Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1131 E. 2023/1436 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1131 Esas
KARAR NO: 2023/1436
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/01/2023
NUMARASI: 2022/82 E. – 2023/16 K.
DAVANIN KONUSU: Patent (Sözleşmeden Kaynaklanan Hak İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’nın … adında, petrol türevi ham madde ile üretilmeyen toksit içermeyen tamamen bitkilerden organik üretilen atık ve firesi olmayan doğaya dönüştürülebilen sürdürülebilen ve dönüştürülebilen bir düğme buluşu yaptığını, …nin 2013 yılında … tarafından ABD’de tanıtıldığını, Türk Patent Enstitüsü buluşun incelediğini ve istenirse patent başvurusu yapılabileceği tavsiyesinde bulunulması üzerine TPMK nezdinde 21.03.2016 tarihinde … numarası ile … San. Ve Tic. Ltd. Şti ‘ne yirmi yıllığına patentin tescillendiğini, müvekkilinin buluşunun 2017 yılında … de sergilendiğini, jüri tarafından ödüllendirildiğini, KOSGEB tarafından teşvik sunulduğunu, dava konusu ürünün çoğaltılması maksadıyla makinelerini satın alabilmek için İtalyan firması … ile görüşüldüğünü, aynı zamanda tesadüf eseri davalı tarafla görüşmelere başlanıp anlaşmaya varıldığını, 03.11.2017 yılında ortaklık kurulduğunu, imzalanan protokol gereğince … San ve Tic. A.Ş. adında bir firmanın kurulacağını, müvekkile ait olan …’nin tescili ve patent hakkının bu yeni firmaya devredileceğini, üretim ve satışın burada gerçekleşeceğini, müvekkilin bu şirkete %49 hisse ile yarı hissedar olup çoğunluk hissesine sahip olan davalının temsilci yetkili müdür olacağının belirtildiğini, müvekkilin … Şirketine koyduğu buluşa karşı sektöründe tecrübe sahibi pazar payı olan davalının belli bir meblağ karşılığında şirkete techizat koyma sözünü verdiğini, kosgeb teşvik paketini davalının istememesi üzerine başvuru yapılamadığını ve şirkete gerekli yatırımın yapılamadığını, şirketin davalıya ait şirket adresinde 13/11/2017 tarihinde kurulduğunu, 17/11/2017 tarihinde Bakırköy … Noterliği … yevmiye numarasıyla …’nin patent hakkının davalı şirket …’ya devrolunduğunu, 05/03/2018 yılında … numarasıyla … adlı buluşun davalı … adına tescillendiği, ayrıca davacının deposunda bulunan hammaddeyi de kurulan şirkete devrettiğini, şirketin kurulması ve patent devri sonrası geçen 2 yıllık süre içerisinde davalının sözleşme hükümlerine uymadığını, taahhüt ettiği paranın bir kısmını ödemediği gibi dava konusu …nin üretilip satılmadığını, patent hakkının da çeşitli şekillerde ihlal edildiğini, davalının davacının buluşunu kendi firması olan … Şirketi üzerinden tanıtıp satışını yaptığını ve haksız rekabet içerisine girip … şirketini zarara uğrattığını, tüm masrafları kurulan şirkete fatura ettiğini, davacının kurulan şirketin zarar ettiğini görerek ortaklık sözleşmesinin ve patent devrine ilişkin sözleşmenin fesholunduğuna dair Beyoğlu … Noterliğinin 17/01/2020 tarih … yevmiye nolu ihtarını gönderdiğini, davalı tarafça inkar ve ret mahiyetinde cevap gönderilmiş ise de sunulan fatura ve belgelerin iddiaları doğruladığını, davalının kurulan şirkete ait patent hakkını kendisine ait şirket üzerinden hammadde ve başkaca ürünler de satılmak suretiyle ihlal ettiğini, haksız rekabet içerisine girdiği şirkete zarara uğrattığının doğrulandığını, davalının ortaklığa aykırı davrandığını, kendi şirketinin tanınırlığını arttırmaya çalışıldığını, kurulan şirkete kira ve danışmanlık faturası keserek şirketi zarara uğrattığını, ayrıca üzerinde yıllaca emek harcadığı “…”nin patentinin de yeni kurulan şirket adına yapıldığını, tüm bunlara rağmen kurulan şirketin Aralık 2019 tarihi itibarı ile 974.103 TL zararda olduğunu, davalının belirtilen eylemleri sebebiyle patent hakkını devrettiği ortaklığın hiçbir zaman kazanç elde etmediğini ve davalının kazanç elde ettirmeyeceğinin anlaşıldığını belirtmiş devredilen … numarası ile tescillenen “…”nin, … numarası ile tescillenen “…” isimli buluşunun üçüncü şahıslara devrine engellenmesi yönünde tedbir kararı verilerek ortaklık kurulmasına dair 03/11/2017 tarihli protokolün Beyoğlu … Noterliğinin 17/01/2020 tarih … yevmiye nolu ihtarın tebliğ tarihi olan 27/01/2020 tarihinde haklı nedenle feshedildiğinin tespiti ile 17/11/2017 tarihli Bakırköy … Noterliğinin … yevmiye nolu patent devir sözleşmesinin iptali, devrin sicilden terkini, … numarası ile tescillenen …nin, … numarası ile tescillenen …ye koku emdirilmesi yöntemi buluşun, davacı … Tic. LTD. ŞTİ adına tescili, davalı … un kötü niyetli olarak kendi sahibi olduğu dava dışı 3. Şahıs … Tic. A.Ş. İle patent hakkına tecavüz teşkil eden her türlü taciri faaliyetin önlenmesi her türlü katalog broşür internet sitesi ve tanıtıcı dökümandan … ve aksesuarları reklamının kaldırılması, haksız rekabetin tespiti durdurulması önlenmesi uğranılan kazanç kaybı sebebiyle ileride arttırılmak üzere 20.000 TL maddi ve davacı … lehine 30.000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faiziyle birlikte ödenmesine karar verilerek hükmün ilanını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının adresinin Esenyurt olduğunu, yetkili ve görevli mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, dava konusunun husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, hiç kimsenin sahibi bulunmadığı bir hak (patent) nedeniyle tazminat talebinde bulunamayacağını, müvekkilin davacıyla görüştüğünü, müvekkili aldatıp söz konusu ortaklığın meydana geldiğini iddiaların asılsız olduğunu, yasaya uygun usulünce patentin devredildiğini ve davacının da bedelini aldığını, … numarası ile … koku emdirilmesi yöntemi adlı buluş davacılar adına tescillenmediğini, … numaralı 25.06.2012 tarihli … patenti iddia edildiği gibi organik olmadığını ürün içeriğinde başkaca bileşenler barındırdığını, davacı tarafın haksız ve kötü niyetle keşide ettirdikleri Beyoğlu … Noterliğinin … nolu ihtarnamesiyle Beyoğlu … Noterliği … nolu ihtarnamesiyle cevaplandırıldığı, davacının sözleşmeye uymayıp gerekli desteği vermediğini şirketin iş ve işlemlerinde hiçbir katkısının bulunmadığını, davacının sözleşme aşamasında davalıyı yanılttığı, … Şirketi üzerinden … üretimi satışı tanıtılıp pazarlandığı iddialarının doğru olmadığı, davanın usul ve esas yönünden reddini talep etmektedir. İlk Derece Mahkemesince 10/12/2020 tarih 2020/122 Esas 2020/455 Karar sayılı kararı ile; “Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmaları dikkate alındığında uyuşmazlığın şirket yöneticisinin sorumluluğu, şirketin feshi, ortaklıktan çıkma, şirket malvarlığının tasfiyesine ilişkin olduğu ihtisas mahkemesi niteliğinde olan mahkememizin davada görevli olmadığı, genel hükümler çerçevesinde yargılamayı yapma görevinin tarafların sıfatları dikkate alındığında Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğu, yetkiye yönelik itirazların görevli mahkemece değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla” görevsizliğine karar verilmiştir. İstanbul BAM 44. H.D. Tarih, Esas, Karar sayılı ilamı ile; “Davalı …’un kötüniyetli olarak kendi sahibi bulunduğu dava dışı 3. Şahıs … San. Ve Tic. A.ş. İle patent hakkına tecavüz ettiğinin tespiti ve 3. Şahısların patent hakkına tecavüz teşkil eden mahiyette her türlü ticari faaliyetin önlenmesi, haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesidir. Anılan uyuşmazlığa 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin tescilli markaya ilişkin hükümleri tatbik edilecektir. Bu hükümlerin tartışılıp değerlendirilmesinde görevli mahkeme ise Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesidir. Davacı tarafın taleplerinden birinin ihtisas mahkemesi olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görev alanına girdiği dikkate alındığında, 551 sayılı KHK’nın 146. maddesinin 1. fıkrası gereğince davanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2018/11-546 Esas ve 2018/1330 Karar, Yargıtay 11. H.D’nin 2014/3511-6600 Esas ve Karar, Yargıtay 11. H.D.’nin 2012/19078- 2013/1600 Esas ve Karar sayılı ilamları). Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri bir ihtisas mahkemesi olup, özel bilgi ve uzmanlık gerektiren belirli uyuşmazlıkların çözümü için kurulmuş özel mahkemeler olduğundan, genel mahkeme olan Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanına giren işlere de bakabileceğinden, davacı tarafın istinaf talebinin kabulü ile” İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/3. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince 18/01/2023 tarih 2022/82 Esas 2023/16 Karar sayılı kararı ile; “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edilebilmesi için davacı asillere usulüne uygun bir şekilde kesin süre ihtaratlı 400,00 TL gider avansını yatırmaları hususunda tebligat çıkarıldığı, tebligatın davacı …’ya 19/12/2022 tarihinde tebliğ edildiği, diğer davacı …”ne ise 18/12/2022 tarihinde tebliğ edildiği, verilen kesin sürede davacıların gider avansının yatırmadığı, tebligat süresi dolduktan sonra huzurdaki davacı şirketin vekaletname sunduğu anlaşıldığından, dava şartını yerine getirmeyen davacıların davasının HMK 114/1-g, 115 maddesi gereğince” usulden reddine karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme tarafından taraflarına gider avansı yatırılması için kanunun ön gördüğü iki haftalık kesin sürenin verilmemiş olması nedeniyle yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğini, yerel mahkemede yargılamanın devamı sırasında mahkeme tarafından müvekkiller olan her iki davacı adına 13.12.2022 tarihli açık tebligat çıkarıldığını, davacı müvekkillere 6100 sayılı HMK madde 114 ve 115 ile dava şartı olan gider avansının yatırılması için 1 haftalık kesin süre verildiğini, kanun koyucu tarafından dava şartlarının sayıldığı 6100 sayılı HMK 114 ve devamında davacı tarafa iki haftalık süre verileceğinin açıkça düzenlendiğini, söz konusu dava şartı yokluğu ve eksikliği halinde mahkeme tarafından tensip zaptı veya ara karar ile eksikliğin giderilmesi gerekirken mahkemenin sadece açık tebligat ile yaptığı hatalı 1 haftalık süre bildirimini müvekkillere ihtar ettiğini, mahkeme kararının yerinde olmadığını, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece herhangi bir ara karar oluşturulmaksızın davacılar adına çıkartılan çıkartılan tebligat parçası üzerine 400 TL gider avansının yatırılması için 1 haftalık kesin süre verildiği ve verilen kesin sürede davacıların gider avansını yatırmadığı, tebligat süresi dolduktan sonra huzurdaki davacı şirketin vekaletname sunduğu anlaşıldığından, dava şartını yerine getirmeyen davacıların davasının HMK 114/1-g, 115 maddesi gereğince usulden reddine karar vermiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/9-651 Esas, 2014/202 Karar ve 05.03.2014 Tarihli ilamında; “…03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45. maddesinde: “(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder. Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır. Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir… … Öte yandan, mülga 1086 sayılı HUMK’nun 163. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nun 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. (Benzer ilkelere YHGK’nun 18.02.1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249; 12.12.2012 gün ve 2012/9-1200 E. 2012/1216 sayılı kararlarında da değinilmiştir.) Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki, taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edilir. Hakimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmaz. Kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hakim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekir…” denilmektedir. Somut olayda, mahkemece talep edilenin HMK 120. Madde de düzenlenen gider avansı değil delil avansı olduğu 6100 sayılı HMK nın 324 maddesinin uygulanması gerektiği, bu maddeye göre taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı verilen kesin süre içinde yatırmak zorunda olduğu, bu düzenlemenin dava şartı olmadığı, davacılar adına çıkartılan tebligat parçası üzerine gider avansının yatırılması için 1 haftalık kesin süre verilmiş ise de, gider avansı yatırılması için kesin süre verildiğine ilişkin muhtıranın mahkeme kararı şeklinde yazılmadığı, hakim imzasının bulunmadığı, kaldı ki mahkemece, HMK 324. Madde de öngörülen 2 haftalık süre verilmesi gerekirken kanunla tayin edilen sürenin azaltılarak 1 hafta süre verilerek, usul ve yasaya aykırı işlemlere hukuki sonuç bağlanması da isabetli değildir. Tüm bu nedenlerle davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzeree ait olduğu mahkemeye iadesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacılar vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/01/2023 tarih, 2022/82 E. 2023/16 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-4-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1-g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/11/2023