Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1242 E. 2023/908 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1242 Esas
KARAR NO: 2023/908
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 25/05/2023 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2023/90 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Tarafların İddia ve Savunmaları: Talep eden vekilinin ihtiyati tedbir talepli dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkil şirketin tekstil sektöründe 40 yıldır faaliyet göstermekte olduğunu, müvekkilin bugün Türkiye ve yurtdışında tescilli birçok markası bulunduğunu, “…” ibaresinin ticari unvan olarak Türkiye’de ilk olarak müvekkil şirket tarafından tescil ettirildiğini, … ibaresi altında yürütülecek her türlü faaliyetin müvekkil şirketin ticari unvanı ile iltibas oluşturacağını, müvekkil şirket ile aynı ismi ve/veya markaları taşıyan bir işletmenin olmasının müvekkil şirketinin tanınmışlığına zarar verecek ve aynı zamanda markalarının da ayırt edici özelliğini ortadan kaldıracağını, Müvekkil şirketin, TPMK nezdinde tescilli tanınmış marka sahibi olduğunu, Müvekkil şirketin kendisiyle özdeşleşen ve içerisinde “…” ibaresini içeren birden fazla markanın sahibi olduğunu, Müvekkil tarafından tescil ettirilen ve tescil ettirilecek markaların korunması ve belirleyici özelliklerin devam ettirilebilmesi için davalının markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, Ticari hacmi nedeniyle büyük bir tanınmışlığa sahip olan müvekkil şirketin, söz konusu tanınmışlığını da sürekli olarak markalar için verdiği reklamlar ile koruduğunu, davalının marka başvurusu 2016 yılında, müvekkil şirketin ilk marka başvurusundan 30 yıl sonra gerçekleştiğini, söz konusu markasının asıl ve gerçek hak sahibi müvekkil şirket olduğundan davalının markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkine karar verilmesi gerektiğini, Davalının, müvekkil şirket ile benzer bir markayı tescil ettirdiğini, aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, aynı tüketiciye hitap ettiğini, Davalının, marka için birçok isim seçme hakkı varken, bu marka tescilini müvekkil şirketin markasını kullanarak yapmış olması müvekkilin tanınmışlığından faydalanma amacı olduğu konusunda kanaat oluşturduğunu, bu hususun davalının söz konusu ticari unvan tescilinde kötü niyetli olduğu konusuna ilişkin kanaatleri kuvvetlendirdiğini belirterek, davalının, müvekkil şirketin marka hakkında tecavüz ettiğinin tespitini, davalı adına tpmk nezdinde tescilli … başvuru numaralı markanın hükümsüz olduğunu belirterek, Davalı adına TMPK nezdinde tescilli .. Başvuru nu. markanın 3. Kişilere devrinin önlenmesi adına ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalının kullanımları üzerinde karşı tarafa tebligat yapılmadan delil tespiti yapılarak öncelikle teminatsız, aksi halde mahkememizin uygun göreceği bir teminat bedeli üzerinden davalının, kullanımları (web sitesi, tabela, reklam, kartvizit, ilan, broşür vb.) hakkında ihtiyati tedbir kararı verilerek muhafaza altına alınmasını talep ve dava etmiştir.İlk Derece Mahkemesi Kararı İlk Derece Mahkemesince; “.. bilirkişi raporunda davalı adına tescilli … No’lu “ …” ibareli markanın davacı markaları ile şekil, okunuş, yazılış ve genel görünüş itibariyle belirgin farklılıklar içerdiği, bu yönüyle son tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı tespit edildiğinden bu aşamada ihtiyati tedbir talebi bakımından yaklaşık ispat şartlarının oluşmadığı ” gerekçesiyle şartları oluşmayan tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Eldeki dosya değerlendirildiğinde bilirkişi raporunda davalı markası ile müvekkilin markaları arasında iltibas ihtimali değerlendirmesi yapılırken markaların tescilli olduğu mal ve hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesine ait profil karşılaştırılmadığı, markalarının seri marka olduğuna ilişkin değerlendirme yer almadığını bu nedenle benzerlik konusunda yapılan değerlendirmelerin eksik kaldığı, müvekkilin tanınmış marka sahibi olduğunun raporda yer almadığını, davalı tarafından gerçekleştirilen her bir kullanımın müvekkilin markasal hakkına tecavüz niteliği taşıdığı konularında eksik kaldığını, davalının …” ibaresini taşıyan marka adı altında faaliyet göstermesi müvekkil şirket ile iltibas oluşmasına neden olduğunu, davalının, Kullanımları (Web Sitesi, Tabela, Reklam, Kartivizit, İlan, Broşür vb.) hakkında ihtiyati tedbir kararı verilerek muhafaza altına alınması gerektiğini, ihtiyati tedbire ilişkin taleplerin reddi kararının , ihtiyati tedbir kurumunun hukuki mahiyetine uygun olmadığını, tarafların aynı ticari sahada faaliyet gösterdiği göz önünde bulundurularak, davalı tarafın “…” ibareli marka ile ticari faaliyetlerine devam etmesi sonucu ilgili tüketicide yaşanacak kafa karışıklığı nedeni ile tercih karışıklığı da yaşanacağını davacı tarafın iltibas düzeyindeki kullanımları neticesinde ilgili tüketici kitlesi tarafından markaların aynı ticari kaynaktan çıktığı konusunda yanılgı oluşacağı ve sonuçta davalının lehine, müvekkil şirketin ise aleyhine haksız avantaj sağlayacağını, dolayısı ile müvekkilin aktiflerinde yer alması gereken bir meblağ, bu karışıklık yüzünden davalı tarafın aktiflerinde yer alacağını mahkemece bu hususun göz önünde bulundurulmadığını, tedbirin var olmayışının adil yargılanma hakkına ters düştüğünü, tedbir talebinin reddi ile uğranılan zararların devam edecek olması hukuk sisteminin benimsediği ilkeler ile çelişmekte olduğu, yaklaşık ispat şartının mevcut olduğu göz önünde bulundurularak yerel mahkeme tarafından verilen ara kararın ortadan kaldırılarak taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davalı adına -tescilli … başvuru numaralı markanın 3. kişilere devrinin önlenmesi adına ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalının, kullanımı hakkında ihtiyati tedbir muhafaza altına alınmasına, davalıya ait mağaza ve yine davalıya ait ifmisirliboholoves” ınstagram hesabı hakkında ihtiyati tedbir kapsamında erişimin engellenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilin moda ve tasarım alanında faaliyet yürüttüğünü, kariyerine başladığı o tarihlerde Sinan … ile evli olması sebebiyle sektörde soyadı ile tanınmış olup … adeta bir moda/tekstil markası gibi tanındığını, o tarihlerde işlerini bir marka adında yürütmeye karar verdiğinde (2007) “ …” markasını kurduğunu, Müvekkil klasik ve modern anlamda kadın giyimi alanında bohem tarzını benimsediğini günlük kıyafetler tasarlamakta ve bu alanda faaliyet gösterdiğini, bu faaliyetlerini hem “…com” adlı internet sitesinden hem de “…” adlı Instagram adresinden yürüttüğünü, Müvekkilin faaliyeti tekstil sektöründe siparişe göre dış giyim eşyası imalatı üzerinde ve kadın alt giyim alanında odaklandığını, moda dünyasında bilinen isminin … olması sebebiyle … soyadını kullanabilmek için eski eşinden muvafakat dahi aldığını, faaliyetlerini yürüttüğü markasını tescil ettirmek ve koruma alanı oluşturmak için 06.04.2016 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvurduğu, “ …” markasını tescil ettirdiğini, Türk Patent ve Marka Kurumu da ekli belgede görüleceği üzere 07.04.2016 tarihinde benzerlik araştırmasını yapmış ve olumlu sonuç dolayısıyla “…” markasını 10.10.2016 tarihinde tescil ettirdiğini, Müvekkil bu tarihten itibaren tescil ettirdiği markasıyla faaliyet yürüttüğünü, Müvekkil 30.10.2019 tarihinde de markasına … ismini marka sahibi olarak tescil ettirdiğini, “…” markasının “…” asli unsurlu ibaresi ve müvekkilin adı ve soyadı olan “ …” tali unsurlu ibaresinden oluştuğunu, marka içeriklerinde ad ve soyad son tüketici nezdinde tali unsur olarak değerlendirildiğini, markanın asli unsuru olan “…” ibaresi markanın tarzına vurgu yaptığını, Adı ve soyadı olan …’yı kullanmak müvekkilin en doğal hakkı olup marka içerisinde kesinlikle “…” kelimesine vurgu yapılmadığını, Ürün içeriği olarak da davacı yan ile farklı tarzlara yönelmiş bulunan müvekkile ait marka ürünleri ile davacı yana ait markanın ürünleri arasında iltibas yaratacak hiçbir benzerlik bulunmadığını, soyadı olan “…” ibaresini kullanması dışında her iki marka arasında iltibas yaratacak bir benzerlik olduğunu gösterir hiçbir delil ya da belge bulunmadığından yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup davacı yanın haksız ve hukuka aykırı istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.Gerekçe ve Sonuç: HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede; Dava, davalının kullandığı “…” İbareli markanın davacının “…” ibareli markasına tecavüzde bulunduğunun tespiti ile menine markanın hükümsüzlüğü kararı verilmesi talebine ilişkindir. Davacı vekili , davalı adına tescilli markanın 3. Kişilere devrinin önlenmesi, davalının, kullanımları (web sitesi, tabela, reklam, kartvizit, ilan, broşür vb.) hakkında ihtiyati tedbir kararı verilerek muhafaza altına alınmasını talep etmiş, mahkemece yukarıda yazılı olduğu üzere ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiş, davacı vekili bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik nedeniyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği, ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, düzenleme gereği, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamı ve bilirkişi raporu içeriği, marka hakkına tecavüz ve hükümsüzlük istemli davada ileri sürülen iddia ve savunmalar dikkate alındığında; davalı adına tescilli “ …” ibareli markanın davacı markaları ile şekil, okunuş, yazılış ve genel görünüş itibariyle belirgin farklılıklar içerdiği, bu yönüyle son tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığının bilirkişi raporu ile tespit edildiği, taraflara ait markalarda yalnızca “…” ibaresinin ortak olduğu ancak davalı markasındaki “…” ibaresinin ayırt edici ana unsur olmadığı, davalının daha önceden “…” soyadını taşıdığı, bu isimle tanındığı gerekçesiyle markasında kullandığı iddiasında bulunduğu dikkate alındığında, markanın davalı tarafından kullanılmasının önlenmesi mahiyetinde talep edilen ihtiyati tedbir yönünden bu aşamada yaklaşık ispat koşulunun mevcut olmadığı, kullanımı önlemeye yönelik tedbir verilmesi halinde davalı açısından menfaat dengesinin kalmayacağı, görülmekle talebin reddinde bir isabetsizlik bulunmadığı ancak , tedbir talebine konu markanın hükümsüzlüğü talep edildiğinden , hükümsüzlük kararının neticeleri ve davada tarafların hak ve menfaat dengeleri nazara alınarak, marka hakkının 3. kişilere devri yönünden dava konusu markanın yargılama sürecinde el değiştirmesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaştıracak olması ve davanın sürüncemede kalması karşısında tedbir talebinin davalının markasının üçüncü kişilere devrinin önlenmesi bakımından kısmen kabulü gerektiği kanaatine varılmış, mahkemece tedbir talebinin tümüyle reddine karar verilmesi yerinde göörülmemiştir.Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizin kararında işaret edildiği üzere inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile;2-İstanbul 2.Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin tarih, 2023/90 E. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5-Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.14/09/2023