Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/916 E. 2022/1020 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/916
KARAR NO: 2022/1020
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/03/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/762 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, dosyaya konu takip dayanağı belgedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, senet üzerinde müvekkilinin imzasının bulunmadığını, imzanın taklit edilerek oluşturulduğunu, müvekkilinin borcu bulunmadığını, geçerli bir ticari ilişkilerinin olmadığını, takip öncesi işlemiş faizin hatalı hesaplandığını belirterek, davanın kabulü ile takibin iptaline ve borçlu olmadıklarının tespitine, takibin HMK 209 maddesi gereği teminatsız olarak durdurulmasına, davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesinin 04/01/2022 tarihli ara kararıyla; “Dava dilekçelerinde, ileri sürülen hususlar nazara alındığında, takibin başlamasından sonra tedbiren takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, ancak paranın alacaklıya ödenmemesine karar vermenin mümkün olduğu, davacının icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesine ilişkin talebinin olmadığı, bu haliyle takibin durdurulmasına ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin 01/03/2022 tarihli ara kararıyla; “İcra takibine geçildikten sonra İİK. 72/3 maddesi uyarınca takibin durdurulmasına mahkememizce karar verilemeyeceği, HMK.209 maddesinin takip hakkında uygulama yeri olmadığı, davacının imza itirazını icra hukuk mahkemesine sunup, İİK’nın 170/2 maddesi uyarınca icra hukuk mahkemesince takibin geçici durdurulup durdurulmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinden ve taleple ilgili mahkemece 04/01/2021 tarihinde ara karar verildiğinden talebin yeniden reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;-Mahkemece görülmekte olan davada, 01.03.2022 tarihli ara karar ile; İst. … İcra …, …, …, …, …, …, …, E sayılı icra takiplerine dayanak yapılan bonolardaki imzalarının ve yazıların müvekkiline ait olmaması ve sahte olmalarından dolayı HMK 209. Maddesi ve resen takdir edilecek hususlar çerçevesinde icra takibinin teminatsız olarak durdurulması taleplerinin reddine karar verildiğini, HMK 391/3 Gereği tedbir talebinin reddine ilişkin kararların gerekçeli olması gerektiğini, yüzeysel, gerekçesiz ve hukuka aykırı işbu ara kararın kaldırılmasını talep ettiklerini, Yerel Mahkemenin sahtecilik, dolandırıcılık, tefecilik, bedelsiz senedi kullanma suçlarına ilişkin soruşturma dosyalarını incelemeden, imza incelemesindeki tespitleri değerlendirmeden gerekçesiz hukuka aykırı karar verdiğini, taraflarınca özel imza incelemesi yaptırıldığını, özel mütalaa sunduklarını, davalı tarafın, müvekkilin şahsına ve yetkilisi olduğu … Tic. Ltd. Şti’ ne karşı toplam 9 adet takip başlattığını, mütalaada görüleceği üzere çoğu imzanın, …’ in el ürünü olmadığının tespitinin yapıldığını, davaya konu takiplerde ilk lehtarın … olduğunu, daha sonra ciro ile alacaklı … olduğunu, vekaletnamelere bakıldığında da, …’ ın vekaletnamesinin daha eski tarihli olduğunu, bu bilgilerin de tedbir kararı verilmesi için kuvvetli delil olduğunu, HMK’nın 209. kapsamında teminatsız takibin durdurulması gerektiğini, İİK 72. ve 170. maddelerinin icra iflas hukukunun usul ilkeleri kapsamında düzenlenmiş dar kapsamlı hükümler olduğunu, açıkça müvekkil şirketin yetkilisine ait olmayan imza ve yazı ile oluşturulan bonolar dayanak yapılarak açılan icra takibinin HMK 209 md ye göre durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü gerektiğinden, yerel mahkemenin hukuka ve hakkaniyete aykırı ara kararının kaldırılmasını ve ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 2004 Sayılı İİK’nın 72. maddesine göre açılan menfi tespit davası olup, istinaf incelemesine tabi uyuşmazlık konusu ise ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararıdır.Davacı tarafça, kendisine icra dosyasından kambiyo senetlerine özgü ilamsız icra ödeme emri gönderildiğini, icra takibine konu senet üzerindeki yazının da, imzanın da kendisine ait olmadığını, yapılacak yazı ve imza incelenmesi ile de gerçek durumun ortaya çıkacağını belirterek , davacının davalıya borcu olmadığının tespiti ile, öncelikle HMK 209 uyarınca teminatsız olarak takibin durdurulmasına tedbiren karar verilmesini istemiş, mahkemece takibin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin İİK 72. maddesi uyarınca reddine kararı verilmiş, iş bu karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.6100 Sayılı HMK’nın 209. maddesi; “MADDE 209- (1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir.” Şeklindedir.2004 Sayılı İİK’nın 72. maddesinin konuyla ilgili kısmı ise; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir….” hükmüne yer verilmiştir.6100 Sayılı HMK’nın 209. maddesinde de imza inkarına konu senedin herhangi bir işleme esas alınamayacağı belirtilmiştir. Uyuşmazlık, takip başladıktan sonra 6100 Sayılı HMK’nın 209. maddesi uyarınca tedbiren takibin durdurulmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra ve İflas Kanunu’nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra ve İflas Kanunu’nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması (zorunlu dava arkadaşlığı) hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK’nın 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 21.02.2014 gün ve 2013/1 E. – 2014/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararından önce temyiz yoluyla ihtiyati tedbir kararlarını incelerken HMK’nın 209. maddesinin uygulanabileceğini, imza inkarı halinde takibin durdurulmasına dair tedbir kararı verilebileceğini belirtmekteydi. Ne var ki, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi yakın tarihli kararlarında icra şikayetleriyle ilgili yaptığı temyiz incelemesi sırasında bu konuyu Yargıtay 19. Hukuk Dairesinden daha farklı ele almaktadır. Yargıtay 12. H.D’nin 30.04.2018 tarih 2016/31754E ve 2018/3908K sayılı kararında ” İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğindedir. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötüniyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra Ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra ve İflas Kanunu’nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra ve İflas Kanunu’nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması (zorunlu dava arkadaşlığı) hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK’nın 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yargılama usullerini düzenleyen genel nitelikte bir kanun iken, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ise takip hukukuna ilişkin özel nitelikte bir kanundur. Eldeki davadan önce, icra takibine girişilmiş olması sebebiyle takip hukukuna ilişkin kurallar uygulanmaya başladığından özel nitelikteki İİK’nın 72/3. maddesindeki “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği” şeklindeki özel nitelikteki emredici düzenlemeye rağmen genel kanun olan HMK’nın 209/1. maddesine göre takip hukukuna ilişkin sonuç doğuracak şekilde ihtiyati tedbir yoluyla icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi mümkün değildir. HMK’nın 209/1. maddesi mahkemelerdeki yargılamalara ilişkin olarak adi senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını ve delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup icra takibine etkisi yoktur. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK’nın 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı sebebine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan 6100 Sayılı HMK’nın 209. maddesi uygulanamaz. İmza itirazı, İİK’nın 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Ancak icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir (İİK 170/2). Öte yandan yazıda tahrifat gibi imza itirazı dışındaki bir sebebe dayalı itirazlar borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK’nın 169/a. maddesinde düzenlenmiş olması sebebiyle, HMK’nın 209. maddesinin bu yönden de uygulama yeri bulunmamaktadır.İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu sebeple borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında sahtelik iddiasına dayalı olarak genel mahkemelerde açılan davaları bekletici mesele yapamayacağı gibi takibin durdurulmasına da karar veremez. Sadece İİK’nın 169/a-2. maddesi uyarınca itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir. İcra mahkemesince takibe konu alacakla ilgili bir karar verilmiş olması, aynı alacak hakkında genel mahkemelerde dava açılmasına engel oluşturmaz. Sahtelik sebebiyle açılan menfi tespit davası gibi, cumhuriyet savcılığına aynı sebeple yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. Ancak cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi durdurulabilir.Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, 6100 Sayılı HMK’nın 209. maddesi gereğince takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, ”genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.” görüşüne yer verilmiştir. Yargıtay 12. HD’nin 20.04.2015 tarih 2015/1965 E., 2015/1028 K. sayılı kararı da bu yöndedir. Dairemizce Yargıtay 12. H.D’nin görüşüne iştirak edilmiştir. Zira İİK’nın 72/3. maddesinde özel ve açık bir düzenleme var iken ve HMK’ya açık atıf yapılmamışken HMK’nın 209. maddesindeki genel düzenlemenin uygulanması mümkün değildir. Aksinin kabulü kötü niyetli imza inkarlarına yol açacağı açıktır. Buna göre, İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca menfi tespit davasında takip başladıktan sonra ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, davacı tarafça teminat karşılığı ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi de istenilmediği için davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/03/2022 tarih ve 2021/762 E. Sayılı ara kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/06/2022