Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1404 E. 2023/1167 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1404 Esas
KARAR NO: 2023/1167
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/06/2023
NUMARASI: 2023/443 E. – 2023/551 K.
DAVANIN KONUSU: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: İhtiyati tedbir talep eden davacı …. A.Ş. vekili dilekçesinde özetle; menfi tespit konusu haciz ihbarnamesinde borçlu olarak görünen şirkete hiçbir borçlarının bulunmadığını, müvekkilin Türkiye’nin kimya sektöründe en büyük firma olduğunu, bu aşamada konulan hacizlerin müvekkil şirketin ticari itibarını sarstığını, kredibilitesini zora soktuğunu, mahvına sebebiyet verecek düzeyde olduğunu, bunların yanında alacaklı firmanın Türkiye’de adresi bulunmadığından haciz konusu meblağın ödenmesi halinde bu paranın istirdatının dahi sağlanamayacağını belirterek davanın kabulü ile davalı şirkete ve asıl borçlu şirkete herhangi bir borçlarının bulunmadığının tespitine ve usulsüz tebligata istinaden müvekkil şirket aleyhine uygulanan haciz işleminin yargılama sonuna kadar tedbiren durdurulmasına, bu taleplerin kabul edilmemesi halinde müvekkil şirket aleyhine uygulanan aşkın hacizlerin yargılama sonuna kadar tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili ihtiyati tedbire itiraz dilekçesinde; ihtiyati tedbir talep eden taraf, HMK 390. Maddesine göre davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek durumunda olduğu, davacı şirketin tüm iddiaları ve dava dilekçesinin dayanağını teşkil eden 89/1, 2 ve 3 haciz ihbarnamelerinin usulsüz olduğu ileri sürülse de davacı şirketin UETS tebligat sistemine kayıtlı olduğu tebligatların da elektronik tebligat sistemi ile ve usulüne uygun bir şekilde yapıldığı icra dosyasında da açıkça görüldüğü, karşı tarafça hiçbir haciz ihbarnamesine cevap verilmediğini, açılan bu menfi tespit davası tamamen kötü niyetli olup bu iddiayı ispatlayacak somut herhangi bir delil ortaya konulamadığını, mahkemenin verdiği kararın usul ve yasaya özellikle İİK 72/3 aykırı olduğunu, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince verilen 09.05.2023 tarihli ara karar ile; “Davacının ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile, HMK’nın 389.maddesi gereğince 10.399.767,74 TL üzerinden alınacak %20 teminatı 2.079.953,54 TL’nin mahkememiz veznesine 1 haftalık kesin sürede yatırdığında veya muteber bir bankanın kesin ve süresiz nitelikteki teminat mektubunu mahkememize ibraz ettiğinde; Küçükçekmece … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasında davacı aleyhine yapılan haciz işlemlerinin durdurulması, muhafaza işlemleri yapılmaması ve satış aşamasına geçilmemesi, icra kasasına ödenmiş veya ödenecek paranın davalıya ödenmemesi ve icra dosyasında muhafaza edilmesi yönünde tedbir konulmasına, 1 haftalık kesin sürede belirlenen teminat miktarını yatırmadığı veya muteber bir bankanın kesin ve süresiz nitelikteki teminat mektubunu sunmadığı takdirde tedbirin kendiliğinden kalkacağının tebliğ ile ihtarına, teminat yatırıldığında veya teminat mektubu sunulduğunda bu hususta ilgili icra müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, ihtiyati hacizlerin kaldırılması yönündeki talebin REDDİNE, ” karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince verilen 15.06.2023 tarihli gerekçeli karar ile; “İİK’nın 89/3 maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasında davacı ile davalı takip alacaklısı arasında doğrudan ticari ilişki bulunmadığından TTK’nın 4.maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari davadan söz edilemeyecektir. Bu itibarla davanın HMK’nın 2.maddesi gereğince genel görevli asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir. Bu açıklamalar ışığında; davacının davasının HMK 114/1-c maddesi kapsamında mahkememizin görevli olmaması sebebiyle HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddine, HMK nun 20. maddesi gereğince gerekçeli kararın tüm taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren yasal iki haftalık süre içinde talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine” Davacının davasının HMK 114/1-c maddesi kapsamında mahkememizin görevli olmaması sebebiyle HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddine, HMK’nun 20. maddesi gereğince gerekçeli kararın tüm taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren yasal iki haftalık süre içinde talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine. karar verilmiştir.İlk Derece Mahkemesince verilen 20.06.2023 tarihli ara karar ile; “İtiraza konu 09/05/2023 tarihli ara kararımız incelendiğinde; somut olayda tarafların menfaat dengeleri ile çıkar çatışmaları göz önünde bulundurularak ölçülülük ilkesi kapsamında ve ileride telafisi imkansız zararların önüne geçmek adına dava konusu tedbirin verildiği anlaşılmıştır. Davalının tedbirin şartlarına ilişkin itirazlarının soyut nitelikte kaldığı, tedbirin kaldırılması halinde ileride telafisi imkansız zararlara sebebiyet vereceğinden ve 09/05/2023 tarihli ara kararımız yeterli ve ayrıntılı gerekçeyle yazıldığından tekrara düşmemek adına ara karardaki gerekçe de gözönünde bulundurularak” davalı tarafın tedbire itirazının reddine karar verilmiştir. Davalı vekili asıl karara yönelik verdiği istinaf dilekçesinde (05.09.2023 tarihli) özetle; davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun iken görev yönünden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, görevin dava şartı olduğunu, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK 4.maddesi gereğince her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile 4/1-a maddesi gereğince her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın TTK’de düzenlenen hususların mutlak ticari davalar olduğunu, TTK 5/1 gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkemenin ATM’ler olduğunu, TTK gereğince tüzel kişi tacirlerin ticari işletmesiyle ilgili olarak yapmış oldukları her türlü iş, işlem ve eylemlerin karine olarak tüzel kişi taciri ilgilendiren ticari işler kapsamında olduğunu, somut olayda her iki tarafın tüzel kişi tacir olduğunu, bu durumda uyuşmazlığın ticaret mahkemelerinin görev alanına girdiğini, davacının taleplerinin zaman aşımına hak düşümüne uğradığını, haksız davanın bu sebeple reddi gerektiğini, davacının her ne kadar 89/1 haciz ihbarnamesinin kendilerine yazılmadığını söz konusu ihbarnamenin kendilerine ait olmadığını başka şirketlere ait olduğunu iddia etse de davacıya yazılan 89/1 haciz ihbarnamesi yazısının ve tebligatın icra dosyasında mevcut olup bu iddiaların kötü niyetli olduğunu, davacı/borçlu taraf haksız ve kötü niyetli olarak icra dosyasından diğer üçüncü kişilere gönderilen haciz ihbarnamelerinin kendisine gönderildiğini iddia ederek borçtan kurtulma çabası içine giriştiğini, ekte sunulduğu üzere elektronik tebligat adresine birinci haciz ihbarnamesi kapalı tebligat zarfı içerisine konularak bizzat davacı/borçluya hitaben ve bizzat kendi UETS adresine gönderildiğini, 89/1 haciz ihbarnamesine süresi içerisinde itiraz edilmediği için taraflarına 89/2 haciz ihbarnamesi gönderilmesini talep ettiğini, usul ve yasaya uygun taleplerinin icra müdürlüğü tarafından kabulünün ardından davacının itirazda bulunmadığını, davacı cevap yazısının sehven takip eden dosyaya gönderildiğini beyan ettiğini fakat bu dosya numarasını ya da başka dosyaya gönderilen itiraz evrakını dahi sunamadığını, bu iddianın da diğer iddialar gibi gerçek dışı ve borçtan kurtulmaya yönelik ispatlanamamış kötü niyetli iddialar olduğunu, 89/2 ihbarnamesine süresi içinde itiraz edilmediğinden taraflarınca 89/3 haciz ihbarnamesi gönderilmesinin talep edildiğini, davacıya usulüne uygun 89/3 haciz ihbarnamesi gönderildiğini, davacı gönderilen hiçbir tebligata süresinde cevap vermediği için dosyaya borçlu olarak eklendiğini, menfi tespit davasında ispat külfetinin davacıda olduğunu ve davacının müvekkiline borçlu olmadığını belirtir hiçbir belge sunmadığını, üçüncü haciz ihbarnamesinden sonra açılan menfi tespit davalarında ne sonuç çıkarsa çıksın davalı-alacaklı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davanın haksız olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının haciz ihbarnamelerine yapılan tebligatların usulsüzlüğünü iddia ettiğini, dilekçesinin bazı kısımlarında ise haciz ihbarnamelerinden haberdar olduğunu beyan ettiğini ancak ne icra dosyasına sunulan bir itiraz ne de mahkemeye itiraza dair bir delil sunamadığını, davacının haksız ve kötü niyetli olarak dava açması nedeniyle %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, zaman aşımına-hak düşümüne uğramış davanın reddi gerektiğini beyan ederek istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili asıl karara yönelik verdiği istinaf dilekçesinde (29.09.2023 tarihli) özetle; mahkemece davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun iken görev yönünden davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, davacının taleplerinin zaman aşımına-hak düşümüne uğradığını, 89/3 haciz ihbarnamesi gönderilen 3. şahsın menfi tespit davası açabilmesi için kanun koyucu tarafından 15 günlük süre sınırı konulduğunu, davanın süresi içinde açılmadığını, davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, davacının haksız ve kötü niyetli dava açması nedeniyle %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, mahkemenin görev nedeniyle davanın usulden reddi kararının kaldırılarak davanın müvekkil lehine zaman aşımı-hak düşürücü sebep ile ve diğer belirttikleri sebeplerle usul ve esasa ilişkin sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ihtiyati tedbire itirazın reddi kararına karşı verdiği istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararına itiraz ettiklerini, itirazın duruşmalı incelendiğini, tarafları dinlenilmeden itiraz taleplerinin reddine karar verildiğini, aynı celsede davanın usulden reddine karar verildiğini, davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygunken tedbire itirazlarının reddi kararının yerinde olmadığını, İİK 72/4’e göre dava alacaklı lehine neticelenir ise ihtiyati tedbir kararının kalkacağını, bunun için davanın reddi kararında ihtiyati tedbirin kalkmış olduğunun açıkça belirtilmiş olmasının gerekli olmadığını, davanın reddi kararının kesinleşmesinin de zorunlu olmadığını, menfi tespit davasının reddi kararında bu kararın kesinleşmesine kadar mahkemece ihtiyati tedbirin devamına karar verilemeyeceğini, İİK 72/4 maddesinin emredici hüküm olduğunu, mahkemece tedbir kararı verilerek takibin durmasının sağlanamayacağını, verilen tedbir kararının İİK 72/3. maddesine aykırı olduğunu, 20.06.2023 tarihli ara kararı ile verdiği tedbire itiraz taleplerinin reddi kararının itirazları neticesinde kaldırılmasına, davacı lehine verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; görevsizlik kararının hukuka uygun olduğunu, davalının dosyayı sürüncemede bırakmak için istinaf talebinde bulunduğunu, dosyanın bulunduğu aşama itibariyle henüz delillerin toplanmadığını, tahkikat aşamasına geçilmediğini, davacının talep ettiği üzere istinaf mahkemesinin dosyanın bu haliyle yerel mahkeme yerine geçerek yargılama yapmasının hukuken mümkün olmadığını, davalının istinaf başvuru dilekçesinde dosyanın esasına yönelik olan kötü niyet tazminatı talebinden bahsetmesinin taraflarınca anlaşılamadığını, davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. İstinaf formunda vaki istinaf talebinin mahkemenin 20.06.2023 tarihli ara karara istinaden olduğu belirtilmiş ise de; dosyanın incelenmesinde mahkemece görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, davalı tarafından usulden reddi kararına karşı UYAP’tan 05.09.2023 ve 29.09.2023 tarihli istinaf dilekçeleri ile bu karara karşı da istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.Davanın konusu İİK 89. maddeye göre açılan menfi tespit davasıdır.Mahkeme, 09.05.2023 tarihli tensip ara kararı ile Küçükçekmece … İcra Dairesi’nin … takip dosyasında davacı aleyhine yapılan haciz işlemlerinin durdurulması, muhafaza işlemlerinin yapılmaması ve satış aşamasına geçilmemesi, icra kasasına ödenmiş veya ödenecek paranın davalıya ödenmemesi ve icra dosyasında muhafaza edilmesi yönünden tedbir konulmasına karar verildiği, bu karara itiraz üzerine mahkemece duruşma açıldığı, 15.06.2023 tarihli duruşmada ara kararı ile davalı tarafın tedbire itirazının reddine karar verildiği, tefhimle açık duruşmaya devam olunduğu, dava şartları yönünden dosya incelenerek davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, dava dosyasının Bakırköy Nöbetçi AHM’ye gönderilmesine karar vermiştir.Mahkeme, ihtiyati tedbire itirazın reddine ilişkin olarak 15.06.2023 tarihinde verdiği ara kararına istinaden 20.06.2023 tarihli ara kararı oluşturarak gerekçeli olarak ihtiyati tedbire itiraz talebinin reddine karar vermiştir.Ayrıca mahkeme 15.06.2023 tarihli gerekçeli kararı ile görevsiz olması sebebiyle davanın usulden reddine ve Bakırköy Nöbetçi AHM’ye gönderilmesine karar vermiştir.İİK 89/3 maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasında davacı ile takip alacaklısı davalı arasında doğrudan ticari ilişki bulunmadığından TTK 4 maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari davadan söz edilemeyeceğinden, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından mahkemece davanın HMK 114/1-c maddesi kapsamında mahkemenin görevli olmaması sebebiyle HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddine, dosyanın görevli ve yetkili Bakırköy Nöbetçi AHM’ye gönderilmesine karar verilmesi hukuken yerindedir. Dava şartlarının incelenmesinde öncelikle mahkemenin görev hususunun incelenmesi gerekmekte olup sair hususların görevli mahkemece değerlendirilmesi gerekir.Mahkeme ihtiyati tedbire itiraz talebinin reddine karar vermiş ise de, ihtiyati tedbire itiraz talebinin de görevli mahkemece değerlendirilmesi gerektiğinden mahkemece ihtiyati tedbire itiraz üzerine inceleme yapılarak karar verilmesi hukuken yerinde değildir.Tüm bu nedenlerle davalının asıl karara yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davalının ihtiyati tedbire itirazın reddi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulüne, ihtiyati tedbire itirazın reddi kararının kaldırılmasına, ihtiyati tedbire itirazın görevli mahkemece değerlendirilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin asıl karara karşı yapmış olduğu istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı vekilinin ihtiyati tedbire itirazın reddi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜNE,3- Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.06.2023 tarihli ara kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden ihtiyati tedbire itirazın reddi kararının kaldırılmasına dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,4- İhtiyati tedbire itirazın görevli mahkemece değerlendirilmesine,5-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından asıl karara karşı istinafı yönünden yeniden harç alınmasına yer olmadığına,İhtiyati tedbire itirazın reddi kararına karşı yapmış olduğu istinaf talebi kabul edildiğinden talep eden tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,6- İstinaf yargılaması için yapılan yargılama giderlerine yönelik 6100 sayılı HMK nın 20. ve 331/2. maddesi hükümleri gereği işlem yapılmasına,7- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 8- 6100 Sayılı HMK’nın 302/5. maddesi uyarınca kararın tebliği ve harç tahsil işlemleri ile infazının yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-c-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2023