Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2023/1028 E. 2023/819 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1028 Esas
KARAR NO: 2023/819
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 11/04/2023
NUMARASI: 2022/316 E. – 2023/77 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/07/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin “…” markası ile tekstil sektöründe faaliyette bulunduğunu, müvekkilinin kullanmakta olduğu “…” markasını “…” olarak 24/07/2003 tarih ve … sayı ile 24, 25 ve 35 emtia sınıflarında kullanılmak üzere TPMK nezdinde tescil ettirdiğini, daha sonra aynı ibareyi “…” olarak … sayı ile tescil ettirdiğini, müvekkilinin “…” markası üzerinde üstün hak sahibi olduğunu ve bu ibareyi sektöründe bilinir bir marka haline getirdiğini, ancak hal böyle iken, davalının müvekkilinin tanınmışlığından yararlanmak, müvekkilinin markası ile iltibas oluşturarak müşteri portföyünden istifade etmek için 28/10/2014 tarihinde … San.ve Dış Tic.Ltd.Şti unvanı altında şirket kuruluşu yaparak “…” markası altında müvekkili ile aynı sektörde faaliyete başladığını, davalının bu bağlamda 27/11/2014 tarih ve … sayı ile “…” markasını tescil ettirdiğini, davalı markasının müvekkili markası ile iltibas oluşturduğunu, söz konusu iltibası davalının bizzat kendisinin itiraf ettiğini iddia ederek, davalı adına … sayı ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili adına tescilli “…” markası ile davacı adına tescilli …” markası arasında örtüşen hiçbir benzerlik bulunmadığını, davacının markasının tanınmış marka olduğu yönündeki beyanının herhangi bir hukuki veya fiili temeli bulunmadığını, … markasının davacı şirketin tescilinden sonra pek çok şirket tarafından tescilli olduğunu, müvekkili markası ile davacı markası arasında görsel olarak da benzerlik bulunmadığını ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dairemizin Kaldırma Kararından Önceki İlk Derece Mahkemesi Kararı; Dairemizin 20.10.2022 tarih, 2020/1397 esas, 2022/1479 karar sayılı kararından önceki İlk Derece Mahkemesi kararında; ”… dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi hazırlamış olduğu 28/01/2019 havale tarihli raporda sonuç olarak, davalının ticaret unvanının tescil edildiği tarihin 27/11/2014 olduğu, marka tescil başvurularının gerçekleştirildiği tarihin ise 27/11/2014 olduğu ve kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı ve davalı yana ait ticaret unvanının terkini ve markanın hükümsüzlüğü yönündeki talepler bakımından koşulların oluşmadığı, Mahkemece davalı yanın kötü niyetli olduğu değerlendirildiği takdirde ise, davalı yana ait ticaret unvanının terkini ve davalı yana ait … sayılı markanın hükümsüzlüğü yönündeki taleplerin kabulünün gerekeceği yolunda görüş belirtildiği anlaşılmıştır. Buna göre, davacının … tescil sayılı markası ” …” olup, davalının daya konu … sayı ile tescilli “…” ibareli markasının ve ticaret unvanının tescilinden öncedir. Ancak, davacıya it … sayı ile tescilli “… ” ibareli ve … sayı ile tescilli “… tekstil” ibareli markaları ise davalının markasının ve ticaret unvanının tescilinden çok sonradır. ” …” markasındaki “…” sözcüğü ile davalının “…” markasındaki “…” sözcüğü müşterek olup, cins ismidir. Bu isimle başlayan birçok marka sicilde tescillidir. Taraf işletmelerinin hacmi, hitap ettikleri tüketici kitlesi, “…” sözcüğünün seçilmesi suretiyle markanın zayıf marka niteliğinde oluşu gözetildiğinde, markalar arasında iltibas riskinin bulunmadığı, yine davalı ticaret unvanının da markaya tecavüz oluşturmadığı, davalının kötü niyetinin ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Davacının davalı markasından çok sonraki tescil tarihini taşıyan markalarının değerlendirmeye alınması, tescil başvuru tarihi itibariyle mümkün değildir. Bu itibarla davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir. ” şeklinde gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
DAİREMİZİN KARARI; Dairemizin 20.10.2022 tarih, 2020/1397 esas, 2022/1479 karar sayılı kararında; ”…Her ne kadar Mahkemece, davacıya ait … sayı ile tescilli “…” ibareli ve …sayı ile tescilli “…” ibareli markaların, davalının markasının ve ticaret unvanının tescilinden çok sonra olduğu esas alınarak, kötüniyet bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de; bir marka sahibinin, uzun yıllar önce tescil ettirdiği, kullanım ve tanıtımını yaptığı önceki markasının asli ve ayırt edici unsurunu koruyarak, aynı tescilli mal veya hizmetler yönünden, önceki markasından farklı unsurlar içerecek ve onunla seri oluşturacak şekilde yeni markalar oluşturmasının hukuken mümkün olduğu (Yargıtay 11. HD. 2016/9248 esas, 2018/2132 karar sayılı ilamı), Mahkemece, kök marka ile hükümsüzlüğü talep edilen davalı markası arasında iltibas değerlendirmesi yapılmaksızın seri nitelikteki marka tescilinin, salt davalıya ait marka tescilinden sonra gerçekleşmiş olması ve buradan hareketle kötüniyetin bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, aksi düşüncenin seri nitelikteki markanın korunmasını olanaksız kılacağı, bu sebeple davacı markaları ile hükümsüzlüğü talep edilen davalı markası arasında iltibas değerlendirmesinin yapılması gerektiği, markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde daha ziyade her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması, taraf markalarının tescilli olduğu mal ve hizmet sınıflarının gözetilmesi gerektiği, ancak Mahkemece belirtilen hususların kararda tartışılmadığı, bilirkişi raporunun da bu anlamda denetime elverişli olmadığı, raporda; tarafların tekstil sektöründe faaliyette bulundukları dikkate alınmaksızın ”… ibaresinin cins adı belirttiği” şeklinde hatalı gerekçelerle konunun değerlendirildiği kanaatine varılmıştır. Diğer yandan, davacı davalı ticaret unvanındaki ”…” ibaresinin sicilden terkinine karar verilmesini de talep etmiştir. Bir teşebbüsün ürettiği mal ve hizmetleri diğer teşebbüsün ürettiği mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlayacak işaretler marka iken, bir teşebbüsün ticari faaliyetlerinin türü ve niteliğinin diğer işletmelerin faaliyetlerinden ayırt edilmesini sağlayan tanıtıcı işaretler ise ticaret unvanı olup, her ikisinin kullanım nitelikleri birbirlerinden farklıdır. Bizatihi ticaret unvanının tescil edilmiş olması tescilli marka hakkının ihlalini oluşturmaz. Ticaret unvanının amacı dışında markasal kullanımı ile marka hakkına tecavüz söz konusu olması durumunda, markasal kullanımın durdurulması ve önlenmesine karar verilmesi mümkün olup, buna göre, Mahkemece taraf markaları arasında iltibasın varlığının kabulü halinde, ayrıca davalı ticaret unvanının terkini açısından markasal kullanımın bulunup bulunmadığı hususunun araştırılması gerekmekte olup, Mahkemece bu hususta bir delil toplanmaksızın, ”davalı ticaret unvanının tescili ile dava tarihi arasında geçen 3 yıl 6 aylık süredeki nizasız kullanım sebebiyle unvan terkininin talep edilemeyeceği” yönünde hatalı tespitlerde bulunan rapora itibarla bu talebin de reddine karar verilmiş olması hatalı görülmüştür…” şeklinde gerekçeyle Mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesine göre kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin Kaldırma Kararından Sonraki İlk Derece Mahkemesi Kararı; Dairemizin 20.10.2022 tarih, 2020/1397 esas, 2022/1479 karar sayılı kararından sonraki İlk Derece Mahkemesi kararında; ”…Dosya kapsamı deliller, TPMK kayıtları, taraflara ait Ticaret Sicil kayıtları ve bilirkişi raporları ile Bölge Adliye Mahkemesi kararı birlikte değerlendirildiğinde; … tescil nolu … markasının 24/25 ve 35. Sınıfta yer alan mal ve hizmetlerde davacı adına, … tescil nolu … markasını 25. Sınıfta yer alan mal ve hizmetlerde davalı adına tescilli olduğu, her iki markanın da kelime markası olup, markalardaki “…” ve …” ibarelerinin herhangi bir ayırt edicilik katmadığı, her iki markanın müşterek ayırt edici unsurunun tescilli oldukları emtialar yönünden “…” ibaresi olduğu, böylece markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olup tescilli oldukları emtia sınıflarının da aynı olduğu ve böylece SMK 6/1 maddesi kapsamında ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalini doğurduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davalı markasının tescil tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre içerisinde beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği, esasen davacının davalının 2017 yılında yaptığı marka başvurularına yapılan itiraz ile haberdar olduğu ve davanın 10/04/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmakla, sessiz kalma yoluyla hak kaybının olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davacının hükümsüzlüğe dair davasının kabulü gerekmiştir. Davacının unvan terkinine ilişkin talebi yönünden yapılan değerlendirmede; yukarıda değinildiği üzere davacının “…” ibaresini taşıyan markası 2003 yılında tescil edilmiş olup, ticaret sicil kayıtlarına göre davacı … Tekstil Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 02/05/2005 tarihinde kurularak tescilinin yapıldığı, kılavuz unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalı şirketin ise … tescil tarihi itibariyle “… Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi” olarak kurulduğu, bu şirketin de kılavuz unsurunun “…” ibaresi olduğu, her iki şirketin de yakın adreste faaliyette bulunup, faaliyet alanlarının da giyim sektörü olduğu anlaşılmıştır. Bilindiği üzre “…” ibaresi İngilizce kelime olup Türkçe karşılığı “…” ibaresi olup aynı şekilde okunmaktadır. Dolayısıyla taraf şirketlerin unvanlarında yer alan bu ibarelerin görsel, fonetik ve kavramsal olarak aynı olup, tarafların aynı sektörde ve yakın çevrede faaliyet göstermeleri sebebiyle karışıklığa neden olabileceğinin kabulü gerekir. Davalı şirketin kuruluş tarihi ile dava tarihi arasında beş yıllık süre geçmediği gibi, davacının 2017 yılında yaptığı marka başvurusuna itiraz üzerine davalıdan haberdar olduğunun bildirilmesi karşısında bu talep yönünden de hak düşürücü sürenin geçmediğinin kabulü gerekmiştir. Bu itibarla unvan terkini yönünden de davanın kabulü gerekmiştir…” şeklinde gerekçeyle davanın kabulüne, davalı adına tescilli … tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, yine davalı ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafın ticaret unvanı bulunmadığını, yine davacı adına sadece 1 adet marka tescili bulunduğunu, davacının marka kullanımına dair hiçbir delil sunulmadığını, bu halde seri marka olusunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını,Daha önce yapılan istinaf incelemesinin hatalı olarak, tescilli olmayan seri markalar üzerinden yapıldığını, Bir markanın bir ticaret unvanının terkin gerekçesi olabilmesi için marka ile ticaret unvanının aynı olması ve marka mal ve hizmet listesi ile ticaret unvanının iştigal konusuyla örtüşmesi gerektiğini, bu iki şart da bir arada gerçekleşmeli iken mahkemenin … markasına dayanarak müvekkilinin ticaret unvanından … ibaresinin çıkarılmasına karar vermesinin ticaret unvanı ve markanın fonksiyonlarına aykırı olduğunu, davacı tarafın fiilen kullanmadığı ve hiçbir zaman kullanamayacağı … ibaresinin müvekkilinin ticaret unvanından çıkarılmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacı, … ibaresini tescil ettirememiş iken mahkeme eliyle … ibaresinin davacının yararına müvekkilinin ticaret unvanından çıkarılmasının kabul edilemeyeceğini, Davalının markayı ve ticaret unvanını etkin kullanmadığını, markayı etkin olarak kullanan tarafın müvekkili şirket olduğunun göz ardı edildiğini, Dava tarihinden önce ve sonra pek çok …, … ibareli markanın aynı sınıflar için tescil edilebildiği, davacı markaları ile müvekkili markalarının yeterince farklı olduğu hususunun dikkate alınmadığını, davacı taraf adına tek tescilli markanın … markası olduğunu, başvuru sahibinin de bu markayı farklı … ibareli markalarla benzerliğe takılmamak için bu tertip tarzıyla tescil ettirdiğini, davacı ve davalı markaları bakımından davacı markasında pek çok unsurun yer aldığını, davacının açıkça mümkün olduğunda … ibaresini gölgede bırakmaya çalıştığının aşikar olduğunu, davacının bu markayı tescil ettirirken zaten … kelimesinden uzaklaşmaya çalıştığını, iltibas değerlendirmesinin tüm unsurlar gözetilerek yapılması gerektiğini, Davacı markası tanınmış marka olmadığı gibi, taraf markalarının benzer de olmadığını, davacı tarafın söz konusu markayı tescil ettirdiği şekilde kullanmadığını, müvekkilinin ise markayı tescil ettirdiği şekilde kullandığını, Ticaret unvanının tescili bakımından markasal kullanımın ispatlanması gerektiğini, marka ile ticaret unvanının aynı olmasının başlıca ticaret unvanını hükümsüz kılmayacağını, Piyanı sözcüğünün cins adı olduğunu, bu isimde tescilli pek çok marka olduğunu, markanın zayıf bir marka olduğunu, taraf markaları arasında iltibas riski bulunmadığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalı adına … sayı ile tescilli “…” markasının, davacı adına … sayı ile tescilli…” ve … sayı ile tescilli “…” markalarıyla iltibas yarattığından bahisle davalı markasının hükümsüzlüğü ile ”…” ibaresinin davalının ticaret unvanından terkini taleplidir. İlk Derece Mahkemesince; davalı markası ve ticaret unvanının, davacı markası ile iltibas oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı adına tescilli … tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, yine davalı ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine karar verilmiş, bu karar yukarıda belirtilen sebeplerle davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dairemizin önceki kararında da belirtildiği üzere, davacı markaları ile hükümsüzlüğü talep edilen davalı markası arasında iltibas değerlendirmesinin yapılması gerektiği, markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde daha ziyade her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması, taraf markalarının tescilli olduğu mal ve hizmet sınıflarının gözetilmesi gerektiği açıktır. Bu kapsamda Mahkemece yeniden bilirkişi raporu aldırılarak kararın gereği yerine getirilmiş, incelenen rapor bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli bulunmuştur. Bu kapsamda davacı adına … sayı ile tescilli ” …” markasının 24. 25. ve 35. sınıfta yer alan mal ve hizmet sınıflarında tescilli olduğu, davalı adına tescilli …” markasının ortak olarak 25. sınıfta yer alan mal ve hizmet sınıfında tescilli olduğu, marka ibarelerinin görsel ve işitsel olarak benzer olduğu, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiği, söz konusu unsurlar birlikte dikkate alındığında, davalı markasının ortalama tüketici nezdinde davacı markasıyla iltibas tehlikesi oluşturduğu, her ne kadar davalı yan istinaf dilekçesinde, önceki Daire kararında davacı seri markalarının karara dayanak yapıldığını ileri sürmüş ise de; Dairemizin önceki kararında, yalnızca ”Mahkemece, kök marka ile hükümsüzlüğü talep edilen davalı markası arasında iltibas değerlendirmesi yapılmaksızın seri nitelikteki marka tescilinin, salt davalıya ait marka tescilinden sonra gerçekleşmiş olması ve buradan hareketle kötüniyetin bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu” hususunun vurgulandığı, İlk Derece Mahkemesince eksik inceleme ile yalnızca seri marka tesciline göre değerlendirme yapılmasına yönelik bir eleştiri getirildiği, dolayısıyla aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Başkaca esasa yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmese de, davacı davalı ticaret unvanındaki ”…” ibaresinin sicilden terkinine karar verilmesini de talep etmiştir. Bir teşebbüsün ürettiği mal ve hizmetleri diğer teşebbüsün ürettiği mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlayacak işaretler marka iken, bir teşebbüsün ticari faaliyetlerinin türü ve niteliğinin diğer işletmelerin faaliyetlerinden ayırt edilmesini sağlayan tanıtıcı işaretler ise ticaret unvanı olup, her ikisinin kullanım nitelikleri birbirlerinden farklıdır. Bizatihi ticaret unvanının tescil edilmiş olması başlı başına tescilli marka hakkının ihlalini oluşturmaz. Ayrıca markasal kullanımın da gerçekleşmesi gerekmektedir. Mahkemece yeniden aldırılmış olan bilirkişi raporuna itibar edilmesine, bilirkişi raporunda ise, davalı yanın ticaret unvanının markasal olarak kullanıldığına dair bir delil bulunmadığı tespitinde bulunulmasına, diğer yandan bu yönde dosyaya yansıyan bir delile de rastlanmamış olmasına rağmen, Mahkemece salt davacı markasıyla benzerliği nedeniyle davalı ticaret unvanının sicilden terkinine karar verilmiş olması hatalı olmuş, bu itibarla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvuru nedeni yerinde görülmüştür. Ancak belirtilen husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, açıklanan sebeplerle 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile,2- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11/04/2023 tarih, 2022/316 E., 2023/77 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, Bu kapsamda;3-Davanın KISMEN KABULÜNE,4-Davalı adına tescilli … tescil nolu ”…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne,5-Davalının ticaret unvanındaki ”…” ibaresinin sicilden terkinine yönelik davanın reddine, 6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;6/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile 233,95 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 35,90 TL başvurma harcı, 35,90 peşin harç, 5,20 TL vekalet harcı, 6.700,00 TL bilirkişi ücreti, 308,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 7.085,50 TL’nin, davanın kısmen kabul edilmiş olması sebebiyle, 3.542,75 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 6/c-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 13/(1). Maddesine göre hükümsüzlük davası nedeniyle 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 13/(1). Maddesine göre unvan terkini davasının reddi nedeniyle 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,6/e- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadı7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;7/a-İstinaf talebi kısmen kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,7/b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 492,00 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 155,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 647,00 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 7/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 13/07/2023