Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/125 E. 2023/735 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/125
KARAR NO: 2023/735
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2022
NUMARASI: 2021/451 E. – 2022/836 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/07/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında doğan borçtan dolayı müvekkilinin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, davalının icra dosyasına yaptığı itirazının iptaline, takibin devamına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Yetki itirazında bulunduklarını, yetkili icra müdürlüğünün Küçükçekmece İcra Müdürlüğünde görülmesi gerektiğini ayrıca yetkili mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, müvekkilinin davacı tarafa borcunun olmadığını, takibe konu borcun davacı tarafa ödendiğini, davanın yetkili mahkemeye gönderilmesini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucu verilen davanın kabulüne dair karar sonrası Dairemizin 10/06/2021 tarih ve 2020/405 Esas ve 2021/654 Karar sayılı karar ile kaldırma kararı verildiği, Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Bölge Adliye Mahkemesi kararında ispat yükünün davacıda olduğu belirtildiğinden, ispat yükü kendinde olan davacı tarafça, çeklerin davacı şirket yetkilisinin şahsi borcuna ilişkin alındığı iddiası ispat edilemediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararı doğrultusunda davacı tarafa yemin hakkı hatırlatılmıştır. Davacının davalıya yemin teklif etmesi üzerine davalı; 27/10/2022 tarihli duruşmada yemin ederek söz konusu çekleri malzeme karşılığı davalı şirkete verdiğini, davalı şirket yetkilisine hiçbir borcunun olmadığını beyan etmiştir. İtirazın iptali davasına konu takip dayanağı 1 adet fatura, tarafların defterlerinde kayıtlı olup, faturaya konu borç konusunda taraflar arasında ihtilaf yoktur. Davalı taraf, faturaya konu borcu çek vererek ödediğini ileri sürmüştür. Davacı taraf, davalının verdiği çeklerin şirket yetkilisinin alacağı için verildiği iddiasını ispatlayamamıştır. Bilirkişi raporuna göre verilen çeklerin davacı şirket borcundan düşüldüğünde, davacının davalıdan alacağının kalmadığı belirtilmiştir. Açıklanan nedenlerle itirazın iptali davasının reddine karar verilmiştir. Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde kötü niyet tazminatı talep etmiştir. İİK 67/2.maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmetmek için davacının takip yapmakta kötü niyetli olduğunun ispatı gerekir. Davalı kendi ticari defterlerinde davaya konu faturadan dolayı borçludur. Ayrıca davalı davalıdan aldığı malzeme karşılığı ödeme aracı olarak davalıya verdiğini ileri sürdüğü çekleri kendi ticari defterlerine işlememiş, davalının alacağından da düşmemiştir. Usulüne uygun tutulsun veya tutulmasın ticari defterler sahibi aleyhine delil teşkil eder. Davalının ticari defterlerinin kendi aleyhine delil olması ve kambiyo hukukunun temel ilkeleri gereği, ödeme vasıtası olan çeke karşılık ispat yükünün davalı tarafta olması gerekir. Ancak istinaf mahkemesi kararında ispat yükünün davacıda olduğuna hükmedilmiştir. Mevcut durumda davalı taraf, davacının kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığından, davalının kötü niyet tazminatının reddine karar vermek gerekmiştir. Ancak kısa kararda, sehven kötü niyet tazminatı yerine icra inkar tazminatı yazılmış olup, söz konusu maddi hata gerekçeli kararda düzeltilmiştir. Açıklanan nedenlerle davanın kısmen kabulü, kısmen reddine ” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Sayın mahkemenin kararının gerekçesinde, “Usulüne uygun tutulsun veya tutulmasın ticari defterler sahibi aleyhine delil teşkil eder. davalının ticari defterlerinin kendi aleyhine delil olması ve kambiyo hukukunun temel ilkeleri gereği, ödeme vasıtası olan çeke karşılık ispat yükünün davalı tarafta olması gerekir. ancak istinaf mahkemesi kararında ispat yükünün davacıda olduğuna hükmedilmiştir.” şeklinde değerlendirmede bulunulduğunu, gerekçede de belirtildiği gibi hukuka uygun olan, ispat yükünün davalı taraf da olması olduğunu, ancak BAM’ın, hukuka aykırı bir şekilde ispat yükünün davacı müvekkilin de olduğu yönünde karar verdiği için ilk derece mahkemesinin de kambiyo hukukuna aykırı olarak ispat yükünün davacı müvekkilin de olduğuna hükmettiğini, bu yönüyle kararın hatalı olduğunu kararın kaldırılarak, kambiyo hukukuna uygun olarak ispat yükünün davalıda olduğu göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, -BAM kararına istinaden isticvap edilen müvekkili şirket yetkilisi …’ın, “bana fotokopileri gösterilen çekleri ben …’dan verdiğim borca karşılık aldım. Kendisi ile çeklerin verilmesinden 5-6 yıl öncesine dayalı tanışmışlığım vardır. Aramızda ticari ilişki olduğu için zaman zaman kendisine elden borç verirdim. Ben kendisine 25.000,00 TL borç verdim. Karşılığında bana gösterilen çekleri aldım. Aldığım çeklerden bir tanesini muhasebecim benim ciromu almadan hatalı işlem sonucu şirket borcundan hatalı şekilde düşmüş biz bunu sonradan fark ettik, ben aldığım çekleri şirketten aldığım borçlara karşılık şirkete ciro ederek kullanıyorum. Çekler karşılığında davalıya verdiğim borcu elden verdim herhangi bir belge ve banka hesabı ile işlem yapmadım.” şeklinde beyanda bulunduğunu, çeklerin, dava dışı …’ın alacağı için davalı tarafından verildiğini, davalının iddia ettiği gibi, çeklerin şirket borcuna istinaden verilmiş olsaydı, ticari hayatın olağan akışı, basiretli tacir olgusu ve TTK gereği davalı tarafından bu çeklerin kendi ticari defterlerine işlemesi gerekeceğini, kambiyo hukukunun temel ilkeleri gereği bunu ispatlaması gerekenin müvekkili değil davalı olduğunu, davalı tarafın, mezkur çekleri, müvekkili şirkete olan borcuna istinaden verdiğini ispatlayamadığını, davalı şirketin, mezkur çekleri kendi ticari defterlerine işlememesinin, çeklerin başka bir borç için, şahsi borca karşılık verildiğinin açık bir şekilde gösterdiğini, davalı tarafından, dava dışı …’a verilen çeklerin, dava dışı …’ ın şahsi alacağına ilişkin verildiğinin aşikar olduğunu, dava dışı …’ın tacir olmadığını bu nedenle, davalının ticari defterlerinde mezkur çeklerin kayıtlı olmadığını, davalının, müvekkili şirkete olan borcuna karşılık verdi dediği çeklerin, dava dışı…’ a olan borcuna karşılık verildiğini, davalı da bu hususu yani çeklerin müvekkili şirkete değil de, dava dışı …’a verildiği hususunu gerek cevap dilekçesinde gerekse cevaba cevap dilekçesinde ifade ettiğini, davalı tarafın, başka bir kişiye verilen çekler ile, müvekkili şirkete olan borcun ödendiğini iddia etmesinin gerek hukuk mantığına gerekse de ticaretin olağan akışına aykırı olduğunu, kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece kötü niyet tazminatımızın reddi yönündeki kararı doğru bulmadıklarını, davacı taraf bundan 8 yıl önce yani 2014 yılında haksız ve mesnetsiz olarak, hiç bir haklı yönü olmayan, yalan ve gerçek dışı ifadelerle icra takibi yaptığını, Mahkeme boyunca sürekli olarak gerçeğe aykırı olarak şahsi borç verildiğini beyan ettiğini, kesin yemin delili ile meselenin neticeye erdiğini, haksız ve mesnetsiz takip ile binlerce liralık teminat yatırıldığını, hacizle karşılaşıldığını, müvekkilinin arabasının yakalandığını ve bu haksız itham ile mağdur olduğunu, adalet için en üst seviyeden kötü niyet tazminatına karar verilmesi gerektiğini, kanuna ve hukuka aykırı olarak red kararının ortadan kaldırılmasını ve icra takibine yaptıkları teminat ödemesinin güncel miktarına göre % 100 oranında haksız icra tazminatına – kötü niyet tazminatına karar verilmesini, teminatın iadesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı alacağın takibi için başlatılan ilamsız icra takibine itirazın iptali davası olup, davada teslim olgusunu ispat yükü davacıya, teslimin ispatından sonra ödeme hususunu ispat yükü ise davalıya aittir. Davacı ticari ilişki uyarınca, davalının aynı zamanda davacı şirket yetkilisi olan …’ın şahsı ile de ticari iş yaptığını iddia etmiş ve davalı tarafından borca karşılık verildiği iddia olunun çeklerin, davacı şirket yetkilisine şahsi borç nedeniyle verildiğini ileri sürmüş olup, çeklerle yapılan ödemelerin şirket adına yapılmadığına dair itirazın davacı tarafça yapılması nedeniyle karinenin aksini ispat etmesi gereken tarafın da davacı olduğu, çek bir ödeme vasıtası olup, çekin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal bir karine olması nedeniyle de, bu karinenin aksini iddia eden tarafın yazılı delil ile ispat etmek zorunda olduğu, davacının, çekin şirketin borcuna karşılık değil, şirket yetkilisinin borcuna karşılık yapıldığı iddiasında olup, kendi borcu nedeniyle yapılmadığını ispat etmekle yükümlü olup, Mahkemece bu konuda delillerin toplandığı şirket yetkilisinin isticvap edildiği, ancak yazılı delil sunulmadığı, çekin kısmen şirket borcundan düşüldüğü, …’ın davacı şirket yetkilisi olduğu, yemin deliline başvurulduğu ve sonuç olarak davalının çek ile yaptığı ödemenin şahsi borca karşılık yapılmadığının ispatlanamadığı, saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin kötüniyet tazminatına yönelik Mahkemece yapılan değerlendirmede hata bulunmadığı bu nedenle istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/10/2022 tarih ve 2021/451 E., 2022/836 K. sayılı kararına karşı davacı ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 218,00 TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 38,10 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,7-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/07/2023