Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1097 E. 2023/808 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1097 Esas
KARAR NO: 2023/808
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 27/12/2022
NUMARASI: 2021/352 E. – 2022/185 K.
DAVANIN KONUSU: Patent (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/07/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Türkiye’nin Profesyonel Temizlik Makina üreticileri arasında bulunduğunu, üretimde 15 yıllık bilgi ve tecrübe sonunda … 2000’li yıllarda profesyonel temizlik makinaları üretimine başladığını ve müşterilerine elektrikli süpürge ve halı yıkama alanlarında geniş ürün yelpazesiyle hizmet verdiğini, müvekkili şirketin müşterisine özel ürün ve renk çeşitleriyle dünya çapında pek çok ülkeye ihracat yaptığını, profesyonel vakum ve halı makineleri üretimi yaptığını, müşterileri arasında hastane, okul, ibadethane, fabrika, hava limanı, AVM ve birçok yer bulunduğunu, bugün gelişmiş metodolojileri, çeşitli sektörlerde elde ettiği deneyimleri ve güçlü danışman ekibi ile müvekkilinin Türkiye’nin önde gelen kuruluşları arasında yer aldığını, davalı şirket adına … (TR …), … (TR …) … (TR …) numaralı ürünleri TPMK nezdinde tescil ettirdiğini, ancak davalı ile müvekkili şirkete ait ürün arasında üretim sisteminin davalı adına tescilli patent belgesindeki istemler ile örtüşmediğini, bunun için iki ürünün karşılaştırılmasının … LTD. ŞTİ. tarafından yapıldığını, “…” görüşüne varıldığını, davalı şirket tarafından müvekkiline gönderilen ihtarname ile “davalının patent haklarını ihlal eden … isimli makinenin üretim, satışa arz, depolama ve herhangi bir suretle ticari sahaya çıkarımına derhal son verilmesi” yönünde ihtarda bulunduğunu, ancak bahsi geçen patentin Almanya menşeine sahip olmasına rağmen Hollanda menşeili bir firmadan bu ihtamamenin gönderildiğini, ancak ihtarnamenin teknik ve hukuki olarak sonuç doğuracak nitelikte olmadığını, iki urun incelendiğinde müvekkili şirketin ürününün, davalı şirketin ürününün üretim sisteminde yer alan “en azından dönebilen bir takımın zemin parçası üstünde zemin bakım makinesinin çalışması esnasında en azından dönebilen bir takımının sürekli lineer bir itici gücü zemin parçasına uygulayacak şekilde düzenlenmiş olması” unsurunu içermediğini, ayrıca müvekkili şirketin makinesinin; zemin parçasında zemin parçasını egik bir taşıma veya depolama pozisyonunda statik olarak zemin üzerinde destekleyen en azından bir destek elemanının öngörülmesi unsuru ile ilgili olarak iki ayrı yapılanmaya sahip olduğunu, … (TR …) … (TR …) … (TR …) numaralı ürünün korunmak istenen karakteristik özelliklerinin, “En azından dönebilen zemin parçası üstünde zemin bakım makinesinin çalışması sırasında en azından dönebilen bir takımının sürekli lineer bir itici gücü zemin parçasına uygulayacak şekilde düzenlenmiş olması, zemin bakım makinesinin bir ıslak temizleme makinesi olarak özellikle fırçalama emme makinesi olarak uygulanmış olması ve itici güç yönünde bakılınca dönebilen takımın arkasında düzenlenmiş çalışması sırasında zemin üzerinde bulunan bir emme şekil düzenine sahip olması zemin parçasında zemin parçasını eğik bir taşıma veya depolama pozisyonunda statik olarak zemin üzerinde destekleyen en azından bir destek elemanının öngörülmesi şartlarını ihtiva etmektedir.” şeklinde olduğunu, ancak müvekkiline ait ürünün bu özellikleri ihlal etmediğinin açık olduğunu, bu nedenle müvekkil şirket tarafından geliştirilen el ile kumanda edilen zemin temizleme ürününü geliştirme, üretim, satışa arz, depolama ve ticari sahaya çıkarımına devam edilmesini, davalı şirketin … (TR …) … (TR … ) EP… (TR …) numaralı patent belgesine sahip olduğu ürün ile müvekkil şirketin geliştirmek istediği ürününün ayırt edici unsur bakımından davalının sahip olduğu patent haklarının dışında kaldığının, bu sebeple müvekkili şirket ürününün; davalı şirketin patent hakkına tecavüzde bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … B.V. vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu ürünlerin dava dilekçesinde açıkça belirtilmediğini, davacıya daya dilekçesine konu ürünlerin hangi ürünler olduğunun mahkeme tarafından açıklattırılması gerektiğini, dava dilekçesi eklerinin HMK 121. maddeye aykırı surette dosyaya ibraz edilmediğini ve müvekkilinin savunma hakkının mevzuata aykırı surette davacı tarafından kısıtlandığını, müvekkili şirketin sicilde kayıtlı hak sahibi olmayıp, huzurdaki dava ile müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davacının 2019 yılında üretmiş olduğu ürünlerin patent tecavüzü oluşturduğunu, neticeten; maddi ve manevi tazminat davası açına hakkı olmak üzere başkaca her türlü talep ve dava hakları saklı tutularak usul ve yasaya aykırı ikame edilen davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…TPMK nezdinde: TR … (…), TR … (…), TR … (…) numaralı patentlerin davalı I- … adına tescilli olduğu anlaşıldığından, davalı … aleyhine açılan davanın husumetten reddine karar verilmiştir. HMK 119/1-b maddesi; gereği davalının ad ve adresinin dava dilekçesinde belirtilmesinin usule zorunluluk olduğu, dava dilekçesinde bu bilgiler yer almıyor ise HMK 119/son maddesi gereğince davacıya 1 haftalık kesin süre verilmesi gerektiği bilinmekle: Davalı 1- … adına çıkartılan yurt dışı tebligatının adres yetersizliğinden iade edildiği, davacı vekiline HMK 119/b maddesi uyarınca davalının adresini bildirmek üzere süre verildiği, ancak davacı vekilinin 1- …’nin adresini bildirmediği anlaşıldığından, davalı 1- … aleyhine açılan davanın usulden reddine…” şeklinde ara karar ile, davalı 1- … aleyhine açılan davanın usulden reddine, davalı … aleyhine açılan davanın ise pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bir kısım teknik açıklamalarda bulunarak, davalı şirketin … (TR …) … (TR …) … (TR …) numaralı patent belgesine sahip olduğu ürün ile müvekkili şirketin geliştirmek istediği ürününün ayırt edici unsur bakımından davalının sahip olduğu patent haklarının dışında kaldığını, bu sebeple müvekkili şirket ürününün, davalı şirketin patent hakkına tecavüzde bulunmadığının tespitine karar verilmesi talebinde bulunduklarını ancak mahkeme tarafından bu talebin reddedildiğini, Yerel mahkemece, davalı … yönünden husumet yokluğu bulunduğuna kanaat getirildiğini, ancak eksik inceleme yapılmış olup bu kararın bozmayı gerektirdiğini, Davalı … yönünden ise, davanın usulden reddine karar verildiğini, ancak mahkemece davalı şirketin adresinin neresi olduğuna dair süresi içerisinde beyanda bulunulmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, Tebligat Kanunu madde 25, 25/A ve 26 gereği husumetli olarak gösterilen davalı tarafların tebligat adreslerini mahkemelerin de re’sen araştırmak zorunda olduğunu, ancak yerel mahkemenin bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, yapmış olduğu eksik inceleme nedeniyle usulden reddedilmesine yönelik verilen kararın hukuka ve kanunlara aykırı olduğunu, dolayısıyla verilen kararın kaldırılarak yeniden yargılama yapılma üzere dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesi gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, patente tecavüzde bulunulmadığının tespiti davasıdır. 6100 sayılı HMK’nin 119/1 maddesinde dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar sayılmış, 119/2 maddesinde ise; 119/1 de sayılan bentlerden (a), (d), (e), (f), (g) bentleri dışında kalan hususlarda eksiklik bulunması halinde, hakimin eksikliği tamamlaması için davacı tarafa bir haftalık kesin süre verileceği, bu süre içinde eksiklik tamamlanmadığı taktirde davanın açılmamış sayılacağı belirtilmiştir. Anılan Kanun’un 119. maddesinde belirtilen husus, dava dilekçesinde davalı tarafın adresinin hiç yazılmamış, bildirilmemiş olması durumunda davacı tarafa verilecek bir haftalık kesin süre içinde bu eksikliğin tamamlanmasının istenmesi, tamamlanmaması halinde uygulanacak yaptırımın davacıya ihtar edilmesidir. Aksine düşünce, gerek Tebligat Kanunu’nun tebligata ilişkin ilgili hükümlerini (Tebligat Kanunu mad. 21- 25-28), gerekse Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin ilanen tebliğ ile ilgili 48 ve devamı maddelerini işlevsiz hale getirecektir. Somut olaya gelince; davalı … adına çıkartılan yurtdışı tebligatın adres yetersizliğinden iade edildiği, HMK 119/son maddesi gereğince davacıya davalı …’nin adresini bildirmek üzere 1 haftalık kesin süre verildiği, ancak davacı vekilinin …’nin adresini bildirmediği gerekçesiyle, davalı 1- … aleyhine açılan davanın usulden reddine karar verildiği verilmiştir. Her ne kadar mahkemece, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 119. maddesinde belirtilen dava dilekçesinde bulunması, bulunmaması halinde tamamlanması zorunlu unsurlardan olan davalının açık adresinin bildirilmemiş olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, davacı tarafça adı geçen davalının adresinin dava dilekçesinde bildirildiği, bu adreste davalı adına yapılan tebligatın adres yetersizliği nedeniyle iade edildiği anlaşıldığına göre yukarıda açıklandığı üzere HMK’nin 119/2. maddesinin uygulanma imkanı bulunmadığını kabul etmek zorunludur. Sonuç olarak, davacı tarafın dava dilekçesinde davalı …’nin adresini göstermiş olması, bu nedenle dava dilekçesinde bulunması zorunlu unsurun dilekçede belirtilmiş olması göz önüne alınarak davalının tebligata yarar açık adresinin Mahkemece araştırılması, tespit edilecek adreslere yapılan tebligatın da iade gelmesi halinde artık ilanen tebliğ hususunun düşünülmesi ve sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.(Yargıtay 8. HD’nin 2018/4681 esas, 2020/624 karar sayılı ilamı) Açıklanan nedenlerle davacının bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmüş, İlk Derece Mahkemesi kararının belirtilen nedenlerle HMK’nun 353/1-a.6 maddesine göre kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla, bu aşamada başkaca istinaf nedenleri incelenmeksizin 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- İstanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/12/2022 tarih, 2021/352 E. 2022/185 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 13/07/2023