Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1606 E. 2023/1241 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1606
KARAR NO: 2023/1241
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2023 (Ara Karar)
NUMARASI: 2023/265 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takibe konu edilen 300.000 TL bedelli çekin keşidecisinin müvekkili, lehtarının ise müvekkilinin yetkilisi …. olduğunu, …’nin cirosu ile davalıya ciro edildiğini, müvekkilinin davalıyı tanımadığını, çek vermediklerini, çekte yer alan müvekkilinin kaşesi üzerindeki, tarih kısmındaki ve ciro kısmındaki imzaların müvekkili …’ye ait olmadığını, çek vasfını yitirdiğinden çeke dayalı takip yapılamayacağını beyanla icra dosyasının tedbiren durdurulmasını, muhafaza altına alınan menkullerin yediemin olarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın arabuluculuğa tabi olduğunu, dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, ödeme emri ekinde çeki görmesine rağmen davacının itirazda bulunmadığını, çekin imzalarının huzurda davacı borçlu şirket yetkilileri tarafından oluşturulduğunu, kötü niyetli olarak imza inkarında bulunulduğunu, kasti oynama ve değişiklik yapmış olabileceklerinin dikkate alınması gerektiğini beyanla davanın reddine, davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
TEDBİR RED KARARI; İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2023 tarihli 2023/265 Esas sayılı ara kararı ile; davacının çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını davalıya borçlu bulunmadığını iddia ettiğini, taraflar arasında davaya konu olay ile ilgili soruşturma bulunmadığının anlaşıldığı, yargılamanın bulunduğu aşama ve mevcut delil durumuna göre, davacı vekilinin muhafaza altına alınan menkullerin yediemin olarak müvekkiline verilmesi talebinin reddi gerektiği gerekçesiyle, tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
TEDBİR TALEBİ; Davacı vekilinin 19/04/2023 tarihli dilekçesinde; çek üzerinde 2 imza bulunduğunu, iki imzadan birisinin müvekkili firma yetkilisi … ait olduğunu, bu sebeple bu çekin çalınmadığının belli olduğunu, fakat Çek üzerindeki diğer imzanın müvekkili …’ye ait olmadığını, müvekkili firmanın Alacaklıyı tanımadığını, iş yapmışlığının da bulunmadığını, çekin müvekkili firma yetkilisi …’ın elinden çıkmışsa da alacaklı görünen şahsa verilmediğini, müvekkili firmanın Tekirdağ Çorlu da bir dükkan aldığını, dükkanın tadilat işleri için … ile anlaşıldığını ve TEK imzalı halde (… imzalı) teminat amaçlı … isimli kişiye veriLdiğini, … isimli kişi tadilata başlamadığı için çek kendisinden geri istenir istenmez, davalı tarafından takibe geçilerek, imzanın kendilerini ait olmadığını bildiği halde müvekkili iş yerinden haciz ve muhafaza işlemi yapıldığını, gerektiğinde teminat yatırarak ilgili takibin durdurularak muhafaza altına alınan mallar için de ayrıca teminat yatırılarak müvekkile teslimine karar verilmesine, gerekirse 2 farklı teminat yatırarak hem dosyada tedbir kararı verilmesini, hemde muhafaza altına alınan malların yediemin sıfatıyla müvekkili firma yetkilisine istendiği zaman iade etmek şart ve taahhüdüyle teslimini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/05/2023 tarihli 2023/265 Esas sayılı ara kararı ile; “davacının takibe konu edilen çekteki imzanın müvekkili …’ye ait olmadığını, davalıya borçlu olmadığını iddia ettiği, taraflar arasında davaya konu olay ile ilgili yapılan bir soruşturma bulunmadığının anlaşıldığı, çekteki imzanın belirtilen kişinin eli ürünü olup olmadığının yargılama neticesinde ortaya çıkacağı, takibin kesinleşmesi öncesi ya da sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi 6100 sayılı HMK’nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmadığı, belirtilen hükmün genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, yani delil olarak kullanılamayacağını belirtmekte olup icra takibine bir etkisinin de bulunmadığı, İİK.’nın 72/3. maddesi ve HMK.’nın 209. maddesi de gözetildiğinde yargılamanın bulunduğu aşama ve mevcut delil durumu dikkate alındığında davacı vekilinin takibin durdurulması ve muhafaza altına alınan menkullerin yediemin olarak müvekkiline verilmesi yönündeki taleplerinin reddi gerektiği” gerekçesiyle tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalının imzanın müvekkiline ait olmadığını bilmesine rağmen işyerinde kötüniyetli haciz ve muhafaza işlemi yaptığını, imzanın müvekkiline ait olmadığını ve davalıya borçlu bulunmadığını, davacının ticari defterleri ile bu durumun ortaya çıkacağını, müvekkilinin icra dosya borcunun tamamını yatırarak dosyanın durdurulmasına yetecek maddi gücünün bulunmadığını, Savcılık şikayetinin müvekkiline tanınan bir hak olmakla birlikte kimsenin bu hakkını kullanmaya zorlanamayacağını, çekteki iki imzadan birinin müvekkiline ait olmadığını ve imzanın kimin tarafından atıldığı bilinmediğinden şikayet edilmediğini, kabul anlamına gelmemek üzere bir an için imzanın müvekkiline ait olduğu kabul edilse bile çekte ciro silsilesinin bozuk olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE;İcra takibinden sonra açılan, çeke dayalı menfi tespit davasında, davacı vekilinin icra takibinin durdurulmasını, haczedilen ve muhafaza altına alınan malların yediemin olarak kendisine teslimi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiği, ilk derece mahkemesince tedbir talebinin reddine karar verildiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. İİK 72/3 Maddesinde; “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15 inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmü düzenlenmiştir.Davacı tarafça keşideci davacı şirketin şirket yetkilileri … ve …’ın müşterek imzası ile temsil edildiği, çekte şirket kaşesi üzerindeki imzalardan birinin … ait olmakla birlikte, diğer imzanın … ait olmadığı, müvekkilinin davalıya borcunun da bulunmadığını ileri sürdüğü anlaşılmıştır. İİK 72/3 maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir verilemeyeceğinden, çekteki imzanın inkar edilmesinin de HMK 209. Maddesinin doğrudan uygulanmasını gerektirmediğinden mahkemece tedbir talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2023 tarih ve 2023/265 E. Sayılı ara kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/10/2023