Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/163
KARAR NO: 2023/360
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2022
NUMARASI: 2022/397 E. – 2022/816 K.
DAVANIN KONUSU: İİK m.72’den Kaynaklanan İstirdat Davası
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Davalı … Turizm Ticaret ve Sanayi A.Ş. tarafından müvekkilinin cirosu olduğu iddiasıyla, … Sis. Ltd. Şti. aleyhine İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlattığını, icra dosyasından müvekkiline gönderilen ödeme emrinin muhtara yapıldığını ve müvekkilinin itiraz süresi içinde haberi olmadığını, taraflarınca İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nde 2019/741 Esas sayılı dosyası ile gecikmiş itirazda bulunarak borca tebligata ve imzaya itiraz ettiklerini, müvekkilinin araçlarına ve banka hesaplarına İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından haciz konulması üzerine dosya alacağının müvekkili tarafından ihtirazi kayıtlı icra dosyasına ödendiğini, dava konusu kambiyo senedinden kaynaklı asıl alacak ve tüm fer’ilerinden davalıya müvekkili olan şirketin borçlu olmadığı halde haciz tehdidi altında ödediği miktarın sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince değerlendirilmesi gerektiğini, izah edilen ve mahkemece re’sen dikkate alınacak sebeplerle davalarının kabulü ile; müvekkilinin borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı 185.000-TL’nin ödeme tarihi olan 24.10.2019 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalı taraftan tazminini, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile söz konusu miktar olan 185.000-TL’nin % 20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Borçlunun istirdat davasını ikame edebilmesi için borçlu olmadığını iddia ettiği parayı ödediği tarihten itibaren bir sene içinde açılması gerektiğini, İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına 24.10.2019 tarihinde ödeme yapıldığından açılan davanın süresi içinde açılmadığını, davacının “icra dosyasından müvekkile gönderilen ödeme emri muhtara yapılmış müvekkilimin itiraz süresi içinde haberi olmamıştır.” yönündeki beyanının hukuki dayanaktan uzak olduğunu, davacı borçlu tarafından borca süresi içerisinde itirazda bulunulmadığından davaya konu icra takibinin kesinleştiğini, takip kesinleştikten sonra dosya borcunun borçlu tarafından dosyaya ödendiğini, davanın süresinde açılmamış olması sebebiyle usulden reddine, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davanın esastan reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “…Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; istirdat davasının koşullarının oluştuğu durumlarda davanın sebepsiz zenginleşme davası olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığı, davacının istirdat davası açma imkanı varken 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde istirdat davası açmadığı anlaşıldığından,…” gerekçesi ile davanın usulden reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesini ve yargılama aşamalarındaki beyanları tekrarla, müvekkilinin cirosu olduğu iddiası ile davalı tarafından aleyhine takip başlatıldığını, takipten ödeme emrinin muhtara tebliğ edilmesi nedeniyle itiraz süresinde haberi olmadığını, hacizler üzerine haberdar olduklarını ve müvekkili tarafından ihtirazi kayıtlı icra dosyasında davalı tarafa ödemede bulunduklarını, davalının haciz işlemlerinin kötü niyetli ve ödemeye mecbur bırakmak maksadıyla mal varlığına haciz koydurduğunu, ödenenin sebepsiz zenginleşme kapsamında istirdadının istendiğini, haksız şekilde 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı gerekçesi ile davanın usulden reddedildiğini, İİK72. madde hükmüne göre tarafın istirdat davası açması için 1 yıllık hak düşürücü süresinin ifanın imkansız hale gelmesi itibariyle başlaması gerektiğini, taraflarınca 27.07.2021 tarihinde İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2021/503 Esas ile ticari satımdan kaynaklanan istirdat davası açıldığını, davanın arabuluculuk yoluna başvurulmaksızın doğrudan dava açılmış olunması karşında davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiğini, arabuluculuk şartının tamamlanması sonrasında eldeki davanın açıldığını, bundan önce de taraflarınca 06.09.2019 tarihinde İstanbul 10. İHM’nde 2019/741 Esas sayılı dosyada usulsüz tebligatın iptali davası ile imzaya itiraz edildiğini, imzanın müvekkiline ait çıkmadığının belirlenmesi ile haklı çıktıklarını, ancak davalarının buna rağmen reddedildiğini, bu dosyanın istinaf incelemesinde bulunduğunu, bu dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, 1 yıllık hak düşürücü sürenin ayrıca iş bu icra hukuk dava dosyasına ait kararın kesinleşmesi ile başlaması gerektiğini, çünkü mezkur dosya kesinleşince ifanın imkansız hale gelebileceğini, TBK m.82 gereği 2 yıl ve 10 yıllık zaman aşımı sürelerinin de olduğu gibi TBK m.77’de sebepsiz zenginleşmede iade yükümlülüğünün kapsamının belirlendiğini, kabul etmemekle 1 yıllık hak düşürücü dolsa bile 2 yıllık zaman aşımı süresinin henüz dolmadığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesi ile yargılama şamalarındaki beyanlarını tekrarla, davacının istinafını ihtimallere dayandırıldığını, ihtimal dışında fiili vakıa veya delil ileri süremediğini, tebliğlerin yasaya ve usule uygun şekilde yapılması karşısında davacının iddialarının dinlenemeyeceğini, davacının davasını istirdat davası olarak açmasına rağmen davasının sebepsiz zenginleşme davasına evirmeye çalıştığını, açıkça İİK m.72 kapsamında istirdat ile tazminat taleplerinin bulunması karşısında bu beyanlarının dinlenemez olduğunu, nitekim de mahkemece bu taleplerinin kabul görmediğini, alenen istirdat davası olarak açılan davanın İİK m.72’de belirlenen 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığının sabit olduğunu, arabuluculuğa başvurulmadan açılan davanın usulden reddi kararının davanın hiç açılmamış gibi kabul edilmesi gerektiğini, zaman aşımının kesilmesinin söz konusu olmadığını, hak düşürücü sürenin devam etmesini de engellemeyeceğini, davacının bu iddiasının da usul kurallarıyla hiçbir şekilde bağdaşmadığını, icra hukuk mahkemesinin kararının beklenmesinin kabul edilemez olduğunu beyanla davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir : Dava; İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında davacı tarafından davalıya ödenen 185.000-TL’nin istirdadı istemine ilişkindir. UYAP üzerinden yapılan incelemede, İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında ödeme emrinin davacıya tebliğ edildiği, takibin kesinleştiği, davacının ödeme emrinin kesinleşmesi üzerine davalıya takip kapsamında 24.10.2019 tarihinde 185.000-TL ödediği, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 27.07.2021 tarihinde 2021/503 Esas sayılı dosya ile davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın ara buluculuk şartından 02.02.2022 tarihinde usulden reddedildiği, kararın 20.04.2022 tarihinde kesinleştiği, ara buluculuk dosyası incelendiğinde başvurunun 19.01.2022 tarihinde gerçekleştiği, eldeki davanın 31.05.2022 tarihinde açıldığı tespit edilmiştir. Uyuşmazlık; davanın İİK m.72 kapsamında sebepsiz zenginleşme davasının özel bir türü olan istirdat davası olup olmadığı, TBK genel hükümler kapsamında sebepsiz zenginleşme davası olup olmadığı noktasında olup davanın İİK m.72 kapsamında kalması halinde davanın 1 yıllık hak düşürücü sürede açılması gerektiği, TBK’nın sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında kalması halinde 2 yıl- 10 yıl zaman aşımının uygulanması gerektiği yasa gereğidir. Taraflar arasında kambiyo senedinden kaynaklanan takip ilişkisi bulunmaktadır. Davacı bu dava ile takip kapsamında ödediği bedelin iadesini (istirdadını) davalıdan istemektedir. Bu itibarla, taraflar arasında takipten sonra ödenen bedelin iadesi isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın; TBK genel hükümler sebepsiz zenginleşme kurallarına göre değil, takip hukuku çerçevesinde İİK m.72 gereği çözümlenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu nedenle, eldeki davada İİK m.72’de öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerekir. Menfi tesbit ve istirdat davaları İİK m.72’de “… Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir. … Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir. …” Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazımgelmediğini ispata mecburdur.” hükmünü haizdir. Somut davada; davacı davalıya 24.10.2019 tarihinde ödediği bedeli, ödediği tarihten itibaren bir senelik hak düşürücü süre içerisinde en geç 24.10.2020 tarihinde istemelidir. Ancak davacının iddia ettiği gibi ara buluculuk dava şartından usulden reddedilen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davasını hak düşürücü süreden sonra 27.07.2021 tarihinde açtığı yine eldeki davayı da 31/05/2022 tarihinde hak düşürücü süreden sonra açtığelirlenmiştir. Davacının iddia ettiği icra hukuk mahkemesinde görülen dava “tebligatın geçerliliği, gecikmiş itiraz, borca ve imzaya itiraz” konularında olup eldeki dava konusu dikkate alındığında bekletici mesele yapılması gerekmemekte, bunun yanı sıra icra hukuk mahkemesi tarafından verilen kararın şekli anlamda olması karşısında kararın kesinleşmesi halinde dahi maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden bir hüküm bulunmayacağı için eldeki davada bağlayıcılığının da bulunmadığı yasa gereği olup bu yöndeki davacı istinafı yerinde görülmemiştir. Neticeten, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/10/2022 tarih ve 2022/397 E. 2022/816 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 80,70-TL harçtan mahsubu ile bakiye 99,20-TL daha harcın davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın mahiyeti ve dava değeri itibarı ile kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/04/2023