi gerektiğini, davalı tarafın aynı tutum ve davranışlara devam ederek senaryoyu 2 kez verilen kesin süreye rağmen bu aşamada dahi sunmamış olmasının bile mahkemeye sunulan metnin dava konusu filmin senaryosu olduğunun kabulünü gerektiğini, artık senaryoya dayanarak çekilmiş hazır görüntülerin montajı söz konusu olduğunu, bu aşamada görüntülerin çekildiği metnin değişmekte olduğunu söylemek sinema sektörünün gerçeklerine tamamen aykırı olduğunu, mahkemeyi yanlış yönlendirme çabasından ibaret olduğunu, bir an için senaryonun halen değişmekte olduğu iddiası doğru kabul edilse bile bu durum mahkeme kararının yerine getirilmemesi için bahane olarak kabul edilemez olduğunu, davalı tarafların her halükârda ellerinde bulunan senaryonun son halini mahkemeye ibraz etmesi gerektiğini, filmde kullanılacak …’ın mirasçılarının hak sahibi olduğu müzik eserleri ile ilgili geçerli hiçbir izin belgesi mevcut olmadığını, davalı taraf son dilekçelerinde önceki beyanlarıyla çelişkili şekilde bu defa … tarafından …’a verildiği belirtilen muvafakatnameye dayanarak müvekkillerinin hak sahibi olduğu eserlerin filmde kullanılabileceğini iddia etmiş ise de söz konusu muvafakatnameler çeşitli nedenlerle geçersiz olduğunu, kaldı ki, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, muvafakatnamenin bir an için geçerli olduğu farz edilse bile içerik olarak davayı başından beri takip eden meslektaşlarının da defaatle belirttiği “basit ruhsat” niteliği sebebiyle “münhasır ruhsat” sahiplerince iptal edildiğini, keza zaten bir işleme eser türü olan filme izin verilmediğini ve yine söz konusu filmde yer alan müzik eserleri … tarafından seslendirilmediğini, aslen halk müziği sanatçısı olan ve …’ı canlandıran başrol oyuncuları tarafından seslendirilmiş olduğu ve filmin yayınlanan fragmanıyla da sabit olduğunu, dolayısıyla bu muvafakatnamelerin davalı tarafın ileri sürdüğünün tam da aksine …’ın eserlerinin filmde kullanılmasına imkân vermediği açık ve tartışmasız olduğunu, filmin devam eden davaya rağmen 23.12.2022 olarak açıklanan vizyon tarihinin yaklaşmış olması ve davalı tarafın filmin montaj aşamasında olduğu yönündeki kendi beyanları göz önüne alındığında artık filmin montajlanmış halinin de mahkemeye ibrazı gerektiğini, davalıların yargılamanın başından beri sürekli olarak göstermekte oldukları tutumları, mahkemeyi yanıltma ve yargılamayı geciktirme çabaları yapmakta oldukları ve yapacakları açıklamalara da itibar etme ihtimalini ortadan kaldırdığını, bu nedenle, artık çekim aşaması tamamlanmış olan filmin mahkemeye ibrazının istenilmesini, filmin mahkeme kaleminde izlenilmesini ve mahkeme tarafından atanacak bilirkişilerce söz konusu film üzerinden inceleme yapılmasına dair ara karar verilmesinin yerinde olacağını, davalıların dava devam ederken filmi vizyona sokma taktiklerinin gereği olarak senaryo delilini mahkemeden kaçırdıkları gibi filmi de mahkemeden kaçıracakları ve ibraz etmeyecekleri kuvvetle muhtemel olduğunun, söz konusu filmle ilgili müvekkillerinin maddi ve manevi haklarının zarara uğramaması adına İstanbul Telif Hakları ve Sinema Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, filmin kayıt ve tescil başvurunun yapılıp yapılmadığı hakkında Mahkemeye bilgi verilmesini ve başvuru yapıldığı takdirde ivedi olarak dijital ortamda bir örneğini mahkemeye ibrazına karar verilmesini ve bu yönde ara ara karar oluşturulmasını, yazılacak müzekkereye ilişkin taraflarına elden takip yetkisinin verilmesini, mahkemenin 19.09.2022 tarihli celsesinde verilen 10 numaralı ara karardan rücu edilmesini ve bilirkişi raporunun sonucu beklenmeksizin ihtiyati tedbir karar verilmesini, …’ın hayatını konu alan filmin ulusal kanallarda ilan edildiği gibi 23 Aralık 2022 tarihinde gösterime girmesi halinde bilirkişilerce uyuşmazlığın çözümüne ilişkin bir rapor düzenlenmesinden sonra ihtiyati tedbir talebinin değerlendirilmesinin ise hiçbir anlamı kalmayacağını, deliller toplandıktan, bilirkişi incelemesi yapıldıktan ve tarafların bilirkişi incelemesine karşı beyanları alındıktan sonra ihtiyati tedbir kararının değerlendirileceğini belirtmek zaten davanın esasına yönelik bir karar verilmesi anlamına geldiğini, ihtiyati tedbirin amacı asıl ihtilafı çözecek davanın sonucunu güvence altına almak, bu arada dava sonucuna yönelik olarak, onu etkisiz kılacak muhtemel zararın veya tehlikenin önüne geçtiğini, ihtiyati tedbirin istenebilmesi için bir zararın doğup doğmamasının önemi olmadığını, zararın önlenmesi amacıyla tedbir istenmesi, tedbir sebeplerinden sadece biri olduğunu, zarar doğmasa da bir tehlike veya emrivakinin önlenmesi için ihtiyati tedbir istenebileceğini, davada da eski hale getirilemeyecek bir durumun ortaya çıkacağı son derece açık ve tartışmasız olduğunu, dosyaya sunulan senaryo metni ve filmin fragmanı dikkate alındığında HMK 389 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir şartları oluştuğunu, mahkeme tarafından ihtiyati tedbir kararı verilmediği takdirde müvekkillerinin mali haklarının ötesinde manevi hakları eski hale getirilemeyecek şekilde zarar göreceğini, oysa filmin vizyona girmesinin dava neticelenene kadar ihtiyati tedbir yoluyla durdurulması halinde mahkemece haklı davanın kabulü yönünde karar verileceği inancında olduklarından ortaya çıkacak zararlar ancak bu şekilde engellenebileceğini, aksi halde karar verildikten zaten izleyicilere ulaşmış, kopyaları tüm film salonlarına ve hatta dijital mecralara dağılmış bir filmin gösteriminin durdurulmasının da herhangi bir anlamı olmayacağını, davalı tarafça senaryonun sunulmaması nedeniyle, önceki beyan ve talepleri doğrultusunda Mahkemece 19.09.2022 tarihli celsede verilen 10 numaralı ara karardan rücu edilmesini, ibraz edilen senaryo, … kayıtları, film fragmanı, sosyal medya paylaşımları da dikkate alınarak telafisi imkansız mali ve manevi zarar riski müstacel olduğundan ivedi olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve bu kapsamda davalılar tarafından “ …” isimli veya başka bir adla aynı içerikte olmak üzere film çekilmesinin, kısmen çekilmiş ise tamamlanmasının, kamuya sunulması ve tanıtılmasının, çoğaltılmasının, yayılmasının, temsilinin ve gösterilmesinin, yayın veya dijital yollarla umuma iletilmesinin önlenmesini, bahse konu filmin montajlanmış bir kopyasının Mahkemeye ibrazının davalı taraftan istenilmesini, mahkemenin kesin süreli kararına rağmen senaryo ısrarla sunulmadığından müvekkillerinin mali ve manevi haklarının ihlal edilip edilmediğinin tespiti için film vizyona girmeden önce mahkemece yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, gerekirse gizli bir oturumda, filmin montajlanmış halinin izlenilmesini, İstanbul Sinema ve Telif Hakları Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, filmin kayıt ve tescil başvurunun yapılıp yapılmadığı hakkında mahkemeye bilgi verilmesini ve başvuru yapıldığı takdirde ivedi olarak dijital ortamda bir örneğini mahkemeye ibrazına karar verilmesini ve bu yönde ara karar oluşturulmasını yazılacak müzekkereye ilişkin taraflarına elden takip yetkisinin verilmesini, yargılamanın esasına ilişkin değerlendirmenin ve bilirkişi incelemesinin, 3 veya 4 numaralı talepleri sonucunda elde edilecek montajlanmış film örneğinin mahkemeye ibrazından sonra yapılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir. İlk derece mahkemesinin 13/12/2022 tarihli ara kararında: “1-Ön inceleme duruşmasından sonra; taraf vekillerinin talepleri üzerine ilgili yerlere müzekkere yazıldığı ve cevaplarının gelmesinin beklendiği, bu esnada dava dosyasının işlemlerinden sorumlu kalem personeli … (…) aracılığıyla bilirkişilerle iletişime geçildiği, senaryonun sunulmaması nedeniyle senarist bilirkişinin dosyayı teslim alamadığı, FSEK uzmanı 2 ayrı bilirkişinin üzerinde iş bulunması nedeniyle ve yine telefonla iletişime geçilen 2 ayrı sözleşmeler konusunda uzman bilirkişilerin de iş yoğunluğu nedeniyle en az 3-4 ay sonra dosyayı teslim alacaklarını beyan etmeleri üzerine, bugüne kadar bilirkişi seçimine ilişkin ara kararının oluşturulamadığı anlaşılmakla, ön inceleme duruşmasının 10 numaralı ara kararından rücu edilmesine, FSEK 77.maddesinde; mahkemenin tedbir talebini kabul etmesi durumunda, ne tür ihtiyati tedbirlere karar verilebileceği belirtilmiştir. Her ne kadar kanunda karar verilebilecek tedbirler bakımından bir sayım yapılmışsa da, sayımın ve karar verilecek tedbirlerin niteliği dikkate alındığında bunun sınırlayıcı olmadığı görülmektedir. Karar verilebilecek tedbirlerden ilk akla gelen, öncelikle teminat amaçlı olarak dava sonunda karar verilecek hakkın korunmasına yönelik tedbir kararı verilmesidir. İhtiyati tedbir istenebilmesi için mutlaka tehlikenin ya da zararın gerçekleşmesi de gerekmez. Bu tehlikenin veya zararın ciddi ve muhtemel olması yeterli kabul edilmelidir. Nitekim kanun, zararın veya tehlikenin önlenmesinden söz ettiği gibi bir emrivakinin önlenmesi içinde ihtiyati tedbir istenebileceğini belirtmiştir. Örneğin; eser sahibinin izni olmadan, eserin kamuya arzedileceğinin ya da bir televizyon kuruluşunun eser yada bağlantılı hak sahibinin hakkını ihlal edecek bir şekilde yayın yapacağının duyulması durumunda da ihtiyati tedbir istenebilir. Bilindiği üzere ihtiyati tedbir öğretide;”…Kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydanagelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” şeklinde tarif edilmiştir (Medeni Usul Hukuku 12.Baskı Sh.714-Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes). Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbirin diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi, 389. madde başlığında “geçici hukuki korumalar” olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında; “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep, verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması gibi sair hususlarda yapılması gerekli usul ve prosedür açıklanmıştır. Geçici hukuki korumalardan olan ihtiyati tedbire karar verilebilmesi için, ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve ihtiyati tedbirin bir sebebinin mevcut olması gerekir. Yargılama sırasında mevcut durumun değişmesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkansız hale gelmesi, gecikme sebebinin bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi söz konusu olan hallerde ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilmelidir. Görüldüğü üzere kanun koyucu bu konuda hakime oldukça geniş bir takdir alanı bırakmıştır. Ancak ihtiyati tedbire karar verilmesi için mutlaka bir tehlikenin veya zararın doğmuş olması veya halen var olması da aranmaz. Dava konusu hak veya şey bakımından ortaya çıkacak tehlike ve zararın önlenmesi için de her türlü tedbire karar verilebilir. Tedbir kararı verilebilmesi için davanın ispatına elverişli delil bulunması da zorunlu olmayıp, istekte haklı olma ihtimalinin mevcut olması yeterlidir. İhtiyati tedbir talebini inceleyen hakimin davanın esası hakkındaki hükmünü peşinen ihdas ettiğinden söz edilemez. İhtiyati tedbire veya ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verirken hakim dava hakkındaki kanaatini yalnız ihtiyati tedbir talebi ile sınırlı olarak -kanunen gerektiği için- açıklamak durumundadır. Öte yandan ihtiyati tedbir kararı geçici nitelikte olup, durum ve şartların değişmesi ile her zaman değiştirilebilir. Dava dilekçesi, cevap – cevaba cevap – ikinci cevap dilekçeleri, taraf vekillerinin beyanları, İstanbul 43. AHM’nin 2022/216 E. sayılı davası, İstanbul 7. AHM’nin 2022/822 E. sayılı davası, 6100 sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddeleri ile 5846 sayılı FSEK’in 77. maddesi ve bütün dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde: Dava dilekçesinde; davalıların, … ve …’ın eser, icra ve yapımlarını, davacılardan izin almadan ve davalı …’tan alınacak izin dahilinde, sinema filminde kullanmaları eylemleri ile bu yöndeki ısrarlı tutum, işlem ve davranışlarının, davacıların … ve …’ın eser, icra ve yapımları üzerinde irsen, devren ve yasa gereği sahip oldukları mali ve manevi hakları ile bu hakların kullanılması yetkilerine tecavüz oluşturacağının ve ciddi bir tecavüz tehlikesi oluşturduğunun, bu çerçevede davalıların fiillerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunun tespitine, davalıların oluşturdukları muarazanın bu şekilde giderilmesine, davalıların, davacıların …’ın ve …”ın eser, icra ve yapımları üzerinde irsen, devren ve yasa gereği sahip oldukları mali ve manevi hakları ile bu hakların kullanılma yetkisine tecavüz veya ciddi bir tecavüz tehlikesi oluşturan, …’a ait eser, icra ve yapımların, “, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, davalıların çekeceği bir sinema filminde kullanılmasının, anılan eserlerin kullanılacağı bir filmin çekilmesinin, tespitinin, kısmen çekilmiş ise tamamlanmasının, kamuya sunulması ve tanıtılmasının, çoğaltılmasının, yayılmasının, temsilinin ve gösterilmesinin, yayın veya dijital yollarla umuma iletilmesinin önlenmesine (men’ine), yargılama sırasında dava konusu …’a ve …’a ait eser, icra ve yapımların, “, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, davalıların çekeceği bir sinema filminde kullanılması, anılan eserlerin kullanılacağı bir filmin çekilmesi, tespiti, kısmen çekilmiş ise tamamlanması, kamuya sunulması ve tanıtılması, çoğaltılması, yayılması, temsili ve gösterilmesi, yayın veya dijital yollarla umuma iletilmesi halinde de; Davalıların “, …” isimli veya başka bir adı taşıyan sinema filmi aracılığıyla gerçekleşmiş olan davacılara ait mali ve manevi haklara yönelik tecavüzlerinin durdurulmasına ve tüm maddi sonuçlarının ortadan kaldırılmasına (ref’ine), “, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, davacıların haklarına tecavüz oluşturduğu tespit edilen sinema filminin; Uydu, kablo ve her türlü televizyon yayını veya dijital mecralarda yayınlanmasının, umuma iletilmesinin, sinema salonları gibi her türlü ortamda gösterilmesinin ve temsilinin durdurulmasına ve men’ine, CD, DVD veya başka bir formatta çoğaltılmasının ve yayılmasının durdurulmasına, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, muhtemel benzer kullanımların önlenmesine, davalıların işyerlerinde yahut kontrollerindeki yerlerde bulunan veya üçüncü kişilere ait ortamlara bırakmış oldukları “, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, davacıların haklarına tecavüz oluşturduğu tespit edilen sinema filminin fiziki ve elektronik ortamlardaki kopyalarına her türlü tanıtım araçlarına el konulmasına, “, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, davacıların haklarına tecavüz oluşturduğu tespit edilen sinema filminin; Her türlü dijital veya internet ortamlarından, web sitesi ve sosyal ağ sitelerinin içeriklerinden, bilgisayarlardan ve sair her türlü taşıyıcı ve mecradan silinmesine, bu mümkün olmadığı takdirde erişimin engellenmesine, kısmen de olsa imale veya kopyalamaya yarayan dijital veya fiziki her türlü araç, gereç, materyal ve buna benzer sair çoğaltma vasıtalarına el konulup imhasına ve hükmün ilanına karar verilmesi talep edilmiştir. Dava dilekçesindeki talepler dikkate alındığında: Taraflar arasındaki uyuşmazlığının çözümünün hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi de gerektirdiği, bu nedenle HMK’nın 266.maddesi kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği, ancak gelinen aşamada henüz bilirkişi incelemesi yaptırılamadığı, filmin sinemalarda vizyona girmesi ya da internet/sosyal medya/dijital yollarla umuma iletilmesi halinde davanın konusuz kalacağı anlaşılmakla, yasal şartların oluştuğu kanaatine varıldığından; ihtiyati tedbir talebinin teminat karşılığında kabulüne” gerekçesiyle; “1-6100 sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddeleri ile 5846 sayılı FSEK’in 77. maddesi gereğince takdiren 1.000.000 TL (birmilyon) nakdi veya aynı miktarda kesin ve süresiz teminat mektubu ibrazı koşuluyla İhtiyati tedbir talebinin kabulüne, 2- ” …” adlı filmin ve davalılar …, … San. ve Tic. Ltd. şti. ve… Turizm Ticaret Ltd. Şti. tarafından ” … ve …’ın hayatını anlatan başka bir isimle” sinemalarda vizyona girmesinin önlenmesine, 3- ” …” adlı filmin ve davalılar …, … San. Ve Tic. Ltd. Şti. ve … Ticaret Ltd. Şti. Tarafından ” … ve …’ın hayatını anlatan başka bir isimle” uydu, kablo, her türlü televizyon yayını, cd, dvd, internet/sosyal medya/dijital bütün yollarla umuma iletilmesinin önlenmesine, 4-” …” adlı filmin ve davalılar …, … San. ve Tic. Ltd. Şti. ve … Turizm Ticaret Ltd. Şti. Tarafından ” … ve …’ın hayatını anlatan başka bir isimle” fragmanlarının ;sinemalarda, uydu, kablo, her türlü televizyon yayını, cd, dvd, internet/sosyal medya/dijital bütün yollarla umuma iletilmesinin önlenmesine,” karar verilmiştir. Davalılar … Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., … Turizm Ticaret Ltd. Şti. ve … vekilleri 14/12/2022 tarihli dilekçelerinde özetle: Mahkemece, dosya kapsamında dosyanın 4 kişilik bir heyetten teknik inceleme yaptırılarak bilirkişi raporu aldırılmasını, ihtiyati tedbir talebinin bilirkişi raporu sunulduktan ve taraf vekilleri rapora karşı beyanda bulunduktan sonra değerlendirilmesine karar verildiğini, mahkemece bilirkişiler bilirkişilik yönetmeliğinde belirtilen usulüne uygun bir şekilde dosyayı teslim almaları için davet edilmediği, kararda da belirtildiği gibi sadece kalem personeli tarafından telefonla aranarak görüşlerinin alındığı, bu durumun yasaya aykırı olduğunu, davacılar tarafından daha önce delil tespiti ve ihtiyati tedbir talepleriyle İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine başvurduğunu, mahkemenin 2021/322 D.İş sayılı dosyasında 8/02/2022 tarihli tedbir kararı verildiğini, işbu tedbir kararının İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinin 2022/624 Esas, 2022/952 Karar sayılı kararı ile ihtiyati tedbir kararının kaldırıldığını, mahkemece ihtiyati tedbir kararının bilirkişi incelemesi sonrasına bırakmasına rağmen inceleme yapmadan tedbir kararı verildiğini, verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, yalnızca hak sahipliği tartışmalı olan bir kısım müzik eseri üzerinde tedbir talep edenleri hak sahipliği iddiasına istinaden … isimli sinema filminin vizyona girmesinin engellenmesinin Anayasa ile korunan sanat hürriyetinin ihlali olduğunu, Beyoğlu … Noterliğinin 03/09/2012 tarihli, … yevmiye nolu izin belgesinde …’ın 27 sayfalık eser listesinde yer alan eserlerinin 25 yıl süre ile diğer davalı Prof. Dr. … tarafından icra edilen hallerinin ses kayıtlarını, görüntü arkasına döşenmesi hakkı da bulunduğunu, Prof. Dr. …’ın sahip olduğu 25 yıl süreyle hakka dayalı olarak müzik eserleriyle ilgili müvekkil şirket … Tur. Ltd. Şti’ne ilgili kullanım izinlerini verdiğini, davacılardan ayrıca izin alma zaruriyetinin yasal olarak bulunmadığını, davacıların talebini muris … ve …’ın eser sahibi olduğu musiki eserlerin çekilecek bir filmde kullanılmasının önlemeye yönelikken mahkemece HMk’nın 26. maddesine aykırı şekilde muris sanatçı …’ın hayatını konu alan “Bir …” yada başka bir isimle sinema salonlarında vizyona girmesinin önlenmesi şeklinde karar verdiğini talepten fazlasına hükmetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, tedbir talep edenlerden … Ltd. Şti’nin muris …’tan aldığı muvafakat/izin belgesinin 26/03/2001 tarihli olduğundan ve lisans/devir tarihinde vücut bulmayan eserlerin mali haklarının lisans verilmesi/devredilmesi hukuken mümkün olmadığından …’tın 26/03/2001 tarihli muvafatnameden sonraki eserleri üzerinde …’in hak sahipliğinden söz edilemeyeceğini 03/09/2012 tarihli … yevmiye nolu muvafatname ile 25 yıl süreyle ” …” isimli kitabın yazarı …’a devredildiğini dolayısıyla 26/03/2001 tarihinden 03/09/2012 tarihine kadar muris …’ın vücuda getirdiği eserler üzerinde tedbir talep edenlerin hiçbir hakkı olmadığını, davacıların hak sahipliği iddia ettikleri bazı eserlerin anonim yada başkalarına ait eserler olduğunu, davacıların hak sahibi olduklarını iddia ettikleri eserlerin hak sahipliği çekişmeliyken bilirkişi incelemesi yapılmasının zorunlu olduğunu, davacıların FSEK ile korunan haklarının ihlal edileceğine yönelik kuvvetli şüphenin varlığından söz edilmesinin mümkün olmadığını, sinema filminin montajı bitmemişken mahkemece izlenmemişken mahkemenin yaklaşık ispat şartının gerçekleştiğini kabul etmesinin mümkün olmadığını belirterek 13/12/2022 tarihli usul ve yasaya aykırı tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalı … vekili 16/12/2022 tarihli dilekçesinde özetle: Davanın çekilecek filme murisin eserlerinin kullanılmamasına ilişkin olduğunu, tedbir dilekçesinde murisin hayat hikayesinin sinema filmine konu edinmesinin durdurulmasına yönelik bir talebi bulunmadığını, buna rağmen mahkemece talebi aşarak sinema filminin vizyona girmesinin ve yayınlanmasının önlenmesine dair hatalı karar verdiğini, daha önceki D.İş dosyasıyla görülen tedbir taleplerinde İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinin 2022/624 Esas, 2022/952 Karar sayılı ilamında açıkça talep içeriğini aşar tedbir kararı verilmesinin taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğuna hükmedildiğini, murisin hayat hikayesinin mirasçılara intikal eden terekeye tabi olmadığını, hayat hikayesi kavramının mülkiyet hakkına konu edilecek bir değer teşkil etmediğini, murisin hayat hikayesi yalnızca Türk Medeni Kanun kapsamında murisin hatırasına bir saldırı söz konusu olması halinde mirasçılarca korunması istenebilecek türden bir kavram olduğunu, dolayısıyla bu konunu Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin yargılama alanına dahil olmadığını, bu sebeple murisin hayat hikayesini konu alan filmin tamamını vizyona girmesinin ve yayınlanmasının önlenmesine yönelik bir tedbir kararı verilmesinin FSHHM’nin görevini aşması anlamına geldiğinin tedbir kararının yerinde olmadığını, ayrıca belirlenen teminat miktarının çok düşük olduğunu belirterek 13/12/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararına itirazın kabulü ile kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekilleri 16/12/2022 tarihli dilekçelerinde özetle: vizyon tarihi 23 Aralık 2022 olarak açılanan film ile ilgili verilen haklı ihtiyati tedbire karşı davalıların itirazlarının reddini, müvekkillerinin ekonomik durumları ve haklarını kullanmaları bakımından çok ağır bir yükümlülük getireceğinden, teminatın makul bir seviyeye indirilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir. İlk derece mahkemesi 16/12/2022 tarihli mürafaada :” 1-Bu duruşma tarafların/vekillerin beyanları ve sunulan bilgi/belgeler incelendikten sonra ihtiyati tedbire itiraz talebinin değerlendirilmesine, ” şeklinde karar verilmiştir. Davacılar vekilleri 18/12/2022 tarihli dilekçelerinde özetle: İstanbul Telif Hakları ve Sinema Müdürlüğü tarafından ibraz edilen senaryo tarafından telif haklarını ihlal edilmekte olduğunun görüldüğünü, senaryo incelendiğinde 21 adet müzik eserinin bazıları 1’den fazla tekrarlanacak şekilde filmde yer aldığı mezkur eserlerden 3’ünün …’ın 9’unun …’ın olmak üzere toplam 12’sinin kullanım haklarını uhtesinde bulunduranlar … ve …’ın mirasçıları olduğunu, filmde kullanılacağı davalı tarafından ikrar edilmiş olan müzik eserlerinin kullanımı için müvekkillerden herhangi bir izin alınmadığını, FSEK kapsamındaki mali haklara tecavüz niteliğindeki bu kullanım filmin vizyona girmesiyle telafi edilemez şekilde doğacağını, ihtiyati tedbire ilişkin teminat miktarının artırılması talebinin hukuka aykırı olduğunu, ihtiyati tedbir kararının teminatsız olarak verilmesi gerektiğini, senaryoda yer alan eserlerin hak sahibinin müvekkiller olduğunu, …’dan alının hak sahipliği belgesiyle açıkça ortaya konduğunu, HMK’nın 392/1 maddesinde yer alan talebin resmi belgeye başkaca kesin delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa koşulları gerçekleştiğinden ihtiyati tedbirin teminatsız olarak verilmesi gerektiğini, …’ın …’ın eserlerinin kullanımı ile ilgili tüm yetkiye sahip olduğu değerlendirilmesinin tamamen gerçek dışı ve hukuk dışı olduğunu, muvafakatnamelerde bu yönde beyanda bulunmadığını, muvafakatnamelerin basit ruhsat niteliği taşıdığını, muvafakatnamelerin …’ın gerçek iradesini yansıtmadığını, gerçek iradesini yansıtmadığı bu konuda İstanbul 7 AHM’nin 2022/822 Esas sayılı dosyası ile yargılama devam ettiğini belirterek ihtiyati tedbir kararının teminatsız olarak devamına karar verilmesini talep etmişlerdir. İlk Derece Mahkemesinin 19/12/2022 tarihli ara kararıyla; “1-Dava dilekçesi, cevap – cevaba cevap – ikinci cevap dilekçeleri, taraf vekillerinin beyanları, İstanbul 43. AHM’nin 2022/216 E. sayılı davası, İstanbul 7. AHM’nin 2022/822 E. sayılı davası, taraf vekillerinin mürafaadaki / mürafaa sonrası sundukları beyanlar ile bütün dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde: Taraflar arasındaki uyuşmazlığının çözümünün hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi de gerektirdiği, bu nedenle HMK’nın 266. maddesi kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği ancak gelinen aşamada henüz bilirkişi incelemesi yaptırılamadığı, filmin sinemalarda vizyona girmesi ya da internet/sosyal medya/dijital yollarla umuma iletilmesi halinde davanın konusuz kalacağı anlaşılmakla, ihtiyati tedbir yönünden yasal şartların oluştuğu kanaatine varıldığından; davalılar/vekillerinin ihtiyati tedbir kararının kaldırılması ya da teminat miktarının artırılmasına, davacılar vekillerinin ise ihtiyati tedbir kararının teminatsız şekilde devamına ya da teminat miktarının makul bir seviyeye indirilmesine dair taleplerinin reddine,” karar verilmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı taraf dava dilekçesinde tedbir talep ettiğini, mahkemece talep hakkında henüz hiçbir karar vermediğini, davacı taraf 17/10/2022 ve 26/10/2022 tarihli iki yeni tedbir talepli dilekçe vererek “değişen yeni duruma göre tedbir istemi” adı altında, dava dilekçesindekinden ayrı ve farklı içerikli bir tedbir talebinde bulunduğunu, davanın konusunun sadece “eserlerin” sinema filminde kullanılmasının önlenmesine dair bir talep içerdiğini, dava dilekçesinin netice-i talep kısmında murisin hayat hikayesini konu alan bir filmin çekilmesinin ve filmin yayınlanmasının önlenmesine dair bir talep bulunmadığını, taleple bağlılık ilkesi gereğince mahkemece talebi aşar şekilde sinema filminin külliyen yayınlanmasının önlenmesi veya sinema filminin vizyona girmekten alı koyan bir yöntem üretemeyeceğini, mahkemece filmin izlenmediğini, filmin içerisinde dava konusu eserlerin yer alıp almadığının bilmediğini, daha önce D.İş dosyasından verilen tedbir kararının İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinin 2022/624 Esas, 2022/952 Karar sayılı kararı ile tedbirin kaldırılmasına karar verildiğini, İstanbul 7. AHM’nin 2022/822 Esas, 2022/753 Karar sayılı ilamı ile davacıların müvekkilinde bulunan eserlere dair muvafakatnamelerin iptali amacıyla açılan davanın reddine karar verildiğini, FSHHM’nin murisin hayat hikayesini koruma altına alamayacağını, sadece murisin mirasçılara intikal etmiş eserlerinin korunması hususunun tartışabileceğini, davacı şirketlerin aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, muvafakatnamelerin iptali için açılan davanın davacıların feragat etmeleri nedeniyle reddedildiğini, artık huzurda verilen tedbir kararında hukuki yarar kalmadığını belirterek mahkemenin 13/12/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararına ve 19/12/2022 tedbire itirazın reddine dair verilen karara karşı istinaf itirazlarının kabulü ile ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve Ticaret Ltd. Şti., … Ticaret Ltd. Şti. ve … vekilinin 28/12/2022 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, dosyanın 4 kişilik bir heyetten teknik inceleme yaptırılarak bilirkişi raporu aldırılması ve ihtiyati tedbir talebinin bilirkişi raporu sunulduktan ve taraf vekillerinin rapora karşı beyanda bulunduktan sonra değerlendirilmesine karar verildiğini ancak mahkemece hiçbir teknik inceleme yapılmadan sinema filmini izlemeden dosyada herhangi bir gelişme olmamasına rağmen bilirkişilere o tarihten bu yana kendi insiyatifleriyle teslim edilmemesine rağmen dosyanın bilirkişilere teslim edilmemiş olduğunu ifade ederek hukuki gerekçesi dahi olmayan kararın verildiğini, bilirkişilik yönetmeliğinden belirtilen usule uygun şekilde dosyayı teslim almaları için davet edilmeyerek sadece kalem personeli tarafından telefonla aranarak görüşlerinin alındığı bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu, daha önce davacılar tarafından delil tespiti ve ihtiyati tedbir talepleri üzerine İstanbul 2. FSHHM’nin 2021/322 D.İş dosyası ile 08/02/2022 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verildiğini İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinin 2022/624 Esas, 2022/952 Karar sayılı kararı ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verildiğini, tedbir talep eden davacıların bu talepleri değerlendirilirken öncelikle hak sahipliği hususunun incelenmesi gerektiğini, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında koruma altında olan ” …” isimli “edebi eser” niteliğindeki kitabın eser sahibi olan yazar Prof. Dr. …’dan hukuka uygun bir şekilde bu haklari devralan müvekkillerin Anayasa ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile korunan eser sahipliğinden doğan haklarını ihlal eder şekilde verilen eser sahibinin yazılı muvafakatine rağmen kitabın işlenmiş hali olan sinema filminin vizyona girmesini engelleyerek filme sansür koyan tedbir kararının hukuka aykırı olduğunu, davacılar tarafından dava dilekçelerinde …’a ve …’a ait eser ve yapımların sinema filminde kullanılmamasına yönelik talep de bulunmuşken talebi aşar şekilde sinema filminin vizyona girmesinin önlenmesine karar verilmesinin yerinde olmadığını, Müvekkil şirket …Turizm Ticaret Ltd. Şti., davaya konu sinema filmini, diğer davalı Prof. Dr….’in Beyoğlu … Noterliği’nin 03/09/2012 tarih ve … yevmiye no’lu izin belgesi ve yine …’ın kendisine Noterden verilmiş olan diğer izinler kapsamında sahibi olduğu hak ve yetkiler doğrultusunda müvekkil şirkete tanımış olduğu hak ve yetkilere dayanarak meydana getirecek olup, bu doğrultuda sinema filminin meydana getirilmesinin önünde hukuki bir engel bulunmadığını, 16.12.2022 tarihli duruşmada noter katibinin hazır edildiğini ancak Mahkemece dinletilmesi taleplerinin reddedildiğini, diğer davalı Prof. Dr. …’ın sahip olduğu 25 yıl süreli hakka dayalı müzik eserleri ile ilgili müvekkil şirket … Tur. Tic. Ltd. Şti’ne ilgili kullanım izinlerini verdiğini, müvekkil şirketin davacılardan ayrıca bir izin alma zaruretinin yasal olarak bulunmadığını, Prof. Dr. …’ın eser sahibinden almış olduğu haklar ile kendisinin çalıp söyleyip eşlik edip düet yaparak … adında bir albüm oluşturduğunu, bu albümdeki eserlerin sinema filmine senkronize edilmesine ilişkin haklarını da müvekkil şirkete devir ettiğini, Yüzlerce sanatçının aylarca, yıllarca sürecek emekleri ve yüksek finansal maliyetlerle meydana getirilmesi planlanan sinema filminin bir müzik yapımı olmadığını, bu bağlamda sinematografik eser ile ilgili başta ihtiyadi tedbir gibi durdurma kararlarının hukuka, mevzuata aykırı olmasının yanı sıra hakkaniyetle de bağdaşmayacağını, …’ın kendi imzası ile T.C. Noterliğinde düzenlenmiş olan 25 yıl süreli bir izin ve bu izine dayalı yapılmış olan sözleşmeler var iken, tüm bu izin ve sözleşmelerdeki hak ve yetkilerin müzik eserleri açısından geçerliliği tüm delilleri ile incelenip, değerlendirilip yargılama yapılmadan peşin hükümler verilmesi, sinema filmine emek veren bir çok gerçek ve tüzel kişi şirketin, emekçi insanın, sanatçı ve sanatçıların maddi ve manevi olarak zarar görmesinden başka hiçbir sonuç doğurmayacağını, davacıların hak sahipliği iddia ederek mahkemeye sunduğu muvafakatnameler incelendiğinde burada yer alan musiki eserlerin bir kısmının söz ve bestelerin anonim veya başkalarına ait eserler olduğu, söz ve bestesi anonim olan eserleri her sanatçının icra edebileceğini, bu eserlerin … ve … Ses arasında yapılan geçersiz muvafakatnameye istinaden …’ a ait olduğunundan söz edilerek tedbir kararı verilemeyeceğini, … tarafından 03/09/2012 tarihli 18746 yevmiye nolu izin belgesi kapsamında …’a 25 yıl süreyle izin belgesi ekinde yer olan sözü ve müziği kendisine ait olan eserlerin icra edilmesine temsil, yayma, devir vs. suretiyle faydalanılmasına muvafakat ettiğini, 03/09/2012 tarihli … yevmiye nolu izin belgesi ile de eserleri kitap da yer almasına muvafakat verdiğini, varsayıma dayalı ve haliyle gerekçesiz şekilde tedbir kararı verilmesinin hukuken yerinde olmadığını, Yerel Mahkeme tedbir kararında filmin vizyona girmesinin yasaklanmasını gerektirecek kadar ağır bir tedbire hükmetmesi için yaklaşık ispat bakımından hangi delili değerlendirdiğini belirtmediğini, taraflar arasındaki menfaat dengesi mahkeme tarafından korunmadığını ve adeta dava ispatlanmış gibi hüküm kurar şekilde karar verildiğini, talep edenlerin hak sahipliği bile tartışmalı olan eserlerine ilişkin salt varsayımsal iddialardan yola çıkarak tedbir talebinin kabulü ile tedbir talep edenlerin hak sahibi olmadığı kitabın işlenerek oluşturulan filmin vizyona girmesinin yasaklanmasının hak ihlali olduğunu, bir filmin on milyonlarca lira maliyetle çekildiği dikkate alındığında, yargılama süresince filmin vücuda getirilmesini engelleyecek şekilde verilen tedbir kararı için belirlenen 1.000.000 TL teminat tutarı müvekkilin uğrayabileceği zararı karşılamadığını, İhtiyati tedbir kararı, esas davanın sonucunu etkilemeyecek şekilde verilmesi gerektiğini, davanın esasını çözecek mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğini beyan ederek sansür niteliğindeki tedbir kararı ile Anayasanın 27. ve 64. maddeleri ile güvence altına alınan sanat özgürlüğü ihlal edildiğinden istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin 19.12.2022 tarihli tedbir kararına itirazın reddi kararının ve bu doğrultuda ki 13.12.2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmişlerdir. Davalılar … Turizm Ticaret Ltd. Şti. Ve … vekilinin 30/12/2022 tarihli ek istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul 7. AHM’nin 2022/822 Esas, 2022/753 Karar sayılı dosyasında … tarafından Prof. Dr. …’a noter huzurunda verilmiş olan muvafakatnamelerin geçersiz olduğunu ve noter işlemlerini yetkisiz kişilerce yapıldığının iddia edildiğini, mahkemece feragat edildiği anlaşıldığında davanın reddine karar verildiğinin anlaşıldığını, bu durumda Prof. Dr. …’ın hak ve yetki sahibi olduğunun belirlendiğini, dolayısıyla davacıların FSEK ile korunan haklarının ihlal edileceğine yönelik kuvvetle şüphenin varlığından söz edilemeyeceğini, tedbir kararı nedeniyle müvekkil şirketin uğradığı ve uğraması muhtemel zararların her geçen gün katlanarak artması göz önüne alındığında haksız ihtiyati tedbir kararının ivedi bir şekilde kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf başvurusunun ivedilikle incelenmesi ve tedbir kararının kaldırılmasını mahkeme aksi kanaate ise teminat miktarının arttırılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir. Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı, teminat tutarının çok yüksek olması dışında, FSEK’nun sistematiği ve temel düzenlemelerine, ihtiyati tedbir şartları ve verilebilecek tedbir kararının niteliğine dair özel hükümler olan FSEK md. 66 ve 77 maddeleriyle yapılan düzenlemelerin lafzı ve ruhuna tümüyle uygun bir karar olduğunu, Somut olayda da davalı yan adeta adım adım müvekkillerin haklarını gasp edercesine ve hukuk tanımaz bir tutum içinde, önce müvekkillerin üzerinde hak sahibi olduğu eserlerin kullanılmayacağını savunurken, ilk tedbirin haksız bir şekilde kaldırılmasından sonra sözde …’ın kitabının işlenmesi suretiyle bir takım haklara sahip olunduğu savunmasına sığınmaya başladığını ve müvekkillerin hak sahibi olduğu eserleri de içerecek şekilde filmin çekimine ısrarla devam ettiğini ve filmin çekimini tamamlandığını, Müvekkillerden izin almadan … ve … eserlerini filme çekme hakkı hiçbir şekilde olmadığı halde, tüm uyarılara rağmen filmin çekimine devam eden davalıların yaptıkları masrafların fazlalığı bahanesine sığınmaya haklarının olmadığını, …’ın …’a verdiği 3.9.2012/18744 tarih/sayılı İzin, eserlerinin kitapta bulunması ve onların icra edilmesine ilişkin olduğunu, FSEK m. 49 hükmü uyarınca devir alınan işleme hakkının veya ruhsatının başkalarına devri için eser sahibi ve mirasçılarından yazılı izin alınması yasal ve açık bir zorunluluk olduğunu, …’ın …’a verdiği iznin başkalarına devri için eser sahibi veya mirasçılarının verdiği bir yazılı izin olmadığını, Müvekkillerin FSEK’ten kaynaklanan mali ve manevi haklarına tecavüzün ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesi istemlerinin kabulünün tüm koşulları gerçekleştiğini, karar da tam bu safhada tecavüzü tümü ile önlemek üzere verildiğini, hukuka uygun olduğunu beyan ederek davalıların haksız ve mesnetsiz istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacılar; Dava dilekçesinde davanın kabulüyle; 1-Davalıların, … ve …’ın eser, icra ve yapımlarını, müvekkillerden izin almadan ve …’tan alınacak izin dahilinde, sinema filminde kullanmaları eylemleri ile bu yöndeki ısrarlı tutum, işlem ve davranışlarının, müvekkillerin … ve …’ın eser, icra ve yapımları üzerinde irsen, devren ve yasa gereği sahip oldukları mali ve manevi hakları ile bu hakların kullanılması yetkilerine tecavüz oluşturacağının ve ciddi bir tecavüz tehlikesi oluşturduğunun; bu çerçevede davalılar fiillerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunun tespitine, davalıların oluşturdukları muarazanın bu şekilde giderilmesine; 2- Davalıların, müvekkillerin …’ın ve …”ın eser, icra ve yapımları üzerinde irsen, devren ve yasa gereği sahip oldukları mali ve manevi hakları ile bu hakların kullanılma yetkisine tecavüz veya ciddi bir tecavüz tehlikesi oluşturan, …’a ait eser, icra ve yapımların, “… , …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, davalıların çekeceği bir sinema filminde kullanılmasının, anılan eserlerin kullanılacağı bir filmin çekilmesinin, tespitinin, kısmen çekilmiş ise tamamlanmasının, kamuya sunulması ve tanıtılmasının, çoğaltılmasının, yayılmasının, temsilinin ve gösterilmesinin, yayın veya dijital yollarla umuma iletilmesinin önlenmesine (men’ine), 3- Yargılama sırasında dava konusu …’a ve …’a ait eser, icra ve yapımların, “, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, davalıların çekeceği bir sinema filminde kullanılması, anılan eserlerin kullanılacağı bir filmin çekilmesi, tespiti, kısmen çekilmiş ise tamamlanması, kamuya sunulması ve tanıtılması, çoğaltılması, yayılması, temsili ve gösterilmesi, yayın veya dijital yollarla umuma iletilmesi halinde de; a- Davalıların “, …” isimli veya başka bir adı taşıyan sinema filmi aracılığıyla gerçekleşmiş olan müvekkillere ait mali ve manevi haklara yönelik tecavüzlerinin durdurulmasına ve tüm maddi sonuçlarının ortadan kaldırılmasına (ref’ine), b- “, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, müvekkillerin haklarına tecavüz oluşturduğu tespit edilen sinema filminin; i. Uydu, kablo ve karasal gibi her türlü televizyon yayını veya dijital mecralarda yayınlanmasının, umuma iletilmesinin; ii. Sinema salonları gibi her türlü ortamda gösterilmesinin ve temsilinin; durdurulmasına ve men’ine, iii. CD, DVD veya başka bir formatta çoğaltılmasının ve yayılmasının; durdurulmasına, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, muhtemel benzer kullanımların önlenmesine, c- Davalıların işyerlerinde yahut kontrollerindeki yerlerde bulunan veya üçüncü kişilere ait ortamlara bırakmış oldukları “…, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, müvekkillerin haklarına tecavüz oluşturduğu tespit edilen sinema filminin fiziki ve elektronik ortamlardaki kopyalarına; her türlü tanıtım araçlarına el konulmasına; d- “…, …” isimli veya başka bir adla ve aynı içerikte olmak üzere, müvekkillerin haklarına tecavüz oluşturduğu tespit edilen sinema filminin; i. Her türlü dijital veya internet ortamlarından, web sitesi ve sosyal ağ sitelerinin içeriklerinden, bilgisayarlardan ve sair her türlü taşıyıcı ve mecradan silinmesine, bu mümkün olmadığı takdirde erişimin engellenmesine; ii. Kısmen de olsa imale veya kopyalamaya yarayan dijital veya fiziki her türlü araç, gerek, materyal ve buna benzer sair çoğaltma vasıtalarına el konulup imhasına, 4- Hükmün yayımlanmasında müvekkillerin haklı menfaatinin bulunması nedeniyle verilecek kararın masrafı davalılara ait olmak üzere tüm Türkiye’de yayımlanan 3 gazete de yayımlanmasına (FSEK m.78) karar verilmesi talep ve dava etmişlerdir. Beyoğlu … Noterliğinin 03/09/2012 tarihli … yevmiye nolu izin belgesi (muvafakatname)de; muris …’ın ekli listedeki eserlerin … tarafından yazılan … – … hayatı, sanatı, eserleri adlı kitapta dilediği zamanda dilediği yayın şirketleri aracılığıyla ve/veya kendi yapım şirketi aracılığıyla sözleşme tarihinden sonra geliştirilecek herhangi bir bilgi, yazı vb. taşımaya, depolamaya ve/veya yaymaya mahsus araç ve gereçler vasıtasıyla yer, sayı ve süre ile sınırlandırılmamış biçimde olarak Türkiye’de ve tüm dünyada çoğaltılmasına ilgili nakil araçlarıyla umuma yayılmasına, devir edilmesine teslim suretiyle (temsil hakkı) faydalanmasına, dağıtılmasına, ticaret mevkine konulmasına …’a muvafakatinin tam doğduğunu beyan ve kabul ettiği, yukarıda belirtilen hakların taleplerin ve varislerini de bağlayıcı olduğu belirtilmiştir. Beyoğlu … Noterliğinin 03/09/2012 tarih … yevmiye nolu izin belgesi (muvafakatname) de; muris …’ın … veri tabanında kayıtlı 27 sayfadan oluşan listede adları sıralanmış olan sözleri ve müziği tarafına ait olan tüm eserlerin … tarafından arenje edilerek istediği zaman istediği yapım şirketleri aracılığıyla ve/veya kendi yapım şirketi aracılığıyla albüm ad/adlarını dileği gibi kendisinin belirlemesini, dilerse karışık albümlerde veya enstüramental olarak dilediği albümde dilediği sıralama ile icra edebilmesine, dilerse konserlerde icra ederek konser kaydı olarak kullanabilmesine, icra etmiş olduğu eserlerin ses kayıtlarının görüntü arkasına döşenmesini muvafakatini tam olduğu ve yukarıda belirtilen hakların taleplerini ve varislerini de bağlayıcı nitelikte olduğu belirtilmiştir. 05/04/2021 tarihli Lisans Sözleşmesi ile …’ın lisans verdiği, lisans alanın … Film … Ltd. Şti olduğu, eserlerin sözleşmede ayrıntıları yer alan haklarını lisans alan tarafından çekilmesi planlanan … … adlı sinema filminde kullanılması için lisanslanması kapsamında tarafların hak yükümlülüklerinin düzenlenmesi amacıyla oluşturulduğu ve ekinde Beyoğlu … Noterliğinin 03/09/2012 tarih, … yevmiye nolu izin belgesinin yer aldığı belirtilmiştir. İstanbul 2. FSHHM’nin 2021/322 D.İş dosyasında mahkemece 08/02/2022 tarihli kararında, ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile teminat kaşılığında muris …’ın hayatını konu alan Bir … yada başka bir isimle sinema filmine konu edilmesine… tedbiren önlenmesine karar verildiği, işbu kararın istinaf edilmesi neticesinde İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinin 2022/624 Esas, 2022/952 Karar sayılı kararında; yaklaşık ispat kuralı gereği henüz senaryosu dahi değerlendirilmeyen sansür şekli doğacak şekilde yasaklanamayacağı hükümle elde edilecek sonucun yargılama yapılmadan esası çözer şekilde tedbiren elde edilemeyeceği, Kaldı ki filmde kullanılacak eserler belli olduğunda (kullanımın hak ihlali oluşturması halinde) tedbir konusunda yeniden başvuru ve değerlendirmenin yapılabileceği anlaşılmakla istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek tedbirin kaldırılmasını kesin olmak üzere karar verilmiştir. Mahkeme 17/10/2022 tarihli 1 nolu ön inceleme duruşmasında; 7 nolu ara karar ile; – Davalılara, davaya konu sinema eserine ilişkin senaryonun eksiksiz ve tümü ile diyaloglar ve müzikler dahil sunulması için 2 haftalık kesin süre verilmesine aksi takdirde, mevcut deliller doğrultusunda yargılama yapılacağının ihtarına (ihtarat yapıldı.), 9 nolu ara kararı ile; … ve …’a yazılan müzekkereye cevap geldikten sonra Mahkemece res’en seçilen 4 kişilik bilirkişi heyetine (FSEK uzmanı, sözleşmeler konusunda uzman akademisyen bir bilirkişi, halk müziği – anonim müzikler konusunda uzman bir bilirkişi ve sinema-TV sektöründe uzman senarist bir bilirkişisi) tevdiine ve 10-nolu ara karar ile, ihtiyati tedbir talebinin, bilirkişi raporu sunulduktan ve taraf vekilleri rapora karşı beyanda bulunduktan sonra değerlendirilmesine, karar verilmiştir. Mahkeme 13/12/2022 tarihli ara kararında:”…1-Ön inceleme duruşmasından sonra; taraf vekillerinin talepleri üzerine ilgili yerlere müzekkere yazıldığı ve cevaplarının gelmesinin beklendiği, bu esnada dava dosyasının işlemlerinden sorumlu kalem personeli aracılığıyla bilirkişilerle iletişime geçildiği, senaryonun sunulmaması nedeniyle senarist bilirkişinin dosyayı teslim alamadığı, FSEK uzmanı 2 ayrı bilirkişi üzerinde iş bulunması nedeniyle ve yine telefonla iletişime geçilen 2 ayrı sözleşmeler konusunda uzman bilirkişilerin de iş yoğunluğu nedeniyle en az 3-4 ay sonra dosyayı teslim alacaklarını beyan etmeleri üzerine, bugüne kadar bilirkişi seçimine ilişkin ara kararının oluşturulamadığı anlaşılmakla: Ön inceleme duruşmasının 10 numaralı ara kararından rücu edilmesine…” şeklinde karar verildiği, mahkemece verilen ara kararın gerekçeli olduğu davalılar tarafından senaryonun ibraz edilmediği ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü İstanbul Telif Hakları ve Sinema Müdürlüğünün 16/11/2022 günlü yazısında “… …” isimli filmle ilgili müdürlüklerine herhangi bir kayıt tescil başvurusu yapılmadığı, müdürlüğe kayıt tescil başvurusu yapıldığı taktirde filme ilişkin tüm evrak ve materyalin mahkemeye gönderileceğinin belirtildiği 08/12/2022 tarihli yazısında da, … …. Ltd. Şti tarafından 07/12/2022 tarihli kayıt tescil başvurusunda taraflarına sunulan belgeler incelendiğinde, belgeler arasında filme ilişkin herhangi bir materyalin tespit edilmediği belirtildiği gözetildiğinde mahkemece ön inceleme duruşmasının 10. maddesinden rücu edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. İhtiyati tedbirin düzenlendiği 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 77. maddesi ”(Değişik: 23/1/2008-5728/142 md.) Esaslı bir zararın veya ani bir tehlikenin yahut emrivakilerin önlenmesi için veya diğer her hangi bir sebepten dolayı zaruri ve bu hususta ileri sürülen iddialar kuvvetle muhtemel görülürse hukuk mahkemesi, bu kanunla tanınmış olan hakları ihlal veya tehdide maruz kalanların ya da meslek birliklerinin talebi üzerine, davanın açılmasından önce veya sonra diğer tarafa bir işin yapılmasını veya yapılmamasını, işin yapıldığı yerin kapatılmasını veya açılmasını emredebileceği gibi, bir eserin çoğaltılmış nüshalarının veya hasren onu imale yarıyan kalıp ve buna benzer sair çoğaltma vasıtalarının ihtiyati tedbir yolu ile muhafaza altına alınmasına karar verebilir.” şeklindedir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi uyarınca, mevcut durumda meydana gelecek bir değişiklik nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumda ise hakim o ihtimalin ağırlık ihtimal olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimal bile olsa aksinin mümkün olduğunu göz ardı edemez. Bu sebepledir ki genelde geçici hukuki korumalara özelde ihtiyati tedbirin ve ihtiyati hacize karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talep de bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. Geçici hukuki korumalarda bazen karşı tarafın dinlenmemesi tüm delillerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesine, tüm delillerin incelenmesine, yeterli bir zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür. Burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hemde basit bir iddiasının yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir. Zira kesin hukuki koruma zaten deliller toplanıp yargılama sonuçlandırıltan sonra haklılık durumuna göre sağlanacaktır. Dolayısıyla geçici hukuki korumanın önemi ve amacı verilecek bir tedbir kararı ile gerçekleştirilmiş olacaktır. Somut olayda; davacıların muris …’ın yasal mirasçısı oldukları,Beyoğlu … Noterliğinin 03/09/2012 tarih … ve … yevmiye nolu izin belgesi (muvafakatname) muris … tarafından davalılardan … lehine düzenlendiği, muris … tarafından verilen bu muvafakatlerin geçerli olup olmadığı ve dava konusu olan sinema filmini kapsayıp kapsamıyacağının yargılamayı gerektirdiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği HMK 266.maddesi uyarınca bilirkişi incelemesi yapılmasının gerekli olduğu, bilirkişi incelemesinin mahkemenin ara kararında belirtilen gerekçelerle yapılamadığının anlaşıldığı, davalılar tarafından senaryonun mahkemeye ibraz edilmediği, bu aşamada sinema filminin vizyona girmesi ya da internet/sosyal medya/dijital yollarla umuma iletilmesi halinde ileride telafisi güç veya imkansız zararların doğma ihtimali bulunduğu anlaşılmıştır. İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinin 2022/624 Esas, 2022/952 Karar sayılı kararında;… Kaldı ki filmde kullanılacak eserler belli olduğunda (kullanımın hak ihlali oluşturması halinde) tedbir konusunda yeniden başvuru ve değerlendirmenin yapılabileceği belirtilmiş olmakla dosyadaki bilgi belgelere göre mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmesinde bir mübayenet bulunmamaktadır. Davalılar tarafından istinaf dilekçesinde, dava dilekçesinde murisin hayat hikayesini konu alan bir filmin çekilmesinin ve filmin önlenmesine dair bir talebi bulunmadığı davacının davasının yalnızca çekilecek filmde murisin eserlerinin kullanılmamasına ilişkin olduğu, tedbir dilekçesinde de yalnızca eserlerin sinema filminde kullanılmasının önlenmesini istediğini mahkemece talebi aşarak talebi aşarak sinema filminin vizyona girmesinin ve yayınlanmasının önlenmesine karar verilmesinin yerinde olmadığını belirtmiş ise de, Davacıların dilekçeleri gözönünde bulundurulduğunda, davacılar tarafından, “..anılan eserlerin kullanılacağı bir filmin çekilmesinin tespitinin kısmen çekilmiş ise tamamlanmasının kamuya sunulması ve tanıtılmasının çoğaltılmasının, yayılmasının, temsilinin ve gösterilmesinin yayın veya dijital yollarla umuma iletilmesinin önlenmesinin …” talep edildiği, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararında HMK 26. maddeye aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davalıların bu yöndeki istinaf sebebleri de yerinde görülmemiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre ve mahkemece takdir edilen teminat tutarının dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından kararı istinaf edenlerin istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2022/41 E. sayılı kararına karşı davalılar vekilleri tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 80,70TL harcın mahsubu ile bakiye 92,20 TL harcın Davalılardan … Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., … Turizm Ticaret Ltd. Şti. ve …’dan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı davalı … tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davalı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/02/2023