Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/983 E. 2022/1405 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/983
KARAR NO: 2022/1405
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2022
NUMARASI: 2021/325 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı tarafın dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden sahte bir senede dayalı olarak davacıya karşı icra takibi başlatıldığı, davacının davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığı, taraflar arasında hiçbir zaman herhangi bir şahsi ilişkinin olmadığı, davacı tarafından davalı lehine hiçbir zaman bir senet imzalanmadığı, davacının idarecisi olduğu … A.Ş. ile davalı arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği ve o sözleşme gereğince de tüm ticari ilişkinin söz konusu şirketle yürütüldüğü, davacının davalıya bir borcunun olmadığı gibi söz konusu şirketin dahi borcunun bulunmadığı ve dolayısıyla hiçbir şekilde öyle bir senet tanzim edilmesinin imkanının bulunmadığı, … A.Ş. ile davalı arasında kurulan kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile ilgili olarak dilekçede açıklanan şekilde 24/10/2016 tarihli “Sulh ve İbra Sözleşmesi” ile cari hesaba ilişkin imzalanan mutabakat, 20/04/2017 tarihli ek protokol ve 16/02/2018 tarihli sulh sözleşmesi olmak üzere 3 ayrı sözleşme ile davalının ve davalının ortağı- yöneticisi olduğu şirketlerin davacıyı ve yetkilisi olduğu şirketleri üç defa ibra etmiş olduğu, buna göre davalının davacının yetkilisi olduğu şirketten dahi sulh sözleşmesi ile belirlenenler dışında hiçbir alacağının kalmadığının geri dönülemez bir şekilde belirlendiği; söz konusu icra takibinin başlatılması üzerine davacının sahte senetten haberdar olduğu ve suç duyurusunda bulunduğu, bunun üzerine İstanbul Anadolu CBS’ nin 2019/169159 Soruşturma sayılı dosyası üzerinden temin edilen 18/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda senedin, daha önceden başka bir amaçla düzenlenmiş bir belgedeki metni onaylayan imzadan faydalanmak suretiyle oluşturulmuş sahte bir belge olduğunun tespit edildiğinin belirtildiği, devamında davalı aleyhinde resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından kamu davası açıldığı, kamu davasının İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 2020/292 Esas sayılı dosyası üzerinden işlem gördüğü ve yargılamanın devam ettiği; davalı tarafından 16/02/2018 tarihli sulh sözleşmesinin geçersiz olduğu iddiası ile açılan ve İstanbul Anadolu 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2019/193 Esas sayılı dosyası üzerinden işlem gören dava hakkında 01/04/2021 tarihinde verilen kararla da söz konusu sulh sözleşmesinin yürürlükte olduğunun hükme bağlandığı; davalının davacı ile arasında şirketin taraf olduğu söz konusu ticari ilişki dışında başkaca bir hukuki veya ticari ilişkisinin bulunmadığı ve davalının İstanbul Anadolu 21. İcra Hukuk Mahkemesi’ nin 2021/113 Esas sayılı dosyası üzerinden işlem gören davadaki beyanlarında da söz konusu … A.Ş. ile davalı arasında kurulan söz konusu sözleşmeler kapsamında davacı ile ticari ilişkisinin bulunduğunu ve bu senedinde söz konusu ticari ilişkiden kaynaklandığını kötü niyetli olarak ileri sürdüğünü ancak ne davacının ne de davacının yetkilisi olduğu şirketin davalıya böyle bir borcunun bulunmadığını, davalının eyleminin haksız kazanç elde etmeye yönelik olduğu ve söz konusu sahte senede dayalı olarak davacıya ait 28 taşınmaza haciz konularak taşınmazların satışı için kıymet takdiri yapılmasının talep edildiğini hatta annesinin yaşadığı eve dahi fiili hacze gidildiği davacının ağır bir şekilde taciz edilip maddi ve manevi zarara uğratıldığını iddia ile; davacının daha fazla hak kaybına uğramasını engellenmesi için İİK madde 72 ve HMK madde 209 uyarınca teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı ile İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takibinin durdurulmasını ve söz konusu takip dayanağı sahte senedin iptali ile davacının davalıya hiçbir borcunun bulunmadığının tespitini, söz konusu takibe dayanak 3.000.000-USD bedelli senedin istirdadını, söz konusu takibin iptalini ve %20’den aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından; ” … İİK. madde 72′ de özel ve açık bir düzenleme olması sebebiyle ve HMK. ‘ ya açıkça atıf yapılmamış olduğundan HMK. madde 209’ da yer alan genel düzenlemenin uygulanmasının mümkün olmadığı açıklanmış olduğundan tedbir talebine dayanak yapılan söz konusu HMK. madde 209 düzenlemesinin somut olay yönünden uygulama kabiliyetinin olmadığı sonucuna varıldığından bu kez İİK. madde 72 düzenlemesi yönünden değerlendirme yapılması gerekmiştir. … İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. … İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir. … Celp edilip incelenen icra dosyasının UYAP içeriğine göre keşidecisi …, lehtarı …, keşide tarihi 20/04/2017, ödeme tarihi 20/04/2018 olup 3.000.000,00 USD bedelli bonoya dayalı takip yapıldığı, davalının takip alacaklısı-lehtar ve davacının takip borçlusu-keşideci konumunda oldukları, takip tarihinin 18/09/2019 tarihi olduğu belirlenmiştir. … Tedbir talebi ”icra takibinin durdurulması” mahiyetinde olup, İİK madde 72/2 kapsamında kalmaktadır. … Davanın, 18/09/2019 takip tarihinden sonra 01/06/2021 tarihinde açılmış olması ve İİK Madde 72/2 düzenlemesi birlikte değerlendirildiğinde ”icra takibinin durdurulması” şeklinde ihtiyati tedbir şartlarının somut olayda gerçekleşmediği, sonuç ve kanaatine varılmış olup talep icra takibinin durdurulmasına hasren ileri sürülmüş olduğundan taleple bağlılık gereği İİK Madde 72/3 düzenlemesi kapsamındaki ”… veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi” mahiyetindeki tedbir yönünden değerlendirme yapılamayacağı sonucuna varılmış ise de Üye Hakim … ”çoğun içinde az da bulunur” ölçüsüne bağlı olarak tedbir şartlarının İİK Madde 72/3 yönünden de irdelenebileceği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne iştirak etmemiştir. … Sonuç olarak menfi tespite ilişkin davanın niteliği, tedbir talebinin ”… takibinin durdurulmasına” münhasır olarak ileri sürülmüş olması, İİK Madde 72 düzenlemesi, tedbir talebinin söz konusu maddenin 2. fıkrası çerçevesinde olup, davanın … takibinden sonra açılmış olması sebebi ile gözetilmesi gereken taleple bağlılık ilkesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde icra takibinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gerekli yasal ve maddi şartların somut olayda gerçekleşmediği sonucuna varıldığından mevcut kapsam ve aşamaya bağlı olarak söz konusu tedbir talebinin oy çokluğu ile reddine … MUHALEFET ŞERHİ VE GEREKÇESİ … Davaya esas İstanbul Anadolu .. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına göre davanın 2004 sayılı İİK’nın 72/3 maddesi kapsamında icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu tartışmasızdır. … Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde ve 11/04/2022 tarihli dilekçesinde İİK. 72 ve HMK.209 maddesi kapsamında senedin sahteliği iddiası ile icra takibinin durdurulması yönünde genel bir tedbir istemde bulunulsa ve tedbir talebi Sayın çoğunluk tarafından taleple sınırlı olarak değerlendirilse de 04.06.1958 tarihli ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara; ileri sürülen olayları hukuken nitelemek, uygulanacak kanun hükümlerini tespit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde hâkimin, Türk Hukukunu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı ve buna bağlı olarak talepleri nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir. Bu görev bağlamında ‘çoğun içinde az da vardır’ prensibi dahilinde olayda ihtiyati tedbir talebinden murad edilenin esasen az veya çok geçiçi hukuki koruma sağlanması olduğu açıktır. Bu ilke de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinde ‘Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre ,talep sonucundan daha azına karar verebilir’ şeklinde düzenlenmiş durumdadır. … Filhakika hukuk kuralların uyuşmazlığı/ talepleri çözecek ve karşılayacak şekilde geniş yorumlanması, metne sıkı sıkıya bağlı kalarak kanunun ruhunun ve amacının gözden kaçırılmaması gerekir. Bu anlayışa göre ihtiyati tedbir talebinin somut olaya uyan 2004 sayılı İİK’nın 72/3 ve 6100 sayılı HMK’nın 389 vd. maddeleri koşullarına göre değerlendirilmesi hak arama hürriyeti ve hukuki dinlenilme hakkının da bir gereğidir. (AY,36,AİHS,6,HMK,27) Yargısal uygulamada işbu olayda olduğu gibi Avukatlık mesleğinin tarihsel süreç içinde geliştirdiği hukuki bilgi ve mesleki tecrübeye göre kazai mercilere iletilen taleplerin mümkün olan en geniş hukuki alana yayılarak temsil edilen müvekkillerinin haklarının tamamen korunması ve ona kavuşmasının amaçlandığı da bilinmektedir. Binaenaleyh; ihtiyati tedbir talebinin somut olayda 2004 sayılı İİK’nın 72/3 maddesi kapsamında kaldığı kabul edilerek buna göre değerlendirilmesi ve somut olayda yaklaşık ispat ölçüsünü göre ihtiyati tedbir koşullarının da oluştuğu düşüncesiyle İİK.72/3 ve HMK.389 vd. maddeleri gereğince % 20 teminat mukabilinde icra veznesine girecek paranın alacaklıya verilmemesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle Sayın çoğunluğun ihtiyati tedbir talebini, talebin takibin durdurulmasına yönelik oluşuna ve taleple bağlılık ilkesine göre değerlendirilmesi suretiyle reddine dair görüş ve kararına iştirak edilmemiştir. … ” şeklinde karar verilmiştir. Davacı taraf istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 3.000.000,00 TL bedelli sahte senede dayalı takibin tedbiren durdurulması taleplerinin reddine ilişkin 18.04.2022 tarihli ara kararının istinaf incelemesi neticesinde ortadan kaldırılmasını, dava konusu senedin sahte olarak düzenlendiğinin ceza soruşturma dosyasında bilirkişi raporu ile tespit edildiğini ve ceza kovuşturmasının başladığını, ayrıca kendisinin ve hatta temsilcisi olduğu şirketlerin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığının ikisi noter huzurunda olmak üzere üç ayrı ibranameyle sabit olduğunu, telafisi imkansız zararlara sebebiyet verilmemesi bakımından İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sırasına kayıtlı icra takibinin HMK 209. maddesi de dikkate alınarak teminatsız olarak durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı davacının istinafına cevap dilekçesinde özetle; İİK madde 72’de özel ve açık bir düzenleme olması sebebiyle ve HMK’ya açıkça atıf yapılmamış olduğundan HMK’nın 209. maddesinde yer alan genel düzenlemenin uygulanmasının mümkün olmadığını, takibin durdurulamayacağını, davacının iddialarının soyut olduğunu ve toplanacak deliller neticesinde haksız çıkacağını beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur. Dava/ talep ; İİK m.72 hükmünden kaynaklanan, icra takibi sonrası menfi tespit istemini içeren, takibe konu senedin sahteliği iddiası ile ihtiyati tedbir ile takibin durdurulması istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Uyuşmazlık; Takibe konu senedin sahte düzenlendiği iddiasının takibe etkisi açısından takip sonrası açılan menfi tespit davasında takibin durdurulması kararı verilip verilemeyeceği, değerlendirmenin İİK’nın 72. maddesi hükümlerine göre mi yoksa 6100 sayılı HMK’nun 209. maddesi hükümlerine göre mi çözümlenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır. İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğindedir. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötü niyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra ve İflas Kanunu’nda bir hüküm olmayan hallerde ancak İcra ve İflas Kanunu’nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması (zorunlu dava arkadaşlığı) hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK’nun 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.”. Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz İİK’nun 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı sebebine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HMK’nın 209. maddesi uygulanamaz. İmza itirazı, İİK’nun 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Ancak icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir (İİK. M. 170/2) . Borçlunun imzaya itiraz dışındaki diğer sebeplerden dolayı ödeme emrine itirazı borca itiraz niteliğindedir. Borçlu, borca itirazını ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş gün içinde bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirerek icra mahkemesinden itirazının kabul edilmesine karar verilmesini isteyebilir.( İİK. m. 168/5; m. 169) Borcun mevcut olmadığı, ödendiği, ertelendiği, zaman aşımına uğradığı, takas, faiz oranına itiraz, yetki itirazı, takibin mükerrer olduğu gibi itirazlar borca itiraz niteliğindedir ( Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İkinci Baskı, 2013, sayfa 783). Borçlunun borcu olmadığına ilişkin itirazı, takip konusu kambiyo senedinin karşılıksız olduğu, hatır senedi olduğu, anlaşmaya aykırı doldurulduğu, kambiyo senedinde tahrifat yapıldığı, borçlunun senedin düzenlendiği tarihte ayırt etme gücüne sahip olmadığı, mirası reddetmiş olduğu, mirasın hükmen reddedildiği gibi sebeplere dayanabilir( Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İkinci Baskı, 2013, sayfa 787-789). Borçlu aynı anda hem imzaya hem de borca itiraz edebilir. Borçlunun imza inkarı dışında, takibe konu senetteki yazının sahteliğini ileri sürmesi, borcu itiraz niteliğinde olup, bu konu da yukarıda belirtildiği gibi İİK’nun 169/a maddesinde düzenlenmiş olması sebebiyle yazıda sahtelik iddiası, başka bir anlatımla borçlunun borçlanma iradesi dışında başka amaçla atmış olduğu imzanın bulunduğu bir varaka üzerinden kesilerek imzalı boş bir kağıt elde edildiği, mevcut boşluğa da maktu senet metni eklenerek kambiyo senedi haline getirildiği iddiasıyla görülmekte olan uyuşmazlıkla ilgili olarak HMK’nun 209. maddesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. İİK m.72 ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. .. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. … İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. … ” hükmünü haizdir. Borçlunun sahtelik sebebine dayalı olarak açtığı menfi tespit, İİK’nun 72. maddesi kapsamında bir dava olup anılan maddedeki usule göre mahkemeden ihtiyati tedbir kararı ile takip başlatılmadan evvel muhtemel icra takibi durdurulması talep edilebilir ancak takip sonrası takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği emredici kanun kuralıdır. Sahtelik sebebiyle açılan menfi tespit davası gibi, Cumhuriyet Savcılığına aynı sebeple yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz. Somut olayda; Davacının senedin sahte olarak düzenlendiğine yönelik borçlanma iradesi dışında başka amaçla atmış olduğu imzanın bulunduğu bir varaka üzerinden kesilerek imzalı boş bir kağıt elde edildiği, mevcut boşluğa da maktu senet metni eklenerek kambiyo senedi haline getirildiği iddiasının ceza soruşturma dosyasında bilirkişi raporu ile tespit edildiği, ceza kovuşturmasının dava açılmak suretiyle başladığı ayrıca kendisinin ve hatta temsilcisi olduğu şirketlerin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığının ikisi noter huzurunda olmak üzere üç ayrı ibranameyle sabit olduğu iddiaları açık emredici kanun hükmü gereği icra takibinin durdurulmasına yönelik tedbir kararı verilmesini mümkün kılmaz. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, 6100 Sayılı HMK’nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur. İİK’nın 72/3. maddesinde özel ve açık bir düzenleme var iken ve HMK’ya açık atıf yapılmamışken HMK’nın 209. maddesindeki genel düzenlemenin uygulanması mümkün değildir. Aksinin kabulünün kötü niyetli imza inkarlarına yol açacağı aşikardır. Neticeten, İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca menfi tespit davasında takip başladıktan sonra ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, davacı tarafça teminat karşılığı ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi de istenilmediği için ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi isabetli bulunmuştur. Tarafların dayandığı belgelere, delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, ilk derece Mahkemesinin 18.04.2022 tarihli ara kararlarına karşı davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, yargılamanın bu safhasında mevcut duruma göre ilk derece Mahkemesi tarafından isabetli değerlendirme yapıldığı tespit edilmiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesinin ara kararlarında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2022 ve 2021/325 E. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/10/2022