Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1482 E. 2023/1564 K. 11.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1482 Esas
KARAR NO: 2023/1564
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 30/05/2023
NUMARASI: 2022/6 E. – 2023/472 K.
DAVANIN KONUSU: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/12/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında asıl alacağın ihtar tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile birlikte ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden tahsili ile davanın kabulüne, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla borçluların haksız itirazlarının iptaline, haksız itiraz nedeni ile %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, TTK ve TBK gereği davalıların müştereken ve müteselsilen dava bedelinden sorumluluğuna karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Tasfiye Halinde … Anonim Şirketi vekilinin cevap dilekçesi özetle; huzurdaki davada davacı yanın tacir olmadığını, uyuşmazlık tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olmadığını, ayrıca dava konusu uyuşmazlıkta TTK’de düzenlenen bir hususa ya da 4. maddede yazılı işlere ilişkin olmayıp, diğer davalı ile davacı arasında yapılan Alacağın Temliki Sözleşmesinden kaynaklanmakta olduğunu, dolayısıyla, dava konusu uyuşmazlıkta Ticaret Mahkemesi görevsiz olduğunu, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davacı tarafça, davanın dayanağı olarak, 30.11.2010 tarihli sözleşme ‘Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi’ incelendiğinde, söz konusu sözleşmenin taraflarının ‘Temlik Alan’ sıfatıyla … Tic.A.Ş. ile ‘Muhatap’ sıfatıyla davacı olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmenin tarafı olmadığı anlaşıldığını, dolayısıyla iş bu sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklanan uyuşmazlıkta, sözleşmenin tarafı olmayan müvekkili şirkete husumet yöneltilmesi mümkün olmadığını, her dava açıldığı tarihte davalı gerçek ya da tüzel kişinin yerleşim yeri Mahkemesinde açılabileceğini, müvekkili şirketin yerleşim yeri, işlerinin yürütüldüğü yer olan, dava dilekçesindeki ‘… Cad.No:… … Yenibosna-İstanbul’ adresi olup, iş bu yerleşim yerinin bağlı bulunduğu adliyenin Bakırköy Adliyesi olduğunu, davacının kesinlemiş muaccel bir alacağı bulunmadığından tasfiye sonuçlanmadan alacak talep edilmesi mümkün olmadığından davanın bu yönden de reddi gerektiğini, görev yönünden reddini, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini, mahkemeniz yetkisiz olup, Bakırköy Mahkemeleri yetkili olduğundan davanın yetki yönünden de reddini, davacı yanın hukuki dayanaktan yoksun davasının esastan reddini talep etmiştir. Davalı … Ticaret Anonim Şirketi vekilinin cevap dilekçesi özetle; Davanın mutlak ticari dava olmadığını, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, müvekkilinin temlik sözleşmesinden kaynaklı edimlerini yerine getirdiğini, davacı takip alacaklısına takip miktarı kadar günü geçmiş bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirket açısından itirazın iptali davası koşullarının oluşmadığını, davacının vadesi gelmeyen tüm temlik bedelini icra takibine konu etmesi ve akabinde işbu davayı açması sözleşmeye sözleşmeye aykırı olup yasal dayanağı olmadığını, davacı tarafın işlemiş faiz istemi de hukuki dayanaktan yoksun olup reddinin gerektiğini, işbu davayı haksız ve kötüniyetli olarak ikame etmesi sebebiyle davacının inkar tazminatının reddinin gerektiğini, itirazlarının kabulüyle davanın görev yönünden reddini, yasal dayanaktan yoksun davanın esastan reddini, davacının icra takip miktarı üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 45. ATM 09/10/2013 tarih 2013/184 Esas 2013/263 Karar sayılı kararı ile davanın görevsizliğine karar verilmiştir.İstanbul 13. ASHM 2013/423 E. 2016/69 K. sayılı kararı ile davaya bakma görevinin ticaret mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle dosyanın görevli İstanbul 45. ATM’ye gönderilmesine karar verildiği görülmüştür. Yargıtay 20. H.D. 2016/4831 E 2016/6530 K. sayılı kararı ile İstanbul 45 ATM’nin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir. İstanbul 2. ATM 05/05/2017 tarih 2016/730 Esas 2017/543 Karar sayılı kararı ile davanın davalı Tasfiye Halinde … A.Ş. yönünden reddine, davalı … Paz. Tic. Anonim Şirketi yönünden kabulüne karar verilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. H.D. 11/11/2021 tarih, 2020/451 Esas, 2021/1351 Karar sayılı kararı ile; “Davacı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin reddine, davalı … Paz.Tic. A.Ş. vekilinin 1-3 ve 4 nolu istinaf sebeplerinin reddine, 2 nolu istinaf sebebinin kabulüne ve ayrıca yargılama gideri yönünden HMK 355. maddesi gereğince re’sen yapılan incelemeye göre ilk derece mahkemesi kararının, belirtilen yönlerden yeniden yargılama yapılmak ve hüküm verilmek üzere 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına” Davacı vekilinin istinaf isteminin reddine, davalı … A.Ş. vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/05/2017 tarih ve 2016/730 E. 2017/543 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. İstanbul 2. ATM 30/05/2023 tarih 2022/6 Esas 2023/472 Karar sayılı kararı ile; “Kaldırma ilamından önceki şekliyle davacının davasının davalı Tasfiye Halinde … A.Ş. Yönünden ise davanın reddine karar verilmiş, reddedilen dava değeri yönünden ise davalı Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin istinaf talebi olmaması nedeniyle kazanılmış hak gözetilerek mahkememizce karar verilen 2023 yılı itibarı ile yürürlükte olan AAÜT gereğince hesaplama yapılması gerektiği ve dava değeri üzerinden 2023 yılı tarifesine göre yapılan hesaplamada vekalet ücretinin önceki hükümden daha fazla çıktığı, dosyada davalı Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin istinaf talebi olmadığı, davacı yönünden vekalet ücreti hususunda kazanılmış hak kuralları gözönüne alındığında, (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesinin 2020/1147 Esas, 2022/127498 Karar sayılı ilamı, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1241 Esas, 2021/1075 Karar sayılı ilamı) mahkememizce ilk hükümde hüküm altına alınan 21.146,89-TL vekalet ücreti şekliyle yine aynı hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiş,” davacının davasının davalı Tasfiye Halinde … A.Ş. yönünden reddine, davacının davasının davalı … Ticaret A.Ş. yönünden kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalı … Ticaret A.Ş.’nin itirazının kısmen iptali ile takibin 42.783,53-TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren asıl alacağa takip talebinde talep edilen üst sınır faiz oranını aşmayacak şekilde avans faizi işletilmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, kabul edilen asıl alacak olan 42.783,53-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı … Pazarlama Ticaret A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine, reddedilen miktar yönünden davalı … Pazarlama Ticaret A.Ş.’nin kötü niyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın tamamen kabulü gerektiğini, kısmi kabulün hukuka aykırı olduğunu TBK 126 gereği borçlunun temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini, tüm alacaklarının muaccel hale geldiğini, müvekkilin … Bankası Kocamustafapaşa Şubesindeki hesap ekstresi ve dosyaya sunulan 21.02.2015 tarihli Kök Bilirkişi Raporunun 5. sayfasından da anlaşılacağı üzere; davalı taraf ilk ihtarı tebliğden üç gün sonra 26.01.2012 tarihinde 16.462,92- TL ödediğini, bu ödemeden sonra davalı tarafların yeniden ödeme yapmaya başladıklarını, 28.01.2013 tarihli ikinci ihtarın davalı …’a 02.02.2013 tarihinde tebliğ edildiğini, ihtardan sonra bugüne dek geçen yıl içinde davalının hiç ödeme yapmadığını, ikinci ihtardan sonra hiçbir ödeme yapmadğından alacağın tamamının kabulü gerektiğini, BAM istinaf kararından sonra da dosyalarının heyet bilirkişiye gönderildiğini ve 12.10.2022 tarihli heyet raporunda da sözleşmenin feshi koşullarının oluştuğunun belirtilmesine rağmen mahkemenin sözleşmenin feshi koşullarının gerçekleşmediği kanaatinin hukuka aykırı olduğunu, heyet raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, dava konusu icra takibi ve itirazın iptali davasının döviz (euro) alacağı olarak talep edildiğini, yabancı para borcunda borçlunun, borçlandığı belli miktardaki yabancı para birimini, alım gücündeki değişikliklere bağlı olmaksızın ifa etmekle yükümlü olduğunu, davalı taraf temerrüde düştüğü için seçimlik alternatifleri gereği yabancı para borcunun aynen ödenmesi talebine göre icra takibi başlatıldığını, İstanbul … İcra … E. Sayısı ile 100.324,00 Euro’nun takip açılış tarihindeki TL karşılığı gösterilerek harçların ödendiğini, alacaklıyı zarara sokar nitelikte karar verilemeyeceğini, yabancı para borcunda, borcun doğumu ile fiili ödeme tarihi arasında gerçekleşen kur değişikliklerinden doğan alım gücü farklılıklarından yani yabancı paranın TL karşısında değerinin artması nedeni ile müvekkilin ekonomik riski ortadan kaldırılması için bu yönde takip talebinin Euro olarak hazırlandığını, yabancı para borçlusu icra inkar tazminatı ve faiz gibi bir ödeme yükümlülüğü olduğunda, onun bu borcunun da aynı yabancı para birimi üzerinden ödemesi gerektiğini, alacaklıya vade veya fili ödeme tarihi kuru üzerinden TL olarak ödeme yapılmasını isteme yetkisi verilmesinin amacının temerrüde düşmüş borçlunun, döviz kurunun da artması sonucunda, muacceliyet tarihindeki kur üzerinden ifada bulunarak alacaklıyı zarara uğratmasının önlenmesi olduğunu, alacaklı aynen Euro olarak ödemeyi tercih ederse, davalı borçlunun borcunu yabancı para üzerinden ödemesi gerektiğini, ancak bu ihtimalde bile borçlunun, fiili ödeme tarihindeki TL karşılığı ödeyerek borçtan kurtulma yetkisinin devam ettiğini, bu tür durumlarda borçlunun artık mahkeme kararında belirtildiği gibi muacceliyet tarihini değil, fiili ödeme tarihi üzerinden TL karşılığı ödeme yapma yetkisine sahip olduğunu, mahkemenin 10 yıl önceki euro kuruna göre vade tarihine karar vermesinin alacaklının alacağının yok olması, almaması ile eşdeğer bir karar olduğunu, mahkeme kararının gerekçe ve hüküm kısmında döviz tutarının dahi belirtilmediğini, faiz alacağına hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, asıl alacağın faiz ve ferilerin euro olarak hesaplanması gerektiğini, 100.324 Euro ihtar tarihinden itibaren ticari avans faizinin euro olarak talep edildiğini, takip tarihinden önce borçlunun temerrüdü ile ödenmemiş olan 17.182,40 Euro asıl alacaklarının bugünkü kur ile 505.150,800 TL olduğunu, kararda ise 10 yıl önceki kur üzerinden hesaplama yapılarak vadesi geçmiş alacaklarının 42.783,53 TL olduğunun belirtildiğini, arada çok büyük fark olduğunu, asıl alacağa da 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince vade tarihinden fiilen ödeme tarihine kadar Devlet Bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre Euro faizi hükmedilmesi gerekirken edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkeme kararı gerekçesinin talepleri doğrultusunda olmadığını, eksik ve hatalı olduğunu, davaya konu sözleşme kurulurken davalılardan …’ın M.K m. 2. gereği dürüstlük kuralına ve ahde vefaya uygun hareket etmediğini, uhdesindeki müvekkil mevduatını ödememek için ” iflas ediyorum” haberini yaydığını, mudileri korkutarak ve hile ile iş bu dosyaya sunulan Temlik Sözleşmesini tüm mudilere korkutularak imzalattığını, bu sözleşmenin baştan hukuka uygun olmadığı için aleyhe yorumlanamayacağını, sözleşmenin imzalanması sırasında; …’ın bizzat hazırladığı ihtilafa konu sözleşmenin borca katılma sözleşmesi açıklaması ile imzalatıldığını, müvekkilin … A.Ş bünyesinde kar ve zarara katılım hesabı açtırdığını, …’ın üzerine kayıtlı malları bulunduğunu, tasfiye sonunda alacaklılara alacaklarını ödememek için, sırf tasfiyeyi tamamlayabilmek gayesi ile kötü niyetli olarak …la muvazaalı sözleşme imzalanmasına sebep olduğunu, davalı … yönünden de kararı kabul etmediklerini, sözleşmenin TTK’ye aykırı olduğunu, anılan temlik sözleşmesinin lafzına göre değil imzalanma anındaki dürüstlük kuralına göre yorumlanarak davalı her iki şirketin de borçtan sorumluluğuna karar verilmesi gerektiğini, takibin ve davanın açılmasına sebebiyet veren davalılar lehine masraf ve vekalet ücretine takdir edilemeyeceğini beyan ederek istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu İİK 67. maddeye göre açılan itirazın iptali davasıdır. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında alacaklı … tarafından borçlular … A.Ş. ve … A.Ş. aleyhine 19.01.2012 nakdi hesap alacağına istinaden 100.324,00 Euro asıl alacak 17.217,25 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 117.541,25 Euro döviz alacağının takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek %12 faiziyle birlikte tahsili talep edilmiştir. Dairemize ait 2020/451 E. 2021/1351 K. sayılı iade kararında; Taraflar arasındaki 30/11/2010 tarihli sözleşmenin 4.3 maddesinde ödeme zamanı tespit edilerek, 4.5 maddesinin son cümlesinde “her bir ödeme birbirinden bağımsızdır” hükmü getirilmiştir. Taraflar sözleşme serbestliği ilkesi uyarınca borcun ifa zamanını ve koşullarını serbestçe kararlaştırabileceğinden, ahde vefa ilkesi uyarınca sözleşmenin 4.3 ve 4.5 maddeleri geçerli ve tarafları bağlayıcıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21/03/2019 tarihli 2017/11-2630 esas ve 2019/328 karar sayılı kararı uyarınca davacı ve davalı … Ticaret A.Ş. arasındaki sözleşme … ile davacı arasındaki sözleşmeden bağımsız ve kendi başına hüküm ifade eden bir sözleşme olduğundan, taraflar arasında 30/11/2010 tarihli sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir. Sözleşme alacağın temlikine ilişkindir. Davacı vekilince 19/01/2012 tarihli ihtar ile ödenmeyen 20/12/2011 tarihli taksitin 3 gün içinde ödenmesi, aksi taktirde sözleşmenin feshi ile bakiye alacağın muaccel hale geleceği ihtar edilmiş, ihtar 23/01/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı tarafça, ilk ihtar üzerine bir süre düzensiz ödemeler yapıldığı, 2012 aralık ve 2013 ocak ayı taksitleri ödenmediği belirtilerek 28/01/2013 tarihinde ikinci ihtar gönderilmiştir. Davacı tarafça sözleşmenin feshi ile bakiye alacağın takip konusu edilebilmesi için ihtardaki koşulun gerçekleşmesi gerekir. Bilirkişi raporundaki hesap dökümünde davalı tarafça 2013 ocak ayında 16.463,00 Euro ödeme yapıldığı tespit edilmekle birlikte gün olarak belirtilmediğinden, ilk ihtardaki 3 günlük süre içinde kalıp kalmadığı tespit edilemediğinden, davacı tarafın ilk ihtarındaki sözleşmenin feshi koşullarının gerçekleştiği belli değildir. Bilirkişi raporunda temlik edilen miktardan, davalı tarafça ödenen miktar mahsup edilmek suretiyle bakiye borç hesaplanmıştır. Takip 24/06/2013 tarihinde yapıldığından, taraflar arasındaki sözleşmede, bir taksit ödenmediğinde diğer taksitlerin muaccel olacağına ilişkin hüküm bulunmadığından ve sözleşmenin feshi koşullarının gerçekleştiği mevcut rapordaki bilgilerle tespit edilemediğinden, mahkemece gerekçesi açıklanmadan rapor gibi karar verilmesi, dosya kapsamına uygun olmadığından, davalı vekilinin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir, gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin reddine, davalı … A.Ş. vekilinin istinaf isteminin kabulüne, mahkeme kararının HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, 12.10.2022 tarihli emekli bankacı sözleşme, borçlar, sorumluluk, nitelikli hesaplama uzmanı öğretim görevlisi, SMM bilirkişisinden oluşan bilirkişi heyet raporunda; Dava konusu sözleşmede de, davalı/… Şirketi, yukarıda belirtilen 10 tane taksiti vadesinde demeyerek bu borçlarını ifada temerrüde düşmüştür (TBK.md.117/f.2), dolayısıyla da 10 tane borcunu ihlal etmiştir. Kaldı ki davacının davalıya keşide ettiği 19.01.2012 tarihli ihtarnameyle, taksitlerin vadesinde ödenmesine özel bir önem verdiğini davalıya açıklamasına ve davalıyı bu konuda uyarmasına rağmen davalı taksitleri gecikmeli olarak ödemeyi sürdürmüştür. Kanaatimizce bu durum hayatın olağan akışında davacı için sözleşmeye devam etmeyi “çekilmez hale” getirmiştir. Bu nedenle de davacı, 28.01.2013 tarihli ihtarnameyle sözleşmeyi “haklı sebeple” feshetmiştir. Her ne kadar bu ihtarnamede “açık” bir fesih beyanı (bildirimi) yer olmasa da, “örtülü” bir fesih beyanı yer almaktadır. Zira sonraki tarihli taksitlerin de (taksitlerin tamamının) muaccel olduğunu bildirmek, “örtülü” fesih beyanı niteliğindedir. Gerek doktrinde eskiden beri kabul edildiği, gerekse TBK.md.126’da açıkça hükme bağlandığı üzere, sürekli sözleşmeyi (sürekli edimli sözleşmeyi) borçlunun temerrüdü nedeniyle haklı olarak fesheden alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi nedeniyle uğradığı zararın tazminini de isteyebilir. Dava konusu sözleşme sürekli sözleşme (sürekli edimli sözleşme)” niteliğinde olduğundan ve davacı (alacaklı) da bu sözleşmeyi davalının (borçlunun) temerrüdü nedeniyle sözleşmeyi feshetmiş olduğundan, kanaatimizce davacı, bu hükmün dava konusu olaya örnekseme/kıyas yoluyla, yani somut olaya uydurulmak suretiyle uygulanması” ile, henüz vadesi gelmemiş olan taksitlerin muaccel hale gelmek suretiyle kendisine ödenmesini talep edebilir. Söz konusu hükmün dava konusu olaya bu şekilde kıyasen uygulanması kanaatimizce “somut olay adaletine” de uygundur. Zira alacaklıyı (davacıya), taksitleri gecikmeli olarak ödeyen bir borçlu (davalı) ile aralarında var olan bir sözleşme ile bağlı kılmak ve sürekli olarak vadesinde ödenmeyen taksitlerin ödenmesi için ihtarname göndererek uyarıda bulunma ve icra takibi yapma riski ile karşı karşıya bırakmak, anaatimizce adalete uygun değildir. Takdiri tamamen Mahkemeye aittir. Davacı, taraflar arasındaki sözleşmeyi, 28.01.2013 tarihli ihtarnamesi ile feshetmiş ve bu İhtarnamede, vadesi gelmemiş olan taksitlerin de temerrüt faizi (ticari reeskont faizi) ile birlikte ödenmesini talep etmiştir. Bu durum karşısında kanaatimizce, davalının taksitlerin tamamını ödemede, işbu ihtarnamenin davalıya tebliği edildiği 02.02.2013 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilmelidir. Dolayısıyla da taksitlerin tamamına, işbu temerrüt tarihinden (02.02.2013 tarihinden) takip tarihine (24.06.2013 tarihine) kadar “temerrüt faizi” işletilmelidir. Taksit
borçları “yabancı para borcu” niteliğinde olduklarından ve davacı da takip talebinde, gerek asıl alacağının gerekse işlemiş temerrüt faizi alacağının “yabancı para olarak tahsilini” talep etmiş olduğundan, kanaatimizce faiz oranı olarak 3095 sayıl Faiz Kanunun md.4/a’daki faiz oranı uygulanmalıdır. Takdiri tamamen Mahkemeye aittir. Dava dosyasına daha önce sunulmuş olan 21.02.2015 tarihli Mali Bilirkişi Raporunda (sayfa 6-7’de), davacının ödenmemiş olan taksit alacaklarının tamamının tutarı 100.324,00 Euro olarak hesap ve tespit edilmiştir. Bu tespit doğru görünmektedir. Yine söz konusu Mali Bilirkişi Kurulu Raporunda, 04.02.2013 (temerrüt) – 26.06.2013 (takip) tarihleri arasındaki süre (140 günlük süre) için 2.693,63 Euro temerrüt faizi hesaplanmıştır. Bizim kanaatimize göre ise, 02.02.2013 (temerrüt) – 24.06.2013 (takip) tarihleri arasındaki dönem için temerrüt faizi hesaplanmalıdır. Zira önceki raporda, temerrüt ve takip tarihleri hatalı tespit edilmiştir. Ancak bizim tespit ettiğimiz tarihler arasındaki süre de 140 gün olduğundan, önceki raporda hesap ve tespit edilmiş olan 2.693,63 Euro’luk işlemiş temerrüt faiz tutarı bizce de yerindedir. Yukarıda belirtilen hesap ve tespitlere göre; davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 100.324.00 Euro asıl alacağı ve 2.693,63 Euro işlemiş temerrüt faiz alacağı bulunduğu, asıl alacağın takip tarihinden itibaren işletilecek temerrüt faizi (3095 sayılı Faiz Kanunu md.4/a) ile birlikte tahsili gerektiği hususunda takdir mahkemeye aittir. ” şeklinde beyanda bulunulmuştur. Mahkemece muhasebe bilirkişisinden ek rapor aldırıldığı, muhasebe bilirkişisi tarafından tanzim edilen 29.03.2023 tarihli ek raporda; “Davacının 24.06.2013 takip tarihi itibarı ile vadesi geldiği halde ödemesi yapılmayan taksitlerden dolayı davalı taraftan 42.783,53 TL asıl alacak ve 1.045,34 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 43.828,87 TL alacaklı olduğu, Söz konusu alacaklar ile ilgili davacının Euro bazında takip talebinde bulunduğu nazara alındığında davacının 24.06.2013 takip tarihi itibari ile 16.772,59 Euro asıl alacak ve 409,81 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 17.182,40 Euro faizli alacağının olacağı, Davacının 117.541,25 Euroluk takip talebi ile karşıklaştırıldığında 100.358,85 Euro fazla talebinin olduğu, Fazlalığın vadesi gelmeyen 82.411,83 Euro taksitlerin talebi ile birlikte fazladan talep edilen işlemiş faiz talebinden kaynaklandığı, davacının döviz bazındaki talebi nazara alındığında davacının takibinin 17.182,40 Euro üzerinden devamı ile birlikte davacı asıl alacağı 16.772,59 Euro tutarında ki asıl alacağına 3095 Sk . nun 4489 SK. nun ile değişik 4/a maddesi gereğince birer yı l l ık dönemler itibariyle vadeli USD ve Euro hesaplarına Devlet Bankalarınca uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden kademeli olarak basit usulde (3095 SK. m.3) temerrüt faizi yürütülmesinin gerektiği, Sayın Mahkemenin davacı asıl alacağının takip it ibari ile TL olarak hesaplandığı nazara alınmak sureti i le takip sonrası faizinde TL üzerinden devamına karar vermesi halinde ise Davacının asıl alacağı 42.783,53 TL’sine 01.12.2013 tarihinden itibaren 3095 Sy.K.nun 4489 Sy.K.nun ile değişik 2.Maddesi gereğince T.C Merkez Bankası tarafından dönemde Kısa Vadeli Avans Kredilerine uygulanan faiz oranları (01.01.2013 -.31.12.2013 tarihleri arası %13,75; 01.01.2014 -.31.12.2014 tarihleri arası %11,75; 01.01.2015-31.12.2016 tarihleri arası %10,50; 01.01.2017 -30.06.2018 tarihleri arası %9,75; 01.07.2018- 31.12.2019 arası %19,50; 01.01.2020-30.06.2020 arası %13,75; 01.07.2020-31.12.2020 arası %10,00; 01.01.2021-31.12.2021 tarihleri arası %16,75; 01.01.2022 sonrası %15,75) üzerinden basit usulde(3095 Sy.K.m3)temerrüt faizi tahakkukunun uygun olacağı, davacının hesaplanan asıl alacağı haricinde vadesi takip tarihi itibari ile geçmemiş olan 23 taksit karşılığı 20.07.2013 -20.05.2015 tarihleri arasında 3.583,00 Euro (20.05.2015 vadeli taksit 3.585,83 Euro olmak üzere) olmak üzere 24.06.2020 takip tarihi itibari ile vadesi geçmemiş 82.411,83 Euro tutarında alacağının kaldığı, davacı tarafından talep edilen %20 den az olmamak üzere icra inkâr tazminatı talebine i lişkin takdir ve değerlendirmenin sayın mahkemeye ait olduğu, ” kanaatine varılmıştır.Davacı tarafından İstanbul … Noterliği 28.01.2012 tarih … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile alacağın talep edildiği, işbu ihtarnamenin 02.02.2013 tarihinde davalılardan … A.Ş.’ye tebliğ edildiği, temerrüdün bu tarih itibariyle gerçekleştiği anlaşılmıştır. Somut olayda davacı ile davalılardan … Org. A.Ş. arasında alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi tanzim edildiği, temlik alan muhatabın kendisine temlik ettiği tutarı muhatabı aşağıda belirtilen vadelerde taksitler halinde ödeyeceği her bir taksit ödeme günündeki TCMB döviz alış kuru karşılığı TL olarak ödeneceği hususunun kararlaştırıldığı, ödemelerin Euro olarak takside bağlandığı, alacaklı tarafından takip tarihi itibariyle alacakların muaccel olduğu gerekçesiyle alacağın tamamını Euro üzerinden talep etmiş ise de, sözleşmede bakiye alacakların muaccel olacağına dair bir kayıt mevcut bulunmadığından alacaklı takip tarihine kadar olan alacağını talep edebileceği, alacaklı tarafından takip talebinde yabancı para üzerinden talepte bulunduğu, muhasebe bilirkişisi raporunda takip tarihine kadar ödenmeyen taksitlerin 20.02.2013 20.03.2013, 20.04.2013, 20.05.2013, 20.06.2013 taksitlerin 3.583,00 Euro x 5 = 17.915,00 Euro olduğunun belirlendiği gözetildiğinde ihtarnamenin tebliğ tarihi 02.02.2013 temerrüt tarihinden itibaren alacaklının takip tarihi 24.06.2013 tarihine kadar yabancı para alacak miktarına işlemiş faiz hesabının (Euro üzerinden) bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak takip tarihine kadar olan toplam alacağın belirlenmesi gerekirken, takip tarihi itibariyle TL karşılığı esas alınarak hüküm kurulması hukuken yerinde değildir. Tüm bu nedenlerle davacının istinaf talebinin 6100 HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının tümden kaldırılmasına, dosyanın takip tarihine kadar işlemiş faizin Euro üzerinden tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme neticesinde hüküm kurulduğu anlaşıldığından ait olduğu mahkemeye iadesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 30/05/2023 tarih, 2022/6 E. 2023/472 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1-g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 11/12/2023