Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1277 E. 2023/910 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1277 Esas
KARAR NO: 2023/910
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/03/2023 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/539 E. –
DAVANIN KONUSU: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Tarafların İddia ve Savunmaları: İhtiyati tedbir isteyen vekili 22/03/2023 tarihli dilekçesi ile: “28.02.2019 tarihinde … A.Ş. ile birlikte beş şirketin iflasına karar verilmiş, Yargıtay 23. Hukuk Dairesince çapraz kefaletler nedeniyle borca batıklık hesaplamasındaki hatalı değerlendirme yapıldığı gerekçesiyle dava dışı dört grup şirketi yönünden iflas kararı bozulmuş, bir şirket yönünden onanmıştır. Bu süreçte bir taraftan şirketlere ait mal varlıklarının değerinin altında satılması girişimlerine engel olmuşlar, diğer taraftan da borçların tasfiyesi amacıyla girişimlerde bulunmuşlardır. Bu doğrultuda şirket borçlarının önemli kısmını teşkil eden alacaklı … Bankası ve … Bankası ile borç tasfiye protokolü imzalamış, … Bankası ile borcun tasfiyesi görüşmeleri devam etmektedir. Şirketin bu bankalar dışında finans kuruluşlarına kalan borcunu oluşturan … A.O. ile de borcun tespit edilmesi halinde tasfiyesi hususunda müteaddit görüşmeler yapılmış ve bu hususta ihtarlar çekilmesine rağmen davalı, bu talepleri ya cevapsız bırakmış ya da olumsuz görüş bildirmiştir. Davalı, borcun tespiti yönünde devam etmekte olan davaların sonucunu beklemek yerine, zilyetliğinde bulunan ve sözleşmeye konu bedellerinin önemli bir kısmı ödenmiş menkul ve gayrimenkulleri satmaya başlamıştır. Bir kısım menkul malı rayiç değerlerinin yarı oranında satarak elden çıkarmış, Davalı finansal kiralama şirketi, müflis şirkete ait Menemen bitkisel ham yağ fabrikasında kurulu bulunan bir adet komple ekstraksiyon ünitesini ve beş adet pres hattı yağ üretim makinelerini gelişigüzel sökerek Havran yağ fabrikasına taşımıştır.. Davalının anılan makineleri Menemen yağ fabrikasından sökerek Havran yağ fabrikasına götürmesi ve satışa sunması üzerine Müvekkil tarafından kendilerine bir ihtar gönderilerek bu makinelere dair iflas idaresine yapılan alacak kayıt talebine konu bakiye borcunun ödenerek makinelerin iflas masasına teslimi yönünde yapılan talep cevapsız bırakılarak bu menkuller 6361 sayılı yasanın 31/3 maddesindeki yasal düzenlemeye muhalefet edilerek rayiç bedellerinin yarısına satılmıştır.Yine davalı, Müflis Şirketin üzerinde hak ve alacakları bulunduğunu bildiği Havran Yağ fabrikasındaki iki adet komple ekstraksiyon ünitesini ekte görüntüsü sunulan 2.El platformunda satışa sunmuştur.. Davalının bu eylemlerinin geçici bir tedbir kararı ile önlenmesi ve gerçek borcun tespiti halinde, kefillerce bu borç ödenecek, fabrika ve içerisindeki makineler bir bütün olarak 6361 Sayılı Yasada da öngörüldüğü gibi şirketin aktifine geçecektir. Önemli bir kısmı ödenmiş olan borcun, bakiyesinin tespiti halinde, bu bakiye tutar kefillerce ödenerek leasingli malların mülkiyeti borçluya geçeceğinden, huzurdaki dava sonuçlanana kadar Balıkesir İli Havran İlçesi … mahallesi, … ada …, … ve … parsellerde kayıtlı taşınmazlar üzerinde kurulu bulunan bitkisel ham ve rafine yağ üretim fabrikasından ibaret taşınmazlar ve içerisindeki leasinge konu malların satışının, dosyada mübrez bilimsel uzman görüşleri de nazara alınarak, kuvvetle muhtemel hak kayıplarımızın önlenmesi açısından duruşma günü beklenmeksizin tedbiren durdurulmasına, Davalı … A.O. tarafından dava dışı … A.Ş.’ye usul ve yasaya aykırı bir şekilde rayiç değerinin çok altında satılan 1 adet komple ekstraksiyon ünitesinin ve 5 adet pres hattı yağ üretim makinelerinin satışının durdurulmasına/iptaline, Sayın Mahkemenin aksi görüşte olması halinde rayiç değer ile satış fiyatı arasındaki farkın davalıdan tazminine, Satışı yapılan makinelerin el değiştirmesini ve yok edilmesini önlemek amacıyla dava sonuna kadar bu makinelerin ücreti tarafımızdan karşılanmak üzere bir yediemine teslim edilmesine, Davalının ileriye yönelik işlettiği faizler düşülerek iflas tarihi olan 28.02.2019’a kadar işleyen faizleri içeren gerçek borcun tespiti amacıyla, Sayın Mahkemece uygun görülecek bir Bilirkişi Bölge Kurulu listesinden seçilecek, finansal kiralama işlemlerinin muhasebeleştirilmesi konusunda uzman bir YMM bilirkişi heyetinden hem davalı hemde davacı şirketin resmi defter kayıtları üzerinden yapılacak incelemeyle borcun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk Derece Mahkemesince 08.06.2021 tarihli ara karar ile ; “Davacı şirket ile davalı arasında yapılmış bulunan 22/10/2010 tarihli finansal kiralama sözleşmesinde, diğer davacı …’nın müşterek kefil ve müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığı, bu nedenle borcun istenilen kadar olmadığı ve mükerrer şekilde iflas masasına kayıt edildiğine ilişkin iddia ve ihtiyati tedbir talebinde bulunulmasında, gerek davacı şirket gerekse ortak kefil …’nın, menfi tespit davası açmasında hukuki menfaatinin bulunduğu ve finansal kiracı davacı ile kefilin borcu ödemeleri halinde finansal kiralamaya konu malın mülkiyetinin 6361 finansal kiralama kanununun 23. ve sözleşme hükümleri gereğince, borcun ödendiğinin tespiti halinde davacıya geçeceğine ilişkin düzenlemeler karşısında, dava konusu finansal kiralama sözleşmesine konu malların satışının, davacılar için telafisi imkansız, ticari işletmenin tamamen sona ermesi sonucunu doğuracak sonuçlar doğurabileceği mahkememizce dikkate alınarak, bir fabrikada kullanılan mallar ticari işletmeyle beraber satılmasında mal sahibinin ve finansal kiraya verenin de menfaati bulunacağı, finansal kiraya verenin amacının kira bedeli ile beraber geciken faizlerin ödemesinden ibaret olup, dava konusu borç miktarının tespiti öncesinde malların satılmasını hak ve nefaset ilkeleri ile bağdaşmayacağı mahkememizce benimsenerek, ihtiyati tedbir talebinin dava konusu fabrika ve davalı zilyetliğinde olan henüz satılmamış finansal konusu mallarla sınırlı olmak üzere kabulüne, satılan ve üçüncü şahıslara devredilen mallar yönünden alıcıların 3. Şahıs olmaları da göz önünde bulundurularak istemin reddi gerektiği , dava konusu borç miktarı henüz tespit edilmediğinden, davalının doğabilecek zararlarını teminat altına alınması bakımından takdiren 6100 sayılı HMK’nun 392. Maddesi gereğince 1.500.000,00TL nakit teminat yatırılması veya kesin ve süresiz teminat mektubu sunulması şartı ile İstanbul Beyoğlu … Noterliğinin 22/09/2010 tarihli … yevmiye numaralı finansal kiralama sözleşmesine konu, Balıkesir ili “Havran ilçesi … mah. … ada … parsel, … ve …” parsellerine kayıtlı taşınmazlar ve içerisinde kurulu bulunan bitkisel ham ve rafine yağ fabrikasında yer alan leasinge konu ekipman ve makinelerin 3. şahıslara satış, devir ve temlikinin 6100 sayılı HMK’nun 389 vd. maddeleri gereğince İhtiyati tedbir yoluyla önlenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine ” şeklinde karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince 21.06.2023 tarihli ara karar ile ” ihtiyati tedbirin esasa yönelik itirazlarının reddine, teminat miktarının arttırılarak 3.000.000, TL olarak belirlenmesine ” karar verilmiştir.
İstinaf Sebepleri: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafın, müvekkil şirketin iflas masasına kaydını talep ettiği tutarda borçlu olmadığını ileri sürdüğünü, İhtiyati tedbir kararının ise dava konusunun tamamen dışında olduğunu, müvekkil şirketin mülkiyetindeki, davacıların hiçbir hak sahibi olmadığı gayrimenkul ve menkul malların devrini önlediğini, davacının tedbir konusu menkul ve gayrimenkuller üzerinde satın alma hakkı da dahil olmak üzere hiçbir ayni ve şahsi hakkı bulunmadığını, daha önce tedbir kararının “dava konusunu oluşturmadığı” gerekçesi ile ret edildiğini, ret kararının BAM 44. Hukuk Dairesi 2022/67E 2022/470K sayılı karar ile yerinde bulunarak davacının istinaf talebi red edildiğini, HMK’nun amir hükümlerine açıkça aykırı ihtiyati tedbir kararının devamı telafisi güç zararlara sebep olacağını, müflis şirket yetkilisinin müflis … a.ş. adına dava açma yetkisi olmadığını bu eksikliğin sonradan tamamlanmasının hukuken mümkün olmadığını davanın aktfi husumet yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, İflas idaresi ile müvekkil şirket arasında devam eden kayıt kabul davası bulunduğundan iflas idaresinin iş bu menfi tespit davasını açmakta/takip etmekte hukuki bir yararı bulunmadığını, İhtiyati tedbir konusu mallar yönünden de İflas idaresinin 6361 sayılı Kanunun 28. Maddesi gereğince verilen mahkemeden geçerek kesinleşmiş tefrik kararı olduğunu, davacı … ise Finansal Kiralama Sözleşmeleirnin müteselsil kefili sıfatıyla şahsı adına sadece finansal kiralama sözleşmelerine konu borçlardan sorumlu olduğunu , finansal kiralama konusu mallar üzerinde hiç bir hakkı bulunmadığından mülkiyeti müvekkil şirkete ait, iflas idaresince tefrik edilerek müvekkil şirkete teslim edilmiş mallar ile ilgili dava açma/talepte bulunma hakkı olmadığını, davacının davasını açarken dava değeri göstermediği gibi nisbi harç dahi ödemediğini, harç yatırılmadan açılan menfi tespit davasında, yüz milyon TL üzerinde değerdeki mülkiyeti müvekkil şirkete ait taşınır ve taşınmaz mallar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğini, İlk derece Mahkemesi’nin ihtiyati tedbir kararını dayandırdığı gerekçelerinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığını, finansal kiralama sözleşmeleri fesih edildiğini, firmanın iflasına karar verilmiş olması sebebiyle iflas tasfiye süreçlerinin devam ettiğini, Manisa 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/577Esas,2021/702Karar sayılı 02.11.2021 tarihli kesin kararı ile “tefrike konu taşınmaz ve taşınırların … A.Ş. ve … Bankası A.Ş.’ye teslimine, İflas masasına ait malların taşınmazdan alınmasına …” karar verildiğini, Bunun üzerine müvekkil şirkete ait mallar Edremit İcra Müdürlüğünün … Talimat sayılı dosyasından 08.12.2021 tarihinde teslim alındığını, kira bedellerinin ödenmemesi sebebiyle finansal kiralama sözleşmelerinin müvekkil şirket tarafından feshi, kiracının iflası, kesinleşmiş tefrik kararları ve açık kanun hükümlerine göre kiracının mülkiyeti müvekkil şirkete ait menkul ve gayrimenkul mallar üzerinde alım hakkı da dahil olmak üzere hiçbir hakkı bulunmadığını, dolayısıyla davacı kefilin de bu mallar üzerinde hiçbir hakkının bulunmadığını, davacının kötüniyetli davranışları ile satış veya kiraya verme işlemi yapılamadığından bu aşamada mahsup dahi talep edilemeyeceğini, kefiller tarafından borcun ödenerek malların iade alınması veya iflas idaresine iadesinin sağlanması hukuken mümkün olmadığını, müvekkil şirketin tam bir tasarruf hakkına sahip olduğu, müflis kiracının ve davacı kefilin ayni şahsi hiçbir hakkının bulunmadığı, iflas tarihinden bu yana bizzat müflis şirket yetkilisi, gerek mahkemeleri kullanılarak gerek alıcıları tehtid ederek fabrikanın satışını ve dolayısıyla ekonomiye kazandırılması engellediğini, anayasa tarafından güvence altında olan müvekkil şirketin mülkiyet hakkının ekonomik gerekçelerle sınırlandırılması kabul edilemeyeceğini, 07.09.2018 tarihli fesih ihtarnamesiyle anılan finansal kiralama sözleşmeleri fesih edildiğini, 2018 yılından bu yana davacı tarafın iddiasının aksine hiçbir ödemesi bulunmadığını, kayıt kabul davasında mahkemenin yapması gereken iflas tarihi itibariyle şirketin alacaklarını belirlemek iken tüm itirazlara rağmen finansal kiralama mevzuatına aykırı şekilde halen satılmayan ve satılması gerek mahkemeler eliyle gerekse alıcılar tehtid edilerek davacı tarafından engellenen malların değerini tespit etmeye çalışmakta iş bu davada ise borç miktarının kesin olarak belirlenmediğini ileri sürdüğünü, davacının asıl amacının süreci geciktirerek müvekkil şirketin alacaklarının tespitini engellemek ve böylece müvekkil şirketin talep ettiği alacakların ihtilaflı olduğu izlenimi yarattığını, bir yandan malların satışını ve alacak tutarının belirlenmesini engelleyerek diğer taraftan İflastan sonra faiz işlemeyeceğini ileri sürerek müvekkil şirketin 2015 ten beri tahsil edemediği alacaklarını enflasyon karşısında değersizleştirerek menfaat elde etmeye çalıştığını, malların adil ve rayiçten satıldığını, toplam 121.460.000 TL değer için sadece 3.000.000TL teminat tutarı ile ihtiyati tedbir kararı verilmesi de ayrıca kanuna aykırı olduğunu bu sebeplerle istinaf taleplerinin kabulü tedbir taleplerinin kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; 28.02.2019 tarihinde … A.Ş. ile birlikte beş şirketin iflasına karar verildiğini, Yargıtay 23. Hukuk Dairesince çapraz kefaletler nedeniyle borca batıklık hesaplamasındaki hatalı değerlendirme yapıldığı gerekçesiyle dava dışı dört grup şirketi yönünden iflas kararı bozulmuş, bir şirket yönünden onandığını, Bu tarihten sonra müflis şirket yetkilileri, beş şirketin mal varlıklarının borcu karşılar düzeyde olduğu, borca batık olmadıkları yönündeki Yüksek Mahkemece de teyit edilen görüşleri doğrultusunda iflastan çıkmak için gerekli hukuki süreci takip ettiğini, bir taraftan şirketlere ait mal varlıklarının değerlerinin altında satılması girişimlerine engel olduğunu, diğer taraftan da borçların tasfiyesi amacıyla alacaklı finans kuruluşlarıyla görüşmelerde bulunduğunu, , şirket borçlarının önemli kısmını teşkil eden alacaklı … Bankası ve … Bankası ile borç tasfiye protokolü imzalanmış ve bu bankaların borçlarının tasfiye edildiğini, … Bankası ile borcun tasfiyesi görüşmeleri devam ettiğini,davalı … A.O. ile de, aynı şekilde, şirketin borcunun tespit edilmesi halinde tasfiyesi hususunda müteaddit görüşmeler yapılmış ve bu hususta ihtarlar keşide edildiğini, davalının , bu görüşmelerdeki talepleri ve ihtarları cevapsız bıraktığını ya da olumsuz görüş bildirdiğini, Havran Yağ fabrikasındaki iki adet komple ekstraksiyon ünitesini ekte görüntüsü sunulan 2. El platformunda satışa sunduğunu, bu satışları da gerçekleştirmesi durumunda, fabrikanın üretim bütünlüğü bozulacağı gibi şirketin bir üretim fabrikası daha atıl hale gelerek şirketin ticari bütünlüğü tamamen bozulacağını, davalının bu eylemlerinin devam etmesi halinde halihazırda şirketin borcunun çok üstünde değere sahip fabrika, üniter yapısı bozularak, adeta parça parça satılarak ciddi değer kaybına uğrayacak ve mevcut borcu dahi karşılamayacağını, bunun sonucunda borca şahsi kefaleti bulunan müvekkil, hak etmediği bir borç yüküyle karşı karşıya kalacağını, davalının bu eylemlerinin geçici bir tedbir kararı ile önlenmesi ve gerçek borcun tespiti halinde, kefillerce bu borç ödenecek, fabrika ve içerisindeki makineler bir bütün olarak 6361 Sayılı Yasada da öngörüldüğü gibi şirketin aktifine geçeceğini, böylece, fabrika ve makinelerin parça parça satılarak atıl hale gelmesi önlenecek, milli bir değer olan tesis ekonomiye kazandırılacağını, davalının, haksız ve hukuka aykırı bu eylemleri ile müflis şirketin iflastan çıkma sürecine engel olmasının ve davaya konu gayrimenkul ve menkulleri rayiç değerlerinin altında satarak müflis şirketi ve müvekkili zarara uğratmasının önlenmesi amacıyla, borcun tespitine kadar leasinge konu malların satışının tedbiren durdurulması yönünde mahkemeye müracaat edilmesinin zorunlu hale geldiğini, Mahkemece, davalının hukuka aykırı yaptığı satışların önlenmesi amacıyla tedbir kararı verildiğini, kaldı ki davaya konu tüm makinalar ve gayrimenkuller davalının yedinde olduğu halde, mahkemece bu tedbir kararı teminat karşılığında verilmiş ve davalının itirazı üzerine teminat tutarı 3.000.000,00 TL olarak arttırıldığını, mahkemenin 11.08.2021 tarihli reddettiği tedbir talebinin İflas İdaresinin tefrik kararının durdurulmasına ilişkin olduğunu, davalının davaya konu leasingli malların satışına devam ettiğini, davalının haksız ve hukuka aykırı bir şekilde davaya konu menkul ve gayrimenkulleri rayiç değerlerinin altında satması, hatta makineleri hurda fiyatına satması sonucu elde edilecek paranın borcu karşılayamayacağı ve kalan borç nedeniyle icra takibine maruz kalacak şahsi kefil şirket yetkilisininin ihtiyati tedbir isteyemeceği iddiasının kabulü mümkün olmadığını, müvekkil, toplam borcun %42’sini ödemiş olup, bakiye borç tutarı da belirlendiğinde tamamını ödeyeceğini davalıya defalarca ihtar etiğini, borç ödendiğinde malın müflis şirkete iadesi yerine, satışının yapılması ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi hiçbir hukuki gerekçesi de olmayacağını, davalının tek odak noktasının alacağını tahsil etmek olması gerektiğini, kiralayan sıfatıyla davalı … A.O.’nun, zilyetliğinde bulunan bu mallar üzerinde bir tasarrufta bulunmaması esas olup davalı finansal kiralama şirketinin alacak tutarı belirlenmeden ve müvekkilin belirlenen bu tutarı ödeyip ödemeyeceği tespit edilmeden leasinge konu malları satması mümkün olmadığını, davalının tespit edilmesi halinde borcu ödeyecek olan müvekkil tarafından fabrikanın üretime kazandırılması yerine, ısrarla 3. şahıslara satılmasını istediğini, davalının mahkeme kararıyla henüz kesinleşmemiş bir alacak iddiası ile leasinge konu malları satmasının mümkün bulunmadığını, 6361 Sayılı Yasa gereği, leasingli malların satışı söz konusu olduğunda, elde edilecek bedelden davalının alacağı düşüldükten sonra kalan para olması halinde, borçlu müflis şirkete ödenmesi yasal bir zorunluluk olduğuna göre bu malların en yüksek bedelle satılmasında müflis şirket, masa alacaklıları ve borca kefaleti bulunan şirket ortaklarının hukuki yararı ve hakları olduğunu, rayiç değerlerinin de çok altında fiyatlarla satarak müvekkili ve şirketini zarara uğrattığını, davalının düşük bedellerle sattığı malların rayiç değerleri ile arasındaki farkları İflas Masasına kendisinin ödeyeceğini beyan ettiğini, borcu oluşturan gayrimenkul ve menkullere karşılık ciddi anapara ve faiz ödemesi yapıldığını, davalının , iflastan sonra 2026’ya kadar olan faizleri de alacağa dahil ederek iflas masasına alacak kayıt talebinde bulunduğunu, davaya konu menkul ve gayrimenkuller davalının zilyetliğinde ve kontrolünde bulunduğundan Mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının davalının haksız ve hukuka aykırı yaptığı satışları durduran geçici koruma mahiyetindeki ihtiyati tedbir kararına karşı istinaf taleplerinin reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme Ve Gerekçe: HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede; Dava finansal kiralama sözleşmesi nedeniyle iflas masasına kayıt edilen tutarda borçlu olunmadığına dair menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı vekili finansal kiralama konusu malların 3. Kişilere satışının tedbiren önlenmesini talep etmiş, mahkemece teminat karşılığında tedbir talebinin kabulüne karar vermiş, bu karara karşı , davalının teminata yönelik itirazının kabulüne, tedbire itirazının ise reddine karar verilmiştir. Davalı vekili bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Geçici hukuki korumaların bir türü olan ihtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı HMK’nun 389 uncu maddesinde düzenlenmiş olup, anılan düzenleme “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü haizdir.Anılan hükümde de açıkça belirtildiği üzere, ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki korumadır. Başka bir ifade ile ihtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır.(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi hâlinde,hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması,hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi,gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. HMK’nın 390/3. maddesine göre, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmaz, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığı yeterlidir. Somut olayda; taraflar arasında İstanbul Beyoğlu … Noterliğinin 22/09/2010 tarihli … yevmiye numaralı finansal kiralama sözleşmesinin bulunduğu, davacı kiracı şirketin 28/02/2019 tarihinde iflasına karar verildiği ve davalı şirkete ait finansal kiralamaya konu mallar yönünden 25/08/2020 tarihinde iflas idaresince tefrik kararı verildiği, tefrik kararının tedbiren durdurulmasına ilişkin istemin mahkemece reddedildiği , verilen kararın istinaf edildiği ve dairemizin 2022/67E 2022/470K sayılı kararı ile istinaf başvurusunun reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça davalı şirkete yapılan ödemeler ve tefrik kararı ile kiralama konusu mallar davalıya teslim edildiği halde, yine finansal kiralamaya konu makinalar çalışamaz durumdayken rafine yağ üretimi için revize edildiği ve çok sayıda yeni üretim aracı temin edildiği , temin edilen makinalar ile üretim kapasitesinin artırıldığı, inşaat yaparak tesisin büyütüldüğü , bu şekilde davalı şirkete ait finansal kiralama konusu makinalarla birlikte fabrikanın çalışır hale getirildiği halde bunlar dikkate alınmadan davalı tarafından bakiye borcun çok üzerinde, mükerrer şekilde bir alacak tutarının iflas masasına kaydının yapıldığını belirterek davalı şirkete kayıt edilen tutarda borçlu olunmadığının tespiti talep edilmiştir. Davacı tarafın borç tutarının mahkemece tespit edilmesi durumunda davalıya ödeneceği , kiralama konusu makinaların bakiye borçlarının iflas idaresine ödeneceğinden iflas idaresine teslimi konusunda davalıya bildirimde bulunduğu , finansal kiralama konusu malların bedelinin büyük kısmının ödendiğini, bakiye kısmının kefil ve borçlu şirket tarafından ödeneceğini, bazı makinaların sökülerek değerinin altında satışa çıkarıldığı , borcun kalan miktarının ödenmesi için iflas masasına yapılan kayıt talebine karşı bakiye borcun ödenerek makinaların tesliminin istendiğini belirterek bu nedenlerle 22/10/2010 tarihli finansal kiralama sözleşmesine konu,bitkisel ham ve yağ fabrikası içerisindeki finansal kiralama konusu malların satışının tedbiren durdurulması ve davalı finansal kiralama şirketi tarafından dava dışı …A.Ş. ‘ne yapılan satışın durdurulmasına ve iptaline karar verilmesinin ihtiyati tedbir yoluyla talep etmiştir. Görüldüğü üzere, davacı taraf finansal kiralama sözleşmesi nedeniyle davalıya iflas masasına kaydedilen kadar borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiş ve kiralama konusu makinalara ve fabrikada yaptığı iyileştirmeler ile yapılan ödemelerle borcun ve makina bedellerinin önemli bir kısmını ödediğini ileri sürmüş olup, kayıt edilen alacağın nizalı olduğu, kayıt kabul davasının devam ettiği, Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/267 Esas sayılı dosya ile alacak kaydının tahsilde tekerrür oluşturup oluşturmayacağı, , finansal kiralama konusu malların tefrik nedeniyle alacağın miktarı gibi hususların yargılamanın konusu olduğu açıktır. 6361 finansal kiralama kanununun 23/1 maddesi uyarınca ” Finansal kiralama konusu malın mülkiyeti kiralayana aittir. Ancak taraflar sözleşmede, sözleşme süresi sonunda kiracının, malın mülkiyetini satın alma hakkını haiz olacağını kararlaştırabilir.” hükmü mevcuttur. Ancak Finansal Kiralama Kanunu’na göre kiralanan malın mülkiyeti yasal şartların gerçekleşmesi, sözleşmede hüküm bulunması ve tüm kira bedellerinin ödenmesi suretiyle kiracıya geçebilir. Feshe kadar ödenmiş olan kira miktarı sebebiyle ödeme kadar mülkiyetin kiracıya geçtiğinden söz edilemez. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi E. 2013/9193-K. 2014/3846,T. 16.5.2014) Sözleşmenin kiralayan tarafından feshi durumunda kiracı malı iade ile yükümlüdür. İade edilen malın üçüncü kişilere satılması hâlinde sözleşmede aksi bir değer kararlaştırılmadıkça satış bedelinin alacaktan fazla olması durumunda aradaki fark kiralayan tarafından kiracıya ödenir. İade alınan malın üçüncü kişilere finansal kiralama yöntemiyle kiralanması hâlinde de aynı esaslar uygulanır. (6361m.33) Somut olayda, davacı şirketin Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/907 Esas sayılı dosyasında 28/02/2019 tarihinde iflasına karar verildiği, ve iflasın kesinleştiği, tefrik kararı verildiği ve kiralama konusu malların davalıya teslim edildiği, uyuşmazlık konusu değildir. Dava finansal kiralama sözleşmesi nedeniyle iflas masasına kayıt edilen tutarda borçlu olunmadığına dair menfi tespit istemine ilişkin olduğu gözetildiğinde HMK 389. Maddesinin uygulanmasını gerektirir yasal koşulların mevcut olmadığı, gibi taraflar arasındaki menfaat dengesinin gözetilmesi ve orantılı olması gereklerine de uygun düşmediği sonucuna varıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerektiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin İstinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, finansal kiralama konusu malların 3. Kişilere satış, devir ve temlikinin tedbiren önlenmesi yönündeki ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21/06/2023 tarih ve 2021/539 E. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2.maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3-Davalı vekilinin tedbire itirazının KABULÜNE, 4-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/03/2023 tarihli, 2021/539 E. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2.maddesi gereğince KALDIRILMASINA, Davacı vekilinin TEDBİR TALEBİNİN REDDİNE, 4- İstinaf talebi kabul edildiğinden talep eden tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 738-TL istinaf yoluna başvurma harcı’nın ileride haksız çıkan taraftan tahsiline, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/09/2023