Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1207
KARAR NO: 2023/948
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/12/2020
NUMARASI: 2013/295 E. – 2020/631 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketlerin TMSF’ye devredilmiş olan …, … ve diğer bankalara asil ve müteselsil kefaletler nedeniyle borçlarının bulunduğunu, bu borçların … grubu şirketleri tarafından kullanılarak, büyük bir kısmının ödendiğini, ancak grup şirketi olan … A.Ş’nin … bayiliğini sürdürürken, … A.Ş.’nin bayilik sözleşmesini 28 Şubat süreci nedeni ile iptal etmesi ile müvekkili şirketlerin faaliyet gösteremez hale geldiği ve bakiye borçlarını ödeyemediklerini, TMSF’nin belli bir süre geçtikten sonra müvekkil şirketlerin fona intikal eden bankalara olan alacaklarının tamamının, … Tic. A.Ş’nin; … A.Ş. … TMSF arşiv nolu, … A.Ş. … TMSF arşiv nolu, … A.Ş. … TMSF arşiv nolu, … A.Ş. … TMSF arşiv nolu sözleşmelerle, … Tic. A.Ş.’n in; … A.Ş. … TMSF arşiv nolu, … A.Ş.’nin; … A.Ş. … TMSF arşiv nolu kredi alacağı temlik sözleşmesi ile davalılardan … A.Ş.’ye temlik edildiğini, varlık şirketinin, davacı şirket ve kefillerin borçlarından dolayı haciz ve diğer işlemlerin yanında teminat olarak verilmiş bulunan ipotekli taşınmazları satışa çıkarıldığı, bir çok hukuki işlemler yapıldığını, varlık şirketinin yaptığı bu işlemler sonucunda müvekkili şirketler ve kefillerin çok zor duruma düştüklerini, bazılarının karşılıksız çek nedeni ile hapse girdiklerini, milletvekili maaşına haciz konulduğunu, maaşın 1/2 sinin hukuka aykırı olarak kesildiğini, milletvekili olan müvekkilinin ev eşyalarının kaldırıldığını, müvekkili şirketlerin bir çoğunun yönetim kurulu üyesi ve başkanı olan …’ın müvekkili şirket yetkilisinin, bu borçların ödenmesi ile ilgili olarak varlık şirketine sözlü olarak yaptıkları ödeme planı ve borçların kapatılması için ödenmesi gereken toplam miktar hakkında şirket yetkilileri ile protokol imzalamak üzere randevu beklerken (TMSF yönetimine yazılı başvuruların cevaplan beklenirken) ve icra dosyasına yapılan talep doğrultusunda temlik sözleşme şartlarının yerine gelmediği nedeni ile kesinlikle temlik işleminin yapılamayacağı yönünde icra dosyasına cevap verilmişken, davalı varlık şirketinin, borçlu olan … tarafından borç ödenmesine rağmen (Bu şahsın şirkete ait ve diğer müteselsil kefillere ait taşınmazları ele geçirmek adına yapmış olduğu borç ödemesini üçüncü kişi tarafından ödenmiş gibi göstermek suretiyle) TMSF’den temlik alınan tüm temlik alacakları nedeni ile başlatılmış bulunan tüm icra takip ve davalarının, diğer davalılar … ve … San. A.Ş.’ye temlik edildiğini, bu temlik işlemlerinin aşağıda gösterildiği şekilde gerçekleştiğini … yönetiminin, … A.Ş. … TMSF arşiv nolu alacağı İlk olarak 12.07.2007 tarihli alacağın temliki sözleşmesi ile … A.Ş.’ye temlik ettiği, … A.Ş.’nin de bu alacağı 22.06.2009 tarihinde …’ya temlik ettiği, yine …’nin yukarıda temlik edilen alacak dahil olarak TMSF’nin devretmiş olduğu tüm alacaklarının 14.08.2008 tarihli alacak satış sözleşmesi ile …’ya 23 taksit üzerinden 275.000,00 TL bedel karşılığında, tüm asıl alacak ve ferileri ile birlikte yasalara aykırı olarak ödeme miktarı dışındaki alacakları da temlik ettiğini, temlik aşamasında, …’nin …’dan yetkilisi olmadığı şirketler ile alakalı olarak 16.08.2008 tarihli muvafakatname alarak yaptığını, bu yasa dışı işlem nedeni ile ilgili olarak yapılan şikayet neticesinde ceza davası açıldığı, yazılan müzekkereye davalı şirket vekili tarafından 18.03.2009 tarihli dilekçe ile …’nın temlik sözleşmesi hükümlerini yerine getirmediğinden alacak temlik edilmemişti şeklinde cevap verildiğini, TMSF fon başkan yardımcısı …’ın en sonunda 30.04.2009 tarihli yazı ile ileride yaşanabilecek bir ihtilafa sebebiyet verilmemesi bakımından …’ın dilekçesinde belirtilen hususların yeniden incelenmesi sureti ile … Grubu alacaklarının …’ya temlik işlemini kapsayan 14.08.2008 tarihli alacak temlik sözleşmesinin feshedilerek söz konusu alacakların şirketinizce geri temlik alınması ile konu hakkında taraflarına ivedilikle bilgi verilmesi şeklinde yazı yazılmasına rağmen, … yöneticileri tarafından temlik işleminin temlik harcı ödenmeksizin hukuka aykırı olarak yapıldığını, …’ın kredi sözleşmesinden doğan alacağını, hem … hem de … A.Ş’den temlik alan …’nın bu taşınmazı satarak paraya çevirip, bu ipotek nedeni ile 73.000,00 TL tahsilat yaptığı, borçlu …’ın milletvekili maaşından milletvekilliği sona erene dek kesinti yapılarak dosyadan tahsilat yapıldığını, bunun yanında, … A.Ş.’nin el değiştirdiğini ve yeni yönetimin eski yönetimin hukuka aykırı işlemini iptal etmemekle beraber, müvekkilince ödenen bedelin …’dan tahsilatı yönüne gidip, bu husus ile alakalı olarak davanın devam ettiğini, …’nin bu işlemi temlik alan kişinin tebligata yarar adresi olmadığı nedeni ile aradan yıllar geçtikten sonra işleme başlanabildiğini, … Yönetim tarafından yapılan her iki temlik işlemlerinin geçersiz olduğunu, her iki temlikin öncelikle muvazaa nedeni ile geçersiz olduğunu, …’nin bir alacağı iki kez temlik ettiğini, … A.Ş’nin … şirketlerinden olduğu, dosya borçlusu …’ın … A.Ş/nin ortağı olduğu, dosya borçlusu … ve …’un ellerinde tuttukları grubun çalışan iki şirketi tarafından elde edilen gelirle yapıldığını, davalı alacaklı varlık şirketinin borçlu …’ın borcu ödediğini ve onun hem borçlu, hem de … San. A.Ş/nin ortağı olduğunu bildiğini, davalı alacaklı varlık şirketinin, … A.Ş. ve … A.Ş.’nin … grubu şirketleri olduğunu çok iyi bildiğini, bu nedenle temliklerin geçersiz olduğunu, … tarafından …’ya yapılan temlik işleminde sözleşme ve hukuka aykırı bulunan yönlerinde ilk olarak, alacağın belli miktarda ödenmesi ve ödemelerin tamamlandığında temliki hususunda müvekkille anlaşmaya varılmasına rağmen, daha sonra bir başkası île anlaşılarak temlik yapılmış olması, …’ya yapılan temlikte, temlik bedelinden müvekkiller için 3. bir şahsın verdiği nakit ve çeklerden 75.000,00 TL’sinin … ödeme yapmışçasına düşülmesi ve özellikle temlikin peşinatı olarak, 31.07.2008 tarihli 25.000,00 TL bedelli müvekkil adına 3. şahıs durumunda olan …’ın yaptığı ödemenin kabul edilmesi olduğunu, TMSF’ye müvekkilince yapılan başvurudan sonra TMSF ve … tarafından müvekkil oyalanırken, temlik taksitlerini süresinde yatıramayan …’nın vadesi gelmemiş taksitleri de 6 gün içerisinde ödemesi / ödettirilmesi olduğu (…’a ulaşılarak tamamlattırıldığı ), … avukatının İstanbul … İcra müdürlüğüne 18.03.2009 tarihli yazılı dilekçesi ile … temlik sözleşmesini yapılmayacağı yönündeki beyanı, … tarafından, …’ya temlikin borçluların muvafakati ile yapıldığı denilen 13.08.2008 tarihli muvafakatnamenin şahıs imzası dışında yer altındaki imzanın şirketleri 2003 yılından beri temsil ve imzalamanın hiçbir şekilde yetkili olmayan kişilerce imzalanmış olması ve …’nin bunun bilerek kabul etmesi, 13.08.2008 tarihli muvafakatname tüm borçluları kapsamadığından, … ile TMSF arasındaki 14.09.2007 tarihli ek sözleşmeye aykırı olarak gerçekleştirilmiş olması, yapılan temlikle …’ya hakkın kötüye kullanılmasına ve … ailesinin mal varlığı üzerinde ikincil bir piyasa oluşturarak baskı ve yok etme hakkı verilmesini, temlik alan …’nın Türkiye’de ikameti olmadan temliğin yapılmasını, temlik alanın temerrüde düştüğü, temlikin yapılamayacağı hususunda yetkili vekilleri tarafından resmi mercilerde başvuruda bulunulmasına rağmen, temlikin … yetkililerince yapılmış olması, muvazaanın olması, …’nın ödeme yapacak güçte olmaması, temlik ödemelerinin … ve …’un çalışanınca ödenmesi, …’ün alacağını … ve …’ın ortağı olduğu … A.Ş.’ye temlik etmesi, … A.Ş.’nin temlik ettiği alacağın paraya çevrilmesinde temsil eden vekilin aynı zamanda …’nın vekili olması, işlemlerin … yetkili / vekilleri, …, …, … ve … dairesinde birlikte devam ettirilmesi olduğunu, temlik sözleşmesinin taraflar arasında akdedildiğini, ancak bu sözleşmenin noterde aslına uygun olduğu şeklinde Beşiktaş … Noterliğine, 29.04.2009 tarih, … yevmiye ile tasdik ettirilip, bu tasdikli suretten çekilen fotokopinin tekrar aynı noterden 04.06.2009 tarih ve … yevmiye nosu ile tasdik ettirilip, bu asıl kaşeli suretin icra dosyasına ibraz edildiği, icra müdürlüğünün alacağın temliki sözleşmesinin noterde düzenlendiğini zannederek, icra dosyasına yapılan temlikten temlik harcını almadan temliki kabul ettiği, kamudan harç kaçırıldığı, temlik miktarı kadar bankaya ödeme yapılmadığı ve 213 sayılı Vergi usul kanununun mükerrer 257. Maddesinin 1. Fıkrasına aykırılık nedeni ile geçersiz olduğunu, bu nedenlerle, öncelikte … Yönetimi tarafından diğer davalılara yapılmış olan icra takip ve davaları üzerine teminatsız olarak tedbir konulmasına, müvekkillerin TMSF’ye devredilen bankalara olan borçları nedeni ile TMSF tarafından … A.Ş.’ye temliki yapılmış alacakların, bu davalı şirketçe diğer davalılara yapılmış olan 275.000,00 TL (bu tutarın içerisinde önceden yapılan 73.000,00 TL) temlik işlemlerinin / sözleşmesinin yasalara aykırılık, muvazaa ve diğer nedenler nedeni ile iptaline, müvekkillerin şirketin davacı … A.Ş.’ye ve diğer davalılara borcunu ödemiş olduğu nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, … A.Ş.’nin temlik işleminden sonra, temlik alan diğer davalıların temlik dosyalarından yapmış oldukları tahsilatların istirdadına, TMSF ve fona devredilen bankalarca müvekkiller hakkında başlatılmış bulunan dava ve takipler nedeniyle müvekkil şirket ve şahısların taşınmazları üzerindeki ipoteklerin ve konulmuş tüm hacizlerin kaldırılarak, masraf ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … San. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacıların, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında imzalanan temlik sözleşmesinin muvazaalı olduğuna dair iddialarının gerçek dışı olduğunu, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 12.07.2007 tarihinde söz konusu alacağa ilişkin temlik sözleşmesi imzalanıp, davalı şirket icra takibine konu alacağına, müvekkili şirkete temlik ettiği, söz konusu temlik işlemi, icra dosyasına bildirilip incelendiğinde harcının da müvekkilince yatırıldığını, icra dosyası incelendiğinde bu hususun açıkça görüleceği, bununla birlikte, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında yapılan temlik sözleşmesine konu alacak, müvekkili şirket tarafından davalı şirkete ödenmiş olup, müvekkilince buna ilişkin ödeme belgesinin mahkemeye sunulacağı, bu nedenle temlikin geçersiz olduğu iddiasının yerinde olmadığını, davacıların, müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki temlik sözleşmesinin muvazaalı olduğuna ilişkin iddialarını, ancak yazılı delil ile kanıtlamaları gerektiğini, davacıların, davalı şirkete olan borcun ödendiği iddialarını, İİK’nun 71. Maddesi uyarınca, noterden tasdikli ya da imzası ikrar edilmiş bir belge ile İspat etmesi gerektiğini, davacıların dava dilekçesinde, davaya konu icra takibine ilişkin borcun davalı şirkete ödendiğini iddia etmesine rağmen, Mahkemeye söz konusu ödemelere ilişkin hiçbir yazılı belge sunmadıklarını, davacıların davaya konu icra takibine ilişkin borcun ödenmiş olduğuna dair iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, yerleşik Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, müvekkili şirket ile davalılardan … arasında temlik sözleşmesi akdedildiğini, ancak …’nın iş bu sözleşme kapsamında müvekkili şirkete olan borçlarını ödememiş olup, müvekkili şirketin …’dan alacaklı olduğu, müvekkilince Beyoğlu … Noterliğinin, 13.01.2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile temlik sözleşmesi kapsamında, müvekkile ödemekle yükümlü alacaklarının tahsili amacı ile ihtarname keşide edilmiş olup, ihtara henüz cevap verilmediğini, öte yandan, bir an için …’nın iş bu temlik bedelini ödememiş olması sebebi ile söz konusu temlik sözleşmesinin muvazaalı olduğu düşünülse dahi, müvekkil şirket ile davalı şirket arasındaki temlik sözleşmesi kapsamında yapılan ödemelerin mevcudiyeti karşısında, davacıların muvazaa iddialarının mesnetsiz kaldığı ve iş bu temlik sözleşmelerinin de geçersizliğinden bahsedilemeyeceğini, bu nedenle, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerine bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini bildirmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin TMSF’den 23.09.2005 tarihli hasılat paylaşımlı alacak satış vaadi sözleşmesi kapsamında, … Otom. Tic.A.Ş., … Tic. A.Ş., … Tic. A.Ş., … Tic. A.Ş. ve … – …’ın gayrinakdi riskleri ve ihracat taahhütlerinden kaynaklanan müeyyideleri haricinde, sadece nakit risklerini TMSF ile müvekkili şirket arasında akdedilen alacak temlik sözleşmesi ile devir ve temlik aldığını, müvekkili şirketin, diğer davalı … ile 14.08.2008 tarihli alacak satış sözleşmesi yaptığını, bu sözleşme ile diğer davalı …’nın belirlenen vadelerde 275.000,00 TL ödemesi halinde kredi dosyalarının temlik edileceğinin düzenlendiğini, bu kapsamda müvekkilince 275.000,00 TL tahsilat yapıldığı öngörüsü ile 27.04.2009 tarihli alacak temlik sözleşmesinin yapıldığını, davaya konu kredi dosyalarının alacaklısının diğer davalı … olup, bu nedenle husumet itirazlarının bulunduğu ve müvekkil aleyhine açılan menfi tespit davasının dayanağının olmadığını, temlik işlemi için borçlunun rızasına gerek olmadığını, davacıların, müvekkili şirkete borcun tasfiyesine veya temlikine ilişkin başvurusunun olmadığını, TMSF Denetim Daire Başkanlığı tarafından müvekkili şirket ile … arasında akdedilen alacağın temliki sözleşmesine ilişkin hazırlanan 18/03/2010 tarih ve R – 2 sayılı raporda, alacağın temliki sözleşmesinin geçerli olduğu, fakat temlik bedelinin eksik tahsil edildiğinin bildirildiği, rapor doğrultusunda eksik ödenen 76.250,00 TL’nin faizi ile birlikte yasal yollara müracaat edilmiş olup, müvekkil şirket ile … arasındaki İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012 – 296 E. Sayılı itirazın iptali davasının devam ettiğini, müvekkili şirket temlik tarihi itibariyle harçtan muaf olup, müvekkili şirket ile diğer davalı … San. A.Ş. arasında her hangi bir ticari ilişkinin olmadığını, bu nedenle, müvekkil açısından davanın husumetten reddine, müvekkili şirket ile diğer davalı … A.Ş. arasındaki ilişkinin açıklanarak, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesi w talep ve beyanlarında bulunduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “… tarafından … aleyhine açılan itirazın iptali davasının reddine karar verilmekle, anılı karar Alacağın Temliki sözleşmesinin geçerliliğin de kesinleşmesi anlamına geldiğinden muvazaa olarak değerlendirilemeyeceği, yine … tarafından … şirketine yapılan Kentbank alacağına ilişkin 73.000 TL’lik temlikin aynı zamanda …’ya temlik edildiği ve böylece aynı alacağın iki farklı kişiye temlik edildiği beyan edilmekle, … şirketi tarafından mahkememize gönderilen yazıda … şirketinin … tarafından verilen para ile ödemeyi yaparak alacağı …’den temlik aldığı ve …’ın isteği üzerine bedelsiz olarak …’ya devrettiği cevabı verilmiş olmakla, neticede alacağı temlik hakkı bulunan son kişinin … olduğu ve dosya kapsamında temlike konu borcun iki kez tahsil edildiği iddiasının da yer almadığı anlaşıldığından, mükerrer temlik yapıldığı kabul edilse dahi bu işleme ilişkin talebin yerinde olmadığı, davacıların dava dışı bankalara mevcut borçları nedeniyle temlik alan tarafından tahsil edilen bedellerin istirdadı talebinin dayanağının bulunmadığı ve son olarak davacı taraflarca muvazaa iddiasına dayanak olarak gösterilen … AŞ ve … vekilinin aynı zamanda …’nın vekili olması, temlik harcının ödenmemiş olması vb. gibi diğer sebepler de muvazaanın varlığının kabulü noktasında mahkemece yeterli bulunmadığından açıklanan gerekçelerle davanın reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Alacağın muvazaalı şekilde temlik edildiğini, muvazaanın delillerinin olduğunu, muvazaanın tarafı olan davalı … A.Ş. tarafından açık bir şekilde ikrar ve kabul edildiğini, Davalı … A.Ş.’ye yapılan 73.000 TL bedelli temlikin …’ın talimatları sonucunda yapıldığını, Davalı … A.Ş.’nin bu temlik alınan alacağı davalı …’ya bedelsiz şekilde devrettiğini ve temlik konusu borcun teminatı olan taşınmazın satılmış olmasına rağmen bu temlik bedelinin istenmediğini, Davalı …’nın temlik bedellerini ödeyecek mali gücünün bulunmadığını, Davalı … ve … adına yapılan ödemelerin bir kısmının …’ın şoförü … tarafından ödendiğini, -Davalı …’ın davacı şirketlerin borçlarının yine bu şirketlere temlik edilmesi ile ilgili olarak … ile şifahi anlaşmaya vardığını ve …’dan anlaşma bedelinin büyük çoğunluğunu tahsil etmesine rağmen, temliki …’ya yapmış olduğunu, -Davalı …’ın avukatının İstanbul … İcra Müdürlüğü’ne 18.03.2009 tarihli yazılı dilekçesi ile …’ya temlik sözleşmesi yapılmadığı ve bu temlikin yapılmayacağı yönündeki beyanda bulunulmasına rağmen, yine de …’ya temlik yaptığını -…’ya yapılan temlik işlemine dayanak yapılan muvafakatname isimli belgenin … tarafından yetkisi olmamasına rağmen düzenlendiğini ve hatta … hakkında bu işlemden dolayı hakkında İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde sahtecilikten dava açıldığını ve mahkumiyetine karar verildiğini, -Davalı …’ın …’dan temlik tutarının tamamını peşin tahsil ederek alacağına kavuşabileceğini ancak temlik ödemesi için davalı …’ya 23 taksit yapmış olduğunu, -…’ün alacağını … ve …’ın ortağı olduğu davalı … A.Ş.’ye temlik ettiğini, … A.Ş.’nin temlik ettiği alacağın paraya çevrilmesinde temsil eden vekilin aynı zamanda …’nın vekili olduğunu, işlemlerin … yetkili / vekilleri, …, …, … ve … dairesinde birlikte devam ettirildiğini, -TMSF’nin yazılı uyarısına rağmen ve …’dan yüklüce miktar tahsilat yapılmış olmasına rağmen davalı …’ın muvazaalı işlemlerde ısrarcı olduğunu, -Muvazaa sebebiyle temlik sözleşmelerinin iptali ve borcun ödendiğinin kabulünün gerektiğini, raporda … tarafından yapılan ödemeler ile borcun sona ermeyeceğine kanaat getirildiğini ancak … tarafından 275.000 TL – 76.250 TL (temlik bedelinin ödenmeyen kısmı) = 198.750 TL’nin ödenmesi ile beş milyon civarındaki alacağın temliki işleminin geçerli kabul edildiğini, Davalı …’ın, beş milyon civarındaki alacağını gerek …’a karşı yapmış olduğu şifahi taahhüdü ile gerekse de … ile imzaladığı sözleşmeler ile 275.000 TL olarak belirlediğini bu sebeple de davalı …’a yapılan 275.000 TL ödeme ile borcun da son bulmuş olduğunun kabulü gerektiğini, Davalı … tarafından alacak 275.000 TL olarak belirlenmesinden sonra yapılan ödemelerin tümünün borcun sonlanmasına ilişkin yapıldığını, …’ın yapmış olduğu ödemelerin borcun son bulması amacıyla yapıldığının TMSF’ye yazmış olduğu dilekçede açıkça kabul edildiğini, davalı … A.Ş. ve davalı … tarafından yapılan ödemelerin ise yine … gibi borçlu konumunda olan … tarafından yapıldığının yargılama aşamasında toplanan deliller ile açıklığa kavuştuğunu, tarafların arka plandaki gerçek iradesinin borcun ödenmesi olduğunu, … bu muvazzalı işlemler bir yandan kendi borcunu öderken diğer yandan bu borcu diğer borçlulardan tahsil etmeye çalıştığını, nispi muvazza söz konusu olup TBK madde 19 gereği tarafından gerçek iradesine hukuken itibar edilmesi gerektiğini, -Davalı … tarafından müvekkili şirketin TMSF’den devralınan tüm borçları 275.000 TL olarak belirlendiğini bu bedelin üzerinde yapılan tüm tahsilatların müvekkili şirketlere iadesi gerektiğini, İlk derece mahkemesi tarafından yapılan fazlaca ödemenin doğru tespit edilmediğini ayrıca tespit edilen 253.054 TL ödemenin iadesini talep hakkının hatalı şekilde …’da olduğuna kanaat getirildiğini, herkes 3. kişinin borcunu ödeyebilecek olup ödeme yapılmasının kişiye taraf sıfatı kazandırmadığını, fazladan yapılan ödemenin 253.054 TL ile de sınırlı olmadığını, … tarafından icra dosyasından tahsil edilen 73.000 TL’nin de yine 275.000 TL’nin üzerinde yapılan bir tahsilat olduğunu, iadesi gereken tahsilatların yapılmış olması ihtimal dahilinde olup bu yönde bir araştırma gerçekleştirilmediğini, iadesi gereken tahsilatların gereği gibi araştırılarak tespit edilmesi için kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, diğer davalı … ile 14.08.2008 tarihli alacak satış sözleşmesi yaptığını, bu sözleşme ile diğer davalı …’nın belirlenen vadelerde 275.000,00 TL ödemesi halinde kredi dosyalarının temlik edileceğinin düzenlendiğini, bu kapsamda müvekkilince 275.000,00 TL tahsilat yapıldığı öngörüsü ile 27.04.2009 tarihli alacak temlik sözleşmesinin yapıldığını ve temlik edildiğini, sözleşme serbestisi gereği olarak kamu yararı da göz önünde bulundurularak tahsilata konu alacağa ilişkin temlik yapıldığını, kendileri açısından muvazaanın söz konusu olmadığını, temlik yapılan … ile ileri sürülen muvazaanın taraflarınca bilinmesinin mümkün olmadığını, … ile … Mak. San. A.Ş ile aralarındaki muvazaanın müvekkili şirket ile bir ilgisi bulunmadığını, bilirkişi raporları ile de görüleceği üzere her ne kadar …’ın borcu ödediği ve bitirdiği iddia edilse de borca ilişkin bakiye bulunması söz konusu olduğunu ve usulüne uygun 3. Kişiye temlik edildiğini, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, muvazaa iddiasına dayalı temlik işleminin iptali ve ödenmiş bedeller nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve fazla ödenen bedelin istirdatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Somut olayda dava dışı alacaklı bankaların, borçlu davacılar ve kefillerden olan alacağının TMSF’ye geçtiği, TMSF tarafından bu alacağın 23.09.2005 tarihinde devrinin yapıldığı, 13.02.2006 tarihli başlayan ve 23.02.2006 tarihli biten sözleşmeler ile … A.Ş’ye temlik edildiği, … A.Ş tarafından … Mak. San. A.Ş ‘ye ipotekten kaynaklı alacağın 12.07.2007 tarihinde temlik edildiği ve bu şirketin yöneticisi olarak geçen …’ın 13.08.2008 tarihli muvafakatname ile …’ya temlik edileceğine ilişkin muvafakat verildiği, buna istinaden 14.08.2008 tarihli sözleşme imzalandığı ve 27.04.2009 tarihli temlik sözleşmesi ile temlik edildiği anlaşılmıştır. … A.Ş tarafından … Mak. San. A.Ş ‘ye ipotekten kaynaklı alacağın 12.07.2007 tarihinde temlik edildiği, dava konusu muvazaa iddiasının bu sözleşmeye ilişkin olmadığı, bu temlikin konusunun İstanbul … İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasındaki ipotekten kaynaklı alacağa ilişkin olduğu bu nedenle asıl dava konusu iptali istenen temlik sözleşmesinin 14.08.2008 tarihli satış sözleşmesine dayalı olarak yapılan 27.04.2009 tarihli temlik sözleşmesi olduğu, istinaf başvurusunda … San. A.Ş adına … tarafından verilen muvafakatın geçersiz olduğu ve muvafakate istinaden 14.08.2008 tarihli satış sözleşmesine dayalı olarak 27.04.2009 tarihli temlik sözleşmesi yapıldığı ileri sürülmüşse de; TBK 183. Madde gereğince alacağın temlikinde borçlu muvafakatı aranmayacağından, muvafakatın geçersizliği nedeniyle temlikin de geçersiz olduğuna yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. … A.Ş.’nin temlik işleminden sonra, temlik alan diğer davalıların temlik dosyalarından yapmış oldukları tahsilatların istirdadına ilişkin istemin ise ancak ödemeyi yapan tarafça talep edilebileceğinden, dava dışı müteselsil kefil … tarafından yapılan ödemelerin davacılar tarafından tahsilinin istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. İstinaf dilekçesinde … tarafından icra dosyasından tahsil edilen 73.000,00 TL’nin, yine 275.000,00 TL’nin üzerinde yapılan bir tahsilat olduğunu, iadesi gereken tahsilatlar yönünde bir araştırma gerçekleştirilmediği ileri sürülmüş ise de, mahkemece alınan bilirkişi raporunda hesap ve beyan edildiği üzere, davacıların borç miktarı göz önüne alındığında, taraflar arasında bu yönde yazılı bir sözleşme bulunduğu iddia ve ispat edilmediğinden, borcun davacılar yönünden temlik sözleşmesine konu miktar kadar dondurulduğunun ileri sürülemeyeceği kanaatiyle, bu yöndeki talebin mahkemece reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Dava muvazaa iddiasına dayalı olarak açılmış ise de, temlik alan şirketin ortağının sözleşmede müteselsil kefil ve borçlu olması yada yukarıda açıklandığı şekilde muvafakata tabi olmayan temlik işleminin geçersiz olduğu ileri sürülen muvafakat ile yapılmış olması, başlı başına muvazaa iddiasının doğru olduğunu göstermemektedir. Dosyada muvazaa iddiasının ispatı için yeterli delil olmadığı yönündeki Mahkeme kabulünde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Borçlulardan …’ın … ile yapılan şifahi anlaşmalar neticesinde borcun 219.500,00 TL olarak ödenmesi ve sona erdirilmesi ile temlikin kendilerine yapılması konusunda anlaşıldığını ve …’ye en son 05.10.2008 tarihi itibariyle 219.500,00 TL’lik ve 33.554,00 TL’lik ödemenin yapıldığını, borcun kendilerine temliki konusunda beklenti içerisindeyken borcun üçüncü bir şahsa kötü niyetli olarak temlik edildiğini, beyan etmiş ve 14.08.2008 tarihli üçüncü şahsa yapılan temlikin iptali ile kendileri tarafından ödenen 219.500,-TL + 33.554,00 TL’nin 275.000,00 TL’lik bedelden düşülmesi ile kalan 21.946,00 TL’nin ödenmesi ve temlikin kendilerine yapılmasını TMSF’den talep ettiği görülmüş ise de dava konusunun temlike yönelik istirdat talebi olduğu anlaşılmakla, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, bilirkişi raporunun yeterli olduğu anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/12/2020 tarih ve 2013/295 E., 2020/631 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacılardan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/09/2023