Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1292 E. 2023/1046 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1292
KARAR NO: 2023/1046
İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 19/07/2023
NUMARASI: 2022/271 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı, 2005 yıllarında kurulan, yarı kimyasal yarı bitkisel kozmetik ürünler formüle eden, hayvan deneyine dayalı olmayan, sektörüyle İlgili kalite standartlarının tümünü taahhüt eden Türk markası olarak ticari faaliyetlerine başladığını, 3, 25, 29, 30, 35. vb sınıflarda marka tescilleri gerçekleştirdiğini, davalının, davacının devir yolu ile hak sahibi olduğu … ve … tescil numaralı … ve … ibarelerini, davacının ürünleri ile iltibas yaratacak surette, ürün ambalajı üzerinde ve ürün açıklamalarında … ve “… ibaresini kullanarak, tüketici tarafından aynı firmaya ait ürünler olarak algılanacak ve davacının ürünü ve markası zannıyla satın alınacak surette davacı adına tescilli marka olan aynı sınıf dahilinde kullandığı, satışa arz edildiğini, İşbu haksız eylemler sonucunda, davacının ürünleri ile davalı ürünlerinin karıştırıldığını, öncelikle davalıların bildirilen internet link ve adreslerde, dava dışı internet satış mecralarında delillerin tespitini, davacı adına tescilli markalar ile iltibas yaratır nitelikteki ibare ve şekil bileşiminin, aynı veya benzer sınıflarda davalı tarafından kullanılması eylemlerinin müvekkillerin marka ve tasarım hakkına tecavüz olup olmadığının tespitini, tecavüzün tespiti halinde muhtemel tecavüzün önlenmesine, tecavüz eylemlerinin durdurulmasına, tecavüz eylemlerinin tüm sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, öncelikle, delillerin tespit edilerek tedbiren el konulmasına, yargılama sonunda el koyma kararı verilmesine, Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınmasına, masraflar tecavüz edene ait olmak üzere el konulan ürünler, cihaz ve makine gibi araçlar ile ambalaj ürünlerinin şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhasına, marka ve tasarımlarını tanıtmak ve itibar yaratmak için reklam masrafları sarf eden davacının haklı sebebi ve menfaati bulunmakla, masrafları davalıya ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesine veya ilgililere tebliğ edilmesine, davalı tarafın satış yaptığı tespit edilen dava dışı E-ticaret ve perakende firmalarındaki (…) müvekkilin marka haklarına tecavüz niteliğindeki ürün satışlarının, ürün yorum ve değerlendirme linklerindeki marka kullanımlarına tedbiren durdurulmasına, el konulmasına ve toplatılmasına, ilgili dava dışı satış mecralarına bildirilmesine, yargılama sonunda kaldırma kararı verilmesine, davalı tarafın eyleminin aynı zamanda TTK 54 vd maddeleri uyarınca haksız rekabet niteliğinde olmasına binaen, haksız ve kötü niyetle kullanılan ibare ile müvekkillere aleyhine girişilen haksız rekabetin tespiti ve men’ine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ürün ambalajlarında “…” ibareli ürün satışı yaptığını, müvekkilin ise …” markası ile ve “…” ibareli ürünler sattığını, ürünlerde …” yazmakta ve hemen altında … satıcı olarak yer aldığını, davacının marka tecavüzü iddialarının yerinde olmadığını, müvekkile ait tüm ürünlerde satıcı … olarak kutu üzerinde yer aldığını, ürün marka ve isimleri de “…” ismi dışında alakalı olmadığını, … bir isim olup bunun muadilini bulup kullanılamayacağını, marka tecavüzünden bahsetmenin mümkün olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince 19/07/2023 tarihli ara karar ile; “Alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının … numaralı … ve … numaralı … ibareli markaların 03 ve 35. Sınıfta tescilli sahibi olduğu, davalı tarafından kullanıldığı iddia edilen saç mayonezi isimli ürünlerin davacı markasına tecavüz teşkil ettiği yönünde 25/04/2023 tarihli rapor mevcut ise de davacıya ait markaların 03. Sınıflardaki emtiyalar bakımından tanımlayıcı olduğu veya zayıf marka olduğu yönünde hükümsüzlüğüne ilişkin derdest davanın bulunduğu, o davadaki bilirkişi raporları ve diğer iddialar halen yargılama aşamasında ise de bu dosyamız yönünden davalının saç mayonezi ibaresini tek başına kullanmadığı … ibaresi ile birlikte kullandığı bu yönüyle davacı markasından nispeten farklılaştığı, özellikle … isminin de özel isim olup … ibaresinin yanında baskın unsur olduğu da gözetildiğinde davacı markalarının da tescilli olduğu ve ihlale ilişkin tüm iddiaların esas hakkında yargılamada değerlendirilebileceği fakat bu aşamada mahkemece markalar arasında benzerlik yönünden bu aşamada yeterli kanaat oluşmadığı anlaşıldığından” ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerekçede belirtilen tespitlerin SMK ve haksız rekabet hükümlerinin bağdaşmadığını, markasal kullanımların tecavüz teşkil etmesi için illaki ürünün üzerinde olması veya tek başına markasal ibarenin kullanılmasının bir koşul olmadığını, internet satış platformunda özellikle … ibaresinin seçilmesi veya link adlarında arama motorlarında bu isimle aramaya yönlendirilmesinin markasal kullanımın farklı şekilleri olarak kabul edilmesi gerektiğini, davalının özellikle … ve … ibarelerini satış platformlarının ürün açıklama kısımlarında veya ürün soru cevaplarında kullandığını, çünkü bu suretle tüketicinin internet arama motorunda yönlendirildiğini ve tüketicinin müvekkilin … markası ile tanıttığı ürününü bildiğinden davalı ürünlerinin de gördüğünü ve davalı ürünlerinin tercih edebilir duruma geldiğini, marka tecavüzü ve haksız rekabetin de tam bu noktada doğduğunu, kullanımların … diye bir ürün türü olduğuna dair savunmaya dahil edilmesinin hatalı olduğunu, dava konusu markanın zayıf bir marka olmadığını, davalının … ibaresi ile müvekkile ait markayı kullanmasının haksız rekabeti bertaraf ettiğini, … tabirinin kullanılma gayesinin haksız rekabet eylemi olduğunu, müvekkil şirketin uzman görüşlerine başvurduğunu, gıda sektörü için … veya … ibareleri bir ürün çeşidi ise de kozmetik sektörü bakımından müvekkilin Türkiye’deki markası ile bu saç ürünlerinin bilinir ve tercih edilir olduğunu, müvekkilin ürün açıklamasında “…” ibaresi kullandığını, … ibaresinin markasal kullanımı olduğunu, uzun yargılama süresince davalının internet satışlarında … kelimesi kullanarak müşterileri yönlendirdiği her satışın müvekkilin mağduriyetine yol açtığını, dosyada alınan bilirkişi raporu ile de davalı kullanımlarının tespit edildiğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Talep, ihtiyati tedbir istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. Ayrıca tescilli markalar ve patentler bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.159’da özel bir düzenleme yer almakla 6769 Sayılı SMK 159/1 maddesi uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, sınai mülkiyet haklarına tecavüz edecek şekilde kullanımların olduğunu ispat etmek şartıyla ihtiyati tedbir verilmesini isteyebilir. İhtiyati tedbir kararı, talep edildiği tarih itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilerek verilmesi gereken geçici hukuki koruma türüdür. Bu sebeple yasa koyucu, mutlak ispatı değil yaklaşık ispatın varlığını yeterli görmüştür. Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, “orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kurala uyulmaması sebebiyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik sebebiyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği, ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, düzenleme gereği ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğu muhakkaktır. Somut olayda, tescilli bir marka hakkına davalı tarafından haksız eylemleri neticesiyle tecavüz edildiği belirtilmek suretiyle, ihtiyati tedbir talebinin kabulü, haksız fiil teşkil eden marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulmasına ve önlenmesine dair ihtiyati tedbir kararı talep edilmiş ise de; bilirkişi raporunda davacı adına tescilli … numaralı … ve … numaralı … ibareli markaları 03 ve 35 sınıfta tescilli olduğu davalı tarafından kullanıldığı iddia edilen saç mayonezi isimli ürünlerin davacı markasına tecavüz teşkil ettiği belirlenmiş ise de mahkeme kararında belirtildiği üzere davacıya ait markaların 03 sınıflardaki emtialar bakımından tanımlayıcı olduğu veya zayıf marka olduğu yönünde hükümsüzlüğüne ilişkin derdest dava bulunduğu, 6100 Sayılı HMK’nın 390/3. madde gereğince ihtiyati tedbir talebinde bulunulabilmesi için, talep eden tarafça haklılığının yaklaşık olarak ispatı gerektiği bu aşamada, yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığı kanaatiyle, mahkemece bu aşamada tedbir talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/07/2023 tarih ve 2022/271 E., sayılı ara kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.