Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1447 E. 2023/1323 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1447
KARAR NO: 2023/1323
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/02/2023
NUMARASI: 2021/183 E. – 2023/33 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla özetle; müvekkili şirketin kurucusu ve şirket müdürü … tarafından geliştirilen, mali ve manevi hakları kendisine ait olan bilgisayar yazılım programının, davalı Üniversite tarafından müvekkili şirketin erişimi engellenerek kendisinin izni olmaksızın ticari amaçla kullanıldığını, davalı Üniversite tarafından 2016 yılında açılan ihale doğrultusunda müvekkili şirketin, bahse konu ihaleye teklif sunduğunu ve taraflar arasında 04/04/2016 tarihinde sözleşme imzalanarak, mevcut yazılımın müvekkili şirket kurucusu tarafından geliştirildiğini, Sözleşmenin “Tarafların Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı 3. maddesinin 12. bendinde “Proje tesliminden sonra, Üniversite ile yüklenici arasında ortaklaşa süreye ve fiyata karar verilip bir bakım sözleşmesi yapılacaktır. Bakım sözleşmesi ile birlikte, ilgili süre zarfı boyunca yüklenici yazılıma garanti vermiş olarak kabul edilecektir.” şeklinde bir hüküm bulunduğunu, bahse konu hükümle müvekkili şirket ve davalı üniversitenin ilgili yazılımın bakımının müvekkili şirket tarafından yapılacağını kararlaştırdıklarını, keza, 2017 ile 2021 yılları arasında da taraflar arasında ilgili yazılımın aylık bakım ve donanımına ilişkin her yıl yenilenen bir sözleşme ilişkisi kurulduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin davalı Üniversitenin yazılımı kullanmasına bahse konu sözleşmelerin geçerli olduğu süreler boyunca izin verdiğini, ancak davalı Üniversite tarafından mevcut sözleşmenin süresinden önce haksız olarak feshedildiğini ve müvekkili şirketin kendi geliştirdiği yazılıma erişiminin davalı tarafça engellenerek, üzerinde hak sahibi olduğu ilgili yazılımın kendisinden kaçırıldığını ve halen daha “müvekkili şirketin izni olmaksızın” ticari amaçla kullanmaya devam edildiğini, dava konusu olan ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca eser niteliğini haiz kabul edilen bilgisayar programının (yazılımın) müvekkili şirket tarafından geliştirildiğini ve 2017-2021 yıllarına ilişkin sözleşmelerin varlığını, dilekçe ekinde bir nüshası sunulan 04/04/2016 tarihli sözleşme, müvekkili şirketin ticari defterine işlenen aylık “bakım ve donanım bedeli”ne ilişkin faturalar, taraflar arasındaki mail yazışmaları, müvekkili şirket ile davalı Üniversitenin proje sorumlusu … ile yapılan telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtları ve ilgili banka hesap hareketleri incelendiğinde açıkça görüleceğini, davalı Üniversite tarafından müvekkili şirkete 17/09/2021 tarihinde gönderilen haksız feshe ilişkin mail sonrası taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdiğini, bu nedenle müvekkili şirketin ilgili yazılıma ilişkin sözleşme süreleriyle sınırlı kullanım izninin de sona erdiğini, davalı Üniversite tarafından müvekkili şirkete ait yazılımın halen kullanmaya devam edilmesiyle 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca eser sahibinin manevi ve mali haklarına tecavüzde bulunulduğunu, ayrıca eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzun 243. maddesince ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunumuzun 71. maddesince bir suç oluşturduğunu, davalı üniversite yetkilileri hakkında ilgili maddelere ilişkin suç duyurusunda da bulunulduğunu belirterek; her türlü fazlaya ilişkin hakları ve talepleri saklı kalmak ve şimdilik FSEK’nun 68. maddesi çerçevesinde ileri sürebilecekleri üç kat bedel talep etme ile FSEK’nun 70/3. maddesi doğrultusunda davalı üniversite tarafından haksız olarak elde edilen kârın tespiti ve gerçek olmayan vekaletsiz iş görme hükümlerince müvekkile devrini talep ve dava etme hakları saklı kalmak kaydıyla, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne, teminatsız olarak ve tedbiren dava konusu laboratuvar yazılımının davalı Üniversite tarafından müvekkili şirketin izni olmaksızın kullanılmasının önlenmesine, bu kapsamda mevcut kullanıma konu davalı üniversite server’larından silinmesine (ref’ine), yeni sözleşmelerle ileride kullanılmasının önlenmesine (men’ine), Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde; müvekkili şirketin ileride uğraması muhtemel zararları karşılamak üzere, davalı üniversitenin ihlal teşkil eden kullanımından müvekkili şirketin ileride maruz kalacağı zararın teminatı olmak üzere, tersine teminat yoluyla Mahkemece takdir edilecek miktarda bir teminatın davalı üniversiteden alınmasına karar verilmesini, davanın kabulü ile davalı tarafından müvekkili şirketin mali ve manevi haklarına bulunulan tecavüzün ref’ine (durdurulmasına) karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin sözleşmede taraf olmadığı, bu nedenle aktif dava ehliyeti bulunmadığı, dava konusu yazılımın … tarafından davalı üniversitenin talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda hazırlandığı, taraflar arasındaki sözleşmenin bir istisna sözleşmesi olduğu, sözleşmenin süresinin modüllerin hazırlanması ile sona erdiği, bu nedenle yazılımın kullanım haklarının davalıda olduğu, daha sonra yapılan bakım sözleşmelerinin modüllerin garantisi kapsamında yapılan sözleşmeler olduğunu, davalının halen bu yazılımı kullanmadığını, sözleşme sona erdiğinden …’nun da erişimine izin verilmediğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “..Davacının davada aktif taraf ehliyeti bulunması HMK’nun 114/1-d maddesi uyarınca dava şartlarından olup, HMK’nun 115/1. maddesi uyarınca dava şartları yargılamanın her aşamasında Mahkemece kendiliğinden araştırılabilir. Açılan FSEK’ten kaynaklanan mali haklara tecavüzün tespiti, önlenmesi ve ref’i davasında, davacının davasına dayanak olarak gösterilen yazılımla ilgili mali hakların sahibi olmadığı, bu haklar davacı şirketin ortağı ve yetkilisi …’na ait olsa bile, sözleşmeden ve yazılımın hazırlanmasından sonra kurulan davacı şirketin ayrı bir tüzel kişiliği bulunduğundan, davacının aktif taraf ehliyetinin mevcut olmadığı anlaşılmakla, davanın usulden reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Yerel Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin dava konusu eser niteliğindeki yazılım üzerinde hak sahibi olduğunu ve kendisinin hak sahibi olduğu ilgili yazılıma erişimin davalı üniversite tarafından engellenmek suretiyle yazılımın müvekkili şirketin izni olmaksızın kullanıldığını, müvekkili şirketin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununca korunan eser üzerindeki mali ve manevi haklarına davalı tarafça tecavüzde bulunulduğunu, sahibinden izinsiz kullanılan yazılımın işlenmesi, değiştirilmesi suretiyle kullanımının telafisi güç ve hatta imkansız sonuçların meydana gelmesine neden olacağından tedbirin reddi kararının yerinde olmadığını, -Dava konusu yazılımın 2016 yılında davalı üniversitenin açmış olduğu bir ihalenin alınmasından sonra … tarafından geliştirildiğini ancak kendisinın bahse konu ihaleye şahıs şirketi sıfatıyla girdiğini ve dava konusu yazılımı şahıs şirketi sıfatıyla geliştirdiğini, 2019 yılında ise ilgili şahıs şirketinin tüzel kişiliğini sona erdirerek müdürü de olduğu müvekkili şirket … Ticaret Limited Şirketini kurduğunu, 04.04.2016 tarihli sözleşme incelendiğinde de bahse konu şahıs şirketinin unvanının … olduğunu, sonrasında şirketin kurulduğunu, müvekkili şirket isminin sona erdirdiği şahıs şirketinin unvanıyla aynı olduğunu, kurulduğu tarihten itibaren dava konusu yazılımın bakım ve onarımının müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilmeye başlandığını, yazılım bakım ve onarım sözleşmesinin 2021 yılının ekim ayına kadar davalı ile müvekkili şirket arasında devam ettiğini, üniversite tarafından şirket hesabına her ay düzenli olarak açıklamalı bir şekilde fatura kesildiğini, ticari defter ve kayıtların mevcut olduğunu, müvekkili şirketin bahse konu davayı açabilmek için dava konusu yazılım üzerinde gerekli haklara haiz olduğunu, mahkemeden bahse konu davayı açma hakkını haiz olan kişinin müvekkili şirket değil de müvekkili şirket müdürü … olduğu kanaatinde olursa 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 124. maddesi doğrultusunda taraf değişikliği ile davacı tarafın şirket müdürü … olarak kabul edilmesini talep ettiklerini ancak bu hususta karar verilmeden taleplerinin reddedildiğini, yerel mahkemenin aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin vermiş olduğu kararın kaldırılarak taraf değişikliği taleplerinin kabulü ile taraf teşkilini sağlamaları için taraflarına süre verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yazılım programı modülü satış sözleşmesinde yer alan tarafın şahıs şirketi olduğunu ve sözleşmenin yalnızca taraflar arasında hüküm ve sonuçlarını doğuracağını, sözleşmenin nisbiliği ilkesi göz önünde bulundurularak davacı şirketin işbu davadaki taleplerinde aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, sözleşmenin alelade bir istisna sözleşmesi olup davacının işbu sözleşmenin tarafı olmadığını, sözleşme konusu modüllerin tamamlanması ve bedelin ödenmesi ile bu sözleşmenin sona erdiğini ve bahis konusu yazılımın mali haklarının müvekkili Kurum’a ait olduğunu, eser niteliğini haiz olmadığını, davacı ile öncelikle kararlaştırılan modüllerin yapılması için ana sözleşme imzalandığını ve bu sözleşmenin projenin teslimi ile sona erdiğini, daha sonra imzalanan ve 01.01.2017 -31.12.2017 arasında geçerli sözleşmenin ise bakım-onarım sözleşmesi olup, bu sözleşmede de kullanımın süre ile sınırlı olacağına dair bir düzenleme bulunmadığını, müvekkilinin talep ve siparişi üzerine bir yazılım sözleşmesi yapıldığını, yazılımın mülkiyet hakkının müvekkili Kuruma devredildiğini ve sonrasında da ana sözleşmedeki garanti yükümlülüğünün yerine getirilmesi adına yazılımın bakımının dava dışı üçüncü kişi tarafından davacı şirkete yaptırıldığını, ana sözleşme bedelinin de tek seferde ödendiğini istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, FSEK md.18 gereğince eser sahipliğine dayalı mali hakların ihlali iddiası ile tecavüzün giderilmesi, önlenmesi ve FSEK 68 maddesi gereğince tazminat istemine ilişkin olarak açılmıştır. İlk derece mahkemesince davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı şirket müdürü …-… ile Yeditepe Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi arasında, Yeditepe Üniversitesi , Genetik ve Biyomühendislik Bölümünün analiz takibi için yazılım sözleşmesi akdedildiği ve Numune kayıt, Görev Atama, Analist, Raporlama, E-Posta, Barkod, İOS Uygulaması, Android Uygulaması, Web Sitesi, Web Yönetim Paneli, Başvuru Formu modüllerinin gerçekleştirilmesi için anlaşmaya varıldığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık olmadığı, ancak dava açma hakkının sözleşme tarafı …’nun şirket müdürü olarak görev yaptığı davacı şirkete ait olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmıştır. FSEK’in 52. maddesi uyarınca eser üzerindeki mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır. Bu kapsamda, davacı Şirket tarafından dosyaya sunulan sözleşmede davacının taraf olmadığı açık olup davacının bu durumu bilebilecek olduğu, sözleşme içerisindeki konularda mali hakları dava dışı gerçek kişi …’ndan devraldığına ilişkin belge sunulmadığı, davacı Şirkete usulünce devralınmış bir mali hak olmadığı açıktır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2007/14363 E., 2019/3499 K. sayılı ilamı da aynı yöndedir. Davacı Şirkete faturaların düzenlenmesi ve bir takım ödemeler yapılmış olması da varılan sonucu değiştirmeyecektir. Davacı Şirketin usulünce devraldığı bir mali hakkın olmadığı gözetilerek verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır. Dava konusu sözleşme tarafı gerçek kişi olup, dava dışı … davacı şirketin ortağıdır. FSEK 18. Maddesinde; “Aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça; memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri eserler üzerindeki haklar bunları çalıştıran veya tayin edenlerce kullanılır. Tüzel kişilerin uzuvları hakkında da bu kural uygulanır.” hükmü düzenlenmekle birlikte, sözleşme düzenlendiği tarihte davacı şirketin henüz kurulmamış olduğu, dava dışı … ile davacı şirket arasında ortaklık ilişkisi bulunmadığı anlaşılmakla, FSEK 18. Maddesinin ve maddi hataya dayanan taraf değişikliğine ilişkin HMK 124. maddenin somut olayda uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Sözleşme ve yazılımın dava dışı gerçek kişiye ait olduğu tarafların kabulündedir. Mahkemece davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/02/2023 tarih ve 2021/183 E., 2023/33 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/11/2023