Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/923 E. 2022/1085 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/923
KARAR NO : 2022/1085
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/04/2022
NUMARASI: 2021/507 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Tedbir talep eden-davacı vekili dava dilekçesinde özetle; SMK 29. ve devamı maddeleri kapsamında müvekkilinin 41. ve 43. sınıflarda tescilli … , … numaralı … ibareli markalarına davalının tecavüz teşkil eden eylemlerinin tespiti ile önlenmesini, HMK’unda karartılması mümkün olan delillerin varlığı halinde delil tespiti yapılabileceğinin belirtilmekte olduğunu, yine ihtiyati tedbir yönünden de hakkın hemen hemen ispat edilmesi halinde ihtiyati tedbir kararı verilebileceği düzenlenmiş olduğundan, davalının internet siteleri üzerinden mevcut kullanımlarının sonlandırarak delilleri karartması mümkün olduğundan öncelikle davalı tarafa haber verilmeksizin bir marka uzmanı ve bir bilişim sektörü bilirkişisinden oluşacak heyetten davalının twiter, facebook, instagram gibi sosyal mecralardaki kullanımları ile www…com, www…com, www…net, www….com ibareli siteler içeriğinde yer alan kullanımlar bakımından müvekkilinin tescilli markaları ile davalının kullanmış olduğu ibare arasında marka hukuku ilkeleri açısından iltibas bulunup bulunmadığı yönünde rapor alınmasını ve bilirkişi heyetince elde edilecek tüm delillerin davalıca daha sonra karartılması mümkün olacağı için elde edilen tüm delillerin somutlaştırılarak kayıt halinde mahkemeye sunulmasını, davalının davaya konu … markalarını aktif olarak müvekkili ile aynı sektörde kullanması sebebiyle müşterilerin müvekkilinin alt işletmesi gibi düşündükleri davalı firması ile görüşerek gerekli organizasyonları davalı firmaya yaptırmaları sebebi ile müvekkilinin satışlarının düştüğünü, bu sebeple davalının haksız olarak kullandığı müvekkiline ait markaları ve benzerlerini taşıyan tabela, reklam tanıtım malzemeleri, internet siteleri üzerindeki tanıtımlardan mümkün olanları için erişimin engellenmesi şeklinde davalının haksız kullanımlarının sonlanması için söz konusu taklit markaları içerir tabela, tanıtıma yarar kartvizit, evrak broşür vs. argümanlara el konulması, davalının haksız marka kullanımını yaptığı sosyal mecralardan haksız kullanımın sonlandırılması için mümkün olanlar açısından erişimin engellenmesini, www…com ibareli kendine ait alan adına erişimin engellenmesini yine davalının www…com, www…com ve www…net isimli internet sitesindeki haksız kullanımın durdurulması için mahkemece verilecek ihtiyati tedbir kararının ilgili site sahibine gönderilerek bu şekilde haksız kullanımın önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, mevcut marka tecavüzü ve haksız rekabet oluşturan eylemlerinin önlenmesi cümlesinden olmak üzere dava sonunda müvekkilinin davaya konu olan markalarını ve markalarının benzerlerini içeren tabela, kartvizit, katalog, broşür gibi tanıtıma dair argümanların olduğu yerlerden toplatılmasını ve toplatılan bu argümanların imhası yönünde karar verilmesini, davalının haksız marka kullanımlarını yayınlayan sosyal medya ve internet sitelerinin sadece davalının markasının yayınlandığı sayfalara ve sosyal mecralara ilişkin olarak erişimin engellenmesi yönünde karar verilmesini, müvekkili adına TPMK nezdinde 41. ve 43. sınıfta tescilli olan … ve … numaralı “…” ibareli markası bakımından davalı tarafın markaya tecavüz niteliğindeki kullanım ve eylemlerinin tespitini, meni ile durdurulmasını, haksız kullanıma konu markayı içeren her türlü argümanın bulundukları yerlerden toplatılması yönünde karar verilerek tecavüzün giderilmesini ve önlenmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “05/04/2022 tarihli kararıyla; “..1-6100 sayılı HMK’nun 389-390. maddeleri ile 6769 sayılı SMK’nun 159. maddesi gereğince İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN TAKDİREN 50.000,00-TL (ellibinTL) nakdi teminat veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı şartıyla KABULÜNE, 2-TPMK nezdinde davacı adına tescilli … markasına tecavüz teşkil eden “…” ibaresinin; DAVALIYA AİT İŞ YERLERİNDE, İNTERNET SİTELERİ, SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA, amblem, logo, broşür, tabela, kartvizit, fatura, diğer iş evrakları, reklam – tanıtım evrakları ve muhtelif yerlerde KULLANILMASININ DURDURULMASINA, 3-DAVALIYA AİT İŞ YERLERİNDE, İNTERNET SİTELERİ, SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA, amblem, logo, broşür, tabela, kartvizit, fatura, diğer iş evrakları, reklam – tanıtım evrakları ve muhtelif yerlerde bulunan “…” ibaresinin SİLİNMESİNE, silinmediği takdirde TOPLATILMASINA, EL KONULMASINA, el konulan ürünlerin bu aşamada masrafı davacıya ait olmak üzere yeddi emine tevdiine, 4-“www…com” internet sitesi ile “Instagram – @… _” , “Facebook – @…” , “Twitter – @…” isimli sosyal medya hesaplarında “…” ibaresi markasal olarak kullanıldığından, www…com” isimli internet sitesine tüm domainleri (alt domain-üst domain) dahil olmak üzere ve “Instagram – @… _” , “Facebook – @…” , “Twitter – @…” isimli sosyal medya hesaplarına ERİŞİMİN ENGELLENMESİNE, 5-“www…com”, “www…net” ve “www…com” internet sitelerinden “…” ibaresinin ÇIKARILMASINA, ÇIKARILMADIĞI TAKDİRDE internet sitelerinin tüm domainleri (alt domain-üst domain) dahil olmak üzere ERİŞİMİN ENGELLENMESİNE, 6-HMK’nın 393/2 maddesi gereğince bu tedbirin İstanbul Nöbetçi İcra Müdürlüğü aracılığıyla infazına, infazda tereddüte mahal vermemek için dosyaya sunulan bilirkişi kök-ek raporunun karara eklenmesine, 7-HMK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 7251 Sayılı Kanununun 393/1 maddesi gereği bu kararın, tedbir isteyen tarafa tebliğinden itibaren 1 hafta içinde teminat yatırılmadığı takdirde ya da teminat yatırılsa bile aynı süre içinde kararın infazı için ilgili icra dairesine başvurulmadığı takdirde, tedbirin kendiliğinden kalkmış sayılacağının talep eden tarafa ihtarına, 8-HMK 398/1 maddesi gereği ihtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kişi/kişilerin, altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılacağı hususunun ihtarına…” şeklinde karar verilmiştir. Davalı vekili 08/04/2022 havale tarihli dilekçesinde özetle; İhtiyati tedbir kararına itiraz ederek tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiş ilk derece mahkemesi 10/05/2022 tarihli ara kararıyla, “Dava dilekçesi, TPMK kayıtları, bilirkişi raporu-ek rapor ve bütün dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin talebinin reddine” karar verilmiştir. 21/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı tarafından belirtilen bahsi geçen “www…com” internet web sitesinin güncel olarak kullanımda olduğu, alan adının whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde bu alan adının 26.04.2018 tarihinde kayıt olunduğu ve alan adı sahibinin “…” isimli şahıs adına kayıt edildiği, açık adresinin “Beyoğlu/İstanbul” olarak, iletişim numarasının “…” olarak belirtildiği, Yer Sağlayıcısı ve Erişim Sağlayıcısı “…net” olduğu, ilgili “www…com” internet sitesi içerik saylayıcısı tespiti için detaylıca incelendiğinde içerik sağlayıcısının “… LİMİTED ŞİRKETİ” firmasının olduğu iletişim sayfasında açıkça belirtildiği, adresin “… Mahallesi, … Cd. No:.., … Gaziosmanpaşa/İstanbul” olarak, iletişimin “TEL: …- …” olarak belirtildiği ve web sitesi içerisinde tespite konu belirtilen “…” ibarelerinin ve görsellerinin kullanıldığı, bahsi geçen “Instagram – @… _”, “Facebook – @…”, “Twitter – @…”, isimli sosyal medya hesaplarına ait sayfaların kullanımda ve aktif olduğu, genel profil sayfası ve paylaşımlar kontrol edildiğinde “www….com” sayfasıyla ilişkili olduğu, bu sebeple ilgili sosyal medya sayfaların sahibi ile internet sitesinin sahibinin aynı kişi/kişiler olduğunun anlaşıldığı ve paylaşımlar kontrol edildiğinde bahse konu sosyal medya içeriklerinde tespite konu “…” ibarelerinin ve görsellerinin kullanıldığı, davacı tarafından tespiti için bahsi geçen karşı tarafın yayınladığı belirtilen tespite konu “…” ibareli içeriklerin tanıtımlarının yapıldığı ilgili “www….com’, “www…net”, ve “www.dugunyardimcisi.com” internet web sitelerin güncel olarak açık ve faaliyette olduğu tespitedilmiş olup davacı tarafça sunulan ilgili internet sitesine bağlı linkler için yapılan araştırma ve incelemeler sonucunda internet sitelerinin içeriklerinde tespite konu “…” ibareli görsellerinin kullanıldığı sayfaların bulunduğu, belirtilen internet siteleri ve sosyal medya içeriklerinde davacının tescilli marka ibaresi/ibarelerin kullanılmasının markasal hususlarda marka uzmanı bilirkişi bulunmadığından ve uzmanlık alanının dışında olmasından dolayı değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğu” bildirilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için kanunen gerekli olan şartların oluşmadığını, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde anlaşılması gerektiğini, oysa müvekkilin markasını yıllardır olduğu gibi kullanıyor olmasının, mevcut durumda ne gibi bir değişiklik yaratacağını, ya da hangi hakkın elde edilmesini zorlaştıracağını, imkansız hale getireceğini, 2-Mahkemenin, böylesine ağır bir ihtiyati tedbir kararı verirken bu kararın gerekçesini de belirtmesinin beklendiğini, nitekim HMK madde 391/2-b’de “Tedbirin, açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı” hususunun açıkça kararda yazmasının kanuni bir zorunluluk olduğunu, buna rağmen Mahkemenin, sadece “Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, bilirkişi kök – ek raporu, yaklaşık ispat koşulu ve bütün dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde: İhtiyati tedbir yönünden yasal şartların oluştuğu kanaatine varıldığından, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.” ifadelerine yer vererek gerekçe bildirmekten kaçındığını, 3-HMK madde 390/3 maddesi gereğince tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu, yaklaşık ispatla yetinilmiş olmasının, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmediğini, 4-Dosya içeriğine bakıldığında, sosyal medya hesaplarının incelendiği ilk bilirkişi raporu dışında marka hakkının tecavüzüne ilişkin yalnızca bir bilirkişi raporu alındığını, bu rapora itirazlarını sunmuş olup, raporun oldukça eksik ve hatalı tanzim edildiğini beyan ettiklerini, Mahkemenin duruşmada ek rapor itirazlarımızı bile değerlendirmeden eksik ve hatalı bir bilirkişi raporuna dayanmak suretiyle yaklaşık ispatın oluştuğunu belirttiğini, bu hususun kanunun lafzına da ruhuna da açıkça aykırı olduğunu, 5-İhtiyati tedbir kararının, “tedbirde ölçülülük ilkesi”ne aykırı olduğunu, “Ölçülülük” ilkesinin Anayasa ile güvence altına alınan bir ilke olup, içinde “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç farklı alt ilkeyi de barındırdığını, başvurulan tedbirin, ulaşılmak istenen amaç bakımından elverişli ve gerekli olmakla birlikte, başvurulan tedbir ile, ulaşılmak istenen amaç arasında orantı olması gerektiğini, Mahkemenin ihtiyati tedbir kararında ise müvekkilinin tescilli markasının kullanımının her alanda engellendiğini, müvekkilin markasından “…” ibaresinin silinmesine, bu ibareli tüm ürünlerin toplattırılmasına, bu ibareyi içeren amblem, logo, broşür, tabela, kartvizit, fatura, diğer iş evrakları, reklam – tanıtım evrakları ve muhtelif yerlerde kullanımının durdurulmasına, müvekkilin sosyal medya ve internet sitelerine erişimin engellenmesine karar verildiğini, bu kararın açıkça müvekkilin ticari hayatını bitirme amaçlı verildiğini, tamamen davacının çıkarlarının gözetildiğini, müvekkilin düğün sezonunun da yaklaşmış olması sebebi ile uğrayacağı zararların göz ardı edildiğini, dolayısıyla tedbirde ölçülülük ilkesinin orantılılık unsuruna açıkça aykırı davranıldığını, ayrıca Mahkemenin, ihtiyati tedbir kararı adı altında davacının tüm taleplerini karşılayan hüküm vermiş olup böylesine ağır bir tedbir kararının, yargılama nihayete ermeden verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 6-Mahkeme tarafından hükmedilen teminat bedeli, müvekkilin ihtiyati tedbir kararının uygulanması sonucunda oluşabilecek zararlarını karşılamaya yeterli olmadığını, HMK madde 392/1’e göre İhtiyati tedbir talep edenin, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorunda olduğubu, müvekkili şirketin, toplu organizasyonlar için 100.000,00 TL’den başlayan fiyat listesine göre hizmet verdiğini, düğün sezonunun açıldığı da göz önüne alındığında dava sonuçlanıp hüküm kesinleşene kadar ihtiyati tedbir kararının uygulanması sonucunda oluşabilecek zararın, 5.000.000,00 TL’nin üzerinde olacağını, bu durumda mahkeme tarafından 50.000,00 TL olarak belirlenen teminat miktarının neye göre belirlendiğinin merak konusu olduğunu, hiçbir piyasa araştırması yapılmadan, müvekkili dinlenmeden, düğünlerde kullanılan çiçeklerin parasını bile karşılamayan bir miktara teminat bedeli olarak hükmediliyor olmasının son derece gülünç olduğunu, 7-Mahkemenin, tarafların menfaat dengesini gözetmeden ve müvekkili açısından telafisi güç ve imkansız zararlar doğuracak bir karar verdiğini, etkin bir hukukî korumanın, taraflar arasındaki menfaat dengesinin gözetildiği bir hukukî koruma olduğunu, hukukî korumanın ve pek tabii ki etkin hukukî korumanın her iki taraf bakımından da geçerli olduğu yargılama sisteminde bir uyuşmazlığın tek tarafın menfaatleri dikkate alınarak çözülemeyeceğini,geçici hukukî korumalar bakımından taraflar arasında ciddi bir menfaat çatışması bulunduğunu, aleyhine tedbir kararı verilen kimsenin, haksız geçici hukukî koruma kararı sebebiyle telafisi güç veya imkânsız zararlara maruz kalabileceğini, hâkimin geçici hukukî korumaya karar verirken bir takdir hakkı olduğunu hâkimin, bu takdir hakkını kullanırken, menfaat dengesini gözetmek zorunda olduğunu, 8-İhtiyatî tedbir kararının, her mahkeme kararı gibi gerekçeli olması gerektiğini, mahkemenin vermiş olduğu ihtiyati tedbir kararının ve ihtiyati tedbire itirazlarının reddi kararının gerekçeden yoksun olduğunu, belirterek İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2021/507 E. sayılı dosyasında Mahkemece verilen 05.04.2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının ve 10.05.2022 tarihli ihtiyati tedbir kararına itirazlarının reddi yönündeki ara kararının istinaf kanun yolu incelemesi neticesinde, müvekkilinin, davacının marka haklarına tecavüzde bulunmadığından, müvekkiline ait marka ile davacının markalarının arasında iltibas bulunmadığından ve dava konusu markalara ilişkin haksız rekabet şartları oluşmadığından hukuka aykırı olan bilirkişi raporu uyarınca verilen, İhtiyati tedbir şartları oluşmadan, tedbirde ölçülülük ilkesine aykırı olarak, müvekkil açısından telafisi güç ve imkansız zararlara sebep olacak şekilde verilen ve gerekçeden yoksun olan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, mahkeme aksi kanaatteyse HMK madde 395/1 uyarınca müvekkili hakkında mahkemece takdir edilen teminat karşılığında tedbirin kaldırılmasına, tüm taleplerinin reddedilmesi halinde mahkeme tarafından hükmedilen teminat bedelinin, müvekkilinin ihtiyati tedbir kararının uygulanması sonucunda oluşabilecek zararlarını karşılamaya yeterli olmadığından teminat bedelinin en az 2.000.000,00 TL olarak arttırılmasına, karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesi davası olup bu aşamada uyuşmazlık ihtiyati tedbire ilişkindir. Davacı taraf, SMK 29. ve devamı maddeleri kapsamında müvekkilinin 41. ve 43. sınıflarda tescilli …, … ibareli markalarına davalının tecavüz teşkil eden eylemlerinin tespiti ile önlenmesini,davalının davaya konu … markalarını aktif olarak müvekkili ile aynı sektörde kullanması sebebiyle müşterilerin müvekkilinin alt işletmesi gibi düşündükleri davalı firması ile görüşerek gerekli organizasyonları davalı firmaya yaptırmaları sebebi ile müvekkilinin satışlarının düştüğünü, bu sebeple davalının haksız olarak kullandığı müvekkiline ait markaları ve benzerlerini taşıyan tabela, reklam tanıtım malzemeleri, internet siteleri üzerindeki tanıtımlardan mümkün olanları için erişimin engellenmesi şeklinde davalının haksız kullanımlarının sonlanması için söz konusu taklit markaları içerir tabela, tanıtıma yarar kartvizit, evrak broşür vs. argümanlara el konulması, davalının haksız marka kullanımını yaptığı sosyal mecralardan haksız kullanımın sonlandırılması için mümkün olanlar açısından erişimin engellenmesini, www…com ibareli kendine ait alan adına erişimin engellenmesini yine davalının www…com, www…com ve www….i.net isimli internet sitesindeki haksız kullanımın durdurulması için mahkemece verilecek ihtiyati tedbir kararının ilgili site sahibine gönderilerek bu şekilde haksız kullanımın önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş, Mahkemecei bilirkişi raporu alındıktan sonra davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmiş, davalı vekili yukarıdaki sebeplerle iş bu kararı istinaf etmiştir. Mahkemece alınan 21.09.2021 tarihli bilişim uzmanı bilirkişi raporunda, özetle davacı vekilinin dilekçesinde belirtiği internet sitelerinde dava konusu markanın davalı tarafından kullanıldığı, marka uzmanı bilirkişinin dahil edilerek oluşturulan bilirkişi heyetinin hazırladığı …. Tarihli bilirkişi raporunda da 3.1. Türk Patent Ve Marka Kurumu Nezdinde Taraf Markaları Bakımından Yapılan İncelemeye göre 2010/68776 kod numaralı, … ibareli, 2 görseline haiz, markanın Mal ve Hizmet Sınıflandırmasına İlişkin Nice Anlaşmasının 43. Sınıfında “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri, Geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil). Hayvan bakım evleri hizmetleri” bakımından Davacı adına tescilli olduğu,. … kod numaralı, … ibareli, markanın görseline haiz, Mal ve Hizmet Sınıflandırmasına İlişkin Nice Anlaşmasının 14. Sınıfında “Kuyumculuk eşyaları ( taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler, metronomlar ve i).” 20. Ve 21., 28. Ve 34. Sınıflarda davacı adına tescilli olduğu, … kod numaralı, … + ŞEKİL ibareli, markanın Mal ve Hizmet Sınıflandırmasına İlişkin Nice Anlaşmasının 41. Sınıfında, … kod numaralı, … “… — …” + ŞEKİL ibareli, marka görselini haiz markanın, Mal ve Hizmet Sınıflandırına İlişkin – Nice Anlaşmasının 35. Sınıfında davalı adına kayıtlı olduğu, dosya kapsamında yer alan deliller ve bilirkişi kök raporundaki bilişim incelemesi de dikkate alınarak, www…com uzantılı alan adında yer alan kullanımlar,“@…” ibareli instagram sayfası üzerinde yer alan kullanımlar, “@…” ibareli facebook sayfası üzerinde yer alan kullanımlar, “@…” ibareli twitter sayfası üzerinde yer alan kullanımlar, www…com uzantılı alan adı üzerindeki kullanımlar, Www…net uzantılı alan adı üzerindeki kullanımlar, www….com uzantılı alan adı üzerindeki kullanımlar birlikte değerlendirildiğinde bütün halinde bıraktıkları genel intiba bakımından, ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimaline sebebiyet vereceği görüşü bildirildiği,Bu noktada davacı yana ait markaların tescilli olduğu sınıflar ile davalı yanın markasal kullanımları gerçekleştirdiği mal ve hizmetleri karşılaştırıldığında davacı yan her ne kadar “…” hizmetleri sağladığını iddia ve beyan etmekte ise de davacı yanın davaya mesnet markaları doğrudan ilgili hizmet bakımından tescilli olmadığı, ancak davalı yanın kök rapor ile tespit edilmiş olan bir kısım kullanımlarının 43. Sınıf kapsamında olan “yiyecek içecek hizmetlerinin sağlanması” hizmetleri kapsamında kaldığı, bu çerçevede davacı yana ait tescilli markalar ile davalı yan kullanımları arasında çifte benzerlik kaidesinin mevcut olduğu ve davalı yanın tespit edilen kullanımlarının davacı yana ait tescilli markaya tecavüz teşkil eder mahiyette olduğu tespiti yapılmıştır. 10/01/2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi Gazete yayınlanıp aynı gün yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “İhtiyati tedbir talebi ve ihtiyati tedbirin niteliği” başlıklı 159. maddesinde; “(1) Bu Kanun uyarınca; dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. (2) İhtiyati tedbirler özellikle aşağıda belirtilen tedbirleri kapsamalıdır: a) Davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde elkonulması ve bunların saklanması. c) Herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi. (3)İhtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır. 6100 Sayılı HMK’nun 389/1. maddesi ise; “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği”, HMK 390/3 mad. “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmünü taşımaktadır. Görüldüğü üzere HMK’da ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için haklılığın tereddütsüz şekilde ispatı şartı aranmamakta, yaklaşık olarak ispat yeterli görülmektedir. Dosya kapsamına göre yukarıda bilirkişi raporu açıklamalarında görüleceği üzere diğer delil ve belgeler dikkate alındığında yapılan tespitlere göre davacının marka hakkının ihlali noktasında yaklaşık ispatın gerçekleştiği, mahkemece verilen tedbir kararının 6769 sayılı SMK 159 maddesi ile HMK 389 ve 390.maddelerine ve dosya kapsamına göre hukuka aykırılık bulunmadığı, etkin hukuk korumanın taraflar arasındaki menfaat dengesinin gözetildiği bir hukukî koruma olduğu, her iki taraf açısında oluşabilecek olası zararların hafifletilmesine yönelik, dosyadaki delillere göre mahkemece takdir edilen teminat tutarınında dosya kapsamına uygun olduğu, delilerin sunulması veya değişen durum ve şartlara göre tedbirin niteliği ve teminatın miktarı konusunda mahkemece her zaman yeniden karar verilebileceği anlaşılmakla 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur..
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin tarih ve 2021/507 E. Sayılı kararına karşı talep eden vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Talep eden tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Talep eden tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/06/2022