Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1233 E. 2023/916 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1233
KARAR NO: 2023/916
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 23/06/2023 (Ara Karar)
NUMARASI: 2023/113 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Talep eden vekilinin ihtiyati tedbir talepli dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 1970 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini, porselen ve porselen makinaları alanında faaliyetine devam ettiğini, tanınırlığının yüksek “…” ibaresine tescilli … markadan 247’sinde geçtiğini, aynı sektörde faaliyet gösteren davalılardan, davalı … adına 2016/103203 numara ile tescilli markanın, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … numaralarla davacı adına tescilli markalarından doğan haklarına mütecaviz ve haksız rekabet unsuru eylemlerinin bulunduğunu, davalı tarafların birebir aynı ürün grubu için “…” ibaresine “…” ibaresi eklenmek suretiyle “… …” ibaresiyle davacı ürünleri ile aynı ortamlarda satışa sunduğu ürünlerin tüketici algısı oluşturduğunu, “…com.tr” internet alan adlı web sitesi ile “instagram.com/…” sosyal medya hesabında bu yönde yayınların bulunduğunu, davalı adresindeki tabelasında geçmişte “… ” ibaresi geçmekte iken güncelde “…” ibaresinin kullanılmakla davalının müvekkiline ait markaya yanaşma gayretinde bulunduğunu, davalının … numaralı markasına yönelik olarak YİDK iptali davasının temyizde derdest halde bulunduğunu beyan ve iddia ederek ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 23/06/2023 tarihli ara kararıyla; “Talep eden vekilinin kanuni şartları oluşmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davanın markalarından doğan haklarına tecavüz davası olduğunu, bilirkişilerce hazırlanan marka hukuku tekniğine aykırı ve eksik inceleme teşkil eden raporun tamamlanma tarihi 19.06.2023 iken Mahkemece işbu raporun hatalı olduğuna dair itirazları beklenmeden 23.06.2023 tarihinde ihtiyati tedbir taleplerinin reddedildiğini, dosyada inceleme esasında bir ihtisas mahkemesi olan Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi iken ihtiyati tedbir kararının reddinin nöbetçi hakim tarafından verildiğini, -Davalının davaya da konu hükümsüzlük talep edilen … numaralı markasının “…” ibareli olduğunu ve bu markada “porselen” kelimesinin farklı renkle yazıldığını ve “…” kelimesinin ve yanlarındaki çizginin de “…” kelimesinin tam altına yerleştirildiğini, Kütayha Porselen markası ile ilişkilendirilme amacı taşıdığını, Türk Patent ve Marka kayıtlarında “porselen” emtiasının yer aldığı 21. Sınıfta tescilli hiçbir “…” markası bulunmadığını, … ilinin porselen üretimi için de herhangi bir jeolojik ya da iklimsel özelliği bulunmadığını, kullanımının bir serisi algısını yaratmakta ve Müvekkilinin müşteri kaybına sebebiyet verdiğini, markaya yanaşma gayesi olduğunu, Yerel mahkemece verilen 23/06/2023 tarihli ara kararın kaldırılarak ihtiyati tedbir taleplerinin öncelikle teminatsız, aksi kanaatte ise uygun bir bedel ile teminatlı olarak kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin … ilinin sahibi gibi hareket ettiğini, davacının da tekelinde olmadığını, müvekkili şirketin … numaralı “…” ibareli markası ile ilgili olarak TPE nezdinde verilen Kurum kararlarının iptali amacı ile davacının açtığı davada davanın reddine karar verildiğini, tedbirin reddine ilişkin ara kararın kaldırılması talebi ile maddi ve somut bir vakıaya dayanmayan, hukuka uygun hiçbir gerekçe sunamayan, mevcut mahkeme kararları ile bilirkişi raporları da müvekkili şirket lehine olduğu da dikkate alınarak, Yerel Mahkemenin 23/06/2023 tarihli ihtiyati tedbirin reddi kararının onanmasına ve davacının istinaf taleplerinin tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Uyuşmazlık; ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının yerinde olup olmadığına ilişkindir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. Ayrıca tescilli markalar ve patentler bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.159’da özel bir düzenleme yer almakla 6769 Sayılı SMK 159/1 maddesi uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, sınai mülkiyet haklarına tecavüz edecek şekilde kullanımların olduğunu ispat etmek şartıyla ihtiyati tedbir verilmesini isteyebilir. İhtiyati tedbir kararı, talep edildiği tarih itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilerek verilmesi gereken geçici hukuki koruma türüdür. Bu sebeple yasa koyucu, mutlak ispatı değil yaklaşık ispatın varlığını yeterli görmüştür. Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, “orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kurala uyulmaması sebebiyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik sebebiyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği, ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, düzenleme gereği ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğu muhakkaktır. Dosya kapsamına alınan bilirkişi raporu “… Davalıya atıflı DAVALI-… ve DAVALI-SOSYALAĞ nezdinde icra edilen incelemede, dava konusu “…” ibaresinin yoğun olarak kullanıldığı; ibarenin 2019 yılı ve öncesinde kullanılan logo ve benzeri görsel tasarımının, bu dönemden sonra değiştirilmiş ise de ibarenin korunduğu; 10/08/2019 ve öncesindeki arşiv kayıtlarında gözlenmekle, DAVALI-…’yi oluşturan web sayfalarında “ ……” programatik etiketinin kullanıldığının görüldüğü; tarif edilen kullanımın, internet arama motoru Servis Sağlayıcılar nezdindeki arama algoritmalarında yanılmaya neden olarak, davacıya atıflı “…” anahtarı ile gerçekleştirilecek aramalarda, üretilen sonuç listelerinde DAVALI-…’nin yer almasını sağlayıcı unsur olduğu; 10/08/2019 tarihinden itibaren benzer bir kullanıma rastlanmadığı; Markalar arasında iltibasa yol açacak hiçbir ayniyet ve görsellik bulunmadığı, ayrı markalar olduğundan hiçbir kuşku duyulmadığı …” şeklinde teknik değerlendirme içermektedir. 6100 Sayılı HMK m.266, 279, 281 uyarınca; bilirkişi raporu çözümü özel ve teknik değerlendirme, uzmanlığı gerektiren hususlarda alınır. Bunun dışında raporda açıklama yapılması, hakim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerin yapılması yasaktır. Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. Rapora itiraz, belirsiz ve eksik olan teknik hususlar için açıklama yapılmasını istemektir. Eğer itiraz yerinde görülürse veya belirsizlik ve eksiklik re’sen gözetildiği taktirde açıklama yapılması amacıyla ya ek rapor alınması ya da yeni bilirkişi raporu alınması cihetine gidilir. Raporun denetimi hakim tarafından yapılmakla birlikte belirsizlik ve/ veya eksiklik bulunmuyorsa ya da hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken hususlarda açıklama yapılması bekleniyorsa, çözüm hukuki bilgi ile giderilebilecek nitelikte ise, itiraz yerinde bulunmayabilir zaten hukuki konularda bilirkişiye başvurulması da yasaktır. Somut olayda, marka hakkına tecavüz istemli asıl davada ileri sürülen iddia ve savunmalar dikkate alındığında; marka kullanımlarının ne şekilde gerçekleştiği, marka tescillerinin bulunduğu emtia ve hizmet alt sınıfları arasında bir benzerlik olup olmadığı, nihayetinde gerçek hak sahibinin taraflardan hangisi olduğu hususlarının yargılamayı gerektirdiği, dolayısıyla bu hususta Mahkemece verilen kararın yerinde olduğu, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin haklı olmadığı kanaatine varılmıştır Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 23/06/2023 tarih ve 2023/113 E. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,80 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/09/2023