Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1227 E. 2023/898 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1227
KARAR NO: 2023/898
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/06/2023 ara karar
NUMARASI: 2022/503 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekil ihtiyati tedbir talepli dilekçesinde özetle; …, … ve ..’ın … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ortakları olup, iş bu ortaklığın borçlu …’ın fiilleri sebebiyle sarsıldığını ve şirketin genel kurul kararıyla …’ın temsil ve ilzam yetkisinin elinden alındığını, …’ın şirket parasını zimmetine geçirdiğini, rekabet yasağına aykırı davrandığını ve şirketin hiçbir menfaati olmamasına rağmen alacaklı … lehine şirket araçları üzerinde rehin tesis ettiğini, akabinde, 120.000-USD bedelli sahte senedi düzenlemek sureti ile müvekkili …’ü borçlandırarak hakkında haksız icra takibine girişildiğini ve İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına yatırılan %25 teminat bedeli ile takibin şu aşamada yalnızca müvekkili … yönünden durdurulduğunu, ancak şirket üzerinde icra baskısı devam ettiğini, şirketin tüm araçları halihazırda blokeli olduğunu, iş bu usulsüzlüklere yönelik İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesi 2022/694 E. sayılı dosyası ile uyuşmazlık konusu senede ilişkin olarak imzaya itiraz edildiğini, resmi belgede sahtecilik, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık ve şirketin içini boşaltma vd. Suçlardan …, … ve … aleyhine suç duyurusunda bulunulduğunu, dava konusu senet üzerine müvekkilinin hiç bir şekilde imza atmadığını, … tarafından taşıma yolu ile düzenlenen sahte senet üzerindeki imzanın, müvekkilinin saikini temsil etmediğini, Adli Tıp Kurumu tarafından gerçekleştirilen inceleme neticesinde de tüm bu hususların açığa kavuştuğunu, söz konusu senet üzerinde bulunan ve müvekkiline ait olduğu iddia edilen imzanın taşıma yolu ile kullanıldığını, üzerinde müvekkilinin imzası bulunan boş bir evrakın arkasına senet metnini basmak suretiyle, incelemeye konu olan sahte senedin düzenlediğini, bu hususun Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen rapor neticesinde de sabit olduğunu, İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 23.03.2023 tarihli kararı ile davacı hakkında sınırlı inceleme yetkisiyle kurulan hükmün icrasının müvekkili hakkında telafisi namümkün zararları meydana getireceğinden, bu aşamada söz konusu icra işlemlerinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince 04.04.2023 tarihli ara karar ile; “İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında davacı … açısından ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile dava değerinin %15’i oranında teminatla takibin durdurulmasına, … hakkındaki teminatsız tedbir kararı verilmesi talebin reddine,” karar verilmiş, bu karara davalı vekili tarafından itiraz edilmiştir. Davalı vekili ihtiyati tedbire itirazında ; Davacı …’ün üzerindeki taşınmazları devretmekte ve açıkça mal kaçırmakta olduğunu, İstanbul … İcra Dairesinin 31.03.2023 tarihli taşınmaz sorgusunda kişiye ait herhangi bir mal varlığı kaydına ulaşılmadığını, bir gün önce var olan taşınmazın ertesi gün devredildiğini, zaten adına herhangi bir taşınır, taşınmaz bırakmayan borçlunun bu haksız talebi ile müvekkilinin az da olsa giderilebilecek olan zararının önüne geçtiğini ve teminatın da paraya çevrilemediğini, davacı hakkında İİK 72.maddesi uygulanması gerekirken HMK 209. maddenin uygulanması kabul edilemeyeceğini, sahtecilik iddiasının kuvvetli olduğunu ve bu sebeple HMK 209 ‘un uygulandığı gerekçesinin de kabul edilemeyeceğini, davacı vekilinin imzanın müvekkiline ait olmadığını yazılı şekilde de defalarca ve haksız şekilde beyan ettiğini, ancak hem davalının yaptırmış olduğu bilimsel mütalaa hem hem de adli tıp kurumunun değerlendirmesi ile imzanın …’ e ait olduğunun saptandığını, davacı, iddiaları ile iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağını çiğnediğİni, davacının senetteki imzalarını kıyaslayarak, sayfalarca imzanın müvekkiline ait olmadığını bu sebeple imzanın sahte olduğunu iddia ettiğini, şimdi ise imzanın müvekkiline ait olduğunu ancak taşıma sureti ile senedin düzenlendiğini iddia ettiğini beyan ederek, ihtiyati tedbire ilişkin itirazın kabulü ile takibin durdurulması kararının kaldırılmasına, mahkeme aksi kanaatte ise teminatın … yönünden arttırılmasına, karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince 05.06.2023 tarihli ara karar ile; ” Somut olayda alacağa dayalı ödemenin ticari teamüllere ve vergi mevzuatına aykırı olarak elden yapıldığı iddia edilmiş olup, … araç alım aşamasına ilişkin beyan dışında başkaca bir delil sunulmadığı, asıl ilişkide kambiyo senedi, taşınır rehni verilmesine neden olan borcun farklı olduğu davalı tarafça beyan edilmiş ise de, gerek cevap dilekçesinde gerekse davalı …’in savcılık ifadesine göre rehnin ve kambiyo senedinden kaynaklanan alacağın aynı esas ilişkiden kaynaklandığı, ayrıca aynı borç ilişkisinden dolayı kambiyo senedi ve rehin verildiği beyan edilmesine rağmen savcılık savunmalarında kambiyo senedinden bahsedilmediği, sonradan da kambiyo senedinin ortaya çıktığı, Enes’in sadece Anıl’ı tanıyıp şirketi bilmediği beyanına göre … alım ilişkisi nasıl davacı şirketle kurulduğunun şüphede olup,dava konusu kambiyo senedinin rehne esas ilişki kapsamında verildiğinin cevap dilekçesinde de beyan edildiği, İİK 257’nci maddesinin 1’nci fıkrası uyarınca “Rehinle temin edilmemiş” alacak şartının sağlanmadığı ancak ihtiyati tedbir şartlarının var olduğu, İcra ve İflas Kanunu icra takip hukuku açısından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre özel kanun ise de, İİK 72. maddede sahteciliğe ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığı, ancak HMK 209. madde sahtecilik açısından özel bir madde olup takip hukukuna uygulanabileceği, HMK 209. maddesinin usul hukukuna ilişkin olduğu ve bu nedenle “Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.” görüşü ileri sürülebilir ise de; HMK’da boşluk doldurulabilmesinin mümkün olduğu, sahtelik iddiasının kuvvetli bir şekilde yaklaşık ispatı halinde 6100 sayılı yasanın 389 ve devam maddeleri gereğince HMK 209. maddeye kıyasen karar verilmesinin mümkün olduğu, Şartları oluşmasına rağmen HMK’nun 209 maddesinin takip hukukunda uygulanmaması halinde borçlu ancak İİK.’nun 72/3. maddesi gereğince icra kasasına yüklü miktarda para yatırarak icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir ise de bu uygulama da 2011 yılında yürürlüğe giren yasanın borçluya tanıdığı hakların ortadan kaldırılması sonucunu doğuracağı, borçlunun ekonomik durumu zayıf ise tamamen korunaksız olduğu için takip işlemlerinin sonuna kadar gideceği, haczi kabil malları, hak ve alacaklarının elinden çıkacağı, ceza mahkemesinin senedin iptali kararı kesinleştiğinde kötü niyetli takip alacaklısına zararını telafi ettiremeyeceği, çünkü kötü niyetli alacaklının haczi kabil hak ve alacağına ulaşılamayacağı, bu husus göz göre göre borçlunun haksızlığa uğramasına sebep olacağı için hukuka aykırı olacağı, Tüm bu nedenlerle yaklaşık ispatın kuvveti de dikkate alınarak HMK 389. ve devamı maddeler ile HMK 209. maddeye kıyasen takibin %15 teminatla durdurulmasına karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle ihtiyati tedbire itirazın yerinde olmaması nedeniyle itirazın reddine,” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararında belirttiği üzere, takip hukuku yönünden icra iflas kanunu uygulanması gerektiğini, zira HMK’nın 209.maddesinin bu kapsamda genel hüküm olduğunu, özel hüküm var iken genel hüküm uygulanamayacağını, nitekim bu hususta yargıtay kararları da bulunduğunu,İlk Derece Mahkemesince takip sonunda alacaklı tarafın haksız çıkması karşında borçlunun zarara uğrayacağı ihtimaline karşı ihtiyati tedbir kararı verilmişse de, söz konusu tedbir kararı ile alacaklı zararının giderilemeyecek hale geldiğini, kaldı ki borçlunun mallarını kaçırdığını, Borçlu …’ün, İstanbul 11. İcra Mahkemesi 2022/694 E. Sayılı dosyasında imzaya itiraz ettiğini, davacı vekilinin imzanın müvekkiline ait olmadığını yazılı şekilde beyan ettiğini, ancak hem kendileri tarafından sunulan bilimsel mütalaa hem de adli tıp kurumunun değerlendirmesi ile imzanın borçlu …’ e ait olduğunun saptandığını, İstanbul 11. İcra Mahkemesi 2022/694 E. Sayılı dosyasında Adli tıp raporunda ”İnceleme konusu senette 1.cirantada … adına atılı imza ile …’ün mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın …’ün eli ürünü olduğu,” demek sureti ile imzanın …’e ait olduğunun belirtildiğini, hatta Adli tıp raporunda inceleme konusu senedin 1. ciranta imzasının taşınma suretiyle ya da senedin 1. ciranta imzasından faydalanılarak oluşturulduğuna ilişkin bir tespite gidilemediği hususlarının bildirildiğini, Müvekkilinin … araç almak için bir şirketin yetkili temsilcisi ile anlaştığını, kendisine belli miktarda para verdiğini, yetkili temsilcinin de bu hususu açıkça ikrar ettiğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2022/94087 Sayılı soruşturma dosyasında verdiği ifadenin” Enes yaklaşık 3 ay önce bu parayı bana … bir araç alımı için ön ödeme olarak vermiştir. Ben de bu parayı muhasebe Finans ile ilgilenen …’e teslim ettim. Uzun süre araştırmamıza rağmen araç bulamayınca Enes parasını tekrar istedi ben de …’den parayı alamadığım için teminat olarak araçları rehin olarak vermek zorunda kaldım.” şeklinde olup, ifadenin de bu durumu doğruladığını, ayrıca davacının iddialarıyla başlatılan soruşturmada ”kovuşturmaya yer olmadığına” karar verildiğini, Müvekkilinin istediği şartlardaki araç istenilen sürede temin edilemediğinden ve davacılar da parayı iade edemeyeceklerini ama istenilen aracı bulacaklarını söylediğinden, müvekkilinin dava konusu senedi almayı kabul ettiğini, teslim ileri bir tarihte olacağından ve henüz ortada olmayan bir araç için fatura da kesilemediğinden ödemelerin elden yapılmasını davacı tarafın talep ettiğini, sonuç olarak müvekkilinin, araç fiyatlarındaki artış ve enflasyondan en az etkilenecek şekilde ödemesini gerçekleştirdiğini, Davacının cevaba cevap dilekçesinde senetteki imzalarını kıyaslayarak, sayfalarca imzanın müvekkiline ait olmadığını, bu sebeple imzanın sahte olduğunu iddia ettiğini, şimdi ise imzanın müvekkiline ait olduğunu ancak taşıma sureti ile senedin düzenlendiğini iddia ettiğini, bunun iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağını oluşturduğunu beyan ederek, ihtiyati tedbire itirazın reddine ilişkin 05.06.2023 tarihli ara kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden inceleme yapılarak ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Talep, İlk Derece Mahkemesince 05.06.2023 tarihli ara karar ile verilen ”ihtiyati tedbire itirazın reddine” dair kararın istinaf yoluyla incelenmesinden ibarettir. Somut olayda kambiyo senedinin düzenlenmesine kaynaklık eden temel ilişkinin araç satım ilişkisi olduğunun iddia edildiği, gerek ihtiyati tedbir talep edenin bağlantılı soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifade ve gerekse karşı tarafın kabulüne göre, araç satım ilişkisinden kaynaklanan alacağa yönelik olarak başka araçlar üzerinden yapılan bir sözleşme ile teminat sağlandığı, dava ve takip konusu kambiyo senedinin de ödemesi yapılan ancak teslim edilmeyen araç nedeniyle düzenlendiğinin davalı yanca iddia edildiği, fakat davacı yanın senetteki imzanın taşınma suretiyle düzenlendiğini ileri sürdüğü görülmekte olup, başta İstanbul 11. İcra Mahkemesi 2022/694 Esas sayılı dosyasına sunulan Adli Tıp Kurumu raporunda yapılan değerlendirmeler, şüphelilerin bağlantılı soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifadelerde ve teminat sözleşmelerinde dava konusu senedin yer almayışı ve 120.000 USD’nin elden ödendiğine ilişkin iddialar birlikte dikkate alındığında, ihtiyati tedbir için gerekli olan yaklaşık ispat koşulunun sağlandığı anlaşılmakla, Mahkemece ihtiyati tedbire itirazın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/06/2023 tarih ve 2022/503 E. sayılı ara kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar harcından peşin alınan 179,90 TL’nin mahsubu ile 89,95 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/09/2023